Omsk Davası: Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Sovyet rejimine karşı kazandığı zafer
Omsk Davası: Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Sovyet rejimine karşı kazandığı zafer
Sovyetler Birliği’nde insan hakları hareketi tarihinin en önemli olaylarından biri olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yargılandığı Omsk Davası, bundan tam 47 yıl önce gerçekleşmişti.
Haber Giriş Tarihi: 14.04.2023 17:42
Haber Güncellenme Tarihi: 14.04.2023 17:58
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Kırım Tatarlarının milli lideri, Ukrayna Milletvekili ve dünyaca ünlü insan hakları savunucusu Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, tam 47 yıl önce Rusya'da Omsk Davası çerçevesinde yargılandı. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yargılandığı 4. dava, Sovyetler Birliği’nde insan hakları hareketi tarihinin en önemli olaylarından birisiydi.
Sovyetler Birliği döneminde Kırım Tatar halkının sorunlarını dünya kamuoyunda duyuran bu davanın duruşmaları, 14-15 Nisan 1976 tarihlerinde Batı Sibirya Bölgesinde bulunan Omsk şehrinde yapıldı. Söz konusu dava, büyük yankı uyandıran siyasi davalardan birisi olarak tarihe geçti.
KIRIMOĞLU HAKKINDA AÇILAN 4. SİYASİ DAVA
Omsk Davası, Sovyetler Birliği istihbarat raporlarına şöyle geçti:
"4 Haziran 1975’te dava açıldı. Zanlı, rejimi karalayan bilgi yaymakla suçlandı. İddianame, 19 Kasım 1975’te açıklandı. Dava duruşması 14-15 Nisan 1976’da yapıldı. Karar: Mustafa Cemilev (Mustafa A.Kırımoğlu) suçlu ilan edildi ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Ceza Kanununun madde 190-1 gereğince 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı."
303 GÜN AÇLIK GREVİ YAPTI
Ancak arşiv belgeleri, dönemin gerçeklerini yansıtmaktan çok uzakta. Sovyetler Birliği döneminde siyasi faaliyetleri nedeniyle Kırımoğlu, üniversiteden atıldı ve yedi kez yargılandı. On beş yıldan fazla hapis yattı ve tarihte en uzun süren açlık grevine (303 gün) dayandı.
Kırımoğlu, üçüncü kez Haziran 1974’te tutuklanıp Rusya’nın Omsk bölgesinde bulunan kamplarda 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu hapis cezası süresinin bitimine 3 gün kala Kırımoğlu hakkında mahkûmlar arasında devlete karşı propaganda yapmak, Sovyet rejimini karalayan belgeleri hazırlamak iddiasıyla yeni ceza davası açıldı. Dava, mahkûm Vladimir Dvoryanskiy’nin ifadeleri temel alınarak açıldı. Davada, Dvoryanskiy’nin, Kırımoğlu’nun Sovyet rejimini karalayan propaganda yaptığını öne sürdüğü iddia edilmişti.
Dava çerçevesinde olayın beş tanığının daha ifadeleri vardı ancak bu kişiler 2. derece tanıklardı. Cezaevi yönetimi tehdit ederek ve baskı uygulayarak Dvoryanskiy’i Kırımoğlu aleyhinde sahte tanıklık etmeye zorladı. Ancak duruşmada ifade veren Dvoryanskıy baskı altında Kırımoğlu aleyhine ifade vermeye zorlandığını açıkladı. Ancak işine gelmeyen kanıtları görmezden gelen Sovyet mahkemesi yine de Kırımoğlu’nu 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı.
