SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türkçüler Günü

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türkçüler Günü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkçüler Günü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

3 Mayıs: Türkçüler Günü Haber

3 Mayıs: Türkçüler Günü

Ankara Nümayişi'nin ilk yıl dönümünde, 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane'de Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Türkçüler tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anıldı ve daha sonraki yıllarda da devam eden bu kutlama devam eden yıllarda Türk milliyetçileri arasında bir gelenek halini aldı.  Türkçüler Günü'nün ortaya çıkışı, Hüseyin Nihal Atsız-Sabahattin Ali Davasının 3 Mayıs 1944'teki duruşmasının ardından oluşmuştur. 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanan Türkçüler Günü, bir sonraki senelerde de yapılan toplanmalar ile Türkçüler Günü adını almıştır. Merhum Kırım Haber Ajansı Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Aydın Taş'ın 2021 yılındaki 3 Mayıs Türkçüler Günü'nün yıl dönümü yayını: 3 Mayıs Türkçüler günü nedir? Bu gün neden kutlanır? https://t.co/Ii9fHHVe8D — Aydın TAŞ ???????????????? (@aydintas) May 2, 2021 3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ'NÜN TARİHİ Irkçılık-Turancılık Davası, 7 Eylül 1944'te başlayan ve 29 Mart 1945'e kadar süren, Türk siyasetinde önde gelen 23 ismin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Türkçülük-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız -Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan “Ankara Nümayışı”nı anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar "Türkçülük Günü" adını almıştır. Yargılama sonucunda Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal çeşitli cezalara çarptırıldılar. Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942'de TBMM'de yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: "Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız." Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verilir. 26 Nisan 1944'te Ankara'da başlayan ilk mahkeme, dönemin gençleri tarafından hınca hınç doldurulur. Mahkeme, 3 Mayıs 1944'e ertelenir. Tarihte, 3 Mayıs Olayları adıyla anılan hadise Nihal Atsız'ın, hakkında açılan dava için Ankara'ya geldiği sırada başlamıştır. 3 Mayıs'ta bir araya gelen ve gösteriler yapan gençler birer birer tespit edilip toplanır ve tutuklanır. Milliyetçi gençler, Alparslan Türkeş'in ifade ediş şekliyle, kıyasıya dövülür. Nihal Atsız da aynı gün duruşmadan çıktıktan sonra polis tarafından gözaltına alınır. Üsteğmen olarak nümayişe katılıp gözaltına alınan Alpaslan Türkeş konuyla ilgili olarak "3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler" demiştir. 3 Mayıs'ın ilk yıldönümü 1945 senesinde o sıralarda Tophane'deki Askerî Cezaevinde tutuklu bulunan bir grup Türkçü tarafından örtüsüz bir masa etrafında yapılan bir toplantı ile anılmış, daha sonraki yıllarda ise çeşitli törenlerle kutlanmış ve Türk milliyetçilerinin bir geleneği Türkçülük Günü oluşmuştur. 3 MAYIS ANKARA NÜMAYİŞİ NEDİR? 3 Mayıs Olayları olarak bilinen olaylar başkent Ankara'da başlamıştır. Mahkeme günü Turancılar, komünizm karşıtı bir gösteri tertip ederler ve Atsız'a sevgilerini bu gösteride belirtirler. Gençler bu kez mahkeme salonuna alınmaz. Bunun üzerine Ulus Meydanı'na yürüyen gençler burada Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek isterler fakat bu istekleri gerçekleşmez. Gençlerin 3 Mayıs günü yaptıkları yürüyüş hükümet tarafından bastırılır ve 165 üniversiteli genç tutuklanır. İstanbul 1 Numaralı Örfi İdare Mahkemesinde görüşülmeye başlanan ve 65 oturum süren dava kapsamında Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sançar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Said Bilgiç olmak üzere toplam 23 sanık yargılandı ve 29 Mart 1945 tarihinde verilen kararla sanıklardan 13'ü beraat ederken, Prof. Dr. Zeki Velidî Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Nurullah Barıman, Cihat Savaşfer, Nejdet Sançar, Dr. Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz Öcal’a 10 yıla kadar uzanan değişik hapis ve sürgün cezaları verilmiştir. Daha sonra Askeri Yargıtay'a taşınan dava hakkında kararı Yüksek Mahkeme 'usul ve esas yönünden' bozdu. Tutuklu sanıkların hemen salıverilmesini ve davanın 2. Sıkıyönetim Mahkemesinde görülmesini kararlaştırdı. Bu karar, 26 Ekim 1945 günü, yıldırım telgrafı ile İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığına bildirilerek tutukluların hemen salıverilmesi sağladı. Böylece, kimi Türkçüler için 1 yıl beş buçuk ay süren hapis ve zindan hayatı sona erdi. 

