Kırım Tatar halkının milli lideri Kırımoğlu: "Kırım Özerk Cumhuriyeti, milli-bölgesel cumhuriyete dönüşebilir..."
Haber Giriş Tarihi: 19.11.2017 17:59
Haber Güncellenme Tarihi: 19.11.2017 18:05
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Tatarlarından Sorumlu Yetkilisi, Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Hayat Radyosu’nda Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcıları İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün Kremlin esaretinden kurtarılması ve Rus işgali altında bulunan Kırım’daki durum hakkında konuştu.
Gerçekleştirilen söyleşinin tam metni şu şekilde:
Hayat Radyosu: Konuşmamızın başında (Kırım'ın) şimdiki durumu hakkında sormak istiyoruz. Kırım’daki soydaşlarımız ve Kırım’da olup bitenlerle ilgilenen herkes sizden bugünkü durum hakkındaki değerlendirmelerinizi duymak istiyor. Örneğin bu hafta BM’de Kırım’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili karar kabul edildi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Tabii ki Rusya bu kararı da uygulamayacak, ama bu karar çok önemli çünkü Rusya, her yeni kararla ve bu kuruluş çerçevesinde aldığı yükümlülükleri yerine getirmemesiyle kendisini izolasyona sürüklüyor. Ve farklı ülkelerin yaptırımların kaldırılması gerektiğini söylemelerine ilişkin gerekçeleri azalıyor. Yaptırımlar ise bizim için son derece önemli. Biz, zorlandığında Rusya’nın işgal ettiği toprakları terk etmek ve uluslararası hukuka uygun şekilde davranmaya mecbur kalacağı fikrinden hareket ediyoruz. Daha 2014'te NATO Karargahı'nda bana, "Gemi yavaş dönüyor, ancak isabetli vuruş yapıyor" demişlerdi. Bana yaptırımların mutlaka Kırım'ın işgalden kurtulmasını sağlayacağı güvencesini vermişlerdi. Ve biz de öyle olacağını umuyoruz.
Mevcut karar diğerlerinden farklı olarak, daha radikal. Belirli insan hakları ihlalleri, toplu ihlaller, işgal topraklarındaki demokratik özgürlüklerin eksikliği ve Rusya Federasyonu’nun Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanının kararını yerine getirmemesinden söz ediliyor. Aslında, biz daha az oy bekliyorduk, çünkü Rusya'a bağlı pek çok ülke var: bazı rejimler Rusya'nın desteği ile ayakta duruyor, kimisi doğal kaynaklar alıyor, kimisi ekonomik yardım alıyor. Ancak umduğumuzdan daha fazla, 71 oy almak bizi şaşırttı ve memnun etti.
Hayat Radyosu: Diğer kararlarla karşılaştırılırsa?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Bir oy fazla, ama biz daha az bekliyorduk. Hiç beklemediğimiz ülkeler bizi destekledi, örneğin Türkmenistan. O, her zaman Moskova’nın talebine karşı oy kullanırdı, şimdi ise çekimser bile kalmadı karar için oy kullandı. Rusya lehine oy kullanan 25 ülke ise genel olarak, Çin ve Hindistan hariç, geri kalmış ülkeler: Venezuela, Ermenistan, Kuzey Kore, Küba. Dolayısıyla bunda şaşırılacak bir şey yoktu. Konuşmaları da çok beceriksizce yapılmıştı, güya iç meselelere müdahale (söz konusuymuş). Biz işgal topraklarındaki durumdan bahsediyoruz, Rusya tarafından uluslararası norm ihlalleri ve toplu insan hakları ihlallerinden söz ediyoruz, onların mantığına göre ise bu toprak Rusya tarafından işgal edildiği için artık karışmak yanlış oluyor. Yani çocukça bir saçmalık.
Hayat Radyosu: BM'in3. Komite toplantısına 2 hafta önce serbest bırakılan Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz ile katıldınız. Çiygöz orada nasıl karşılandı?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Karar bu kez Kırım Tatarları ve Kırım konulu olduğu için doğrudan işgalci yönetimin kurbanı olan bir insanın orada bulunması çok önemliydi. Sergey Kislitsa, konuşması sırasında salonda Ahtem Çiygöz’ün bulunduğunu söyledi, ve çok iyi bir konuşma yapan İngiltere temsilcisi arada Ahtem’le görüşmek istedi, onunla uzun bir görüşme yaptık. Ahtem Çiygöz, çok bilgili, nasıl konuşacağını bilen bir insan. İngiltere temsilcisi çok etkilendi, “Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur” dedi.
