ADF2025’te nükleer tehdit tartışıldı: Caydırıcılığın sınırları, 'Yeni Başlangıç' ve küresel endişeler
ADF2025’te nükleer tehdit tartışıldı: Caydırıcılığın sınırları, 'Yeni Başlangıç' ve küresel endişeler
ADF2025'te düzenlenen “Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Tehdit?” başlıklı panelde, Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ve CTBTO İcra Sekreteri Robert Floyd nükleer silahların oluşturduğu riskleri ele aldı. Kibaroğlu, nükleer caydırıcılığa aşırı güvenin tehlikeli olduğunu vurgularken, New START anlaşmasının belirsiz geleceğine dikkat çekti. Floyd ise NPT ve CTBT’nin önemine değinerek, Rusya’nın CTBT’den çekilme kararının geçerli olmadığını ve hâlâ yükümlülüklerinin sürdüğünü ifade etti. Oturumda, nükleer silahların politika aracı olarak kullanılmaması gerektiği vurgulandı.
Haber Giriş Tarihi: 11.04.2025 16:03
Haber Güncellenme Tarihi: 12.04.2025 01:39
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Antalya Diplomasi Forumu (ADF 2025) başladı. 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleşecek üst düzey forumun ana teması bu yıl "Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek" olarak belirlendi.
ADF 2025 bünyesinde Nuclear Escalation: A Re-emerging Threat? (Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Tehdit?) isimli oturum düzenlendi. Moderatörlüğü Martin Sklenar tarafından üstlenilen oturuma Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü (CTBTO) İcra Sekreteri Robert Floyd ve MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu konuk oldu.
Oturumda konuşan Kibaroğlu, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana sürdürdüğü topyekûn işgal girişimi ve saldırılarıyla birlikte gündeme taşınan nükleer silahlanma ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) mevcut etki alanı hakkında önemli bilgiler verdi.
Kibaroğlu cümlelerine gerçekleştirmiş olduğu bilimsel araştırmalardan yola çıkarak, Soğuk Savaş döneminin nükleer caydırıcılığın işe yarayacağına dair bir tür “a priori” (önsel) durum olduğunu belirterek başladı. Buna karşın nükleer caydırıcılığın özellikle de Soğuk Savaş döneminden geçmemiş veya Küba Füze Krizi gibi durumları yaşamamış liderler için işe yarayacağından şüpheli olduğunu bildirdi.
ABD VE ÇİN NÜKLEER ARENADA KARŞI KARŞIYA
Bu sebeple Kibaroğlu, nükleer caydırıcılığa çok fazla güvenilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yeni testler için, yeni silahların test edilmesi için bazı sahalar hazırladığı söyleniyor, çünkü ABD herkesin bildiği gibi Çin'e bakıyor ve Çin'in nükleer silahlarının sayısını artırdığı ya da arttırmayı planladığı söyleniyor.” dedi.
New START (Yeni Başlangıç) anlaşmasının süresinin gelecek yıl şubat ayında dolduğunu bildiren Kibaroğlu, “Şu an için bildiğimiz kadarıyla yerine geçecek bir şey yok, şu an için ufukta somut bir şey yok. Dolayısıyla Çin nükleer stokunu artırırsa ve artırdığında, ABD'nin gözünün Çin'in üzerinde olması ve nükleer stokunu Çin'in nükleer kapasitesinden gelebilecek potansiyel tehdide karşı ayarlaması gerekecektir. Sadece akademisyenler değil, diplomatlar arasında da özel sohbetlerde ya da toplantılarda tartışılan konu budur. Dolayısıyla, tüm akademik kariyerim boyunca gördüğüm en önemli sorun, nükleer silahları diğer silahlar gibi kategorize etmememiz gerektiğidir.” ifadelerini kullandı.
