SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kırım Hanlığı

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kırım Hanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kırım Hanlığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait bir parça Kıyiv'de tanıtıldı Haber

1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait bir parça Kıyiv'de tanıtıldı

Ukraynalı bilim insanları tarafından restore edilen, Kırım Hanlığı'nın kurucusu 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait ahşap parça, Kırım Tatar Milli Meclisinin (KTMM) Kıyiv’deki ofisinde tanıtıldı. 15. yüzyıla ait eser, Rus işgalinden birkaç ay önce restore edilmek üzere Kırım’dan “Zaporizska Siç” Müzesi'ne gönderilmişti. Müze uzmanları tarafından restore edilen eser birkaç gün önce Kırım Evi Kültür Merkezi Başkanı Ahtem Seytablayev’a teslim edildi ve Kıyiv’e getirildi. 25 Eylül 2024 tarihinde düzenlenen tanıtım etkinliğe Kırım Tatar halkının millî lideri ve Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, KTMM Başkanı Refat Çubarov, Aziz Sofya Katedrali Milli Parkı Genel Müdürü Maksım Ostapenko, Ukrayna Yerel Mimarisi ve Yaşamı Müzesi Genel Müdürü Oksana Starak-Povyakel ve KTMM üyeleri katıldı. 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait bir parça Kıyiv'de tanıtıldı pic.twitter.com/l0em5RMqUz — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) September 26, 2024 "MUTLAKA VATANIMIZA GERİ DÖNECEĞİZ" KTMM Başkanı Refat Çubarov yaptığı konuşmada, “Tarihi anıtlarımızı Kırım’ın dışında görmekten mutlu olacağımızı hiç düşünmezdik. Bu küçük parça çok şey anlatıyor. Kırım Hanlığı 342 yıl varlığını sürdürdü. 342 yıl az bir süre değil. Bu, şimdilik Rus barbarları tarafından kontrol edilen Kırım’ın bizim vatanımız olduğunu teyit ediyor. Ben biliyorum ki, mutlaka vatanımıza geri döneceğiz. Ve bu tarihi eser de bizimle birlikte olması gereken yere geri dönecektir.” dedi. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ise söz konusu tarihi eserin Kırım Tatarları için büyük öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Bu parça bizim için çok önemli. Çünkü bize ait millî eserlerimiz tarih boyunca yok edildi. Eserin restorasyon sürecine katılan herkese teşekkür ediyorum. Halkımız için bu eseri korudunuz ve restore ettiniz.” ifadelerini kullandı. "1. HACI GİRAY HAN'IN ARMASI VEYA SANCAĞIYDI" Aziz Sofya Katedrali Milli Parkı Genel Müdürü, tarihçi Maksım Ostapenko ilgili eserin basit bir ahşap parça olmadığına dikkat çekerek, “Türbenin en yüksek yerinde bulunan bu sembolik parça bir bakıma 1. Hacı Giray Han'ın arması veya sancağıydı.” değerlendirmesinde bulundu. Tarihi eser Kırım Rus işgalinden kurtarılana kadar Kıyiv yakınlarında bulunan Ukrayna Yerel Mimarisi ve Yaşamı Müzesi'nde saklanacak. Kırım Rus işgalinden kurtarıldıktan sonra ise Bahçesaray’daki müzeye iletilecek.

Ukrayna, 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait parçayı restore etti Haber

Ukrayna, 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait parçayı restore etti