İnternet sitelerinin aktardığı bilgi başka bir şey, bir insanın bizzat kendi yaşadığını anlatmak ise bambaşka bir şey. Dolayısıyla Ahtem Çiygöz’ün ziyaretinin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Hayat Radyosu: İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün serbest bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Putin geri adım mı atmış oldu?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Hayır, böyle bir şey yok. “Bu nasıl oldu?” sorusu bana onlarca kez soruldu. Ana rol Recep Tayyip Erdoğan’ındı. Bu konuda ona defalaca başvurduk ve ondan Putin ile çok sık temasları ve kurulan ekonomik ilişkilerine binaen en azından siyasi mahkûmlarımızı serbest bırakma şartı koyması için rica ettik. Ki Erdoğan her zaman bunu dile getiriyordu zaten, o birkaç kez Putin’le görüşmesinde benim Kırım’a giriş yasağımın kaldırılması konusuna da değindi, fakat Putin kesinlikle reddetti. 4-5 Ekim tarihlerinde Başsavcıyla Ankara’dayken ertesi gün, 6 Ekim’de Erdoğan’ın Putin’le görüşmesi olacaktı. Erdoğan’la görüşme imkanımız ve zamanımız olmadı, Ukrayna’ya döndük ama Türkiye’de hayli büyük olan Kırım Tatar diasporası adıyla Erdoğan’a Putin’le yapacağı görüşme sırasında İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz başta olmak üzere tüm siyasi mahkumları ve kaçırılan Ervin İbragimov’un bulunması için etkili tedbirlerin alınması konusunu gündeme getirmesini istediğimiz bir mektup yazdık.
Putin’le görüşmesinden 3 gün sonra Erdoğan buraya geldi. Önce Poroşenko ile yaklaşık 3 saat bu konuda görüştüler, daha sonra Kırım Tatar temsilcileri ile görüşme oldu, sanırım 10-12 kişiydik. Daha sonra yüz yüze ayrı görüşmemiz oldu. Ve ona Putin’le konuşma olup olmadığını sordum. O, olduğunu söyledi. “Sonuç nasıl?” diye sorduğumda, gülümsedi ve “Yakında görürsünüz” dedi. Meselenin çözüldüğünü anladım. Bunun bedelini ne olduğunu sormadım ama anladığım kadarıyla karşılıksız yapılmadı. Yine de birkaç Rus teröristi Putin'e verdik. İki gün sonra Strazburg’da idim, beni Nikolay Polozov arayarak bundan bir gün önce Ahtem Çiygöz’e iki FSB generalinin geldiğini ve Putin ile Erdoğan arasında İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varıldığını söylediğini anlattı. Bunun için bazı formalitelere ihtiyaç duyuluyormuş: birincisi, onların temyiz başvurularını geri çekmeleri gerekiyormuş, ikincisi de, Putin adına af dilekçesi yazmaları gerekiyormuş. Rus mevzuatına göre af, sadece mahkumun başvurusuyla mümkünmüş. Polozov, Ahtem Çiygöz’den bunu şahsına zararı dokunmayacak şekilde formüle etmek için imzasının bulunduğu iki kağıt istemiş. Bunu bana bildirdiğinde ben çılgına döndüm -neyin affından söz edilebilir? Bu insan af dilekçesi yazacak bir insan olsaydı zaten orada tutulmazdı. Ben affın asla söz konusu bile olamayacağını, onların her hâlükârda serbest bırakılacakları net bir anlaşma olduğunu söyledim. Temyiz dilekçesine ilişkin dilekçe ise yazılabilirdi. Onlar da, dava sürecinin Rusya’da siyasi nedenlerle hiçbir adaletin olamayacağını göstermiş olması nedeniyle, kararın dava duruşmasında değil de başka yerlerde alınmasını istemeleri nedeniyle davanın temyiz mahkemesinde de incelenmesini gereksiz olduğunu ve geri çekmek istediklerini yazdılar. Ama herhangi bir af dilekçesinin yazılmadığını net olarak biliyorum. Onlar (FSB görevlileri) Çiygöz’ü ikna etmeye, şantaj yapmaya çalıştılar, başka türlü yapılamayacağını, herkesin onu unuttuğunu, af istemesi gerektiğini söylediler ama o katiyyen reddetti.
