SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kuruluşunun 41. yılında KKTC: Uluslararası tanınma şart mı? Haber

Kuruluşunun 41. yılında KKTC: Uluslararası tanınma şart mı?

Dilara Dilşah Kaya / QHA Ankara Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşunu ilan etmesinin üzerinden tam 41 yıl geçti. KKTC, 1983 yılından bu yana uygulanan izolasyon, ambargo ve kısıtlamalara rağmen 41 yıldır bağımsızlığını sürdürüyor. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, KKTC'nin 41 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen uluslararası arenada yalnızca Türkiye tarafından tanınmasını ve Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) üyeliğinin uluslararası tanınma yolunda ne gibi somut fırsatlar yaratabileceğini Kırım Haber Ajansına (QHA) için değerlendirdi.  KKTC, ULUSLARARASI TANINMANIN TÜM ŞARTLARINI KARŞILIYOR  Devletler hukukuna göre uluslararası tanınmanın bir devletin varlığı için şart olmadığını belirten Prof. Dr. Şahin, uluslararası tanınmanın uluslararası sisteme entegrasyonu için önem arz ettiğine dikkat çekti. Şahin; 1933 yılında kabul edilen Montevideo Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak, anlaşmada devletlerin siyasi varlığı için dört şart bulunduğunu ve bu şartları KKTC’nin varlığında görmenin mümkün olduğunu kaydetti. KKTC’NİN DEVLETLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE ÖNEMLİ ROL OYNADI KKTC’nin kuruluş sürecinde zorlukların yaşandığını aktaran Prof. Dr. Şahin, bu zorlukların aşılmasında Türkiye’nin desteğine dikkat çekti. Şahin, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:  KKTC büyük ekonomik, toplumsal ve siyasi zorlukların sonunda kurulmuş bir devlettir. Fakat kısa süre zarfında Türkiye’nin de desteğiyle devletleşme ve uluslaşma aşamalarını tamamlayarak gerçek bir başarıya imza atmıştır. KKTC’nin 41 yıl boyunca yalnızca Türkiye tarafından tanınmasına rağmen, birçok tanınan ülkeden daha yüksek bir gelişmişlik düzeyine sahip olduğunu aklımızdan çıkarmamız gerekiyor. KKTC’nin yalnızca Türkiye tarafından tanınmasına dikkat çeken Şahin, “Türkiye gibi küresel siyasette ve ekonomide stratejik bir rol oynayan, güçlü bir askerî ve diplomatik kapasiteye sahip büyük bir devlet tarafından tanınmak, birçok küçük devlet tarafından tanınmaktan daha avantajlıdır.” değerlendirmesini yaptı.  TDT, KKTC’NİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ  İÇİN ÖNEMLİ BİR PLATFORM Şahin, KKTC’nin Türkiye dışındaki devletler tarafından de jure (yasal) olarak tanınmamasının diplomatik ilişki kurmak ve uluslararası örgütlere katılmak gibi konularda zorluklar yarattığını ifade etti. Bu durumun KKTC’nin uluslararası alandaki görünürlüğünü kısıtladığına ve dış politika stratejilerini zorlaştırdığını kaydeden Şahin, TDT'nin KKTC’nin görünürlüğü için önemli bir platform olacağını vurguladı. Şahin, “Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak kabul edilmesi, bu engellerin aşılmasında kritik bir rol oynayabileceği gibi önemli bir kaldıraç işlevi de görebilir. Öncelikle, TDT'nin üye ülkeleri, KKTC’nin statüsünü destekleyerek, ülkenin uluslararası alanda daha fazla tanınması için diplomatik bir platform sağlayacaktır. Teşkilat, Türk dünyasında güçlü bir dayanışma sağlayarak, KKTC’nin uluslararası ilişkilerde daha fazla söz sahibi olmasına katkıda bulunabilir. Bu üyelik, KKTC’nin diğer ülkelerle ticaret anlaşmaları, kültürel değişim ve ekonomik iş birlikleri kurmasına imkân tanıyabilir. Bu gelişme, KKTC’ye diplomatik alanda daha fazla fırsat yaratırken, uluslararası ulaşıma ve ticarete katılma konusunda da zorlukların aşılmasına yardımcı olabilir.” dedi. Teşkilata üye ülkeler tarafından sağlanacak desteğin KKTC’nin diğer ülkelerle yapılacak ikili anlaşmalara da yansıyacağını belirten Prof. Dr. Şahin, bu sayede ülkenin daha geniş bir uluslararası ağın parçası haline gelmesini olası kılacağını aktardı. KIBRIS TÜRKÜNÜN TALEPLERİ ETKİLİ ŞEKİLDE DİLE GETİRİLEBİLİR Şahin, ayrıca TDT'te KKTC’nin var olmasının Kıbrıs Türk halkının haklarının savunulmasında kritik bir rol oynayacağına da dikkat çekti. Şahin, son olarak konuyla ilgili “Teşkilat üyelerinin sağladığı diplomatik destek, müzakerelerde Türk tarafının güçlü bir pozisyonda olmasını, özellikle Kıbrıs Türklerinin eşit haklar ve siyasi eşitlik taleplerini daha etkili bir şekilde dile getirmesini mümkün kılabilir.” ifadelerini kullandı.