Ukraynalı bilim insanları, Kırım Hanlığı'nın kurucusu 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait bir ahşap parçayı aslına uygun bir şekilde restore ederek Kırım Evi Kültür Merkezine teslim etti. Kırım Cephesi girişiminden yapılan açıklamada, Zaporijjya’da Ukraynalı uzmanlar tarafından restore edilen 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait bir ahşap parçanın Kırım Evi Kültür Merkezine teslim etme töreninin gerçekleştirildiği duyuruldu. 15. yüzyıla ait eser Rus işgalinden birkaç ay önce Kırım’dan “Zaporizska Siç” Müzesi'ne getirildi. Müze uzmanları tarafından restore edilen eser, 23 Eylül 2024 tarihinde Kırım Evi Kültür Merkezi Başkanı Ahtem Seytablayev’a teslim edildi. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Ahtem Seytablayev, “Bugün gerçekten tarihi bir olay yaşandı. Ukraynalı kardeşlerimiz Kırım Hanlığı'nın kurucusu 1. Hacı Giray Han'ın türbesine ait tarihi eseri teslim etti. Teslim töreni burada, Ukrayna Kozaklarının ana üssü olan Hortıtsa Adası’nda bulunan “Zaporizska Siç” Müzesi’nde gerçekleşti. Buradaki bilim insanları tarihi eserin restorasyonunu gerçekleştirdi. Bu, Ukrainler ile Kırım Tatarları arasında var olan kardeşliğin gerçek kanıtıdır. Bu, bir kere daha tarihimizin önemini vurguluyor. Kırım Cephesi millî eserimizi evine ulaştıracak.” dedi. Kırım Cephesi Girişimi Koordinatörü Feliks Karayev, Kırım Rus işgalinden kurtarıldıktan sonra eserin Yarımada'ya gönderileceğini aktardı.

Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık’ı anlattı Haber

Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık’ı anlattı

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Türk dünyasında gerçekleştirdiği arkeoloji çalışmalarıyla tanınan, alanının duayen isimlerinden Kazak arkeolog Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği özel röportajında; arkeolojik çalışmalar ışığında Altın Orda döneminin önemli şehirlerinden Saraycık’ı anlattı. Kazakistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı A. Margulan Arkeoloji Enstitüsü Astana Şubesinin başaraştırmacısı, Kazakistan Cumhuriyeti “Onurlu Çalışanı” ve bağımsız “Platin Tarlan” ödülünün sahibi olan Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, Saraycık şehrinin kısa tarihi hakkında bilgiler verirken ayrıca şehrin Türk dünyasının tarihi açısından önemini değerlendirdi. "ALTIN ORDA TARİHİ KAYNAKLARDA ULU ULUS OLARAK YER ALIR" Günümüzde Kazakistan’ın Atırau bölgesinde yer alan Saraycık şehrinin yazılı kaynaklarda Saraycuk, Saraycik veya Küçük Saray gibi farklı isimlerle yer aldığını belirten Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, şehrin ortaya çıkış dönemi ve şehrin jeopolitik konumu hakkında farklı görüşler bulunduğunu söyledi. "Bazı tarihçiler Saraycık’ın hiçbir zaman Altın Orda’nın merkezi bir başşehir olmadığını ve buranın Saray Batu ve Saray Berke şehirlerinin etrafında şekillendiği görüşünü savunuyorlar." diyen Prof. Dr. Samaşev, "Saraycık, 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyıl arasında Altın Orda devletinin, -elbette bilimsel literatürde her ne kadar Altın Orda adlandırması kullanılıyor olsa da esasında bu devletin tarihi kaynaklardaki adlandırması Ulu Ulus olarak biliniyordu- bu tarihi merkezin, Cuci Han’ın yönetimi döneminde ortaya çıkan bir şehir olduğu söylenebilir. Saraycık şehrinin, 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın başlarında Altın Orda devletinin doğu bölümlerini yönetmek amacıyla kurulmuş olabileceği görüşünü kabul ediyoruz" ifadelerini kullandı. "SARAYCIK’IN ALTIN ORDA DEVLETİNİN BÜYÜK BİR DİNİ MERKEZİ OLMA İHTİMALİ VAR" Saraycık'ın özellikle Doğu ülkeleri ile kurulan ilişkilerde, özellikle ticari ilişkilerin yönetildiği büyük bir merkez olarak ortaya çıktığını kaydeden Samaşev, şehrin daha sonraları dini ideolojik bir merkeze dönüşmüş olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtti. Bu görüşe dair birçok tarihi ve arkeolojik veriler bulunduğunu vurgulayan duayen arkeolog, "Özbek Han döneminde Saraycık’ın, İslam dininin bütün Altın Orda devleti içerisinde yayılmasında etkili olan bir dini merkeze dönüştüğü anlaşılıyor. Yine Altın Orda hanlarının burada ilk defa İslamiyet’i resmî türde Saraycık gibi merkezlerde kabul ettikleri biliniyor. Öyle ki, bazı tarihi kaynaklarda Saraycık şehrinde Altın Orda döneminin büyük hanlarının burada meftun olduğu ve şehir içerisinde büyük bir han mezarlığı (panteon) bulunduğu aktarılıyor. Şayet bu görüş doğru ise, Saraycık’ın, bütün Altın Orda yani Ulu Ulus devletinin büyük bir dini merkezi olma ihtimali ortaya çıkıyor" dedi. "ALTIN ORDA HANLARININ, ŞEHRİ KURDURDUKLARI ANLAŞILIYOR" Şehrin tarihi konumu incelendiğinde dini bir merkez olmasının yanı sıra İran, Hindistan, Çin hatta Japonya’dan gelen kervan yollarının geçtiği ticaret merkezi olan büyük ekonomik bir merkez olduğunun anlaşıldığını aktaran Samaşev, "Saraycık’ın sosyoekonomik konumu itibariyle en gelişmiş devrinin 14. yüzyılda ortaya çıktığına dair genel bir görüş bulunuyor. Şehrin kuruluşunda dönemin Altın Orda hanlarının ülkenin farklı bölgelerindeki mimar, usta ve uzmanları getirterek burada (Kuzey Hazar Denizi üzerinde) kısa sürede bu şehri kurdurdukları anlaşılıyor. Saraycık’ın mimari üslubu incelendiğinde farklı sanat anlayışlarının örnekleri bulunuyor. Örneğin, saray ve ibadethaneler ön plana çıkıyor" şeklinde konuştu. "KIRIM HANLARINA AİT ALTIN MADENİ PARALAR VE GÜMÜŞ SİKKELER FAZLACA TESPİT EDİLMİŞTİR" Tarihi kaynaklara göre 1333 yılında bölgeden geçen seyyah İbn-i Battuta'nın Saraycık’ta bulunduğu sırada şehir hakkında önemli bilgiler verdiğini kaydeden Kazak arkeolog, "Battuta, Saraycık’ı Yayık Nehri’nin sahilinde yer alan, içerisinde ibadethane ve zaviyeleri bulunan, nehir yatağında güçlendirilmiş kaleleri ve büyük