Zafer Karatay, Kırım Tatar Kültür Günlerinde "Muhacerette Kırım Emel'i"ni anlattı
Zafer Karatay, Kırım Tatar Kültür Günlerinde "Muhacerette Kırım Emel'i"ni anlattı
Kırım Tatar Kültür Günleri programının son gününün ilk etkinliği, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay’ın "Muhacerette Kırım Emel'i" başlıklı sunumuyla başladı.
Haber Giriş Tarihi: 30.04.2023 17:15
Haber Güncellenme Tarihi: 30.04.2023 22:22
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifinin 27-30 Nisan 2023 tarihlerinde düzenlediği Kırım Tatar Kültür Günleri, sonuncu gününde Kırım Derneği Genel Merkezinde devam ediyor. Kırım Tatar Kültür Günleri programının son gününün ilk etkinliğinde, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, diasporadaki Emel Dergisi’ni ve Kırım Tatarların muhaceretini anlattı.
Tuvgan Til İnternet Sitesi Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin'in moderatörlüğünde gerçekleşen etkinliğe; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı İlmi Ümerov, Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Gayana Yüksel, Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifi Başkanı Necla Kalkay, Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı Rıfat Baybörü, Kırım Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Olgun Boydak, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Kırım Gelişim Vakfı Bursa Şube Başkanı Haluk Yaşayanlar, TURKSİD kurucusu ve iş insanı İsmet Yüksel, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hakan Kırımlı, gazeteci Elmaz Kırımlı, gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı ile pek çok davetli katıldı.
— QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) April 30, 2023
Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, konuşmasına başlarken Kırım Tatarlarının faaliyetlerine yönelik eleştirileri yorumladı. Zafer Karatay, bu eleştirileri yapanların neşredilen kitapların okumamasına dikkat çekti.
Karatay, İsmail Bey Gaspıralı’nın Kırım Tatarları için öneminden bahsederken, Kırım Tatarlarının göç ederken bir milli kimlik ve milliyetçilik eksikliği olduğunun altını çizdi.
Zafer Karatay, 1917 senesinde Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin ilan edildiğini ancak uzun sürmediğini ifade etti. Karatay, “Cafer Seydahmet Kırımer, 1919 yılında Kurultay tarafından en üst yetkili ünvanını aldı” dedi. Kırımer, 1919 yılının Şubat ayında, destek aramak için Türkiye’ye geldiğini ifade eden Zafer Karatay, “Kırımer, İstanbul’a gelirken bir daha Kırım’a geri dönemeyeceğini bilmiyordu. Burada destek bulup, hükumeti tekrar tesis edeceğini düşündü. Bolşeviklerin Kırım’ı ele geçirmesinin ardından Lenin, Kırım’da Muhtar bir cumhuriyet kurdu” dedi.
Zafer Karatay, Stalin’in yaptığı terör faaliyetlerinin altını çizdi. Karatay, “Stalin, sadece Kırım’da değil bütün Sovyetler Birliği’nde aydın katliamına girişti” diyerek Kırım Tatarlarının başına gelen en büyük felaketi "18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü"nüne de işaret etti.
Karatay, Cafer Seydahmet Kırımer ve muhaceretteki arkadaşlarının bugün Kırım Tatarları için övgü kaynağı olan "Gök Bayrak", "Ant Etkenmen" milli marşı gibi sembollerin taşınmasında önemli rolü olduğunu ifade etti.
Kırım Tatarlarınun muhaceretteki faaliyetlerin temelinin İstanbul’da Talebe Cemiyeti ile atıldığını anlatan Karatay, Kırımer’in Türkiye’ye geldikten sonra çok fazla kalamadığını, ittihatçılara olan yakınlığı nedeniyle Türkiye’de barınamadığı ve İsviçre’ye gittiğini belirtti.
Kırımer’in, Fransa ve İsviçre yıllarının çok faydalı olduğunu ifade eden Karatay, Kırımer’in burada pek çok açıdan fikri bir gelişim yaşadığını ifade etti. Zafer Karatay, bu yıllarda Kırımer’in, Kırım’ın varlığı için uluslararası kurumlara başvurduğunun altını çizdi.
Bekir Çobanzade’nin Bükreş’te tahsilinden sonra Kırımer’in yanında birkaç ay kaldığını da anlatan Karatay, “Mektuplardan da anlıyoruz ki Kırımer, Çobanzade’yi Kırım’daki iktidarı ele geçirmesi için görevlendirmiş” diye konuştu.
