Lale, sanatçılara asırlarca ilham vermiştir. Anadolu Selçuklularının çinilerinden Osmanlı sanatının incelikli motiflerine uzanır lale, ardından Avrupalı ressamların ustalıkla harekete geçen fırçalarına…
Bir dönemin simgesi olması; şarkılara, şiirlere ilham kaynağı olmasının yanında görüntü itibariyle de en asil çiçeklerden biridir Lale.
Lale aslında taşralıdır. Yabaniliklerinden dolayı taşralıdırlar. Bir bakıma lâle utangaçlığın, çekingenliğin sembolüdür.
İnsanlar bazı dile getiremedikleri şeyleri çiçekler ile dile getirmekteydiler. Örneğin, evde bir hasta varsa pencerenin önüne sarı bir çiçek konmakta bu da “Evimde hasta var, yoldan geçenler yüksek sesle konuşmamaya dikkat edin” anlamına gelmekteydi. Pencerenin önündeki kırmızı çiçek ise, evde evlilik çağında genç bir kızın olduğuna işaretti.
Lalenin her rengi ayrı bir çocukluk anısını canlandırır gibidir. Lastik çizmeleri giyip çayırlarda gezilen günleri hatırlatır. Çocuk olmanın vermiş olduğu masum mutlulukları anımsatırken hayatın sadece mutluluktan ibaret olduğu ,çocukluk günlerini özletir dağ lalesi.
Hiç unutmuyorum ilkokul birinci sınıftaydık, Hamzalı deresi kıyısında piknik yapmak için yola çıkmıştık. Çayırlardaki bitki örtüsü kırmızı, sarı, mor ya da gül kurusu rengindeki çiçeklerle bezenmişti. Boyları, görünümleri ve renklerinin diğerlerinden belirgin farklılıkları olan çiçeklerin fotoğraflarını çekmek için öğrenci grubundan geri kaldıkça, köydeki erik ağaçlarının bembeyaz açmış çiçeklerini incelemekten kendimi alamıyordum. İlkbaharın müjdecileri gibiydiler. Ama en ilginç olanı tepelere çıktıkça bütün araziyi kaplamış olan dağ laleleri idi. Bizim orda ismine “çipçe körse qozlamaz” derlerdi. (Tavuk görse yumurtlamaz) O gün bir demet toplamıştım ve eve getirmiştim. Annem “çipçe körse qozlamaz” toplamışsın der demez elimdeki dağ lalelerini sakladığımı hatırlıyorum. Tavukların görüp gerçekten yumurtlamayacağını düşünmüştüm o günkü çocuk aklımla… Ayrıca o güzel güneşli günün ardından güneş çarpmasıyla hasta olduğumu ateşlendiğimi de hiç unutamam. Bizde tatar ritüelidir her kır gezisinden dönüşte yada tarla işinden dönüşte mutlaka eve bir demet kır çiçeği getirilir, yemek masasındaki vazoya koyulurdu. Kır çiçeği olsun yada bahçeden bir kaç dal hanımeli, gül, zambak neredeyse evimizden hiç eksik olmazdı. Kırım Tatarlarının etnik, kültürel ve tarihî özellikleri ve ritüelleri anlatmakla bitmez. Sarı lalenin (sarı tülpan) tatarlarda yeri ayrıdır. Sarı lale birçok anlam taşır, gönül temizliği, dünyanın faniliği, fedakarlığın sembolüdür. Kırım tatarlarına Ümerov Numan Çelebicihan’ı ve “Sarı Lale” isimli şiirini hatırlatır.
(Numan Çelebicihan kimdir? (1885-1918) tanınmış Kırım Tatar lideri, I. Kırım Tatar Kurultayının organizatörlerinden, 1917 yılında kurulan ve 1918 yılında Bolşevikler tarafından düşürülen Kırım Demokratik Cumhuriyeti hükümetinin ilk başkanıydı. Hayatını Kırım Tatar halkının haklarını elde etmesine adayan Çelebicihan, Kırım’da Bolşevik terörünün kurbanı oldu. Çelebicihan, ayrıca şair ve neşirci olarak tanınıyordu. Yazdığı “Ant Etkenmen” şiiri Kırım Tatarlarının milli marşı kabul edildi.)
SARI TÜLPAN
İlk baarni müjdelegen sarı tülpan, Bari böyle solmasaydıñ iç bir zaman. Güzel yosma gönceñ ile endamıñnı Er kün sever, öper edim sayğılarman.
Göñlümizni hoşlandırdıñ, sarı tülpan, Men de seni elden, yelden qısqanaman. Uzaqlardan, kökten, yerden çoq süyemen, Küneşlerniñ, yıldızlarnıñ közü yaman.