köprüsü olan bir merkez olarak tanımlıyor. Altın Orda döneminde Saraycık şehrinin en çok geliştiği dönem 14. yüzyıldaki Özbek Han dönemi olmuştur" dedi. "Bu dönemde Saraycık, Altın Orda’nın sosyoekonomik ve manevi-ideolojik bir merkeze dönüşmesinin yanı sıra şehirde sikke darbının da başlandığına dair güçlü kanıtlar bulunuyor." diyen Samaşev, "Bu sikkelerde, farklı bölgelerden, özellikle Hindistan, Çin ve İran’ın yanı sıra batıda Kırım hanlarına ait altın madeni paralarla birlikte yine Altın Orda’nın çeşitli hanları adına kestirilen gümüş sikkeler fazlaca tespit edilmiştir. Ele geçirilen madeni paraların bazıları araştırılmış kalanların ise tetkikleri günümüzde dahi devam etmektedir" ifadelerine yer verdi. "15. YÜZYILDA NOGAY HANLARININ SİYASİ İDARİ MERKEZİNE DÖNÜŞTÜ" Samaşev, Saraycık’ın Kazak milli tarihi açısından önemini ise şu sözleriyle açıkladı: "Şehir, tarihte Cuci ulusunun siyasi ve ekonomik anlamda büyük bir merkezi olmasının yanı sıra şehrin mimari üslubu ve sanat anlayışında Batı ve Doğu kültürlerinin derin etkisini barındıran büyük bir ideoloji üzerine kurulmuş olmasıydı.  Bu merkeze özellikle Yayık Nehri’nin doğu kesimindeki göçebe bozkır kabilelerinin kendi folklorik ve kültür ögelerini taşıdıklarını görmekteyiz. Sonuç olarak 14. yüzyılda en gelişmiş devrini yaşayan bu merkez, daha sonraları Altın Orda Devleti’nin dağılmasıyla eski konumunu kaybederek zamanla gerilemeye başladı. Burası 15. yüzyılda Nogay kabilelerinin, Nogay hanlarının siyasi idari merkezine dönüştü.Sonrasında şehir Kasım Han ve Han Berdibek dönemlerinde Kazak Hanlığı’nın merkezi şehirlerinden birisine dönüştü. Yani Altın Orda Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan bu merkezin, daha sonraları Nogay ve Kazak hanlıklarının kuruluşlarında da önemli bir rol oynadığı görülmektedir." "Saraycık’ın 16. yüzyılın ortasında; 1581 yılında Rus yayılmacılığı Yayık Nehri’ne ulaştığı sırada, nehir yoluyla şehre ulaşan Ruslarca tahrip edildiğini (yakıldığını) biliyoruz" bilgisini paylaşan arkeolog, Bu hadiseye dair tarihi kaynakların tanıklık ettiğinin altını çizdi. Saraycık'ın Çarlık Rus hâkimiyetine girmesi sonrasında ise şehir kalıntıları üzerinde büyük bir askeri garnizon oluşturulduğu bilgisini paylaştı. "BÜTÜN BU HAN MEZARLARI, ÇARLIK RUSYASI DÖNEMİNDE TAHRİP EDİLDİ" Genel itibariyle şehrin her bir arkeolojik katmanı incelendiğinde, o döneme ait önemli olayları yansıtan bulgulara ulaşmanın mümkün olduğunu kaydeden Samaşev, "Saraycık’ın Kazak tarihi için en önemli vasfı, Kazak Hanlığı’nın en önemli temsilcilerinden olan Kasım Han’ın burada gömüldüğüne dair görüşlerin bulunuyor olmasıdır. Bu hususta da günümüzde han mezarlığının tespitine dair arkeolojik kazı çalışmalar sürdürülmektedir. Sonrasında bu merkezde (Saraycık’ta), Nogay devletinin merkezi olduğu için kendilerini 'Mirza' olarak adlandıran bütün Nogay mirzalarının burada gömüldüğü görülüyor. Bütün bu han mezarlarının Çarlık Rusyası döneminde tahrip edilmiş olması sebebiyle Altın Orda ve sonrasındaki döneme ait bütün yapılar yok olmuştur. Geriye kalan bazı yapılar geçmiş asırda 1930’lu yıllara kadar ulaşabilmiş fakat bu kalıntılar da günümüze kadar ulaşamadan yok olmuştur" dedi. "ÖZELLİKLE ALTIN ORDA TARİHİ ARAŞTIRMALARINDA SARAYCIK ŞEHRİNİN YERİ OLDUKÇA ÖNEMLİ" Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık hakkındaki değerlendirmelerini şu cümlelerle tamamladı: "Saraycık’ta özellikle Kasım Han’ın naaşının bulunduğu bölgelerde arkeolojik kazılar yürütülse de yazılı kaynaklar her ne kadar Kasım Han’ın burada gömüldüğünü doğruluyor olsa da Çarlık Rusyası döneminde bu mezar alanının yok edilmiş olma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Genel itibariyle bu şehir, iki nehir merkezinde ada gibi bulunması sebebiyle zamanla yaşanan su baskınları sebebiyle kültürel katmanların da bozulduğunu belirtmeliyiz. Özellikle şehrin tam olarak tahrip olmasından sonra Nogay mirzalarının mezar alanına dönüştüğü görülüyor. Daha sonraki Kazak Hanlığı döneminde de burasının ruhani bir mezar alanına dönüşmesi sebebiyle kültürel katmanlarının iyice bozulduğu anlaşılıyor. Böylelikle bizim ulusal tarihimizde özellikle Altın Orda tarihi araştırmalarında Saraycık şehrinin yeri oldukça önemli olup araştırmacılara önemli bilgiler sunduğunu söyleyebiliriz."