NÜKLEER SİLAHLAR POLİTİKA KONUSU OLAMAZ
Kibaroğlu cümlelerine şu şekilde devam etti:
İstediğiniz kadar yıl geriye gidebilirsiniz ve dünyanın her yerinde yıkıcı savaşlar oldu ancak biliyorsunuz, doğa iyileşti, insanlar tüm bu yıkımdan kurtuldu.Ancak, Allah korusun, nükleer silahların değişimi gerçekleşirse ve gerçekleştiğinde, önümüzdeki birkaç yüz bin yıl boyunca hiçbir yere gitmeyecek radyasyon olacaktır. Dolayısıyla nükleer silahlarla şaka yapamazsınız. Politika açısından kısasa kısas için nükleer silahları test edemezsiniz. Dolayısıyla nükleer caydırıcılığa belli bir seviyeden fazla güvenmemeliyiz ve bu da karar vericilerin son derece rasyonel olmasını gerektirir. Etrafınıza baktığınızda, herkesin bu göreve hazır olmadığını görebilirsiniz ve bu nedenle önce bir akademisyen, sonra da bir diplomat olarak beni en çok endişelendiren şey bu.
YENİ BAŞLANGIÇ ANLAŞMASI’NDAN SONRA NE OLACAK?
Kibaroğlu cümlelerine “Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi konusunda elbette bir başarısızlık daha yaşanırsa ve nihai bir belge ortaya çıkmazsa, bu anlaşmanın sonu olacağı anlamına gelmez, ancak insanlar, yani birçok ülkenin anlaşmaya olan inancı zamanla azalabilir ve başka alternatifler arayabilir.” diyerek devam etti.
Buna karşın Yeni Başlangıç Anlaşması’nın denge kurmak konusunda hâlâ etkin olduğunu bildiren Kibaroğlu, “Evet, bir yandan önümüzdeki yıla kadar fazla zaman yok, ancak yenilenip yenilenmeyeceği ya da bir şekilde bir çözüm, diplomatik bir çözüm bulunup bulunmayacağı konusunda gelişmeler yaşanacağına inanıyorum. Yeni bir başlangıç için saati durdurabilir ve hâlâ yürürlükte olduğunu söyleyebilirsiniz ve bilirsiniz, her iki taraf (Rusya ve ABD) da pozisyonlarını açıklayabilir ve bu da en azından mevcut duruma bağlı kalacaklarına dair bir tür güvence verebilir.” cümlelerini sarf etti.
ÜLKELER NEDEN NÜKLEER CAYDIRICILIĞI TERCİH ETSİNLER?
Öte yandan “Ülkeler büyük güç rekabetinde mümkün olduğunca güçlü olmak istiyorlarsa neden silahların kontrolünü tercih etsinler?” sorusunu yanıtlayan CTBTO Yönetici Sekreteri Floyd, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) “bir düzenleme taşı” olduğunu bildirdi ve şu şekilde konuştu:
NPT hâlâ çok güçlü bir şekilde ayakta durmaktadır ve NPT'ye sahip olduğumuz için şanslıyız. NPT'nin giriş paragraflarından birinde, nükleer denemelerin kapsamlı bir şekilde yasaklandığı bir dünya arzusu yer almaktadır. Ve bu 1960'larda gerçekleşti. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın (NPT) müzakerecileri, bunun NPT'nin bir parçası olması gerektiği konusunda bir uzlaşma sağlayamadılar. Bunun nedeni de büyük ölçüde teknik nedenlerdi; o zaman böyle bir yasağın doğrulanması mümkün değildi. Ama bunu istediler ve bu yüzden giriş bölümünün bir parçası olarak yer aldı. Diplomatlar daha sonra bir araya gelerek mimarideki bir diğer çok taraflı unsur olan Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması (CTBT) metnini kabul ettiler.
