İsrail ile İran arasındaki gerilim savaşa mı dönüşecek?
İsrail ile İran arasındaki gerilim savaşa mı dönüşecek?
İsrail, 1 Nisan 2024'te Suriye'deki İran Konsolosluğu ve Büyükelçilik konutuna saldırı düzenledi. Saldırıda, 2'si İranlı general olmak üzere 13 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Güney Azerbaycan Türkü akademisyen Dr. Mehmet Rıza Heyet, İsrail ile İran arasında yaşanan siyasi gerilimi ve bölgedeki güncel gelişmeleri QHA'ya değerlendirdi.
Haber Giriş Tarihi: 09.04.2024 16:47
Haber Güncellenme Tarihi: 06.11.2024 15:13
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
İrem Kaya / QHA Ankara
İsrail, 1 Nisan 2024 tarihinde Suriye'deki İran Konsolosluğu ve Büyükelçilik Konutuna saldırı düzenledi. Saldırıda 13 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Ölenler arasında İran Devrim Muhafızları komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Reza Zahidi, Tuğgeneral Muhammed Hadi Hac Rahimi ile beş ordu mensubu daha bulunduğu duyuruldu. İran, saldırıya sert yanıt vereceğini duyururken; İsrail'in diplomatik misyonlarda alarm durumuna geçtiği kaydedildi.
Devrim Muhafızları Ordusu, İran'ın Şam'daki Konsolosluk binasına düzenlenen saldırıya ilişkin yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki Konsolosluk binasına İsrail tarafından füze saldırısı düzenlediği belirtilerek, saldırıda Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi, Tuğgeneral Muhammed Hadi Hac Rahimi ile 5 yetkilinin hayatını kaybettiği belirtildi.
İran'ın Şam Büyükelçisi Hüseyin Ekberi'nin saldırıda yaralanmadığı ancak birden fazla diplomatın yaşamını yitirdiği öğrenildi. Ekberi, Tahran'ın saldırıya "hızlı, doğrudan ve güçlü" şekilde karşılık vereceğini söyledi.
Güney Azerbaycan Türkü akademisyen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Rıza Heyet, İsrail ile İran arasında yaşanan siyasi gerilimi ve bölgedeki güncel gelişmeleri Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
İran-İsrail hattındaki kronik gerilim, geçtiğimiz hafta İsrail’in Suriye’de bulunan İran Konsolosluğuna saldırısıyla zirveye ulaştı. İran ve İsrail arasında yıllardır devam eden karşılıklı tehditler, suikastlar ve dolaylı saldırılar, bu kez İran’ın resmî temsilciliğinin hedef alınması ile yeni boyutlar kazanmaya ve bölge için yeni riskler oluşturmaya başladı. Kuşkusuz İsrail-İran arasındaki olası bir savaş, doğrudan olmasa da, birçok ülkeyi savaşa dahil edebilecek potansiyele sahip olduğundan, mevcut gerilim dünya, özellikle de bölge ülkeleri tarafından yakından takip ediliyor.
İki ülkenin askeri gücünü karşılaştırdığımızda İsrail’in daha modern ve gelişmiş silahlara ve hava kuvvetlerine sahip olduğunu, İran’ın ise füzelerine güvendiğini söylemek mümkündür. Buna ek olarak İran’ın yıllardır desteklediği Hizbullah güçleri İsrail’in başını ciddi anlamda ağrıtabilecek durumda.
Her iki ülkenin müttefikleri ve savaş durumunda destek alabileceği ülkelere bakıldığında ise bir yanda başta ABD olmak üzere İsrail’in varlığını kendi varlığının bölgedeki bir parçası olarak değerlendiren Batılı ülkeler varken, diğer yanda Ukrayna ile başı dertte olan ve ekonomik sıkıntılarla uğraşan Rusya ve ABD ile şimdilik çatışmaktan kaçınan Çin bulunmaktadır. Üstelik İran rejimi içeride de meşruiyetini tamamen kaybettiğinden savaş durumunda halkı seferber edebileceği konusunda oldukça endişeli. Geçtiğimiz ay İran’da gerçekleşen genel seçimlerde katılım oranının %30’un altında olması, İran rejiminin özgüvenini kırmış ve onu iç sorunlara yönlendirmiştir.
