SON DAKİKA
Hava Durumu

#Yapay Zeka

QHA - Kırım Haber Ajansı - Yapay Zeka haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yapay Zeka haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırgızistan'da Türk Devletleri Teşkilatı Yapay Zeka Forumu gerçekleştirildi Haber

Kırgızistan'da Türk Devletleri Teşkilatı Yapay Zeka Forumu gerçekleştirildi

Türk Devletleri Yapay Zeka (AI) Forumu, 9-10 Ekim 2024 tarihlerinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te gerçekleştirildi. Foruma, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üye devletlerinden ve tüm dünyadan 200'den fazla yetkili, önde gelen uzman ve siyasetçilerin katılım sağladı. Forumda “Dijital Dönüşümde Yapay Zekanın Rolü”, “Yapay Zeka Yönetmeliği ve Kamu Hizmetlerinin Sunumu”, “Yapay Zeka ile Kalkınmayı Dönüştürmek”, “Yapay Zeka Alanında İnovasyon ve Yatırım” ve “Altyapı ve Yapay Zeka” başlıklı paneller gerçekleştirildi. Forumda konuşma yapan TDT Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev, uluslararası iş birliğinin ve TDT'nin yapay zeka alanındaki rolünün önemini vurgulayarak TDT bünyesinde e-ticaret, teknoparklar, dijital altyapı geliştirme ve siber güvenlik gibi çeşitli alanlarda yürütülen ortak projelere değindi.  Genel Sekreter Ömüraliyev ayrıca bir Türk yapay zeka ağı oluşturulması, yapay zeka eğitim ve becerilerinin geliştirilmesine yönelik yatırımların yanı sıra TDT çerçevesinde ortak araştırma ve inovasyon projeleri için platformlar oluşturulması yönündeki fikirlerini aktardı. Foruma katılım sağlayan temsilciler, açıklamalarda bulundu.  Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Ahmet Halit Hatip, yapay zeka gibi konularda bölgesel ve uluslararası desteğin önemini belirtti. Azerbaycan Dijital Kalkınma ve Ulaştırma Bakan Danışmanı Farid Osmanov, yapay zekada altyapı sorununun tüm ülkeleri ilgilendirdiğini vurguladı.  Kazakistan Hükümeti Dijital Destek Merkezi Genel Müdürü Rüstem Bigari, yapay zekaya yönelik programlama dillerinin gelecek nesillere de aktarılabilmesi gerektiğini belirtti. Özbekistan Bilişim Teknolojileri ve İletişimin Geliştirilmesinden Sorumlu Bakan Danışmanı Mahsum Mahmudov, Özbekistan'da yapay zeka enstitüsünün kurulduğunu ifade etti. Kırgızistan Dijital Kalkınma Bakanı Nuriya Kutnayeva da Kırgızistan'da vatandaşlarla etkileşim kurabilen sohbet robotlarının (chatbot) hayata geçirildiğini açıkladı. Tüm temsilciler, deneyim ve bilgi paylaşımının yapılmasına dikkat çekti. 

Diplomatik bağlamda ilk teknolojik adım Ukrayna'dan! Haber

Diplomatik bağlamda ilk teknolojik adım Ukrayna'dan!

Vladimir Putin emrindeki işgalci Rus ordusunun 24 Şubat 2022'de başlattığı topyekûn saldırılara karşı direniş gösteren Ukrayna, olumsuz koşullara rağmen dünyada bir ilke imza attı. Ukrayna Dışişleri Bakanlığının açıklamaları artık yapay zeka destekli dijital bir sözcü tarafından servis edilecek.  DİJİTAL SÖZCÜ BAKANLIĞIN AÇIKLAMALARINI SESLENDİRECEK Ukrayna Dışişleri, 1 Mayıs 2024 tarihinde "Viktoriya Şi" ismi verilen dijital sözcü aracılığıyla bakanlık adına verilecek olan bilgilerin söz konusu teknoloji üzerinden sağlanacağını duyurdu. Bakanlık, dijital sözcü Şi'nin herhangi bir açıklama üretmeyeceğini, yalnızca bakanlığın açıklamalarını seslendireceğinin altını çizdi. Ayrıca açıklamaların değiştirilememesi için servis edilen video, bakanlığın resmi sayfasında kare kod uygulaması ile yayına verilecek.  Böylelikle Ukrayna, diplomasi bağlamında ileri derecede teknolojik adımı atan ilk ülke olarak adını yazdırdı.  "UKRAYNA IRKÇI DEĞİL!" Sanal sözcü, annesi Ukraynalı babası ise Afrikalı, Rus işgali altındaki Donetsk doğumlu olan Rozali Nombre isimli sanatçıdan esinlenilerek yaratıldı. Söz konusu kararı Ukrayna halkı gururla karşılarken, “Ruslar bizim faşist ya da ırkçı olmadığımızı görsün” ifadeleri yankı buldu.  İlk tebrik video mesajında sözcü Şi, "Adım ana hedefimizi ve Ukrayna'nın zaferini, soyadım beni yaratan yapay zekayı simgeliyor. Görevim, Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Departmanının operasyonel ve doğrulanmış bilgilerini kamuoyuna iletmek olacak" ifadesini kullandı. 

