SON DAKİKA
Hava Durumu

#Emel Dergisi

QHA - Kırım Haber Ajansı - Emel Dergisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Emel Dergisi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırım millî davasının önemli isimlerinden İsmail Otar'ın vefatının 18. yılı Haber

Kırım millî davasının önemli isimlerinden İsmail Otar'ın vefatının 18. yılı

Kırım millî davasının muhaceretteki önemli isimlerinden biri olan İsmail Otar, vefatının 18. yılı münasebetiyle Türk dünyası sevdalıları tarafından anılmaya devam ediyor. OTAR'IN AİLESİ, ÇARLIK RUSYASI'NIN RUSLAŞTIRMA POLİTİKALARINDAN KORUNMAK İÇİN ÇABALADI İsmail Otar’ın dedesi, Bahçesaray sakinlerindendi. Dedesi, Çarlık hükûmetinin 1870’lerde başlatmış olduğu “Ruslaştırmaya yönelik” olan eğitim reformu hareketi nedeniyle 1892 yılında Türkiye’ye göç etti ve Bursa’ya yerleşti. Otar, Kırımlı Hafız Ali ve Emine Otar çiftinin çocuğu olarak 1 Ekim 1911 tarihinde Bursa’da dünyaya geldi. Otar, muhasebe alanında uzmanlaşmasına rağmen içindeki tarih ve edebiyat sevgisini kaybetmedi. Emel ve Kırım dergilerinde birçok makalesi yayımlanan Otar, aynı zamanda Kırım Tatar dil bilimci, şair ve yazar Bekir Sıtkı Çobanzade hakkında bir eser yazdı. Otar; Osman Akçokralı’nın Kırım Tatar Damgaları İsimli Kitabı Vesilesile, Kırımlı Türk Şair ve Bilgini Bekir Sıdkı Çobanzade, Cafer Seydahmet Kırımer’in Günlüğü, Çarlık Hakimiyetin’de Kırım Faciası, Tevarih-i Tatar Han ve Dağıstan, Moskov ve Deşt-i Kıpçak Ülkelerinindir, Risale-i Felekiyye Kitab’us Siyakat Hakkında, Muhasebede Siyakat Rakamları isimli kitaplarıyla da Türk dünyasında ses getirdi.   KIRIM DAVASINA HAYATININ 75 YILINI ADADI 1930 yılında Kırım Halk Cumhuriyeti'nde (1917-1918) savaş ve dışişleri bakanlığı yapmış olan Kırım Tatar siyasi lideri ve aktivist Cafer Seydahmet Kırımer’in izinden giden Otar, Kırımer'i siyasi mürşidi olarak kabul etti. Kırım millî kurtuluş hareketinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Otar, Kırımer’den etkilenerek; çalışma disiplini, toplum önderliği gibi konularda görgü ve uygulamaya dayalı geniş bir bakış açısı kazandı. 1930-1940 yılları arasında Romanya'da yayınlanan ve bir Kırım Tatar dergisi olan  Emel dergisinin Türkiye temsilcisi oldu. Ayrıca 1986'da Emel Vakfı'nın kurucuları arasında yer alarak iki yıl başkanlığını yaptı.  Otar ilerlemiş yaşına rağmen, Türk dünyası için eser vermeye  ve Kırım davasına sahip çıkmaya devam etti. Kırım davasının önemli isimlerinden olan Otar, 30 Ekim 2005 yılında 94 yaşındayken hayata veda etti.   Kırım millî davasının muhaceretteki önemli isimlerinden olan İsmail Otar, vefatının sene-i devriyesinde anılmaya devam ediyor pic.twitter.com/oqFVhhqbTk — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) October 30, 2024

Müstecib Ülküsal’ın yeğeni QHA’ya anlattı: Dayım Kırım’dan başka bir şey düşünmezdi Haber

Müstecib Ülküsal’ın yeğeni QHA’ya anlattı: Dayım Kırım’dan başka bir şey düşünmezdi