Ordinaryus Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan'ın vefatının 14. yılı Haber

Ordinaryus Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan'ın vefatının 14. yılı

1944 Türkçülük Turancılık davası sanıklarından, Türkoloji, tarih, hukuk ve deneysel psikoloji alanında akademik çalışmalarda bulunan Ordinaryus Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, vefatının 14. yılında anılıyor. Reha Oğuz Türkkan 12 Ekim 1920 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Türkkan’ın babası Halit Ziya Bey annesi ise Saibe Hanım’dır. Babası Halit Ziya Bey mühendislik tahsili yapmış, millî mücadeleye katılmış, İzmir’de İmdat ismiyle bir gazete çıkarmış, uzun yıllar kamu hizmetinde bulunarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yapmıştır. Fotometriyle kadastro teknik ve yöntemlerini İsviçre’de eğitiminden sonra Türkiye’ye getirmiş, bu alanda uzman olarak yıllarca söz sahibi olmuş, üniversitede ders vermiş, ders kitapları yazmıştır. Türkkan, eğitim hayatına ağabeyi ile birlikte Kadıköy’de bulunan Fransız lisesi St. Joseph Lisesinde başladı. İlerleyen yıllarda ailesinin Büyükada’ya taşınmasının ardından, yatılı olarak Kabataş Erkek Lisesi’ne kayıt oldu. Kabataş’daki 2 yıllık eğitiminin ardından, Galatasaray Lisesine yazdırıldı. Galatasaray Lisesi ve yaşadığı yer olan Büyükada’daki kozmopolit ortam, azınlıkların kendi dillerini konuşması, vatandaşın Türkçe konuşması için açılan kampanyalar milli duygularının gelişmesinde önemli rol oynadı. Seçkin ailelerin çocuklarının eğitim gördüğü lisede, öğretmenleri arasında ünlü edebiyatçı Halit Fahri Ozansoy bulunmaktadır. 1937 yılının sonuna doğru babasının işinden dolayı Ankara’ya taşınarak, kaydını Gazi Lisesi’ne naklettirdi. Liseden mezuniyetine az bir zaman kala 9 arkadaşını gizli bir cemiyet kurmaya ikna etmiş; Cihat Savaş Fer, Hikmet Tanyu, Fikret Kılıççöte, Mustafa Kızılsu ve Ceyhun Atuf Kansu ile birlikte Gürem adını verdikleri teşkilatı kurmuşlardır. Bu cemiyette Ergenekon isimli bir dergi çıkarması üzerinde anlaşılmış, Gürem adını verdikleri teşkilatın arması olarak bir yay ve üç ok tespit edilmiştir. Teşkilatın ismi daha sonra başına Bozkurt ilave edilmesiyle ‘Bozkurt Güremi’ biçimini almıştır. Lise eğitiminin ardından yüksek öğretim için 1938 yılında Fransa’daki Sorbonne Üniversitesinde Fiziki Antropoloji bölümüne kaydolmuştur. Nazi Almanya’sının Fransa’ya saldırmasını ardından Türkiye’ye dönmek zorunda kalan Türkkan, burada Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydolmuştur. Mezuniyetine kadar geçen dönemde Adliye Vekaleti Umumi Katip Muavinliği, Büyük Millet Meclisi İnşaat Komisyonu üyeliği gibi görevlerde bulunmuştur. Eğitim ve öğretimine ömrünün sonuna kadar devam eden Türkkan, yerli ve uluslararası üniversitelerde pek çok alanda eğitim