“RUSYA ANLAŞMADAN ÇEKİLMEDİ, SÜREÇ DEVAM EDİYOR”
Bununla birlikte Floyd, Rusya’nın CTBT’den çekildiğine dair açıklamalarına rağmen Rusya’nın hâlâ anlaşmanın tarafı olduğunu bildirdi ve “Rusya Federasyonu CTBT'yi imzalamıştı ve hâlen de tarafıdır. Uluslararası hukuk konusunda bilgi sahibi olmayanlarınız için söyleyeyim, bir antlaşmanın imzacısı olmak, bir devletin antlaşmanın amaç ve hedeflerine bağlılık göstermesi anlamına gelir. İşte taahhüt burada ortaya çıkar. Onaylama Birleşmiş Milletlere (BM) ve diğer devletlere verdiğiniz taahhütleri yerine getirebilmek için her şeyi yaptığınızı bildirmektir. Rusya Federasyonu imzacı olmaya devam etmektedir ve dolayısıyla CTBT'ye bağlılığını sürdürmektedir. Dolayısıyla bazı literatürde, gazetecilik faaliyetlerinde CTBT'den çekildiklerini okuyabilirsiniz. Bu doğru değil. Üye devlet olmaya devam etmektedirler. Bu anlaşmanın amaç ve hedeflerine, yükümlülüklerine ve bir parçası olmanın getirdiği ayrıcalıklara bağlı kalmaya devam etmektedirler.” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
QHA - Kırım Haber Ajansı
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ADF2025’te nükleer tehdit tartışıldı: Caydırıcılığın sınırları, 'Yeni Başlangıç' ve küresel endişeler
ADF2025'te düzenlenen “Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Tehdit?” başlıklı panelde, Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ve CTBTO İcra Sekreteri Robert Floyd nükleer silahların oluşturduğu riskleri ele aldı. Kibaroğlu, nükleer caydırıcılığa aşırı güvenin tehlikeli olduğunu vurgularken, New START anlaşmasının belirsiz geleceğine dikkat çekti. Floyd ise NPT ve CTBT’nin önemine değinerek, Rusya’nın CTBT’den çekilme kararının geçerli olmadığını ve hâlâ yükümlülüklerinin sürdüğünü ifade etti. Oturumda, nükleer silahların politika aracı olarak kullanılmaması gerektiği vurgulandı.
Antalya Diplomasi Forumu (ADF 2025) başladı. 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleşecek üst düzey forumun ana teması bu yıl "Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek" olarak belirlendi.
ADF 2025 bünyesinde Nuclear Escalation: A Re-emerging Threat? (Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Tehdit?) isimli oturum düzenlendi. Moderatörlüğü Martin Sklenar tarafından üstlenilen oturuma Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü (CTBTO) İcra Sekreteri Robert Floyd ve MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu konuk oldu.
Oturumda konuşan Kibaroğlu, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana sürdürdüğü topyekûn işgal girişimi ve saldırılarıyla birlikte gündeme taşınan nükleer silahlanma ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) mevcut etki alanı hakkında önemli bilgiler verdi.
Kibaroğlu cümlelerine gerçekleştirmiş olduğu bilimsel araştırmalardan yola çıkarak, Soğuk Savaş döneminin nükleer caydırıcılığın işe yarayacağına dair bir tür “a priori” (önsel) durum olduğunu belirterek başladı. Buna karşın nükleer caydırıcılığın özellikle de Soğuk Savaş döneminden geçmemiş veya Küba Füze Krizi gibi durumları yaşamamış liderler için işe yarayacağından şüpheli olduğunu bildirdi.
ABD VE ÇİN NÜKLEER ARENADA KARŞI KARŞIYA
Bu sebeple Kibaroğlu, nükleer caydırıcılığa çok fazla güvenilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yeni testler için, yeni silahların test edilmesi için bazı sahalar hazırladığı söyleniyor, çünkü ABD herkesin bildiği gibi Çin'e bakıyor ve Çin'in nükleer silahlarının sayısını artırdığı ya da arttırmayı planladığı söyleniyor.” dedi.
New START (Yeni Başlangıç) anlaşmasının süresinin gelecek yıl şubat ayında dolduğunu bildiren Kibaroğlu, “Şu an için bildiğimiz kadarıyla yerine geçecek bir şey yok, şu an için ufukta somut bir şey yok. Dolayısıyla Çin nükleer stokunu artırırsa ve artırdığında, ABD'nin gözünün Çin'in üzerinde olması ve nükleer stokunu Çin'in nükleer kapasitesinden gelebilecek potansiyel tehdide karşı ayarlaması gerekecektir. Sadece akademisyenler değil, diplomatlar arasında da özel sohbetlerde ya da toplantılarda tartışılan konu budur. Dolayısıyla, tüm akademik kariyerim boyunca gördüğüm en önemli sorun, nükleer silahları diğer silahlar gibi kategorize etmememiz gerektiğidir.” ifadelerini kullandı.
