20. yüzyılın çolpan yıldızı Eşref Şemizade
Kırım Tatar edebiyatının önemli isimlerinden, sürgün döneminde yeni yetişmekte olan şairler için adeta bir mektep vazifesi gören Kırım Tatar şair, yazar, çevirmen ve edebiyat araştırmacısı Eşref Şemizade, doğumunun 115. yılında saygı ve rahmetle anılıyor. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Doktora Öğrencisi ve Türkçe Öğretmeni Serkan Akın, Kırım Tatarlarının milli şairi, yazar, çevirmen ve edebiyat araştırmacısı Eşref Şemizade'nin hayatına, edebi yönüne ve eserlerine dair merak edilenleri Kırım Haber Ajansı'na anlattı.
Kırım Tatarlarının millî şairi Eşref Şemizade'nin eserlerinden, edebî kişiliğinden ve hayatından bahseder misiniz?
Kırım Tatar şairi Eşref Şemizade, 21 Haziran 1908’de Kezlev’de dünyaya gelir. Babası ve dedesi okumuş aydın kimselerdir. 6 yaşında ilk mektebe başlar. 3 yıl sonra babası onu Kezlev’deki başka bir okula verir. 1921 yılında 13 yaşındayken babasız kalan Şemizade için hayat hep mücadele ile geçer. Lise tahsili için Akmescit’e gider. Aldığı Rusça eğitim, kendisini geliştirmesinde ve dünyayı tanımasında önemli bir dönüm noktası olur. Burada kendi şiirlerinin de yer aldığı bir el yazması gazete çıkartır. Böylece hayatı boyunca pek çok Kırım Tatar edibinin yetişmesine de katkı sunacak olan Eşref Şemizade için geri dönüşü olmayan bir aşkın ateşi yanmıştır. O artık hem yazacak hem de yeni yazıcılara yardımcı olacaktır.
1923’te 15 yaşındayken Çölde Yaz Akşamı şiirini kaleme alır, 16 yaşındayken yazdığı Pek Aruv Bola şiiri Rusça'ya tercüme edilir. Ziyadin Cavtöbeli, Şemizade’nin yayımlanan ilk şiiri olduğu iddia edilen “Leninge” isimli şiiri için “Edebiyat dünyasına bir çolpan yıldızı gibi doğdu ve herkesin merak ettiği bir kişi oldu” değerlendirmesinde bulunur.
Şemizade’deki ışığı gören Bekir Çobanzade ve A. Latifzade, onu Akmescit’e davet eder ve genç şair, Hasan Sabri Ayvazov, Abdürrahim Baliç gibi tecrübeli isimlerden yayıncılık faaliyetleri hususunda büyük tecrübeler edinir. Onların vatan, millet, ilim aşkına ortak olur. Böylece 1927-29 yılları arasında her sayısı dört gözle beklenen Közaydın mecmuasının önce çalışanı ardından da yazarı olur. Henüz 19 yaşında olduğu 1927 senesinde Arap harflerinden Latin harflerine geçiş ile ilgili oluşturulan kurulun kâtipliğine getirilir.
1930’un Mart ayında Rusya Devlet Sinema Üniversitesi Senaristlik bölümünde okumak için Moskova’ya gider. Aynı yıl, kendisini önce Sovyet edebiyat dünyasında üne kavuşturacak, daha sonra ise cezaevine girmesine sebep olacak olan meşhur “Dneprelstan” şiirini kaleme alır. Bu şiir yalnızca Kırım için değil tüm bölge için değerlidir ve Şemizade’nin tanınırlığı Kırım’ın ötesine geçer. Öyle ki 1933 senesinde Büyük Sovyet Ansiklopedisinde kendisinden bahsedilir. Bu ansiklopediye giren ilk Kırım Tatar Türkü olur.
Serkan Akın
Süleymaniye Camii’ni Mimar Sinan yapmıştır ancak ondan yüzlerce yıl sonra Yahya Kemal, “Süleymaniye’de Bir Bayram Sabahı” şiiri ile bu camiye yeniden ruh vermiş, mimari güzelliğinin yanında kalplerde yer edinmesini sağlamıştır. Şemizade, aynı büyük işi Dneprelstan şiiri ile yapar.