303 GÜN SÜREN AÇLIK GREVİ
Ceza süresi bitmeden kendisine karşı bir düzmece davanın daha kurgulanmasını protesto etmek amacıyla Kırımoğlu açlık grevi ilan etti. Kırımoğlu’na zorla hortumla yemeğin verildiği bu açlık grevi tam 303 gün devam etti. İşte bu dönemde, Kırımoğlu’na destek için dünyada başlayan kampanya sayesinde, Kırımoğlu SSCB’nin dışında da tanındı. Kırımoğlu’nun Omsk hapishanesinde öldüğüne dair haberlerin çıktığı Ocak 1974’ten itibaren Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Kırım Tatar halkının SSCB’deki durumu hakkında çıkan makale ve radyo programlarının sayısı artmıştı.
Omsk hapishanesi yönetimi, 7 ay boyunca açlık grevi yapan Kırımoğlu’nun annesine ret yanıtı verdi ve onun bu hapishanede olmadığı yalanını sürdürdü. Kendisinin nereye gönderildiğine dair bilgi vermek istememesi ölüm haberinin çıkmasına sebep olmuştu.
Bundan önce Kırımoğlu hakkında yayılan bilgiler arasında kendisinin sağlık durumunun ağır olduğunun yer alması Kırımoğlu’nun öldüğü olasılığını ortaya atmıştı. SSCB yönetiminin ülke dışından Kırımoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediği hakkında sorulan sorulara cevap olarak böyle bir insanın var olmadığı ve SSCB’de Kırım Tatar sorunu gibi bir meselenin bulunmadığı, bu sorunun Batı'nın antikomünist propagandası olduğu ve kurgulandığı şeklinde cevap vermesi bu ihtimali daha da kuvvetlendirdi.
Bazı radyo ve gazeteler, Kırımoğlu’nun ölümünden bir olasılık olarak bahsederken diğerleri Kırımoğlu’nun kesin bir şekilde öldüğünü bildirmişti ve hatta Kırımoğlu’na adanan şiirleri, anısına yazılan yazıları yayınlamıştı. İstanbul, Ankara ve Bonn’daki SSCB büyükelçilikleri ve başkonsolosluklarının önünde, New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler binası karşısında protestolar yapılmıştı. Bazı yerlerde yapılan mitinglerde SSCB bayrakları yakılmış, SSCB’nin diplomatik misyonlarına yumurta atılmıştı. O günlerde Avrupa ülkelerinde Türkiye ve Türk diasporasının tiyatroları, Abdullah Azizoğlu’nun yazdığı 4 bölümden oluşan “Cemiloğlu” oyununu sahnelendirmişti. Bu oyunun senaryosu Kırımoğlu’nun Omsk Hapishanesindeki ölümüyle sonuçlanıyordu.
AÇLIK GREVİ SAHAROV'UN MEKTUBUNDAN SONRA BİTTİ
Kırımoğlu, ancak ünlü fizikçi, insan hakları savunucusu Andrey Saharov ricası üzerine açlık grevini durdurmayı kabul etti. Kırımoğlu’nu hapiste ziyaret eden abi ona Saharov’un yazdığı notu iletti. Notta, “Oğlum, ben elimden geleni yaptım. Şimdi benim sana bir ricam var. Açlık grevine son vermeni rica ediyorum. Senin ölümün düşmanlarımızı sevindirebilir. Andrey Saharov.” ifadeleri yer alıyordu. Bu notu aldıktan sonra Kırımoğlu açlık grevine son verdiğine dair dilekçe yazmıştı.
Mahkeme, Kırımoğlu hakkında 2 yıl 6 ay hapis cezası kararı alsa da Omsk Davası, 303 günlük açlık greviyle yıpranan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun zaferiyle sona erdi. Sahte Sovyet yargı sistemine karşı koyan Kırım Tatar halkının milli lideri, bu davayı mantık, kanıt açısından kazanmıştı.
Bu dava, bilgi karartmasına rağmen dünya kamuoyuna Omsk’tan bilgi vermeyi başaran ünlü Rus bilim insanı Andrey Saharov, eşi insan hakları savunucusu Yelena Bonner, Kırım Tatar milli hareketi aktivistleri Ayşe Seyitmuratova, Rıza Ablayev ve diğerlerinin zaferiyle sonuçlanarak Kırım Tatar sorununu dünya kamuoyunun gündemine taşıdı.
Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, daha önceki yıllarda Omsk Davası ile ilgili QHA’ya verdiği özel demeçte o günlerde gerçekleşen gelişmeleri şöyle anlatmıştı:
“O düzmece davanın özü itibarıyla adaletsiz olduğu anlaşılıyordu. Bunun için ben açlık grevi ilan ettim…Açlık grevinin başında muayene yapıldı. Psikiyatrist bana çeşitli sorular sordu. Ben buna şaşırmıştım, ben kendimi Napoleon Bonapart olduğumu öne sürmüyorsam, neden psikiyatrist geliyor diye… Büyük ihtimalle onlar beni akıl hastanesine atmak istiyorlardı. Açlık grevinin 7. ayında dahiliye doktoru ve psikiyatrist yanıma geldi beni muayene yaptılar. Daha sonra dahiliye doktorunun raporunda bir insanın bu kadar uzun süreli ve bu kadar zorlu açlık grevine dayanmasının mümkün olmadığını, büyük ihtimal yoga yaptığım ya da gizlice yemek yediğim için hala ölmediğimi yazdığını öğrendim. Bu rapor üzerine bulunduğum hücrenin kapısının ancak hapishane müdürü, başhekim ve gardiyan olmak üzere aynı anda 3 kişinin bulunması halinde açılmasına karar verildi.
Açıkçası ben de dayanacağımı düşünmüyordum. Yanımda jilet saklıyordum. Jilet, gücümü tamamen kaybetmem halinde onlara canlı olarak teslim olmamak için lazımdı. Allah’a şükür buna gerek kalmadı.
Neden beni öldürmediler? Bunun bir kaç ihtimali olabilir; birincisi, açlık grevinden hiç kimsenin ölmediğini göstererek Batı propagandasını yalancı çıkarmak... İkincisi, dünyanın değişik ülkelerinde yapılan protestolar, yazılan mektuplar, tepkiler sonuç verdi.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Omsk Davası: Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Sovyet rejimine karşı kazandığı zafer
Sovyetler Birliği’nde insan hakları hareketi tarihinin en önemli olaylarından biri olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yargılandığı Omsk Davası, bundan tam 47 yıl önce gerçekleşmişti.
Kırım Tatarlarının milli lideri, Ukrayna Milletvekili ve dünyaca ünlü insan hakları savunucusu Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, tam 47 yıl önce Rusya'da Omsk Davası çerçevesinde yargılandı. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yargılandığı 4. dava, Sovyetler Birliği’nde insan hakları hareketi tarihinin en önemli olaylarından birisiydi.
Sovyetler Birliği döneminde Kırım Tatar halkının sorunlarını dünya kamuoyunda duyuran bu davanın duruşmaları, 14-15 Nisan 1976 tarihlerinde Batı Sibirya Bölgesinde bulunan Omsk şehrinde yapıldı. Söz konusu dava, büyük yankı uyandıran siyasi davalardan birisi olarak tarihe geçti.
KIRIMOĞLU HAKKINDA AÇILAN 4. SİYASİ DAVA
Omsk Davası, Sovyetler Birliği istihbarat raporlarına şöyle geçti:
"4 Haziran 1975’te dava açıldı. Zanlı, rejimi karalayan bilgi yaymakla suçlandı. İddianame, 19 Kasım 1975’te açıklandı. Dava duruşması 14-15 Nisan 1976’da yapıldı. Karar: Mustafa Cemilev (Mustafa A.Kırımoğlu) suçlu ilan edildi ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Ceza Kanununun madde 190-1 gereğince 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı."
303 GÜN AÇLIK GREVİ YAPTI
Ancak arşiv belgeleri, dönemin gerçeklerini yansıtmaktan çok uzakta. Sovyetler Birliği döneminde siyasi faaliyetleri nedeniyle Kırımoğlu, üniversiteden atıldı ve yedi kez yargılandı. On beş yıldan fazla hapis yattı ve tarihte en uzun süren açlık grevine (303 gün) dayandı.
