Putin bir kez daha seçimlere gidiyor. Tabii buna seçim demek ne kadar doğru. O da ayrı bir tartışma konusu. Buna en hafif tabir ile seçim benzeri olay denebilir. Birçok insan seçim eşittir demokrasi olarak görüyor. Dünyanın yarısında bu yıl seçim var. Fakat bunların ne kadarı demokratik seçim tartışmalı. Ama Rusya’daki seçimlerinin seçim olduğu söylemek için “namusu maaşı kadar gazeteci” (namuslular baş tacımız) olmak gerekiyor sanırım. Zaten Kremlin sözcüsü Peşkov, Ağustos 2023’te seçimlerin demokratik süreç değil “pahalı bürokrasi” olduğunu belirtmişti. Rusya’daki seçimleri kara propaganda aracı olarak da kullanıyorlar Rus Goebbels’leri. Savaş sırasında Putin’in adaylığındaki seçimleri demokrasinin zaferi olarak lanse ederken 2016 Amerikan seçimlerinin hileli olduğunu belirtiyorlar. Seçimin amacı, Putin’in iktidarını ve gücünü meşrulaştırmak ve popülerliği açıkça ortaya koymak. 110 milyonluk Rus seçmeninin ne kadarının oy vermeye gideceği aslında önemli. Sahte ve alay edilesi seçimin olduğu Rusya siyaset bilimi açısından totaliter demokrasi olarak tanımlanabilir. Kremlin tarafından daha önceden belirlenen seçim sonuçlarını ben buradan açıklayayım. Unutmayın bu yazıldığı zaman 16 Mart yani Cumartesi’nde seçim devam ediyordu. Seçime katılım oranı yüzde 70 ve Putin’in alacağı oy oranı yüzde 80’inin üzerinde. TASS Ajansına göre tam yüzdeler katılım oranı yüzde 71 ve oy oranı yüzde 82. Batılı başkentlerin yapması gereken 18 Mart’ta Rusya’daki bu sahte seçimleri tanımadıkları ilan etmek olmalıdır. Avrupa ve dünyanın güvenliği için bu bir zaruret...Putin ile barış masası olamayacağı da ilan edilmiş olacaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklamama çıkardığı Putin’in meşrutiyeti zaten kalmamıştır.
Putin dışında üç tane daha kağıt üzerinde aday var. En yaşlı aday olan 75 yaşındaki Komünist Parti üyesi Nikolay Hartiov. Rus siyasetinin yeni ismi Yeni Halk Partisi üyesi ve Rus Dumasında parlamenter olan ve Rusya Devlet Başkanı seçilmek için yasal sınırdan beş yaş büyük olan 40 yaşındaki Vladislav Davankov. Üçüncü olarak, 2022’de ölen Türkiye’de tanınan Yahudi asıllı Vladimir Jirinovski yerine geçen aşırı sağcı Rusya Liberal Demokrat Parti lideri olan ve Trump gibi üç Rus kadın gazetecinin cinsel taciz iddialarına maruz kalan 56 yaşındaki Leonid Slutski.
Hafta sonundaki seçimler sonucu beşinci kez Putin bir seçimi daha kazanmış olacak ve 6 yıl yani 2030’a kadar Rusya’nın lideri olacak. 77 yaşında tekrar yapılacak sözde seçimde 2036’ya kadar Kremlin’de kalma ihtimali var. Rus imparatorlarından sonra Stalin’in 25 yıllık iktidarda kalma rekorunu da geçmiş olacak. Seçimden sonra alınacak kararları da belirtelim. Yeni bir askeri seferberlik dalgası, vergi yükünün daha da artması ve savunma ve güvenlik dışındaki amaçlara yönelik bütçe harcamalarında kesintiler. Komşularına saldırmak, Putin için siyasi bir zorunluluk haline gelecektir. Medvedev’in paylaştığı haritada görüleceği üzere Putin, Moldova’ya, Kazakistan’a, Kafkas devletlerine (Gürcistan, Azerbaycan hatta Batı’ya yaklaşan Ermenistan’a) ve Türkiye ile Yunanistan’ı savaşa sokarak NATO’yu nötr hale getirerek İstanbul’a (Rusça Petrograd) saldırabilir. Üçüncü Roma olarak görülen Moskova ve Rusya için İstanbul, Kyiv’den sonra ikinci hedef aslında.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız birçok üst düzey, başarılı yönetici, lider ve iş insanları aslında kişiliklerin karanlık yönlerini tanımlayan “Karanlık Üçlü” (The Dark Triad)özelliklerini yani benmerkezcilik, yüzeysel ilişkiler, manipülasyon, hile, güç arzusu ve yıkıcı davranışları gösteriyorlar. Buna sadizmi yani zulüm keyfini eklersek Karanlık Dörtlü yani Deccal ortaya çıkıyor. Sadistler, başka insanlara acı vermekten zevk alırlar.
