SON DAKİKA
Hava Durumu

#Selçuklu

QHA - Kırım Haber Ajansı - Selçuklu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Selçuklu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda 6 yeni sanduka mezar bulundu Haber

Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda 6 yeni sanduka mezar bulundu

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Bitlis'in Ahlat ilçesindeki Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle yapılan kazı ve restorasyon çalışmalarında yüzey toprağının alınmasından ardından 6 yeni sanduka mezar gün yüzüne çıktı. Sandukalar, bu sene mezarlığın Seyitler bölümünde yapılmaya başlanan kazı çalışmaları sonucunda bulundu. Çalışmaların bilimsel danışmanı olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Kulaz, meydana çıkarılan nitelikli sanduka mezarların önemli olduğunu vurguladı. Kulaz yürütülen çalışmaları "Bakanlığımızın başlattığı 'Geleceğe Miras Projesi' var. Bu proje kapsamında 'Seyitler" bölümünden başlayarak mezarlığın diğer alanlarına adım adım geçmeye devam ediyoruz. Bu çalışmalarda yüzey toprağı alındıktan sonra yeni mezar taşları ortaya çıkıyor. Zeminde bulunan mezar taşlarına müdahale de gerçekleştiriliyor. Bu çalışmalar kapsamında tamamen toprak altında kalmış ve çok nitelikli sanduka mezarlar da bulunuyor ama şahideleri (baş ve ayak kısmında üzerinde yazı ve süslemelerin yer aldığı dikili taş) kısmen kırılmış ve bozulmuş." ifadeleriyle açıkladı. Kulaz, mezar taşlarının yer altından çıkartıldıktan sonra özgün hallerine kavuşturduklarını, tahrip olan veya kırılan mezar taşlarını restore ettiklerini belirtti. Özellikle yeni çıkarılan sandukaların Selçuklu üslubunu tamamen yansıttığını belirten Kulaz, kazılarda önemli Türk büyüklerine ait mezar taşları, kitabeler gibi kalıntıları bulmayı umut ettiklerini kaydetti.  Kulaz, şu ifadeleri kullandı: "Yeni ortaya çıkan 6 mezarın özellikle Selçuklu üslubunu tamamen yansıtması, hem yazı karakteri hem de bitkisel ve geometrik süslemeleri bizim için önemli. Çalışmalar devam ettikçe buna benzer yeni mezar taşları ortaya çıkacaktır. Özellikle Türk büyüklerine ait mezar taşlarını, isimleri, kitabeleri ve tarihleriyle bulmayı umut ediyoruz. O tür mezar taşları da çıkarsa çok sevineceğiz."