1932 senesinde okulunu bitirip Akmescit’e döner. Bodaninsky ailesinden Saide ile evlenir. Akmescit’te Devlet Neşriyatı Bedii Edebiyat bölümünün müdürü olarak çalışır. 1935-37 arasında Kırım Yazıcıları Birliği kâtipliği görevini yürütür. 1934 senesinden başlayarak millî mekteplerin başlangıç sınıfları için hazırlanan edebiyat ders kitaplarını hazırlar ve bu kitaplar birkaç sene okutulur.
1937 senesinde Şemizade için işler değişmeye başlar. Yusuf Bolat, Şemizade’yi önce Çobanzade’ye armağan ettiği şiir ve Dneprelstan şiirinde geçen Kırım Tatar izleri sebebiyle burjuva milliyetçilerini övmekle suçlar. Bir suçlama da Puşkin’in Bahçesaray Çeşmesi şiirini Kırım Tatar Türkçesi'ne çevirmesi sebebiyle yapılır. Puşkin’in pek çok şiiri dururken neden Kırım Hanı'nın övüldüğü bu şiirin seçildiği sorgulanır.
Böylece Şemizade 36-37 senelerinin aydın kıyımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Canına dokunmazlar ancak Kırım Yazıcılar Birliğinden ve buradaki görevinden atılır. Maddi zorluklar çeker, kütüphanesinden kitaplar satarak geçimini sağlamaya çalışır. 1938 yılında Kırım Yazıcılar Birliğine dışarıdan kabul edilir. Kırım Devlet Neşriyatında da basit yazarlık görevleri verilir. Bu süre zarfında ondan Stalin’i öven yazılar yazması istendiyse de Şemizade kalemini Stalin’e övgü için kullanmaz.
İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Almanların Kırım’a dayanması ile beklenen olur. Şemizade 1941’in haziran ayında hapse atılır. 2 ay sonra Akmescit’ten alınıp Baykal Gölü’ne komşu olan İrkutsk’a hapse gönderilir. 1942’nin Nisan’ında suçu olmadığı gerekçesiyle hapis hayatı biter. 1942’nin Aralık ayında Taşkent Yazıcılar Birliğinin daveti ile Fergana’daki Kommuna gazetesinin mesul kâtipliğini yapmaya başlar.
17 Mayıs 1944’te Akmescit’ten güzel haberler alıp Kırım’a döner ancak bir gün sonra yüzyılın en büyük insanlık dramı olan büyük Kırım Sürgünü başlar, bütün Kırım Tatar Türkleri ile birlikte Şemizade ve ailesi de Kırım’dan sürülür. Şemizade ve ailesi, Özbekistan’ın Andican vilayetinin Çinabad rayonuna yerleştirilir. Aydın biri olduğu için rayonun yönetim birimlerinde görev verseler de sonra yeniden hapse atılır, 25 yıl ceza alır. Sorgusunda Kırım Tatarlarını buraya yolladıkları için Stalin ve komünist partiye teşekkür edip rahat ve mutlu olduklarını anlatan bir makale yazması karşılığında cezasında indirim yapılacağı söylenir. Şemizade, milletine ihanet etmez 25 yıl cezaya razı olup bu çirkin isteği reddeder.
1953’te Stalin’in ölümü ile birlikte Kruşçev dönemi başlar. Pek çok kişi gibi Şemizade de Aralık 1954’te serbest bırakılır. Birkaç ay sonra ailesine kavuşur ve onları da alıp Taşkent’e yerleşir. Taşkent Devlet Neşriyatında çeşitli bölümlerde çalışır. Aslıhan poemasını burada yazar. Yusuf Bolat ve arkadaşları burada da rahat durmayıp Şemizade’yi işinden etse de Şemizade o kadar faydalı ve kaliteli işler yapmaktadır ki Özbek Yazıcılar Birliği onu KGB’ye rağmen yeniden işe alır.
1954 yılı itibarıyla Kırım Türklerinin vatana dönüşü ve bulundukları yerlerdeki haklarının mücadelesini veren Millî Hareket’e kalemiyle ve fikirleriyle destek olur. Ömrünün sonuna kadar da kendisini bu hareketin bir neferi olarak görür. 1965-1974 arasında Ceppar Akimov’un teşebbüsleriyle halka dağıtılmak üzere çıkartılan tarihî ve edebî broşürlerin hazırlanmasında Şemizade de önemli görevler üstlenir. Akimov’un hapse atılmasından sonra yükü biraz daha fazla omuzlar.