Ertesi gün, aynı tekliflerle İlmi Ümerov’a geldiler. İlmi Ümerov’un tüm bunlardan haberi olmuştu ve af dilemeyeceğini söyledi. Ne kadar gerekirse hapis yatmaya hazır olduğunu ama başka bir ülkenin devlet başkanından kendi toprağında af dilemeyeceğini söyledi. Kısacası böyle oldu. Serbest bırakılacakları gün beni yine Nikolay Polozov aradı ve Ümerov ile Çiygöz’ü havaalanına götürdüklerini, orada bir protokol düzenleneceğini, oraya bir Türk askeri uçağının indiğini, Ruslarla Türkler arasında bir protokol olduğunu söyledi. Gerçi daha sonra arayıp Türk uçağının olmadığını, İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün bulunduğu Rus uçağının Anapa tarafına gittiğini söyledi. Şaşırdım, nasıl Anapa’ya? Bir süre sonra uçağın Anapa’dan Türkiye’ye doğru hareket ettiğini bildirdiler. Daha sonra radardan uçağın nerede olduğu takip edildi. Türkiye tarafına geçtiklerinde ben ajanslara onların serbest bırakıldıklarını söyledim.
Hayat Radyosu: Rusya’nın uluslararası arenadaki siyasi faaliyetleri etrafındaki duruma daha global bakacak olursak, siz Kırım’da insan hakları ihlalleri ile ilgili karar oylamasında birkaç ülke hariç uluslararası toplumun yine ortak bir tutum sergilediğini söylediniz. Ve bazı analistler Rusya’da olup bitenler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Örneğin Vladimir Putin’in Vietnam’a ziyareti hiçbir sonuç vermedi. 13 Kasım’da o (Putin) yine Türkiye Cumhurbaşkanı ile görüştü ve örneğin Suriye konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Kremlin'in orijinal herhangi bir hamlesi görünmüyor. Putin’in nasıl yaltakçı bir şekilde davrandığını, Trump’ın yanında olmak istediğini, gözlerine baktığını, ellerini uzattığını siz de görmüşsünüzdür, çıplak gözle görülüyordu. Trump ise onunla öyle konuştu ki sanki… Neyse diplomatik olmayacak ifadeler kullanmayayım. Putin’in konumunu düzeltmek için attığı adımlar sonuç vermedi, veremez de. Trump’ın seçim kampanyası sırasında Kırım hakkında söylediklerine değinecek olursak: İyi ki ABD monarşi ya da saltanat değil ve Trump da bir hükümdar değil. Kafasına eseni yapamaz. Kongre her adımını titizlikle takip ediyor ve bir şeyler ters giderse o sorumlu olacaktır. Dolayısıyla, burada korkmaya gerek yok. Elbette, Trump bir iş adamı, politikadan biraz uzaktı. Ancak, şimdi artık konulara iyice aşina oldu. Seçimden sonra, Washington'da Kongre üyelerine Kırım hakkındaki bu ifadelerden duyduğum endişeyi dile getirmiştim. Gülümseyerek, "Aldırmayın, göreve başlama töreninden sonra kendisine haritada Kırım'ın nerede olduğunu gösteririz, her şeyi açıklarız, herşey yoluna girer.” dediler.
Suriye konusunda herhangi bir ilerleme yok. Suriye’de olanlar (farklı kaynaklardan bilgi alıyorum) Rusya için hayli dezavantajlı. Zaten bir şey yapamazdı da sadece Sovyet dönemindeki gibi gövde gösterisi yaparak kendisini bir imparatorluk olarak yansıtmaya çalışıyor, oysa imparatorluk olmaktan oldukça uzaklar.
Birçok kez bana Ahtem Çiygöz ve İlmi Ümerov’un serbest bırakılmasının zayıflık göstergesi olup olmadığı sorusu soruldu. Böyle bir şey yok, birçok cumhurbaşkanının aksine Erdoğan, Putin’e hala el uzatıyor. Onu, dostum olarak ya da başka bir şekilde adlandırıyor. Bu nedenle Erdoğan’ı sinirlendirmek istemedi, etrafında zaten fazla kişi kalmadı. Daha önce de dediğim gibi ya Rus istihbarat ajanları ya da teröristlere değiş tokuş yapmışlar. Erdoğan’la konuşmam sırasında “Neyi feda ettiniz?” diye sorduğumda, gülümseyerek “Hiçbir şeyi” diye cevap verdi. Ama diasporada böyle konuşmalar var. Gerçeği daha sonra öğreniriz.
