Dr. Galip Çağ: Rusya, bu savaşı Balkanlara taşırsa bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir
Dr. Galip Çağ: Rusya, bu savaşı Balkanlara taşırsa bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Galip Çağ, Balkanların Türkiye için stratejik önemini, Balkan ülkelerinin AB üyeliğini ve Rusya’nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşın Balkanlara yansımasını QHA'ya değerlendirdi.
Haber Giriş Tarihi: 08.02.2024 15:20
Haber Güncellenme Tarihi: 08.02.2024 16:37
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Galip Çağ, Balkanların Türkiye için stratejik önemini, Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini ve Rusya’nın 24 Şubat 2022 yılından itibaren başlattığı Ukrayna işgalinin Balkanlara yansımasına ilişkin Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirmelerde bulundu.
Çağ, QHA'ya yaptığı açıklamada "Rusya bu savaşı bugünkü Balkanlara taşımaya kalkarsa savaş bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir. Bu durumda bugün Ukrayna savaşına gayri insani manada gösterilen temkin Avrupa'nın başına büyük belalar açabilir" dedi.
“BALKAN BÖLGESİNDE TÜM SİYASİ, İKTİSADİ VE SOSYAL HADİSELERDE TÜRKİYE'NİN SÖZ SAHİBİ OLMASI KAÇINILMAZ”
Balkanların Türkiye açısından stratejik önemi nedir?
Dr. Galip Çağ: 20. yüzyılın başında Balkanlar dediğimiz Rumeli bölgesinde, Osmanlı Devleti’nin yavaş yavaş fiilen ortadan kalkmasıyla bağımsızlıkların ilan ettikten sonra asıl büyük sorunumuz buradaki Türk varlığı olmuştu. Dolayısıyla Rumeli bölgesini bir Avrupa bölgesi ve Avrupa ülkesi gibi görmek yerine buradaki Türk varlığı, sosyal, ekonomik, iktisadi ve tarihi köken üzerinden de stratejik açıdan değerlendirmeliyiz. Çünkü artık stratejik kavramı eskiye göre askeri ya da siyasi olmanın ötesinde birçok farklı yeni sosyal kavramla da eşleşik hale geldi. Kültür diplomasinden etnik diplomasiye kadar birçok meselemiz var. Buradaki en temel noktalardan birisi bugünkü Balkanlar dediğimiz bölge evvela Türkiye ile Avrupa arasındaki en önemli geçiş bölgesi ve bu bağlamda Balkan coğrafyası Avrupa'ya göre Doğulu bize göre de Batılı bir coğrafya. Türkiye için de bu çok söylenir. Dünyanın bilinen en Doğulu Batı ülkesiyiz. 20. Yüzyılın başından itibaren de bu tartışmalar hep sürdü. Çünkü Türkiye Balkanlara dair birliklerde yer aldı. Balkan Antantı, Avrupa Birliği süreci, Avrupa Ekonomi Topluluğu gibi topluluklar içerisinde de yer almışız. Diğer taraftan örneğin Sadabat Paktı ile Orta Doğu üzerine de ciddi söz sahibi olmuşuz. Ama Rumeli'nin, Balkanların en temel stratejik önemi Avrupa'ya geçiş noktasında hem buradaki Türk ve İslam varlığına olan ilgimiz, iktisadi açıdan bakıldığı zaman en önemli ilişki kurduğumuz bölgelerden bir tanesi olması, bir de tarihi bağlar üzerinden çok fazla söz hakkına sahip olduğumuz bir coğrafya olması. Bunları bir araya getirdiğimiz zaman Türkiye 20. yüzyıldan itibaren aslında Avrupa tarafından da bu coğrafyanın bir parçası kabul edildi. Yani biz bir Balkan ülkesi olarak da kabul ediliyoruz. Balkanlardaki tüm siyasi, iktisadi ve sosyal hadiselerde Türkiye'nin söz sahibi olması kaçınılmaz. Balkanlarda bir Türk’ün, Müslümanın ayağına diken battığı zaman bizim böğrümüze hançer giriyor. Öyle olduğu zaman batıda genelde siyasi konjonktür, bizim neden bu kadar bu konulara reflektif ya da bilinçli tepkiler verdiğimiz konusunda anlamlandırma sorunu da yaşıyorlar. Ancak siyasi tarih bilgisi ve o sürecin sonuçlarını biraz vakıf olan birisi aslında stratejik önemden öte bu coğrafyanın Anadolu’nun bir devamı olarak bizim bir parçamız olduğunu bilirse herhalde bu önemi anlamak nispeten daha kolay olur diye düşünüyorum.