Narsisizm: Narsisizm, su havuzunda kendi yansımasına aşık olan ve boğulan bir avcı olan Narcissus'un Yunan mitinden gelir. Narsist insanlar; bencil, kibirli, empatiden yoksun ve eleştiriye karşı aşırı duyarlı olurlar.
Karanlık narsisist kişiler: Kendini neredeyse dünyadaki en güçlü birey olarak görenler.
Makyavelizm: Kelime, 16. yüzyılın ünlü İtalyan siyasetçisi ve diplomat NiccoloMachiavelli'den geliyor. 1513 tarihli "Prens" adlı kitabı, diplomasideki kurnazlık ve aldatma gibi karanlık sanatların onaylanması olarak yorumlanmakta. Makyavelistlikle ilişkili özellikler arasında ikiyüzlülük, manipülasyon, kişisel çıkar ve hem duygu hem de ahlak eksikliği yer alır.
Makyavelistler: İnsanların duygularını manipüle etmeye odaklanan insanlar.
Psikopati: Psikopatiyle ilişkili kişilik özellikleri arasında empati veya pişmanlık eksikliği, antisosyal davranış ve manipülatif değişkenlik yer alır. Psikopatik özellikler ile psikopat olmak arasında, genellikle suça dayalı şiddet ile ilişkilendirilen bir ayrım olduğunu belirtmek önemlidir.
Psikopatik özelliklere örnek: Etrafındaki her şeyi kendisine aitmiş gibi kontrol etmek isteyen 'katil'
Putin tüm bu üç hatta ek olarak sadist özelliklere sahip. Vicdan azabı göstermiyor. Doğru ve yanlış duygusu yok. Davranışlarına kesinlikle pişmanlık yok. Bu güç ve kontrolle ilgili. Benim olan benimdir ve senin olan da benimdir.
Psikopatlar aşırı sahiplenici güç özelliğine ve kötülük psikolojisine sahipler. Çünkü ne kadar çok kan dökerlerse o kadar çok psikolojik ve duygusal getiri elde ediyorlar. Cinayetle, katliamla ve soykırımla besleniyorlar ve büyüyorlar. Bu da daha fazlasını yapma davranışını güçlendiriyor.
Psikopatlar mutlaka katil değildir. Onları büyük plazaların toplantı odasında da görebilirsiniz. Onlar kontrolcü ve güçlü insanlardır. 'Bana bakın, ben sizden daha önemliyim' diye düşünürler. Genellikle acımasız, başkalarını umursamayan ve başkalarını istismar eden insanlar olarak tanımlanırlar. Ancak temel özellikleri aynı zamanda büyüleyici olmalarıdır. Etik olmayan kararlarından ve bunların masum insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı açıkça pişmanlık duymuyorlar. Ayrıca olumsuz sonuçların sorumluluğunu da kabul etmiyor. Bir şeyler ters gittiğinde genellikle başkalarını suçluyorlar.
https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/2474736X.2019.1707697 adlı çalışmada Putin dahil olmak üzere 14 tane otoriter lider kişilik özellikleri açısından yukarıda belirttiğimiz noktalarda incelenmiştir. Bu liderler arasında benim daha önceki yazım olan Putingillerdebelirtiğimiz Brezilya’dan Bolsonaro, Macaristan’dan Orban, İsrail’den Netanyahu ve Filipinler’den Duterte bulunmakta. Bu çalışma şunu ortaya koymakta. Daha az otokratikliderlerle karşılaştırıldığında bu 14 liderin güvenilir ve fedakar olma açısından daha az uyumlu ve duygusal açıdan daha az istikrarlı olduklarını bulunmuştur. Ayrıca makyavelistlik(manipülasyon ve aldatma), narsisizm (büyüklenmecilik, üstünlük ve yetki sahibi olma) ve psikopati (düşük empati, saldırganlık ve dürtüsellik) gibi antisosyal, "karanlık kişilik özellikleri" konusunda da daha yüksek puanlar aldıkları ortaya konmuştur.