Hayat Radyosu: Kırım Tatar Milli Kurultayı'nın 100. yıl dönümü yaklaşıyor ve Ukrayna’da bu vesileyle bir dizi etkinlik planlanıyor. Bu etkinliklerden beklentileriniz neler? Bu tarihe ithafen yapılacak Verhovna Rada özel oturumu sırasında Kırım Tatar halkı için herhangi bir önemli kararın kabul edilmesi bekleniyor mu?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Birincisi, bu etkinlikler Kırım konusunu bir kez daha gündeme taşıyacak. Kurultay, Türk halklarının hayatında, özellikle Kırım Tatar halkının hayatında önemli bir rol oynadı. Bu, doğrudan halk tarafından seçilen demokratik bir organ, halkı birleştiren bir organ.
1990’ların sonlarında George Washington Üniversitesinde Kırım’daki durum, Kırım Tatar halkı ve milli hareketin durumu hakkında konuşma yaptığımda benden önce bir profesör konuşma yaptı ve aşağı yukarı şunları söyledi: 'Sovyetler Birliği dağılmadan önce, “perestroyka” zamanlarında çok sayıda demokratik hareket, cephe, parti, teşkilat kuruldu ama onlar kısa bir zamanda kendi aralarında kavga ederek dağıldı, parçalanma oldu. Bundan faydalanarak özellikle Orta Asya ülkelerinde Eski Sovyet (bağlantılı) yönetimler idareye geldi. Ama Kırım Tatar milli hareketinde tam tersi oldu. Onlar Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra zayıflamak yerine tam tersi daha da güçlendiler. Ve burada en önemli husus, onların zamanında demokratik seçimler yaparak tek temsil organı Kurultay'ı, Meclis’i seçmeleridir. Bu sistem Kırım Tatar milli hareketinin güçlenmesini sağladı, sorunların radikal şekilde çözülmesini sağlamasa da, Kırım Tatar halkının barışçıl şekilde tarihi vatanlarına dönüşünü sağladı.'
Ve gerçekten de her şey sorunsuz değildi, Meclis’te de kriz dönemleri oluyordu, ama bizim üst organımız vardı. Meclis’te anlaşmazlıklar meydana geldiğinde bunu Kurultay gündemine taşıyorduk ve sorunları çözüyorduk. Yani kimse halkı ve milli hareketi parçalamayı başaramıyordu. Bu daha çok Kurultay sayesinde oldu.
Kurultay yönetimi bilindiği gibi Bolşevikler tarafından 1917’de kurşuna dizildi. Noman Çelebicihan, Asan Sabri Ayvazov, Cafer Seydamet -bu insanları halkımız unutmamalı. Ayrıca önceki Kurultayın hataları bir sonraki Kurultay için ders teşkil ediyor. O zaman kabul edilen Kırım Halk Cumhuriyeti anayasası gerçek bir demokrasi örneğidir. Onlar örnek olarak İsviçre anayasasını almışlardı. Kısacası bu, halkımızın hayatındaki en parlak olgu. Geniş kitleleri Kurultay ile tanıştırmak çok önemlidir.
Bunun yanı sıra şimdi Anayasa değişiklikleri hazırlıyoruz. Kırım Özerk Cumhuriyetinin milli-bölgesel cumhuriyete dönüştürülmesi ile ilgili. Toplumda birçok farklı görüş var, bu nedenle Ukrayna halkının milli hareketin özünü bilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Kurultay'ın yüzüncü yılına bağlı olan bu olay da buna katkıda bulunacaktır.
Hayat Radyosu: Ama anladığım kadarıyla bu değişikliklerin aralık ayının başında kabul edilmesi beklenmemeli?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Ben ve Refat Çubarov’un yer aldığı çalışma komisyonu çalışmalarını neredeyse tamamladı. Sonrası cumhurbaşkanına bağlı, daha doğrusu cumhurbaşkanı kendi önerilerini hazırlayarak onları parlamentoya sunmalı. Şimdiden söyleyeyim, kolay bir süreç olmayacak, çünkü bu konuda çok farklı bakış açıları var. Örneğin birçok siyasi ve milletvekili “cumhuriyet” kelimesinin kullanılmasından kaçınılması gerektiğini savunuyor, güya bu, devletin dağılmasına yol açacakmış. Yani biz Kırım Tatar cumhuriyetine karşı değiliz ama yarın bir gün Macarlar veya Romenler, ya da başka birileri (buna kalkışabilirmiş)… İnsanlar, devletlerin milli özerk cumhuriyetlerin kurulması nedeniyle değil de başka nedenlerle dağıldığını anlamıyorlar. Bangladeş ve Pakistan olarak ikiye ayrılan Pakistan gibi üniter devletler var. Tam tersine bir ülkenin halkının demokratik haklarını daha fazla kullandığında daha güçlü hale geldiğini düşünüyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kırımoğlu: "Anayasa değişiklikleri hazırlanıyor"
Kırım Tatar halkının milli lideri Kırımoğlu: "Kırım Özerk Cumhuriyeti, milli-bölgesel cumhuriyete dönüşebilir..."
Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Tatarlarından Sorumlu Yetkilisi, Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Hayat Radyosu’nda Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcıları İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün Kremlin esaretinden kurtarılması ve Rus işgali altında bulunan Kırım’daki durum hakkında konuştu.
Gerçekleştirilen söyleşinin tam metni şu şekilde:
Hayat Radyosu: Konuşmamızın başında (Kırım'ın) şimdiki durumu hakkında sormak istiyoruz. Kırım’daki soydaşlarımız ve Kırım’da olup bitenlerle ilgilenen herkes sizden bugünkü durum hakkındaki değerlendirmelerinizi duymak istiyor. Örneğin bu hafta BM’de Kırım’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili karar kabul edildi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Tabii ki Rusya bu kararı da uygulamayacak, ama bu karar çok önemli çünkü Rusya, her yeni kararla ve bu kuruluş çerçevesinde aldığı yükümlülükleri yerine getirmemesiyle kendisini izolasyona sürüklüyor. Ve farklı ülkelerin yaptırımların kaldırılması gerektiğini söylemelerine ilişkin gerekçeleri azalıyor. Yaptırımlar ise bizim için son derece önemli. Biz, zorlandığında Rusya’nın işgal ettiği toprakları terk etmek ve uluslararası hukuka uygun şekilde davranmaya mecbur kalacağı fikrinden hareket ediyoruz. Daha 2014'te NATO Karargahı'nda bana, "Gemi yavaş dönüyor, ancak isabetli vuruş yapıyor" demişlerdi. Bana yaptırımların mutlaka Kırım'ın işgalden kurtulmasını sağlayacağı güvencesini vermişlerdi. Ve biz de öyle olacağını umuyoruz.
Mevcut karar diğerlerinden farklı olarak, daha radikal. Belirli insan hakları ihlalleri, toplu ihlaller, işgal topraklarındaki demokratik özgürlüklerin eksikliği ve Rusya Federasyonu’nun Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanının kararını yerine getirmemesinden söz ediliyor. Aslında, biz daha az oy bekliyorduk, çünkü Rusya'a bağlı pek çok ülke var: bazı rejimler Rusya'nın desteği ile ayakta duruyor, kimisi doğal kaynaklar alıyor, kimisi ekonomik yardım alıyor. Ancak umduğumuzdan daha fazla, 71 oy almak bizi şaşırttı ve memnun etti.
Hayat Radyosu: Diğer kararlarla karşılaştırılırsa?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Bir oy fazla, ama biz daha az bekliyorduk. Hiç beklemediğimiz ülkeler bizi destekledi, örneğin Türkmenistan. O, her zaman Moskova’nın talebine karşı oy kullanırdı, şimdi ise çekimser bile kalmadı karar için oy kullandı. Rusya lehine oy kullanan 25 ülke ise genel olarak, Çin ve Hindistan hariç, geri kalmış ülkeler: Venezuela, Ermenistan, Kuzey Kore, Küba. Dolayısıyla bunda şaşırılacak bir şey yoktu. Konuşmaları da çok beceriksizce yapılmıştı, güya iç meselelere müdahale (söz konusuymuş). Biz işgal topraklarındaki durumdan bahsediyoruz, Rusya tarafından uluslararası norm ihlalleri ve toplu insan hakları ihlallerinden söz ediyoruz, onların mantığına göre ise bu toprak Rusya tarafından işgal edildiği için artık karışmak yanlış oluyor. Yani çocukça bir saçmalık.
Hayat Radyosu: BM'in3. Komite toplantısına 2 hafta önce serbest bırakılan Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Ahtem Çiygöz ile katıldınız. Çiygöz orada nasıl karşılandı?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Karar bu kez Kırım Tatarları ve Kırım konulu olduğu için doğrudan işgalci yönetimin kurbanı olan bir insanın orada bulunması çok önemliydi. Sergey Kislitsa, konuşması sırasında salonda Ahtem Çiygöz’ün bulunduğunu söyledi, ve çok iyi bir konuşma yapan İngiltere temsilcisi arada Ahtem’le görüşmek istedi, onunla uzun bir görüşme yaptık. Ahtem Çiygöz, çok bilgili, nasıl konuşacağını bilen bir insan. İngiltere temsilcisi çok etkilendi, “Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur” dedi.
