SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türk Tarihi

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türk Tarihi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türk Tarihi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çin'i korkutan Uygur tarihçisi: Turgun Almas Haber

Çin'i korkutan Uygur tarihçisi: Turgun Almas

Uygur Türklerinin tarihine ve kültürüne yaptığı önemli katkılarla tanınan büyük tarihçi ve yazar Turgun Almas, ölümünün yıl dönümünde saygı ve minnetle anılıyor. 30 Ekim 1924'te Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinin Devletbağ köyünde dünyaya gelen Almas, Türk tarihi ve edebiyat dünyasında önemli izler bıraktı. Almas, genç yaşlardan itibaren Uygur halkının tarihine derin bir ilgi duymaya başladı ve bu ilgi zamanla onu, halkının tarihini ve kimliğini savunan bir mücadele adamına dönüştürdü. İNKILAPÇI ŞİİRLERİYLE TANINDI Almas, eğitimine 1934 yılında Bulaksu Bölgesi'nde başladı ve 1942 yılına kadar çeşitli okullarda öğrenim gördü. 1940'lı yıllarda Rus, Fransız ve Sovyet yazarlarının eserleriyle tanışan Almas, edebi kariyerine “Dönmeyiz” adlı şiiriyle adım attı. 1942 yılında öğretmenlik kariyerine adım atan Almas, Gomindang'ın baskılarına karşı koydu ve bu nedenle tutuklandı. Hapishanedeyken bile edebi çalışmalarını sürdüren Almas, “Tutkun”, “Garip İhtiyar” ve “Hürriyet Meşalesi” gibi şiirlerinde özgürlük mücadelesini yansıttı. EDEBİ KATKILARI ULUSLARARASI ALANDA TANINDI 1950'li yıllarda önemli edebi eserler ve araştırmalar kaleme alan Turgun Almas, “Tarim Rüzgarları” ve “Tan-Seher” gibi şiir derlemeleriyle tanındı. Eserleri, Çin, Rus ve İngiliz dillerine çevrildi ve büyük takdir topladı. 1980'lerde sağlık sorunlarına rağmen kapsamlı tarih ve edebiyat çalışmaları yapmayı sürdürdü. MÜCADELE DOLU BİR HAYAT Turgun Almas, özellikle Çin yönetimi altında baskı gören Uygur Türklerinin haklarını savunarak onların tarihine sahip çıktı. Çin hükûmetinin Doğu Türkistan üzerindeki baskıcı politikalarına karşı çıkan Almas, Uygur Türklerinin kimlik mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Çin'in asimilasyon politikalarına karşı duran ve Uygur Türklerinin tarihini gün yüzüne çıkaran çalışmaları, onu hem halkının gözünde bir kahraman hem de Çin'in hedefi haline getirdi. YASAKLANAN KİTAPLARI VE TUTUKLANMASI Turgun Almas’ın en bilinen eserlerinden biri olan “Uygurlar” kitabı, 6 bin yıllık Türk tarihini ve Uygur halkının geçmişini ele alan önemli bir çalışmaydı. Bu eseri Uygur lehçesinde bastıran Almas, bu nedenle Çin hükûmetinin baskısıyla karşı karşıya kalmış ve kitap kısa süre içinde yasaklandı. Çin'in resmî tarih anlatısına aykırı olan bu kitap, Uygur halkının gerçek tarihini gözler önüne sermesi sebebiyle büyük yankı uyandırmış, ancak Çin yönetimi tarafından tehdit olarak algılandı. Kitabın yayınlanmasının ardından Almas, Çin yönetimi tarafından tutuklandı ve uzun yıllar gözetim altında tutuldu. ŞİİR VE EDEBİ MÜCADELESİ Almas, sadece tarih yazarlığıyla değil, aynı zamanda edebi eserleriyle de Uygur kimliğini ve mücadelesini desktekledi. Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllarda, Çin yanlısı kişilere karşı yazdığı “Satkunga Ölüm” (Haine Ölüm) adlı şiiri, halk arasında büyük bir yankı uyandırdı. Bu şiiri, Çin yönetimine karşı Uygur halkının direnişini ve hainlere duyulan öfkeyi dile getiren güçlü bir edebi eser olarak tarihe geçti. Bu şiir, Almas’ın 1947’de tekrar tutuklanmasına yol açtı, ancak halkın ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin baskıları sonucunda 1949'da serbest bırakıldı. DOĞU TÜRKİSTAN VE TÜRK DÜNYASI İÇİN BİR MİRAS Turgun Almas’ın en büyük mirası, Uygur halkının tarihine ışık tutan eserleri ve mücadelesi idi. Almas, Uygur halkının köklü tarihini araştırarak onların kültürel kimliğini koruma çabasına büyük katkı sağladı. Onun eserleri, sadece Uygur Türkleri için değil, tüm Türk dünyası için önemli bir bilgi kaynağı oldu. Almas, Çin hükûmeti tarafından sürekli bir tehdit olarak gördü ve hayatının büyük bir kısmını baskılar altında geçirdi. Ancak bu baskılar, onun Doğu Türkistan davası için verdiği mücadeleden geri adım atmasına engel olamadı.11 Eylül 2001 tarihinde Ürümçi’de vefat eden Turgun Almas, günümüzde Uygur halkının ve Türk dünyasının önemli bir simgesi olarak anılıyor.  TÜRK DÜNYASI İÇİN BÜYÜK KAYIP Almas'ın vefatı, sadece Uygur edebiyatı değil, dünya edebiyatı ve tarih çalışmaları için de büyük bir kayıp olarak değerlendiriliyor. Eserleri ve mücadelesi, edebiyatseverler ve araştırmacılar tarafından her zaman hatırlanacak. Almas'ı, Uygur halkının özgürlük mücadelesine olan katkılarını ve büyük tarihsel mirasını saygıyla anıyoruz.

