SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türk Cumhuriyetleri ve Güney Kıbrıs meselesi: KKTC için henüz hiçbir şey bitmiş değil, diplomasi süreci devam ediyor

Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin; üç Türk cumhuriyetinin Güney Kıbrıs Rum kesimine büyükelçi atamasını, bu durumun KKTC tarafından nasıl değerlendirildiğini ve ilk AB-Orta Asya Zirvesi sonucunda imzalanan deklarasyonun sorunlu maddesini QHA'ya değerlendirdi.

Haber Giriş Tarihi: 18.04.2025 19:53
Haber Güncellenme Tarihi: 18.04.2025 19:55
Kaynak: Haber Merkezi
Türk Cumhuriyetleri ve Güney Kıbrıs meselesi: KKTC için henüz hiçbir şey bitmiş değil, diplomasi süreci devam ediyor

Dilara Dilşah Kaya / QHA Ankara

Üç Türk cumhuriyetinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) büyükelçi ataması ve ardından, gerçekleşen Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi sonunda imzalanan deklarasyonun maddeleri, Türk dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bu gelişmeler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türk cumhuriyetleri bünyesindeki yerini ve önemini sorgulatırken; aynı zamanda ülkenin tanınması hususunda da soru işaretlerini ortaya çıkardı.

Büyük infial uyandıran ve gündemden düşmeyen bu gelişmeleri, Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi (USKAM) Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.

“KIBRIS MESELESİNDE ORTAK BİR TUTUM GELİŞTİRİLMESİ ZORLAŞABİLİR”

Şahin; Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) büyükelçi atamasının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için diplomatik açıdan olumsuz bir gelişme olduğunu vurguladı. Şahin, durumu, “Bu gelişme, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) içerisindeki konumunu ve beklentilerini sorgulamasına yol açabilir. Dahası, KKTC’nin uluslararası alandaki yalnızlığını derinleştirme potansiyeli taşır. Diğer taraftan ise TDT’nin Kıbrıs meselesinde ortak tutum geliştirmesini de zorlaştırabilir” ifadeleriyle açıkladı.

DURUM, UZUN VADEDE KKTC YARARINA OLABİLİR

Büyükelçi atamalarını bir başka açıdan da değerlendiren Şahin; bu durumun diplomatik ilişkilerin artmasına, Türk cumhuriyetlerinin GKRY üzerinden Ada ile daha yakından temas etmesine ve bölgedeki dengeleri daha iyi anlamalarına olanak sağlayabileceğini kaydetti. Şahin, “Bu durum uzun vadede, KKTC’nin ihtiyaç ve beklentilerine dair daha gerçekçi ve dengeli yaklaşımların gelişmesine zemin hazırlayabilir” ifadelerini kullandı.

TÜRK CUMHURİYETLERİ, ORTAYA SİYASİ BİR İRADE KOYMAKTAN KAÇINIYOR

Şahin, aynı zamanda nisan ayında gerçekleşen ilk AB-Orta Asya Zirvesi sonucunda imzalanan deklarasyonun 4. maddesini de ele aldı. Uzman; söz konusu maddede bulunan, KKTC'yi doğrudan ilgilendiren ve ülkenin uluslararası alanda tanınmasını zorlaştıran Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 541/1983 ve 550/1984 sayılı kararlarının kabul edilmesinin ne ifade ettiğini açıkladı.

BMGK'NIN 541 VE 550 SAYILI KARARLARININ İÇERİĞİ

BMGK'nın 541 sayılı kararı KKTC aleyhine bir madde. Kararda KKTC ilanı kınanıyor, hukuken geçersiz sayılıyor, diğer devletlere KKTC’yi tanımama ve sadece Rum yönetimini tanıma çağrısı yapılıyor. Kararda ayrıca 1974 yılında alınan 365 ve 1975 yılında alınan 367 sayılı kararlar da yeniden teyit ediliyor. Bu kararlarda Türk Barış Harekatı kınanıyor ve Türk askerlerinin derhal geri çekilmesi isteniyor. Bu karar aynı zamanda Güney Kıbrıs'ı "tek meşru hükümet" ilan ediyor.

550 sayılı karar ise sadece KKTC'yi değil Türkiye Cumhuriyeti'ni de hedef alıyor. Söz konusu maddeler şu şekilde:

İmza atılan ortak bildirinin 4. maddesi:

“BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararlarına olan güçlü bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik.”

BMGK’nın 1983 tarihli 541 nolu kararı:

“Tüm Devletlere, Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney Kıbrıs) dışında herhangi bir Kıbrıs Devletini tanımamaları çağrısında bulunulur”

BMGK’nın 1984 tarihli 550 nolu kararı:

“Türkiye ile Kıbrıs Türk liderliği arasında yapılan sözde büyükelçi değişimi de dahil olmak üzere tüm ayrılıkçı eylemleri kınar, bunları yasa dışı ve geçersiz ilan eder”

Uzman; Türk cumhuriyetlerinin AB ile ilişkileri geliştirmek adına mevzubahis kararları kabul etmelerinin, KKTC’nin tanınması konusunda ortaya siyasi bir irade koymaktan kaçındıkları anlamına geldiğini belirtti.