görmüş, çalışmalar yapmıştır. Hukuk eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yapmış. Sorbonne Üniversitesinde tarih ve Türkoloji dallarında, Columbia Üniversitesinde deneysel psikoloji dalında uzmanlık çalışmasını tamamlamıştır. Türkkan’ın fikri yapısı lise öğrenciliği sırasında ilgilendiği milli meseleler neticesinde, Türkçülük haline almıştır. Lise yıllarından itibaren yayınlamaya başladığı Ergenekon, Bozkurt ve Gök Börü dergilerinde Reha Kurtuluş, Mete Turanlı, Avni Motun, M. Öztürk, R.O.T müstearlarıyla çok sayıda makale neşretmiştir. Bilhassa bu dergilerdeki yazıları genç yaşına rağmen, vakıf olduğu yabancı dillerin desteğiyle zengin kaynaklarla beslendiği için dikkat çekici olmuştur. Babasının her zaman manevi desteğini alan Türkkan, dönemin en etkili gazetelerinden birisi olan Cumhuriyet’te Ergenekon dergisini ‘Ergenekon okunmasını tavsiye ederiz’ sloganıyla ücretsiz olarak tanıttırması, bu desteğin en somut halidir. Türkkan, dernek faaliyetlerinin sıkı bir biçimde denetlendiği bir dönemde Kitap Sevenler Kurumunu kurmuş ve bir süre başkanlığını yapmıştır. 1939 yılında faaliyete geçen derneğin fahri başkanlığını Ali Fethi Okyar, ikinci başkanlığını Mehmet Sadık Aran ve derneğin bazı yöneticilerini ise Nihal Atsız, Besim Atalay, Remzi Oğuz Arık, Dr.Şerif Korkut, Hıfzı Oğuz Beketa, Yusuf Hikmet Bayur, Nebil Buharalı, Hüseyin Namık Orkun, Hüseyin Emir Erkilet gibi isimler oluşturmuştur. Derneği en önemli faaliyetleri arasında Cumhuriyetin ve Türkçülüğün fikir babası Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun “Çağlayanlar” isimli eserini yeni alfabe ile bastırılması yer almaktadır. Daha sonra dönemin siyasi iktidarı tarafından dernek Halkevine iltihak ettirilmiştir. Türk siyasi tarihine “1944 Türkçülük-Turancılık Olayı” olarak geçen hereket çerçevesinde 10 Mayıs 1944 tarihinde gözaltına alınan Türkkan, Askeri Yargıtayın hakkında verilen cezayı bozması üzerine 25 Mayıs 1947 tarihinde serbest bırakılmıştır. Türkkan tutuklu kaldığı süre içerisinde çeşitli işkencelere maruz kalmış, günlerce tabutluklarda tutulmuş, bir gözünü kaybetme noktasına gelmiştir. Cezaevinde mahkum edildiği süre içerisinde çektiği acılara ve işkencelere rağmen memleket meseleleriyle ilgisini kesmemiş, mensup olduğu fikri her daim savunmuştur. Reha Oğuz Türkkan, zorlu hapis yıllarının ardından 1947-1972 yılları arasında Columbia Üniversitesinde, 1975-1976 yıllarında İstanbul Üniversitesinde ve daha sonra da 1996 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmıştır. Genç yaşlarından itibaren kitap neşretmesinin yanı sıra, ömrünün sonuna kadar pek çok seneryo, makale, köşe yazısı yazmıştır. İki evliliğinden 4 çocuk sahibi olan Türkkan, 18 Ocak 2010 tarihinde hayatını kaybetmiş, 19 Ocak 2010’da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.