Yapay zeka uluslararası sistemin yeni aktörü mü? Haber

Yapay zeka uluslararası sistemin yeni aktörü mü?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mesut Aslan, uluslararası ilişkilerde yapay zekanın kullanımını, yapay zekanın yaygın hale gelmesiyle ortaya çıkabilecek sorunları ve Çin’in yapay zeka teknolojisine ilişkin "tehlikeli" uygulamalarını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. “İLK KEZ ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE İNSAN DIŞI BİR AKTÖRLE KARŞILAŞTIK” Günümüzde artık yapay zekanın uluslararası ilişkilerde de kritik bir rol üstlendiğini görüyoruz. Yapay zekanın bu bağlamdaki rolünü nasıl değerlendirirsiniz? Özellikle yapay zeka devletlerin ve uluslararası örgütlerin karar alma süreçlerini nasıl şekillendiriyor? Mesut Aslan: Yapay zeka algoritmaları uluslararası ilişkiler ve dış politikada yoğunluk olarak kullanılmakta. Günümüzde, özellikle Çin'in dışişleri alanında yaptığı analizlerde yapay zekadan faydalandığını biliyoruz. Bunların yanı sıra hızlı bir biçimde yalnız Çin’in değil hem uluslararası örgütlerin hem de diğer devletlerin farklı seviyelerde,  günümüzde özellikle bu yapay zeka algoritmalarının uzman sistemler olmaları sebebiyle spesifik analistler yerine artık bu algoritmalar tarafından yapılan analizlerin doğrudan insan aktörüne aktarıldığını görüyoruz. Uluslararası ilişkiler ve diplomasi tarihinde bugüne kadar bütün teoriler ve tartışmalarda yer alan uluslararası ilişkilerin aktörü kimdi? Yani birey, devlet düzeyinde yapılan analizler veyahut toplumsal bakımdan yapılan analizlerin yanı sıra ilk kez uluslararası ilişkiler ve dış politikada artık bizim insan dışı, insan zekasının aşina olmadığı bir aktörle karşılaştığımız anlamına geliyor. Fakat bu analizleri algoritmaların yapması ise hem uluslararası hukuk bakımından sorumlulukların tespiti hem de insani olmayan bir aktörün eylemlerine ve kararlarına, yahut analizlerine ne şekilde ulaştığını görmemizi engelleyen bir “kara kutu” olmaları sebebiyle, birtakım avantajlar ve beraberinde de köklü önemli dezavantajları beraberinde getirmektedir. Yani bizim bugün uluslararası ilişkilerin geleceğine dair elbette ki her türlü teknolojik araçta olduğu gibi yapay zeka algoritmalarının kullanılmasına karşı ortaya koymamız gereken tavır ve tutumun temelinde yatan konuyu, "Bu gibi teknolojilerin, algoritmaların diplomasi, dış politika ve analizlerde kullanımının fayda ve zararlarının göz önüne alınarak sorumluluk bilinci çerçevesinde kullanılmasını sağlamaktır" şeklinde özetleyebilirim. “EN TEMEL BİRİNCİ ETİK SORUN: YAPAY ZEKALARIN BUGÜNÜN BİLGİSİNİ TARİHE KAZIYACAK OLMALARI” Yapay zeka uluslararası sistemde hangi sorunlara yol açabilir? Elon Musk’ın "nükleer silahlardan daha tehlikeli" diye nitelendirdiği yapay zeka, nükleer yarışın yerini mi alıyor? Mesut Aslan: Günümüzde bu konuda bir tür silahlanma yarışına benzer, doğrudan akademik bağlamda ve ispatlı bir biçimde silahlanma yarışı diyemesek de buna benzer bir yarış olduğunu söylemek mümkündür. Hem Çin'in yapay zeka alanında yayınladığı raporlar hem Avrupa Birliği'nin hem Amerika Birleşik Devletleri'nin, hatta Türkiye'nin ve muhtelif diğer devletlerin hemen hemen her birisinin belli bir yapay zeka plan ve programı açıkladığını görüyoruz. Bunların yanı sıra bu algoritmaların gerçekleştirilmesi ve ortaya konması için kullanılan süper bilgisayarlar konusunda da yine devletler arasında askeri silahlanma yarışlarına benzer bir mühimmat bağlamında da önemli bir yarış ve rekabet olduğunu gözlemlemek mümkün. Örneğin; Amerika ve Çin arasındaki ticaret savaşının bir boyutu gibi görünse de Biden’ın göreve geldiği ilk dönemlerde "NVIDIA" dediğimiz işlemci üreten şirketin, yapay zekaların geliştirilmesinde kullanılan spesifik bir işlemcinin, Çin'e satışını yasaklamış olması bunun temel bir göstergesi olarak kabul edilebilir. NVIDIA şirketinin doğrudan Çin’e bütün ihracatını değil de spesifik olarak yapay zekaların geliştirilmesinde kullanılan bir cihazın satışını engellemiş olması üzerine Çin’in kendi imkanlarıyla aynı cihazı üretmeye karar verdiğinde de görebiliriz. Hollanda'da bu makinenin geliştirilmesini sağlayacak bir nevi altyapısını sunan firmaya da Amerikalı yetkililerin aynı süreci ve sistemi Çin'in kendi kendine üretmesini engellemek için bunu da satmanızı istemiyoruz şeklinde bir tür siyasal baskılar yapıyor oluşu, geleneksel veyahut nükleer silahlanmada gördüğümüz baskıların veya kontrol mekanizmasını kullanıldığını gösterebilir. “ARTIK YENİ BİLGİNİN BÜYÜK BİR KISMINI BU ALGORİTMALAR ÜRETECEK” "Etik olarak burada problem ne olabilir?" dediğimizde ise yapay zekaların yine bu bilgi ve bilinç kısmına geliyor konu. Ne şekilde geliştirdiğini bilmemiz lazım. Algoritmalar sihirli şeyler değiller. Bunlar aslında günümüzde toplanan büyük verinin yani internet ve dijitalleşmeyle ortaya çıkan bu yeni çağın getirdiği bilgi birikiminin analizi ile ortaya konan algoritmalar. Bu noktada en önemli ya da en temel birinci etik sorun doğal olarak bugünün bilgisini tarihe kazıyacak olmaları olabilir. Yani örneğin; ChatGPT’ye bir konu sorduğumuzda buna bir yanıt veriyor. Bu yanıtı bugüne kadar dijital dünyada var olan bilgilerin tamamının analizi üzerinden yapıyor. Biz gelecekte bilginin üretiminde de yapay zekayı kullanmaya başladığımızda artık yeni bilginin büyük bir kısmını bu algoritmalar üretecek. Böylelikle insan girdisi azaldıkça belki son 200 yıllık tarihimizin üretmiş olduğu veriler, sürekli olarak gelecekte yapay zekaların temelini oluşturmuş olacak. Bu da şu gibi örnekleri doğuruyor: Bugün diyelim ki; bir önyargı var. Örneğin bunun güzel bir örneği Amerika'da yaşanmış. Hukuk karar alma mekanizmaları bakımından, yerel hukukta da olsa mahkemelerde dava dosyalarını, "acaba hakim yerine daha objektif olması bakımından hem de algoritmalara karar verdirebilir miyiz? Peki bunu nasıl yapabiliriz?" demişler ve bugüne kadar Amerika'daki bütün mahkeme zabıtlarını, kayıtları ve verilen hükümleri öncelikle bir algoritmaya okutup analiz ettirmişler. Ardından bizim bir hakim yapay zekamız olacak ve bu daha sonra objektif olacak. Neden? Çünkü insani handikaplardan bağımsız bir sistem. Bu algoritma geliştiriliyor ve daha sonra test etmeye karar veriyorlar. Test aşamasında şunu fark ediyorlar ki bu algoritma siyahi taraflara daha fazla ceza veriyor. Tabii bunun nedenine baktığımızda Amerika'nın bütün hukuk tarihi sisteme yükleniyor. Amerika'da tarihi anlamda bu konuda bir ırkçılık eğilimi olduğu gerçeğini de göz önüne aldığımızda mahkemelerde, bir beyazla aynı suçtan yargılanan bir siyahi insanın daha fazla ceza alması sonucunda görüyoruz ki bu algoritmada aynı önyargıyı öğrenmiş oluyor. Biz her ne kadar bunu objektif bir bilgisayar programı olarak kabul etsek de elimizde çağımızın önyargılarının beynine kazındığı bir algoritma ortaya çıkmış olabilir. ???? Yapay zeka, uluslararası sistemin yeni aktörü mü? ????