Sarı tülpan, bağçamıznı şeñlendirdiñ, Pek az zaman qırıq göñlüm eglendirdiñ. Yarın sen de qırılacaq, öleceksiñ, Ölecekseñ bu cianğa niçün keldiñ?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tülin Sezer
Lale Zamanı
Lale, sanatçılara asırlarca ilham vermiştir. Anadolu Selçuklularının çinilerinden Osmanlı sanatının incelikli motiflerine uzanır lale, ardından Avrupalı ressamların ustalıkla harekete geçen fırçalarına…
Bir dönemin simgesi olması; şarkılara, şiirlere ilham kaynağı olmasının yanında görüntü itibariyle de en asil çiçeklerden biridir Lale.
Lale aslında taşralıdır. Yabaniliklerinden dolayı taşralıdırlar. Bir bakıma lâle utangaçlığın, çekingenliğin sembolüdür.
İnsanlar bazı dile getiremedikleri şeyleri çiçekler ile dile getirmekteydiler. Örneğin, evde bir hasta varsa pencerenin önüne sarı bir çiçek konmakta bu da “Evimde hasta var, yoldan geçenler yüksek sesle konuşmamaya dikkat edin” anlamına gelmekteydi. Pencerenin önündeki kırmızı çiçek ise, evde evlilik çağında genç bir kızın olduğuna işaretti.
Lalenin her rengi ayrı bir çocukluk anısını canlandırır gibidir. Lastik çizmeleri giyip çayırlarda gezilen günleri hatırlatır. Çocuk olmanın vermiş olduğu masum mutlulukları anımsatırken hayatın sadece mutluluktan ibaret olduğu ,çocukluk günlerini özletir dağ lalesi.
Hiç unutmuyorum ilkokul birinci sınıftaydık, Hamzalı deresi kıyısında piknik yapmak için yola çıkmıştık. Çayırlardaki bitki örtüsü kırmızı, sarı, mor ya da gül kurusu rengindeki çiçeklerle bezenmişti. Boyları, görünümleri ve renklerinin diğerlerinden belirgin farklılıkları olan çiçeklerin fotoğraflarını çekmek için öğrenci grubundan geri kaldıkça, köydeki erik ağaçlarının bembeyaz açmış çiçeklerini incelemekten kendimi alamıyordum. İlkbaharın müjdecileri gibiydiler. Ama en ilginç olanı tepelere çıktıkça bütün araziyi kaplamış olan dağ laleleri idi. Bizim orda ismine “çipçe körse qozlamaz” derlerdi. (Tavuk görse yumurtlamaz) O gün bir demet toplamıştım ve eve getirmiştim. Annem “çipçe körse qozlamaz” toplamışsın der demez elimdeki dağ lalelerini sakladığımı hatırlıyorum. Tavukların görüp gerçekten yumurtlamayacağını düşünmüştüm o günkü çocuk aklımla… Ayrıca o güzel güneşli günün ardından güneş çarpmasıyla hasta olduğumu ateşlendiğimi de hiç unutamam. Bizde tatar ritüelidir her kır gezisinden dönüşte yada tarla işinden dönüşte mutlaka eve bir demet kır çiçeği getirilir, yemek masasındaki vazoya koyulurdu. Kır çiçeği olsun yada bahçeden bir kaç dal hanımeli, gül, zambak neredeyse evimizden hiç eksik olmazdı. Kırım Tatarlarının etnik, kültürel ve tarihî özellikleri ve ritüelleri anlatmakla bitmez. Sarı lalenin (sarı tülpan) tatarlarda yeri ayrıdır. Sarı lale birçok anlam taşır, gönül temizliği, dünyanın faniliği, fedakarlığın sembolüdür. Kırım tatarlarına Ümerov Numan Çelebicihan’ı ve “Sarı Lale” isimli şiirini hatırlatır.
(Numan Çelebicihan kimdir? (1885-1918) tanınmış Kırım Tatar lideri, I. Kırım Tatar Kurultayının organizatörlerinden, 1917 yılında kurulan ve 1918 yılında Bolşevikler tarafından düşürülen Kırım Demokratik Cumhuriyeti hükümetinin ilk başkanıydı. Hayatını Kırım Tatar halkının haklarını elde etmesine adayan Çelebicihan, Kırım’da Bolşevik terörünün kurbanı oldu. Çelebicihan, ayrıca şair ve neşirci olarak tanınıyordu. Yazdığı “Ant Etkenmen” şiiri Kırım Tatarlarının milli marşı kabul edildi.)
SARI TÜLPAN
İlk baarni müjdelegen sarı tülpan,
Bari böyle solmasaydıñ iç bir zaman.
Güzel yosma gönceñ ile endamıñnı
Er kün sever, öper edim sayğılarman.
Göñlümizni hoşlandırdıñ, sarı tülpan,
Men de seni elden, yelden qısqanaman.
Uzaqlardan, kökten, yerden çoq süyemen,
Küneşlerniñ, yıldızlarnıñ közü yaman.
Sarı tülpan, bağçamıznı şeñlendirdiñ,
Pek az zaman qırıq göñlüm eglendirdiñ.
Yarın sen de qırılacaq, öleceksiñ,
Ölecekseñ bu cianğa niçün keldiñ?