SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sscb

QHA - Kırım Haber Ajansı - Sscb haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sscb haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

80 yıldır dinmeyen acı: Ahıska Sürgünü ve Soykırımı Haber

80 yıldır dinmeyen acı: Ahıska Sürgünü ve Soykırımı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) eli kanlı lideri Josef Stalin'in emriyle on binlerce Ahıska Türkü tam 80 yıl önce bugün öz vatanlarından canice koparılmıştı. Ahıska Türkleri, günümüzde Gürcistan sınırlarında kalan vatanlarından bir gece ansızın hayvan vagonlarına bindirilerek Sibirya başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine sürgün edildi. Ahıska Türklerinin Stalin zulmü ile anavatanlarından sürülmelerinin 80. yıl dönümünde sürgünde hayatını kaybedenler dualarla anılıyor. 14 KASIM 1944 AHISKA SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI Bugün Gürcistan toprakları içerisinde yer alan ve Ardahan’a 15 kilometre uzaklıkta bulunan Ahıska, 1829’a kadar Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kaldı. Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan Edirne Antlaşması’yla şehrin kaderi değişti. Ahıska, Çarlık Rusya’sının hakimiyetine girdi. Bu da, Ahıskalı Türklerin yıllar boyu yaşayacağı zulümlerin fitilini ateşledi. Ahıska, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan Gürcistan’a bağlandı. 2. Dünya Savaşı’na kadar askere çağrılmayan Ahıska Türkleri, savaş başlayınca Rusya tarafından silah altına alındı. 40 bin civarında insan, Almanlarla savaşmak üzere cepheye gönderildi. Geride kalan kadınlar ve yaşlılar da Ahıska-Borcom demir yolu inşaatında çalıştırıldı. Bu hat, 1944 yılı ekim ayında tamamlandı. Ahıskalılar, kendilerini vatana hasret bırakacak trenlerin yolunu, kendi elleriyle yapmış oldu. Soykırım ve sürgünün 80. yıl dönümünde yurtlarından koparılan Ahıskalı Türklerin yaşadığı zulüm unutulmadı. Bir gece ansızın hayvan vagonlarına bindirilen kadın, çocuk, yaşlı 17 bin insan açlıktan, soğuktan ve çeşitli hastalıklardan hayatını kaybetti, 212 köyün boşaltılmasıyla 94 bine yakın kişi vatanından koparıldı. Katil Stalin idaresindeki askerler, hayatını kaybeden Ahıskalıların naaşlarını yol kenarına attı. Trenlere doldurulan Ahıskalı Türklerin tüm eşyaları geride kaldı. Vagonlara üst üste bindirilen Ahıskalıların zorunlu yolculuğu bir aydan fazla sürdü. Hayatta kalan Ahıskalılar özellikle Kazakistan başta olmak üzere Türkistan ve Sibirya'nın çeşitli bölgelerine sürüldü. Yaşam mücadelesi veren Ahıska Türkleri, 1956 yılında özel yerleşim sınırlamalarının Sovyet idaresince kaldırılması nedeniyle Kafkasya’nın farklı bölgelerine dönmeye başladı. Ancak, halkın büyük bir kısmı sürgüne gönderildikleri bölgelerde yaşamaya devam etti. AHISKA TÜRKLERİNİN VATANA DÖNÜŞ MÜCADELESİ Ahıska Türklerine sürgünden sonra vatan olan topraklardan Türkiye Cumhuriyeti, kanlı sürgünden yıllar sonra Ahıska Türklerinin kendi topraklarına yerleştirilmesi için çalışmalar yürüttü. 2004 yılının şubat ayında Rusya ve ABD hükûmeti, Uluslararası Göç Örgütünün desteğiyle Rusya’nın Krasnodar bölgesinde ikamet eden Ahıska Türklerinin ABD’de yerleştirilmesi programı başlattı. 2005 yılının eylül ayı itibarıyla yaklaşık 21 bin Ahıska Türkü programa katılma başvurusunda bulundu ve 5 bin kişi ABD’nin farklı şehirlerinde yerleştirildi. Günümüzde Ahıska Türkleri dünyada 550 bin civarında nüfusa erişti. Daha sonra da 2014’te Kırım’ın işgali neticesinde Ukrayna’nın doğusunda başlayan Rus işgali nedeniyle çatışmanın ortasında kalan bölgedeki Ahıska Türklerinin bir kısmı Türkiye’nin girişimiyle Erzincan’ın Üzümlü ilçesine yerleştirildi.  Ahıska Türklerinin en çok yaşadıkları ülkelerin başında Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD geliyor.