Kazakistan'da M.Ö. 2. yüzyıla ait eserler keşfedildi! Haber

Kazakistan'da M.Ö. 2. yüzyıla ait eserler keşfedildi!

Kazakistan Merkezi Müzesi Arkeoloji Bölümü uzmanları, Suzak ilçesine bağlı Kızılkol köyü yakınlarında yürütülen kazı çalışmalarını tamamladı. Alanda M.Ö. 2. yüzyıla ait Kanguy kültürüne dair önemli eserler keşfedildi. Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığının 3 Eylül 2024 tarihinde yaptığı açıklamada,Türkistan bölgesinde yapılan son arkeolojik kazılarda, Kanguy Devleti dönemine ait önemli eserlerin gün yüzüne çıkarıldığı kaydedildi. TAPINAK VE HÖYÜĞÜN DERİNLİKLERİNDEN GELEN TARİH Kazı çalışmalarında bir tapınak ve iki höyüğün açığa çıkarılması, M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen Kanguy kültürüne ait eşsiz kültürel eserlerin bulunmasını sağladı. Elde edilen buluntular arasında büyük ve küçükbaş hayvan kemikleri, taş aletler, taş öğütücüler ve çeşitli seramik parçaları yer alıyor. Seramik kalıntılarının arasında kap (tütsülük) kolları ve giysi düğmeleri gibi detaylar da dikkat çekti. TAPINAKTA KEŞFEDİLEN GİZEMLİ NESNE Kazılarda en çok ilgi çeken eser, tapınağın batı kısmında bulunan koni şeklindeki bir seramik parçası oldu. Bu parça, ritüel amaçlı kullanılan bir kap olarak değerlendiriliyor ve 60 santimetre derinlikten çıkarıldı. TARİH VE KÜLTÜRÜN İZİNDE Bulunan arkeolojik veriler, tapınağın yüksek dağlar ve göllerle çevrili özel bir konumda olduğunu ve büyük ihtimalle ritüel amaçlı kullanıldığını gösteriyor. Ayrıca, taş aletler tarım faaliyetlerinin gelişmiş olduğunu, özellikle toprak işleme ve hasat yapıldığını ortaya koyuyor. Merkezi Müzesi’nin arkeologları, ülke genelinde tarihî nesneler üzerinde sistematik kazı ve araştırmalara devam ederek, Kazakistan’ın eski tarihini aydınlatan yeni bulgulara ulaşmayı planlıyor. Keşiflerin, Türk tarihinin derinliklerine ve sahip oldukları eski yaşam tarzı hakkında önemli yeni bilgilerin oraya çıkmasına olanak sağlayacağı değerlendirmesi yapılıyor.

