Türk kahvesi kültürü ve geleneğinin UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsilî Listesi’ne kaydedildiği gün olan 5 Aralık tarihi, her yıl "Dünya Türk Kahvesi Günü" olarak kabul ediliyor. Dr. Açelya Oğuz Ekici, Türk kültürünün ayrılma bir parçası olan kahve geleneğini, Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.
Haber Giriş Tarihi: 05.12.2024 23:20
Haber Güncellenme Tarihi: 06.12.2024 01:29
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Bir fincana sığan manalı lezzet Türk kahvesi, kendine özgü tadı ve kokusuyla dünyadaki diğer kahvelerden ayrılıyor. Türk kültürünün sembollerinden olan Türk kahvesi, aynı zamanda Türk kültürünün aktarımında da aktif bir rol oynuyor. Bununla birlikte 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü, bu kendine has kültürün dünya genelinde tanınmasını sağlıyor. Dr. Açelya Oğuz Ekici, fincanlarla geleceğe taşınan Türk kahvesi kültürünü Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı.
KAHVA'DAN KAHVE'YE
Araştırmacı yazar Dr. Açelya Oğuz Ekici, sözlerine “kahve” kelimesinin tarihine inerek başladı. Bu bağlamda kahve kelimesinin “kahva” kelimesinden, bu kelimenin de Arap dilinde “şaraba (içki)” kökünden geldiğini belirten Ekici, Arap topraklarına ilk olarak girdiği zaman kahveye uyuşturucu ve sarhoş edici bir anlam yüklenilmesinden dolayı içilmesinin haram olarak görüldüğünü söyledi.
Ekici, daha sonrasında ise Sufiler tarafından ibadetler arasında uykuyu geriletmek, daha dinç ibadet edebilmek amacıyla kahvenin tüketilmeye başlandığını kaydetti ve kahvenin ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetleri anlattı.
KAHVENİN MADDİ DÜNYADAN MANEVİ DÜNYAYA YOLCULUĞU
Bu rivayetlerden birine göre kahvenin kökeninin, Habeşistan adıyla bilinen Etiyopya olduğunu söyleyen Ekici, "Bir çoban keçilerini otlatıyor. Keçiler bir bitki yedikten sonra otlayıp zıplamaya başlıyorlar. Koyunlara bir enerji geliyor, asla uyumuyorlar. Çoban koyunlar ne yiyorlar ki bu kadar enerjik oluyor diye merak ediyor. Böylelikle çoban kahveyi keşfediyor" dedi.
Ekici ayrıca, kahvenin ortaya çıkışında dinî rivayetlerin de yer aldığını söyleyerek, kahvenin Habeşistanlı bir Arap olduğu söylenen Pir Şazili tarafından keşfedilmiş olabileceğini belirtti. Bir başka rivayetin ise Hz. Süleyman’a dayandığını söyleyen Dr. Açelya Oğuz Ekici bu rivayete göre; kahvenin bir hastalık sırasında Hz. Süleyman’a Hz. Cebrail tarafından getirilmiş olduğunu söyledi.
Kahvenin ortaya çıkışıyla ilgili son rivayette ise Sufi Ömer adında birinin çölde aç ve susuz kaldığı bir zamanda kahveyi bulduğunu anlatan Ekici, "Sufi Ömer kahveyi keşfettikten sonra cüzzam hastalığını tedavi ediyor. Ve böylelikle kahveye çeşitli uhrevi anlamlar yükleniyor" ifadelerini kullandı.
BİR ZAMANLAR YASAKLIYDI
Türk kahvesi Hac ibadeti yoluyla Türk topraklarına geldiğinde ise Şeyhülislam tarafından sarhoş edici etkisiyle yeniden yasaklandığını kaydeden Ekici, bu sebeple kahve taşıyan bir geminin de İstanbul Boğazı’nda batırıldığını söyledi. Ekici, "Buna rağmen halk gizli gizli kahve içiyor. Bir gün Şeyhülislam da içiyor, bakıyor ki kahve sarhoş etmiyor. Bunun üzerine fetvayı geri çekiyor" dedi.