İnternet sitelerinin aktardığı bilgi başka bir şey, bir insanın bizzat kendi yaşadığını anlatmak ise bambaşka bir şey. Dolayısıyla Ahtem Çiygöz’ün ziyaretinin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Hayat Radyosu: İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün serbest bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Putin geri adım mı atmış oldu?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Hayır, böyle bir şey yok. “Bu nasıl oldu?” sorusu bana onlarca kez soruldu. Ana rol Recep Tayyip Erdoğan’ındı. Bu konuda ona defalaca başvurduk ve ondan Putin ile çok sık temasları ve kurulan ekonomik ilişkilerine binaen en azından siyasi mahkûmlarımızı serbest bırakma şartı koyması için rica ettik. Ki Erdoğan her zaman bunu dile getiriyordu zaten, o birkaç kez Putin’le görüşmesinde benim Kırım’a giriş yasağımın kaldırılması konusuna da değindi, fakat Putin kesinlikle reddetti. 4-5 Ekim tarihlerinde Başsavcıyla Ankara’dayken ertesi gün, 6 Ekim’de Erdoğan’ın Putin’le görüşmesi olacaktı. Erdoğan’la görüşme imkanımız ve zamanımız olmadı, Ukrayna’ya döndük ama Türkiye’de hayli büyük olan Kırım Tatar diasporası adıyla Erdoğan’a Putin’le yapacağı görüşme sırasında İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz başta olmak üzere tüm siyasi mahkumları ve kaçırılan Ervin İbragimov’un bulunması için etkili tedbirlerin alınması konusunu gündeme getirmesini istediğimiz bir mektup yazdık.
Putin’le görüşmesinden 3 gün sonra Erdoğan buraya geldi. Önce Poroşenko ile yaklaşık 3 saat bu konuda görüştüler, daha sonra Kırım Tatar temsilcileri ile görüşme oldu, sanırım 10-12 kişiydik. Daha sonra yüz yüze ayrı görüşmemiz oldu. Ve ona Putin’le konuşma olup olmadığını sordum. O, olduğunu söyledi. “Sonuç nasıl?” diye sorduğumda, gülümsedi ve “Yakında görürsünüz” dedi. Meselenin çözüldüğünü anladım. Bunun bedelini ne olduğunu sormadım ama anladığım kadarıyla karşılıksız yapılmadı. Yine de birkaç Rus teröristi Putin'e verdik. İki gün sonra Strazburg’da idim, beni Nikolay Polozov arayarak bundan bir gün önce Ahtem Çiygöz’e iki FSB generalinin geldiğini ve Putin ile Erdoğan arasında İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varıldığını söylediğini anlattı. Bunun için bazı formalitelere ihtiyaç duyuluyormuş: birincisi, onların temyiz başvurularını geri çekmeleri gerekiyormuş, ikincisi de, Putin adına af dilekçesi yazmaları gerekiyormuş. Rus mevzuatına göre af, sadece mahkumun başvurusuyla mümkünmüş. Polozov, Ahtem Çiygöz’den bunu şahsına zararı dokunmayacak şekilde formüle etmek için imzasının bulunduğu iki kağıt istemiş. Bunu bana bildirdiğinde ben çılgına döndüm -neyin affından söz edilebilir? Bu insan af dilekçesi yazacak bir insan olsaydı zaten orada tutulmazdı. Ben affın asla söz konusu bile olamayacağını, onların her hâlükârda serbest bırakılacakları net bir anlaşma olduğunu söyledim. Temyiz dilekçesine ilişkin dilekçe ise yazılabilirdi. Onlar da, dava sürecinin Rusya’da siyasi nedenlerle hiçbir adaletin olamayacağını göstermiş olması nedeniyle, kararın dava duruşmasında değil de başka yerlerde alınmasını istemeleri nedeniyle davanın temyiz mahkemesinde de incelenmesini gereksiz olduğunu ve geri çekmek istediklerini yazdılar. Ama herhangi bir af dilekçesinin yazılmadığını net olarak biliyorum. Onlar (FSB görevlileri) Çiygöz’ü ikna etmeye, şantaj yapmaya çalıştılar, başka türlü yapılamayacağını, herkesin onu unuttuğunu, af istemesi gerektiğini söylediler ama o katiyyen reddetti.