Esma Kasar QHA Ankara Emel Dergisi ve Emel Kırım Vakfının kurucusu, ömrünü Kırım ve Kırım Tatarlarının millî davası ve millî hakları için mücadele ile geçmiş Müstecib Ülküsal'ın yeğeni Şaizer Resul, Kırım Haber Ajansına (QHA) özel açıklamalarda bulundu. Bir asra yaklaşan ömrüne sığdırdığı birçok tanıklık ile canlı bir kütüphane olma özelliği taşıyan 93 yaşındaki Şaizer Resul Kırım Tatarlarının  Romanya’da yaşadıklarına dair bilinmeyenleri paylaştı. "BABAM 12 YIL HAPİS YATTI" Romanya’nın Azaplar köyünde doğan Şaizer Resul, doğduğu köyün Romanya’nın en büyük Tatar köyü olduğunu ve en duru Tatarcanın konuşulduğunu dile getirdi. Savaş başlayana kadar her şeyin yolunda olduğunu, komünist rejimin gelmesinden sonra ise hayatlarının altüst olduğunu ifade eden Resul sözlerini şöyle sürdürdü: İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar Kırım’dan çekilmeye başladıktan sonra Tatarlar Romanya’ya gelmeye başladı. Ama komünist rejim geldikten sonra 1945’li yıllardan itibaren baskılar artmaya ve Tatarlar Özbekistan’a sürülmeye başladı. 1952 yılında annem, babam, dayım, yengem tutuklanıp hapse girdi. Biz 6 çocuk bir anda hem anasız hem de babasız kaldık. "TUTUKLANDIKTAN BİR HAFTA SONRA NECİP DAYIMI ÖLDÜRDÜLER" Babasının 12 yıl, annesinin 3 yıl, yengesinin ise 4 yıl hapiste kaldığını söyleyen Şaizer Resul, “Necip dayımın ölüsünü bize tutuklandıktan bir hafta sonra verdiler.” dedi. Şaizer Resul annesinin ve yengesinin daha az süre hapiste kaldığını, babasının ise 12 yıl hapis yattıktan sonra ancak Helsinki Anlaşması'ndan sonra serbest kaldığını aktardı. "SÜRGÜNDE 80 YAŞINDAKİ KİŞİLERE TAŞ KIRDIRDILAR" 1946 yılından itibaren komünist rejimin baskılarına bir de açlık ve kıtlığın eklendiğini, komünist rejimin insanları birbirinden ayırarak düşmanlaştırmaya çalıştığını ifade eden Resul  konuşmasına  şöyle devam etti: Komünist rejim gençlerimizi ortaokuldan sonra istedikleri bölümlere almadı. Kardeşim 10 sene gündüz çalışıp gece okumak zorunda kaldı. 1944 Kırım Sürgünü'nün benzerini bizler 1952 yılında Romanya’da yaşadık. Köyleri bozup insanları köylerinden uzaklaştırdılar. 80 yaşındaki amcalarımız sürgünde taş kırmak zorunda kaldı. Boş bir hayal peşinde Tuna’dan Karadeniz’e kanal yapmak isteyen rejim yüksek rütbeli memurları, amiralleri, bürokratları ve memurları kanal kazmak için çalıştırdı. O dönem pek çok kişi vatanından ayrılmak zorunda kaldı. Keşke herkes vatanında kalabilseydi… İnsanın vatanı gibisi yok. "MÜSTECİB DAYIM KIRIM'DAN BAŞKA BİR ŞEY DÜŞÜNMÜYORDU." Şaizer Resul, dayısı Müstecib Ülküsal’ın hayatını Kırım’a adadığını ve "İnşallah bir gün Kırım bizim olacak" dediğini işaret ederek, hiçbir zaman umutsuzluğa düşmediğini vurguladı. Dayısının fikirleri ile birçok gence ilham kaynağı olduğuna dikkat çeken Resul,"Müstecib dayım Kırım'dan başka bir şey düşünmüyordu." şeklinde konuştu. Emel dergisinin birçok nüshasının kitaplardan ve fikirlerden korkan komünist rejim iktidarında ortadan kaldırıldığını söyleyen Resul; yakılan, saklandıkları yerde küflenen, çürüyen hazine değerindeki dergileri hatırladıkça bugün bile çok hüzünlendiğini kaydetti. "ANNEM TÜRKİYE AŞIĞIYDI" Şaizer Resul, Müstecib Ülküsal’ın Pazarcık’ta Emel dergisini çıkardığı yıllarda gençlere yönelik piyesler yazdığını annesinin de şiirleri ile dayısına destek olduğunu belirterek, annesiyle yıllar önce yaşadığı bir anısını paylaştı: Annem Türkiye aşığı bir kadındı ama ona Türkiye’de yaşamak nasip olmadı. Annem bir gün Bükreş’teki Türk Şehitlik Mezarlığı'nı ziyaret ediyor. Bu ziyaret onu çok duygulandırıyor ve ‘Tümsekler Diyarı’ adlı şiirini yazıyor. Annem bu şiiri yazarken ben işten eve geldim, bir de baktım ki annem şiirlerini yırtıyor. Onu engellemeye çalıştığımda yazdıklarından dolayı çok hapis yattığını bunları saklayamayacağını söyledi bana. Ancak ben bazı şiirlerini saklayıp kurtarmayı başardım. Müstecib Ülküsal'ın kardeşi, Şaizer Resul'un annesi Saliha Hanım'ın kaleme aldığı "Tümsekler Diyarı" şiirinin sözleri şu şekilde: Sükût ve sükûnete burunmuş bir diyar Her tümseğin başında taş bir bekçi var. Kimi uzun, kimi kısa, kimisi dar, Kimi geniş, kimi kabarık, çökenler de var. ... Kimine yazılmış bir iki satır yazı, Yanık sözlerle derdini hak edenler de var Her birinde okunur bir iftirak ahi, Yaş yerine kan dökmüş analar da var. ... Her biri saklamış bir sevgili vücud, Kimi ana, kimi baba, kardeş te var. Ana kucağından ayrılan yavrular da mevcud  İlkbahar çağında gidenler de var. ... Yıllar aylar dün bugün de  Aramızdan her an bu dünyadan göçenler var.  İrkilmez, her geleni saklar soğuk bağrında  Şehir, köy bitişiğinde tümsekler diyarı var  ... Doğmuş kim bilir hangi elde, hangi diyarda?  Belki ağlayan bir ana, bir sevgili yavrusu da var, Aşmış dağ, deniz, gelmiş ta bu diyara, O da olmuş bir tümsek, ziyarete gelecek kim var? ... Kışın haşin ayazı çatlatır toprağı, O toprakta yuvadan ayrılanlar var.  Soğuk, merhametsiz kar örter her tarafı  O tümsekler altında naz içinde büyüyenler var. ... Uğuldar fırtına, yağar yağmur, Saçında aşk kokusu kurumayan gençler var. Ateş, sıcak, her can gölge arıyor, Milyonlarca kımıldamadan yatanlar var. ... Hey zahir! yolun düşerse bu diyara Serilen tümseklerde ibret verici ders var! Dinle! kulak ver, esen rüzgâra  “Sen de olursun bir tümsek” sözü var.

Kırım'ın istiklâli emeline ömrünü adayan bir örnek mücadele insanı Müstecib Ülküsal Haber

Kırım'ın istiklâli emeline ömrünü adayan bir örnek mücadele insanı Müstecib Ülküsal