Karaçay Sürgünü 81. yılında İstanbul'da anılacak Haber

Karaçay Sürgünü 81. yılında İstanbul'da anılacak

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) Kırım Tatarlarına, Ahıska Türklerine ve Malkar Türklerine yönelik olarak uyguladığı vahşet 1943 yılında Karaçay Türklerine uygulandı. Tarih sayfalarına kaydedilen Karaçay Sürgünü 81. yılında, İstanbul'da anılacak.  İstanbul Karaçay ve Kuzey Kafkasya Kültür ve Dayanışma Derneği, 2 Kasım 2024 tarihinde "Karaçay Sürgünü Anma Programı" tertip edecek. Program, saat 15.30 itibarıyla sürgüne uğrayan halkların temsilcilerinin açılış konuşması ile başlayacak. Ardından Dr. Yasin Başpınar'ın oturum başkanlığını üstleneceği panlede; Prof. Dr. Abdullah Temizkan ve Araştırmacı-Yazar Yusuf Tunçbilek konuşmacı olarak yer alacak.  KARAÇAY-MALKAR SÜRGÜNÜ Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) 18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım Tatarlarına, 14 Kasım 1944 tarihinde Ahıska Türklerine uyguladığı sürgün ve soykırım politikasının bir diğer kurbanı ise 2 Kasım 1943 tarihinde Karaçay Türkleri, 8 Mart 1944 tarihinde ise Malkar Türkleri olmuştu. Sağlıklı ve eli silah tutan Karaçay-Malkarlı erkekler muhtelif cephelerde Sovyet ordusu saflarında Almanlara karşı savaşırken aileleri vatanlarından sürülmekteydi. Kayıtlarda sürgün edilen Karaçaylıların sayısı en az 69 bin 267, Malkarlıların sayısı ise 37 bin 713 olarak yer aldı. Bu sayıların yaklaşık yüzde 54’ü çocuk, yüzde 28’i kadın ve yüzde 18’i yaşlı ve savaştan yaralı dönmüş malûl erkeklerden oluşmaktaydı. MADALYALI KAHRAMANLARIN "VATAN HAİNİ" AİLELERİ! İkinci Dünya Savaşı'nın 9 Mayıs 1945 tarihinde sona ermesiyle zorla Sovyet ordusuna alınan ve birçoğuna madalya verilen Karaçay-Malkarlı askerler ailelerine kavuşmak için vatanlarına döndüklerinde; annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, eşlerinin ve çocuklarının vatan hainliğiyle suçlanarak bir gün içerisinde yurtlarından sürgün edildiklerini öğrendi. İkinci Dünya Savaşı sırasında, tıpkı Kırım Tatarlarına ve Ahıska Türklerine uygulandığı gibi Sovyetler Birliği topraklarını işgal eden Almanlarla iş birliği yaptıkları suçlamasıyla Karaçay ve Malkar Türkleri hayvan vagonlarına doldurulmak suretiyle bir gün içerisinde Sovyet yönetimi tarafından topyekûn sürgün edildi. VATANA İLK GERİ DÖNÜŞLER 14 YIL SONRA BAŞLADI SSCB hakimiyetindeki muhtelif bölgelerine gönderilerek sürgün yerlerinde birbirlerinden ayrılması özellikle planlanan Karaçay-Malkarlılar; Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın ücra köşelerine dağıtıldı. Karaçaylılar, Kruşçev’in 1956 yılında Komünist Partisi 20. Kongresindeki gizli konuşmasında Stalin tarafından haksız yere sürüldüklerini belirttiği 5 Sovyet halkından biriydi. Aynı yıl Kruşçev, Karaçaylıların geri dönmeleri ve bu haksızlığın düzeltilmesi yolunda gerekli çalışmaları yapacağına dair garanti vermişti. 14 yıl boyunca Kafkasya’dan uzakta sürgünde yaşayan Karaçay-Malkar halkı, 1957 yılında vatanlarına geri dönmeye başladı. Bir soykırım halini alan sürgün yıllarında Karaçay-Malkarlılar nüfuslarının büyük bölümünü kaybetti. KARAÇAY-MALKARLARIN NÜFUS DEĞİŞMİ 1939 yılında 75 bin 800 kişilik bir nüfusa sahip olan Karaçaylılar 1959 yılında ancak 81 bin 400 kişilik bir nüfusa ulaşabilmişti. Malkarlıların nüfus kaybı ise çok daha fazlaydı. 1939 yılında 42 bin 700 olan Malkar nüfusu, 1959 yılında 42 bin 400’e düşmüştü. 1959 nüfus sayımı sonuçlarına göre sürgünden Kafkasya’ya dönen Karaçaylıların sayısı 67 bin 830 kişiydi. 13 bin 570 Karaçaylı ise sürgün yerlerinde kalmıştı. 1959 yılında Kafkasya’ya dönebilen Malkarlı sayısı ise 34 bin 88 kişiydi. Malkarlıların 8 bin 312’si sürgün yerlerinde kalmıştı.