Ertesi gün, aynı tekliflerle İlmi Ümerov’a geldiler. İlmi Ümerov’un tüm bunlardan haberi olmuştu ve af dilemeyeceğini söyledi. Ne kadar gerekirse hapis yatmaya hazır olduğunu ama başka bir ülkenin devlet başkanından kendi toprağında af dilemeyeceğini söyledi. Kısacası böyle oldu. Serbest bırakılacakları gün beni yine Nikolay Polozov aradı ve Ümerov ile Çiygöz’ü havaalanına götürdüklerini, orada bir protokol düzenleneceğini, oraya bir Türk askeri uçağının indiğini, Ruslarla Türkler arasında bir protokol olduğunu söyledi. Gerçi daha sonra arayıp Türk uçağının olmadığını, İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz’ün bulunduğu Rus uçağının Anapa tarafına gittiğini söyledi. Şaşırdım, nasıl Anapa’ya? Bir süre sonra uçağın Anapa’dan Türkiye’ye doğru hareket ettiğini bildirdiler. Daha sonra radardan uçağın nerede olduğu takip edildi. Türkiye tarafına geçtiklerinde ben ajanslara onların serbest bırakıldıklarını söyledim.
Hayat Radyosu: Rusya’nın uluslararası arenadaki siyasi faaliyetleri etrafındaki duruma daha global bakacak olursak, siz Kırım’da insan hakları ihlalleri ile ilgili karar oylamasında birkaç ülke hariç uluslararası toplumun yine ortak bir tutum sergilediğini söylediniz. Ve bazı analistler Rusya’da olup bitenler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Örneğin Vladimir Putin’in Vietnam’a ziyareti hiçbir sonuç vermedi. 13 Kasım’da o (Putin) yine Türkiye Cumhurbaşkanı ile görüştü ve örneğin Suriye konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Kremlin'in orijinal herhangi bir hamlesi görünmüyor. Putin’in nasıl yaltakçı bir şekilde davrandığını, Trump’ın yanında olmak istediğini, gözlerine baktığını, ellerini uzattığını siz de görmüşsünüzdür, çıplak gözle görülüyordu. Trump ise onunla öyle konuştu ki sanki… Neyse diplomatik olmayacak ifadeler kullanmayayım. Putin’in konumunu düzeltmek için attığı adımlar sonuç vermedi, veremez de. Trump’ın seçim kampanyası sırasında Kırım hakkında söylediklerine değinecek olursak: İyi ki ABD monarşi ya da saltanat değil ve Trump da bir hükümdar değil. Kafasına eseni yapamaz. Kongre her adımını titizlikle takip ediyor ve bir şeyler ters giderse o sorumlu olacaktır. Dolayısıyla, burada korkmaya gerek yok. Elbette, Trump bir iş adamı, politikadan biraz uzaktı. Ancak, şimdi artık konulara iyice aşina oldu. Seçimden sonra, Washington'da Kongre üyelerine Kırım hakkındaki bu ifadelerden duyduğum endişeyi dile getirmiştim. Gülümseyerek, "Aldırmayın, göreve başlama töreninden sonra kendisine haritada Kırım'ın nerede olduğunu gösteririz, her şeyi açıklarız, herşey yoluna girer.” dediler.
Suriye konusunda herhangi bir ilerleme yok. Suriye’de olanlar (farklı kaynaklardan bilgi alıyorum) Rusya için hayli dezavantajlı. Zaten bir şey yapamazdı da sadece Sovyet dönemindeki gibi gövde gösterisi yaparak kendisini bir imparatorluk olarak yansıtmaya çalışıyor, oysa imparatorluk olmaktan oldukça uzaklar.
Birçok kez bana Ahtem Çiygöz ve İlmi Ümerov’un serbest bırakılmasının zayıflık göstergesi olup olmadığı sorusu soruldu. Böyle bir şey yok, birçok cumhurbaşkanının aksine Erdoğan, Putin’e hala el uzatıyor. Onu, dostum olarak ya da başka bir şekilde adlandırıyor. Bu nedenle Erdoğan’ı sinirlendirmek istemedi, etrafında zaten fazla kişi kalmadı. Daha önce de dediğim gibi ya Rus istihbarat ajanları ya da teröristlere değiş tokuş yapmışlar. Erdoğan’la konuşmam sırasında “Neyi feda ettiniz?” diye sorduğumda, gülümseyerek “Hiçbir şeyi” diye cevap verdi. Ama diasporada böyle konuşmalar var. Gerçeği daha sonra öğreniriz.