“AVRUPALI OLMAMAKLA İTHAM EDİLEN COĞRAFYA, YENİDEN AVRUPA'NIN BİR PARÇASI SAYILMASI GİBİ BİR NOKTAYA TAŞINIYOR”
Balkan ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra AB’ye üye olma çalışmalarını görüyoruz. Bosna Hersek, Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk aday ülke arasındalar. Balkan ülkeleri için Avrupa Birliği üyeliği nasıl bir önem arz etmektedir?
Dr. Galip Çağ: Kültürel, politik ve siyasi açıdan Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu gibi bölgeler genel itibarıyla eskiden oryantalizm deniyordu ama şimdi yeni kavramlar Balkanizasyon, Balkanizm gibi yani Batı tarafından kurgulanmış, isimlendirilmiş, yeni ayrıntılar belirlenmiş bir coğrafya. Hâl böyle olunca bu tip bölgeler, yani Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkan coğrafyası genelde Batılı olmak ya da olmamak arasında bir tercihle karşı karşıya bırakılırlar. Avrupa Birliği'nin (AB) temel sahiplerinin kendi gibileşebilmiş halkları, toplulukları ve devletleri bünyesine aldığını varsayarsak, bugün AB, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan bir çok sıkıntıyla karşı karşıya kalmış Balkan ülkeleri için çok önemli bir kurtuluş noktası olarak duruyor. Bu bir anlamda yaklaşık 200 yıllık bir dönemde Avrupalı olmamakla itham edilen coğrafya, yeniden Avrupa'nın bir parçası sayılması gibi bir noktaya taşınıyor.
Hırvatistan, Slovenya, Slovakya gibi üye ülkelerin temelde bu hakkı elde edebilmelerinde bilhassa kuzey bölgesinden Katolik Avrupa dünyasına daha yakın olmaları ve nüfusunun dini açıdan bakıldığında Avrupa'nın o kor kültürüne yakın bir hal taşıması, onları AB’ye üye hale getirdi ve bu durumun avantajlarını kullanır hale geldiler. Yunanistan zaten Avrupa Birliği'nin kurucu devletlerinden kor bir kültür yani antikite AB’nin temel herkesi memnun eden kökü. Çünkü üye ülkelerinin tamamını böyle kapsayacak olan bir kültürel kök bulmak çok zor.
“AB ÜYELİĞİ ÇOK UZUN VE ÇOK FAZLA ÇEKİŞMEYE DE GEBE BİR SÜREÇ”
Böyle olunca bir Balkan ülkesinin örneğin Makedonya üzerinden gidersek yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonunda AB üyesi bir ülke haline gelmesi, Yunanistan’ın geçmişte yaşayıp hala devam eden ekonomik sorunlarını özellikle Almanya üzerinden çözmesi nasıl gözüküyorsa bu ülkeler içerisinde dünyaya açılma ve 200 yıllık bir itham olarak Avrupalı olmama durumunun kurtulma bağlamında Avrupa Birliği'ne üye olmak her şeyden önce çok ciddi bir psikolojik üstünlük sağlayacak durumda. Ancak Bosna, Kosova ve Makedonya gibi çoğunluğu Müslüman olan bir ülke için bu geçişler başka türlü zorluklar da taşıyor, çaba sürüyor, tavizler geliyor. Malumunuz en son Makedonya'nın Yunanistan'la isim krizinin çözdürülmesi buna bağlıydı. Yani Yunanistan’ın ön şartlarından biri bu ismi kullanmamasıydı ve enteresan bir şekilde 21. yüzyılda bir devletin adı değişti. Yani yıllarca Makedonya diye bildiğimiz yer Kuzey Makedonya oldu ve bunun sebebi bu pazarlıktı. Dolayısıyla bu çok uzun ve çok fazla çekişmeyi de gebe bir süreç ama Balkanlı olma durumundan ve her şeyden önce psikolojik bağlarda o öteki olgusundan kurtulmak için Avrupa Birliği'ne girmek Balkan ülkeleri açısından çok önem arz ediyor şu an.