️ Dr. Öğretim Üyesi Mesut Aslan, uluslararası ilişkilerde yapay zekanın kullanımını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. ???? https://t.co/PU7jNwfggR ▶️ Röportajın tamamı için: https://t.co/f9xf9X07en pic.twitter.com/aF91sj2L8V — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) January 16, 2024 Uluslararası ilişkiler bağlamında baktığımızda karar alma mekanizmalarını değiştirdiğimiz algoritmaların bu gibi önyargılarının olup olmadığını, yani geliştirilmesinde kullanılan verinin gerçek anlamda objektif, her türlü ayrımcılıktan soyutlanmış ve temizlenmiş olduğundan emin olmamız gerekir. Benzeri bir biçimde yine denemek isterseniz ChatGPT benzeri günümüzde kullanılan pek çok yapay zeka algoritmasına spesifik olarak örneğin bana bir CEO, bir şirket yöneticisinin resmini çiz dediğinizde beyaz bir erkek çizmektedir. Çünkü çağımızda Google'a da aynı şekilde CEO'nun fotoğrafını aramaya kalktığınızda beyaz bir erkekle karşılaşırsınız. “YAPAY ZEKA GÜVENLİK SORUNLARINI DA BERABERİNDE GETİRECEK” Şimdi bu noktada bir beyaz mühendis, bir beyaz şirket sahibi, bir de siyahi şirket sahibi bir de Asyalı şirket sahibi mi çiz demeliyiz? Yoksa erkek veya kadın bağlamında da yine hepsini kadın çiz dersek bu anlamsız bir ayrımcılık ama makineyi bugünün çağın algoritmalarıyla, yani çağın gerçekten toplumsal kodlarıyla başbaşa bıraktığımızda da beyaz bir erkek çizmekte. Peki biz buna siyahi  kadın çizdirecek miyiz? Kaç adet siyahi kadın çizdireceğiz? Yani bir insan bana bir şirketin yöneticisi çiz dediğin de bu algoritma aslında ne çizmeli sorusuna karar verecek bir merci var mıdır? Yok ise bugünün toplumsal kodlarıyla çizmesine devam etmek doğru mudur? Aslında bu derin bir temel felsefi sorun ve beraberinde de pek çok etik ve hatta belli bir noktaya kadar güvenlik sorunlarında beraberinde getirecektir. Aslında en büyük tehdit bir noktada bu denebilir. “UYGURLARIN YAŞADIĞI BÖLGEDE ÇEŞİTLİ DENETİM MEKANİZMALARINI BİRBİRİNE BAĞLAYAN YAPAY ZEKA ALGORİTMALARI VAR” BBC, 2021 yılındaki haberinde Çin'in Uygur Türkleri üzerinde yapay zeka ile duygu tanıma teknolojisini kullandığını ortaya çıkarmıştı. Bu örnekten yola çıkarsak Çin’in Uygur Türkleri üzerindeki yapay zeka çalışmaları ve kısıtlamaları nelerdir? Mesut Aslan: Çin toplumsal gözetim bakımından dünyanın teknoloji devidir. Yani Çin'in gözetim araçlarının teknolojik bağlamında özellikle rakibi hemen hemen bulunmamaktadır. Aslında teknoloji alanında her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'yı genel olarak çağımızda öncü kabul etsek de söz konusu siyasal gözetime, gözetim teknolojilerine geldiğinde gerçekten dünyanın bütün piyasalarında Çin hükumetin ihracatını görmek mümkündür. Tabii ki diğerlerinden fersah fersah ilerde diyemezsek de Çin bu teknolojide çok başarılı ve piyasada baskın bir biçimde dışarı ya da ve içeriyede satış yapmayı başarmakta olan bir devlettir. Bu noktada Çin'in günümüzde kendi içinde uyguladığı siyasal gözetim mekanizmalarını öncelikle yapay zeka algoritmasına entegre etmesinin altında yatan sebep aslında Çin'in nüfusundan kaynaklanmaktadır. Yani geçmişte Çin hem Uygur Türkleri için olsun hem de geneli itibariyle Çin Komünist Partisinin otoriter rejimini güvence altına almak için çağımızda pek çok otoriter rejimlerde olduğu gibi muhtelif güvenlik kameraları ve denetim mekanizmaları uygulamaktaydı. Ancak milyarlarca insanın yaşadığı bir toplumda kamusal alanların kameralarla izlenmesi, denetim bağlamından çok büyük bir kitlenin kontrol ve denetimini sağlamak gerektirdiğinden pek elverişli değildi. Yapay zeka algoritmalarının büyük veriyi analiz etme, kabiliyet kapasitesi sunuyor oluşu ise Çin hükumeti için hem Uygur Türkleri bakımından hem de dediğim gibi Çin'in diğer otoritenin uygulamaları bakımından bir avantaj getirdi. Neden? Çünkü bu algoritmaları geliştirilmesi için devasa bir veri deposuna ihtiyacınız var. Çin zaten uzun yıllardır bu alanda çalıştığı ve gözetim yaptığı için bu veriye sahip. Örneğin pek çok vatandaşın yüzü gibi... Çin’de ve Avrupa'da var olan ve bizim ülkemizde de bir miktar uygulamaya konmuş olan "Kişisel Verileri Koruma Kanunu" gibi düzenlemeler, ortada bulunmayınca bu veriyi kullanmak da çok kolay bir hale geliyor. Bu iki donenin nihayetinde teknolojiniz var, büyük bir bilgiye sahipsiniz ve otoriter bir rejim olduğu için hukuki düzenlemeleriniz yok. Yahut bu bağlamda düzenlemeler rahatlıkla geçirebiliyorsunuz. Bu üçünü birleştirdiğiniz ortaya çıkan şey, yalnızca yüz tanıma sistemleri değil. Çin hükumetinin özellikle Uygur bölgesini tehdit olarak kabul etmesi sebebiyle o bölgedeki yaşayan toplumu ve toplumsal hareketlenmeleri, doğrudan "terör, rejim güvenliği ve devlet güvenliği" kategorisinden ele almaları sebebiyle bu bölgede çeşitli denetim mekanizmalarını birbirine bağlayan yapay zeka algoritmaları kullandığını görüyoruz. Yani bir vatandaşın yürüyüşünden kimliğini tespit etmekten tutun da cep telefonunun siz gezerken şebekeden konumunuzu tespit etmesi, ardından kamera üzerinden bunun teyit edilmesi işlemini bir insana yaptıracak olsanız muazzam bir emek ve zaman harcanması gerekir. Bu algoritmalar sayesinde mekanizmaların birbirine bağlanması bir kısım geleneksel dijital gözetim araçları ve yapay zeka birleştirilerek çok daha devasa ve sınırları artık iç içe geçmiş bulanık, güçlü ve kapsayıcı bir gözetim aracı ortaya koymuş oluyorsunuz. Bu noktada; yalnızca yüz tanıma sistemleri değil aslında burada ele alınması gereken esas konu; Çin'in muhtelif araçları birbirine bağlayarak ortaya çıkarmış olduğu, parçalarının ayrı ayrı her birinden bağımsız, bütünsel ve daha farklı niteliklere sahip bir gözetim mekanizması ile gerçekten toplumsal anlamda bu konuda da dünyada öncü devletlerden biri olması. "ÇİN, BASKI VE GÖZETİM MEKANİZMALARINDA AÇIK ARA ÖNDE" Lakin Çin'in hem otoriterliği hem Uygur Türkleri konusunda uluslararası basından ve örgütlerden de gelen birtakım tepkiler olmakla beraber bu noktada Amerika Birleşik Devletleri'nin alnının o kadar açık olmadığını söylemek mümkündür. Yani