NÜKLEER SİLAHLAR POLİTİKA KONUSU OLAMAZ
Kibaroğlu cümlelerine şu şekilde devam etti:
İstediğiniz kadar yıl geriye gidebilirsiniz ve dünyanın her yerinde yıkıcı savaşlar oldu ancak biliyorsunuz, doğa iyileşti, insanlar tüm bu yıkımdan kurtuldu. Ancak, Allah korusun, nükleer silahların değişimi gerçekleşirse ve gerçekleştiğinde, önümüzdeki birkaç yüz bin yıl boyunca hiçbir yere gitmeyecek radyasyon olacaktır. Dolayısıyla nükleer silahlarla şaka yapamazsınız. Politika açısından kısasa kısas için nükleer silahları test edemezsiniz. Dolayısıyla nükleer caydırıcılığa belli bir seviyeden fazla güvenmemeliyiz ve bu da karar vericilerin son derece rasyonel olmasını gerektirir. Etrafınıza baktığınızda, herkesin bu göreve hazır olmadığını görebilirsiniz ve bu nedenle önce bir akademisyen, sonra da bir diplomat olarak beni en çok endişelendiren şey bu.
YENİ BAŞLANGIÇ ANLAŞMASI’NDAN SONRA NE OLACAK?
Kibaroğlu cümlelerine “Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi konusunda elbette bir başarısızlık daha yaşanırsa ve nihai bir belge ortaya çıkmazsa, bu anlaşmanın sonu olacağı anlamına gelmez, ancak insanlar, yani birçok ülkenin anlaşmaya olan inancı zamanla azalabilir ve başka alternatifler arayabilir.” diyerek devam etti.
Buna karşın Yeni Başlangıç Anlaşması’nın denge kurmak konusunda hâlâ etkin olduğunu bildiren Kibaroğlu, “Evet, bir yandan önümüzdeki yıla kadar fazla zaman yok, ancak yenilenip yenilenmeyeceği ya da bir şekilde bir çözüm, diplomatik bir çözüm bulunup bulunmayacağı konusunda gelişmeler yaşanacağına inanıyorum. Yeni bir başlangıç için saati durdurabilir ve hâlâ yürürlükte olduğunu söyleyebilirsiniz ve bilirsiniz, her iki taraf (Rusya ve ABD) da pozisyonlarını açıklayabilir ve bu da en azından mevcut duruma bağlı kalacaklarına dair bir tür güvence verebilir.” cümlelerini sarf etti.
ÜLKELER NEDEN NÜKLEER CAYDIRICILIĞI TERCİH ETSİNLER?
Öte yandan “Ülkeler büyük güç rekabetinde mümkün olduğunca güçlü olmak istiyorlarsa neden silahların kontrolünü tercih etsinler?” sorusunu yanıtlayan CTBTO Yönetici Sekreteri Floyd, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) “bir düzenleme taşı” olduğunu bildirdi ve şu şekilde konuştu:
“RUSYA ANLAŞMADAN ÇEKİLMEDİ, SÜREÇ DEVAM EDİYOR”
Bununla birlikte Floyd, Rusya’nın CTBT’den çekildiğine dair açıklamalarına rağmen Rusya’nın hâlâ anlaşmanın tarafı olduğunu bildirdi ve “Rusya Federasyonu CTBT'yi imzalamıştı ve hâlen de tarafıdır. Uluslararası hukuk konusunda bilgi sahibi olmayanlarınız için söyleyeyim, bir antlaşmanın imzacısı olmak, bir devletin antlaşmanın amaç ve hedeflerine bağlılık göstermesi anlamına gelir. İşte taahhüt burada ortaya çıkar. Onaylama Birleşmiş Milletlere (BM) ve diğer devletlere verdiğiniz taahhütleri yerine getirebilmek için her şeyi yaptığınızı bildirmektir. Rusya Federasyonu imzacı olmaya devam etmektedir ve dolayısıyla CTBT'ye bağlılığını sürdürmektedir. Dolayısıyla bazı literatürde, gazetecilik faaliyetlerinde CTBT'den çekildiklerini okuyabilirsiniz. Bu doğru değil. Üye devlet olmaya devam etmektedirler. Bu anlaşmanın amaç ve hedeflerine, yükümlülüklerine ve bir parçası olmanın getirdiği ayrıcalıklara bağlı kalmaya devam etmektedirler.” dedi.
Son Haberler