SON DAKİKA
Hava Durumu

#Lübnan Türkmenleri

QHA - Kırım Haber Ajansı - Lübnan Türkmenleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Lübnan Türkmenleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Lübnan Türkmenlerinin Türkiye ile ilk teması nasıl oldu? Haber

Lübnan Türkmenlerinin Türkiye ile ilk teması nasıl oldu?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA 2018 yılında Akkar’da milletvekili adayı olan Lübnan Türkmeni ve Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu Gülay Elassaad Kırım Haber Ajansına (QHA) önemli açıklamalarda bulundu. “TÜRKMENLERİ BULDUK” Elassaad, Lübnan Türkmenlerinin Türkiye ile ilk temasını şu cümlelerle anlattı: Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyükelçiliği bizi arıyordu ama ulaşamıyordu. Babam benim askerdi ve 1989 yılında tesadüfen Büyükelçiliğin yakınlarında bayram öncesi mayın keşfinde görevliydi. Babamlar Türkmence konuşurken buna bir Büyükelçilik çalışanı birinci katip şahit oluyor. Katip, babamlara ‘Kim Türkmence konuştu?’ diye soruyor. Babamlarda 'biz' yanıtını veriyor. Katip, hemen dönemin Büyükelçisi İbrahim Feyzi Dicleli’ye giderek 'Türkmenleri bulduk’ diyor. Büyükelçi ise ağlayarak dışarı çıkmış, sarılmışlar, oradaki komutandan izin alarak babamları yemeğe çağırmış. Sonra da Türkmenler köye davet ettiler. Şu an Feyzi Bey rahmetli oldu.  Köyümüze ilk gelen Türk Büyükelçiydi. Sanki unutmuşuz, kaybetmişiz ve geri bulundu gibi bir manevi hava hakimdi. O zamandan beri Lübnan yönetimi bizi daha fazla ciddiye almaya başladı ve Türkmenler olarak belirgin bir toplum olmaya başladık. Türkiye ile iletişime geçmemiz bu noktada Lübnan’ın dikkatini çekti. Hatta babamı birkaç kez hapse attılar. Babam askerdi ve Türk Büyükelçiliğine gitmesi onları rahatsız etmişti. Babam ise ‘Benim annem Türkiye, babam ise Lübnan. Biz bu ilişkiden Lübnan’ın yararlanmasını istiyoruz, kötülüğünü değil’ diyor.”   Ayrıca Elassaad, 1989’dan bugüne her Büyükelçi değiştiğinde Türkmenleri ziyarete geldiklerini belirterek “Hatta Türkiye’den herhangi bir grup Lübnan’a geldiğinde mutlaka bizi de ziyaret ediyor.” dedi. AKKAR’IN İLK KADIN MİLLETVEKİLİ ADAYLARI Gülay Elassaad, aynı zamanda Lübnan’ın Akkar bölgesindeki ilk kadın milletvekili adaylarından ve o süreci şöyle anlatıyor:  Milletvekili adayı olduğumda yıl 2018’di. O dönem Lübnan’da yeni bir sisteme geçilmişti. 2018’e kadar Akkar’da hiç kadın milletvekili olmamıştı. Biz yedi kadın bir araya gelerek bir liste oluşturduk. Milletvekilliğine başvurduk. Bu ilk defa olan bir şeydi. Biz kadınları meclise kabul etmeleri noktasında bir protesto da diyebiliriz. Çok çok yeniydi ve hemen tabiî insanlar bunu kabul etmedi. Çünkü biz Lübnan’da etnik ve mezhepsel şekilde aday olabiliyoruz. Lübnan’da çok büyük paralarla milletvekili olunuyor ve biz bununla baş edemedik. “LÜBNAN SİYASETİNDE ETKİN OLABİLMESİ GENİŞ BİR MESELE” QHA muhabirinin Türkmenlerin siyasette nasıl etkin olabileceği sorusuna Elassaad, “Türkmenlerin Lübnan siyasetinde etkin olabilmesi geniş bir mesele. Lübnan Türkmenlerinin 30 bin civarında olduğu söylense de daha