TÜRKLERDEN AVRUPA’YA
Avrupalıların kahveyi Türklerden aldığını belirten Ekici, bu hususla ilgili rivayetleri de paylaştı. Ekici, "İtalyanlar kahveyle temas ediyor. Ancak papaz diyor ki kahve içen Müslüman olur; kahve içen Türk olur. Böylece kahve yasaklanıyor. Ancak, bunun gerçek olmadığını fark ediyorlar. O zaman kahve Avrupa'ya da yayılmaya başlıyor" sözlerini sarf etti. Aynı zamanda, İkinci Viyana Seferi'nde Osmanlı askerleri geri çekilirken arkada kahve çekirdeklerini bıraktıklarını belirten Ekici, "Diyorlar ki Türkler keçi pisliklerini burada bırakmış. Sonra bu çekirdeklerin çok lezzetli olduğu anlaşılıyor ve kahve içilmeye başlanıyor. Böylelikle Türk kahvesinin, Avrupa'daki hikayesi başlıyor" değerlendirmesini yaptı.
TÜRK SÖZLÜ KÜLTÜRÜNDE TÜRK KAHVESİ
Peki çekirdekleri Türk coğrafyasında yetişmeyen kahve neden Türk adıyla anılıyor?
Dr. Açelya Oğuz Ekici bu konuyla ilgili olarak, “Türk kahvesinin tüketim şekli, pişirilmesi, sunumu, servisi, Türk kültür yaşantısına dair kodlar barındırdığı için bu adı alır" ifadelerini kullandı. Bununla beraber Türk kahvesini diğer kahvelerden ayıran özelliklerin başında bireysel bir tüketim alışkanlığının geldiğini belirten Oğuz Ekici, "Türk kahvesi, cezvede pişirilir; tek bir fincana koyulur; bir kişiye servis edilir. O fincan ona özgüdür" dedi.
Ekici ayrıca Türk sözlü kültür ortamında kahve geleneğinin bir manalar bütünü olduğunu kaydetti ve kahve ile misafirperverlik arasındaki ilişkiyi şu şekilde anlattı:
“Kahvenin yanında suyun ve lokumun olması, Türk kültürünün misafirperverliğini gösterir. Eve gelen misafir, önce kahveyi içerse misafir açtır, o esnada hızlıca mutfakta yemek hazırlanır. Eğer suyu içerse misafir toktur, sohbet edilir. Yine burada kahvenin söylemsel olarak bir başka benzeştiği nokta çaydır. Yani şöyle ki kahve mesela kısa zaman diliminde, bir kahvenizi içmeye geldik demek, kısa süreli oturup kalkacağım demek. Ama çay uzun süreli sohbetlerin içeceğidir.”
BİR FİNCANDA KIRK YIL
Bununla beraber “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var” atasözünü anımsatan Ekici, atasözünün ilgi çekici hikâyesini anlattı:
“Kahve çekirdekleri Etiyopya'dan geliyor, Arap topraklarına yayılıyor. Ya Hac yolu üzerinden Anadolu'ya geliyor ya da gemilerle. Kahve çekirdeği ithal olduğu için pahalı bir şey. Dolayısıyla herkesin ulaşabileceği bir içecek değil. Maddi olarak kıymeti olan bir içecek. Böyle olunca da misafire kahveyi ikram etmek maddi açıdan herkes için kolay değil. Ayrıca kahve işlenmesi ve pişirilmesi zor bir içecek. Kahve çekirdekleri geldiğinde öncelikle, orada kahve tavasında köz ateşinde yavaş yavaş silkeleyerek kavrulması gerekiyor. Fakat onun çok ince bir noktası var. Onu birazcık geçince kahve çekirdeği yanıyor. Daha sonra kahve değirmeninde çekilen kahve, o şekilde tüketime hazır hâle getiriliyor. Yine cezvelerde pişiriliyor; köpüklü olması da çok önemli. Dolayısıyla bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması hem kahvenin maddi olarak kıymetli olması hem de misafirperverliğin göstergesidir.”