Prof. Dr. Hakan Kırımlı: Geraylar, Türk ve İslam tarihinin en önemli hanedânlarından birisidir Haber

Prof. Dr. Hakan Kırımlı: Geraylar, Türk ve İslam tarihinin en önemli hanedânlarından birisidir

Ömer Cihad KAYA Prof. Dr. Hakan Kırımlı’nın yayına hazırladığı “Geraylar ve Osmanlılar: Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi” eseri, okuyucularla buluştu. Geray Hanedânı’nın tarihi gelişimi çerçevesinde Osmanlı Devleti ile olan tarihi ve kültürel ilişkilerini merkeze alan eser, Kırım Tatar halkının tarihine ışık tutan arşiv belgeleri ve saha araştırmalarına dayanıyor. Prof. Dr. Kırımlı, Geraylar ve Osmanlılar kitabını Kırım Haber Ajansına değerlendirdi. Prof. Dr. Kırımlı, Geray sülalesinin tarihte Rumeli ve Kafkasya'da önemli roller oynadığını ve günümüzde çoğunluğu Türkiye'de olmak üzere Gerayların halen yaşamaya devam ettiğini vurguladı. Eserin ana amacının; tarihi, kimliği ve oynadığı roller itibarıyla gereğince bilinmeyen Geray sülalesini, kendi kaynaklarıyla tanıtmak olduğunun altını çizdi. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kırımlı’nın yayına hazırladığı Geray hanedânını merkeze alan “Geraylar ve Osmanlılar: Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi” kitabı okuyucu ile buluştu. Ötüken Neşriyat’tan çıkan eser, zengin arşiv belgeleriyle ve 200’e yakın saha araştırması ile yayına hazırlandı. Prof. Dr. Hakan Kırımlı, Geray Hanedânı ve Geray sülalesini, eserin oluşum sürecini ve beslenilen kaynakları, Gerayların yaşadığı, yerleştiği bölgeleri eser kapsamında önem arz eden hususları Kırım Haber Ajansına anlattı. "GERAYLARIN KURDUĞU DEVLET, BUGÜNKÜ KIRIM TATAR KİMLİĞİNİN TEMEL KAYNAĞINI TEŞKİL EDİYOR" Geray hanedânı, maalesef Türkiye'de ve dünyada gerektiği kadar tanınmamakta ve bilinmemektedir. Türkiye’de, son derece yanlış bir şekilde sadece Osmanlı Devletinin ilave bir kısmı falan gibi düşünülüyor. Kırım'da ise Ruslardan yarım yamalak ne duyuldu ise o şekilde görülüyor. Halbuki onun çok ötesinde bir hanedândan bahsediyoruz... Bakın, bırakınız Türk tarihini, İslam tarihinin en önemli hanedânlarından birisidir Geray Hanedânı. Şu anda, tarih dünyası ne yazık ki, bilgi ve belge yoksunluğundan dolayı bunu idrak edemiyor. Çünkü, Geray hanedanı, kendi kaynaklarından beslenilerek tanınmıyor. Zaten bu kitabı hazırlamamın amacı da budur. Kitabın amacı, bu hanedânı ne yükseltmek ne de yerin dibine batırmak. Amacımız, sadece ne olduğunu ortaya koyabilmek, gün yüzüne çıkarmaktır. Yanlış bilinen noktalardan birisi de, Gerayları yalnızca hanedândan ibaret görmek. Halbuki, binlerce kişiden teşekkül eden çok büyük bir sülale bu. Her Geray'ı Han zannediyorlar... Bunlar, Kırım Hanlığının idaresinde son derece büyük rol oynuyorlar. Tabii ki, onlar olmasa Kırım Hanlığı olmazdı. Kırım Hanlığı, tamamen Geray Hanedânının üzerine kurulmuş bir devlet. O devlet de, bugün aslında Kırım Tatar kimliğinin temel kaynağını teşkil ediyor. Ama bu insanlar, sadece Kırım Hanlığından ibaret değil. Bu insanlar, muazzam Rumeli arazisinde Osmanlı topraklarında çok önemli roller oynuyorlar. Bunlar, tamamen insanların bilmediği, ya da unutturulan konular... Zaten, Türkiye'de insanlar, tarihe hep bugünkü Türkiye sınırları içerisinden bakmaya alışıklardır. 