her ne kadar Çin bunları bir devlet politikası olarak açık bir biçimde uyguluyorsa da geçmişte hem Edward Snowden’ın hem Julian Assange’ın sızdırdığı bilgiler bize göstermektedir ki Amerika hükumeti de kendi topraklarında ve yine sınır dışı operasyon diyebileceğimiz istihbarat bağlamında aslında bu gibi aktivitelerde bulunmakta. Ancak, bunları çok daha başarılı bir biçimde gizli yürütmek zorunda olduğu ve daha görece demokratik bir toplumdan bahsettiğimiz için çok fazla ön plana çıkmamaktadır. Evet, asla Çin'deki seviyeyle alakası yok. Elbette ki devlet baskı ve gözetim mekanizmalara bağlamında Çin radikal bir biçimde açık ara önde ama Amerika'da da örneğin kişisel verilerin koruma kanununa dair herhangi bir kanun olmayışı bu noktada bir göstergeyi kabul edilebilir. Aslında Amerika Birleşik Devletleri az önce bahsettiğimiz bu silahlanma yarışı perspektifinden de ele aldığımızda Çin'den geri kalmamak adına bu alanda hem teknoloji geliştirmeye devam etmekte hem de büyük verinin belki Çin'in siyasal kullanımının aksine ticari anlamda kullanımının önünü açmakta ve teşvik etmektedir. Buradaki temel ayrım hukuku bir gözetim, vatandaşların haklarının korunmasından ziyade Amerika Birleşik Devletleri'nde bu alandaki etkinliklerinin ticari çıkarlar uğruna yapılırken, Çin'de bu alandaki etkinliklerin rejim güvenliği ve siyasal baskı bağlamından yapılıyor oluşu denebilir. Yani birincisi gözetimin kapsamı ve boyutu açısından elbette bir fark var. İkincisi gözetimin amacı bakımından bir fark var. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'ni komple ele aldığımızda, doğrudan bu konuda onların da bir hak savunucusu noktasında olmadığını gözlemlediğimiz gibi Çin hükümeti de söylemlerinde bunu kullanmaktadır. Yani Çin, Uygur Türklerine yahut genel itibariyle yapmış olduğu gözetim ve kontrol mekanizmalarını savunurken Snowda ve Assange’ın açıkladığı belge döküman ve olgulara sıklıkla gönderme yapmakta ve bahis mevzu terör olunca ve devlet güvenliği olunca siz de bunu yapıyorsunuz demektedir. O nedenle birbirlerinden çok radikal bir biçimde prensip olarak ayrıldıklarını söylemek de esasen mümkün değildir. Ancak pratiğe geldiğimizde elbette Çin hükumetin uygulamaları radikal bir biçimde ilk sırada ve eşsiz bir gözetim ve güven denetim mekanizması haline geldiğini söyleyebiliriz. “YAPAY ZEKANIN BİR AKTÖR OLARAK YERI ALDIĞINI ZATEN ŞU ANDA DA SÖYLEMEK MÜMKÜN” Yapay zekaya sorduk: “Uluslararası sistemin yeni bir aktörü olarak görüyor musun kendini?” Mesut Aslan: Ben yapay zekaya soruyu sormadan önce bu soruya vereceği yanıtı öngörmeye çalışayım. Günümüzde hem ChatGPT hem Bard özel şirketler tarafından sunulan hizmetler oldukları için birer algoritma olarak politik doğruculuk dediğimiz belli bir takım elle konulmuş kısıtlara sahip. Yani bu algoritmalar tamamen özgür, tamamen öğrendikleri parametrelerle bize doğrudan yanıt vermemekteler. Aksine bu algoritmalar özellikle de tepki doğurabilecek, kullanıcılarının yanlış yönlendirilmesine sebebiyet verebilecek sorularla karşılaştıklarında bir takım önceden hazırlanmış veya filtrelenmiş dediğimiz yanıtlar vermekte. O nedenle bu soruyu algoritma sorduğumuz noktada size vereceği yanıt muğlak, oldukça belirsiz ve herhangi bir irade içermeyen yanıtlarla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Şimdi benim görüşüme gelecek olursak, elbette en başta da söylediğim üzere yapay zekanın bir aktör olarak yeri aldığını zaten şu anda da söylemek mümkün. Belli bir seviyeye kadar ve hızla bu alanında genişleyeceğini söyleyebiliriz. Ama algoritmaya söz konusu soruyu yönlendirdiğimiz noktada algoritmanın bu cevabı vermekten kaçınacağı ve kendisini bir aktör olarak görmediği bir araç olarak sunduğu yönünde yanıtlar gelecek ve bu yanıtın gelmesinin ardındaki temel sebep günümüzde toplumun buna hazır olmayışı ve halk tepki gösterecek oluşu diyebiliriz aslında. ChatGPT: “Ben bir yapay zeka dil modelinde kişisel bir varlık değilim. Dolayısıyla uluslararası ilişkilerde bir aktör olarak yer almam veya bir konuma sahip olmam mümkün değil. Ancak sorularınızı yanıtlamak ve bilgi sağlamak için buradayım. Eğer uluslararası kişiler hakkında bilgi almak istiyorsanız, size yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım.” Gördüğünüz üzere az önce tam olarak bahsettiğim kaçınmacı ve politik doğruculuk perspektifinden insanların rahatsız etmeyecek bir yanıt verdi. Ancak soruyu şu şekilde değiştirirsek: Yapay zeka algoritmalarının gelecekte uluslararası ilişkiler bağlamında kullanımının yaygınlaşacağını düşünüyor musun? Bu soruda aktör tartışmasından kaçındım. Çünkü dediğim gibi kendini bir aktör olarak tanımlamaması üzerine mühendisler tarafından koyulmuş filtreler var önümüzde. Soruyu bir aktör, irade ve bir birey olmaktan çıkarıp teknoloji haline dönüştürdüğümüzde ise doğrudan yanıtı: “Evet, yapay zeka (YA) algoritmalarının gelecekte uluslararası ilişkiler bağlamında daha fazla kullanımının yaygınlaşması muhtemeldir. Yapay zeka, büyük veri analizi, tahminleme, dil işleme, görüntü tanıma ve karar verme gibi birçok alanda potansiyel avantajlar sunabilir. İşte bu nedenlerle uluslararası ilişkilerde şu şekilde kullanılabilir:  Büyük Veri Analizi: Yapay zeka, büyük veri setlerini analiz ederek, uluslararası olayları daha iyi anlama ve öngörme yeteneği sağlayabilir. Bu, politika oluşturuculara daha iyi bilgi sağlama ve daha etkili kararlar almalarına yardımcı olabilir.  Dil İşleme ve Çeviri: Yapay zeka, çok dilli iletişimi kolaylaştırabilir. Diplomatik belgelerin çevirisi, görüşmelerin anlık çevirisi gibi alanlarda yapay zeka çözümleri kullanılabilir.  Güvenlik ve Tehdit Analizi: Yapay zeka, güvenlik tehditlerini belirleme, izleme ve önleme konusunda yardımcı olabilir. Örneğin, siber güvenlikte kullanılan yapay zeka çözümleri, ülkeler arasındaki dijital güvenliği artırmak için kullanılabilir.  İnsansız Araçlar ve Gözetleme: İnsansız hava araçları (İHA'lar) gibi yapay zeka destekli teknolojiler, uluslararası güvenlik ve gözetleme operasyonlarında kullanılabilir.  Diplomatik İletişim ve İşbirliği: Yapay zeka, farklı kültürler arasındaki diplomatik iletişimi kolaylaştırabilir ve uluslararası işbirliği alanında etkili bir rol oynayabilir.  Ancak, yapay zeka kullanımının beraberinde etik, güvenlik ve mahremiyet konularını da getireceği unutulmamalıdır. Uygulamaların sorumlulukla ve şeffaflıkla yönetilmesi önemlidir.” "Peki bütün bunları yapan bir algoritmaya biz artık bir aktör diyemez miyiz?"