Malazgirt Savaşı'nın yerinin tespiti için yeni kazı alanları araştırılıyor Haber

Malazgirt Savaşı'nın yerinin tespiti için yeni kazı alanları araştırılıyor

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 2020 yılında hayata geçirilen "Malazgirt Savaş Alanının Tespiti, Tarihi ve Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi" devam ediyor. ÇALIŞMALARDA, 12 ÜNİVERSİTEDEN 42 AKADEMİSYEN YER ALIYOR Ahlat Müzesi başkanlığında, proje ortağı olan Muş Alparslan Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen çalışmalarda, 12 üniversiteden bir araya gelen alanında uzman 42 akademisyen yer alıyor. Kazı çalışmalarında şu ana kadar Malazgirt Savaşı'nda kullanıldığı değerlendirilen 700'e yakın ok ve mızrak ucu ile savaşa dair metal objeler ve sikke bulan, tespit ettikleri 30 mezarı açan ve 13-14. yüzyıla tarihlendirilen hanı ortaya çıkaran akademisyenler, 1071 yılındaki savaşın yaşandığı alanın izini bulmak için Malazgirt ilçesinin farklı noktalarında yüzey araştırması yapıyor. Anadolu Ajansının (AA) haberine göre, yüzeyde yürütülen çalışmanın ardından belirlenecek alanlarda akademisyenlerce kazı projelerinin başlatılması hedefleniyor. "PROJEMİZE ÇOK CİDDİ BİR YABANCI İLGİSİ VAR" Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, proje kapsamında şu ana kadar savaşa ait çok önemli buluntuların elde edildiğini belirtti. Malazgirt Ovası'nın neredeyse tamamını taradıklarını ve haritasını çıkardıklarını anlatan Alican, "Ekibimiz, Malazgirt Kalesi'nde, Türbetepe mevkisinde ve Afşin bölgesinde kazı çalışması yaptı. Özellikle Afşin bölgesindeki kazılarda bulduğumuz kemiklerin analizleri, Malazgirt Savaşı'nın olduğu dönemi vermişti ve bu da bizi heyecanlandırmıştı. Bu yıl da kazı çalışmaları devam edecek. Önümüzdeki süreçlerde projenin uluslararası seviyesinin çok daha yüksek düzeylere tırmanacağını düşünüyoruz. Projemize çok ciddi bir yabancı ilgisi var. Uluslararası arkeologlar ve antropologlar çalışmalarımıza katılacak. Üniversite olarak projenin ilk günden beri yanındayız." diye konuştu. "MALAZGİRT SAVAŞI'NIN CEREYAN ETTİĞİ YERİ BELİRLEMEYE ÇALIŞIYORUZ" Projeye bilimsel danışmanlık yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Çevik ise Malazgirt Savaş alanı tespitine dair 2020 yılında başladıkları projenin beşinci yılında olduklarını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Türkiye'deki ilk kapsamlı savaş alanı arkeoloji çalışmasını yürüttüklerini vurgulayan Çevik, şunları kaydetti: Bu yılın ilk etap çalışmalarında uzman arkadaşlarımızla sahadayız. Temmuz ayının başına kadar yüzey araştırması çalışmasını yürüteceğiz. Yüzey araştırmalarımızda elde edeceğimiz sonuçlarla ikinci ve üçüncü etapta yeni kazı alanlarını belirleyeceğiz. 2 yıldır sürdürdüğümüz insan kayıplarına ilişkin kazı alanımızda çalışmalar devam edecek. Yüzey araştırmasıyla teyit ettiğimiz alanlarda çalışmalarımızın bu yıl da verimli ve bereketli olacağını umuyoruz. Çalışmamızı 150 kilometrekarelik alanda gerçekleştiriyoruz. Malazgirt Savaşı'nın cereyan ettiği yeri belirlemeye çalışıyoruz. Amacımız yüzey araştırmalarıyla hem bu alanı daraltarak yeni kazı alanlarını tespit etmek hem de insan kayıplarına dair yeni yerleri bulmak. Aytaçdüzü mevkisinin savaşın yaşandığı yerlerden biri olduğunu değerlendirdiklerini anlatan Çevik, "Bu bölgede yoğun bir yüzey araştırması yaparak hem savaşa ait metal buluntuya hem de insan kayıplarına ilişkin verilere ulaşabilir miyiz, buna bakacağız. Jeoradar çalışmalarıyla alanları tespit edip koordinatlandırarak haritalara işledikten sonra kazıya başlayacağız." dedi. "SAVAŞA DAİR METAL OBJELERİ TESPİT ETMEYE ÇALIŞACAĞIZ" Projenin koordinatörlüğünü yapan arkeolog Dr. Ahmet Oğuzhan Karaçetin ise yüzey araştırmasıyla Malazgirt Savaşı'nı lokalize etmeye çalıştıklarını söyledi. Bu kapsamda savaşa dair her şeyi anlamaya çalıştıklarını dile getiren Karaçetin, şu değerlendirmelerde bulundu: Yüzey araştırmasından sonra kazıya geçeceğiz. Ülkemizdeki en kapsamlı savaş alanı arkeolojisi çalışmalarından birini gerçekleştiriyoruz. Afşin bölgesinde kazı çalışmalarımız devam edecek. Yüzey araştırmasının ardından özellikle savaşa dair metal objeleri tespit etmeye çalışacağız. Bu alandaki çalışmalardan oldukça memnunuz. Burada özellikle taşlar üzerindeki dini objeleri, yazıtları kaydediyoruz, ölçülerini alıyoruz ve fotoğraflıyoruz. Haritalandırma çalışmaları yapıyoruz. Bunları yaparken tüm teknolojik imkanlardan yararlanıyoruz. Verileri dijitalleştiriyoruz.