150 sene evvel, bugün Bulgaristan denen yerin de Osmanlı Devleti olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bu idrak edilemiyor... Orada, Geray hanedânının çok önemli rolleri oldu. Keza, Kafkasya için de aynı durum söz konusu. Kafkasya'daki Geraylar sülalesinden herkese Çerkes olmuş diyerek üstünü kapatıyorlar. Rumeli'de yaşayan hanedân mensupları Osmanlı topraklarında; Kafkasyadakiler ise Adigeler ile Nogaylar arasında çok önemli rol oynuyorlar ama o topraktakiler ile bütünleşmiş durumdalar. Bu noktada, hem Rumeli hem de Kuzey Kafkasya'da Geray kimliği son derece itina ile koruyorlar. Zaten, o kimlik üzerinden gerek Kafkasya gerekse de Rumeli'de itibar görüyorlar. Ancak, ne yazık ki bunlar Türkiye’de de bilinmiyor. Bu hususlara ışık tutabildiysem ne mutlu. Unutulmamalıdır ki, büyük çoğunluğu Türkiye'de olmak üzere Geray sülalesinden binlerce insan bugün hala yaşamaya devam etmektedir. "GERAYLAR VE OSMANLILAR" KİTABININ HAZIRLANMA SÜRECİ Çok farklı arşiv belgelerini kullanarak bu kitabı hazırladık. Ama ana kaynak noktasını elbette, Osmanlı arşivleri oluşturuyor. Onların da belli bir grubu değil, son derece farklı dosyaları içerisinde barındırıyor. Aynı zamanda, bu sayede saklı kalan birçok bilgi gün yüzüne çıkarılmış oldu. Öte yandan, Rus İmparatorluk belgeleri... Bunlar Osmanlı belgelerine nazaran çok daha fazla neşredilmiş durumda. Bunlardan da tabii ki faydalandık. Halâ neşredilmemiş pek çok belge ve bilgi var. Bunun yanı sıra, Bulgaristan ve Kırım arşivlerinden, Kırım devlet arşivlerinden ve pek çok farklı arşivden yararlandık. Tabii, bunları yanında özel arşivler çok önemli. Geray sülalesinin özel arşivleri de mevcut. Binlerce insandan edinilen belgeler... Bunların arasında maalesef elinde bilgi, belge olan çok az insan var. Sınırlı çapta ama bunlardan da mümkün olduğunca faydalanmaya çalıştım. Fakat bunlardan daha önemlisi, Geray hanedânının yaşadığı her yere bizzat gittim. En ufak bir iz kalmaması için fırsatını bulduğum her bölgeye giderek yerinde keşif yaptım. Bu yolla, çok farklı kaynaklar aslında bu kitapta birleşti. Hem saha çalışması, hem sözlü tarih hem de grafik arşiv çalışması yaptık. Bunların bir tür sentezi ile eser oluştu. Mevcut kaynaklardan ulaşabildiğim her şeye ulaştım, ancak şüphesiz ulaşamadığım nice kaynak da mevcuttur. "GERAYLARIN YAŞADIĞI, YERLEŞTİĞİ BÖLGELERE TEK TEK GİDEREK ARAŞTIRMA YAPTIM" Bugünkü Bulgaristan topraklarındaki Eski Zağra’dan İstanbul’a kadar olan muazzam arazi aslında, Gerayların yerleştikleri, yaşadıkları bölgedir. Eski Zağra, Yeni Zağra, Yanbolu, Edirne, İslimiye, Aydos, Kırklareli, Tekirdağ... Yani eski Osmanlı topraklarını barındırıyor. Benim tespit edebildiğim kadarıyla 200'ün çok üzerinde yerleşim yeri mevcut. O bölgelere tek tek gidip araştırdım. Hiçbiri kafadan atılmış yerler değil, belgelere dayanarak yazıldı. Hem maddi hem sözlü hatırayı yakalamaya çalıştım. Kuzey Kafkasya da, Gerayların yaşadığı önemli bölgelerden ancak