Emel Dergisi ve Emel Kırım Vakfının kurucusu, ömrünü Kırım ve Kırım Tatarlarının milli davası ve milli hakları için mücadele ile geçiren Müstecib Ülküsal, 27 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Kırım Tatar halkının milli mücadelesinin büyük yolbaşçısı Ülküsal, vefatının yıldönümünde rahmetle yâd ediliyor. Kırım Tatar Tarihi Bilim Uzmanı Muhammed Taha Bayraktar, Müstecib Ülküsal'ın Kırım Tatar milli hareketindeki yerini ve mücadelesini Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.  "BENİM KENDİME EMELCİ DEMEMİN SEBEPLERİNDEN BİRİ MÜSTECİB ÜLKÜSAL" Muhammed Taha Bayraktar konuşmasına, “Benim kendime Emel’ci dememin sebeplerinden biri Müstecib Ülküsal”  ifadelerini kullanarak başladı. Bayraktar, Ülküsal'ın Kırım Tatar hareketine önemli katkılarının olduğunu dile getirirken, mücadelenin entelektüel tarafında verdiği mücadeleyi anlattı. "ONUN YAPTIĞI FEDAKARLIKLAR 'BİZ BOŞUNA YAŞIYORUZ' DEDİRTTİ" Bayraktar, Müstecib Ülküsal'ın yazın dünyasıyla nasıl tanıştığını aktarırken, “Ben çok geç tarihte Müstecib Ülküsal’ın yazın dünyası ile tanıştım. Eserlerini okudum. Onun yaptığı fedakarlıkları okurken, ‘biz boşuna yaşıyoruz’ dedim. Akabinde onunla ilgili çalışmalar yapmaya başladım”  dedi. "ÜLKÜSAL, KIRIM'DA ÖLMENİN EŞİĞİNE GELİYOR AMA YİNE VATANIM DİYOR" Müstecib Ülküsal'ın en zor dönemlerde bile Kırım'ı hatırladığını, onun için mücadele ettiğini ifade eden Bayraktar, “Kendisi tezimin sebeplerinden biridir. Onların yaptıkları, fedakarlıklar… 18 yaşında Kırım’a gidiyor. Orada ölmenin eşiğine geliyor ama yine de vatanım diyor. Orada hapishanedeyken alıp, İsmail Bey Gaspıralı’nın ilk okulu olan Kaytaz Ağa Mektebine götürüyorlar. Orada 20 gün gibi kısa bir süreyle öğretmenlik yapıyor. Günler sonra bir köyden teklif geliyor. Orada eğitmenlik yapıyor. O köyden ayrılırken ağlıyor. O köyü hiçbir zaman unutamıyor. Eşi hamile ve bir çocuğu var. Ama onları bırakıp İkinci Dünya Savaşı görüşmelerine gidiyor” açıklamasını yaptı. "ONLARIN EMEL'İ, BİZİM EMELİMİZ" Müstecib Ülküsal'ın ondaki yerinin başka olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Bir tarihçi olarak buhrana düştüğümde Müstecib Ülküsal’ı hatırlar, onun için işime daha çok sarılırdım"  ifadelerini kullandı. Muhammed Taha Bayraktar, “Onların Emel’i, bizim emelimiz. Şu anki gençliğin emeli. Biz sonuna kadar onların yolunda mücadele edeceğiz. Kırım Tatarları için basın hayatı yabancı bir düşünce değil. Tercüman ve bunun devamında birçok mecmua ve gazete var. Emel, kolaylıkla vücuda gelmiş bir şey değil. Müstecib Ülküsal’ın köylerde dolaşarak, oradaki insanlara anlatarak yaptığı bir şey. Emelcilerde pes etme olayı yoktur. Pes edilecek olsa Müstecib Ülküsal, pes ederdi. Ama bunu yapmadı. Sürekli olarak bunu anlattı”  cümlelerine yer verdi. Bayraktar, Müstecib Ülküsal'ın son anına kadar Kırım'ın bağımsızlığını istediğini dile getirirken, “Müstecib Ülküsal, son anına kadar bağımsızlığı istedi. Gidip vatanı için mücadele etmiş birisi. Müstecib Ülküsal, Türkiye’deki Kırım Tatarlarının lideri pozisyonunda ama Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun karşısında ayağa kalkıp, selam vermiştir. Müstecib Ülküsal’ın tek gayesi, daima bağımsızlık olmuştur. Kırım Tatar milli davasının aydınlarının fikrinde daima Kırım ve Kırım’ın bağımsızlığı olmuştur. Müstecib Ülküsal’ın yaptığı her şey bu mücadelenin karşılığıdır”  açıklamasını yaptı. ???? Kırım Tatar Tarihi bilim uzmanı Muhammed Taha Bayraktar, Müstecib Ülküsal'ın Kırım Tatar milli hareketindeki yerini ve milli mücadele hayatını QHA'ya değerlendirdi ???? Bayraktar, “Kendisi tezimin sebeplerinden biridir. Onların yaptıkları, fedakarlıkları... 18 yaşında Kırım’a… pic.twitter.com/W71EM360MS — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) January 10, 2024

Zafer Karatay, Kırım Tatar Kültür Günlerinde Haber

Zafer Karatay, Kırım Tatar Kültür Günlerinde "Muhacerette Kırım Emel'i"ni anlattı

Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifinin 27-30 Nisan 2023 tarihlerinde düzenlediği Kırım Tatar Kültür Günleri, sonuncu gününde Kırım Derneği Genel Merkezinde devam ediyor. Kırım Tatar Kültür Günleri programının son gününün ilk etkinliğinde, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, diasporadaki Emel Dergisi’ni ve Kırım Tatarların muhaceretini anlattı. Tuvgan Til İnternet Sitesi Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin'in moderatörlüğünde gerçekleşen etkinliğe; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı İlmi Ümerov, Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Gayana Yüksel, Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Şefika Gaspıralı Kadın İnisiyatifi Başkanı Necla Kalkay, Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı Rıfat Baybörü, Kırım Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Olgun Boydak,  Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Kırım Gelişim Vakfı Bursa Şube Başkanı Haluk Yaşayanlar, TURKSİD kurucusu ve iş insanı İsmet Yüksel, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hakan Kırımlı, gazeteci Elmaz Kırımlı, gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı ile pek çok davetli katıldı. [CANLI] Kırım Tatar Kültür Günleri devam ediyor! Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay "Muhacerette Kırım Emel'i"ni anlatıyorhttps://t.co/2Z4t54Xwb3 pic.twitter.com/TMjTofqlC9 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) April 30, 2023 Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, konuşmasına başlarken Kırım Tatarlarının faaliyetlerine yönelik eleştirileri yorumladı. Zafer Karatay, bu eleştirileri yapanların neşredilen kitapların okumamasına dikkat çekti. Karatay, İsmail Bey Gaspıralı’nın Kırım Tatarları için öneminden bahsederken, Kırım Tatarlarının göç ederken bir milli kimlik ve milliyetçilik eksikliği olduğunun altını çizdi. Zafer Karatay, 1917 senesinde Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin ilan edildiğini ancak uzun sürmediğini ifade etti. Karatay, “Cafer Seydahmet Kırımer, 1919 yılında Kurultay tarafından en üst yetkili ünvanını aldı” dedi. Kırımer, 1919 yılının Şubat ayında, destek aramak için Türkiye’ye geldiğini ifade eden Zafer Karatay, “Kırımer, İstanbul’a gelirken bir daha Kırım’a geri dönemeyeceğini bilmiyordu. Burada destek bulup, hükumeti tekrar tesis edeceğini düşündü. Bolşeviklerin Kırım’ı ele geçirmesinin ardından Lenin, Kırım’da Muhtar bir cumhuriyet kurdu” dedi.  Zafer Karatay, Stalin’in yaptığı terör faaliyetlerinin altını çizdi. Karatay, “Stalin, sadece Kırım’da değil bütün Sovyetler Birliği’nde aydın katliamına girişti” diyerek Kırım Tatarlarının başına gelen en büyük felaketi "18 Mayıs 1944 Kırım Sürgünü"nüne de işaret etti. Karatay, Cafer Seydahmet Kırımer ve muhaceretteki arkadaşlarının bugün Kırım Tatarları için övgü kaynağı olan "Gök Bayrak", "Ant Etkenmen" milli marşı gibi sembollerin taşınmasında önemli rolü olduğunu ifade etti. Kırım Tatarlarınun muhaceretteki faaliyetlerin temelinin İstanbul’da Talebe Cemiyeti ile atıldığını anlatan Karatay,  Kırımer’in Türkiye’ye geldikten sonra çok fazla kalamadığını, ittihatçılara olan yakınlığı nedeniyle Türkiye’de barınamadığı ve İsviçre’ye gittiğini belirtti. Kırımer’in, Fransa ve İsviçre yıllarının çok faydalı olduğunu ifade eden Karatay, Kırımer’in burada pek çok açıdan fikri bir gelişim yaşadığını ifade etti. Zafer Karatay, bu yıllarda Kırımer’in, Kırım’ın varlığı için uluslararası kurumlara başvurduğunun altını çizdi. Bekir Çobanzade’nin Bükreş’te tahsilinden sonra Kırımer’in yanında birkaç ay kaldığını da anlatan Karatay, “Mektuplardan da anlıyoruz ki Kırımer, Çobanzade’yi Kırım’daki iktidarı ele geçirmesi için görevlendirmiş” diye konuştu.  Bu dönemde Kırımer’in farkında olmadan Dobruca’da geliştirdiği yönüne değinen Karatay, "Kırımer, muhacerette özel bir teşkilatlanmaya çok zaman ayırmamıştır. Kırımer’in farkında olmadığı bir damar, Dobruca’da gelişiyordu. Bunun temeli Mehmet Niyazi tarafından atıldı. Mehmet Niyazi, İstanbul serüveni ve Gaspıralı etkisinde Dobruca’da gazetecilik ve öğretmenlik faaliyetine başlıyor." dedi. Ayrıca Karatay, Kırımer’in 1924’lerde Türkiye’ye dönmesinin en büyük nedeninin maddi sebepler olduğunu ifade etti. Müstecib Ülküsal'ın da büyük bir mücadeleci olduğuna değinen Karatay, "Ülküsal, Dobruca’da Mehmet Niyazi ile Mecidiye İslam güçlü bir kadro yetiştirmeye başladı." diyerek Dobruca’da 1936-1941 arası Kırım Tatar Milli Hareketi’nde din adamlarının, imamların bu sebeple dahil olduğunu söyledi. “Anılar muhakkak tekrar tekrar okunmalı” diye Zafer Karatay sözlerine şu ifadelerle devam etti: Bu insanların yaptıklarını ve hayal ettiklerini anlamak gerekir. Bu mücadele sürerken Müstecib Ülküsal’la beraber bir dergi çıkartılıyor. Ülküsal, “Pazarcıkta, yürekleri aynı atan insanlarla sık sık toplanıyor, milletimizin kalkınması için çalışıyorduk. Bu çevrelerle bir dergi kurma kararı verdik. Dergi için bir isim aradık. Mehmet Niyazi Emel Kırım olsun dedi.” Dergi çıkarılırken ilk olarak Türklerin kültür, gayelerini anlatıyor. Bunu duyunca Kırımer, Dobruca’da bir teşkilat kurulmasını istiyor. Niyazi, Ülküsal’ın bunu kuracağını ifade ediyor. Kırımer’in isteğiyle 5. Sayısından itibaren Emel dergisi, Kırım Kurtuluş Merkezinin yayın organı oldu.  Emel’i farklı kılan bir diğer unsur fikirlerimize bıraktığı farklı ruh… 11 yıl Romanya'da, 154 sayı 1964’ten bu yana 20 bin sayfa neşre sahip. Emel Mecmuası diğer Türk toplulukların da sorunlarına dikkat çekmiş ve dağılmış bir halkın geçmişi ile geleceği arasında bir köprü olma görevi görmüştür. Dobruca’da Emel’in sayfalar dolusu külliyatı uzun bir süre bizlere, bir bilgi kaynağı oldu. Kültür değerlerimizin öğrenilmesi için Emel çok önemli rol oynadı. Emel’e baktığımızda bu sayfalarda sayısız halk kültürü mirası taşındı. Bunların hepsi sayfa sayfa okunmalı.  Kırım’ın işgali ve onun ardından gerçekleşen savaş ile yine Kırım Tatarları dünyanın dört bir yanına dağıldı. Bu durumda en önemli olan şey dildir. Dilimizin zengin unsurlarını göstermek zorundayız. “Bu dili kaybetmek olmaz”.  Bu kültürel kimliği taşırken bir ana kimliği de taşıdılar. Emel Dergisi, Kırım Tatar Milli Merkezinin bir çatısıydı. O çatı altında toplanan ve Millî Mücadeleyi yürüten insanların merkeziydi. Halk arasında belirlenen Ant Atkenmen'in kaybolmamasının en büyük sebebi Emel Dergisidir. Tarak Tamga sembolünün, standart ölçüleri Emel’de netleştirildi.  Kırım Tatarları arasında yasak olduğu için azdı. İlk defa 1989 yılında bizler bu Tarak Tamga bayrakları Yalta’ya götürdük. Her seferinde de götürmeyi sürdürdük. Emelciler ve Kırımer, 1928’de Kırım tasfiyesi sonrasında bile Kırım ile bağını sürdürdü. O zamanlar Emel Dergisi için köy köy abonelik için isimler toplanmıştır. Bu süreçte öğretmenlerin ve imamların da desteği önemlidir. Bu insanlar toplumun her kademesinde çok önemli çalışmalar yürütüyor.  1941’e kadar müthiş bir devir yaşıyor. Ancak 1941’de İkinci Dünya Savaşı olunca işler kötü oluyor. Müstecib Ülküsal’ın kardeşi, Necip Fazıl hapishanede gördüğü işkencelerle hayatını kaybediyor.