Büyük Selçuklu tarihçisi Osman Turan'ın vefatının 46. yılı Haber

Büyük Selçuklu tarihçisi Osman Turan'ın vefatının 46. yılı

Türk tarihinin Selçuklu devrine ilişkin yapmış olduğu akademik çalışmalarıyla tanınan, yerli ve yabancı bütün Selçuklu tarihçileri tarafından konunun en iyi âlimi olduğu hususunda fikir birliğine vardıkları büyük tarihçi Prof. Dr. Osman Ferit Turan, 17 Ocak 1978 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Türk fikir ve siyaset hayatında da önemli çalışmaları bulunan Turan, vefatının 46. yılında unutulmadı. "PROF. DR. OSMAN TURAN, TÜRKLERİN TARİH, KÜLTÜR VE MEDENİYET DAVALARINA DAİR MEFKÛRE MERKEZLİ DÜŞÜNEN BİR BÜYÜK ZİHİNDİR" Prof. Dr. Altan Çetin, QHA'ya verdiği bir demecinde Türk tarihçiliği açısından Prof. Dr. Osman Turan'ın önemini şöyle tarif etti: Prof. Dr. Osman Turan Cumhuriyet döneminde yetişen en önemli mütefekkir tarihçilerimizden birisidir. Bir Türk Milliyetçisi olan Prof. Dr. Osman Turan Türklerin tarih, kültür ve medeniyet davalarına dair mefkûre merkezli düşünen bir büyük zihindir. “Zira biz Türk kültürüne hizmet ederken ciddi neşriyatla sarsılan milli ahlak ve mefkûreyi korumaya yardım edeceğimizi de düşünüyoruz. Maarif ve üniversitenin kifayetsizliği ve bozuk neşriyatın sel halini almasiyle gittikçe derinleşen manevi buhranın tedavisinde yüksek hislerin ilim ve şuura dayanması şarttı.”, sözleri de onun çalışmasındaki ana hattı ortaya koyar niteliktedir. Manevi buhran karşısında mefkure müdafii olan Prof. Dr. Osman Turan'ın eserleri, ilmî ve fikrî çalışmalar olarak tasnif edilebilir.  Bu açıdan baktığımızda onun muhtelif ilmi çalışmaları vardır. Prof. Dr. Osman Turan, ilmî araştırmalarını iki ana zeminde yürütmüştür denilebilir. Kaynak yayını ve çeviriler ilk grup iken, makaleler ve araştırma eserleri bu alandaki diğer zemini oluşturur. Gerçekten Selçuklular Tarihi alanında büyük bir boşluğu doldurduğu gibi yıllardır hala bu konudaki önemi ve çalışmalarının orijinalliği devam etmektedir.  "DÜŞÜNCE ALANINA EN BÜYÜK KATKISI ŞÜPHESİZ TÜRK CİHAN HAKİMİYETİ MEFKURESİ TARİHİ ESERİDİR" Prof. Dr. Çetin, Prof. Dr. Osman Turan'ın tarihçiliğinin yanında fikir adamı ve mefkureci yönünü şu şekilde özetledi: Prof. Dr. Osman Turan’ın tarihçilik yanında düşünce adamı ve milliyetçi bir mefkureci olarak yaptığı çok büyük hizmetler vardır. Bunlar kitap, makale telifi yanında Türk Ocakları gibi kurumlarda başkanlığa varan düzeydeki çalışmaları olarak zikredilebilir. Hoca düşünce alanında şüphesiz en büyük katkılardan birisini Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi adlı eserini yazarak yapmıştır. Türk tarihinin metafiziği mahiyetinde olan bu kitap nereden gelip nereye gittiğimiz konusunda ülkemizde türüne az rastlanan bir vuzuh ve vukufta hazırlanmıştır. Bu eser Türklerin cihana hak, adâlet, düzen ve sulhu hedefine koyan dinî, millî, insanî çerçevede , belgelere müstenit olarak süreklilik içinden bugünden yarına Türk gençlerinde mülahaza ettiği millî ülkü ve tarih bilinci eksikliğine karşı mefkureyi tahkim için yazmıştır.  