fazla olduğumuza inanıyorum. Ayrıca Lübnan Türkmenleri tek bir yerde yaşıyor değil ve her bölgeden ayrı milletvekili çıkması gerekiyor. Bizim belli bir parti başkanıyla iletişime geçerek ayrı ayrı bölgelerde sana istediğin listede oy vereceğiz ancak bize belli bir bölgede milletvekili vereceksin şeklinde genel bir çözüm sunabiliriz ama Türkmenler içinde siyasi görüş birliği yok. Ki, zaten bu da çok demokratik bir durum.” yanıtını verdi. Lübnan’daki okullarda Türkçe dilinde eğitim alamamalarını büyük bir eksiklik olarak değerlendiren Elassaad, “Sadece ayrı bir sınıf olursa mümkün olabiliyor. Biz istiyoruz ki, Türkçe ile eğitim öğretim yapabilelim.” dedi. Lübnan’daki güncel durumun Türkmenlere yansımasını ise “Türkmen köylerine İsrail’in direkt  bir bombardımanı yok ama yakınlarında durum çok kötü. 5 Türkmen köyünün bulunduğu Beka şu an çok zor durumda, bombalama altında, gerçekten yardıma ihtiyaçları var. İsrail hiç ayırt etmeden bombalıyor.” şeklinde değerlendirdi. “EĞER BOMBALAMALAR BİZE ULAŞIRSA BİZ TÜRKMENLERİ UNUTMASINLAR, BİZDEN VAZGEÇMESİNLER” Gülay Elassaad’ın Türk dünyasına çağrısı: Türk dünyası bizimle aynı kanı taşıyor. İsteğimiz seslerini yükseltsinler, güçlerini birleştirip Lübnan’daki işgali durdursunlar. Biz atalarımızdan toprağımızdan hiçbir zaman vazgeçmemeyi, sadık olmayı, gerekirse savaşmayı öğrendik. Güneyimizi bombalamalarını ve daha fazla masum canın ölmesini istemiyoruz. Eğer bombalamalar bize ulaşırsa biz Türkmenleri unutmasınlar, bizden vazgeçmesinler.

Lübnan’da neler oluyor? Haber

Lübnan’da neler oluyor?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana gerilim git gide artıyor ve Gazze’de İsrail tarafından katledilen sivil sayısı 41 bin 534’e yükseldi. İsrail ile Lübnan arasında ise neredeyse bir yıldır zaman zaman şiddetlenen çatışmalar meydana geliyor. Lübnan’da 17 Eylül 2024 tarihinde Hizbullah mensuplarının kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar meydana geldi. Hizbullah’a ait olduğu iddia edilen çağrı cihazları ve telsizler bir gün arayla patladı ve en az 37 kişi ölürken 3 binden fazla kişi yaralandı. Lübnan bu saldırılardan İsrail'i sorumlu tutuyor. İsrail yetkilileri ise  Beyrut'un iddialarına henüz bir yorum yapmadı. TELSİZLERE NASIL SIZILDI? Lübnan’da çağrı cihazları ve telsizlerin patlamasına dair yanıtlanmayı bekleyen bir sürü cevap var. Uzmanların görüşü bu ölçüde hasara yol açabilmeleri için, Hizbullah'ın eline geçmeden önce cihazlara patlayıcılar konulduğu yönünde. Gözler ise “BAC Danışmanlık” adlı bir şirkete çevrildi. İnfilak eden çağrı cihazlarının büyük kısmında Gold Apollo Rugged Pager AR924 yazısı yer alıyordu. Tayvanlı şirket Gold Apollo ise AR-924 lisansını BAC Consulting'e verdiklerini, bu modelin Macar başkenti Budapeşte merkezli BAC tarafından tasarımlandığı, üretildiği ve satıldığını açıkladı. ÇAĞRI CİHAZLARI NASIL PATLADI? 