KKTC’NİN HİÇBİR ZAMAN TANINMAYACAĞI SÖYLENEMEZ

Prof. Dr. İsmail Şahin, konu hakkında şu ifadeleri kullandı:

Bu vaziyet, AB ile uyum süreci ve çıkar dengeleri nedeniyle KKTC’yi tanımama yönündeki pozisyonlarını şimdilik koruyacaklarına işaret eder. Ancak uluslararası konjonktürün değişme ihtimali, özellikle Türkiye’nin artan bölgesel etkisi ve Türk dünyasında derinleşen entegrasyon süreçleri, gelecekte bu tutumun yeniden değerlendirilmesine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, bugünkü koşullarda tanıma olasılığı zayıf olsa da ilkesel olarak hiçbir zaman tanımayacakları kesin olarak söylenemez. KKTC ve Türkiye bu süreçte Türk dünyasıyla ilişkilerini güçlendirmek adına daha aktif diplomatik girişimlerde bulunmak zorundadır.

“KARARLI, SABIRLI VE STRATEJİK BİR YAKLAŞIMLA KKTC’NİN HAKLI DAVASI ULUSLARARASI ALANDA DAHA GÖRÜNÜR KILINABİLİR”

Prof. Dr. Şahin, yaşanan gelişmelerin KKTC ve halkı tarafından nasıl karşılandığını da değerlendirdi. Uzman, Kıbrıs Türk halkının gelişmelere yönelik verdiği tepkilerin tarihsel deneyimler ve haklı beklentiler çerçevesinde son derece doğal olduğunu kaydetti.

Ancak resmî makamların, duygusal refleksler yerine stratejik ve yapıcı bir tutum benimsemesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Şahin, KKTC için henüz hiçbir şeyin bitmediğinin altını çizdi. Değerlendirmesinde, “Bu noktada, toplumun motivasyonunu diri tutmak, doğru bilgilendirme ile yönlendirmek ve uluslararası alandaki diplomatik çabaları kararlılıkla sürdürmek sorumluluğu ön plana çıkmaktadır. Diplomatik süreçler dinamik ve uzun solukludur; bu nedenle mevcut gelişmeler nihai bir son değil, yeni fırsatlar üretilebilecek bir sürecin parçası olarak görülmelidir. Henüz hiçbir şey bitmiş değildir; kararlı, sabırlı ve stratejik bir yaklaşımla KKTC’nin haklı davası uluslararası alanda daha görünür kılınabilir.” ifadelerine yer verdi.

KKTC’NİN DURUMU FIRSATA ÇEVİRMESİ İÇİN ÇALIŞMASI GEREKİYOR

Diplomasinin yaşayan bir mekanizma olduğunu belirten uzman, bu çerçevede devletlerin uzun soluklu planlar yaptıklarını vurguladı. Şahin, KKTC’nin “Rum tarafında açılan bu elçilikleri nasıl fırsata dönüştürülebilirim?” sorusu üzerine yoğunlaşması gerektiğinin altını çizdi.

ÇOK YÖNLÜ VE YAPICI BİR DİPLOMASİ YÜRÜTÜLMELİ

KKTC’nin TDT’nin gözlemci üyesi olduğunu belirten Şahin, bu kimlikten hareketle ülkenin Rum kesimindeki Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan büyükelçilerini etkilemek ve onlara kendi haklı tezlerini anlatmak adına çok yönlü ve yapıcı bir diplomasi yürütmesi gerektiğini kaydetti. Son olarak uzman, bu sürecin nasıl yönetilmesi gerektiğini şu ifadelerle açıkladı:

“Öncelikle, büyükelçilerle doğrudan veya dolaylı temas yolları oluşturmalı; kültürel etkinlikler, akademik toplantılar ve düşünce kuruluşları aracılığıyla KKTC’nin duruşunu anlatan faaliyetler düzenlemelidir. İkincisi, KKTC’deki Türk cumhuriyetleri öğrencileri ve iş insanlarıyla bağlarını güçlendirerek halklar arası etkileşimi artırmalı, bu etkileşimi diplomatik algıya dönüştürmelidir. Üçüncü ve son olarak; Türkiye ile eşgüdüm içinde, bu ülkelerin diplomatik çevrelerine yönelik bilgilendirici yayınlar, analizler ve medya içerikleri üretmeli; Kıbrıs Türk halkının uluslararası hukuka uygun taleplerini anlatan çok dilli dijital platformlar oluşturmalıdır.”

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
QHA - Kırım Haber Ajansı En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.