“RUSYA BU SAVAŞI, BALKANLARA TAŞIRSA BİR ANDA HERKESE YAKIN BİR SAVAŞ HALİNE GELEBİLİR”
24 Şubat 2022 tarihi itibariyle de Rusya'nın Ukrayna'yı topyekun bir işgal girişimi var. Bu noktada bu durumun Balkan ülkeleri üzerinde doğurduğu siyasi ve ekonomik sonuçlar nelerdir? Siz farklı sonuçlar da öngörüyor musunuz?
Dr. Galip Çağ: Bildiğiniz üzere yani bu işgal daha sosyokültürel boyutta yıllardır sürüyordu. Hatta biz sadece Kırım üzerinden bile bunu oturup uzun uzun konuşabilirdik. 2018 yılında Bosna seçimleri yapıldığında Dodik seçimi kazandığı zaman bir açıklama yapmıştı. Bosna olarak Kırım’ın Rusya'nın bir parçası olduğunu kabul ettireceğiz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama benim gibi bu bölge üzerine çalışan insanları şaşırtmıştı. Ukrayna'nın bir parçası olan bir bölge neden Rusya'nın bir parçası olsun? Aslında bu açıklama bir işaret vermiş, tam o dönemlerde Lavrov enteresan bir Balkan gezisine çıkmış, tabiri caizse gezi sırasında dokunduğu yeri yakıp geçmişti. Lavrov bölgeye ilişkin çok kapsayıcı söylemlerde bulunmuştu.
Ukrayna- Rusya Savaşını Batı ve Doğu arasında yeni bir vesayet savaşı olarak değerlendiren çok kişi var. Aynı şey bu kez Balkanlara da yansıdı. Rusya'nın artık inkar edilemeyecek manada tesir ettiği Sırbistan’ın söylemlerinde Rusya yanlısı bakış, öte yandan Kırım ile ilgili diğer Balkan ülkelerinin kendilerini bir taraf belirleme zorunlulukları aslında NATO ve Rusya arasına sıkışmış yeni bir Balkan coğrafyası doğurdu. Bu bölge buna çok alışık. Yani soğuk savaş döneminde de böyleydi, şimdi de böyle.
“RUSYA'NIN SIRBİSTAN ÜZERİNDE BÖLGEDE YARATTIĞI ETKİ ÇOK YIKICI”
Rusya'nın Sırbistan üzerinde bölgede yarattığı etki çok yıkıcı. Yani bunu bir kere çok iyi görmek lazım. Bu belli ki Balkan ülkeleri bu savaş devam ettiği müddetçe Sırbistan üzerinden doğuda Rusya'ya, aşağıda Kosova'nın da Almanya ve Amerika üzerinden batı bloğuna yakın olması bu çekişme de çok ciddi manada etkileyecek gibi duruyor. Ukrayna'da yaşanan işgal herkese uzak bir savaş olduğu için Batı dünyası bu savaşa böyle temkin uzak bakabilir ama Rusya bu savaşı bugünkü Balkanlara (Avrupa'nın güney doğusuna) taşımaya kalkarsa savaş bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir.Bu durumda bugün Ukrayna savaşına bence gayri insani manada gösterilen temkin Avrupa'nın başına büyük belalar açabilir. Çünkü Balkanlarda yeni bir savaşın çıktığı zaman kimse buna şaşırmayacak. Defakto durumunda genelde devletler arasında belirli bir düzen var gibi dursada en yakın Kosova'nın kuzeyiyle Sırbistan arasında ciddi manada sıcak temas, NATO askerliğini yaralanmasına giden süreç şüphesiz ki Ukrayna'da yaşanan “Doğu-Batı çekişmesinin” biraz daha aşağıdaki karşılığı. Balkanlar bugün Doğu ve Batı arasında bir sınır hattıysa,Ukrayna'da kuzeyde aslında bu sınır hattın oluşturur hale geldi.Hatta balkanları bir belirli fiziki sınır değil de bir zihinsel politik sınır kabul ederseniz Balkanların kuzey sınırı yavaş yavaş Ukrayna'yla da birleşir hale geldi.