Putin’in “Karanlık Üçlü” davranışlarından biri, kadın olan Alman Şanşölyesi Angela Merkel ile yaptığı ikili görüşmeye çok büyük olan siyah bir köpeği getirmesidir. İkinci örnek, AlexeiNavalny’i zehirlemesi, hapse atması ve son olarak Moskova’dan 1900 km uzakta Gulag 501 olarak bilinen Yamalo-Nenets Özerk Okruğu Kharp köyü 3 numaralı ceza kolonisinde diğer adıyla Kutup Kurdu denen yerde ölmesidir.
Putin’in psikolojisini analiz edebilmek için çocukluğuna gitmek gerekiyor. Biyolojik babasının kim olduğu konusunda çok fazla teori bulunmakta. Fakat bildiğimiz kadarıyla boyunun kısa olmasından dolayı (Napolyon Kompleksi) zeki olmasına karşın okulda çok fazla akran zorbalığa maruz kalmış. Babası eski Sovyetler Birliği'ne ve komünizme inanılmazsaygısı bir metal işçisiydi. Sıradan insanlara inanan biriydi. Bu Putin'in siyasi ideolojisiydi ve bunun onun hayatı olacağını düşünüyordu. Putin çocukken yalnız biriydi. Yıllarca zorbalığa maruz kalınca hayatta kalmanın yolu olarak çok saldırgan ve dürtüsel davranan birisi oldu. Güç sahibi olmak istiyordu. Bu nedenle KGB subayı oldu. Bunun Rus komünizm ideolojisine olan bağlılık duygularını göstermenin bir yolu olacağını hissetti. Onun lider kimliği, Sovyet ideolojisini korumak için savaşacak saldırgan bir Rus ayısıydı.
Bütün bu karanlık psikolojik analizden sonra Putin nükleer silahları kullanır mı sorusu akla geliyor. Askeri olarak sıkışırsa son çare ve umutsuzluk sonucu kitle imha silahlarını kullanabilir. Herson’daki Kahovka Barajı’nı patlatması ve 12 metreye kadar suların yükselmesi buna bir örnek. Bazı psikopatların nükleer seçeneğini değerlendirebilir çünkü eğer kendileri kaybedecekse, diğer herkesin de kaybetmesini istediği unutulmamalı. Kısaca, nükleer saldırı bazılarının düşündüğünden daha olası...Putin artık stratejik ve jeopolitik düşünmüyor. Daha çok ulusal gurur, Rus milliyetçiliği ve Ortodoks kimliği üzerinden hareket ediyor. Putin’in Marshal Münnich’den alıntı yaparak “Rusya doğrudan Tanrı tarafından yönetilen bir ülkedir. Eğer öyle olmasa Rusya’nın nasıl hala var olduğunu anlamak zor” demesi bunun örneği.
Bu arada ABD şirketleri yapay zeka yani AI teknolojisi kullanarak Putin’in duygularını analiz ediyor. Bu analiz sonucu, öfke ve tiksinti yüksek iken Putin de hiç korku görülmemiş. 1970’de psikolog Dr. Paul Erkman tarafından ortaya konula altı duyguya (sevinç, öfke, tiksinti, korku, üzüntü ve şaşkınlık).ek olarak dört duygu (eğlence, küçümseme, umut ve güven) da bu analiz de yer almış.