BİR FİNCANIN ARDINDA SAYISIZ MESAJ VAR
Türk kahvesinin aynı zamanda insanların kendilerini ifade etmek için kullandıkları bir kanal olduğunu belirten Ekici, kız isteme törenlerindeki kahve ikram etme geleneğine değindi. Ekici şu an bilinenin aksine eğer kızın gönlü yoksa gelen herkese tuzlu kahve ikram ettiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kız, annesine çıkıp 'ben bu adamla evlenmiyorum' ya da misafire, 'kalkın gidin ben sizin oğlunuzu istemiyorum' demiyor. Bu bakımdan; nezaketli bir şekilde ve aile büyüklerinin sözünün üstüne söz söylemeyerek duygularını ifade etme şeklidir, tuzlu kahve. Eğer kız tuzlu kahveyi sadece istemeye gelen çocuğa veriyorsa, bu benim gönlüm sende var; senin de bende varsa kanıtla deme yöntemidir. Bu yüzden bizim geleneksel yaşantımızda bir tepsiye bütün fincanlar koyulur ve ikram edilir. İkram ederken, gelin hanım hafif bileğini burkar ki oradaki kahveyi kimse almasın; o kahveyi damat alsın.”
GELECEĞİN İNŞASI TÜRK KÜLTÜRÜNDE
Türk kahvesinin Türk kültüründe yaşatılmaya devam edebilmesi için bu geleneğin gelecek nesillere aktarılması gerektiğini vurgulayan Ekici şunları ifade etti:
"Çocuklar büyüğe saygıyı, misafirin kıymetini öğrenmeli. Misafir eve kendi rızkıyla gelir ve rızkını o eve bırakır, eve o şekilde gider. Bunların öğretilmesi gerekiyor. Bu maddi unsurların altında yatan kültürel kodlar aktarılırsa hem yeni yetişen nesil için geleneksel adabı, töreyi, görgüyü öğrenmiş olur. Hem de sosyalleşmeyi ve misafir ağırlamayı öğrenir."
Dr. Açelya Oğuz Ekici'nin Türk kahvesi geleneğini anlattığı eseri "Türk Kahve Geleneği Sunumu ve Kuşaktan Kuşağa Aktarımı" Nobel Bilimsel Yayınlarından piyasaya sürüldü.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bir fincana sığan manalı lezzet Türk kahvesi
Türk kahvesi kültürü ve geleneğinin UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsilî Listesi’ne kaydedildiği gün olan 5 Aralık tarihi, her yıl "Dünya Türk Kahvesi Günü" olarak kabul ediliyor. Dr. Açelya Oğuz Ekici, Türk kültürünün ayrılma bir parçası olan kahve geleneğini, Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.
Bir fincana sığan manalı lezzet Türk kahvesi, kendine özgü tadı ve kokusuyla dünyadaki diğer kahvelerden ayrılıyor. Türk kültürünün sembollerinden olan Türk kahvesi, aynı zamanda Türk kültürünün aktarımında da aktif bir rol oynuyor. Bununla birlikte 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü, bu kendine has kültürün dünya genelinde tanınmasını sağlıyor. Dr. Açelya Oğuz Ekici, fincanlarla geleceğe taşınan Türk kahvesi kültürünü Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı.
KAHVA'DAN KAHVE'YE
Araştırmacı yazar Dr. Açelya Oğuz Ekici, sözlerine “kahve” kelimesinin tarihine inerek başladı. Bu bağlamda kahve kelimesinin “kahva” kelimesinden, bu kelimenin de Arap dilinde “şaraba (içki)” kökünden geldiğini belirten Ekici, Arap topraklarına ilk olarak girdiği zaman kahveye uyuşturucu ve sarhoş edici bir anlam yüklenilmesinden dolayı içilmesinin haram olarak görüldüğünü söyledi.
Ekici, daha sonrasında ise Sufiler tarafından ibadetler arasında uykuyu geriletmek, daha dinç ibadet edebilmek amacıyla kahvenin tüketilmeye başlandığını kaydetti ve kahvenin ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetleri anlattı.