“BİTMEYECEK BİR SAVAŞIN COĞRAFYASI”
Biz evvela burda Kırım üzerinden bakıyoruz hadiseye ve tekrar söylüyorum, daha 2018 yılında, yani bundan 5-6 sene evvel Sırp tarafının meseleyi Kırım üzerine indirgemesi bile aslında bize gelecekte ne gibi bir sonuç doğuracağına dair fikir veriyor. Özellikle şunu söylemek lazım, başta Sırbistan olmak üzere bu bölgeler Rusya'nın Balkanlardaki vesayet unsuruysa aşağıda Kosova ve diğer ülkeler de Batı dünyasının buna karşı oluşturduğu bir denge unsuru haline gelecek. Yani bu bitmeyecek bir savaşın aslında coğrafyası, böyle bakmak lazım. Ama Ukrayna'nın buraya tesiri var mı? Yüzde 100 var yani Rusya buradaki baskıyı arttırabilmek için bu çekişmeyi muhakkak ki aşağıya indirmeye çalışacak. Ancak işte o herkese uzak olan savaş, bir anda herkese yakın bir savaş haline geldiği zaman yine bundan zarar görecek olanlar bu coğrafya olacak. Mesela mülteci meselesi de biraz böyle oldu. AB, mülteciler Türkiye'yi aşıp Avrupa'ya hareketlendiğinde hemen Balkanlarda bir mülteci koridoru oluşturdu. Aynı şekilde olası bir savaşı da Balkanlar'a hapsetmek isteyecekler ve bu da tabi bu bölgedeki zaten yüzyıllardır süren kaotik ortamı daha da koyu ve karanlık bir hale getirecek gibi duruyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Galip Çağ: Rusya, bu savaşı Balkanlara taşırsa bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Galip Çağ, Balkanların Türkiye için stratejik önemini, Balkan ülkelerinin AB üyeliğini ve Rusya’nın 24 Şubat 2022'de başlattığı savaşın Balkanlara yansımasını QHA'ya değerlendirdi.
Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Galip Çağ, Balkanların Türkiye için stratejik önemini, Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini ve Rusya’nın 24 Şubat 2022 yılından itibaren başlattığı Ukrayna işgalinin Balkanlara yansımasına ilişkin Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirmelerde bulundu.
Çağ, QHA'ya yaptığı açıklamada "Rusya bu savaşı bugünkü Balkanlara taşımaya kalkarsa savaş bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir. Bu durumda bugün Ukrayna savaşına gayri insani manada gösterilen temkin Avrupa'nın başına büyük belalar açabilir" dedi.
“BALKAN BÖLGESİNDE TÜM SİYASİ, İKTİSADİ VE SOSYAL HADİSELERDE TÜRKİYE'NİN SÖZ SAHİBİ OLMASI KAÇINILMAZ”
Balkanların Türkiye açısından stratejik önemi nedir?