KKTC'nin kuruluş tanıkları, bağımsızlık sürecini anlattı Haber

KKTC'nin kuruluş tanıkları, bağımsızlık sürecini anlattı

15 Kasım 2024 tarihi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kuruluşunun 41. yılı ve Cumhuriyet Bayramı. 1983 yılı, senelerdir süren çaba için umut ışığının yakıldığı yıl. KKTC'nin 41 yıl önce  1983 yılındaki kuruluşunun şahitleri olan; devletin ilk Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Mehmet Bayram ve devletin oluşturulan ilk meclisinde milletvekilliği ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı yapan Kenan Akın, süreç içerisinde yaşanan zorlukları Anadolu Ajansına (AA) anlattı. "KIBRIS'IN KUZEYİNDEKİ TÜRK BÖLGESİNDE BİR DEVLET KURULMASI FİKRİ ZARURİ HALE GELMİŞTİ" KKTC'den önce var olan Kıbrıs Türk Federe Devleti'nde de bakanlık yaptığını belirten Mehmet Bayram; Rumların kendilerinden "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak bahsettiklerini, Türk kesimine ise "Federe Devlet" denilerek sanki Rumların bir bölgesiymiş gibi muamele yapıldığını aktardı. Bayram, Kıbrıs Türküne yapılan ayrımcılığı "Toplantılarda onların liderine, 'Hazretleri' bizimkine ise 'Bay' deniliyordu. Toplantı ve görüşmelerde onlar devlet, biz bölge muamelesi görüyorduk. Bütün bu zorluklar içerisinde Kıbrıs'ın kuzeyindeki Türk bölgesinde bir devlet kurulması fikri zaruri hale gelmişti." ifadeleriyle aktardı. KKTC kurulmadan önce Türkiye'yi ziyarete giden Bayram, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş'ın kendisini "önemli bir gelişme olacak" şeklinde uyardığını belirten Bayram, bu uyarıdan sonra Türkiye'den erken dönüş sağladığını belirtti. 14 Kasım 1983 gecesi Denktaş'ın kendilerini topladığını ve devletin kuruluş bildirgesinin imzalandığı o anı anlatan Bayram, şu ifadeleri kullandı: Devletin kuruluş bildirgesini 14 Kasım gecesi imzaladık. Bizim için onurlu ve sevinçli bir andı. Sonra ben bakan olarak bölgemizi iletişime kapadık. Sadece belli kanallar aracılığıyla Türkiye ile gerektikçe iletişim kuruyorduk. KKTC'yi ilan ederken hem uluslararası baskı hem de Rumların engelleme girişimlerinin önünü bu şekilde kapattık. KKTC'nin kuruluşunun büyük bir gizlilik içinde yapıldığını vurgulayan Bayram, aynı zamanda kuruluşa giden yolun daha önceki Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi ile Kıbrıs Türk Federe Devleti'nden geçtiğini ve Denktaş'ın 1983 yılından itibaren halkı devletin kuruluşu için hazırladığını da belirtti. "İKİNCİ BİR TÜRK DEVLETİNİN KURULACAĞINA İNANCIMIZ SONSUZDU" Eski Milletvekili ve Bakan olan Kenan Akın, aynı zamanda 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nda asker olarak görev yaptığını da belirtti. Kıbrıs Türkünün Ada'da yaşadığı zorlukların yakınen şahidi olan Akın, düşüncelerini şu şekilde aktardı: İkinci bir Türk devletinin kurulacağına inancımız sonsuzdu. O heyecanla halkla hep iç içe olan bir kişi olarak ben devamlı şekilde Kıbrıs Türk halkının daha egemen, kendi kendine idare edebilecek bir noktaya gelebilmesi için çaba sarf ettim. Akın, devletin kuruluşunun ardından oluşturulan meclise en genç milletvekili olarak girdiğini belirtti. Devlet kurulunca yaşadığı sevinci ve duyduğu bağlılığı ise "Devlet kurulunca müthiş bir sevinç yaşadık. O anları anlatamam o mutluluk ancak yaşanır. O meclisin ilkelerine, KKTC'ye devamlı hizmet edeceğim yönündeki yemine hayatım boyunca sadık kaldım." ifadeleriyle belirtti. 15 KASIM KKTC CUMHURİYET BAYRAMI  15 Kasım 2024'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşunun 41. yılı dolacak. KKTC'nin kuruluşu, 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk halkının adadaki siyasi yaşamını devlet olarak dünyaya ilan ettiği tarihi bir dönüm noktası oldu. Mehmetçik ile Kıbrıs Türklerinin omuz omuza 15 Kasım 1983’te savaşarak elde ettiği zafer, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlandı. KKTC İLAN EDİLDİ Egemen Türk varlığının korunarak yaşatılması için 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin oy birliği ile aldığı bir kararla ve Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğunun onayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Türk Mukavemet Teşkilatı, Kıbrıs Türklüğünün lideri Dr. Fazıl Küçük ve KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türklüğünün unutulmaz ismi Rauf Raif Denktaş ve arkadaşları bu mücadelenin bayraktarları oldu. Nitekim, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı ve dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş, cumhuriyetin ilan edildiği 15 Kasım 1983 tarihinde Meclis birleşiminin tamamlanmasından sonra Federe Meclis önünde toplanan halka ve öğrencilere hitaben yaptığı konuşmasında; mücadelenin bitmediğine değinerek, "Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk çocuklarına" sözleriyle Kıbrıs Türklüğünün mücadelesini özetlemişti.