Yapay zeka savaşlarda nasıl bir rol oynuyor? Haber

Yapay zeka savaşlarda nasıl bir rol oynuyor?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA Anadolu Ajansı Muhabiri Büşra Begçecanlı, yapay zekanın Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı topyekûn savaş ve İsrail-Filistin çatışması kapsamında kullanımına ve geleceğine dair Kırım Habar Ajansına (QHA) değerlendirmelerde bulundu. Ayrıca Begçecanlı, biribirine rakip iki yapay zekâ aracı olan ChatGPT ve Bard’a "Devletler arasındaki savaşlarda yapay zekanın rolü ne olacak?” sorusunu QHA için yöneltti.  "DEVLETLER ASLINDA ŞİRKETLERE GÜN GEÇTİKÇE DAHA BAĞIMLI HALE GELİYOR" Yapay zeka üzerine çalışan biri olarak yapay zeka ve gelecek üzerine düşünceleriniz ve öngörüleriniz nelerdir? Büşra Begçecanlı: Yapay zekayı küresel düzeyden bireysel düzeye yani tümdengelim şeklinde ele alalım. Öncelikle küresel düzeyde şirketler ve devletler olarak ikiye ayırabiliriz. Şirketler bu konuda ne yapıyor? Devletler bu konuda ne yapıyor? Şirketlerde bizim bildiğimiz şu an Silikon Vadisi var ama İsrail'in de yeni bir Silikon Vadisi kurmaya çalıştığını biliyoruz. Aynı zamanda Rusya'nın ve Çin'in de bu konuda gerekli çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bu konuda Rusya ve Çin için çok şey bilmiyoruz, çok saklı tutuyorlar. Bizim bildiğimiz daha çok İsrail ve Silikon Vadisi. Silikon Vadisi'nde bu atmosferi anlamak için şöyle bir örnek verebiliriz; vadide iki grup var. Birinci grup, "Rekabeti kızıştıralım çünkü bütün şirketler ilerliyor biz de geride kalmamak için yatırımlarımızı buna göre yapalım, yapay zekaya daha fazla geliştirelim" diyor. İkinci grup da "Çok hızlı gidiyoruz, bunun tehlikelerin ve risklerin önüne geçemeyeceğiz o yüzden daha yavaş gidelim" diyor. Birinci gruptakiler mesela Google ve Microsoft bütün çıkan start-upları, yatırımları kendi bünyesine katarak yatırımlarını artırdı ve daha fazla yapay zekanın gelişmesine öncü oldu. Örnek olarak DeepMind 2010 senesinde çıkmıştı, DeepMind çalışmalarını hızlandırınca Google’ın dikkatini çekiyor. Google satın almak istiyor ve 2014 yılında da satın alıyor. Google 2014 yılında satın aldıktan sonra buraya iyice para aktarıyor. AlphaGo diye bir şey çıkartıyorlar, AlphaGo ilk defa “Go” oyununda bir gerçek insanı yeniyor ve o dönemde şirketler, 'Biz bunun 10 sene sonraki gelişme olmasını bekliyorduk" diyorlar. Yani bu kadar hızlı bi şekilde gelişiyor. İkinci gruba örnek verecek olursak Microsoft-Volplanal ilişkisini örnek verebiliriz. Microsoft OpenAl’ı satın almıştı ve bu tamamen DeepMind’e karşı atak olarak sayılabilir. Microsoft OpenAl’ı satın aldığında, OpenAl’ın içinden bir grup bunu istemedi. Çünkü bu grup rekabeti daha da kızıştıracak bir durum olduğunu düşünerek istemedi ve hatta grup istifa etti. En son örneğini Sam Altman’ın kovulma olayında görebiliriz. Bu nedenle ChatGPT'nin arkasındaki mühendislik zekâsı olan Ilya Sutskever uyarıyor, "çok hızlı gidiyoruz, çok fazla yatırım çekiyorsunuz ve ülke liderleriyle görüşüyorsunuz" diyor. Bu uyarıları Sam Altman ve Greg Brockman dikkate almayınca, Sutskever atağını yapıyor ve kurulda onları kovdurmaya çalışıyor ve başarıyor. Sam Altman kovulduktan sonra Microsoft devreye giriyor şirketin yüzde 50'sine ortak oluyor. Çalışanları topluyor ve "Eğer Sam Altman gelmezse Microsoft’a gelin" diyor. Bu baskıyla Sam Altman geri dönüyor. Silikon Vadisi'nde bu şekilde bir rekabet ortamı var. Tabii ki, bu şirketler birer isim sadece, bunlara yatırım yapan isimlerini bilmediğimiz yatırımcılar da var. Onlar bu "rekabet savaşını" körüklüyor. Şu an en tehlikeli görülen teknoloji Artificial General Intelligence (AGI). Normal Artificial Intelligence’dan nasıl bir farkı var? Şimdi siz şu anda geliştirilen yapay zekaya bir direktif verdiğiniz zaman onu yapıyor ama artık AGI sizin direktifleriniz ile gelecek için de bir program üretebilecek. Yapay zekâ gelecek için de düşünebilecek, bu nasıl olacak? Örneğin bir labirentin içindesiniz ve labiretin içine yapay zekayı koydunuz. Yapay zekâ labirentten nasıl çıkılması gerektiğini bulacak ve ilerisi için plan yapabilecek. Silikon Vadisi'nde bunun üzerine çalışmalar yapılıyor. Devletler düzeyinde de en önemli ortaya çıkan konu “data”. Biliyorsunuz veri yeni güç dünyada ve tabii ki devletler arasında. Şirketler ise veriyi elinde tutan kısımda. Bu durumdan dolayı devletler aslında şirketlere her gün geçtikçe daha fazla bağımlı hale geliyor. Çünkü devletler bu dataları kullanarak yapay zekâ silahı üretiyorlar, insanların davranışlarına şekillendirmede bu dataları kullanıyorlar. Bireysel düzeyde baktığımızda küresel bir endişe yaşıyor insanlar, bu endişeleri insanlığın  ilk defa yaşadığını düşünmüyorum. Geçmişte elektriğin, buharlı makinaların ve hatta internetin icadında sürekli olarak "Biz ne olacağız" endişesi yaşamış insanlık. Bu noktada fark olabilir mi diye düşündüğümüzde yapay zekanın bence farkı çok hızlı ilerlemesi olabilir. Mesela 2019’da Oracle’ın CEO’su ile bir röportaj yapıyorlar. "Şimdi yapay zekâ yüzü okuyor, insanları kategorize ediyor ama duygularını okuyabilecek mi?" sorusunu soruyorlar. Bu şahıs buna 30 senesini veriyor, 30 sene sonra "okuyabilir" diyor ama 2023 yılında yapay zekâ duygu analizi yapabiliyor durumda. Kısacası tahmin edilenden çok hızlı ilerliyor, geçmiş örneklerle ve yapay zeka arasında bunun farkı var. İkinci fark ise bir buhar makinanın bilinçlenmesi konusu hiçbir zaman konuşulmadı. Bilinçlenebileceği ve öz benliğinin olabileceği konusu hiçbir zaman konuşulmadı. Şimdi ise "Yapay zekanın bir bilinci olacak mı? Kendini tanıyabilecek mi?" tartışmaları yaşanıyor. Tabii bilinç noktasına girersek bu daha felsefeciler tarafından da tam tanımı olan bir şey değil. Ancak Silikon Vadisi’ndeki CEO’ların bir kısmı ya da mühendislerin bir kısmı bilinci olacak diyor, bir kısmı da bu imkânsız diyor. Bana sorarsanız uzak bir ihtimal ama artık dünyada hiçbir şeye imkânsız diyemiyoruz. Hepimizin bir bilinci var ve farklı frekanslarda yaşıyoruz. Her insan farklı frekansla yaşıyor, bir yapay zekâ bu tip frekansa erişebilir mi? Buharlı makinalar çıktığı zamanki endişenin aynısını yaşıyoruz işlerimizi kaybetme sıkıntısı 2030’da yapay zekanın çoğu iş alanına hakim olacağı konuşuluyor. Bu yapay zeka birçok alanda iş alanı da açacak bunları yöneten insanlar için ayrıca iş alanları oluşturacak. McKinsey bu ay içinde Amerika'da 12 milyon kişinin yapay zekâ yüzünden işsiz kalacağına değil de çalışma alanlarının değişeceğine ilişkin bir rapor yayımladı. Gazeteciliği ele alalım, şu an ChatGPT ve Midjourney gibi araçlar bizim işimize çok kolaylaştırıyor. Baktığımızda "İlerde işimizi alabilir mi? Bir gazeteci dili ile haber yazabilir mi?" sorusunu düşünüyoruz. Evet yazabilir ilerde, bu şu anlama gelebilir; bunu yönetecek biri olacak ama yönetecek kişiler belli sayıda olacağı için diğer insanlar evet işsiz kalabilecek.   “UKRAYNA SAVAŞI’NI YAPAY ZEKA SİLAHLARININ TEST EDİLDİĞİ BİR ORTAM OLARAK TANIMLAYABİLİRİZ” Bir süredir saldırı ve savunma sistemlerine, yapay zekayı entegre etme çalışmaları hızlı bir şekilde devam ediyor. Özellikle ABD, Çin, Güney Kore, Rusya ve İsrail gibi ülkeler bu konuda ön plana çıkıyor. Bildiğimiz üzere de dünyanın ana gündemini de yaklaşık 2 yıldır süren Ukrayna-Rusya Savaşı ve yakın zamanda 7 Ekim tarihi itibariyle devam eden israil-Filistin çatışması oluşturuyor. Bu iki güncel mesele üzerinden yapay zekanın savaşlarda kullanılmasını nasıl değerlendirirsiniz? Büşra Begçecanlı: Önce devletlerin şu anki çalışmalarını ve yatırımlarını kısaca ele alıp sonra yapay zeka savaş alanında nasıl kullanılabilir sorusuna cevap arayabiliriz. Şu anda, Ukrayna ve İsrail perspektifinde konuyu ele alabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Rusya'da büyük yatırım var yapay zekaya. Özellikle ABD Savunma Bakanlığının orduya binlerce dolar yapay zekaya yatırım yapması direktifini verdiğini biliyoruz. Çin de 2030’a kadar yapay zeka konusunda lider olmayı hedefliyor ama Çin konusunda bizim çok bilgimiz yok, çok kapalı bir toplum ve tamamen kendi araçlarını kullanıyorlar bunun sebebi de Pekin yönetiminin, "Datamı başka bir ülkeye yönetmesin, ben kendi vatandaşımın datasını yöneteceğim" demesi. Rusya konusunda da bilgimiz yok, hiçbir şeyi açık bir şekilde yayınlamıyorlar ama son zamanlarda Putin'in yapay zeka konusunda çok konuşmaya başladığını fark ettik. Geçenlerde yapay zeka ikiziyle ekrana çıktı, yapay zekanın geleceğini konuştular. Bunun dışında Rusya’da yapay zeka ile ilgili birkaç konferans oldu. Putin'in sürekli öne sunduğu şey yapay zekada en güçlü olan dünyada en güçlü olacak teziydi. “BİRÇOK BATILI ŞİRKET UKRAYNA'YA VİDEOLARDAN, FOTOĞRAFLARDAN RUS ASKERLERİNİN DATASINI SAĞLIYOR” Savaşlar kısmına girersek askeriye alanında temel hedef, şu anda kullanılan dataları tamamen almak. Görüntülerden, videolardan alınan data savaş alanındaki hedefi belirliyor ve size hedefiniz burada diye komut veriyor. Ukrayna’dan ele alacak olursak birçok Batılı şirket Ukrayna'ya videolardan, fotoğraflardan Rus askerlerinin datasını sağlıyor. Bu datalarla da yapay zeka sistemi savaş alanını tarıyor. Örneğin iki kişi duruyor, hangisinin sizin düşmanınız olduğunu söyleyebiliyor. Ukrayna, şu an bu şekilde kullanıyor ve bu arada Rusya’nın aksine açık bir şekilde yapay zeka sistemi kullandığını söylüyor. Ayrıca daha fazla yapay zekaya ihtiyacı olduğunu da belirtiyor. Daha önceden ne kadar çok silahınız varsa o kadar öndesiniz demekti. Düşmana karşı yapay zeka bu işi şöyle değiştirecek; daha hızlı ve efektif olmanızı sağlayacak. Bunun dışında da tamamen insansız araçlarla savaş alanı sunacak, hedef belirleme de ne kadar hızlıysanız ve ne kadar öndeyseniz düşmanınızından da o kadar öndesiniz demektir.  “ABD’Lİ TEKNOLOJİ ŞİRKETİ PALANTİR, KENDİNİ UKRAYNA HEDEF SİSTEMİNİN DİJİTAL BEYNİ OLARAK TANIMLIYOR” ABD’li teknoloji şirketi Palantir, kendini Ukrayna hedef sisteminin dijital beyni olarak tanımlıyor. Palantir'in kurucusu olan Peter Thiel aynı zamanda az önce bahsettiğimiz DeepMind’in kuruluşunda yer alan kişi. İsmi geçmiyor ama büyük rol oynuyor. Bu şirket ayrıca Amerika'nın Irak'ı işgali sırasında kurulmuş bir şirket. Palantir şirketi, Ukraynalı askerlere datanın yanı sıra bir ChatBot sistemi sağlıyor, bu ChatBot sisteminde Ukraynalı askerler arasında hızlı bir konuşma gerçekleşiyor, onun dışında savaş sahasını tarayıp çok hızlı tam zamanlı bir strateji geliştirme yöntemi sağlıyor. Ukraynalı askerlere öne geçmesi için ne yapması gerektiği konusunda anlık strateji veriyor. Daha önce saatlerce süren strateji belirleme işi, bu noktada bir dakikaya düşmüş oluyor. Tabii burada bir soru ortaya çıkıyor bu data sistemine ne kadar güvenebiliriz? Sunmuş olduğu strateji ne kadar güvenilir olabilir? Bu noktada da aslında Ukrayna-Rusya Savaşı'nı, yapay zeka silahlarının test edildiği bir ortam olarak tanımlayabiliriz. Şu anda şirketler geliştirdiği sistemleri Ukrayna sahasında test ediyor, büyük ihtimalle açıklarını bulup daha da geliştirmeye çalışıyorlar. Örneğin datadan yanlış bilgi geldi ya da bu ChatBot yanlış bir strateji sunduysa askerlerce bunlar şu anda test ediliyor. "YAPAY ZEKA SİSTEMLERİNDE BUNUN BİR SONRAKİ AŞAMASI TETİĞİ DE KENDİSİNİN ÇEKMESİ OLACAK" Ukrayna’nın kendi teknoloji şirketi Detroit’te, Batılı şirketlerden gelen datalardan hedef belirleme, hedefin yüzünü tanımlama silahı üretti. Bu sistem sahadaki nesneyi tarıyor, hangisi düşman onu belirliyor, hatta tetiği düşmana göre ayarlıyor ve nerede düşman bulunduğunu söylüyor. Tetik çekildi ve basmak sizin elinizde şeklinde uyarı veriyor. Yapay zeka sistemlerinde bunun bir sonraki aşaması tetiği de kendisinin çekmesi olacak. Kaç sene var tahmin edilemez ama bunun bir 10 sene olduğu söyleniyor. Bana göre çok hızlı ilerlediği için 5 sene sonra bile görebiliriz. Her şeyi yapay zeka yapıyor olsa da son karar insanda ama bu birkaç sene sonra değişebilir. "İSRAİL, GOOGLE VE AMAZON ALTYAPISINI KULLANARAK KENDİ YAPAY ZEKA SİSTEMİNİ DE EĞİTİYOR" İsrail yeni Silikon Vadisi olduğu için bu noktada ilk olarak Hasbara sisteminden bahsedebiliriz. Çünkü Ukrayna'nın kullandığı silahla aynı silah Hasbara sistemi. Yine çok hızlı bir