11 Mart 1978’de Moskova’da vefat eder, “Hayatım sönse de iç sönmez arzum / Mekânım Kırım edi, Kırım olsun mezarım” dizelerine yansıyan vasiyeti, eşinin kararlı tutumu sayesinde yerine getirilir ve evlatları Aydın ve Vildan, babalarının cenazesini Kırım’a götürür.
Şemizade’nin şiirlerinin muhtevasını çocukluğunda çokça dinlediği halk yırlarının, çınların, manelerin, destanların ruhu ve yine çocukluğunun-gençliğinin Kırım manzarası oluşturur. Şiirleri hem muhteva hem de dil bakımından Kırım Tatar edebiyatının ve kültürünün hazinesi niteliğindedir. Şiirlerinde tema zenginliği göze çarpar, insan ile ilgili olan her kavram onun şiirlerinde kendine yer bulur. Aşk, doğa, Sovyet hayatı, çalışma hayatı, kadın hakları, eski hayat tarzına itiraz, ekim devrimi, 2. Dünya Savaşı, savaş karşıtlığı, millî kültür-tarih, vatan-millet sevgisi, sanat-şiir ağırlıklı olarak işlenen temalardır. Şemizade; bir traktöre de, güzel bir kızın gözlerine de, kızıl şafağa da, bir arkadaşına da farklı edebî güzelliklerde şiir yazabilecek kabiliyettedir.
Şemizade’nin Dneprelstan gibi teknik konuları ele aldığı şiirlerinde bile Rusça terimler dışında arı duru bir Türkçe vardır. Şair, çok iyi Rusça bilmesine rağmen aydın olmayı milletine tepeden bakmak zanneden sahte aydınlar gibi davranmaz. Şiirlerinde kullandığı Tatar Türkçesini halkın arasında yaşayan destanlardaki, çın ve manelerdeki dilden ayırmak imkânsızdır. Aslıhan Destanı’nın altına “halk arasından derleme” yazarsanız buna kimse itiraz etmeyecektir. Onun dili, bu derece gerçek ve sadedir.
Şemizade, Kırım’ı hiçbir zaman unutmamış, Kırım Tatarlarının uğradığı zulmü de eserlerinde gizliden gizliye işlemiştir. Aslıhan Destanı’nda zulme uğrayan Aslıhan’ın Kırım Tatarlarını temsil ettiğini anlamak zor değildir. Şair bunu Şakir Selim’e yıllar sonra şu sözlerle itiraf eder:
“Aslıhan/Közyaş Divar şiirinin tüm zulümleri çeken kahramanı bizim milletimizdir. Saf, güzel kalpli Aslıhan’ın başına gelen facia, milletimizin başına gelen faciadır.”
Rıza Fazıl, Eşref Şemizade’nin Taras Şevçenko’dan yaptığı Vasiyet şiirinin tercümesine dair düşüncelerini ifade ederken şöyle der:
"Eşref Ağa tercümeyi öyle yapmış ki şiiri tercüme ederken gözünün önüne Ukrayna değil kendi vatanı Kırım canlanmıştır. Bu şiirde iki yerde geçen Ukrayna sözünü Kırım ile, Dnepr sözünü Salgır ile değiştirirseniz şair ile birlikte tercümanın da vasiyetini okumuş olursunuz"
Büyük şair; kendi milletinin kültürüne, diline, edebiyatına ve tarihine hâkim olduğu gibi, Rus dilini ve edebiyatını da iyi bilmektedir. Rusça'dan yaptığı çeviriler, Kırım Tatarcası'nın varlığını edebî olarak devam ettirmesine katkı sağladığı gibi Kırım Tatarlarına başka dünyaların kapılarını aralar. Yalnızca Rus değil Ukraynalı, İspanyol, Tacik ve Türk boylarından pek çok edebiyatçının eserini/şiirini Kırım Tatarcası'na aktarır. 1930-40 seneleri arasında Cervantes’in Donkişot, Tolstoy’un Akyar Hikâyeleri, Puşkin’in Bahçesaray Çeşmesi, Mayakovski’nin Kim Olayım gibi eserlerinin tercümeleri ayrı kitaplar olarak basılır.
1935 senesinde Dneprelstan poeması 79 sayfalık ayrı bir kitapçık olarak basılır. Daha sonra Kaval (1965), Toğan Qaya (1969), Şiirler ve Poemalar (1978) isimli kitapları yayımlanır. Vefatından sonra şiirlerinin, tercümelerinin ve düz yazılarının derlendiği Saylama Eserler (3 Cilt) isimli kitap basılır.