Kırım Tatar Dilbilimci ve Yazar Saim Osman Karahan Haber

Kırım Tatar Dilbilimci ve Yazar Saim Osman Karahan

Emel Dergisinin bir dönem Yazı İşleri Müdürlüğünü yapan, Emel Kırım Vakfı ile Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Saim Osman Karahan, vefatının 8. yıldönümünde rahmetle anılıyor. 23 Nisan 2015 senesinde İstanbul'da vefat eden Kırım Tatar dilbilimci Karahan, 2013 senesinde "Dobruca Kırım Tatar Ağzı Sözlüğü" eserini Kırım Tatar halkına kazandırmıştı. SAİM OSMAN KARAHAN KİMDİR? 5 Şubat 1939'da Romanya'nın Köstence şehrinin Koşu Mahallesinde öğretmen ve din adamı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. 2 Nisan 1964’te Türkiye’ye göç etmek üzere Romanya'dan ayrıldı. 1970 senesinde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Faransız Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1974 yılında hayatını Nermin Hanım ile birleştirdi ve İstanbul’a taşındı, oğulları Özgür ve Haluk İstanbul’da doğdu. 1975’ten sonra Emel Dergisini çıkaran Müstecib Ülküsal’ın çevresinde Sabri Arıkan, Abdullah Zihni Soysal, Yusuf Uralgiray gibi Kırım Davası hizmetkârları ile görüşme ve fikirleşme fırsatı buldu. Ülküsal’ın Dobruca ve Türkler adlı eserindeki (1966, İstanbul) Dobruca haritasını çizip hazırladı. 1990 senesinde emekli olana kadar bir tekstil fabrikasında muhasebe işlerinde çalıştı. Emekliliğinden sonra dernek faaliyetlerine daha sık bir şekilde iştirak etmeye başladı. İstanbul'da Zafer Karatay, Celal İçten, Niyazi Elitok, Murat Vatansever gibi Emelciler ile tanıştı. 1995 senesinde Müstecib Ülküsal’ın yaşgünü merasimi esnasında Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile tanışma fırsatı buldu. 2001 senesinde 4. Kırım Tatar Milli Kurultayı’na katılmak için hayatında ilk defa Vatan Kırım’a gidebildi. Sözlük hazırlama çalışmalarına ilk gençlik yıllarında tuttuğu notlar ile başladı. Romanya Dobrucasında çıkmış tüm yazılı edebiyat örnekleri, diğer Türk lehçeleri sözlük ve gramerleri gibi geniş kapsamlı eserlerden de faydalanarak 3 ciltlik Dobruca Kırımtatar Ağzı Sözlüğü’nü tamamladı. Yarım asırdan fazla süren ve bu zaman zarfında karşılaştığı pek çok aksilik, sıkıntı ve zorluğa rağmen hazırladığı sözlüğü 2012 yılında Romanya’da bastırmaya muvaffak oldu. Sözlük dışında Dobruca’daki Kırım Tatar edebiyatının klasik sayılabilecek yazar ve şairlerine ait yazı ve şiirleri derleyerek bir araya getirdi. Mehmet Vani yurtsever’e ait cezaevi hatıralarını da içeren "Dobrucanın Davuşı -3" ile İsmail Ziyaeddin’in eserlerini bir araya getirdiği 2 ciltlik "Saylama Eserler" adlı kitapları 2013 yılında beri Romanya’da basıldı. Son olarak İsmail Bey Gaspıralı'nın Frengistan Mektupları ve Darürrahat Müslümanları adlı eserlerini Dobruca Kırım Tatar Ağzı'na aktarımış ve kitap Kasım 2014'te yine Romanya'da basılmıştır. Saim Osman Karahan “Dobruca Kırım Tatar Ağzı Sözlüğü” adlı eseri ile Kırım'ın en prestijli kültür-sanat ödülü olan 2013 yılı Bekir Sıtkı Çobanzade Ödülüne “Kırım Tatar filolojisi ve folkloru alanında en iyi bilimsel ve bilimsel-metodik çalışma” dalında layık görüldü. Romanya'daki Kırım Tatar kültürü, sanatı ve edebi değerlerinin gelişmesi ve desteklemesine katkıda bulunan "Mehmet Niyazi Ödülü" 2013 yılında Saim Osman Karahan'a verildi. Saim Osman Karahan Mehmet Niyazi'nin ruhuna ithaf ettiği “Dobruca Kırım Tatar Ağzı Sözlüğü” adlı eseri ile bu ödüle layık görüldü. Saim Osman Karahan 2009 yılından itibaren İstanbul’da yayınlanan Emel Dergisi’nin yazı işleri müdürlüğünü ve Bahçesaray dergisinin yazı işlerini yürüttü. Kırımtatarca, Türkçe, Romence, Rusça ve Fransızca bilen Saim Osman Karahan Kırım Tatar dil ve edebiyatı üzerine araştırmalar yaptı. Ölümünden kısa bir süre önce Kırım Tatar Yazarlar Birliği fahri üyeliğine kabul edildi.