Tüm bunları, bundan önceki benzer olayları ve İran yetkililerinin saldırı sonrası açıklamalarını dikkate aldığımızda İran yönetiminin ciddi bir karşılık vermeyeceği, kamuoyunu ikna etmek için göstermelik saldırı veya saldırılar düzenleyeceği muhtemeldir. Olası bir İran-İsrail savaşının İran için nasıl yıkıcı sonuçlar doğuracağını bilen İran rejimi, mümkün olduğu kadar doğrudan bir savaşa girmekten çekinmekte ve bugüne kadar her platformda dile getirdi “İsrail’in dünya haritasından silme” söyleminden vazgeçmek zorunda kaldığını hissetmektedir.
Kasım Süleymani’ye düzenlenen suikastın ardından “ağır intikam” söylemiyle kamuoyunu meşgul eden ve şu ana kadar bunu gerçekleştiremeyen İran yetkilileri, rejime bağlı DMO ve diğer gönüllü güçlerin baskısı altında. “Ağır intikam” büyük bir savaşla sonuçlanabileceği gibi, geri adım atmak da tedricen İran rejiminin içten çökmesine ve rejime sadık güçlerin yavaş yavaş kopmasına yol açacaktır.
İSRAİL’İN AMACI NE?
İsrail’in ara vermeden Gazze’ye saldırıları ve dünyanın baskılarına rağmen bu saldırılara devam etmesi, aslında projenin yalnız Gazze ile sınırlı olmadığının, daha büyük bir planın yürürlüğe girdiğinin göstergesidir. İsrail’in uzun vadeli hedeflerinin ne olduğu bilinmese de, yakın hedefinin İran rejiminin etkisizleştirilmesi olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür. Ayrıca Gazze meselesinde müttefiklerinin güvenini kaybetmeye başlayan İsrail, olası İran savaşında onların İsrail’e tam destek vereceği veya destek vermek zorunda kalacağı kanısında. Bu yüzden İsrail’in Suriye’de bulunan İran Konsolosluğuna saldırı düzenlemesinin en önemli nedeni, İran’ı karşılık vermeye ya da geri adım atmaya zorlamaktan ibarettir. Her iki durumda da İsrail kazançlı çıkacağı kanaatinde.
OLASI SAVAŞ DURUMUNDA İRAN’IN İZLEYECEĞİ YOL
Olası İran-İsrail savaşında her iki ülke birbiri doğrudan hedef almakla birlikte, diğer ülkelerdeki ilgili mekanları hedef alması da kaçınılmazdır. İsrail saldırısının hemen ardından İran rejimine yakın bazı kesimler, karşılık olarak İsrail’in Azerbaycan’daki menfaatlerinin hedef alınması gerektiğini ortaya atarak, “bir taşla iki kuş” vurulabileceğini iddia etmeye başladılar. Öte yandan Gazze olaylarından itibaren rejime bağlı medya organları ve sosyal medya ağları, Türkiye’yi İsrail’e destek vermekle suçlayarak kamuoyunu Türkiye aleyhine kışkırtmaya çalıştılar. Savaş durumunda İran’ın Türkiye veya Azerbaycan’a yönelik saldırı düzenlemesi bir hayal gibi görünse de, kesinlikle göz ardı edilecek bir durum değildir. İran yönetiminin içeride ve dışarıda izlediği Türk karşıtı politikalar, PKK gibi terör örgütlerine sağladığı destekler, Suriye’de ve Irak’ta Türkiye karşıtı terör örgütlerine sağladığı yardımlar, Azerbaycan’a karşı düşmanca tavırlar ve Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemek gibi onlarca örnek İran’ın komşularına karşı ne kadar zararlı ve tehlikeli olduğunu göstermek için yeterli olsa gerek.
İran-İsrail arasında şimdilik savaş ihtimali zayıf olsa da, bölgedeki gelişmeler bunun imkansız olmadığını göstermektedir. Suriye ve Irak’taki diplomatik temsilciliklerini askeri karargaha çeviren ve tüm terör eylemlerini oradan yöneten İran yönetimini zor günler bekliyor. Önümüzdeki süreçte, aynen Kasım Süleymani suikastı sonrasında olduğu gibi, bazı göstermelik saldırıların düzenleneceği öngörülmektedir. İsrail’in vereceği yanıt ise bu saldırıların boyutuna ve dünyadaki yansımalarına göre şekillenecektir.
Her durumda bölge ülkeleri, özellikle de Türkiye ve Azerbaycan, İran tarafından türetilecek her türlü fitneye karşı hazırlıklı olmalıdır.