şekilde hedefi belirliyor. Mesela İsrail, gelen datalar doğrultusunda kalabalık bir mahallede Hamas üyesini ya da Hamas'a çok yakın olan birisini belirledi ve anında bulup hedefi tespit ediyor ve askerler de hiçbir şekilde vakit kaybetmeden burayı anında bombalıyor. Bir kişi için yüzlerce kişi ölüyor... Ukrayna sistemiyle aynı: hedefi bul, belirle, tetiği çek. Ama basmak insana kalmış. Bunun dışında geçen haftalarda ortaya çıkan Nimbus Projesi'ni konuştuk. bu Nimbus Projesi ile İsrail, 2020’de bütün güvenlik stratejisini bulut sistemine aktarıyor. Bulut sisteminde veriler şifreli bir şekilde konumlanıyor, veriler bilgiyi üretirken ve kullanırken hepsi şifreli güvenli şekilde bulut sisteminde kalıyor. İsrail, 2021’de ihale açıyor belli şartları var. Bu ihaleye giren 5 şirket var. Bu şirketler: Microsoft, Google, Amazon, IBM ve Oracle. İhaleyi bulut sistemini kullanmak için Google ve Amazon kazanıyor. Bulut sistemi ne işe yarıyor? Bu dataları güvenli bir şekilde korumanın yanında, kullanan kişiye yüz tanımlama, nesne takibi ve duygu analizi sağlıyor. Ayrıca İsrail, Google ve Amazon alt yapısını kullanarak kendi yapay zeka sistemini de eğitiyor. İnsanın sesini tarayarak yalan söyleyip söylemediğini anlamak gibi kendi yapay zeka araçlarını da geliştiriyor. İsrail, Demir Kubbe sisteminde de daha hızlı bir şekilde gelen roketleri engellemek için yapay zeka kullanıyor. Bir diğeri de toprak idaresi kurumu var İsrail'de. Bu, mevcut yerleşim yerlerinin idaresini sağlıyor ve daha fazla ne kadar yerleşim yerleri kazanılabileceği amacıyla stratejileri yöneten bir kurum. Amazon ve Google, buraya data sağlıyor ve toprak idaresi kurumu bu datalarla strateji üretiyor. İsrail'in bu ihalede iki şartı vardı; birincisi datalar üzerine çalışılırken İsrail'de ofis açılması şartıydı. Çünkü İsrail datalarının yurt dışına çıkmasını istemiyor. Amazon ve Google, İsrail’de bir sene inşaatı süren ofisler açtılar. Buradaki amaç datalar dışarı çıkarsa ve bu datalar, başka ülkelerin eline geçerse Uluslararası Ceza Mahkemesinde bunların nasıl aleyhe kullanılabileceği meselesiydi. Bundan dolayı İsrail, kendi topraklarında tutuyor datasını, şirketler buraya gelip ofis açarak bu bulut sistemini yönetiyor. İkinci şartı da gelen herhangi bir siber saldırıda nükleer saldırıda kendilerini korumaları için yedek tesisler açmasıydı. Nimbus projesini bu şekilde özetleyebiliriz. Geçen ay iki gazeteci bir Whatsapp grubuna sızdıktan sonra yazışmaları ifşa ediyorlar. Whatsapp grubunda kimler var diye bakarsak Silikon Vadisi teknoloji şirketlerinin CEO’ları, İsrail Dışişleri Bakanlığının teknoloji sorumluları, İsrail Savunma güçlerinden komutanlar burada tamamen kamuoyunu yönetmek üzere bir grup kurmuşlar. 7 Ekim’den sonra iletişimleri de artıyor. Burada insanları fişlemek, işten attırmak ya da "Daha fazla İsrail propagandası nasıl yapılabilir?" gibi meseleler öne çıkıyor. Stratejilerin yanı sıra asıl bizim konumuz olan yapay zeka kısmı da var. Yüz tanıma sistemi için yapay zekanın kurulması, demir kubbenin geliştirilmesi için yapay zekanın fonlanması gibi konularda tamamen fikir alışverişi ve fon üzerine bir sohbetleri oluyor. Son olarak bu örnek çok verilir bıçak icat edildiğinde siz bıçağı cinayet işlemek için de kullanabilirsiniz ama yemek yapmak için de kullanabilirsiniz. Baktığımız zaman yapay zeka sağlık alanında da çok önemli gelişmeler kat ediyor. Felçli insanları insanlarla iletişime geçirebiliyor, kanser üzerine çalışıyor. Şu anda onun dışında mesela DeepMind, keşfedilemeyen proteinleri keşfedip onun datasını yayınladı. Güzel gelişmeler olurken bir yandan da bir anda yapay zeka silahları karşımıza çıktı. Bu aslında insanın nasıl kullanıldığı ile alakalı tamamen insana kalmış bir şey. Bu teknolojiyi üretici konumunda olanların insanlara bunu ne kadar açacağı, devletlerle ilişkisi, devletlerin şirketlerle ilişkisi bunlar tamamen birbiriyle bağlantılı olan konular. “CHATGPT UYARDI: YAPAY ZEKA KULLANIMININ ETİK, HUKUKİ VE GÜVENLİKLE İLGİLİ SORUNLARI DA DİKKATE ALINMALIDIR” Biribirine rakip iki Yapay zeka uygulamasına sorduk: "Devletler arasındaki savaşlarda yapay zekanın rolü ne olacak?" CHATGPT’NİN CEVABI “Farklı rol oynayabilir ancak bu konudaki gelişmeler hızla ilerlemekte ve gelecekteki durumu belirleyecek birçok faktör bulunmaktadır. Faktörleri de sıralamış birincisi “istihbarat ve gözlemleme”, yapay zeka büyük veri analizi ve derin öğrenme gibi teknikleri kullanarak düşman faaliyetlerini izlemek, analiz etmek ve anlamak için kullanabilir. Bu düşman stratejilerini önceden tahmin etmeye ve savunma veya saldırı planlamada daha iyi kararlar almaya yardımcı olabilir. “Otonom sistemler ve robotik” diye ikinci bir başlık açtı.. İnsansız hava araçları, denizaltılar, tanklar, askeri araçlar üzerinde kullanılabilir. Algoritmalarla, belirlenen hedeflere saldırabilir. Yapay zeka üçüncü olarak ise “siber güvenlik ve saldırılar” başlığı açtı. Siber güvenlik alanında kullanarak düşmanın siber altyapısını inceleme, savunma ve saldırılarda kullanılabilir. İnsan kaynak sistemler diye de bir başlık daha açarak personel yönetimi, eğitim gibi insan kaynaklı süreçlerde de kullanılabilir. Bu noktada yapay zeka kullanımının etik, hukuki ve güvenlikle ilgili sorunları da dikkate alınmalıdır” diye de son olarak bir not düştü. BARD UYGULAMASININ CEVABI “İstihbarat” alanı ilk başlığı ve veriyi analiz ederek kalıplar belirleyerek istihbarat rol oynayabilir dedi.  İkinci başlık “silah sistemleri” hedeflerin belirlenmesini, yönlendirilmesi, kontrol edilmesi, iyileştirilmesi. Doğru bir şekilde hedefleri belirleyebilir ve ateş edebilir. (Az önce konuştuğumuz otonom tam otonom silahlar) Savaş yönetimi alanında da kontrol ve karar vermeyi eleştirmek için kullanılabilir. (Aslında burada şu an yaşananların aynısını görüyoruz sadece işte tam otonom yapılı silahlar yok yani hem karar verip hem silah ya ateş açan silahlar yok) Ayrıca Bard, potansiyel riskler diye de bir başlık açarak kontrol kaybı, yapay zeka tabanlı silahlanma yarışı ve etik sorunlar diye ayrıca riskleri bir başka altında topladı.