1960-70 arasında resmî bir yasak olmasa da kendisine gizli bir sansür uygulanır. Eserlerini matbuatta ve gazetelerde görmek mümkün olmaz. Vefatından sonra üniversite öğrencilerinin çıkarttığı duvar gazetesi, komünist partinin sadık hizmetkârları tarafından saatler içerisinde duvardan kaldırılır.
İsmail Asanoğlu Kerim, bir zamanlar duvarından, hatırasına çıkartılan gazetenin söküldüğü üniversitelerin edebiyat derslerinde onun birbirinden güzel şiirlerinin okunduğunu, onun içtimai fikirlerinin nesillerden nesillere aktarıldığını söyler.
Eşref Şemizade'nin Kırım Tatar edebiyatı için önemi hakkında neler söylersiniz?
Bu soruyu yanıtlamaya Kırımlı ediplerin Eşref Şemizade’den nasıl bahsettiklerine dair birkaç misal vererek başlamak doğru olacaktır. Şakir Selim onun Kırım Tatar edebiyatındaki yerini, tartışmaya fırsat dahi vermeden şu sözlerle ifade etmektedir: “Eşref Şemizade yirminci asır Kırım Tatar edebiyatının mucizesidir. Altının paslanmadığı gibi büyük edibimizin yazdıkları hep parıldıyor, güçleniyor. Eşref Şemizade dendiğinde aklıma büyük bir şiiriyet mektebi geliyor.”
Şemizade’nin doğumunun yüzüncü yılında Rıza Fazıl’ın hazırladığı “Şair Namın Halk Saklar” isimli eserde Fazıl “Eşref Şemizade’nin yaratıcılığı pek çok zamane şairi için bir yazım ve ustalık mektebi olmuştur ve olmaya devam etmekte. Hemen hemen her bir Kırım Tatar şairi onu kendi hocası bilmektedir. Hem şairler hem halk arasında ona hürmet o kadar büyük ki bu büyük simanın hatırasına şiir kaleme almayan yok desek yeridir.” sözleriyle onun yalnızca edebiyattaki yerini değil halkın gönlündeki yerini de göstermektedir. Şemizade ile en çok vakit geçiren öğrencisi olmakla gurur duyan Fazıl’ın bu sözleri gelişigüzel söylenmiş değildir. İsmi geçen kitapta 2’si Rus olmak üzere 25 şairin Şemizade’ye ithafen yazılmış 40’a yakın şiiri yer almaktadır.
Kırımlı şair Çerkez Ali, Şemizade için Lenin Bayrağı gazetesinde şöyle söyler:
“Eşref Şemizade, bizim edebî hazinemize tekrarlanamaz zenginlikler bırakıp gitti. Nazım Hikmet gibi söyleyecek olursak ansiklopedik bir zihni olan Şemizade, edebiyata bir yenilik getiren yüksek vasıflı klasik şairlerimizden biridir.”
Şemizade’nin kullandığı dil Kırım Tatar halkının dilidir. Onun poemalarından ve şiirlerinden bir Tatar köylüsünün ve şehirlisinin eşdeğer bir zevk alabilmesindeki bir sır, konuları ele alışındaki millîlik diğer bir sır, bir diğeri ise Kırım Tatarlarının zengin dilini ustaca işlemesidir. Aziz İsmailov’un Şemizade’nin Aslıhan/Közyaş Divar poeması için “Kırım Tatar Dilinin Ansiklopedisi” benzetmesi yapmasının sebebi de tam olarak budur.
Büyük şairin çocukluğundan beri aşina olduğu destan parçaları, Kırım halk kültürünün ögeleri, çın-mane-yır şiirlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak etki etmektedir. Kendi yazdığı destanlar dışında şiirlerine serpiştirdiği Kırım kültürüne ait öğeler başlı başına bir çalışmaya konu olabilecek kadar yoğundur. Sovyet sistemi içerisinde kendine meşru yollar bularak milletini ve dilini yok olmaktan kurtarmak için mücadele eden vatanseverlerden biri olan şair böylece yalnızca edebiyata değil Türklüğe de büyük hizmetler etmiştir.
