SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Milli Şair

QHA - Kırım Haber Ajansı - Milli Şair haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milli Şair haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Millî şair Mehmet Emin Yurdakul, 81 yıl önce dünyaya veda etti Haber

Millî şair Mehmet Emin Yurdakul, 81 yıl önce dünyaya veda etti

Türk Millî Edebiyat akımının öncü şairlerinden, "Millî şair", "Türk şairi" gibi mahlaslarla tanınan aynı zamanda siyasetçi kimliği taşıyan Mehmet Emin Yurdakul, 14 Ocak 1944'te hayata veda etti. Ünlü şair Mehmet Emin Yurdakul, bugün vefatının 81. yılında rahmet ve minnetle yad ediliyor. MEHMET EMİN YURDAKUL 13 Mayıs 1869’da İstanbul Beşiktaş’ta doğan Yurdakul'un babası Zekeriya köyü halkından balıkçı Sâlih Reis, annesi Bulgaristan göçmenlerinden Körükçü Mehmed Ağa’nın kızı Emine Hanım’dır. Mehmet Emin Yurdakul, Sıbyan mektebinden sonra Beşiktaş Askerî Rüştiyesine girdi. Ardından bir süre Mülkiye İdâdîsine devam ettiyse de 1887’de bu okuldan ayrıldı. Maaşsız kâtip olarak Sadâret Dairesi Evrak Kaleminde çalışmaya başlayan şair, 1889’da Mekteb-i Hukuka kaydoldu; iki yıl kadar sonra buradan da ayrılmak zorunda kaldı. Bu tarihten itibaren edebiyat ve şiirle daha yakından ilgilendi. 1892’de, ruh asaletinin soy asaletinden üstün olduğunu anlattığı "Fazilet ve Asalet" adlı kitabı dolayısıyla Sadrazam Cevat Paşa’nın tavsiyesi üzerine Rüsûmat İdaresine önce memur, ardından evrak müdürü olarak tayin edildi. 1897 Osmanlı-Yunan Muharebesi sırasında aralarında “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı şiirin de bulunduğu, hece vezni ve sade bir Türkçe ile şiirler yazmaya başladı. Millî duyguları herkesin kolayca anlayabileceği bir dille ifade ettiği şiirleri devrin edebiyat çevrelerinde büyük ilgi gördü. 1898’de bu şiirlerini Recâizâde Mahmud Ekrem, Abdülhak Hâmid (Tarhan), Şemseddin Sâmi, Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Fazlı Necib’in takrizleri ve saray ressamı Zonaro’nun resimleriyle birlikte Türkçe Şiirler adıyla kitap halinde yayımladı. 1907’de İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne girdi, aynı yıl Erzurum Rüsûmat nâzırlığına tayin edildi. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra görevi Trabzon’a alındı. 31 Mart olayının ardından Bahriye Nezâreti Müsteşarlığına getirildi; Ekim 1909’da Hicaz Valisi oldu. Mekke Emîri Şerîf Hüseyin’le anlaşmazlığa düşünce Mayıs 1910'da görevi Sivas Valiliğine nakledildi. Ocak 1911'de ise sağlık sebepleri yüzünden bir süre sonra istifa edip İstanbul’a döndü. Resmî kuruluşu bir yıl sonra gerçekleşen, ancak fiilen Temmuz 1911’de kurulan Türk Ocağı derneğinin geçici idare heyeti başkanlığına seçildi. Ağustos 1911’de Erzurum Vali Vekilliğine getirildi ve ertesi yıl emekliye ayrıldı. 1913’te Musul’dan mebus seçildi. 