Ömrünü Kırım ve Türk dünyasına hizmete adayan Sabri Arıkan, vefatının yıldönümünde anılıyor Haber

Ömrünü Kırım ve Türk dünyasına hizmete adayan Sabri Arıkan, vefatının yıldönümünde anılıyor

Ömrünü Kırım'a ve Türk dünyasında birliğe adayan Emel Kırım Vakfı kurucusu Sabri Arıkan, bundan tam 10 yıl önce 8 Nisan 2013 tarihinde İstanbul'da yaşama veda etmişti. Sabri Arıkan, Türkiye'deki Kırım Tatar diasporasının ileri gelenlerinden birisiydi. Ailesi, 1911 yılında, Kırım'dan, önce Romanya'ya, daha sonra da Bursa'ya gelerek yerleşmişti. HAYATI VE FİKİRLERİYLE SABRİ ARIKAN Arıkan, 1927 yılında İstanbul'a taşınarak ortaokulu ve liseyi burada okudu. Yüksek Ticaret Mektebinin ikinci sınıfındayken Polonya'ya yüksek eğitimini tamamlamak için gönderildi. Dört yıllık lisans eğitimini üstün başarıyla üç yılda bitirdi ve Türkiye'ye döndü. İstanbul’dayken İsmail ve İbrahim Otar ile irtibat kurmuş, onların vasıtasıyla Cafer Seydahmet Kırımer ile tanışmıştı. 1930’larda Romanya’da çıkan Emel dergisine imzalı ve imzasız yazı ve haberler yollayarak bu yayını desteklemiş ve dergiyle olan ilgisi 1990’lara kadar devam etmişti. Emel dergisinde, "M. Alaç" müstear ismiyle yayımlanan ve Bolşevik Devrimi'nden sonra Kırım’da gelişen siyasi olaylar hakkındaki yazılar Sabri Arıkan’a aitti. Sabri Arıkan, Emel dergisinde seri halinde basılmış Cafer Seydahmet’in hatıralarını ve hikayelerini kitap halinde toplanıp yayınlanmasına vesile oldu. Nurlu Kabirler (1992) ve Bazı Hatıralar (1993) Emel Vakfı tarafından basıldı. Kırım Tatarlarının vatanlarından sürülmesinin 50. yıldönümü vesilesiyle Sabri Arıkan’ın yayınladığı "Kırım’daki Soykırımı Unutmayınız (1994)" kitapçığı, Edige Kırımal’ın ”Kırım’da topyekûn tehcir ve katliam” isimli makalesini, daha önce Emel’de yayınlanmış Sürgün hatıralarını ve ilgili dokümanları içermekteydi. Sabri Arıkan, Tercüman gazetesi üzerinde çalışmış ve Kırım tarihi ve Kırım'daki tarihi süreci en iyi bilen isimler arasındaydı. Ölmeden önceki son çalışmaları arasında "Kendi kaleminden İsmail Bey Gaspıralı" yer aldı. Ayrıca, Sabri Arıkan yaşamının son 10 yılında iki ciltlik "İsmail Bey Gaspralı İdealleri İşleri, Tavsiyeleri ve Haberleri" kitabına adamıştı. Bu eserde, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınlarından çıktı. Hayatı ve fikirler hakkında, Emel dergisinde Zafer Karatay tarafından yazılan "Nesiller Arası Bir Türklük Köprüsü: Sabri Arıkan" makalesi ayrıntılı bilgiler içermektedir. 102 yıllık yaşamında Kırım ve Türk dünyasına hizmet için çalışmalar yürüten Sabri Arıkan'ı rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. NESİLLER ARASI BİR TÜRKLÜK KÖPRÜSÜ: SABRİ ARIKAN (1911-2013) 19. yüzyılın ikinci yarısı Türk milliyetçiliğinin doğduğu yıllardır. Türk milliyetçiliğinin doğduğu, temellerinin ve ülküsünün şekillendiği 19 yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarındaki bu tarihi dönemi, değerli hocamız Prof. Dr. Mehmet Saray eserine verdiği adla “Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği” olarak nitelendirmiştir. Bu tarihî dönemin en büyük özellikleri arasında insanların, artık günümüzde az rastlanır idealistliklerini, vatanseverliklerini, fedakârlıklarını sayabiliriz. Onlar vatanın ve milletin menfaatlerini her şeyden üstün tutmuşlar ve ömürleri boyunca ülkülerinin peşinde koşmuşlardır. İsmail Gaspıralı’dan Yusuf Akçura’ya, Mehmet Emir Resulzade’den Ziya Gökalp’e, Şehabettin Mercani’den Ömer Seyfettin’e, Abdullah Tukay’dan Zeki Velidi Togan’a, Ali Merdan Topçubaşı’ndan Hamdullah Suphi Tanrıöver’e, bir çok aydın insanımız Türk Dünyası’nın medeniyetinin ve kültürünün gelişmesi, Türklüğün daha iyi bir istikbali olması için hizmet etmişlerdir. Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e uzanan bu devirde yaşayan Türk milletinin hizmetkârlarının yaptıklarını, bıraktıkları eserlerden, onlar ve eserleri üzerine yapılan çalışmalardan öğrenebiliyoruz Ama onların taşıdığı ruhu, heyecanı, ülkülerini ve ilkelerini bir sonraki nesile aktaranlardan çok iyi öğrenebiliyoruz. İdrak edebiliyoruz, gözümüzle görüp, gönlümüzde ve yüreğimizde hissedebiliyoruz ve onlardan kalan bu ruhu, bu kutsal mirası bir sonraki nesillere aktarmaya gayret ediyoruz. Sabri Arıkan da Türk Dünyası’nın, Tüklük ülküsünün birinci nesilinin çok değerli insanları ile tanışmış, onlarla birlikte mücadele etmiş bir kişidir. Allah ona 102 yıl ömür vererek, birinci nesil Türk milliyetçilerinin ilkelerini ve ruhunu bir değil birçok nesile aktarma, taşıma imkânı vermiştir. Bir bakıma o bir asırlık bir Türklük köprüsü olmuştur. Kırım’dan, önce Romanya’ya, oradan da Bursa’ya göç etmek zorunda kalan bir ailenin en büyük çocuğu olarak 1911 yılında dünyaya geldi. 1927 yılında taşındığı İstanbul’da liseyi bitirdi. Kendisi gibi Kırım’dan Bursa’ya göç etmiş ve yine aynı yılda, 1911 yılında doğmuş İsmail Otar ve kardeşi İbrahim Otar aracılığıyla İstanbul’da Cafer Seydahmet Kırımer ile tanıştı. Cafer Seydahmet Kırımer, 1917 yılında Kırım’da kurulan Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin Harbiye ve Dışişleri bakanı idi. Bolşeviklerin Kırım’ı işgali üzerine, Kırım İstiklal Davası’nı yürütmek üzere İstanbul’a gelmişti. Bolşeviklerin esaretinden kaçan diğer Türk Dünyasından gelenlerle birlikte esaret altına düşmüş vatanları için mücadele ediyorlardı.  Cafer Seydahmet Kırımer, onu, bir grup Kırımlı ile birlikte Polonya’ya yüksek eğitimini tamamlamak için gönderdi. Dört yıllık lisans eğitimini üstün başarıyla üç yılda bitirdi ve Türkiye’ye döndü. 