Eşref Şemizade, şiirlerinde de ele aldığı üzere herkese şair denmeyeceğine inanmaktadır. Şemizade kendisine dahi şair demeyecek kadar mütevazıdır. “Biz birkaç kafiye uydurup, birkaç kitap bastırana şair dersek Firdevsi, Hayyam, Puşkin, Çobanzade, Mayakovski, Asanin, Tokay gibi büyük simaların ruhunu incitiriz.” sözleriyle bu düşüncesini savunan Şemizade’yi Kırım Tatar tenkitçileri, edebiyatçıları ve halkı bu saydığı isimlerden bir tanesi olarak görmektedir.
Millî Şair, edebî tenkitleri ve yayıncılık faaliyetleri dışında Kırım Tatar edebiyatının tarihini yazmak konusunda derin araştırmalar yapmak için başta Moskova olmak üzere Sovyetlerin çeşitli bölgelerine seyehatler yapmıştır. Kırım edebiyatını dönemlere ayırdığını bildiğimiz Şemizade’nin bu araştırmalardan elde ettiği bilgiler, tuttuğu notlara dair yayımlanmış bir kitap olmaması ve bu çalışmaların akıbetine dair geride bir iz kalmamış olması Kırım Tatar edebiyatı tarihi açısından büyük bir kayıp olmuştur.
Eşref Şemizade'nin Türk edebiyatındaki yeri ve katkısı nedir?
Türk Dünyası bağlamında değerlendirdiğimizde, Şemizade’nin uzun yıllar kaldığı Özbekistan’da Özbek edebiyatına katkıları oldukça değerlidir. Eski Özbek Türkçesini, klasik dönem Özbek edebiyatını ve Orta Asya tarihini oldukça iyi bilmektedir. Özbek Sovyet Ansiklopedisine ve benzeri eserlere yazılar yazan Özbek yazarlarının siyasi, tarihî, edebî yazılarına yüzlerce tenkidi yazılar yazmış, pek çok tercüme eseri redakte etmiştir. Onun Özbek edebiyatına katkılarına dair bu bilgileri veren Rıza Fazıl, Özbek Türklerinin ona büyük bir saygı ile Aşrof Aka dediklerini kaydetmiştir.
Fars edebiyatında hamse türünün kurucusu kabul edilse de Azerbaycan şairi olan Nizami, Çağatay edebiyatının bayrak ismi Nevai, Türkmen edebiyatının önemli ismi Mahdumkulı gibi eski dönem Türk şairleri ile birlikte çağdaşı Karaçay-Malkar Kaysın Kulıyev, Avar Rasul Gamzatov, Özbek Zulfiya, Türkmen Berdi Kerbabayev gibi Türkçenin farklı lehçelerinde yazan isimlerin şiirlerini Kırım Tatar Türkçesine aktarmıştır.
Bir grup çağdaşı tarafından burjuva milliyetçiliği ile suçlanarak Sovyet sisteminin gözünden düşürülen Şemizade’nin Türk isimleri Kırım Tatarlarına tanıtması elbette ki tesadüfi değildi. Tarih bilgisi de edebiyat bilgisi gibi kuvvetli olan Şemizade, “Dilde, fikirde, işte birlik” diyerek Türklerin birliğini vurgulayan Gaspıralı gibi bir mücadelenin içerisinde olmamıştır. Ancak kendi çağının imkânları ölçüsünde çeşitli Türk boylarının şairlerini Kırım Tatar Türklerine tanıtmıştır.
Kırım Tatarları için bu derece önemli bir ismin Kırım dışında henüz tanınırlığının olmamasının elbette ki pek farklı açılardan sebepleri vardır. Ancak önce Ukrayna içerisinde yaşanan bazı sorunlar, ardından gelen Rus işgalinde yaşanan zorluklar göz önüne alındığında Kırım Türklerinin Şemizade gibi bayrak isimlere dair daha fazla ilmî çalışma yapmasını mümkün kılmamıştır.
Türkiye’de Şemizade’ye dair bir yüksek lisans çalışması ve bir ilmî makale dışında müstakil bir akademik çalışma bulunmamaktadır. Prof. Dr. Zühal Yüksel’in danışmanlığında hazırlamakta olduğum doktora tezi, Şemizade’ye dair ilk doktora çalışmasıdır. Çalışma ile büyük şairin şiirlerinin Türkiye Türkçesine aktarımı yapıldığında şairin eserleri üzerine daha fazla akademik çalışma yapılacağına inanmaktayız.