KKTC Dışişleri Bakanlığından AB'ye tepki! Haber

KKTC Dışişleri Bakanlığından AB'ye tepki!

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in, AB'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyeliğinden ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın TDT Devlet Başkanları 11. Zirvesi'ne katılmasından rahatsız olduğunu dile getirdiği yazılı açıklamasına, KKTC Dışişleri Bakanlığı tarafından tepki gecikmedi. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Borrell tarafından yapılan bu açıklamanın "KKTC'nin yeni vizyonunun zemin bulmasından duyulan hazımsızlığın bir tezahürü" olarak değerlendirildiği aktarıldı.  AB'YE YANLI TUTUMUNU SONLANDIRMASI ÇAĞRISI! Açıklamada, Ada'daki iki devletli yapıyı hatırlatılırken aynı zamanda AB'nin yanlı tutumunu da sonlandırması gerektiğini kaydetti. Bakanlık, şu ifadelere yer verdi: Bu gibi mesnetsiz söylemler, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü gibi özden gelen hakları çerçevesinde ve kendi kaderini kendi tayin etme hakkını kullanarak kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Ada'daki iki devletten biri olduğu gerçeğini asla ortadan kaldıramaz. Yaptığı bu talihsiz açıklamayla Kıbrıs meselesinde tarafsız olamayacağını bir kez daha teyit etmiş olan AB’yi, bu yanlı ve yanlış tutumuna bir an önce son vermeye ve Rum tarafının sözcülüğünü yapmaktan vazgeçmeye davet ediyoruz. "AB’NİN BM ŞARTI’NA ATIF YAPMAK SURETİYLE TDT ÜYELERİ ÜZERİNDE BASKI KURMAYA ÇALIŞMASI BÜYÜK BİR HADSİZLİKTİR" AB'nin Rum tarafına sağladığı desteğin Ada'daki durumu zorlaştırdığının vurgulandığı açıklamada, "Kendi değer ve prensipleri hilafına, Kıbrıs meselesi çözülmeden Rum tarafını tek taraflı olarak üye yapmakla meseleyi içinden çıkılamaz bir hale getiren AB’nin BM Şartı’na atıf yapmak suretiyle TDT üyeleri üzerinde baskı kurmaya çalışması büyük bir hadsizliktir." ifadelerine yer verildi. Bakanlığın açıklamasında Kıbrıs Adası'ndaki Türk halkının Ada'nın geleceği üzerinde en az Rumlar kadar söz hakkına sahip olduğu vurgulandı. Açıklamada "Kıbrıs Türk halkının, adanın geleceği üzerinde en az Rum tarafı kadar söz sahibi olduğu gerçeğini göz ardı etmeye devam eden AB’ye, Rum tarafını daha da şımartmaktan başka bir amaca hizmet etmeyen bu tutumuna son verme çağrımızı bir kez daha yineliyoruz." ifadeleriyle AB'ye çağrıda bulunuldu. Ayrıca, yapılan bu tarz olumsuz ve yanlı eleştirilerin, KKTC'nin mücadelesinde haklı olduğunu göstermek için çabalamasını teşvik ettiğini ve haklı davasını her platformda savunma azmini pekiştirdiği kaydedildi. AB'DEN KKTC'YE "AYRILIKÇI" İTHAMI AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 