KAHVENİN MADDİ DÜNYADAN MANEVİ DÜNYAYA YOLCULUĞU
Bu rivayetlerden birine göre kahvenin kökeninin, Habeşistan adıyla bilinen Etiyopya olduğunu söyleyen Ekici, "Bir çoban keçilerini otlatıyor. Keçiler bir bitki yedikten sonra otlayıp zıplamaya başlıyorlar. Koyunlara bir enerji geliyor, asla uyumuyorlar. Çoban koyunlar ne yiyorlar ki bu kadar enerjik oluyor diye merak ediyor. Böylelikle çoban kahveyi keşfediyor" dedi.
Ekici ayrıca, kahvenin ortaya çıkışında dinî rivayetlerin de yer aldığını söyleyerek, kahvenin Habeşistanlı bir Arap olduğu söylenen Pir Şazili tarafından keşfedilmiş olabileceğini belirtti. Bir başka rivayetin ise Hz. Süleyman’a dayandığını söyleyen Dr. Açelya Oğuz Ekici bu rivayete göre; kahvenin bir hastalık sırasında Hz. Süleyman’a Hz. Cebrail tarafından getirilmiş olduğunu söyledi.
Kahvenin ortaya çıkışıyla ilgili son rivayette ise Sufi Ömer adında birinin çölde aç ve susuz kaldığı bir zamanda kahveyi bulduğunu anlatan Ekici, "Sufi Ömer kahveyi keşfettikten sonra cüzzam hastalığını tedavi ediyor. Ve böylelikle kahveye çeşitli uhrevi anlamlar yükleniyor" ifadelerini kullandı.
BİR ZAMANLAR YASAKLIYDI
Türk kahvesi Hac ibadeti yoluyla Türk topraklarına geldiğinde ise Şeyhülislam tarafından sarhoş edici etkisiyle yeniden yasaklandığını kaydeden Ekici, bu sebeple kahve taşıyan bir geminin de İstanbul Boğazı’nda batırıldığını söyledi. Ekici, "Buna rağmen halk gizli gizli kahve içiyor. Bir gün Şeyhülislam da içiyor, bakıyor ki kahve sarhoş etmiyor. Bunun üzerine fetvayı geri çekiyor" dedi.
TÜRKLERDEN AVRUPA’YA
Avrupalıların kahveyi Türklerden aldığını belirten Ekici, bu hususla ilgili rivayetleri de paylaştı. Ekici, "İtalyanlar kahveyle temas ediyor. Ancak papaz diyor ki kahve içen Müslüman olur; kahve içen Türk olur. Böylece kahve yasaklanıyor. Ancak, bunun gerçek olmadığını fark ediyorlar. O zaman kahve Avrupa'ya da yayılmaya başlıyor" sözlerini sarf etti. Aynı zamanda, İkinci Viyana Seferi'nde Osmanlı askerleri geri çekilirken arkada kahve çekirdeklerini bıraktıklarını belirten Ekici, "Diyorlar ki Türkler keçi pisliklerini burada bırakmış. Sonra bu çekirdeklerin çok lezzetli olduğu anlaşılıyor ve kahve içilmeye başlanıyor. Böylelikle Türk kahvesinin, Avrupa'daki hikayesi başlıyor" değerlendirmesini yaptı.
TÜRK SÖZLÜ KÜLTÜRÜNDE TÜRK KAHVESİ
Peki çekirdekleri Türk coğrafyasında yetişmeyen kahve neden Türk adıyla anılıyor?
Dr. Açelya Oğuz Ekici bu konuyla ilgili olarak, “Türk kahvesinin tüketim şekli, pişirilmesi, sunumu, servisi, Türk kültür yaşantısına dair kodlar barındırdığı için bu adı alır" ifadelerini kullandı. Bununla beraber Türk kahvesini diğer kahvelerden ayıran özelliklerin başında bireysel bir tüketim alışkanlığının geldiğini belirten Oğuz Ekici, "Türk kahvesi, cezvede pişirilir; tek bir fincana koyulur; bir kişiye servis edilir. O fincan ona özgüdür" dedi.