Sovyet döneminden kalan 58 milyon ton radyoaktif atık Kazakistan'ı zehirliyor Haber

Sovyet döneminden kalan 58 milyon ton radyoaktif atık Kazakistan'ı zehirliyor

Kazakistan'da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminden kalan 58 milyon ton radyoaktif atık bulunuyor. Kazakistan Cumhuriyeti Parlamentosunun alt kanadı olan Meclisin Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Yönetimi Komisyonu Başkanı Edil Canbirşin, 28 Mart 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, Kazakistan topraklarında Sovyet döneminden kalan radyoaktif atıklara dikkat çekti. " YAKLAŞIK 58 MİLYON TON RADYOAKTİF ATIK HER YERE DAĞILMIŞ DURUMDA" Radyoaktif atıkların etkin yönetimi konusunun görmezden gelinemeyeceğine işaret eden Canbirşin, "Radyoaktif atıklar Ulba Metalurji Fabrikası, MAEK LLP, Stepnogorsk Madencilik ve Kimyasal Kombine ve petrol işletmelerinde yoğunlaşmaktadır. Toplam hacim çok büyük. Farklı sayılar var. Verilerimize göre yaklaşık 58 milyon ton radyoaktif atık her yere dağılmış durumda. Bu bağlamda, radyoaktif atıkların etkin yönetiminin önemi yadsınamaz" ifadelerini kullandı. "SOVYETLERDEN KALMA RADYOAKTİF ATIKLARIN GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE DOPLANMASI LAZIM" Öte yandan radyoaktif atıkların güvenli yöntemlerle kontrol edilmesinin devletin birincil sorumluluğu olduğunu hatırlattan Canbirşin, "Ülkemiz uranyum üretiminde dünyada birinci, rezervlerde ise ikinci sırada yer almaktadır. Bu sebepten halkımızın güvenliği ve sağlığı için Sovyetlerden kalma radyoaktif atıkların güvenli bir şekilde doplanması lazım" dedi.

Türkiye sevdalısı Kazak şair Mağcan Cumabay'ın şehadetinin 86. yılı Haber

Türkiye sevdalısı Kazak şair Mağcan Cumabay'ın şehadetinin 86. yılı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) kurşuna dizdiği, Türkiye sevdalısı Kazak Türkü şair ve fikir adamı Mağcan Cumabay'ın bugün şehadetinin 86. yılı.Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı mücadelesi verdiği dönemde "Uzaktaki Kardeşime" şiirini kaleme alarak Türkiye'ye hediye eden Cumabay, 19 Mart 1938'de Sovyetlerin kurbanı oldu.  MAĞCAN CUMABAY KİMDİR? Mağcan Cumabay, Kazakistan'ın Bulaev kasabasında 25 Haziran 1893 yılında dünyaya geldi. Eğitim için İstanbul'a gelen şair Cumabay; Arapça, Farsça ve Çağatay Türkçesini öğrendi. İlk şiir denemelerini burada yapan Cumabay, daha sonra Tataristan'ın Kazan kentine gitti. Cumabay, Türklük bilincine vakıf fikir insanları Ahmet Baytursınulı, Alihan Bökeyhanulı gibi isimlerle ve Alaş hareketinin temsilcileri ile tanıştı. Şiirlerinde Türklüğü ve Türk dünyasının birliğini kaleme alan Cumabay aynı zamanda Sovyetlere karşı Kazakların bilinçlendirilmesi yönünde çalışmalara imza attı. Şiirleri ve çalışmalarıyla tanınan Cumabay, Pantürkizm düşüncesiyle suçlanarak 19 Mart 1938'de Sovyetler tarafından kurşuna dizildi.  Kurtuluş mücadelesi döneminde Türkiye'ye hediye ettiği "Uzaktaki Kardeşime" şiiri ise hafızalardaki yerini korumaya devam ediyor.  "UZAKTAKİ KARDEŞİME" Uzakta ağır azap çeken kardeşim Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim Etrafını sarmış düşman ortasında Göl gibi gözyaşı döken kardeşim Alısta avır azap şekken bavırım Kuargan beyşeşektey kepken bavırım Kamağan kalın javıdın ortasında Köl kılıp közdin jasın tökken bavırım