Bir başka ilginç nokta, psikopatların sürüngen gözlere sahip olması çünkü beynin ön frontollobları onlarda daha az aktif. Empati ve merhamet gibi duygular beynin ön lobundan başlayarak aşağıya doğru işlemlerle ortaya çıkar. Bunun dışında empati (eşduyabiliş) duygusu çocuklarda 1-2 yaşlarda gelişmeye başlar ve çocukları yetiştirme tarzıyla empati gelişimi etkilenebilir. Bu yüzden Putin empati duygusu zayıf birisi. O yüzden ona karşı sempatik duygulara sahip olmak da mümkün değil. Putin ile duygudaş olamayız. Ona karşı sadece antipatik duygularımız olabilir. Diğer ilginç rastlantı belki de 1953’te Stalin ölmeden bir yıl önce 1952’de Putin’in doğması. Sanki Stalin’in ruhu, Putin’e doğduktan sonra girmiş gibi. 7 Ekim 1952’de Putin doğduğuna göre yaklaşık altı ay sonra 5 Mart 1953’te Stalin öldüğüne göre olasılık yüksek.
Putin’in psikopatça yalan söylemesi ve tarihi gerçekleri çarpıtması en son Tucker Carlson ile yaptığı söyleşide ortaya çıktı. Putin aynen şunları söylüyor: Polonya, Nazilerin ve Sovyetlerin Eylül 1939'da başlattığı işgali bir şekilde hak etmiştir. "Polonya, Hitler'le işbirliği yaptı" diyor"Hitler'le işbirliği yaptı... ve Çekoslovakya'nın bölünmesine birlikte girişti." (Ha?) Ama “Polonya çok ileri gitti ve Hitler'i kendilerine saldırtarak 2. Dünya Savaşı'nı başlatmaya itti. … Hitler'in Polonya ile planlarını uygulamaya başlamaktan başka yapacak bir şeyi yoktu.”Putin, o sırada Sovyetler Birliği'nin suçsuz olduğunu, çünkü "çok dürüst davrandığını ve Çekoslovakya'ya yardım etmek için Polonya'dan, Sovyet askerlerini Polonya topraklarından geçirmek için izin istediğini" söyleyebiliyor. Yani, Polonyalılar bir yandan Hitler’i kendilerine işgal ettirmişler ama Sovyetler yani Ruslar sadece Çekoslavakya geçmek için Polonya’nın iznini alarak asker sokmuşlar. 22 bin Polonyalı subay, sivil ve aydın kişinin ki bunlar arasında Polonyalılar, Polonyalı Ukraynalılar, Belaruslular ve Polonyalı Yahudiler bulunmakta başlarına birer kurşun sıkılarak öldürüldüğü 5 Mart 1940’taki Katyn Katliamı’nıPutin hala Nazilerin yaptığını sanıyor. Ama 1990 yılında son Sovyet lideri Mihail Gorbaçov sorumluluğu kabul ediyor ve 1992’de Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, infaza dair Josef Stalin’in imzaladığı orijinal belgeleri Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa’ya yolluyor…(https://bianet.org/yazi/katyn-katliami-ve-rusya-258353 )
Kısaca, Putin’in deli olmadığını varsaysak bile Hubris Sendromu’na maruz kaldığını söyleyebiliriz. Bu sendromdan mustarip politikacıların özellikleri şunlardır: gerçeklik ile temasları kaybolmuştur. Abartılı özgüvenleri ile herşeyi başarabileceklerine inandıkları tanrısal egoya sahiptirler. Düşünmeden hareket ederler. Ötekiler olarak gördükleri güm kişi ve grupları aşağılarlar. Kendi bakış açılarının tüm ulusla özdeşleştirirler. Kişisel menfaatlerini ulusal çıkarlardan üstün tutarlar. Başkalarının tavsiyelerini kendi yargılarına aşırı güvendikleri için alaya alırlar. Her durumda haklı çıkacaklarına inanırlar. Kendilerini ulusları ile bir tutarlar; yani onlar olmaz ise ülke yok olacaktır. Söylemleriyle tüm dünyayı endişeye sevk ederler. Ahlaki farkındalıkları bozulur. Dürtüsellik ve pervasızlık gösterirler. Akıl yürütme yerine sezgileriyle hareket ederler. Başkalarına karşı empati göstermezler. Biz bu sendroma“güç zehirlenmesi” diyoruz. Tolstoy’un şu sözü Putin’in sonunu özetliyor: “Kibir ve inat bir kişinin kendini mükemmel görmesini sonra da sonunu oluşturur.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
QHA - Kırım Haber Ajansı
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Sezai Özçelik
Putin’in Psikanalizi: Psikopat Megaloman Mı? Rasyonel Lider Mi?