17 Aralık 1914’te “Türklerin ilk büyük millî şairi” tanıtımıyla Türk Ocağı tarafından adına büyük bir tören düzenlendi. Çanakkale Savaşları sırasında kurulan İstanbul Hey’et-i Edebiyyesi ile birlikte savaş alanına gitti ve askerin mâneviyatını yükselten konuşmalar yaptı. Mütarekenin ardından İstanbul’un işgali üzerine Nisan 1921'de bazı arkadaşlarıyla birlikte Ankara’ya gitti. Millî Mücadele devam ederken halka ve orduya moral verici konuşmalar yapmak için Mehmed Âkif (Ersoy) ve Sâmih Rifat’la birlikte Anadolu’ya gönderildi. Cumhuriyet’in ilânı üzerine Şarkîkarahisar (1923) ve Şebinkarahisar’dan (1927) mebus seçildi. 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkasına katıldı. Daha sonra Urfa (1932) ve İstanbul’dan (1943) milletvekili seçildi. 14 Ocak 1944’te vefat etti ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığına defnedildi. Türk Edebiyatı tarihinde daha çok Millî Edebiyat akımına yol açtığı kaydedilen “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı şiiriyle tanınan Mehmet Emin, aslında bir halk çocuğu olup edebî zevkini küçük yaşta babasından dinlediği halk hikâyelerinden edinmiştir. Nitekim, “Ben İstanbul lehçesini anamdan, babamdan, sonra Anadolu lehçesini karımdan öğrendim; onun saf ve asil ruhunun kaynaklarından Türklük aşkının kevserini içtim” demiştir. Mehmet Emin’in yetişmesinde etkili olan diğer bir isim Cemâleddîn-i Efgānî’dir. İslâm âlemini yok etmeye çalışan Batı emperyalizmine karşı mücadele eden Efgānî, gezip dolaştığı ülkelerde aynı zamanda milliyetçilik şuurunun uyanmasına da yardım ediyordu. Mehmet Emin’in şiirleri Türk edebiyatında milliyetçilik hareketinin bir nevi başlangıcı olarak kabul edilir. Yazmış olduğu şiirler gerek halkın zevk anlayışına hitap etmesi, gerekse halk hayatının bazı sahnelerini onların anlayabileceği bir dil ve üslûpla ifade etmesi dolayısıyla sade Türkçe ve hece vezniyle yazılmış şiirde öncü kabul edilmektedir. Mehmet Emin, Balkan savaşları yıllarında kaleme alınan "Ey Türk Uyan!" adlı kitabındaki şiirlerinde Türklerin Altaylardan Anadolu’ya gelişlerini, gerçekleştirdikleri fetihleri ve yerleştikleri ülkelere medeniyet tohumları ektiklerini söyler. Edebiyatı ve özellikle şiiri “Güzellik için olmakla birlikte iyilik içindir de” şeklinde tarif eden Mehmet Emin, aynı yıllarda faaliyet gösteren Edebiyât-ı Cedîde şairlerinden farklı olarak sanatın gayesinin güzellik yanında millî fayda temin etmek olduğunu belirtmiştir. Onun amacı bir şair olarak şöhret kazanmak değil içinden geldiği halkın dertlerini ve acılarını dile getirmek, bunlara bir çare bulmaktır. Hayatının sonuna kadar edebiyatta halkçılık ve milliyetçilik prensibine bağlı kalan Mehmet Emin Yurdakul, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonraki yıllarda ortaya çıkan memleketçi edebiyatın oluşmasına da ön ayak olmuştur. CENGE GİDERKEN Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur; Sinem, özüm ateş ile doludur. İnsan olan vatanının kuludur. Türk evladı evde durmaz giderim. Bu topraklar ecdadımın ocağı; Evim, köyüm hep bu yerin bucağı; İşte vatan, işte Tanrı kucağı. Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim. Tanrım şahit, duracağım sözümde; Milletimin sevgileri özümde; Vatanımdan başka şey yok gözümde. Yâr yatağın düşman almaz, giderim. Ak gömlekle gözyaşımı silerim; Kara taşla bıçağımı bilerim; Vatanım için yücelikler dilerim. Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