İlmi Umerov: Rusya'da SSCB'dekinden daha fazla siyasi mahkum var Haber

İlmi Umerov: Rusya'da SSCB'dekinden daha fazla siyasi mahkum var

İşgalci Rusya'da siyasi mahkum sayısı gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Kırım Tatar Milli Meclis (KTMM) Başkan Yardımcısı İlmi Umerov, Rusya'da siyasi mahkumların sayılarının Putin'in 2012 yılında başkanlık görevine gelmesiyle arttığını ve 2022'de Ukrayna'ya yönelik olarak başlatılan işgal girişimiyle bu sayısının zulüm dalgası olarak büyüdüğünü ifade etti. RUSYA'DA SİYASİ MAHKUM SAYISI 3.500'E ULAŞTI Sosyal medya hesabından konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Umerov, "Son 10 yılda siyasi nedenlerle mahkum edilen Rus vatandaşlarının sayısı 3 bin 500'e ulaştı. Bu tür ceza davalarının sayısındaki artış, 2012 yılında Vladimir Putin'in yeniden Rusya Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra başladı ve 2022 yılında Ukrayna'ya karşı savaş başlatmasıyla şiddetli bir zulüm dalgası meydana geldi" ifadesini kullandı.  "RUSYA'DA SSCB'DEKİNDEN DAHA FAZLA SİYASİ MAHKUM VAR" Rusya'da Soruşturma Komitesi, Savcılık ve Mahkemelerin her hafta listeyi güncellediğini ifade eden Umerov, şunları dile getirdi: "2022 yılında 700 kişi bu tür davaların partizanı oldu. Sayıları 2021 yılına kıyasla yaklaşık 1,5 kat arttı. 2023 yılından daha kısa bir süre içinde 440'tan fazla insan siyasi zulüm gördü. 2021'in tamamından daha fazla. Şu anda soruşturma altında olan veya ceza alan Rusların toplam sayısı 2 bin civarında. Rusya'da SSCB'dekinden daha fazla siyasi mahkum var. İnsan Hakları Kuruluşu Memorial'a göre bunlardan 700 kadar vardı. Meğer son 10 yılda 3 bin 500 siyasi mahkum varmış. 140 milyon nüfus için 40 bin başına ortalama 1 kişi. Basit bir çözüm, 300 bin nüfuslu 200 Kırım Tatarı politikacısının bin 500 kişiden 1 kişiyi oluşturduğunu hesaplıyor, bu da genel olarak Rusya Federasyonu'nun neredeyse 30 katı. Basit gerçeklik. Kırım Tatarları boyun eğmedi"

Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Nedilskıy, Holodomor'u anlattı: Amaç, Ukrayna halkını yok etmekti Haber

Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Nedilskıy, Holodomor'u anlattı: Amaç, Ukrayna halkını yok etmekti