19 Eylül 2024 tarihinde saat 15.30’da çağrı cihazlarına lider kadrosundanmış gibi görünen bir mesaj iletildi. Çağrı cihazı bildirim sesiyle titremesinin hemen ardından binlerce cihaz infilak etti. Kırım Haber Ajansı muhabiri (QHA) bölgeden ulaştığı kaynağından aldığı bilgiler doğrultusunda hem Lübnan halkı ve yönetimi gözünden olayları inceledi hem de Lübnan Türkmenlerinin bu durumdan nasıl etkilendiğini sordu. “BU İŞ İNSANLARI HİZBULLAH İLE YAKIN İLİŞKİ İÇİNDEYDİ, BU YÜZDEN CİHAZLAR DETAYLI BİR ŞEKİLDE İNCELENMEDİ” QHA’ya konuşan kaynak, “İsrail telefonları hedef almadı; Hizbullah askerleri tarafından kullanılan iletişim cihazlarını hedef aldı. Yaklaşık 4 bin cihaz, Macaristan'dan Hizbullah için iş insanları tarafından satın alındı. Bu iş insanları Hizbullah ile yakın ilişki içindeydi, bu yüzden cihazlar detaylı bir şekilde incelenmedi.” dedi. Kaynak, cihazları satan şirketin aslında Mossad için bir paravan şirketi olduğunu ve bu durumun iki olasılıkla karşı karşıya bıraktığını ise şu ifadelerle açıkladı: Ya iş insanları Mossad için çalışıyorlardı. Ki, doğru sonucun bu olduğunu düşünüyorum. Ya da şirketin İsrail ile bağlantılı olduğunu bilmiyorlardı. Şirket şimdi kapatıldı ve hakkında başka bir bilgi mevcut değil. LÜBNAN YÖNETİMİNİN BU OLAYLAR KARŞISINDAKİ TUTUMU NASIL VE CEVABI NASIL OLACAK?  QHA muhabirinin Lübnan yönetiminin tutumuna ilişkin sorusuna “Lübnan hükûmetinin üyelerinin çoğu Hizbullah ile müttefiktir. Yapabilecekleri tek şey, Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla İsrail'e karşı uluslararası mahkemelerde dava açmak, Lübnan halkına destek ve yardım sağlamaktır.” şeklinde cevap verdi. “GAZZE'Yİ DESTEKLEMEK İSTİYORLAR AMA KENDİ ÜLKELERİNİN YIKILMASINI DA İSTEMİYORLAR” Kaynak, “Lübnan halkı yaşanan bu gelişmeler hakkında ne düşünüyor? Ne istiyor ve hissediyor?” sorusunu cevaplarken  çoğu Lübnanlının savaşa karşı olduğu ancak İsrail'in Lübnan'a saldırmasından dolayı intikam alınmasını istediklerini kaydetti. Sözlerine “Gazze'de masum insanları öldüren bir ülkeye karşı zayıf görünmek istemiyorlar. Lübnan halkı arasında genel bir görüş var: Gazze'yi desteklemek istiyorlar ama aynı zamanda kendi ülkelerinin yıkılmasını da istemiyorlar. Hizbullah’ın iletişim cihazlarının patlaması insanlara fiziksel olarak zarar vermemiş olabilir ancak kamuya açık alanlarda meydana gelmesi, onları psikolojik olarak etkiledi. Herkes yakınlarıyla iletişime geçmeye çalışıyordu, bu da ek bir sıkıntıya neden oldu.” diyerek devam etti. LÜBNAN TÜRKMENLERİ İSRAİL SALDIRILARINDAN NASIL ETKİLENDİ? Lübnanlı Türkmenlerin yaşadığı bölgeleri genellikle çatışma bölgelerinden uzakta ancak iletişim cihazlarının infilak etmesinden dolayı tüm bölgeler etkilendi. Bekaa bölgesinde, Türkmen köylerinin çoğu Hizbullah’ın kontrolü altında. Kuzey bölgelerinin çoğu bombalamaya maruz kaldı ve bugün de İsrail tarafından bombalanıyor. QHA’ya konuşan kaynaktan alınan bilgilere göre, Batı Bekaa bölgesinde bulunan Kifrraya köyü ve Akkar'daki Türkmen bölgeleri Hizbullah'ın kontrolünde olmadığı için hava saldırılarına maruz kalmadı. Güney Lübnan’a en yakın Türkmen köyü ise Kifrraya köyü ve burası daha önce 1982 yılında İsrail güçleri tarafından işgal edildi. Bununla birlikte kaynak, Lübnan’a yapılacak herhangi bir işgal sonucunda Türkmen bölgelerinin de tehlikeye gireceğini ve Türkmenlerin yaşadığı en tehlikeli bölgenin şu an Kuzey Bekaa bölgesi olduğunu kaydetti. Ayrıca İsrail’in hava saldırılarının bu bölgede yoğunluk kazandığını belirtti. Kaynak bu noktada “Eğer imkanlarım olsaydı, bu bölgelerdeki Türkmenleri bombardıman bitene kadar güvenli yerlere gönderirdim.”  