Putin bir kez daha seçimlere gidiyor. Tabii buna seçim demek ne kadar doğru. O da ayrı bir tartışma konusu. Buna en hafif tabir ile seçim benzeri olay denebilir. Birçok insan seçim eşittir demokrasi olarak görüyor. Dünyanın yarısında bu yıl seçim var. Fakat bunların ne kadarı demokratik seçim tartışmalı. Ama Rusya’daki seçimlerinin seçim olduğu söylemek için “namusu maaşı kadar gazeteci” (namuslular baş tacımız) olmak gerekiyor sanırım. Zaten Kremlin sözcüsü Peşkov, Ağustos 2023’te seçimlerin demokratik süreç değil “pahalı bürokrasi” olduğunu belirtmişti. Rusya’daki seçimleri kara propaganda aracı olarak da kullanıyorlar Rus Goebbels’leri. Savaş sırasında Putin’in adaylığındaki seçimleri demokrasinin zaferi olarak lanse ederken 2016 Amerikan seçimlerinin hileli olduğunu belirtiyorlar. Seçimin amacı, Putin’in iktidarını ve gücünü meşrulaştırmak ve popülerliği açıkça ortaya koymak. 110 milyonluk Rus seçmeninin ne kadarının oy vermeye gideceği aslında önemli. Sahte ve alay edilesi seçimin olduğu Rusya siyaset bilimi açısından totaliter demokrasi olarak tanımlanabilir. Kremlin tarafından daha önceden belirlenen seçim sonuçlarını ben buradan açıklayayım. Unutmayın bu yazıldığı zaman 16 Mart yani Cumartesi’nde seçim devam ediyordu. Seçime katılım oranı yüzde 70 ve Putin’in alacağı oy oranı yüzde 80’inin üzerinde. TASS Ajansına göre tam yüzdeler katılım oranı yüzde 71 ve oy oranı yüzde 82. Batılı başkentlerin yapması gereken 18 Mart’ta Rusya’daki bu sahte seçimleri tanımadıkları ilan etmek olmalıdır. Avrupa ve dünyanın güvenliği için bu bir zaruret...Putin ile barış masası olamayacağı da ilan edilmiş olacaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklamama çıkardığı Putin’in meşrutiyeti zaten kalmamıştır.
Putin dışında üç tane daha kağıt üzerinde aday var. En yaşlı aday olan 75 yaşındaki Komünist Parti üyesi Nikolay Hartiov. Rus siyasetinin yeni ismi Yeni Halk Partisi üyesi ve Rus Dumasında parlamenter olan ve Rusya Devlet Başkanı seçilmek için yasal sınırdan beş yaş büyük olan 40 yaşındaki Vladislav Davankov. Üçüncü olarak, 2022’de ölen Türkiye’de tanınan Yahudi asıllı Vladimir Jirinovski yerine geçen aşırı sağcı Rusya Liberal Demokrat Parti lideri olan ve Trump gibi üç Rus kadın gazetecinin cinsel taciz iddialarına maruz kalan 56 yaşındaki Leonid Slutski.
Hafta sonundaki seçimler sonucu beşinci kez Putin bir seçimi daha kazanmış olacak ve 6 yıl yani 2030’a kadar Rusya’nın lideri olacak. 77 yaşında tekrar yapılacak sözde seçimde 2036’ya kadar Kremlin’de kalma ihtimali var. Rus imparatorlarından sonra Stalin’in 25 yıllık iktidarda kalma rekorunu da geçmiş olacak. Seçimden sonra alınacak kararları da belirtelim. Yeni bir askeri seferberlik dalgası, vergi yükünün daha da artması ve savunma ve güvenlik dışındaki amaçlara yönelik bütçe harcamalarında kesintiler. Komşularına saldırmak, Putin için siyasi bir zorunluluk haline gelecektir. Medvedev’in paylaştığı haritada görüleceği üzere Putin, Moldova’ya, Kazakistan’a, Kafkas devletlerine (Gürcistan, Azerbaycan hatta Batı’ya yaklaşan Ermenistan’a) ve Türkiye ile Yunanistan’ı savaşa sokarak NATO’yu nötr hale getirerek İstanbul’a (Rusça Petrograd) saldırabilir. Üçüncü Roma olarak görülen Moskova ve Rusya için İstanbul, Kyiv’den sonra ikinci hedef aslında.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız birçok üst düzey, başarılı yönetici, lider ve iş insanları aslında kişiliklerin karanlık yönlerini tanımlayan “Karanlık Üçlü” (The Dark Triad)özelliklerini yani benmerkezcilik, yüzeysel ilişkiler, manipülasyon, hile, güç arzusu ve yıkıcı davranışları gösteriyorlar. Buna sadizmi yani zulüm keyfini eklersek Karanlık Dörtlü yani Deccal ortaya çıkıyor. Sadistler, başka insanlara acı vermekten zevk alırlar.