Altay arkeologlar Kırgızistan'da Türk dönemine ait anıtları arayacak Haber

Altay arkeologlar Kırgızistan'da Türk dönemine ait anıtları arayacak

Altay Devlet Üniversitesi'nde faaliyet yürüten arkeologlar, 18-21 Ağustos 2024 tarihleri arasında Kırgızistan'ın Çuy Vadisi'nde uluslararası bir ekspedisyona katılacak. Bu araştırma, Türk dönemi anıtlarının izini sürmeyi amaçlıyor. Çalışma, bölgedeki taş heykellerin 3D modellemelerini içeren elektronik bir katalogun oluşturulmasını hedefliyor. MODERN TEKNOLOJİLERLE ARAŞTIRMA Çalışma kapsamında, Kırgızistan'da pek çok taş heykel bulundu. Ekspedisyona, Kırgızistan Ulusal Üniversitesi ve Kırgız-Türk Manas Üniversitesi'nden de araştırmacılar katılacak. Arkeologlar, çeşitli dağ vadilerini inceleyecek ve ileri teknoloji kullanarak, özellikle fotogrametri yöntemleriyle taş heykellerin ayrıntılı fotoğraflarını çekecek. KÜLTÜREL VE TARİHSEL ÖNEM Bu veriler, 3D modeller içeren bir elektronik katalog oluşturmak için kullanılacak. Profesör Aleksey Tişkin, bu araştırmanın Türk dönemine ait taş heykellerin yanı sıra, göçebe kültürlerin sosyal yapısı, dünya görüşü ve sanatını anlamak için büyük önem taşıdığını belirterek, "Kırgızistan topraklarında, erken ortaçağ göçebelerinin maddi kültürünün yanı sıra sosyal yapılarının, dünya görüşlerinin ve sanatının yeniden inşası için değerli kaynaklar olan önemli sayıda taş heykel tespit edildi" ifadelerini kullandı. Çalışma kadim Türk döneminde mezar anıtlarının belgelenmesi, göçebe yaşam tarzı ve göç yolları hakkında yeni bilgiler sağlayacak.