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Stalin liderliğindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) ortaya koyduğu Holodomor Soykırımı, Ukrayna halkı ve tüm dünya tarafından her yıl kasım ayının son cumartesi günü anılıyor. 1932-1933 tarihleri arasında kurgulanan kıtlık nedeniyle milyonlarca Ukraynalı hayatını kaybetti. Holodomor Soykırımı konusunda Kırım Haber Ajansı (QHA), Ukrayna'nın İstanbul Başkonsolosu Roman Nedilskıy'dan değerlendirme aldı. Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Nedilskıy, #Holodomor'u anlattı: Amaç, Ukrayna halkını yok etmekti ???? https://t.co/LfacxBdQnB ???? https://t.co/1ZviflbAyG pic.twitter.com/rrnCrk9g1H — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 25, 2023 QHA: Holodomor’un ne olduğunu, Ukrayna için ne anlam ifade ettiğini anlatabilir misiniz? Holodomor terimi, holod ve mor’dan oluşan bir kelimedir. "Holod (Ukraynaca: голод)" açlık ve "Mor (Ukraynaca: мор)" ölüm, imha ve veba anlamına gelir.  Bu kelime, "açlıktan ölmek" demektir. Holodomor, Josef Stalin liderliğindeki Sovyetler Birliği yönetimi tarafından; Ukraynalıları yok etmek, Ukrayna'nın bu rejime karşı direnişini ve Moskova'dan bağımsız bir Ukrayna devleti kurma girişimlerini nihai olarak ortadan kaldırmak amacıyla yapay olarak yaratılan kitlesel açlık yoluyla Ukrayna ulusuna karşı işlenen bir soykırımdı. "UKRAYNA, 2006 YILINDA HOLODOMOR'U SOYKIRIM OLARAK KABUL ETTİ" Bu suçun amacı Ukrayna halkını ulus olarak yok etmekti. Dönemin komünist totaliter rejimi, gıdaya zorla el konulması, köylerin ve tüm bölgelerin abluka altına alınması, kıtlık içindeki Ukrayna'nın dışına seyahatin yasaklanması, kırsal ticaretin kısıtlanması ve muhaliflerin bastırılması yoluyla Ukraynalılar için yaşamla bağdaşmayan koşullar yarattı. Başka bir deyişle hedef, ulusun fiziksel olarak yok edilmesiydi. Ukrayna’da, 1932-1933 yılları arasında yaşanan soykırımın yanı sıra 1921-1923 ve 1946-1947 yılları arasında da devlet eliyle yaratılan büyük kıtlıklar sonucunda milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Bu nedenle, 2006 yılında Ukrayna, 1932-1933 Holodomor'unu Ukrayna halkının soykırımı olarak kabul etmiştir. QHA: Holodomor sırasında yaşanan açlık ve ölümler, Sovyet hükumetinin bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği bir soykırımın sonucu muydu? "1932-1933 yıllarında Ukrayna'da yaşanan Holodomor, Sovyet ve daha sonra Rus tarihçilerin iddia ettiği gibi doğal ya da sosyal kökenli tesadüfi bir olgu değildi. "Açlıktan ölüm" tam olarak totaliter yönetimler tarafından kasıtlı olarak kullanılan açlık terörünün, yani soykırımın bir sonucuydu. Bu, Ukraynalıların tarımın kolektifleştirilmesine karşı direnişlerinin ve Rus yönetimi altında olmak istememelerinin bir cezasıydı. Sovyet yetkilileri, Stalin'in emriyle uygulamaya koydukları yapay kıtlık yoluyla sözde "Ukrayna sorununu" çözmeye çalıştı. Tarihçilere göre, 30'lu yıllarının başında, Bolşevik kolektifleştirme ve o zamanki adıyla zorla sanayileştirme politikasına karşı direnişin ana merkezi Ukrayna köyleriydi. Ukrayna'da yaklaşık 1.2 milyon kişinin katıldığı 4 bin civarında kitlesel protesto gösterisi düzenlendi. 41 bin 200 köylü çiftliği kolektif çiftliklerden ayrıldı ve yaklaşık 500 köy konseyi gerçekçi olmayan tahıl tedarik planlarını kabul etmeyi reddetti. Stalin, Ukrayna'yı bir kaynak olarak kaybetmekten korkuyordu; bu kaynak olmadan dünyayı fethedebilecek güçlü bir sanayi imparatorluğu kurmak sadece bir hayal olarak kalacaktı. Bu nedenle, Ukrayna'yı kaybetmek istemeyen Sovyet rejimi, Ukrayna ulusunun bir bölümünü yok etmek için bir plan tasarladı ve bunu "devlete ekmek sağlama" planları adı altında gizledi. Tüm tahıl stoklarına tamamen el konulması söz konusuydu ve ardından tahıl teslimat planına uyulmamasının cezası olarak diğer gıda ve mülklere el koymaya başladılar. "22 BUÇUK MİLYON İNSAN HOLODOMOR SINIRLARI İÇİNDE