Narsisizm: Narsisizm, su havuzunda kendi yansımasına aşık olan ve boğulan bir avcı olan Narcissus'un Yunan mitinden gelir. Narsist insanlar; bencil, kibirli, empatiden yoksun ve eleştiriye karşı aşırı duyarlı olurlar.
Karanlık narsisist kişiler: Kendini neredeyse dünyadaki en güçlü birey olarak görenler.
Makyavelizm: Kelime, 16. yüzyılın ünlü İtalyan siyasetçisi ve diplomat NiccoloMachiavelli'den geliyor. 1513 tarihli "Prens" adlı kitabı, diplomasideki kurnazlık ve aldatma gibi karanlık sanatların onaylanması olarak yorumlanmakta. Makyavelistlikle ilişkili özellikler arasında ikiyüzlülük, manipülasyon, kişisel çıkar ve hem duygu hem de ahlak eksikliği yer alır.
Makyavelistler: İnsanların duygularını manipüle etmeye odaklanan insanlar.
Psikopati: Psikopatiyle ilişkili kişilik özellikleri arasında empati veya pişmanlık eksikliği, antisosyal davranış ve manipülatif değişkenlik yer alır. Psikopatik özellikler ile psikopat olmak arasında, genellikle suça dayalı şiddet ile ilişkilendirilen bir ayrım olduğunu belirtmek önemlidir.
Psikopatik özelliklere örnek: Etrafındaki her şeyi kendisine aitmiş gibi kontrol etmek isteyen 'katil'
Putin tüm bu üç hatta ek olarak sadist özelliklere sahip. Vicdan azabı göstermiyor. Doğru ve yanlış duygusu yok. Davranışlarına kesinlikle pişmanlık yok. Bu güç ve kontrolle ilgili. Benim olan benimdir ve senin olan da benimdir.
Psikopatlar aşırı sahiplenici güç özelliğine ve kötülük psikolojisine sahipler. Çünkü ne kadar çok kan dökerlerse o kadar çok psikolojik ve duygusal getiri elde ediyorlar. Cinayetle, katliamla ve soykırımla besleniyorlar ve büyüyorlar. Bu da daha fazlasını yapma davranışını güçlendiriyor.
Psikopatlar mutlaka katil değildir. Onları büyük plazaların toplantı odasında da görebilirsiniz. Onlar kontrolcü ve güçlü insanlardır. 'Bana bakın, ben sizden daha önemliyim' diye düşünürler. Genellikle acımasız, başkalarını umursamayan ve başkalarını istismar eden insanlar olarak tanımlanırlar. Ancak temel özellikleri aynı zamanda büyüleyici olmalarıdır. Etik olmayan kararlarından ve bunların masum insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı açıkça pişmanlık duymuyorlar. Ayrıca olumsuz sonuçların sorumluluğunu da kabul etmiyor. Bir şeyler ters gittiğinde genellikle başkalarını suçluyorlar.
https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/2474736X.2019.1707697 adlı çalışmada Putin dahil olmak üzere 14 tane otoriter lider kişilik özellikleri açısından yukarıda belirttiğimiz noktalarda incelenmiştir. Bu liderler arasında benim daha önceki yazım olan Putingillerdebelirtiğimiz Brezilya’dan Bolsonaro, Macaristan’dan Orban, İsrail’den Netanyahu ve Filipinler’den Duterte bulunmakta. Bu çalışma şunu ortaya koymakta. Daha az otokratikliderlerle karşılaştırıldığında bu 14 liderin güvenilir ve fedakar olma açısından daha az uyumlu ve duygusal açıdan daha az istikrarlı olduklarını bulunmuştur. Ayrıca makyavelistlik(manipülasyon ve aldatma), narsisizm (büyüklenmecilik, üstünlük ve yetki sahibi olma) ve psikopati (düşük empati, saldırganlık ve dürtüsellik) gibi antisosyal, "karanlık kişilik özellikleri" konusunda da daha yüksek puanlar aldıkları ortaya konmuştur.