Kazakistan'da 3 bin 400 yıllık erken dönem Türk piramidi bulundu Haber

Kazakistan'da 3 bin 400 yıllık erken dönem Türk piramidi bulundu

Kazakistan'nın Karaganda bölgesinde İskit-Saka ve erken dönemine ait piramit keşfedildi. Uzmanlar, Karajartas anıt mezarının, Andronovo döneminin son evresini oluşturan Begazı Dandibay döneminden bir hükümdara ait olduğunu açıkladı.  Karaganda Eyaleti Şet ilçesinde bulunan Taldı Nehri’nin sol kıyısını gören hakim bir tepede yer alan ve Karaganda Üniversitesi Sarı Arka Arkeoloji Heyeti tarafından tespit edilen Karajartas anıt mezarındaki çalışmalar toplamda 4 kazı sezonu sürdü. Kazakistan Cumhuriyeti Milli Müzesinden Dr. Aibar Kassenali ve Dr. Serhan Çınar keşfedilen piramitle ilgili TRT Haber'den Ayşe Şimşek'e değerlendirmelerde bulundu. "VADİ, BÜYÜK LİDERLERİNİN GÖMÜLDÜĞÜ KRALLAR VADİSİ OLARAK KULLANILIYOR" Dr. Aibar Kassenali, buluntular üzerinde yapılan karbon 14 analizlerinin sonucuna göre, piramit yapısının Milattan Önce (M.Ö) 14 ile 12. yüzyıllar arasına tarihlendirildiğini açıkladı. Dr. Kassenali, bu tarihlendirmenin anlamını, "Bölgede tespit edilen birden fazla piramidal basamaklı anıt mezarların varlığı, Sarı Arka bozkırları içerisinde yer alan Taldı Nehir vadisinin, Bronz Çağı'nda Andronovo topluluklarınca Mısır’daki Nil Vadisi gibi büyük liderlerinin gömüldüğü krallar vadisi olarak kullanıldığını gösteriyor.” sözleriyle açıkladı. Dr. Aibar Kassenali, mezar odasındaki bulgular incelendiğinde, bozkır piramidinin Andronovo döneminde Kazak bozkırlarına hükmeden yerel bir hükümdar adına yaptırılmış olabileceğini söyledi. Kassenali, Karajartas piramidinde bulunan kesme taşlar ve anıt mezarın boyutuna bakıldığında Bronz Çağı’nda ve bozkır gibi oldukça kurak bir bölgede böylesine devasa bir yapının inşa edilmiş olmasının, Begazı Dandibay topluluklarının ulaşmış olduğu yüksek sanat anlayışı ve zengin ruhani inanışın göstergesi olduğunu vurguladı. "TARİHİ KAYNAKLARDA HALKIN ÜÇGEN BİR MEZAR İNŞA ETTİĞİ YER ALIYOR" Dr. Serhan Çınar, İskit-Saka ve onun erken dönemini oluşturan Begazı Dandibay topluluklarındaki piramidal mezar yapıları hakkında antik dönem tarihi kaynaklarında da bilgiler bulunduğunu aktardı. Dr. Çınar, Karajartas’ta tespit edilen basamaklı piramidal anıt mezarların tarihi kayıtlarda geçen İskit çağına ait mezar yapılarının erken versiyonları olabileceğinin altını çizdi. AYRICA KENT ADINDA BİR PROTO-ŞEHİR YERLEŞKESİ DE BULUNDU Dr. Serhan Çınar, bölgedeki kazı çalışmaları sırasında anıt mezarların yanı sıra yine Begazı-Dandibay topluluklarına ait olduğu tespit edilen Kent adında bir proto-şehir yerleşkesi de bulunduğunu açıkladı. Dr. Çınar, "15 hektarlık alana yayılan bu merkez, kronolojik olarak, Ön Asya’daki Troya 4; Yunanistan anakarasındaki Erken Miken dönemi ve Mısır’daki Orta Krallık şehir devletlerinin gelişmiş katmanları ile aynı tarihi dönemde varlık göstermişti. Yerleşke içerisinde labirent kapılar, hendekler ve çıkıntılı surlar vardı. Bu antik kentler, nizami planlı bir sokak ağı ve su toplama sistemleri bulunuyordu." dedi. "DİNİ MERASİMLERİN DE GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ BİR KUTSAL ALAN” Dr. Aibar Kassenali ayrıca, “Kaya resimlerinden anlaşıldığı kadarıyla bu türden gün dönümleri, Andronovo toplumunda ay ve güneşin birbirine kavuştuğu dönemler olarak algılanmış ve halk nezdinde bu kutsi kavuşma çeşitli şenliklerle kutlanmıştır. Bu doğrultuda Karajartas anıt mezar piramidinin sadece bir mezar alanı olmayıp Andronovo toplulukları için aynı zamanda dini merasimlerin gerçekleştirildiği bir kutsal alan olarak kullanıldığı anlaşılıyor” ifadelerini kullandı. KARAJARTAS PİRAMİDİNİN ERKEN TÜRK ARKEOLOJİ VE TARİH ARAŞTIRMALARINDAKİ YERİ  Karajartas piramidinin erken Türk arkeoloji ve tarih araştırmalarındaki yerini Dr. Serhan Çınar, maddeler halinde değerlendirdi: Begazı Dandibay toplulukları, Proto-Türk kültürünü oluşturan Güney Sibirya’nın Karasuk kültürüyle de yakından bağlantılarının bulunduğunu gösteriyor. Özellikle Begazı Dandibay evresine ait mozolelerdeki mezar odasına ulaşılan koridorlar, geleneksel Türk dini inanışının bir tezahürü olarak her zaman güneşin doğduğu yöne doğru açılıyor. Yine bu döneme ait mezarlarda görülen yuvarlak tipli keramik kaplar, bozkır muhitinde kültürel bir devamlılığın simgesi olarak İskit-Saka dönemi ritüel kaplarına, daha ilerleyen dönemde ise Asya Hun döneminden itibaren Türk kabileleri arasında sıklıkla görülen geleneksel dökme kazanların arkaik versiyonlarını oluşturuyor. Göktürk dönemine ait Türk-Runik yazı karakterleri arasında, Andronovo ve Begazı Dandibay evresine ait birçok tamga piktogramının bulunduğu biliniyor. Yine mezar alanlarında görülen geometrik süslemeler ve tamga tipi karakterler, etnografik ve tarihi süreklilik açısından Ortaçağ dönemi Türk kabilelerinin sanatında yer buluyor. Proto-Türk kabilelerininde bulunduğu bozkır kabileleri için aidiyetlerin esas belirleyicisi yaşam biçimi oldu. Bu anlamda Karajartas buluntusu gibi bozkır çağına ait bulgular, 19. ve 20. yüzyıl tarih ve arkeoloji çalışmalarında, kültür ve medeniyetin şehir yaşamıyla ölçüldüğü geleneksel yorumların ötesinde global dünya üzerinde bozkır kavimlerinin tarihi rolünü ortaya koyan önemli bulgular olarak karşımıza çıkıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.