PROF. DR. OSMAN TURAN'IN TÜRK TARİH ŞUURUNA İLİŞKİN DEMEÇLERİ Prof. Dr. Osman Turan bu eseri ve diğer eserlerinde töreli devletli Türkleri, “Tanrının mümtaz bir kavmi olduklarına ve onun kendilerini koruduğuna, kağan ve sultanlar Allah’ın cihan hakimiyetini kendilerine ihsan ettiğine ve bu sebeple de dünya nizamı kurmağa memur bulunduklarına inanıyorlardı” ifadeleriyle tarif etmektedir. “Bu inkişaf içinde kifayetsiz ve aşağılık duygularına düşmüş küçük bir aydın zümrenin Türkiye’nin kaderi üzerinde gittikçe gelişen menfi tesirleri de başlamıştı. Filhakika memleketin ana meseleleri ve dünyanın gidişi hakkında ciddi bir görüşe sahip bulunmayan bu zümre derhal temelsiz bir rejim davasına ve fanteziye kapılmıştı. “Orhun Kitabeleri nasıl Çin esaretine düşmeyi milletin değil idareci ve aydın sınıfın milli mefkure ve ruhtan uzaklaşması neticesi olduğunu, milli ıstırap ve şeref duyguları ile hareket geçen Türk hakan, halkı ve başbuğları sayesinde kurtulduklarını heyecanlı hitabelerle bildirmiş ise bugün de ahlak ve mefkuresini kaybetmiş, maddenin esiri olmuş münevverler de aynı rolü oynamaktadır.” “Gerçekten Türkiye’de komünizmin bu derece süratle yayılması ve azgınlaşması, başka memleketlerden farklı olarak iktisadi ve içtimai şartlardan ziyade manevi buhranın tabii bir neticesi olmuş, münevverlere aid kültür, ahlak ve mefkure sükutu, sosyalist moda ve propagandanın kısa zamanda marazi bir inkişafına kafi gelmiştir.” OSMAN TURAN KİMDİR? Osman Ferit, o dönemlerde Trabzon ili Of ilçesine bağlı olan günümüzde Bayburt’a bağlı Aydıntepe (Çatıksu) köyünde doğdu. Ailesi, Trabzon’un fethinden sonra Van taraflarından bölgeye iskân edilen Kurdoğulları (halk arasında Koronoğulları-Kuranoğulları) aşiretine mensuptur. Babası Hasan Ağa, I. Dünya Savaşı’nda şehit düştü. Osman Turan ilkokulu Çaykara’da, ortaokulu Bayburt’ta, liseyi Trabzon ve Ankara’da okudu. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Kürsüsünde tamamladı. Türk tarihine ilgisi ve çalışkanlığı dolayısıyla M. Fuad Köprülü’nün dikkatini çekti ve aynı kürsüye burslu doktora öğrencisi seçildi. Köprülü’nün danışmanlığında iki yılda hazırladığı "On İki Hayvanlı Türk Takvimi" adlı çalışmasıyla 1941 yılında doktor unvanını aldı. Bu çalışma Türkiye’de tarih alanında yapılan ilk doktoradır. Köprülü’nün fakülteden ayrılıp siyasete atılması üzerine aynı yıl Ortaçağ Türk-İslâm tarihi derslerini vermekle görevlendirildi. 1942’de aynı kürsüye asistan olarak tayin edildi. Farsça, Arapça ve Fransızca’sını geliştirip kaynak yayımına ve orijinal araştırmalara başlayan Osman Turan, 1943’te "Orta Zaman Türk Devletlerinde Türkçe Unvanlar" adlı çalışmasıyla doçentliğe yükseltildi. 1944’te Türkçülük-Turancılık davasından yargılanan Nihal Atsız’ı fakültedeki odasında ağırlaması yüzünden Millî Eğitim Bakanı tarafından açığa alındı. Memduh Şevket Esendal ve Hasan Tahsin Banguoğlu’nun müdahalesiyle 30 Kasım 1944’te fakültedeki görevine döndü. 