1930 yılında Romanya’da yayına başlayan Kırım Türklerinin sesi Emel dergisi etrafında toplanan Müstecib Ülküsal önderliğindeki Emelciler de Cafer Seydahmet Kırımer’e bağlandılar. Sabri Arıkan da, hem maddî olarak hem de imzalı ve imzasız yazı ve haberler yollayarak bu yayını desteklemiştir. Emel’de  “M. Alaç” adı altında yayınlanan ve Bolşevik devriminden sonra Kırım’da gelişen siyasî olaylar hakkındaki yazılar Sabri Arıkan’a aittir. 1960 yılında Ankara’da yayına başlayıp, yayın hayatını İstanbul’da sürdüren Emel Dergisi etrafında toplanan Emelciler Türk Dünyası’nın, bu meyanda Kırım Türklerinin istiklali ve geleceği uğrunda mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Cafer Seydahmet Kırımer’in vefatından sonra Müstecib Ülküsal önderliğinde mücadelesini sürdüren bu ülkücüler, 1980’den sonra kendilerine katılan gençlerle birlikte 1986 yılında Emel Türk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı’nı kurdu. Sabri Arıkan da bu vakfın kurucularından ve ona en büyük maddî desteği verenlerden biri idi. Sabri Arıkan’ı 1981 yılında tanıdım. Ankara’da bir grup arkadaş bir araya gelip, Kırım için, sürgünde vatanları Kırım’a dönmek için mücadele eden Kırım Türklerini desteklemek ve onların yaşadığı sürgün faciasını Türk ve dünya kamuoyuna tanıtmak için faaliyetler yürütüyor, toplantılar yapıyorduk. Mektuplaştığımız, amaç ve faaliyetlerimizden haberdar olan Müstecib Ülküsal’ın davetiyle dört arkadaş İstanbul’a geldik. Müstecib Ülküsal, İsmail ve İbrahim Otar, Murat Yakuboğlu, Nurettin Mahir Altuğ ve Sabri Arıkan ile Kadıköy’de buluştuk. Bu görüşmelerimiz 1983 yılında Emel Dergisi’nin yayınını, mücadele bayrağını devir almamız ile birlikte, dava arkadaşlığına dönüştü. Tanıştığımız yıllarda Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğü görevinde iken emekli olmuştu ve Kırım Derneği ve Emel’e büyük yardımları olan Edib Bekman ile Taksim’de ticaret hayatına atılmıştı. Sabri Arıkan, titizdi. Üstüne aldığı bir işi titizlikle ve çok düzgün bir şekilde yerine getirirdi. Yapamayacağı bir şey için asla söz vermezdi. Fikirlerini ve düşüncelerin açık sözlülükle, ama nezaketle dile getirirdi. Fikirlerini ve düşüncelerini hararetle savunurdu. Ama karşısındakini mutlaka sabırla dinlerdi. Torunu yaşında olsak bile tartışma ve istişarelerimiz sırasında asla sözümüzü kesmezdi. Bir konu üzerinde uzun tartışmalara rağmen aynı fikirde buluşmasak bile, kızmaz ve küsmezdi. Kimi zaman sert olsa da eleştirileri her zaman yapıcı idi. Türk Dünyası ve Kırım için mücadelesinde ilkeleri vardı ve bu ilkelerinden asla taviz vermezdi. Ondan çok şey öğrendik. Hem yaptıklarıyla, hem tutum ve davranışlarıyla hem de özel olarak anlattığı hatıralar, bilgiler ve tavsiyeleriyle 100 yıllık bir tecrübeyi bize aktardı. Adeta Gaspıralı’dan günümüze uzanan bir Türklük köprüsüydü. Sağlam, ne yaptığını, ne aktardığını niçin aktardığını bilen bir köprü idi. Günümüzde şehir ve iş hayatının yoğunluğu bahane ederek, vakıf ve dernek faaliyetlerine katılmayan ya da çok az katılan, çeşitli bahaneler üreterek Türk Dünyasına bir yönüyle hizmetten kaçınanları utandıran bir kişidir. 102 yaşına kadar, mürşidi İsmail Gaspıralı Bey’in “milletine hizmet etmek istiyorsan elinden gelen işle başla” sözüne uyarak milletine hizmet etmeyi sürdürmüştür. İsmail Gaspıralı Bey’in hayranı, fikirlerinin ve hizmetlerinin sadık bir takipçisi idi. Gaspıralı’yı iyi anlamak ve onu tanıtmak için onu kendi kalemiyle tanıtmanın en iyi yol olduğunu düşünürdü. Ömrünün son dönemini de bu amacını gerçekleştirmekle geçirdi. “Tercüman Gazetesi” koleksiyonunun bir araya getirmek ve buradan seçme yazılar hazırlamak için ona en büyük desteği ve yardımı Türk Dünyası’nın bir diğer aksakalı, ölümüyle geride büyük bir boşluk bırakmış merhum Turan Yazgan hocamız yaptı. Rahmetli Prof. Dr. Turan Yazgan hocamız ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı mensupları “Tercüman Gazetesi” koleksiyonunu toplamaya, o da bu gazetelerden İsmail Gaspıralı Bey’in kaleminden çıkmış yazı ve haberleri Latin harflerinde hazırlamaya başladı. Bu yazı ve haberleri Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın yayınladığı Tarih Dergisi’nde seri olarak çıkmaya başladı. Türk Dünyası Tarih Dergisi’nde çıkan bu haber ve yazılar belli bir sayıya ulaşınca, “Kendi kaleminden İsmail Bey Gaspıralı – İdealleri, İşleri, Tavsiyeleri ve Haberleri”  adıyla Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından 2006 yılında kitap olarak basıldı. 577 sayfalık ilk ciltten sonra Türk Dünyası Tarih Dergisi’ndeki diğer haber ve yazıların ikinci cildi yine aynı adla 2011 yılında 406 sayfa olarak yine Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı yayını olarak çıktı. Arzusu bunu 5 cilde tamamlamaktı, ama ömrü yetmedi. Prof. Dr. Turan Yazgan hocamız ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, bu desteğinin yanında 2011 yılında 100. yaşında Sabri Arıkan’a Saygı günü düzenleyerek büyük bir kadirşinaslık gösterdiler. Ömrünün son devrinde, en büyük amaçlarından birini gerçekleştirmesini sağlayan, dava arkadaşı Prof. Dr. Turan Yazgan’ın vefatı onda büyük üzüntü yarattı. Sevenlerinin katıldığı bir merasimle 9 Nisan 2013 günü İstanbul’da son yolculuğuna uğurladık. Sabri Arıkan, Emel dergisinde seri halinde basılmış Cafer Seydahmet’in hatıralarının ve hikâyelerinin kitap halinde toplanıp yayınlanmasını da sağlamıştır. “Nurlu Kabirler” (1992) ve “Bazı Hatıralar” (1993) Emel Vakfı tarafından basıldı. Bunlardan maada, Kırım Tatarlarının vatanlarından sürülmesinin 50. yıldönümü vesilesiyle, Edige Kırımal’ın “Kırım’da topyekûn tehcir ve katliam” isimli makalesini, daha önce Emel’de yayınlanmış Sürgün hatıralarını ve ilgili dokümanları bir araya getirerek “Kırım’daki Soykırımı Unutmayınız” (1994) adlı eseri yayınlamıştı. (Zafer Karatay)