Dr. Galip Çağ: 20. yüzyılın başında Balkanlar dediğimiz Rumeli bölgesinde, Osmanlı Devleti’nin yavaş yavaş fiilen ortadan kalkmasıyla bağımsızlıkların ilan ettikten sonra asıl büyük sorunumuz buradaki Türk varlığı olmuştu. Dolayısıyla Rumeli bölgesini bir Avrupa bölgesi ve Avrupa ülkesi gibi görmek yerine buradaki Türk varlığı, sosyal, ekonomik, iktisadi ve tarihi köken üzerinden de stratejik açıdan değerlendirmeliyiz. Çünkü artık stratejik kavramı eskiye göre askeri ya da siyasi olmanın ötesinde birçok farklı yeni sosyal kavramla da eşleşik hale geldi. Kültür diplomasinden etnik diplomasiye kadar birçok meselemiz var. Buradaki en temel noktalardan birisi bugünkü Balkanlar dediğimiz bölge evvela Türkiye ile Avrupa arasındaki en önemli geçiş bölgesi ve bu bağlamda Balkan coğrafyası Avrupa'ya göre Doğulu bize göre de Batılı bir coğrafya. Türkiye için de bu çok söylenir. Dünyanın bilinen en Doğulu Batı ülkesiyiz. 20. Yüzyılın başından itibaren de bu tartışmalar hep sürdü. Çünkü Türkiye Balkanlara dair birliklerde yer aldı. Balkan Antantı, Avrupa Birliği süreci, Avrupa Ekonomi Topluluğu gibi topluluklar içerisinde de yer almışız. Diğer taraftan örneğin Sadabat Paktı ile Orta Doğu üzerine de ciddi söz sahibi olmuşuz. Ama Rumeli'nin, Balkanların en temel stratejik önemi Avrupa'ya geçiş noktasında hem buradaki Türk ve İslam varlığına olan ilgimiz, iktisadi açıdan bakıldığı zaman en önemli ilişki kurduğumuz bölgelerden bir tanesi olması, bir de tarihi bağlar üzerinden çok fazla söz hakkına sahip olduğumuz bir coğrafya olması. Bunları bir araya getirdiğimiz zaman Türkiye 20. yüzyıldan itibaren aslında Avrupa tarafından da bu coğrafyanın bir parçası kabul edildi. Yani biz bir Balkan ülkesi olarak da kabul ediliyoruz. Balkanlardaki tüm siyasi, iktisadi ve sosyal hadiselerde Türkiye'nin söz sahibi olması kaçınılmaz. Balkanlarda bir Türk’ün, Müslümanın ayağına diken battığı zaman bizim böğrümüze hançer giriyor. Öyle olduğu zaman batıda genelde siyasi konjonktür, bizim neden bu kadar bu konulara reflektif ya da bilinçli tepkiler verdiğimiz konusunda anlamlandırma sorunu da yaşıyorlar. Ancak siyasi tarih bilgisi ve o sürecin sonuçlarını biraz vakıf olan birisi aslında stratejik önemden öte bu coğrafyanın Anadolu’nun bir devamı olarak bizim bir parçamız olduğunu bilirse herhalde bu önemi anlamak nispeten daha kolay olur diye düşünüyorum.
“AVRUPALI OLMAMAKLA İTHAM EDİLEN COĞRAFYA, YENİDEN AVRUPA'NIN BİR PARÇASI SAYILMASI GİBİ BİR NOKTAYA TAŞINIYOR”
Balkan ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra AB’ye üye olma çalışmalarını görüyoruz. Bosna Hersek, Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk aday ülke arasındalar. Balkan ülkeleri için Avrupa Birliği üyeliği nasıl bir önem arz etmektedir?
Dr. Galip Çağ: Kültürel, politik ve siyasi açıdan Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu gibi bölgeler genel itibarıyla eskiden oryantalizm deniyordu ama şimdi yeni kavramlar Balkanizasyon, Balkanizm gibi yani Batı tarafından kurgulanmış, isimlendirilmiş, yeni ayrıntılar belirlenmiş bir coğrafya. Hâl böyle olunca bu tip bölgeler, yani Kafkaslar, Orta Doğu ve Balkan coğrafyası genelde Batılı olmak ya da olmamak arasında bir tercihle karşı karşıya bırakılırlar. Avrupa Birliği'nin (AB) temel sahiplerinin kendi gibileşebilmiş halkları, toplulukları ve devletleri bünyesine aldığını varsayarsak, bugün AB, özellikle ekonomik ve sosyal açıdan bir çok sıkıntıyla karşı karşıya kalmış Balkan ülkeleri için çok önemli bir kurtuluş noktası olarak duruyor. Bu bir anlamda yaklaşık 200 yıllık bir dönemde Avrupalı olmamakla itham edilen coğrafya, yeniden Avrupa'nın bir parçası sayılması gibi bir noktaya taşınıyor.