En önemlisi ise son olaylar ve gelişmeler Güney Azerbaycan Türkleri tarafından da yakından takip edilmeli ve geleceğe yönelik planlar hazırlanmalıdır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İsrail ile İran arasındaki gerilim savaşa mı dönüşecek?
İsrail, 1 Nisan 2024'te Suriye'deki İran Konsolosluğu ve Büyükelçilik konutuna saldırı düzenledi. Saldırıda, 2'si İranlı general olmak üzere 13 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Güney Azerbaycan Türkü akademisyen Dr. Mehmet Rıza Heyet, İsrail ile İran arasında yaşanan siyasi gerilimi ve bölgedeki güncel gelişmeleri QHA'ya değerlendirdi.
İrem Kaya / QHA Ankara
İsrail, 1 Nisan 2024 tarihinde Suriye'deki İran Konsolosluğu ve Büyükelçilik Konutuna saldırı düzenledi. Saldırıda 13 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Ölenler arasında İran Devrim Muhafızları komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Reza Zahidi, Tuğgeneral Muhammed Hadi Hac Rahimi ile beş ordu mensubu daha bulunduğu duyuruldu. İran, saldırıya sert yanıt vereceğini duyururken; İsrail'in diplomatik misyonlarda alarm durumuna geçtiği kaydedildi.
Devrim Muhafızları Ordusu, İran'ın Şam'daki Konsolosluk binasına düzenlenen saldırıya ilişkin yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki Konsolosluk binasına İsrail tarafından füze saldırısı düzenlediği belirtilerek, saldırıda Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi, Tuğgeneral Muhammed Hadi Hac Rahimi ile 5 yetkilinin hayatını kaybettiği belirtildi.
İran'ın Şam Büyükelçisi Hüseyin Ekberi'nin saldırıda yaralanmadığı ancak birden fazla diplomatın yaşamını yitirdiği öğrenildi. Ekberi, Tahran'ın saldırıya "hızlı, doğrudan ve güçlü" şekilde karşılık vereceğini söyledi.
Güney Azerbaycan Türkü akademisyen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Rıza Heyet, İsrail ile İran arasında yaşanan siyasi gerilimi ve bölgedeki güncel gelişmeleri Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
İran-İsrail hattındaki kronik gerilim, geçtiğimiz hafta İsrail’in Suriye’de bulunan İran Konsolosluğuna saldırısıyla zirveye ulaştı. İran ve İsrail arasında yıllardır devam eden karşılıklı tehditler, suikastlar ve dolaylı saldırılar, bu kez İran’ın resmî temsilciliğinin hedef alınması ile yeni boyutlar kazanmaya ve bölge için yeni riskler oluşturmaya başladı. Kuşkusuz İsrail-İran arasındaki olası bir savaş, doğrudan olmasa da, birçok ülkeyi savaşa dahil edebilecek potansiyele sahip olduğundan, mevcut gerilim dünya, özellikle de bölge ülkeleri tarafından yakından takip ediliyor.
İki ülkenin askeri gücünü karşılaştırdığımızda İsrail’in daha modern ve gelişmiş silahlara ve hava kuvvetlerine sahip olduğunu, İran’ın ise füzelerine güvendiğini söylemek mümkündür. Buna ek olarak İran’ın yıllardır desteklediği Hizbullah güçleri İsrail’in başını ciddi anlamda ağrıtabilecek durumda.
Her iki ülkenin müttefikleri ve savaş durumunda destek alabileceği ülkelere bakıldığında ise bir yanda başta ABD olmak üzere İsrail’in varlığını kendi varlığının bölgedeki bir parçası olarak değerlendiren Batılı ülkeler varken, diğer yanda Ukrayna ile başı dertte olan ve ekonomik sıkıntılarla uğraşan Rusya ve ABD ile şimdilik çatışmaktan kaçınan Çin bulunmaktadır. Üstelik İran rejimi içeride de meşruiyetini tamamen kaybettiğinden savaş durumunda halkı seferber edebileceği konusunda oldukça endişeli. Geçtiğimiz ay İran’da gerçekleşen genel seçimlerde katılım oranının %30’un altında olması, İran rejiminin özgüvenini kırmış ve onu iç sorunlara yönlendirmiştir.