TECRİT EDİLDİ" Ukrayna'yı kitlesel açlık bölgesine çeviren rejim, insanları kurtarmak için tüm yolları tamamen kapattı. Açlık grevcilerine karşı tam bir tecrit uygulandı. Bu amaçla, sözde "kara tahta" rejimini kullandılar ve açlık grevcilerinin Ukrayna dışına seyahat etmelerini yasakladılar. Kara tahtalardalistelenen kolektif çiftlikler ve köyler, polis ve Sovyet gizli özel servisleri tarafından kuşatıldı. Tüm gıda malzemeleri alındı. Ticaret ve herhangi bir malın ithalatı yasaklandı. Anlaşılacağı üzere, o dönemde 22 buçuk milyon insan Holodomor sınırları içinde tecrit edilmişti. Soykırımın bir diğer yönü de kıtlıkla ilgili bilgilerin tamamen ve kasıtlı olarak engellenmesiydi. Ocak 1933'te Sovyet yetkilileri, Ukrayna'da kıtlık olmadığına dair bir açıklama yaptı. Batılı güçler gıda yardımı yapmaya hazır olmalarına rağmen, Stalinist rejim dış yardımı reddetti. Holodomor, Nisan 1932'den Kasım 1933'e kadar olan dönemi kapsamaktadır. Bu 17 ay boyunca Ukrayna'da 7 milyondan fazla insan ve Ukrayna dışında da 3 milyon Ukraynalı öldürülmüştür, bunu vurgulamak istiyorum. Ukrayna dışındaki bu rakamlar tarihsel olarak Ukraynalıların yaşadığı bölgelerde gerçekleşmiştir: Kuban, Kuzey Kafkasya, Aşağı Volga bölgesi ve Kazakistan. Holodomor 1933 baharında zirveye ulaştı. Sadece bir ayda Ukrayna'da her dakika 17 kişi, her saat bin 400 kişi ve her gün 30 binden fazla insan açlıktan ölüyordu. Ne yazık ki, Ukrayna'da Holodomor'dan kaynaklanan insan kayıplarının sayısı sorusunun hala cevabı yok.  QHA: Holodomor'un Ukrayna'nın bağımsızlık mücadelesine etkisi nedir? Ekim Devrimi'nden sonra, 1917-1921 yılları arasında Komünistler, eski Rus İmparatorluğu topraklarının çoğunda iktidarı ele geçirdiler. Doğrudan işgal yoluyla, bildiğimiz gibi 1917'de ilan edilen demokratik Ukrayna Halk Cumhuriyeti'ni yok ettiler. Ukrayna hareketiyle yaşanan zorlu mücadele deneyimi nedeniyle komünist rejim, 1919-1920'de Ukrayna'daki konumunu güçlendirdi ve başkenti Harkiv'de olan bir sözde devlet oluşturuldu. 1920'lerde Ukrayna Avrupa tarzı bir kültürel rönesans yaşadı. "Moskova defol!" sloganları altında, Ukrayna’da Ruslardan farklı, Avrupa'ya yönelik kendine özgü gelenekler oluşuyordu. Ulusal bir eğitim sistemi oluşturuluyor ve özerk bir ekonomik mekanizma kuruluyordu. Ancak bu dönemin sonunda SSCB'de katı bir sosyal hiyerarşiye sahip totaliter bir komünist rejim kuruldu. Herhangi bir muhalefet ya da uyumsuzluk belirtisi derhal şiddetle cezalandırıldı ve bastırıldı. "SSCB, UKRAYNALILARIN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİ YOK EDEMEDİ" SSCB'deki en büyük ikinci ulus olan Ukrayna'nın büyük bir kültürel ve tarihi mirası, şanlı devlet kurma gelenekleri ve ulusal kurtuluş mücadelesi deneyimi vardı. Geniş entelektüel çevreler ve ekonomik olarak bağımsız köylüler komünist liderliğin politikalarını kabul etmiyordu. Bu nedenle amaç, Ukraynalıları her an bağımsız bir devlet kurma sorununu gündeme getirebilecek siyasi bir ulus olduğu için yok etmekti. Bu nedenle, bu amaç için en acımasız aracı seçtiler: aç bırakarak öldürme. Yine de komünist rejim, Ukraynalıların özgürlük ve bağımsızlık arzusunu tamamen yok edemedi. Ukraynalıların özgürlük mücadelesi, 1932-1933 Holodomor'undan sonra da devam etti ve nihayetinde 24 Ağustos 1991'de Ukrayna Parlamentosu bağımsızlığını yeniden tesis etti. QHA: Holodomor'un hala gündemde olması, bugünkü siyasi ilişkilere ve tarih anlayışına nasıl bir etki yapmaktadır? 