Dr. Bilgay Duman: Türkiye ve Irak’ın tehdit algılama düzeyinde aynı noktalara gelmeye başladığı bir süreci gördük
Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, beraberlerindeki heyetlerle Bağdat’ta 14 Mart tarihinde bir araya geldi. Türkiye-Irak Güvenlik Mekanizması Görüşmesi'nin ardından yayımlanan ortak sonuç bildirisinde; Irak, PKK'yı ilk kez "yasaklı örgüt" olarak tanıdı. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Dr. Bilgay Duman, sonuç bildirisini ve Irak Türkmen Cephesine yansımalarını Kırım Haber Ajansı (QHA) için değerlendirdi.
“FARKLI BOYUTLARIYLA ARTIK TÜRKİYE VE IRAK’IN ÖZELLİKLE TEHDİT ALGILAMA DÜZEYİNDE AYNI NOKTALARA GELMEYE BAŞLADIĞI BİR SÜRECİ GÖRDÜK”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve beraberindeki heyet 14 Mart’ta Bağdat’ta temaslarda bulundu. Güvenlik Mekanizması Görüşmesi'nin ardından ortak bildiri yayımlandı. Güvenlik Mekanizması Görüşmesi sonuç bildirisinde Irak, PKK’yı yasaklı terör örgütü olarak tanımladı. Bu görüşmeyi ve sonuç bildiridisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgede hangi atılacak adımların sinyalleri bu gelişmeler?
Öncelikle bu bir sürecin parçası, sadece yapılan son ziyaret ile değerlendirmemek lazım. Özellikle Türkiye'nin Irak’ın kuzeyinde yapmış olduğu Pençe Harekatları serisiyle beraber terör örgütü PKK'nın varlığı ciddi şekilde baskılanmış durumda. Bu Pençe Harekatları serisi 2019’da başladı ve günümüze kadar farklı alanlarda, farklı harekatlar serisiyle devam ettirildi. Her bir harekatın belli bir amacı ve bir alanı vardı. Pençe-1, Pençe-2, Pençe-3, Pençe-Kaplan, Pençe-Yıldırım ve en sonunda Pençe-Kilit harekatlarıyla beraber Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanlarda PKK’ya yönelik Türkiye farklı alanlarda operasyonlar düzenledi.
“PKK, IRAK’IN HEM EGEMENLİĞİNİ HEM OTORİTESİNİ HEM DE IRAK VATANDAŞLARINI VE GÜVENLİĞİNİ ETKİLEYEN BİR FAKTÖR HALİNE GELMEYE BAŞLADI”
En nihayetinde de geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler bir açıklama yapmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da aynı şeyi ifade etti. “Bu yaz itibariyle, kilidi kapatacağız” dedi. Yani Pençe-Kilit Harekatı kapsamı da boyutu da genişleyerek bu harekat serisinin tamamlanması planlanıyor. Türkiye'nin bu son 3-4 yıllık süreçte Irak’ın kuzeyinde yapmış olduğu operasyonlarla beraber PKK Irak’ın kuzeyinden baskılanarak biraz daha Irak’ın şehirlerine inmeye başladı. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 18 Mart’ta bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Irak'ta artık PKK’nın şehirlere yerleşmeye başladığını söyledi. Biz bunu pek çok kez ifade ediyorduk. Türkiye'nin yapmış olduğu operasyonlar ile Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanlardaki PKK varlığı boşaldı, güneye doğru Irak merkezi otoritesinin hakim olduğu yerlere inmeye ve Irak otoritesiyle bir temas haline girmeye başladı. PKK artık sadece dağlık alanda yerleşen bir terör yapılanması değil, aynı zamanda Irak’ın hem egemenliğini hem otoritesini hem de Irak vatandaşlarını ve güvenliğini etkileyen bir faktör haline gelmeye başladı. Yani PKK artık tehdit boyutunda Irak’ın da bir tehdit algılaması düzeyine girdi. Süreç içerisinde Irak'taki iç politik dengelerin değişmesinin de bence çok büyük etkisi var. Özellikle 2021’de kurulan hükümetle beraber daha istikrarlı, dengeli ve merkezi otoriteyi elinde tutmaya çalışan bir hükümetten bahsediyoruz. Nispeten savaş düzeyleri değişmeye başladı. Yani Irak'ta güvenlik ve istikrar arttı. Şu an itibariyle daha güçlü ve alt yapı imkanlarına önem veren bir hükümetten bahsediyoruz.
“IRAK, PKK İLE MÜCADELEYE DE BİR ALAN AÇMA DURUMUNDA KALDI”
Bu durum böyle olunca Irak’ın artık PKK‘yla da mücadelesine sıra geldi. Irak'ta istikrarsızlık yaratan faktörler ortadan kaldırılınca, Irak merkezi hükümeti PKK ile mücadeleye de bir alan açma durumunda kaldı. Tabii biraz önce söylediğim gibi hem Türkiye'nin yapmış olduğu operasyonları hem PKK’nın şehirlerde yapılanması yani Süleymaniye, Kerkük, Musul'un güneyi, Sincar gibi alanlarda etkinlik kazanması ve zaman zaman Irak güvenlik güçlerine saldırmasıyla beraber Irak açısından bir tehdit unsuru olmaya başladı. Irak kendi içerisinde istikrarı sağlayınca da gittikçe PKK’yı da tehdit algılamalarının içerisinde yer alma düzeyine getirdi ve nihayetinde bu bir sürecin parçası olarak devam ediyor. Bu süreçte devam edecektir diye düşünüyorum. Farklı boyutlarıyla artık Türkiye ve Irak’ın özellikle tehdit algılama düzeyinde aynı noktalara gelmeye başladığı bir süreci gördük.