Hırvatistan, Slovenya, Slovakya gibi üye ülkelerin temelde bu hakkı elde edebilmelerinde bilhassa kuzey bölgesinden Katolik Avrupa dünyasına daha yakın olmaları ve nüfusunun dini açıdan bakıldığında Avrupa'nın o kor kültürüne yakın bir hal taşıması, onları AB’ye üye hale getirdi ve bu durumun avantajlarını kullanır hale geldiler. Yunanistan zaten Avrupa Birliği'nin kurucu devletlerinden kor bir kültür yani antikite AB’nin temel herkesi memnun eden kökü. Çünkü üye ülkelerinin tamamını böyle kapsayacak olan bir kültürel kök bulmak çok zor.
“AB ÜYELİĞİ ÇOK UZUN VE ÇOK FAZLA ÇEKİŞMEYE DE GEBE BİR SÜREÇ”
Böyle olunca bir Balkan ülkesinin örneğin Makedonya üzerinden gidersek yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonunda AB üyesi bir ülke haline gelmesi, Yunanistan’ın geçmişte yaşayıp hala devam eden ekonomik sorunlarını özellikle Almanya üzerinden çözmesi nasıl gözüküyorsa bu ülkeler içerisinde dünyaya açılma ve 200 yıllık bir itham olarak Avrupalı olmama durumunun kurtulma bağlamında Avrupa Birliği'ne üye olmak her şeyden önce çok ciddi bir psikolojik üstünlük sağlayacak durumda. Ancak Bosna, Kosova ve Makedonya gibi çoğunluğu Müslüman olan bir ülke için bu geçişler başka türlü zorluklar da taşıyor, çaba sürüyor, tavizler geliyor. Malumunuz en son Makedonya'nın Yunanistan'la isim krizinin çözdürülmesi buna bağlıydı. Yani Yunanistan’ın ön şartlarından biri bu ismi kullanmamasıydı ve enteresan bir şekilde 21. yüzyılda bir devletin adı değişti. Yani yıllarca Makedonya diye bildiğimiz yer Kuzey Makedonya oldu ve bunun sebebi bu pazarlıktı. Dolayısıyla bu çok uzun ve çok fazla çekişmeyi de gebe bir süreç ama Balkanlı olma durumundan ve her şeyden önce psikolojik bağlarda o öteki olgusundan kurtulmak için Avrupa Birliği'ne girmek Balkan ülkeleri açısından çok önem arz ediyor şu an.
“RUSYA BU SAVAŞI, BALKANLARA TAŞIRSA BİR ANDA HERKESE YAKIN BİR SAVAŞ HALİNE GELEBİLİR”
24 Şubat 2022 tarihi itibariyle de Rusya'nın Ukrayna'yı topyekun bir işgal girişimi var. Bu noktada bu durumun Balkan ülkeleri üzerinde doğurduğu siyasi ve ekonomik sonuçlar nelerdir? Siz farklı sonuçlar da öngörüyor musunuz?
Dr. Galip Çağ: Bildiğiniz üzere yani bu işgal daha sosyokültürel boyutta yıllardır sürüyordu. Hatta biz sadece Kırım üzerinden bile bunu oturup uzun uzun konuşabilirdik. 2018 yılında Bosna seçimleri yapıldığında Dodik seçimi kazandığı zaman bir açıklama yapmıştı. Bosna olarak Kırım’ın Rusya'nın bir parçası olduğunu kabul ettireceğiz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklama benim gibi bu bölge üzerine çalışan insanları şaşırtmıştı. Ukrayna'nın bir parçası olan bir bölge neden Rusya'nın bir parçası olsun? Aslında bu açıklama bir işaret vermiş, tam o dönemlerde Lavrov enteresan bir Balkan gezisine çıkmış, tabiri caizse gezi sırasında dokunduğu yeri yakıp geçmişti. Lavrov bölgeye ilişkin çok kapsayıcı söylemlerde bulunmuştu.