1932-1933 yıllarında komünist totaliter rejim Ukrayna halkına karşı soykırım suçu işlemiştir. Bugün, onun halefi olan Raşizm rejimi, Ukrayna topraklarında bir kez daha soykırım gerçekleştirmeye çalışıyor. Holodomor soykırımından 90 yıl sonra, Ruslar bir kez daha Ukraynalılara karşı soykırım yöntemlerini kullanarak kimliğimizi, kültürümüzü ve dilimizi yok etmeye çalışıyorlar. Tek kelimeyle Ukrayna ulusunu yok etmek istiyorlar. İşgalciler bunu yapmak için Ukraynalıları topluca öldürüyor, sürgün ediyor ve şehirleri yok ediyor. Hem 1932-1933'te hem de bugün Rusya, tüm terörist cephaneliğini bize karşı kullanarak Ukraynalıların direnme iradesini kırmaya çalışıyor. "HOLODOMOR VE MEVCUT RUS SALDIRGANLIĞININ KAMPANYALARI BİRBİRİNE ÇOK BENZEMEKTE" Yirminci yüzyılda Stalin ve yirmi birinci yüzyılda Putin, Ukrayna halkını pasifize etmenin diğer yöntemleri işe yaramadığı için soykırımı tercih etti. Stalin soykırımı organize etmek için gıdaya tamamen el koyma, abluka ve artan teröre başvurdu. Putin, Ukrayna'ya karşı bir saldırı başlatmıştır. Bunu terör, toplu katliam, sığınaklara, tahliye yollarına ve insani yardım koridorlarına kasıtlı saldırılar, yerleşim alanlarının bombalanması, şiddet, askeri kuşatmalar ve soykırım politikasının bir parçası olarak sürgünler izledi. Holodomor ve mevcut Rus saldırganlığının bilgilendirme kampanyaları birbirine çok benzemektedir. Hem o zaman hem de şimdi Rusya, Rus kitlelerini zulüm işlemeye ya da zulmü onaylamaya hazırlamak ve suçları örtbas etmek için çok büyük ölçekli dezenformasyon ve propaganda kampanyaları başlattı. BUGÜN BİRÇOK ÜLKE HOLODOMOR'U SOYKIRIM OLARAK TANIYOR Hem o zaman hem de şimdi, Rusya, Batı'daki kayıtsızlık atmosferine, korkunun gücüne güveniyor ve gerçeklikten uzak paralel bir yapay bir gerçekliği yaratmaya çalışıyor. Ancak bugün, tüm medeni dünya Ukrayna'ya yardım ediyor ve biz Ukraynalılar, kendi devletimize ve Silahlı Kuvvetlerimize sahibiz, zafer için birleştik ve birlikte çalışıyoruz. Ve bu sayede Putin'in soykırımına başarıyla direniyoruz. Komünist totaliter rejimin suçlarını hatırlayarak, bugün tüm çabalarımızı Ukrayna'yı savunan askerlerimizi desteklemeye yöneltiyoruz. Mevcut Rus saldırganlığı bağlamında, 1932-1933 Holodomor hatıramız, Ukraynalıların ve uluslararası toplumun saldırgana karşı toplumsal seferberliğinde bir faktördür. Önemli bir nokta da, Ekim 2023 itibarıyla 28 ülkenin parlamentosunun Ukrayna'daki 1932-1933 Holodomor'unu bir soykırım eylemi olarak tanımış olmasıdır. HER YIL KASIM AYININ SON CUMARTESİ GÜNÜ HOLODOMOR ANILIYOR Bu nedenle Holodomor kurbanlarının anma töreni, "Hatırlayın. Birleşelim. Kazanacağız!" sloganı altında yapılmaktadır. Aynı zamanda, 1932-1933 yıllarında dönemin Kremlin rejimi tarafından Ukraynalılara karşı soykırım suçu işlemek için bir araç olarak kullanılan kıtlığın anısı, dünyanın herhangi bir yerinde kıtlık yaşanmasını önlemek için bir uyarı, mevcut Kremlin saldırganının hedeflerine ulaşmak için gıda krizini provoke etmesini ve kullanmasını önlemek için bir uyarı görevi görmelidir. Ukrayna her yıl Kasım ayının dördüncü cumartesi günü 1932-1933 Holodomor ve 1921-1923 ve 1946-1947 yıllarında insan eliyle yaratılan kitlesel kıtlıkların kurbanlarını anmaktadır. Bu yıl ikinci kez, Rusya'nın Ukraynalılara yönelik soykırım eylemlerinin eşlik ettiği geniş çaplı bir savaş bağlamında Stalin'in soykırım kurbanlarını onurlandıracağız. Bugün gözlerimizin önünde cereyan eden trajik olaylar ve işlenen suçlar, yaşayan hafızanın son derece önemli olduğunu göstermektedir; insanlığa karşı suç işleyenler uluslararası toplum tarafından kınanmalı ve kurbanlar onurlandırılmalıdır. QHA: Holodomor kurbanları için eklemek istediğiniz bir şey var mı? En korkunç ve insanlık dışı şekilde öldürülen milyonlarca masum Ukraynalıyı hatırlamalı ve onurlandırmalıyız. Çünkü açlıktan ölüm, artık 21. yüzyılda, bir insanın açlıktan nasıl ölebileceğini hayal etmek çok zor. Ama bu korkunç, uzun ve çok acı verici bir ölümdür. Bu nedenle, bu trajediyi hatırlamalıyız. Bu trajedinin gelecekte tekrar yaşanmasını önlemek için kurbanları onurlandırmalıyız. Ayrıca Kasım ayının 4. Cumartesi günü saat 16.00'da tüm dünyada "Bir Mum Yak" kampanyası düzenleniyor. Ukraynalıları ve tüm duyarlı insanları, bu korkunç trajedide hayatını kaybedenlerin anısına saat 16.00'da pencerenizde bir mum yakmaya çağırıyoruz.