ifadelerini kullandı. İsrail ordusu 23 Eylül 2024 tarihinden bu yana Lübnan’ın güneyine hava saldırıları düzenliyor. Lübnan Sağlık Bakanlığının bildridiğine göre, İsrail’in saldırıları sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 581'e çıktı. Lübnan’da saldırılar sonucunda Beyrut’a doğru hareket eden yerinden edilen kişi sayısı yarım milyona yaklaşırken ülke genelinde eğitime ara verildi ve okullar yerinden edilen halkın barınması için kullanılıyor.   İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Lübnan’da Hizbullah’a ait 100’den fazla hedefi bombaladıklarını bildirmişti. HİZBULLAH İLK DEFA TEL AVİV'E FÜZE FIRLATTI İsrail savaş uçakları, Lübnan'ın güney, doğu ve orta kesimlerindeki birçok beldeye hava saldırıları yaparken, Hizbullah da 8 Ekim 2023'ten bu yana ilk defa Tel Aviv'e füze fırlattı.

Lübnan Türkmenleri: Biz Türk'üz. Türkiye bizi desteklemezse, kim destekleyecek? Haber

Lübnan Türkmenleri: Biz Türk'üz. Türkiye bizi desteklemezse, kim destekleyecek?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA Ankara Lübnan Türkmenleri, günümüzde milli kimliklerini kaybetme tehlikesi ile karşı kaşıya olan Türk toplulukları içerisinde yer alıyor. Lübnan’da çeşitli sorunlarla mücadele etmek zorunda kalan Türkmenler üzerine yeterince bilimsel araştırma yapılmamış olması da hukuki ve siyasi mücadelelerinin önüne set çekiyor. Lübnan Türkleri Öğrenci ve Gençler Derneği  ve TürkDünyası.net Platformu Oğuz Türkleri Araştırmaları Birimi ortaklığıyla Lübnan Türkmenleri üzerine bir rapor hazırlandı. Lübnan Türkleri Öğrenci ve Gençler Derneği Başkanı Ömer Hussien ile rapora ilişkin  röportaj yapan Türk dünyasının haber merkezi Kırım Haber Ajansı (QHA) bu kez Lübnan Türkmenlerinin sesi oldu. LÜBNAN’DA TÜRK VARLIĞI TARİH İÇERİSİNDE NASIL YER ALMAYA BAŞLADI? Lübnan Türkleri Öğrenci ve Gençler Derneği Başkanı Ömer Hussien Lübnan bölgesine Türklerin ilk ne zaman geldiklerine dair kaynaklarda net bir bilginin yer almadığını belirterek “Lübnan bölgesine Türklerin yerleşmesi farklı zaman ve periyotlarda gerçekleşmiştir. Kaynaklar; Tolunoğlu, Akşit, Memlük Hanedanlığı dönemlerinde ilk Türkmen yerleşimlerinin olduğunu gösterse de bu kaynakların tarih araştırmacıları tarafından incelenmesi gerekmektedir. Bunun yanında Selçuklu döneminde Türkmen akınları sonucunda çok sayıda Türk'ün bölgeye yerleştiğini söyleyebiliriz. Bekaa vadisi Türkmenleri Selçuklu döneminde gelen Türkmenlerin torunlarıdır. Bir Selçuklu atabeyliği olan Zengiler döneminde de stratejik önemi olan bölgelere Türkmen aşiretlerinin yerleştirildiği bilinmektektedir. Ayrıca Memlük Devleti döneminde 14. yüzyıl başlarında da Türklerin bir kısmının Lübnan bölgesine yerleştiği bilinmektedir.” dedi. “OSMANLI DEVLETİ, BÖLGEDEKİ TÜRK VARLIĞINI GÜÇLENDİREREK