Bu dönemde Kırımer’in farkında olmadan Dobruca’da geliştirdiği yönüne değinen Karatay, "Kırımer, muhacerette özel bir teşkilatlanmaya çok zaman ayırmamıştır. Kırımer’in farkında olmadığı bir damar, Dobruca’da gelişiyordu. Bunun temeli Mehmet Niyazi tarafından atıldı. Mehmet Niyazi, İstanbul serüveni ve Gaspıralı etkisinde Dobruca’da gazetecilik ve öğretmenlik faaliyetine başlıyor." dedi.
Ayrıca Karatay, Kırımer’in 1924’lerde Türkiye’ye dönmesinin en büyük nedeninin maddi sebepler olduğunu ifade etti.
Müstecib Ülküsal'ın da büyük bir mücadeleci olduğuna değinen Karatay, "Ülküsal, Dobruca’da Mehmet Niyazi ile Mecidiye İslam güçlü bir kadro yetiştirmeye başladı." diyerek Dobruca’da 1936-1941 arası Kırım Tatar Milli Hareketi’nde din adamlarının, imamların bu sebeple dahil olduğunu söyledi.
“Anılar muhakkak tekrar tekrar okunmalı” diye Zafer Karatay sözlerine şu ifadelerle devam etti:
Bu insanların yaptıklarını ve hayal ettiklerini anlamak gerekir. Bu mücadele sürerken Müstecib Ülküsal’la beraber bir dergi çıkartılıyor. Ülküsal, “Pazarcıkta, yürekleri aynı atan insanlarla sık sık toplanıyor, milletimizin kalkınması için çalışıyorduk. Bu çevrelerle bir dergi kurma kararı verdik. Dergi için bir isim aradık. Mehmet Niyazi Emel Kırım olsun dedi.”
Dergi çıkarılırken ilk olarak Türklerin kültür, gayelerini anlatıyor. Bunu duyunca Kırımer, Dobruca’da bir teşkilat kurulmasını istiyor. Niyazi, Ülküsal’ın bunu kuracağını ifade ediyor. Kırımer’in isteğiyle 5. Sayısından itibaren Emel dergisi, Kırım Kurtuluş Merkezinin yayın organı oldu.
Emel’i farklı kılan bir diğer unsur fikirlerimize bıraktığı farklı ruh… 11 yıl Romanya'da, 154 sayı 1964’ten bu yana 20 bin sayfa neşre sahip. Emel Mecmuası diğer Türk toplulukların da sorunlarına dikkat çekmiş ve dağılmış bir halkın geçmişi ile geleceği arasında bir köprü olma görevi görmüştür.
Dobruca’da Emel’in sayfalar dolusu külliyatı uzun bir süre bizlere, bir bilgi kaynağı oldu. Kültür değerlerimizin öğrenilmesi için Emel çok önemli rol oynadı. Emel’e baktığımızda bu sayfalarda sayısız halk kültürü mirası taşındı. Bunların hepsi sayfa sayfa okunmalı.
Kırım’ın işgali ve onun ardından gerçekleşen savaş ile yine Kırım Tatarları dünyanın dört bir yanına dağıldı. Bu durumda en önemli olan şey dildir. Dilimizin zengin unsurlarını göstermek zorundayız. “Bu dili kaybetmek olmaz”.
Bu kültürel kimliği taşırken bir ana kimliği de taşıdılar. Emel Dergisi, Kırım Tatar Milli Merkezinin bir çatısıydı. O çatı altında toplanan ve Millî Mücadeleyi yürüten insanların merkeziydi.
Halk arasında belirlenen Ant Atkenmen'in kaybolmamasının en büyük sebebi Emel Dergisidir. Tarak Tamga sembolünün, standart ölçüleri Emel’de netleştirildi.
Kırım Tatarları arasında yasak olduğu için azdı. İlk defa 1989 yılında bizler bu Tarak Tamga bayrakları Yalta’ya götürdük. Her seferinde de götürmeyi sürdürdük.
Emelciler ve Kırımer, 1928’de Kırım tasfiyesi sonrasında bile Kırım ile bağını sürdürdü.
O zamanlar Emel Dergisi için köy köy abonelik için isimler toplanmıştır. Bu süreçte öğretmenlerin ve imamların da desteği önemlidir. Bu insanlar toplumun her kademesinde çok önemli çalışmalar yürütüyor.