Kırımoğlu, üçüncü kez Haziran 1974’te tutuklanıp Rusya’nın Omsk bölgesinde bulunan kamplarda 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu hapis cezası süresinin bitimine 3 gün kala Kırımoğlu hakkında mahkûmlar arasında devlete karşı propaganda yapmak, Sovyet rejimini karalayan belgeleri hazırlamak iddiasıyla yeni ceza davası açıldı. Dava, mahkûm Vladimir Dvoryanskiy’nin ifadeleri temel alınarak açıldı. Davada, Dvoryanskiy’nin, Kırımoğlu’nun Sovyet rejimini karalayan propaganda yaptığını öne sürdüğü iddia edilmişti.
Dava çerçevesinde olayın beş tanığının daha ifadeleri vardı ancak bu kişiler 2. derece tanıklardı. Cezaevi yönetimi tehdit ederek ve baskı uygulayarak Dvoryanskiy’i Kırımoğlu aleyhinde sahte tanıklık etmeye zorladı. Ancak duruşmada ifade veren Dvoryanskıy baskı altında Kırımoğlu aleyhine ifade vermeye zorlandığını açıkladı. Ancak işine gelmeyen kanıtları görmezden gelen Sovyet mahkemesi yine de Kırımoğlu’nu 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı.
303 GÜN SÜREN AÇLIK GREVİ
Ceza süresi bitmeden kendisine karşı bir düzmece davanın daha kurgulanmasını protesto etmek amacıyla Kırımoğlu açlık grevi ilan etti. Kırımoğlu’na zorla hortumla yemeğin verildiği bu açlık grevi tam 303 gün devam etti. İşte bu dönemde, Kırımoğlu’na destek için dünyada başlayan kampanya sayesinde, Kırımoğlu SSCB’nin dışında da tanındı. Kırımoğlu’nun Omsk hapishanesinde öldüğüne dair haberlerin çıktığı Ocak 1974’ten itibaren Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Kırım Tatar halkının SSCB’deki durumu hakkında çıkan makale ve radyo programlarının sayısı artmıştı.
Omsk hapishanesi yönetimi, 7 ay boyunca açlık grevi yapan Kırımoğlu’nun annesine ret yanıtı verdi ve onun bu hapishanede olmadığı yalanını sürdürdü. Kendisinin nereye gönderildiğine dair bilgi vermek istememesi ölüm haberinin çıkmasına sebep olmuştu.
Bundan önce Kırımoğlu hakkında yayılan bilgiler arasında kendisinin sağlık durumunun ağır olduğunun yer alması Kırımoğlu’nun öldüğü olasılığını ortaya atmıştı. SSCB yönetiminin ülke dışından Kırımoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediği hakkında sorulan sorulara cevap olarak böyle bir insanın var olmadığı ve SSCB’de Kırım Tatar sorunu gibi bir meselenin bulunmadığı, bu sorunun Batı'nın antikomünist propagandası olduğu ve kurgulandığı şeklinde cevap vermesi bu ihtimali daha da kuvvetlendirdi.
Bazı radyo ve gazeteler, Kırımoğlu’nun ölümünden bir olasılık olarak bahsederken diğerleri Kırımoğlu’nun kesin bir şekilde öldüğünü bildirmişti ve hatta Kırımoğlu’na adanan şiirleri, anısına yazılan yazıları yayınlamıştı. İstanbul, Ankara ve Bonn’daki SSCB büyükelçilikleri ve başkonsolosluklarının önünde, New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler binası karşısında protestolar yapılmıştı. Bazı yerlerde yapılan mitinglerde SSCB bayrakları yakılmış, SSCB’nin diplomatik misyonlarına yumurta atılmıştı. O günlerde Avrupa ülkelerinde Türkiye ve Türk diasporasının tiyatroları, Abdullah Azizoğlu’nun yazdığı 4 bölümden oluşan “Cemiloğlu” oyununu sahnelendirmişti. Bu oyunun senaryosu Kırımoğlu’nun Omsk Hapishanesindeki ölümüyle sonuçlanıyordu.