Hayat Radyosu: Kırım Tatar Milli Kurultayı'nın 100. yıl dönümü yaklaşıyor ve Ukrayna’da bu vesileyle bir dizi etkinlik planlanıyor. Bu etkinliklerden beklentileriniz neler? Bu tarihe ithafen yapılacak Verhovna Rada özel oturumu sırasında Kırım Tatar halkı için herhangi bir önemli kararın kabul edilmesi bekleniyor mu?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Birincisi, bu etkinlikler Kırım konusunu bir kez daha gündeme taşıyacak. Kurultay, Türk halklarının hayatında, özellikle Kırım Tatar halkının hayatında önemli bir rol oynadı. Bu, doğrudan halk tarafından seçilen demokratik bir organ, halkı birleştiren bir organ.
1990’ların sonlarında George Washington Üniversitesinde Kırım’daki durum, Kırım Tatar halkı ve milli hareketin durumu hakkında konuşma yaptığımda benden önce bir profesör konuşma yaptı ve aşağı yukarı şunları söyledi: 'Sovyetler Birliği dağılmadan önce, “perestroyka” zamanlarında çok sayıda demokratik hareket, cephe, parti, teşkilat kuruldu ama onlar kısa bir zamanda kendi aralarında kavga ederek dağıldı, parçalanma oldu. Bundan faydalanarak özellikle Orta Asya ülkelerinde Eski Sovyet (bağlantılı) yönetimler idareye geldi. Ama Kırım Tatar milli hareketinde tam tersi oldu. Onlar Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra zayıflamak yerine tam tersi daha da güçlendiler. Ve burada en önemli husus, onların zamanında demokratik seçimler yaparak tek temsil organı Kurultay'ı, Meclis’i seçmeleridir. Bu sistem Kırım Tatar milli hareketinin güçlenmesini sağladı, sorunların radikal şekilde çözülmesini sağlamasa da, Kırım Tatar halkının barışçıl şekilde tarihi vatanlarına dönüşünü sağladı.'
Ve gerçekten de her şey sorunsuz değildi, Meclis’te de kriz dönemleri oluyordu, ama bizim üst organımız vardı. Meclis’te anlaşmazlıklar meydana geldiğinde bunu Kurultay gündemine taşıyorduk ve sorunları çözüyorduk. Yani kimse halkı ve milli hareketi parçalamayı başaramıyordu. Bu daha çok Kurultay sayesinde oldu.
Kurultay yönetimi bilindiği gibi Bolşevikler tarafından 1917’de kurşuna dizildi. Noman Çelebicihan, Asan Sabri Ayvazov, Cafer Seydamet -bu insanları halkımız unutmamalı. Ayrıca önceki Kurultayın hataları bir sonraki Kurultay için ders teşkil ediyor. O zaman kabul edilen Kırım Halk Cumhuriyeti anayasası gerçek bir demokrasi örneğidir. Onlar örnek olarak İsviçre anayasasını almışlardı. Kısacası bu, halkımızın hayatındaki en parlak olgu. Geniş kitleleri Kurultay ile tanıştırmak çok önemlidir.
Bunun yanı sıra şimdi Anayasa değişiklikleri hazırlıyoruz. Kırım Özerk Cumhuriyetinin milli-bölgesel cumhuriyete dönüştürülmesi ile ilgili. Toplumda birçok farklı görüş var, bu nedenle Ukrayna halkının milli hareketin özünü bilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Kurultay'ın yüzüncü yılına bağlı olan bu olay da buna katkıda bulunacaktır.
Hayat Radyosu: Ama anladığım kadarıyla bu değişikliklerin aralık ayının başında kabul edilmesi beklenmemeli?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu: Ben ve Refat Çubarov’un yer aldığı çalışma komisyonu çalışmalarını neredeyse tamamladı. Sonrası cumhurbaşkanına bağlı, daha doğrusu cumhurbaşkanı kendi önerilerini hazırlayarak onları parlamentoya sunmalı. Şimdiden söyleyeyim, kolay bir süreç olmayacak, çünkü bu konuda çok farklı bakış açıları var. Örneğin birçok siyasi ve milletvekili “cumhuriyet” kelimesinin kullanılmasından kaçınılması gerektiğini savunuyor, güya bu, devletin dağılmasına yol açacakmış. Yani biz Kırım Tatar cumhuriyetine karşı değiliz ama yarın bir gün Macarlar veya Romenler, ya da başka birileri (buna kalkışabilirmiş)… İnsanlar, devletlerin milli özerk cumhuriyetlerin kurulması nedeniyle değil de başka nedenlerle dağıldığını anlamıyorlar. Bangladeş ve Pakistan olarak ikiye ayrılan Pakistan gibi üniter devletler var. Tam tersine bir ülkenin halkının demokratik haklarını daha fazla kullandığında daha güçlü hale geldiğini düşünüyorum.
Son Haberler