Ukrayna- Rusya Savaşını Batı ve Doğu arasında yeni bir vesayet savaşı olarak değerlendiren çok kişi var. Aynı şey bu kez Balkanlara da yansıdı. Rusya'nın artık inkar edilemeyecek manada tesir ettiği Sırbistan’ın söylemlerinde Rusya yanlısı bakış, öte yandan Kırım ile ilgili diğer Balkan ülkelerinin kendilerini bir taraf belirleme zorunlulukları aslında NATO ve Rusya arasına sıkışmış yeni bir Balkan coğrafyası doğurdu. Bu bölge buna çok alışık. Yani soğuk savaş döneminde de böyleydi, şimdi de böyle.
“RUSYA'NIN SIRBİSTAN ÜZERİNDE BÖLGEDE YARATTIĞI ETKİ ÇOK YIKICI”
Rusya'nın Sırbistan üzerinde bölgede yarattığı etki çok yıkıcı. Yani bunu bir kere çok iyi görmek lazım. Bu belli ki Balkan ülkeleri bu savaş devam ettiği müddetçe Sırbistan üzerinden doğuda Rusya'ya, aşağıda Kosova'nın da Almanya ve Amerika üzerinden batı bloğuna yakın olması bu çekişme de çok ciddi manada etkileyecek gibi duruyor. Ukrayna'da yaşanan işgal herkese uzak bir savaş olduğu için Batı dünyası bu savaşa böyle temkin uzak bakabilir ama Rusya bu savaşı bugünkü Balkanlara (Avrupa'nın güney doğusuna) taşımaya kalkarsa savaş bir anda herkese yakın bir savaş haline gelebilir. Bu durumda bugün Ukrayna savaşına bence gayri insani manada gösterilen temkin Avrupa'nın başına büyük belalar açabilir. Çünkü Balkanlarda yeni bir savaşın çıktığı zaman kimse buna şaşırmayacak. Defakto durumunda genelde devletler arasında belirli bir düzen var gibi dursada en yakın Kosova'nın kuzeyiyle Sırbistan arasında ciddi manada sıcak temas, NATO askerliğini yaralanmasına giden süreç şüphesiz ki Ukrayna'da yaşanan “Doğu-Batı çekişmesinin” biraz daha aşağıdaki karşılığı. Balkanlar bugün Doğu ve Batı arasında bir sınır hattıysa, Ukrayna'da kuzeyde aslında bu sınır hattın oluşturur hale geldi. Hatta balkanları bir belirli fiziki sınır değil de bir zihinsel politik sınır kabul ederseniz Balkanların kuzey sınırı yavaş yavaş Ukrayna'yla da birleşir hale geldi.
“BİTMEYECEK BİR SAVAŞIN COĞRAFYASI”
Biz evvela burda Kırım üzerinden bakıyoruz hadiseye ve tekrar söylüyorum, daha 2018 yılında, yani bundan 5-6 sene evvel Sırp tarafının meseleyi Kırım üzerine indirgemesi bile aslında bize gelecekte ne gibi bir sonuç doğuracağına dair fikir veriyor. Özellikle şunu söylemek lazım, başta Sırbistan olmak üzere bu bölgeler Rusya'nın Balkanlardaki vesayet unsuruysa aşağıda Kosova ve diğer ülkeler de Batı dünyasının buna karşı oluşturduğu bir denge unsuru haline gelecek. Yani bu bitmeyecek bir savaşın aslında coğrafyası, böyle bakmak lazım. Ama Ukrayna'nın buraya tesiri var mı? Yüzde 100 var yani Rusya buradaki baskıyı arttırabilmek için bu çekişmeyi muhakkak ki aşağıya indirmeye çalışacak. Ancak işte o herkese uzak olan savaş, bir anda herkese yakın bir savaş haline geldiği zaman yine bundan zarar görecek olanlar bu coğrafya olacak. Mesela mülteci meselesi de biraz böyle oldu. AB, mülteciler Türkiye'yi aşıp Avrupa'ya hareketlendiğinde hemen Balkanlarda bir mülteci koridoru oluşturdu. Aynı şekilde olası bir savaşı da Balkanlar'a hapsetmek isteyecekler ve bu da tabi bu bölgedeki zaten yüzyıllardır süren kaotik ortamı daha da koyu ve karanlık bir hale getirecek gibi duruyor.
Son Haberler