7 Kasım 2024 tarihinde yazılı bir açıklamada bulundu. TDT'nin Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te tertip edilen Devlet Başkanları 11. Zirvesi sonrasında yapılan açıklamada, AB'nin KKTC'nin TDT üyeliğinden ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın zirveye katılmasından rahatsız olduğu dile getirildi. Açıklamada, KKTC'den "Kıbrıslı Türklerin ayrılıkçı oluşumu" olarak bahsedildi. Ayrıca TDT'nin gözlemci statüsü vererek, "KKTC'yi meşrulaştırmaya yönelik tekrarlanan girişimleri" olduğu ve AB'nin bunu reddettiği kaydedildi. Bu hususların TDT'nin bazı üyelerinin güçlü bir şekilde desteklediği Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın toprak bütünlüğü ilkesine aykırı olduğu savunulan açıklamada, AB'nin sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni (GKRY) tanıdığı belirtildi.

Tatar'dan, ilk kez Cumhurbaşkanı düzeyinde katıldığı TDT Zirvesi'ne ilişkin değerlendirme Haber

Tatar'dan, ilk kez Cumhurbaşkanı düzeyinde katıldığı TDT Zirvesi'ne ilişkin değerlendirme

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) Devlet Başkanları 11. Zirvesi'nin gerçekleştirildiği Kırgızistan'daki temaslarını tamamladı. Cumhurbaşkanı Tatar, yurda döndükten sonra Ercan Havalimanı'nda zirveyi değerlendirdi. "TÜRK DÜNYASINA BÜYÜK KATKILARIMIZIN OLABİLECEĞİNİ İFADE ETTİM" Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov'un onur konuğu olarak katıldığı zirvede KKTC'yi temsil etmenin onurunu yaşadığını ifade etti. Tatar, zirveye ilişkin olarak, “Türk Devletleri Teşkilatının bir parçası olarak, Doğu Akdeniz’de Türk dünyasının hakkını, hukukunu savunmak ve ileride burada yaşanacak ciddi dönüşümlerle gerek havalimanımız, gerek limanlarımız, gerekse Doğu Akdeniz'deki enerji boyutu ile Türk dünyasına büyük katkılarımızın olabileceğini ve bu anlamda büyük bir potansiyele sahip olduğumuzu orada ifade ettim." açıklamasında bulundu.  Ayrıca Tatar, TDT'nin KKTC'nin haklı davasına vereceği desteğin çok önemli olduğunu vurguladı.  KKTC İLK KEZ CUMHURBAŞKANI SEVİYESİNDE KATILDI TDT Devlet Başkanları Konseyi 11. Zirve Toplantısı, 6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te düzenlendi. 11 Kasım 2022 tarihinde Özbekistan'ın Semerkant kentinde tertip edilen 9. Zirve'de oy birliği ile teşkilata katılan KKTC, Cumhurbaşkanı seviyesinde bu yıl ilk kez toplantıda yer aldı. KKTC, TDT'ye üye olduktan sonra Kazakistan'da düzenlenen 10. Devlet Başkanları Zirvesi'ne katılmamış ve tartışmalara konu olmuştu. Daha sonra Tatar, 6 Temmuz 2024 tarihinde Azerbaycan'ın Şuşa kentinde düzenlenen TDT Devlet Başkanları Gayrıresmi Zirvesi'ne davet alarak katılmıştı.