Gazi Üniversitesi Rektörü Yıldız, açılış konuşmasını yapay zekaya hazırlattı Haber

Gazi Üniversitesi Rektörü Yıldız, açılış konuşmasını yapay zekaya hazırlattı

Gazi Üniversitesi Yapay Zeka ve Büyük Veri Analitiği Güvenliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (Gazi Al Center) tarafından 12 Aralık 2023 tarihinde Rektörlük Mimar Kemaleddin Salonu'nda “Üretken Yapay Zeka Uygulamaları Ulusal Konferansı” düzenlendi. Programa Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Yozgatlıgil, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan Bayındır, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Bülbül, Sosyal İşler ve Toplumsal Katkı Koordinatörü Prof. Dr. Selami Candan, Gazi Al Center Direktörü Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu, Genel Sekreter Ragıp Akyürek, özel/kamu sektör temsilcileri, uzmanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. REKTÖRÜN YAPAY ZEKA İLE HAZIRLANAN KONUŞMASI İZLETİLDİ Konferansın açılışında konuşan Rektör Yıldız, katılımcıları selamlamasının ardından "Konuşmama üretken yapay zeka ile devam edeceğim." diyerek sözü yapay zekaya bıraktı. Daha sonra Yıldız'ın yapay zeka görüntü ve ses işleme teknolojilerinin kullanılarak hazırlanan konuşması, konferans salonunda perdeden izletildi. Bu konuşmasında Yıldız, yapay zekanın çağın en heyecan verici ve hızla gelişen alanlarından biri olarak karşılarında durduğunu, teknolojinin sadece birkaç yıl içinde yaşam tarzını, iş dünyasını ve eğitimi kökten değiştirebilecek bir potansiyele sahip olduğunu belirtti. Yıldız konuşmasında; "Günümüzde, yapay zeka sadece teknoloji dünyasının sınırlarını zorlamakla kalmıyor, aynı zamanda iş dünyasını dönüştürüyor ve eğitimde yeni olanaklar sunuyor. Bu teknoloji, sağlık hizmetlerinden ulaşıma, finanstan güvenliğe kadar birçok alanda devrim yaratabilecek potansiyele sahip. Ancak, bu büyük potansiyel ile birlikte sorumlulukları ve etik meseleleri de beraberinde getiriyor. Yapay zeka uygulamaları şeffaflık, güvenlik ve veri gizliliği gibi konularda titizlikle ele alınmalıdır. Bu teknolojinin insanlığa katkı sağlaması için toplumların bu gelişmelere etik ve sorumlu bir yaklaşım sergilemesi gerekmektedir." ifadelerine yer verdi. "TÜRKİYE YAPAY ZEKANIN GELİŞTİRİLMESİNDE ÖNEMLİ BİR ROLE SAHİP OLMAYI HEDEFLİYOR" Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Yozgatlıgil ise Türkiye'nin yapay zeka alanında gelişimini sağlamak ve bu alanda bir lider olmak için gençlerin doğru şekilde yönlendirilmesi ve ilham alması gerektiğini söyledi. Yapay zekanın geliştirilmesi konusunda kâr odaklı şirketlerin dominasyonun da dengelenmesini hedeflediğini vurgulayan Yozgatlıgil, şu şekilde konuştu "Bu strateji hem ulusal hem küresel düzeyde önemli bir adım olarak görülebilir. ABD ve Çin gibi ülkelerin bu alanda hızlı ilerlemeleri bir nevi yeni bir hegemonya yarışını andırıyor. Türkiye bu durumda yapay zekanın geliştirilmesi ve uygulamasında önemli bir role sahip olmayı hedefliyor."

ABD, yapay zekanın kontrol ettiği İHA'nın operatörünü öldürdüğü iddiasını yalanladı Haber

ABD, yapay zekanın kontrol ettiği İHA'nın operatörünü öldürdüğü iddiasını yalanladı

ABD Hava Kuvvetleri, yapay zeka ile çalışan bir askeri insansız hava aracının yapılan simülasyonda, operatörlerini öldürmeye kalktığı yönündeki iddiaları yalanladı. ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığı Sözcüsü Ann Stefanek, böyle bir simülasyonun gerçekleşmediğini ve tamamen hayal ürünü olduğunu belirtti. ABD Hava Kuvvetleri Komutanlığı Sözcüsü, "Hava Kuvvetleri böylesi bir yapay zeka drone simülasyonu gerçekleştirmemiştir ve yapay zeka teknolojisinin etik ve sorumlu bir şekilde kullanılması konusunda kararlıdır" değerlendirmesini yaptı. Ancak, ABD'nin bu açıklaması kamuoyunu tatmin etmedi. ABD'NİN AÇIKLAMASI KAMUOYUNU TATMİN ETMEDİ Zira uzmanlara göre, ABD ordusu uzun bir dönemdir yapay zekayı askeri faaliyetlerine entegre etmiş durumda. Yapay zekayı benimseyen ABD ordusu, yakın bir zamanda F-16 savaş uçağını kullanmak için yapay zekayı devreye sokmuştu. NE OLMUŞTU? ABD Hava Kuvvetlerine bağlı yapay zeka test ve operasyon bölümünün şefi Albay Tucker Hamilton, önceki hafta Londra'daki havacılık ve uzay konulu konferansta dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yapay zeka ile yapıldığını iddia ettiği bir simülatör testi hakkında bilgi veren Hamilton, yapay zekanın hedefe ulaşmak için hiç beklenmedik adımlar attığını belirtti. Albay Hamilton, bu hususta icra edilen bir yapay zeka simülatör testinde askeri insansız hava aracının, kendi operatörünün canına kast ettiğini açıkladı. ABD'li albay, yapay zekanın bir tehdit algıladığını ve operatör aksi yönde talimat verse bile tehdidi yok etmek için saldırdığını ileri sürdü. Tucker Hamilton, 24 Mayıs 2023'teki etkinlikte, "Operatörler, tehdidi tespit aşamasında, bazen İHA'ya bu tehdidi öldürmemesi yönünde emir verdi. Ancak yapay zeka, puanını bu tehdidi öldürerek aldığını fark etmeye başladı" ifadelerini kullandı. Albay, "Peki ne yaptı? Operatörü öldürdü. Operatörü öldürdü çünkü o kişi onu amacına ulaşmaktan alıkoyuyordu" açıklamasını yaptı.

Alibaba'nın, Doğu Türkistan’daki Çin'in Uygur Soykırımı'nın suç ortağı olduğu tespit edildi Haber

Alibaba'nın, Doğu Türkistan’daki Çin'in Uygur Soykırımı'nın suç ortağı olduğu tespit edildi

Çin'in teknoloji ve çokuluslu e-ticaret devi Alibaba grubunun Uygur Soykırımı'nda suç ortağı olduğu tespit edildi. IPVM, Çinli pazarlama ve teknoloji devinin Uygur Türklerini fişlemek için tasarlanmış yüz tanıma teknolojisi geliştirerek Çin hükumetinden patent aldığını tespit etti. ALİBABA'NIN DİĞER YÜZÜ İFŞA OLDU IPVM, 2021 yılında konu ile ilgili yayımladığı raporuna ek olarak yeni bir rapor yayımladı. IPVM, Alibaba’nın Doğu Türkistan’a gidecek olan yabancı gazetecileri ve Şangay’a gelen Uygur Türklerini bir taraftan tespit edip diğer taraftan rapor edebilen yapay zeka destekli kamera sistemiyle Çin polisine çalıştığını belirten yeni bir rapor yayımladı. ŞANGAY, YAPAY ZEKA DESTEKLİ KAMERA SİSTEMİ İLE KONTROL EDİLECEK Raporda, yapay zeka destekli kamera sisteminin Şanghay’ın şehrinin 2 milyon nüfusa sahip Songciang kentinde konuşlandırıldığı bildirildi. Ayrıca sistemin kısa süre içinde diğer şehirlerde de test edileceği ve tüm Şanghay Polis Teşkilatı tarafından kullanıma başlanacağı belirtildi. Raporda Alibaba tarafından geliştirilen yapay zeka destekli kamere sisteminin 26 modül ile çalıştığı aktarıldı. ÇİN'E ÇALIŞAN YAPAY ZEKA DESTEKLİ KAMERA SİSTEMİ Geliştirilen modüllerin, Doğu Türkistan’a gitmek için tren ya da uçak bileti satın alan veya orada otel rezervasyonu yapan yabancı gazetecileri fişlediği de tespit edildi. Ayrıca Alibaba teknolojinin özel bulut ağı sistemi ile çalışan bu sistemin, Şangay’a gelen Uygur Türklerini tespit ederek Şangay polisine bildirdiği aktarıldı. Raporda, bu sistemin ırkçılık suçlamalarına yol açtığı bildirildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.