1948-1950 yıllarında Paris ve Londra’da araştırmalarda bulundu; bu arada Milletlerarası Şarkiyat ve Türkiyat kongreleriyle UNESCO konferanslarına bildiriler sundu. 1940’lı yıllarda gerçekleştirdiği yayınlarla bilim dünyasının dikkatini çekti. 1949’da Türk Tarih Kurumuna aslî üye seçildi. 1951’de profesör unvanını aldı. Osman Turan, 1954 yılında siyasete atıldı ve 1954 ve 1957 yıllarında Trabzon milletvekili seçildi. Tarih araştırmalarına ve memleket meselelerine dair yazılarına ara vermeden devam etti. 1959’da Türk Ocağı Genel Başkanlığına seçildi. 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nde tutuklanarak yaklaşık on altı ay hapis yattı ve ihtilâl mahkemesinde yargılandıktan sonra beraat etti. 1962 yılında fakültedeki görevine dönmek istediyse de fakülte yönetimi bu isteğini geri çevirdi. Böylece Osman Turan’la fakülte yönetimi arasında kıyasıya bir hukuk mücadelesi başladı. Her defasında mahkemeyi kazanmasına rağmen fakülte yönetimi hukukun kararlarına direndi. Bunun üzerine bir kere daha siyaset meydanına çıkmak zorunda kaldı. 1965 genel seçimlerinde tekrar Trabzon milletvekili seçildi. 1966’da tekrar Türk Ocağı genel başkanlığına seçildi ve bu görevi 1973 yılına kadar sürdürdü. Bu dönemde Türk Yurdu dergisi Osman Turan’ın gayretleriyle Türk fikir ve kültür hayatına önemli katkılarda bulundu. Osman Turan emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti. Emeklilik dönemini Selçuklu İktisat Tarihi adlı kitabını yazmakla geçirdi ancak çalışmayı tamamlayamadı. Geçirdiği beyin kanaması sonucunda 17 Ocak 1978’de vefat eden Osman Turan, Osmanlı hânedanından Satıa Hanımefendi ile evliydi. Prof. Dr. Osman Turan'ın başta Selçuklular Tarihi olmak üzere halen orijinalliğini koruyan eserleri şunlardır: Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Selçuklular Zamanında Türkiye(Malazgirt Zaferi’nin 900. yıldönümüne armağan olarak çıkarılan eser, Osman Turan’ın önemli çalışması olup Anadolu Selçuklu Devleti’nin bugüne kadar yazılmış en ayrıntılı tarihidir.) Selçuklular ve İslâmiyet, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi . Kaynak neşirleri olarak ise Aksarâyî, Müsâmeretü’l-ahbâr ve Müsâyeretü’l-ahyâr (Ankara 1944); “Selçuk Devri Vakfiyeleri I, II, III” (TTK Belleten, XI/42 [1947]; XI/43; XII/45 [1948]); İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler (Ankara 1954, 1984); Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar: Metin, Tercüme ve Araştırmalar (Ankara 1958, 1988); M. F. Grenard “Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarih” (Ülkü, XIII/74, XIV/79, XIV/80, XIV/82, XIV/83, 1939-1940), Selçuklular ve İslâmiyet içinde de yayımlanmıştır (İstanbul 1980, s. 245-308); E. Cavaignac, Tarihî Kronolojinin Esasları (Ankara 1954) sayılabilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.