GÜVENLİ BÖLGE OLUŞTURMAYI AMAÇLAMIŞTIR” Hussien, Osmanlı döneminde Lübnan'a ilk Türk yerleşimi Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi öncesinde Osmanlı askerlerinin lojistik dinlenme ve güvenlik ihtiyacını sağlamak amacıyla bölgeye yerleştirilen Türkmenlerden meydana geldiğini söyledi. Bölgede Türk varlığının sağlanmasındaki amaçlara değinen Hussien “Osmanlı Devleti bölgedeki Türk varlığını güçlendirerek sefer dönüşü ve sonraki seferler sırasında Türkmen köylerini birer lojistik durağı olarak kullanmayı, istihbarat elde etmeyi ve olası saldırılara karşı güvenli bölge oluşturmayı amaçlamıştır. Ayrıca Osmanlı döneminde bölgedeki Türkmenler Hac yolunun korunması görevini üstlenmiştir. Bölge Osmanlı devrinde Türk aileler tarafından yönetilmiş ve Osmanlı dönemi boyunca lübnan'da huzur ve istikrar hakim olmuştur.” ifadelerini kullandı. Lübnan Türkmen köylerini gösteren haritaya buradan ulaşabilirsiniz. “TÜRKMENLERİN BAZILARI KENDİLERİNİ ARAP OLARAK BİLE TANIMLAYABİLİYOR” Günümüzde Lübnan Türkmenleri ne durumdadır? Karşılaştıkları sorunlar nelerdir? Ömer Hussien, “Lübnan'daki Türkmenler için durum, Türkmen hüviyetinin sürekli kaybından muzdarip olduklarıdır. Türkmen varlığı, hüviyet ve dil kaybının yanı sıra cehalet yüzünden tehlike altında. Türkçe artık kullanılmıyor ve yüzde yüz Türkçe konuşan sadece iki köy var. Yani çoğu Türkmen artık kendi dilini konuşmuyor veya geleneklerini bilmiyor.” dedi. Hussien, Lübnan Türkmenleri, unutuldukları ve hor görüldükleri için de bir Türklük bilincinin oluşmadığını kaydederek sözlerine “Bunun altında yatan en önemli sebep Lübnan’da zorunlu eğitimin 4 yaşında başlaması ve eğitim dilinin de arapça olması. Milli kimlik bilinci oluşumu sağlanmamış Türkmenlerin bazıları kendilerini Arap olarak bile tanımlayabiliyor.” şeklinde devam etti. “LÜBNAN'DAKİ TÜRKMENLERİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ İÇİN KURUMSAL ÇALIŞMA GEREKLİDİR” Yeterli desteği alamadıkları için kurumsal faaliyetlerin zayıf olduğunu ve Lübnan Türkmenlerinin varlığı için teşkilatlanmanın ve şubeleşmenin hayati olduğunun üzerinde duran Hussien şöyle konuştu: Kurumlarımız veya kurumsal çalışmalarımız yok; en iyi ihtimalle aynı aileden veya köyden beş üyeden oluşan bazı derneklerimiz var. Lübnan'daki tüm Türkmen bölgelerine yayılan bir dernek kurmaya çalıştım ancak sınırlı kaynaklar ve destek eksikliği nedeniyle, şu anda faaliyetlerimizi durdurduk. Öğrenci olmama ve hiçbir imkana sahip olmamama rağmen tüm maliyetleri ben karşılıyordum. Türkmen bölgelerini ziyaret edip gençlerle oturmak için bile desteğim yok. Türk hükûmet kurumlarından biriyle yaptığım bir toplantıda, öğrenci derneğinin faaliyetlerinin zayıf olduğunu söylediler. Onlara bütçemiz olmadığını ve yaptığımız faaliyetlerin kendi kendime finanse ettiğimi söyledim. Bana destek vereceklerini söylediler ancak bugüne kadar ne bir destek ne de mesajlarıma yanıt geldi. Lübnan'daki Türkmenlerin bugünü ve geleceği için kurumsal çalışma gereklidir. Lübnan Türkmenleri deyince sadece birkaç köy üzerine yoğunlaşılıyor ve birçok köy ihmal