Kazakistan'da Sovyet kurbanlarının ölüm nedenlerini içeren KGB raporu ortaya çıktı Haber

Kazakistan'da Sovyet kurbanlarının ölüm nedenlerini içeren KGB raporu ortaya çıktı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) eli kanlı liderlerinden Josef Stalin'in emriyle idam edilen Türkistan aydınlarının belgeleri gün yüzüne çıkarılıyor. 1926 yılından 1956 yılına kadar haksız yere hapse atılan ve idam edilen Türklerin kimliği ve ölüm nedenleri tespit edildi. YÜZ BİNLERCE KGB RAPORU GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR Kazakistan'da; başka coğrafyalara sürülen, idam edilen, öldürülen aktivist, politikacı ve aydınların ölüm sebeplerini içeren KGB belgeleri ifşa edildi. Böylelikle Stalin'in insanlığa karşı işlediği suçlar gün yüzüne çıkarılıyor.  Kazakistan Başsavcılığı 18 Eylül 2023 tarihinde Sovyet kurbanlarının kimliğini içeren yaklaşık 2.4 milyon arşivlenmiş KGB raporunun halka açıklanacağını duyurmuştu. Kazakistanlı yetkililer, 300 binden fazla Türkistan aydınının aklandığını ve yüz binlercesinin daha temize çıkarılabileceğini vurguladı.  Söz konusu verilere göre kurbanların çoğunun açlık, hastalık ve idam kararı nedeniyle hayatını kaybettiği belirtiliyor.  HALKLARIN KATİLİ JOSEF STALİN ABD'li yazar Robert Conquest, 1920'lerden 1950'li yıllara kadar Sovyet baskısı yüzünden 12 milyonu aşkın insanın yaşamını yitirdiğini ifade etti. Özellkle 1937 ile 1938 yılları arasında Kazakistan'da yaşayan 25 binden, Kırgızistan'da yaklaşık 10 binden, Özbekistan'da 13 binden ve Tacikistan'da yaklaşık 15 bin 700'den fazla aydın, milliyetçi ve Pan-Türkist, Sovyet rejimince "tehlikeli" oldukları gerekçesiyle çok sayıda insan idam edildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.