"IRAK TÜRKMENLERİ DE BİR AKTÖR HALİNE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Irak-Türkiye ilişkileri bu süreçte Irak Türkmen Cephesi açısından neyi ifade ediyor?
Türkiye'nin Irak politikasının öncelikleri ve prensipleri çok belli. Irak’ın toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin ve istikrarının korunmasının yanı sıra Irak'taki Türkmenlerin siyasi, hukuki haklarının verilmesi üzerinden özellikle ifade edilir. Yani Irak Türkmenleri açısından bakıldığında Türkiye'nin Irak politikasında bir madde olduklarını net olarak ifade edebiliyoruz. Türkiye zaten bugüne kadar atmış olduğu tüm siyasi, diplomatik ve ekonomik adımlarda Türkmenleri de göz önünde bulundurur bir tutum sergiliyor. En son yapılan ziyarette Hakan Fidan, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan ve Irak Türkmen Cephesinin Kerkük Milletvekili Erşat Salihi ile bir görüşme yaptı ve bu Iraklılara da bence önemli bir mesajdı. Türk yetkilileri yapmış olduğu ziyaretlerde Türkmen cephesini mutlaka ziyaret ediyorlar. Bunu Yaşar Güler'de, İbrahim Kalın’da ve Hakan Fidan'da ve daha önceki dönemlerde yapılan diğer ziyaretlerde gördük. Irak Türkmenleri de bir aktör haline getirilmeye çalışılıyor. Tabii önümüzdeki süreçte Irak'ta istikrarın artması, Türkiye ve Irak arasındaki iş birliğinin gelişmesi durumunda Türkmenlerin daha fazla rol alabileceğini düşünüyorum.
“IRAK VE TÜRKİYE ARASINDAKİ İSTİKRAR ARTACAKSA HEM BU İSTİKRARA TÜRKMENLER FAYDA GÖSTERECEKTİR HEM DE BU İSTİKRARDAN TÜRKMENLER FAYDALANACAKTIR”
Özellikle bu mutabakat metninde "Kalkınma Yolu Projesi" çok önemli. Diğer taraftan yani 7 alanda sürekli daimi bir komite oluşturulacak. Bu 7 alanın içerisinde terörle mücadele olduğu kadar ticaret, ekonomi, ulaştırma, sağlık ve tarım gibi alanlarda daimi komiteler kurulacak. Bu kurulacak komitelerin, Türkmen bölgelerinde etkili çalışmalar yapabilme imkanı olduğunu düşünüyorum. Zira Türkmenlerin tarımsal alanlarda yaşaması bu noktada önemli. Ama burada belki de en fazla dikkati çekmemiz gereken şey “Kalkınma Yolu Projesi.” Kalkınma Yolu Projesi, Irak’ın Basra Körfezindeki Fav Limanı’ndan Türkiye sınırına kadar 1200 km kuzeye yönelecek şekilde bir demir yolu ve kara yolu hattı yapılması planlanıyor. Tabii bu sadece bir yol projesi değil, aynı zamanda bu yolun geçtiği yerlerde bir ekonomik kalkınma modeli de üretilecek. Sanayi siteleri, ortak ticaret merkezleri kurulacak ve ticaret alanları yaratılacak. Bu noktada Türkmenlerin de mutlaka pay alacağı bir süreçle karşı karşıyayız. Özellikle Irak’ın kuzeyi düşünüldüğünde Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Telafer ve Musul bölgesinden geçmesi planlanıyor. Bu noktada yine Türkmenlerin bir çıkar sağlaması son derece mümkün. Irak ve Türkiye arasındaki istikrar artacaksa hem bu istikrara Türkmenler fayda gösterecektir hem de bu istikrardan Türkmenler faydalanacaktır. Çünkü Türkiye ve Irak ilişkileri açısından bakıldığında Türkmenler çok önemli bir köprü vazifesi görüyor.
“EĞER KERKÜK’TE BİR ORTAK YÖNETİM MODELİ ORTAYA ÇIKARTILABİLİRSE, HEM TÜRKMENLERİN VE KERKÜK’ÜN GELECEĞİ HEM DE IRAK'TAKİ İSTİKRARIN DESTEKLENMESİ AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLİ OLACAK”
Kerkük’te 2005’ten bu zamana kadar yapılmayan vilayet meclisi seçimleri yapılabildi. Kerkük’te “dönüşümlü valilik modeli” ortaya konmaya çalışılıyor. Yani Arapların, Kürtlerin ve Türkmenlerin dönüşümlü olarak vali olabileceği bir ortak yönetimsel yapı öngörülmeye çalışılıyor. Bu konuda Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin de önemli bir inisiyatif kullandığını görüyoruz. Eğer Kerkük’te bir ortak yönetim modeli ortaya çıkartılabilirse, hem Türkmenlerin ve Kerkük’ün geleceği hem de Irak'taki istikrarın desteklenmesi açısından son derece önemli olacak. Bu noktada Ankara'da Bağdat- Erbil diyaloğunu fazlasıyla önemsiyor ve bu diyalog içerisinde Türkmenlerin de önemli bir yeri var ve yer almaya devam edecektir.