Putin’in “Karanlık Üçlü” davranışlarından biri, kadın olan Alman Şanşölyesi Angela Merkel ile yaptığı ikili görüşmeye çok büyük olan siyah bir köpeği getirmesidir. İkinci örnek, AlexeiNavalny’i zehirlemesi, hapse atması ve son olarak Moskova’dan 1900 km uzakta Gulag 501 olarak bilinen Yamalo-Nenets Özerk Okruğu Kharp köyü 3 numaralı ceza kolonisinde diğer adıyla Kutup Kurdu denen yerde ölmesidir.
Putin’in psikolojisini analiz edebilmek için çocukluğuna gitmek gerekiyor. Biyolojik babasının kim olduğu konusunda çok fazla teori bulunmakta. Fakat bildiğimiz kadarıyla boyunun kısa olmasından dolayı (Napolyon Kompleksi) zeki olmasına karşın okulda çok fazla akran zorbalığa maruz kalmış. Babası eski Sovyetler Birliği'ne ve komünizme inanılmazsaygısı bir metal işçisiydi. Sıradan insanlara inanan biriydi. Bu Putin'in siyasi ideolojisiydi ve bunun onun hayatı olacağını düşünüyordu. Putin çocukken yalnız biriydi. Yıllarca zorbalığa maruz kalınca hayatta kalmanın yolu olarak çok saldırgan ve dürtüsel davranan birisi oldu. Güç sahibi olmak istiyordu. Bu nedenle KGB subayı oldu. Bunun Rus komünizm ideolojisine olan bağlılık duygularını göstermenin bir yolu olacağını hissetti. Onun lider kimliği, Sovyet ideolojisini korumak için savaşacak saldırgan bir Rus ayısıydı.
Bütün bu karanlık psikolojik analizden sonra Putin nükleer silahları kullanır mı sorusu akla geliyor. Askeri olarak sıkışırsa son çare ve umutsuzluk sonucu kitle imha silahlarını kullanabilir. Herson’daki Kahovka Barajı’nı patlatması ve 12 metreye kadar suların yükselmesi buna bir örnek. Bazı psikopatların nükleer seçeneğini değerlendirebilir çünkü eğer kendileri kaybedecekse, diğer herkesin de kaybetmesini istediği unutulmamalı. Kısaca, nükleer saldırı bazılarının düşündüğünden daha olası...Putin artık stratejik ve jeopolitik düşünmüyor. Daha çok ulusal gurur, Rus milliyetçiliği ve Ortodoks kimliği üzerinden hareket ediyor. Putin’in Marshal Münnich’den alıntı yaparak “Rusya doğrudan Tanrı tarafından yönetilen bir ülkedir. Eğer öyle olmasa Rusya’nın nasıl hala var olduğunu anlamak zor” demesi bunun örneği.
Bu arada ABD şirketleri yapay zeka yani AI teknolojisi kullanarak Putin’in duygularını analiz ediyor. Bu analiz sonucu, öfke ve tiksinti yüksek iken Putin de hiç korku görülmemiş. 1970’de psikolog Dr. Paul Erkman tarafından ortaya konula altı duyguya (sevinç, öfke, tiksinti, korku, üzüntü ve şaşkınlık).ek olarak dört duygu (eğlence, küçümseme, umut ve güven) da bu analiz de yer almış.