edilmiş durumda. Ayrıca Lübnan Türkmenlerinin yaşadığı yerlerin biribirne coğrafi uzaklığı da aralarında birlik sağlanmasının da önüne geçiyor. Bundan dolayı teşkilatlanmasında, şubeleşmesinde sorunlar yaşanırken siyasi tarafta da sıkıntılar mecvut. Lübnan Türkmenlerinin varlığını koruyabilmek, yaşatabilmek ve yaşam şartlarını iyileştirmek adına neler yapılmalı? Milli kimliği korumanın en önemli unsurunun dili ve milli kültürü yaşatmak olduğuna dikkat çeken Hussien şu ifadelere yer verdi: Lübnan’da zorunlu eğitim 4 yaşından başlar. Türkmenler Arapça eğitim veren anaokullarına gitmek zorunda kalmıştır. Dil öğrenimi için küçük yaşların daha kritik olduğu bilinmektedir. Bu sebeple Lübnan Türkmenlerinde Türkçenin korunması için ilk yapılması gereken Türkmen yerleşimlerine Türkçe eğitim veren Türk kültürünü aşılayan anaokulları açmaktır. Lübnan’da eğitim kurumlarının %80’i özel %20’si devlet okuludur. Açılacak anaokulları Merkezi Türkiye’de bulunan bir vakıf bünyesinde olmalı ve ilk senelerde öğretmenler Türkiye’den gelmelidir. Hiç okul bulunmayan Türkmen Köyleri de mevcuttur. Örneğin Şeymiye kasabasında yaşayan Türkmenlerin eğitim seviyesi orta düzeydedir ve kasabada okul bulunmadığı için çocuklar Bid Neil adlı bir yerleşim yerine gitmek zorunda, Kızılay tarafından Arap Mahamiye Köyüne yapılan ve Arapça eğitim veren okulu ise kullanmadıklarını görüyoruz. Türkmenler, kasabanın tamamının Türkçe konuşmasına rağmen yeni neslin "Arab'ın medresesinde Arapça öğrenmek" zorunda kalmasından üzüntüyle bahsediyor, Lübnan hükumetinden önce Türkiye'den eğitim alanında yardım bekliyorlar. TÜRKLÜK BİLİNCİ CANLANDIRILMALI Hussien, Tüm Lübnan Türkmenlerinin bir araya gelebileceği kültürel etkinliklerle Türklük bilincinin yeniden canlandırılması ve bunun yanı sıra kültürel mirası koruma altına alınmasının gerekliliğini vurgulayarak “Sözlü kültür, müzikler, yemekler ve kıyafetler incelenmeli ve belgelenmelidir. Yaşlı nesillerin sözlü mirasının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için dokümantasyon çalışmaları yapılmalıdır. Bu dokümantasyon, ses ve video kayıtları ile yazılı materyalleri içermelidir. Ayrıca Lübnan Türkmen kültürü hakkında belgeseller, Türkmen köyleri ziyaret ve gezi programları yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.     Ayrıca Hussien, yaşam şartlarını iyileştirebilmenin eğitim yoluyla sağlanabileceğine, iyi eğitim alan Türkmenlerin hem Lübnan siyasetinde daha etkili olacağını hem de daha müreffeh bir yaşam süreceklerini, her şeyden önemlisi eğitim sayesinde bilinçsizlik sorununun da çözüleceğini aktardı. "LÜBNAN TÜRKMENLERİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALARIN EKSİKLİĞİ HUKUKİ VE SİYASİ MÜCADELENİN ÖNÜNE GEÇİYOR" Hussien, en fazla aciliyet gerektiren konunun bilimsel araştırmalar olduğunu, yeterince bilginin olmayışının hukuki mücadeleninde önüne geçtiğinin altını çizdi. Konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı: Bilimsel araştırmalar yapılmalı, arşivler yeterince araştırılmamış, Özellikle Selçuklu öncesinde getirilen Türkmenler hakkında yeterince bilgi