Kırım Tatarlarının millî şairi Eşref Şemizade 116 yaşında! Haber

Kırım Tatarlarının millî şairi Eşref Şemizade 116 yaşında!

Kırım Tatar edebiyatının önemli isimlerinden, sürgün döneminde yeni yetişmekte olan şairler için adeta bir okul vazifesi gören şair, yazar, çevirmen ve edebiyat araştırmacısı Eşref Şemizade doğumunun 116. yıl dönümünde saygı ve rahmetle anılıyor. EŞREF ŞEMİZADE'NİN HAYATI Eşref Şemizade, 21 Haziran 1908 yılında Kezlev’de dünyaya geldi. Şemizade; halk yırlarını, çınları, manileri, masalları, rivayetleri ve destanları dinleyerek büyüdü. Halk edebiyatının etkisi, gelecek yıllarda şairin eserlerine yansıdı. Eşref Şemizade, 1928 Şemizade’nin ilk şiiri “Çölde Yaz Akşamı”, 1923 yılında basıldı. Kısa süre sonra genç şairin yeteneğini fark eden Bekir Çobanzade ve Abdulla Latifzade, onu Akmescit’de davet ederek edebiyat çevrelerine katılmaya yardım etti. 1927 yılında Kırım Tatar harflerinin Arap alfabesinden Latin alfabesine geçmesi konulu konferanta, Eşref Şemizade süreci takip edecek komisyonun katibi olarak seçildi. Şemizade, 1927-1929 yılları arasında "Göz Aydın" dergisinin editörü olarak çalıştı. Mart 1930’da Eşref Şemizade, Moskova’daki Devlet Sinema Enstitüsünün Edebiyat ve Senaryo Yazarlığı Bölümünde eğitim almaya başladı. Eşref Şemizade, Moskova'da eşi Saniye Bodaninskaya ile tanışıp evlendi. 1931 yılında basılan “Dneprelstan” şiiri basıldıktan sonra Şemizade, ülkenin önde gelen şairleri arasına girdi. Devlet Sinema Enstitüsünden mezun olduktan sonra 1932’de eşiyle birlikte Kırım’a döndü. 1935-1937 yılları arasında Kırım Yazarlar Birliği Sekreteri görevini yaptı. Öte yandan 20 Eylül 1937’de Eşref Şemizade, "burjuva milliyetçileri ile dostane ilişkiler ve aile bağları kurmakla" suçlandı. Bundan sonra şair, görevinden alındı ve Yazarlar Birliğinden atıldı. 24 Haziran 1941’de tutuklandı ve 3 ay boyunca Akmescit’teki Sovyetler Birliği İçişleri Halk Komiserliği (NKVD) tutukevinde alıkonulduktan sonra İrkutsk’taki hapishaneye sevk edildi. 4 Nisan 1942’de Şemizade, kanıt yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldı. Eşref Şemizade ailesi ile birlikte Kırım'da, 1959 Özbek yazarların daveti üzerine Aralık 1942’de Şemizade, Taşkent’e geldi ve Fergana’da yayımlanan gazetede çalışmaya başladı. 1944 ilkbaharında eşi ile oğlunun hayatta ve Akmescit’te (Simferopol) olduklarını öğrendi. Şair, 17 Mayıs’ta Kırım’a geldi ve ertesi gün sabah erken saatlerde ailesiyle ve tüm Kırım Tatar halkıyla birlikte sürgün edildi. Şemizade ve ailesi, Özbekistan’ın Andican bölgesine yerleştirildi. Eşref Şemizade’nin yeteneklerinin farkında olan yerel yönetim onu ilk başta Bölge Planlama Dairesi Başkanı görevine atadı. Ancak daha sonra Devlet Güvenlik Departmanın talebi üzerine Şemizade, Bölge Kültürel Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı görevine geçirildi. Bu görevde çalışırken  Eşref Şemizade ikinci kez tutuklandı. Soruşturma sırasında şaire yabancı bir gazete, Kırım Tatar halkı adına bir makale yazarak Sovyetler Birliği yönetimine ve Stalin’e Kırım Tatar halkını Orta Asya’ya sürgün ettiği için teşekkür etmesi ve Kırım Tatarlarının çok iyi şartlarda yaşadığını yazması için teklif getirdi. Şemizade'nin hapis cezası bu şekilde 25 yıldan 10 yıla indirilmesi vaat edildi. Ancak Eşref Şemizade bu teklifi kesin bir dille reddetti. 1954 yılında şaire yöneltilen suçlamaların bir kısmı düşürüldü ve cezası 7 yıla indirildi. 27 Aralık 1954’te Şemizade serbest bırakıldı. Eşref Şemizade ailesi ile birlikte Kırım'da, 1959 1958’de Şemizade, eşi ve 2 oğlu ile Taşkent’e yerleşti. Taşkent’te Şemizade farklı görevlerde çalıştı, şiirler yazdı ve dünyaca ünlü şairlerin eserlerini Kırım Tatar diline çevirdi. DÖNEMİN SOVYET İDARESİ KIRIM'A GÖMÜLMESİNİ İSTEMEDİ Eşref Şemizade, 11 Mart 1978’te Moskova’da vefat etti. Şairin eşi Sayde Bodaninskaya, "Ne pahasına olursa olsun 'tabutu yaya olarak vatanına sürüklemek zorunda kalsam' bile Eşref Şemizade’yi Kırım'da gömeceğim" dedi. Moskova’dan Kırım’a uçan uçak havalimanında bekletilse de yine de dönemin Sovyetler Birliği yönetimi ailenin şairi anavatanına toprağa verme kararına karşı çıkmaya cesaret edemedi. 14 Mart 1978’de Eşref Şemizade, Akçora köyündeki Müslüman mezarlığında toprağa verildi. Yabancı medya kuruluşları, Kırım Tatar şairi Eşref Şemizade’nin vefat ettiğini ve Kırım’da toprağa verildiğini duyururken, “Ancak ölümünden sonra şair vatanına dönebildi” ifadelerini kullanmıştı. EŞREF ŞEMİZADE'NİN "BORAN" ŞİİRİ Ey, qardaşlar! Alıp beriñ  Çüyden eski sazımnı.  Alıp beriñ, tatarlıqnı  Acısını çalayım!  Çalayım da, elimdeki  Şu qanlı mizrabımnı  Tellerge ve yüreklerge  Urıp-urıp alayım!  Sırttan boran ep borata,  Kök qarara, yel iñley.  Yel iñlemey, qızıl yıldız  Pancasında il iñley.  Carılğaçtan – Azavğace,  Çatır Tavdan – Orğace,  Qolu bağlı, közü bağlı,  Tili bağlı qul iñley.  Ah, Qırımım, doğğan mesken,  Neler ötti başıñdan!  Yarıp baqsañ, er taşıñnıñ  Kökreginden ot çıqar.  Otnen birge alevlene,  Yana er bir taşıñda  İlelebed, tek eki söz:  “Ya ölüm, ya intiqam!”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.