maalesef oralara Putin Rusyası'nın idaresinde olması sebebiyle gidebilme imkanım olmadı. Fakat, orada da arşiv kayıtları ve çeşitli belgeleri toplamaya gayret gösterdim. Prof. Dr. Hakan Kırımlı’nın “Geraylar ve Osmanlılar Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi” kitabı Ötüken Neşriyat’ın internet sayfasından temin edilebilir. Ötüken Neşriyat'ın Geraylar ve Osmanlılar yeni esere ilişkin tanıtım yazısını yayımladı: Üç buçuk yüzyıl Kırım Hanlığı’nın başında bulunan Geray hânedânı Cengiz Han’a istinat edilen kökeni ile İslâm âleminin meşruiyeti en tartışılmaz hükümdarlık soylarından birisidir. Geraylar kökenleri itibarıyla kendilerini daima Altın Orda İmparatorluğu’nun vârisleri olarak tanımlamakta ve bu durum diplomatik açıdan da kabul görmekteydi. Geray hânedânı bütünüyle kendine has ve köklü geleneklere, kimliğe ve hiyerarşiye sahipti. 1475’ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasında himaye yahut tâbilik bağı kuruldu. Bu tarihten itibaren, gerek Kırım Hanlığı gerekse Geray hânedânı Osmanlı Devleti nezdinde çok önemli bir konuma sahip oldu. Geray ve Osmanlı hânedânları arasında da özel bir ilişki ve karşılıklı etkileşim ortaya çıktı. Hatta kriz anlarında Gerayların Osmanlıların yegâne taht alternatifi olduğu iddiaları sık sık dile getirildi. Böylelikle kurulan bağlar iki devletin yakın ilişkilerinin de ötesine geçti. Bu süreç içinde, Geray hânedânının pek çoğu peyderpey Osmanlı topraklarında iskân edilmeye başlandı ve müteakip yüzyıllarda sayısı belirlenemeyecek kadar çok Geray, Osmanlı topraklarında yaşadı ve orada öldü. Bilhassa, Kırım’ın 1783’te Rusya’nın eline geçmesini müteakip Geray hânedânının Kırım’daki erkek mensuplarının büyük çoğunluğu Osmanlı Devleti’ne göç etmeye mecbur kalırken, bir kısmı da Kuzey Kafkasya’ya yerleşti. Osmanlı Devleti’ndeki Geraylar Rumeli’nde kendilere ait ya da tahsis edilmiş bulunan geniş çiftliklerde yaşamışlardır. Rumeli’ndeki Geraylar, Osmanlı Devleti’nin fevkalâde karışık bu dönemlerinde bazen ülke ölçeğinde, bazen de mahallî çapta gayet kayda değer roller üstlenmişlerdir. Bunun yanı sıra, Kırım Hanlığı’nın yıkılmasından sonra dahi Gerayların Osmanlı ordusunda özellikle Kırım Tatarlarından müteşekkil birliklere kumandanlık yaptıkları görülmektedir. Kuzey Kafkasya’ya yerleşen Geraylar ise bu bölgede önce Osmanlı, daha sonra da Rusya hâkimiyeti altında çok önemli roller oynamışlardır. Çok zengin arşiv malzemesine ve 200’e yakın yerleşim yerinde saha araştırmalarına dayanan bu çalışma, Geray hânedânının temel özelliklerine ve onların Osmanlı Devleti’ndeki ilginç, ancak şimdiye kadar hemen hiçbir monografiye konu olmamış olan hikâyelerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Buna bağlı olarak, bir yandan Geray sülâlesi mensuplarının yerleştikleri Osmanlı Devleti ve toplumu içinde üstlendikleri rolleri ortaya koymak, öte yandan günümüz Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan devletleri sınırları dâhilinde bulunan bu arazide Gerayların ikamet yerlerini belirleyerek onlardan kalan izleri göstermek de bu kitabın temel yönelişlerindendir.