Millî şair; nesline ve meslektaşlarına nasıl ilham olmuştur? Bunun yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir bitkinin yeşermesi için binlerce yılda oluşan toprağın varlığını inkâr edemeyiz. Bunun gibi, hiçbir bağımsızlık yahut hak mücadelesi sağlam bir tarihî arka plana sahip olmadan toplumsal taban bulamaz. Türklerin bağımsızlığa olan aşkı ile Çin’e karşı gerçekleştirdiği onlarca başarısız ihtilal teşebbüsü olmasa idi, İlteriş Kağan 2. Göktürk Devleti’ni kurmakla neticelenen bir bağımsızlık mücadelesi başlatamazdı. Bugün sömürüldüğünün bile farkında olmayan onlarca ülkenin bu durumdan rahatsızlık duymamasının ana sebebi tarihlerinde milletleri için bedel ödeyen düşünürlerin, edebiyatçıların ve kahramanların olmamasıdır.
Şemizade’nin hayatı boyunca taviz vermediği iki temel husus vardır. Bunlardan biri edebiyat disiplini, diğeri vatan sevgisidir. O, hayatı boyunca Kırım Millî Hareketi’nin bir neferi olmuştur. Ömrünün sonuna dek Kırım davasına gönül vermiş, bedel ödemiş gerçek bir vatanseverdir.
Kırım Tatarlarının, yüzlerce yıldır devam eden asimilasyon politikalarına rağmen edebiyatlarını yaşatmak için verdikleri mücadeleler, içlerinde Eşref Şemizade’nin de olduğu vatansever aydınlar ve edebiyatçılar sayesindedir. Kırım’ın işgali ile başlayan "Türksüz Kırım, Tatarcasız Tatar" politikasına kendi döneminde imkânlar ölçüsünde direnen Eşref Şemizade ve arkadaşları, önceki nesilden aldıkları bayrağı sonraki nesle teslim ederek milletin devamlılığını kültür ve dil değerlerini koruyarak sağlamak gibi kutsal bir görevi yerine getirmiştir.
Şemizade, sohbetlerinde genç edebiyatçılara Kırım Tatar tarihinden ve edebiyatından bahseder. Geçmişin şaşaalı dönemlerinin gençlerin ruhuna vereceği coşkunun şuurundadır. Edebiyat tarihi çalışmaları bu sebeple de değerlidir. Kırım’dan çıkartılıp yokluğa, hiçliğe itilmek istenen Kırım Tatarlarının kendi tarihlerinden soyutlanmasını istemez. Bu sebeple şiirlerinde Kıpçak bozkırlarını, Hanlık döneminin yansımalarını, Kırım’ın güzelliklerini, çocukluk-gençlik anılarını, Türk kültürünü Sovyet sistemi içerisinde sansür politikalarını delerek eserlerinde işlemiştir.
Bir defasında Ayder Osman’a “Bizde Tolstoylar var, bizde Puşkinler var, okursan şaşırır kalırsın” demiştir. Ayder Osman ve diğerleri de okumuşlar, şaşırmışlar ve onların izinden gitmişlerdir. Bunca Sovyet zulmü ve kurşuna dizmelere rağmen Kırım’da milliyetçi yazar ve şairlerin tükenmemesi Gaspıralı, Hasan Sabri Ayvazov, Reşid Medvedev, Numan Çelebicihan, Çobanzade, Şemizade ve bunlar gibi nice gerçek milliyetçi edebiyatçı, düşünür ve devlet adamı sayesindendir.
Şemizade’nin çağdaşlarına ve kendinden sonraki edebiyatçılara etkisini gerek millet bağlamında gerekse edebiyat bağlamında değerlendirdiğimizde onun çağdaşlarını imrendiren ve teşvik eden, kendinden sonrakilere ise model olan bir misyonu yerine getirdiğini görürüz. "Şair Namın Halk Saklar" isimli eserde şaire adanmış 40’a yakın şiirin ve 25 şairin bulunması bunun açık delilidir. Bugün Türkiye’de Şemizade’nin şiirleri akademik bir çalışmaya konu oluyorsa, haber ajansından genç bir insan Şemizade’nin doğum günü için bu haberi hazırlıyorsa Şemizade’nin adı yaşayacak, yolu daima aydınlık olacak demektir.
20. yüzyılın çolpan yıldızı Eşref Şemizade’yi doğumunun 115. yıl dönümünde saygı ve dua ile anıyorum. Bir sonraki doğum gününde eserlerini Türkiye Türkçesi'ne aktarıp eserlerinin incelemesini tamamlayarak 116. yaşında manevi hatırasına hizmet etmek şerefine nail olmayı diliyorum.