Kıbrıs'ta yeni bir müzakere sürecinden bahsedilebilir mi? Haber

Kıbrıs'ta yeni bir müzakere sürecinden bahsedilebilir mi?

Dilara Dilşah KAYA / QHA Ankara Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’ın ev sahipliğinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile 15 Ekim 2024 tarihinde New York’ta gayriresmî akşam yemeğinde buluştu. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, gerçekleşen görüşmeyi Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. UFUKTA ADA İÇİN YENİ BİR MÜZAKERE SÜRECİ GÖRÜNMÜYOR Prof. Dr. İsmail Şahin, iki lider arasında diyalog kurulmasını önemli bir gelişme olarak ele aldı. Prof. Dr. Şahin, gerçekleştirilen bu tür gayriresmî toplantıların genelde uluslararası ilişkilerde yeni bir dönem başlatma potansiyeli taşıdığını belirtti. Mevcut koşullar altında ufukta Kıbrıs Adası için yeni bir müzakere sürecinin görünmediği vurgulayan Şahin, tarafların izledikleri politikalarda ısrarcı olduğunu belirtti. "Zira yeni bir müzakere sürecini başlatabilecek ortak bir zeminden bahsetmek pek mümkün değil." diyen Şahin, "Nitekim Rum tarafı, adada kalıcı bir çözüm için federasyon ısrarını sürdürürken; Türk tarafı, iki devletli çözüm modelini müzakere şartı olarak ileri sürüyor. Bilindiği üzere federal bir çözüm için yapılan son girişim, Rum tarafının masadan kalkması üzerine 2017 yılında Crans-Montana’da çökmüştü. Rum tarafı, görüşmelerin 2017 yılında kaldığı yerden devam etmesini isterken, Türk tarafı ise 1977 yılından beri devam eden ve birçok kez başarısız olan federasyon modelini yeniden müzakere ederek zaman kaybetmek istemiyor." değerlendirmesinde bulundu. ŞAHİN: FEDERASYON MODELİ NE TEORİKTE NE DE PRATİKTE KIBRIS’A UYGUN BİR MODEL DEĞİL Görüşmeyi değerlendiren Şahin, iki tarafın da sürdürdüğü politikaları yorumladı. Şahin, şu ifadeleri kullandı: Şurası bir gerçek ki, federasyon modeli ne teorikte ne de pratikte Kıbrıs’a uygun bir model değil. Uluslaşma süreçlerini tamamlamış toplumlara federasyon modelinin uygulanamayacağı bilinen bir gerçektir. O yüzden iki devletli çözüm önerisi, federasyondan daha gerçekçi ve sürdürülebilir bir model olarak karşımıza çıkıyor. KKTC’NİN SAVUNDUĞU İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM ÖNERİSİ TARTIŞMAYA AÇILMIYOR Kıbrıs Adası’nda iki ayrı halk ve devlet olduğunu vurgulayan Şahin; iki tarafın da 60 yılı aşkın bir süredir kendi kendini yönettiğini, bu süreçte Rum tarafının hiçbir şekilde iki devletli çözüm önerisi konusunu ele almadığını belirtti. Türk tarafını masaya oturtmak için farklı yollardan baskıların uygulandığını vurgulayan Şahin, şu ifadeleri kullandı: Nihayetinde Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve iki ayrı devlet vardır. Her iki taraf da 60 yılı aşkın bir süredir kendi kendini yönetmektedir. Buna rağmen Rum tarafı, şimdiye kadar iki devletli çözüm önerisini tartışmaya açmadı. Rum lider Hristodulidis her fırsatta iki devletli çözümün asla müzakere edilmeyeceğini ifade ediyor. Rum tarafı, Türk tarafını yeniden federasyon temelinde müzakere masasına oturtabilmek için KKTC’nin ekonomisini yıpratacak baskıcı davranışlar ortaya koyarak, turizmden eğitime, ticaretten inşaat sektörüne KKTC’ye gelen tüm yatırımları baltalamaya çalışmaktadır. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, Kıbrıs’ta yeni bir müzakere sürecinin uzağında olduğumuzu söyleyebiliriz. BİR SONRAKİ GÖRÜŞMEYE TÜRKİYE VE YUNANİSTAN DAVET EDİLDİ İsmail Şahin, son olarak taraflar arasında gerçekleşecek bir sonraki görüşmeye Türkiye ve Yunanistan’ın davet edilmesini değerlendirdi. Şahin, davetin sebebini şu ifadelerle açıkladı: Türkiye ve Yunanistan'ın bir sonraki toplantıya çağrılmasının önemli bir nedeni Orta Doğu'da büyüyen jeopolitik riskler ve tehditler. Kıbrıs'ın da bu tehditlerin hemen dibinde olduğunu da unutmamak gerekiyor. Zira askeri riskler kadar olası bir mülteci krizinden ilk etkilenecek ülkeler Türkiye ve Yunanistan olacaktır.