Tüm bunları, bundan önceki benzer olayları ve İran yetkililerinin saldırı sonrası açıklamalarını dikkate aldığımızda İran yönetiminin ciddi bir karşılık vermeyeceği, kamuoyunu ikna etmek için göstermelik saldırı veya saldırılar düzenleyeceği muhtemeldir. Olası bir İran-İsrail savaşının İran için nasıl yıkıcı sonuçlar doğuracağını bilen İran rejimi, mümkün olduğu kadar doğrudan bir savaşa girmekten çekinmekte ve bugüne kadar her platformda dile getirdi “İsrail’in dünya haritasından silme” söyleminden vazgeçmek zorunda kaldığını hissetmektedir.
Kasım Süleymani’ye düzenlenen suikastın ardından “ağır intikam” söylemiyle kamuoyunu meşgul eden ve şu ana kadar bunu gerçekleştiremeyen İran yetkilileri, rejime bağlı DMO ve diğer gönüllü güçlerin baskısı altında. “Ağır intikam” büyük bir savaşla sonuçlanabileceği gibi, geri adım atmak da tedricen İran rejiminin içten çökmesine ve rejime sadık güçlerin yavaş yavaş kopmasına yol açacaktır.
İSRAİL’İN AMACI NE?
İsrail’in ara vermeden Gazze’ye saldırıları ve dünyanın baskılarına rağmen bu saldırılara devam etmesi, aslında projenin yalnız Gazze ile sınırlı olmadığının, daha büyük bir planın yürürlüğe girdiğinin göstergesidir. İsrail’in uzun vadeli hedeflerinin ne olduğu bilinmese de, yakın hedefinin İran rejiminin etkisizleştirilmesi olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür. Ayrıca Gazze meselesinde müttefiklerinin güvenini kaybetmeye başlayan İsrail, olası İran savaşında onların İsrail’e tam destek vereceği veya destek vermek zorunda kalacağı kanısında. Bu yüzden İsrail’in Suriye’de bulunan İran Konsolosluğuna saldırı düzenlemesinin en önemli nedeni, İran’ı karşılık vermeye ya da geri adım atmaya zorlamaktan ibarettir. Her iki durumda da İsrail kazançlı çıkacağı kanaatinde.
OLASI SAVAŞ DURUMUNDA İRAN’IN İZLEYECEĞİ YOL
Olası İran-İsrail savaşında her iki ülke birbiri doğrudan hedef almakla birlikte, diğer ülkelerdeki ilgili mekanları hedef alması da kaçınılmazdır. İsrail saldırısının hemen ardından İran rejimine yakın bazı kesimler, karşılık olarak İsrail’in Azerbaycan’daki menfaatlerinin hedef alınması gerektiğini ortaya atarak, “bir taşla iki kuş” vurulabileceğini iddia etmeye başladılar. Öte yandan Gazze olaylarından itibaren rejime bağlı medya organları ve sosyal medya ağları, Türkiye’yi İsrail’e destek vermekle suçlayarak kamuoyunu Türkiye aleyhine kışkırtmaya çalıştılar. Savaş durumunda İran’ın Türkiye veya Azerbaycan’a yönelik saldırı düzenlemesi bir hayal gibi görünse de, kesinlikle göz ardı edilecek bir durum değildir. İran yönetiminin içeride ve dışarıda izlediği Türk karşıtı politikalar, PKK gibi terör örgütlerine sağladığı destekler, Suriye’de ve Irak’ta Türkiye karşıtı terör örgütlerine sağladığı yardımlar, Azerbaycan’a karşı düşmanca tavırlar ve Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemek gibi onlarca örnek İran’ın komşularına karşı ne kadar zararlı ve tehlikeli olduğunu göstermek için yeterli olsa gerek.
İran-İsrail arasında şimdilik savaş ihtimali zayıf olsa da, bölgedeki gelişmeler bunun imkansız olmadığını göstermektedir. Suriye ve Irak’taki diplomatik temsilciliklerini askeri karargaha çeviren ve tüm terör eylemlerini oradan yöneten İran yönetimini zor günler bekliyor. Önümüzdeki süreçte, aynen Kasım Süleymani suikastı sonrasında olduğu gibi, bazı göstermelik saldırıların düzenleneceği öngörülmektedir. İsrail’in vereceği yanıt ise bu saldırıların boyutuna ve dünyadaki yansımalarına göre şekillenecektir.
Her durumda bölge ülkeleri, özellikle de Türkiye ve Azerbaycan, İran tarafından türetilecek her türlü fitneye karşı hazırlıklı olmalıdır.
En önemlisi ise son olaylar ve gelişmeler Güney Azerbaycan Türkleri tarafından da yakından takip edilmeli ve geleceğe yönelik planlar hazırlanmalıdır.
Son Haberler