Emel Fikir Konferansları: Ömrünü Kırım mücadelesine adayan Emin Bektöre anıldı Haber

Emel Fikir Konferansları: Ömrünü Kırım mücadelesine adayan Emin Bektöre anıldı

Emel Fikir Konferansları kapsamında 28 Ocak 2023 tarihinde Emel Dergisi ve Emel Kırım Vakfı kurucularından Emin Bektöre anıldı. Emel Kırım Vakfının Facebook hesabından yapılan canlı yayında, Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov, Bektöre'nin oğlu Dr. Yalkın Bektöre ve KTMM Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay konuşma gerçekleştirdi. ÖMRÜNÜ KIRIM DAVASINA ADAYAN EMİN BEKTÖRE'NİN HAYATINDAN KESİTLER Emel Kırım Vakfı kültürel çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ediyor. Emel Fikir Konferanslarında bu hafta Emel Dergisi ve Emel Kırım Vakfı kurucularından Emin Bektöre'nin Kırım davası için verdiği mücadele ve hayatından kesitler konu oldu. 28 Ocak 2023'te Emel Kırım Vakfının Facebook sayfasından yayınlanan, "Kırım Sevdalısı Bir Emelci: Emin Bektöre" isimli etkinlikte Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov, Bektöre'nin oğlu Dr. Yalkın Bektöre, KTMM Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, Kırım Tatar tarihçi Gülnara Bekirova gibi birçok Kırım Tatarı katıldı. "KIRIM DAVASINA HİZMET EDEN BÜYÜKLERİMİZİ UNUTMAYACAĞIZ" Programın açılış konuşmasını yapan Karatay, Antlı şehit Numan Çelebicihan'ın, "Dirileri yaşatan ölüler ve onların eserleridir" sözünden örnek vererek, "Biz de o neslin, o davanın takipçileri olarak Kırım davasına, vatanımıza, milletimize hizmet eden büyükleri unutmayacağız. Zaten onları bıraktıkları eserlerle tarihimizin altın sayfalarında adları yer aldı. Ebediyete de kadar da yer alacak" ifadelerini kullandı.   "BABAM VEFATINA KADAR KIRIM DAVASININ PEŞİNDEN KOŞTU"  Dr. Yalkın Bektöre, ömrünü Kırım mücadelesine adayan Emel Vakfının kurucularından Kırım sevdalısı Bektöre'nin hayatını anlattı. Dr. Bektöre, "Babam vatan Kırım'a bağlı, büyük bir sevgi duyan biri olarak yetişmiş biriydi" diyerek Bektöre'nin çocukluğunu ele aldı. Bektöre'nin Türkiye'ye gelişinden sonraki hayatına yer veren oğlu Dr. Bektöre, Kırım türkülerine, folklorüne ve halk bilimine verdiği önemden bahsetti. Babasının Kırım müziğinin tanıtılmasına büyük bir katkı sağladığını vurgulayan Bektöre her zaman Kırım davasının peşinde olduğunu söyledi. Bektöre, "Babam 1995 senesinde vefatına kadar yıllarca bu Kırım davasının peşinden koştu, vefatına kadar bile 'Kırım, Kırım, Kırım' demekten vazgeçmedi" ifadelerine yer verdi. Bektöre, Romanya Dobruca'da ilk Türk folklor çalışmalarını başlatan Bektöre'nin fotoğraflarını izleyicilere gösterdi. Bektöre'nin fotoğraflarını bir bir anlatan Dr. Bektöre, çalışmalarından da söz etti. Saat 17.00'de başlayan etkinlikte kapsamlı bir şekilde Kırım halkı, kültürü, dili için büyük mücadeleler veren, Kırım müziklerinin farklı coğrafyalarda yaşatılması için emek sarf eden Emin Bektöre'nin hayatından kesitlerden ve çalışmalardan bahsedildi. Katılımcıların da katkı sağladığı etkinlikte herkes söz hakkı alıp değerlendirmede bulundu.  KTMM BAŞKANI ÇUBAROV PROGRAMA KATILDI Programa katılan KTMM Başkanı Refat Çubarov, Ukrayna'da Rusya'nın topyekun işgal girişimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çubarov, "Birçok şeyi yeniden öğreniyoruz" diyerek söz konusu kültür konferanslarının devamlılığına işaret eden Çubarov, "Bu konferansların devamı yapılsın inşallah. Kırım Tatarlarının tarihine, kültürüne yeni, sıcak bir bakış var. Bu yeni bakıştan yeni yazılar yazılabilir" önerisini sunarak yeni bir çalışmanın yapılabileceğini kaydetti. Kırım Tatar dilinde yeni basılı yayınlar oluşturulması gerektiğini belirten Çubarov, "Sayın Emin Bektöre'nin merasimi Kırım Tatar dilinde dağıtılmalı. Böylelikle hem bizim taraftan olan Kırım borcumu vereceğiz hem tüm Türk dünyasına bildireceğiz hem de biz öğreneceğiz" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.