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, New York'taki görüşmeyi değerlendirdi Haber

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, New York'taki görüşmeyi değerlendirdi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 15 Ekim 2024 tarihinde New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezinde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde Rum Lider Nikos Hristodulidis ile gerçekleşen gayriresmî görüşme hakkında değerlendirmelerde bulundu.  ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDA 4+1 FORMATINDA BİR GÖRÜŞME GERÇEKLEŞEBİLİR Cumhurbaşkanı Tatar, yemekle ilgili "Uluslararası diplomaside Kıbrıs konusunun içinde bulunduğu koşullarda önemli bir yemekti." yorumunda bulundu. Genel Sekretere daha önce 4+1 formatında bir görüşme önerisi yaptıklarını hatırlatan Tatar, Genel Sekreterin yemekte, genişletilmiş bir gayriresmî toplantıdan bahsettiğini vurguladı. Tatar, bu görüşmenin Türk tarafının talebi olduğunu ve önümüzdeki aylarda bu talebin gerçekleştirilebileceğini kaydetti. RESMΠBİR SÜREÇ ANCAK EGEMEN EŞİTLİK VE EŞİT ULUSLARARASI STATÜNÜN TEYİDİYLE OLABİLİR Tatar, yeni bir görüşme sürecinin ancak son dört yıldır sürdürülen yeni siyasetin, egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statünün teyidiyle başlatılabileceğini vurguladı. Son 50 yıldır federal anlayışla yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını belirten Tatar, en son 2017 yılında federal bir çözüm için Crans Montana’da yapılan görüşmenin Rum yönetiminin tutumu nedeniyle çöktüğünü ifade etti. Tatar, görüşmede resmî bir sürecin ancak egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün teyidiyle olacağını da ifade ettiğini söyledi. ORTAK BİR ZEMİN BULUNAMADI Tatar; Genel Sekreter Guterres'in yemekten sonra yaptığı açıklamada ortak zeminin olmadığını ifade ettiğini, aynı ifadenin Genel Sekreterin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın sunduğu raporda da yer aldığını vurguladı. Tatar, her iki halka fayda sağlayacak alanlarda iş birliği ve istişare yapılabileceğini belirtti. Yeni kapıların açılması ve Güney Kıbrıs’la ticaret gibi alanlarda temasların artırılabilmesini içerem istişareyi onayladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, Rum liderle bu konuların istişaresi ve değerlendirmesi konusunda Kıbrıs Adası'nda görüşebileceklerini de yemekte ifade ettiğini kaydetti.  TATAR, KKTC ÜZERİNDEKİ BASKILARA DEĞİNDİ Cumhurbaşkanı Tatar; Genel Sekretere, Kıbrıs Türk halkı üzerindeki baskıların, tutuklamaların ve turizme yönelik hareketlerin arttırıldığını ve bu durumun asla kabul edilmeyeceğini ifade etti. Sonuç olarak görüşmelerin faydalı olduğunu belirten Tatar, gerçekleşen görüşmenin yeni bir yol haritası çizebileceğini vurguladı. Son olarak Tatar, “Esas itibarı ile bizim arzu ettiğimiz Kıbrıs Rumu, Kıbrıs Türkü, anavatan Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan ve BM nezdinde bir çerçevede meseleyi tartışmaktır.” ifadelerini kullanarak Kıbrıs’ta iki halkın da faydasına olabilecek yeni kapıların açılması arayışlarının süreceğini belirtti.