AÇLIK GREVİ SAHAROV'UN MEKTUBUNDAN SONRA BİTTİ
Kırımoğlu, ancak ünlü fizikçi, insan hakları savunucusu Andrey Saharov ricası üzerine açlık grevini durdurmayı kabul etti. Kırımoğlu’nu hapiste ziyaret eden abi ona Saharov’un yazdığı notu iletti. Notta, “Oğlum, ben elimden geleni yaptım. Şimdi benim sana bir ricam var. Açlık grevine son vermeni rica ediyorum. Senin ölümün düşmanlarımızı sevindirebilir. Andrey Saharov.” ifadeleri yer alıyordu. Bu notu aldıktan sonra Kırımoğlu açlık grevine son verdiğine dair dilekçe yazmıştı.
Mahkeme, Kırımoğlu hakkında 2 yıl 6 ay hapis cezası kararı alsa da Omsk Davası, 303 günlük açlık greviyle yıpranan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun zaferiyle sona erdi. Sahte Sovyet yargı sistemine karşı koyan Kırım Tatar halkının milli lideri, bu davayı mantık, kanıt açısından kazanmıştı.
Bu dava, bilgi karartmasına rağmen dünya kamuoyuna Omsk’tan bilgi vermeyi başaran ünlü Rus bilim insanı Andrey Saharov, eşi insan hakları savunucusu Yelena Bonner, Kırım Tatar milli hareketi aktivistleri Ayşe Seyitmuratova, Rıza Ablayev ve diğerlerinin zaferiyle sonuçlanarak Kırım Tatar sorununu dünya kamuoyunun gündemine taşıdı.
“CANLI TESLİM OLMAMAK İÇİN YANIMDA JİLET TAŞIYORDUM”
Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, daha önceki yıllarda Omsk Davası ile ilgili QHA’ya verdiği özel demeçte o günlerde gerçekleşen gelişmeleri şöyle anlatmıştı:
“O düzmece davanın özü itibarıyla adaletsiz olduğu anlaşılıyordu. Bunun için ben açlık grevi ilan ettim…Açlık grevinin başında muayene yapıldı. Psikiyatrist bana çeşitli sorular sordu. Ben buna şaşırmıştım, ben kendimi Napoleon Bonapart olduğumu öne sürmüyorsam, neden psikiyatrist geliyor diye… Büyük ihtimalle onlar beni akıl hastanesine atmak istiyorlardı. Açlık grevinin 7. ayında dahiliye doktoru ve psikiyatrist yanıma geldi beni muayene yaptılar. Daha sonra dahiliye doktorunun raporunda bir insanın bu kadar uzun süreli ve bu kadar zorlu açlık grevine dayanmasının mümkün olmadığını, büyük ihtimal yoga yaptığım ya da gizlice yemek yediğim için hala ölmediğimi yazdığını öğrendim. Bu rapor üzerine bulunduğum hücrenin kapısının ancak hapishane müdürü, başhekim ve gardiyan olmak üzere aynı anda 3 kişinin bulunması halinde açılmasına karar verildi.
Açıkçası ben de dayanacağımı düşünmüyordum. Yanımda jilet saklıyordum. Jilet, gücümü tamamen kaybetmem halinde onlara canlı olarak teslim olmamak için lazımdı. Allah’a şükür buna gerek kalmadı.
Neden beni öldürmediler? Bunun bir kaç ihtimali olabilir; birincisi, açlık grevinden hiç kimsenin ölmediğini göstererek Batı propagandasını yalancı çıkarmak... İkincisi, dünyanın değişik ülkelerinde yapılan protestolar, yazılan mektuplar, tepkiler sonuç verdi.”
EN ÇOK OKUNANLAR