Biden'dan Rusya, Çin ve Kuzey Kore'ye karşı çatışma hazırlığı

New York Times (NYT) gazetesi, ABD Başkanı Joe Biden'ın Amerikan ordusuna Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile olası koordineli nükleer çatışmalara hazırlık yapma talimatı verdiğini bildirdi.

Gazete, Biden'ın 2024 yılı mart ayında onayladığı gizli bir belgenin içeriğinde, ABD'nin nükleer caydırıcılık stratejisinin özellikle Çin'in hızla gelişen nükleer teknolojilerine ve silahlarına odaklanacak şekilde yeniden yapılandırıldığını öne sürdü.

GİZLİ BELGEYE GÖRE: ABD'NİN NÜKLEER STRATEJİSİ ÇİN MERKEZLİ

David E. Singer imzasıyla yayınlanan habere göre, Biden'ın imzaladığı yeni strateji planı, ABD'nin nükleer caydırıcılık politikasını ilk kez Çin'in nükleer cephaneliğindeki hızlı genişlemeyi merkeze alacak şekilde yeniden tanımlıyor. Beyaz Saray’ın Biden’ın bu kararını kamuoyuna açıklamadığı belirtilirken, "Nükleer Görevlendirme Kılavuzu" adlı stratejide Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile olası koordineli nükleer çatışmalara karşı hazırlık planlarının yer aldığı iddia ediliyor.

ÇİN'İN NÜKLEER BÜYÜMESİ ABD'NİN STRATEJİSİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR

Singer, Pentagon’un Çin’in nükleer stoklarının önümüzdeki on yıl içinde ABD ve Rusya'nın nükleer stoklarıyla rekabet edebileceğine inandığını vurguluyor. Her dört yılda bir güncellenen ve "çok gizli" olarak sınıflandırılan bu belgenin elektronik kopyasının bulunmadığı, basılmış kopyalarının ise sadece birkaç ulusal güvenlik yetkilisine ve Pentagon’daki üst düzey komutanlara dağıtıldığı belirtiliyor.

BİRDEN FAZLA TEHDİT: AYNI ANDA CAYDIRMA GEREKLİLİĞİ

Haziran ayında ABD Güvenlik Konseyi'nin silah kontrolü ve kitle imha silahlarının yayılmasını önleme görevine sahip kıdemli direktör Pranay Vaddi'nin bu belgeden bahsettiği, Rusya, Çin ve Kuzey Kore'yi aynı anda caydırma gerekliliğini vurguladığı hatırlatılıyor. Ayrıca, eski Pentagon nükleer strateji uzmanı Vipin Narang’ın Biden’ın güncellenmiş nükleer silah kullanım kılavuzunu yayımladığını belirttiği aktarıldı.

Bu strateji değişikliği, ABD'nin küresel nükleer tehditlere karşı nasıl bir yanıt vereceği ve nükleer caydırıcılığın gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda önemli ipuçları sunuyor.