Ekici ayrıca Türk sözlü kültür ortamında kahve geleneğinin bir manalar bütünü olduğunu kaydetti ve kahve ile misafirperverlik arasındaki ilişkiyi şu şekilde anlattı:
“Kahvenin yanında suyun ve lokumun olması, Türk kültürünün misafirperverliğini gösterir. Eve gelen misafir, önce kahveyi içerse misafir açtır, o esnada hızlıca mutfakta yemek hazırlanır. Eğer suyu içerse misafir toktur, sohbet edilir. Yine burada kahvenin söylemsel olarak bir başka benzeştiği nokta çaydır. Yani şöyle ki kahve mesela kısa zaman diliminde, bir kahvenizi içmeye geldik demek, kısa süreli oturup kalkacağım demek. Ama çay uzun süreli sohbetlerin içeceğidir.”
BİR FİNCANDA KIRK YIL
Bununla beraber “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var” atasözünü anımsatan Ekici, atasözünün ilgi çekici hikâyesini anlattı:
“Kahve çekirdekleri Etiyopya'dan geliyor, Arap topraklarına yayılıyor. Ya Hac yolu üzerinden Anadolu'ya geliyor ya da gemilerle. Kahve çekirdeği ithal olduğu için pahalı bir şey. Dolayısıyla herkesin ulaşabileceği bir içecek değil. Maddi olarak kıymeti olan bir içecek. Böyle olunca da misafire kahveyi ikram etmek maddi açıdan herkes için kolay değil. Ayrıca kahve işlenmesi ve pişirilmesi zor bir içecek. Kahve çekirdekleri geldiğinde öncelikle, orada kahve tavasında köz ateşinde yavaş yavaş silkeleyerek kavrulması gerekiyor. Fakat onun çok ince bir noktası var. Onu birazcık geçince kahve çekirdeği yanıyor. Daha sonra kahve değirmeninde çekilen kahve, o şekilde tüketime hazır hâle getiriliyor. Yine cezvelerde pişiriliyor; köpüklü olması da çok önemli. Dolayısıyla bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması hem kahvenin maddi olarak kıymetli olması hem de misafirperverliğin göstergesidir.”
BİR FİNCANIN ARDINDA SAYISIZ MESAJ VAR
Türk kahvesinin aynı zamanda insanların kendilerini ifade etmek için kullandıkları bir kanal olduğunu belirten Ekici, kız isteme törenlerindeki kahve ikram etme geleneğine değindi. Ekici şu an bilinenin aksine eğer kızın gönlü yoksa gelen herkese tuzlu kahve ikram ettiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kız, annesine çıkıp 'ben bu adamla evlenmiyorum' ya da misafire, 'kalkın gidin ben sizin oğlunuzu istemiyorum' demiyor. Bu bakımdan; nezaketli bir şekilde ve aile büyüklerinin sözünün üstüne söz söylemeyerek duygularını ifade etme şeklidir, tuzlu kahve. Eğer kız tuzlu kahveyi sadece istemeye gelen çocuğa veriyorsa, bu benim gönlüm sende var; senin de bende varsa kanıtla deme yöntemidir. Bu yüzden bizim geleneksel yaşantımızda bir tepsiye bütün fincanlar koyulur ve ikram edilir. İkram ederken, gelin hanım hafif bileğini burkar ki oradaki kahveyi kimse almasın; o kahveyi damat alsın.”
GELECEĞİN İNŞASI TÜRK KÜLTÜRÜNDE
Türk kahvesinin Türk kültüründe yaşatılmaya devam edebilmesi için bu geleneğin gelecek nesillere aktarılması gerektiğini vurgulayan Ekici şunları ifade etti:
"Çocuklar büyüğe saygıyı, misafirin kıymetini öğrenmeli. Misafir eve kendi rızkıyla gelir ve rızkını o eve bırakır, eve o şekilde gider. Bunların öğretilmesi gerekiyor. Bu maddi unsurların altında yatan kültürel kodlar aktarılırsa hem yeni yetişen nesil için geleneksel adabı, töreyi, görgüyü öğrenmiş olur. Hem de sosyalleşmeyi ve misafir ağırlamayı öğrenir."
Dr. Açelya Oğuz Ekici'nin Türk kahvesi geleneğini anlattığı eseri "Türk Kahve Geleneği Sunumu ve Kuşaktan Kuşağa Aktarımı" Nobel Bilimsel Yayınlarından piyasaya sürüldü.
Son Haberler