Bir başka ilginç nokta, psikopatların sürüngen gözlere sahip olması çünkü beynin ön frontollobları onlarda daha az aktif. Empati ve merhamet gibi duygular beynin ön lobundan başlayarak aşağıya doğru işlemlerle ortaya çıkar. Bunun dışında empati (eşduyabiliş) duygusu çocuklarda 1-2 yaşlarda gelişmeye başlar ve çocukları yetiştirme tarzıyla empati gelişimi etkilenebilir. Bu yüzden Putin empati duygusu zayıf birisi. O yüzden ona karşı sempatik duygulara sahip olmak da mümkün değil. Putin ile duygudaş olamayız. Ona karşı sadece antipatik duygularımız olabilir. Diğer ilginç rastlantı belki de 1953’te Stalin ölmeden bir yıl önce 1952’de Putin’in doğması. Sanki Stalin’in ruhu, Putin’e doğduktan sonra girmiş gibi. 7 Ekim 1952’de Putin doğduğuna göre yaklaşık altı ay sonra 5 Mart 1953’te Stalin öldüğüne göre olasılık yüksek.
Putin’in psikopatça yalan söylemesi ve tarihi gerçekleri çarpıtması en son Tucker Carlson ile yaptığı söyleşide ortaya çıktı. Putin aynen şunları söylüyor: Polonya, Nazilerin ve Sovyetlerin Eylül 1939'da başlattığı işgali bir şekilde hak etmiştir. "Polonya, Hitler'le işbirliği yaptı" diyor"Hitler'le işbirliği yaptı... ve Çekoslovakya'nın bölünmesine birlikte girişti." (Ha?) Ama “Polonya çok ileri gitti ve Hitler'i kendilerine saldırtarak 2. Dünya Savaşı'nı başlatmaya itti. … Hitler'in Polonya ile planlarını uygulamaya başlamaktan başka yapacak bir şeyi yoktu.”Putin, o sırada Sovyetler Birliği'nin suçsuz olduğunu, çünkü "çok dürüst davrandığını ve Çekoslovakya'ya yardım etmek için Polonya'dan, Sovyet askerlerini Polonya topraklarından geçirmek için izin istediğini" söyleyebiliyor. Yani, Polonyalılar bir yandan Hitler’i kendilerine işgal ettirmişler ama Sovyetler yani Ruslar sadece Çekoslavakya geçmek için Polonya’nın iznini alarak asker sokmuşlar. 22 bin Polonyalı subay, sivil ve aydın kişinin ki bunlar arasında Polonyalılar, Polonyalı Ukraynalılar, Belaruslular ve Polonyalı Yahudiler bulunmakta başlarına birer kurşun sıkılarak öldürüldüğü 5 Mart 1940’taki Katyn Katliamı’nıPutin hala Nazilerin yaptığını sanıyor. Ama 1990 yılında son Sovyet lideri Mihail Gorbaçov sorumluluğu kabul ediyor ve 1992’de Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, infaza dair Josef Stalin’in imzaladığı orijinal belgeleri Polonya Devlet Başkanı Lech Walesa’ya yolluyor…(https://bianet.org/yazi/katyn-katliami-ve-rusya-258353 )
Kısaca, Putin’in deli olmadığını varsaysak bile Hubris Sendromu’na maruz kaldığını söyleyebiliriz. Bu sendromdan mustarip politikacıların özellikleri şunlardır: gerçeklik ile temasları kaybolmuştur. Abartılı özgüvenleri ile herşeyi başarabileceklerine inandıkları tanrısal egoya sahiptirler. Düşünmeden hareket ederler. Ötekiler olarak gördükleri güm kişi ve grupları aşağılarlar. Kendi bakış açılarının tüm ulusla özdeşleştirirler. Kişisel menfaatlerini ulusal çıkarlardan üstün tutarlar. Başkalarının tavsiyelerini kendi yargılarına aşırı güvendikleri için alaya alırlar. Her durumda haklı çıkacaklarına inanırlar. Kendilerini ulusları ile bir tutarlar; yani onlar olmaz ise ülke yok olacaktır. Söylemleriyle tüm dünyayı endişeye sevk ederler. Ahlaki farkındalıkları bozulur. Dürtüsellik ve pervasızlık gösterirler. Akıl yürütme yerine sezgileriyle hareket ederler. Başkalarına karşı empati göstermezler. Biz bu sendroma“güç zehirlenmesi” diyoruz. Tolstoy’un şu sözü Putin’in sonunu özetliyor: “Kibir ve inat bir kişinin kendini mükemmel görmesini sonra da sonunu oluşturur.”