yok. Bilimsel anlamda dayandırılacak verilerin olmayışı hukuki mücadeleyide olumsuz etkiliyor. Sultan 2. Abdülhamit’in bölgede vakfettiği Türkmenlere araziler var. Ancak bu arazilere ilişkin hiçbir bilgi elimizde yok. Bunların tekrardan ortaya çıkarılması ve Türkmenlerin yararına kullanılması gerekiyor. Bir yol haritası belirlenip TDK, TTK. TİKA himayesinde koordineli bir şekilde çalışmalar yapılmalı, bu çalışmaları Osmanlı arşiv araştırmaları ve heyetler ile saha araştırmaları izlemelidir. QHA muhabirinin “Lübnan yönetiminin Lübnan Türkmenlerini anayasada tanımamasının arkasındaki sebepler nelerdir? Bu konuda diplomatik girişimler daha önce oldu mu?” sorusunu ise Hussien şu ifadelerle yanıtladı: Anayasada Lübnanlı Türkmenlerin tanınmamasının nedeni, Lübnan'daki çoğu insanın Türk karşıtı ve Arap milliyetçisi olmalarıdır. Aynı zamanda, İslam topluluğu bizi Türk olarak tanımayı olumsuz görüyor; Arap Müslümanlar olarak tanımak istiyorlar. Ermeni Süryani ve diğer azınlıklar tanınırken Türkmen kimliğinin tanınmamasının bir diğer nedeni de hukuki mücadele verirken kullanılacak bilimsel argüman yetersizliğidir. Lübnan Türkmenleri tarihi ve demografisi hakkında arşiv ve saha araştırmaları yapılmalıdır. Bir çalıştay organize edilebilir. yeterli araştırmalar yapılıp akademik tezlerle desteklenirse hukuki süreç başlatıldığında elimiz daha güçlü olur. Türkiye hükûmetinin bu konuyla ilgili olarak Lübnan hükûmetiyle herhangi bir diplomatik görüşme yapıp yapmadığına dair bir bilgim yok. Sordum ama yanıt alamadım. “AMACIMIZ LÜBNAN TÜRKMENLERİNİ TEMSİL EDECEK BİR SİYASİ PARTİ OLUŞTURMAK” Hussien, en büyük eksikliklerinin teşkilatlanma noktasında olduğunu ve Lübnan Türkmenlerinin ise siyasi alanda temsile ihtiyacı olduğunu söyledi ve Lübnan’da yaşayan Ermeniler örneğini anımsatarak “Amacımız, teşkilatlanma yapımızı güçlendirerek siyasi bir partiye sahip olmak. Türkmenlerin temsil edilebilmesi için önce siyasi partinin bu bayrağı taşıması gerekiyor. Ermeniler çok daha teşkilatlı bu noktada. Okulları, üniversiteleri, medya kuruluşları var. Bu şekilde politik bilinçlerini daima tazeleyebiliyorlar. Bizim de bu şekilde teşkilatlanıp faaliyet göstermemiz gerekiyor. Teşkilatlanma ve sivil toplum kuruluşları güçlendikçe Lübnan Türkmenleri politik anlamda güçlenip haklarını arayabilir. Bunun sonu meclise girme hatta daha bakanlığa gidebilir. Mesela şu an Ermenilerin bir bakanlığı halihazırda mevcut.” dedi. Türkiye’de eğitim gören Lübnan Türkmeni öğrencilerin durumuna ilişkin ise “Türkiye'deki Türkmenler destek konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar, derneğimiz ise Lübnan’dan gelen her öğrenci ile kontak kurmakta sorun yaşayabiliyor. En fazla 15 öğrenci var ve Lübnan'ın ekonomik durumu kötü, bu yüzden öğrencilerin durumu da hiç iç açıcı değil.” açıklamasını yaptı.  Hussien, son olarak QHA aracılığıyla Lübnan Türkmenlerinin Türkiye’ye mesajını şu ifadelerle dile getirdi: BİZ TÜRK'ÜZ. TÜRKİYE'DEKİ TÜRKLER BİZİ DESTEKLEMEZSE, KİM DESTEKLEYECEK? ERMENİLER Mİ, ARAPLAR MI?

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.