KKTC'den, ABD'nin Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosuna ilişkin kararına tepki! Haber

KKTC'den, ABD'nin Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosuna ilişkin kararına tepki!

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasının 1 yıl sonra erteleme kararına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) tepki geldi. KKTC, ABD'Yİ RUM KESİMİNİ CESARETLENDİRMEKTEN VAZGEÇMEYE ÇAĞIRDI KKTC Dışişleri Bakanlığı, silah ambargosunun kaldırılması kararının 30 Eylül 2025'e kadar uzatıldığının Resmî Gazete'de yayımlandığını duyurdu. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, ABD'nin bu tutumunun olumsuz sonuçlar doğurabileceği ve GKRY'yi cesaretlendirmekten vazgeçmesi gerektiği belirtildi.  Açıklamada, "Rum kesimine uygulanan silah ambargosunun kaldırılma kararının yılda bir kez gözden geçiriliyormuş gibi yapılması; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Amerika Birleşik Devletleri arasında ikili savunma iş birliğine dayalı bir yol haritasının imzalanması ve ABD donanmasına ait savaş gemilerinin düzenli olarak Rum kesimindeki limanlara sözde liman ziyaretleri gerçekleştirmelerinin tesadüfî gelişmeler olmadığı" ifade edildi. ABD'nin KKTC ve Türkiye'nin aleyhine Rum kesimini silahlandırma yarışına soktuğu vurgulanan açıklamada, "ABD'nin Adada ‘güvenlik tehdidine maruz mağdur taraf’ yalanını sürdürüp, uluslararası kamuoyunu yanıltmaya devam etmesini sağladığını” ifade edildi. Açıklamada, “Hatırlanacağı üzere, Rum/Yunan yanlısı bazı Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi (TM) üyeleri, 1 Mayıs 2024 tarihinde, Rum tarafına uygulanan silah ambargosunun rahatlatılarak, silah ambargosunun kaldırılma kararının gözden geçirilme süresinin bir yıldan beş yıla uzatılması için ‘End the Cyprus Embargo Act’ isimli bir yasa tasarısı sunmuşlardır. Anılan yasa tasarısının onaylanması halinde, ABD'nin silah ve askeri teçhizat satışı dahil, stratejik ortaklık kapsamında Rum tarafına verdiği askerî destek derinleşecek ve kalıcı hale gelecektir” denildi. ABD, 1987 yılından bu yana Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) uyguladığı silah satış kısıtlamalarını 2020 yılında kısmen, 2021 yılında ise tamamen kaldırmıştı. 2023 yılında yapılan açıklama ile uzatma kararı 2024 yılına ertelenmişti.

Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı: Yunanistan Kıbrıs Adası'ndaki iki devletli yapıyı kabul etti! Haber

Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı: Yunanistan Kıbrıs Adası'ndaki iki devletli yapıyı kabul etti!

Yunanistan tarafından Türkiye'ye yönelik olarak yapılan hadsiz açıklamalar tepki çekmeye devam ediyor. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias'ın şanlı Türk ordusunu işgalci olarak nitelendirmesinin yanı sıra Yunanistan Savunma Bakanı Adonis Georgiadis'in F-35 savaş uçağı ile Türkiye'yi tehdit etmesi iki ülke arasındaki ipleri gerdi. ADA'DA İKİ DEVLETLİ YAPI OLDUĞU KABUL EDİLDİ! Mavi Vatan Denizcilik ve Global Stratejiler (DEGS) Merkezi Başkanı, İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, konuyla ilgili Türkiye gazetesine yaptığı değerlendirmede Yunanistan'ın Türk düşmanlığı üzerine kurulu bir devlet anlayışı olduğunu söyledi. Ayrıca Yunanistan'ın teknik yardım adı altında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde askerî üs inşa edeceğine yönelik açıklamasını anımsattığı konuşmasında, 1960 Anayasası'na göre Yunanistan'ın askerî üs kurmak için garantör ülkelerden onay alması gerektiğini ancak böyle bir adım atmadığını belirtti. Yaycı, “Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’den onay almayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen kalktığını göstermektedir. Yani bu adada iki devlet olduğunun bir başka göstergesi anlamına gelir. Onay alınmadığına göre artık Kıbrıs Cumhuriyeti iki devletli yapı olduğu kabul edilmiştir.” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.