1941’e kadar müthiş bir devir yaşıyor. Ancak 1941’de İkinci Dünya Savaşı olunca işler kötü oluyor. Müstecib Ülküsal’ın kardeşi, Necip Fazıl hapishanede gördüğü işkencelerle hayatını kaybediyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zafer Karatay, Kırım Tatar Kültür Günlerinde "Muhacerette Kırım Emel'i"ni anlattı
Kırım Tatar Kültür Günleri programının son gününün ilk etkinliği, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay’ın "Muhacerette Kırım Emel'i" başlıklı sunumuyla başladı.
Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifinin 27-30 Nisan 2023 tarihlerinde düzenlediği Kırım Tatar Kültür Günleri, sonuncu gününde Kırım Derneği Genel Merkezinde devam ediyor. Kırım Tatar Kültür Günleri programının son gününün ilk etkinliğinde, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, diasporadaki Emel Dergisi’ni ve Kırım Tatarların muhaceretini anlattı.
Tuvgan Til İnternet Sitesi Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin'in moderatörlüğünde gerçekleşen etkinliğe; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı İlmi Ümerov, Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Gayana Yüksel, Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifi Başkanı Necla Kalkay, Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı Rıfat Baybörü, Kırım Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Olgun Boydak, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Kırım Gelişim Vakfı Bursa Şube Başkanı Haluk Yaşayanlar, TURKSİD kurucusu ve iş insanı İsmet Yüksel, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hakan Kırımlı, gazeteci Elmaz Kırımlı, gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı ile pek çok davetli katıldı.
Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, konuşmasına başlarken Kırım Tatarlarının faaliyetlerine yönelik eleştirileri yorumladı. Zafer Karatay, bu eleştirileri yapanların neşredilen kitapların okumamasına dikkat çekti.
Karatay, İsmail Bey Gaspıralı’nın Kırım Tatarları için öneminden bahsederken, Kırım Tatarlarının göç ederken bir milli kimlik ve milliyetçilik eksikliği olduğunun altını çizdi.
Zafer Karatay, 1917 senesinde Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin ilan edildiğini ancak uzun sürmediğini ifade etti. Karatay, “Cafer Seydahmet Kırımer, 1919 yılında Kurultay tarafından en üst yetkili ünvanını aldı” dedi. Kırımer, 1919 yılının Şubat ayında, destek aramak için Türkiye’ye geldiğini ifade eden Zafer Karatay, “Kırımer, İstanbul’a gelirken bir daha Kırım’a geri dönemeyeceğini bilmiyordu. Burada destek bulup, hükumeti tekrar tesis edeceğini düşündü. Bolşeviklerin Kırım’ı ele geçirmesinin ardından Lenin, Kırım’da Muhtar bir cumhuriyet kurdu” dedi.
Zafer Karatay, Stalin’in yaptığı terör faaliyetlerinin altını çizdi. Karatay, “Stalin, sadece Kırım’da değil bütün Sovyetler Birliği’nde aydın katliamına girişti” diyerek Kırım Tatarlarının başına gelen en büyük felaketi "18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü"nüne de işaret etti.
Karatay, Cafer Seydahmet Kırımer ve muhaceretteki arkadaşlarının bugün Kırım Tatarları için övgü kaynağı olan "Gök Bayrak", "Ant Etkenmen" milli marşı gibi sembollerin taşınmasında önemli rolü olduğunu ifade etti.
Kırım Tatarlarınun muhaceretteki faaliyetlerin temelinin İstanbul’da Talebe Cemiyeti ile atıldığını anlatan Karatay, Kırımer’in Türkiye’ye geldikten sonra çok fazla kalamadığını, ittihatçılara olan yakınlığı nedeniyle Türkiye’de barınamadığı ve İsviçre’ye gittiğini belirtti.
Kırımer’in, Fransa ve İsviçre yıllarının çok faydalı olduğunu ifade eden Karatay, Kırımer’in burada pek çok açıdan fikri bir gelişim yaşadığını ifade etti. Zafer Karatay, bu yıllarda Kırımer’in, Kırım’ın varlığı için uluslararası kurumlara başvurduğunun altını çizdi.
Bekir Çobanzade’nin Bükreş’te tahsilinden sonra Kırımer’in yanında birkaç ay kaldığını da anlatan Karatay, “Mektuplardan da anlıyoruz ki Kırımer, Çobanzade’yi Kırım’daki iktidarı ele geçirmesi için görevlendirmiş” diye konuştu.
Bu dönemde Kırımer’in farkında olmadan Dobruca’da geliştirdiği yönüne değinen Karatay, "Kırımer, muhacerette özel bir teşkilatlanmaya çok zaman ayırmamıştır. Kırımer’in farkında olmadığı bir damar, Dobruca’da gelişiyordu. Bunun temeli Mehmet Niyazi tarafından atıldı. Mehmet Niyazi, İstanbul serüveni ve Gaspıralı etkisinde Dobruca’da gazetecilik ve öğretmenlik faaliyetine başlıyor." dedi.
Ayrıca Karatay, Kırımer’in 1924’lerde Türkiye’ye dönmesinin en büyük nedeninin maddi sebepler olduğunu ifade etti.
Müstecib Ülküsal'ın da büyük bir mücadeleci olduğuna değinen Karatay, "Ülküsal, Dobruca’da Mehmet Niyazi ile Mecidiye İslam güçlü bir kadro yetiştirmeye başladı." diyerek Dobruca’da 1936-1941 arası Kırım Tatar Milli Hareketi’nde din adamlarının, imamların bu sebeple dahil olduğunu söyledi.
“Anılar muhakkak tekrar tekrar okunmalı” diye Zafer Karatay sözlerine şu ifadelerle devam etti:
Bu insanların yaptıklarını ve hayal ettiklerini anlamak gerekir. Bu mücadele sürerken Müstecib Ülküsal’la beraber bir dergi çıkartılıyor. Ülküsal, “Pazarcıkta, yürekleri aynı atan insanlarla sık sık toplanıyor, milletimizin kalkınması için çalışıyorduk. Bu çevrelerle bir dergi kurma kararı verdik. Dergi için bir isim aradık. Mehmet Niyazi Emel Kırım olsun dedi.”
Dergi çıkarılırken ilk olarak Türklerin kültür, gayelerini anlatıyor. Bunu duyunca Kırımer, Dobruca’da bir teşkilat kurulmasını istiyor. Niyazi, Ülküsal’ın bunu kuracağını ifade ediyor. Kırımer’in isteğiyle 5. Sayısından itibaren Emel dergisi, Kırım Kurtuluş Merkezinin yayın organı oldu.
Emel’i farklı kılan bir diğer unsur fikirlerimize bıraktığı farklı ruh… 11 yıl Romanya'da, 154 sayı 1964’ten bu yana 20 bin sayfa neşre sahip. Emel Mecmuası diğer Türk toplulukların da sorunlarına dikkat çekmiş ve dağılmış bir halkın geçmişi ile geleceği arasında bir köprü olma görevi görmüştür.
Dobruca’da Emel’in sayfalar dolusu külliyatı uzun bir süre bizlere, bir bilgi kaynağı oldu. Kültür değerlerimizin öğrenilmesi için Emel çok önemli rol oynadı. Emel’e baktığımızda bu sayfalarda sayısız halk kültürü mirası taşındı. Bunların hepsi sayfa sayfa okunmalı.
Kırım’ın işgali ve onun ardından gerçekleşen savaş ile yine Kırım Tatarları dünyanın dört bir yanına dağıldı. Bu durumda en önemli olan şey dildir. Dilimizin zengin unsurlarını göstermek zorundayız. “Bu dili kaybetmek olmaz”.
Bu kültürel kimliği taşırken bir ana kimliği de taşıdılar. Emel Dergisi, Kırım Tatar Milli Merkezinin bir çatısıydı. O çatı altında toplanan ve Millî Mücadeleyi yürüten insanların merkeziydi.
Halk arasında belirlenen Ant Atkenmen'in kaybolmamasının en büyük sebebi Emel Dergisidir. Tarak Tamga sembolünün, standart ölçüleri Emel’de netleştirildi.
Kırım Tatarları arasında yasak olduğu için azdı. İlk defa 1989 yılında bizler bu Tarak Tamga bayrakları Yalta’ya götürdük. Her seferinde de götürmeyi sürdürdük.
Emelciler ve Kırımer, 1928’de Kırım tasfiyesi sonrasında bile Kırım ile bağını sürdürdü.
O zamanlar Emel Dergisi için köy köy abonelik için isimler toplanmıştır. Bu süreçte öğretmenlerin ve imamların da desteği önemlidir. Bu insanlar toplumun her kademesinde çok önemli çalışmalar yürütüyor.
1941’e kadar müthiş bir devir yaşıyor. Ancak 1941’de İkinci Dünya Savaşı olunca işler kötü oluyor. Müstecib Ülküsal’ın kardeşi, Necip Fazıl hapishanede gördüğü işkencelerle hayatını kaybediyor.
EN ÇOK OKUNANLAR