Haber

"Kırım’ın Gerçek Hikayesi" belgesel ekibi, Türkiye’deki Gerayların izini sürüyor

Rusya'nın yüzyıllardır Kırım hakkında yaydığı yalanlarla dolu mitleri çürütmek için Ukrayna’da “Kırım’ın Gerçek Hikayesi” adlı belgesel filmi hazırlanıyor. Belgeseli hazırlayan Ukraynalı ekip, Kırım hanlarının soyundan gelen Geray Hanedanı mensuplarının, İstanbul Çatalca'daki Subaşı ve Tekirdağ'ın Saray kasabalarındaki kabirlerini ziyaret ederek çekimler yaptı. Ukrayna ekibine, III. Selim Geray Han’ın soyundan gelen Levent Giray ve Geray sülalesinden diğer isimler eşlik ederek aile hakkında bilgiler verdi. "KIRIM'IN GERÇEK TARİHİNİ ANLATACAĞIZ" Çekimler, İstanbul’un Çatalca ilçesine bağlı Subaşı kasabasında ve Tekirdağ’ın Saray kasabasında yapıldı. Hazırladığı proje hakkında Kırım Haber Ajansına bilgi veren Kırım Tatar gazeteci Alim Galimov, “Kırım’ın Gerçek Hikayesi adlı belgesel filmi hazırlıyoruz. Bu belgesel daha büyük bir projenin bir parçası olacaktır. Proje; Kırım’ın Gerçek Hikayesi, Donbas’ın Gerçek Hikayesi ve Odesa’nın Gerçek Hikayesi isimli üç belgeselden oluşacak. Bu proje aracılığıyla biz, Rusya’nın bugün hedef aldığı veya işgal altında tuttuğu bölgelerimizin gerçek tarihini anlatacağız. Bilindiği üzere Rusya devamlı olarak bu bölgelerin kendine ait olduğunu iddia ediyor" dedi. Galimov, Avrupa Birliğinin desteğiyle hazırlanan projenin, Ukrayna'ya ait “1+1” televizyon kanalı tarafından hayata geçirildiğini aktardı. Kırım Tatar gazeteci, bu belgesel film sayesinde Rusya'nın yaydığı dezenformasyonlara karşı önemli bir cevap verileceğini belirtti. “ÖĞRENDİĞİM BİLGİLER BENİM İÇİN GÜZEL BİR KEŞİF OLDU” Proje çerçevesinde öğrendiği bilgilerin kendisi için büyük bir sürpriz olduğunu vurgulayan gazeteci, daha önce de Kırım hakkında hazırladığı birçok proje için Türkiye’de çalıştığını belirterek, “Bu proje, Kırım’ın tarihini daha derin bir şekilde anlatıyor. 18. yüzyılda Kırım’da yaşanan olaylara dikkat çekiyoruz. Şahsen bir Kırım Tatarı olmama ve Kırım Tatar tarihini iyi bilmeme rağmen, Geray sülalesi mensuplarının hala var olduğunu öğrenmek çok büyük bir sürpriz oldu. Bu hanedanlığın izinin, yüzyıllar önce kaybedildiğini düşünüyordum. Ama aslında bu böyle değilmiş. Levent Bey ile tanışmamız ve onun daha sonra Geray sülalesinden başka kişileri getirmesi ve bizimle tanıştırması benim için çok şaşırtıcıydı. Bu insanlar, Kırım Hanlığı’nın çok önemli bir devlet olduğuna işaret eden köklerin taşıyıcısıdır. Kırım hanları, büyük topraklara hükmetti ve arkalarında büyük bir miras bıraktı. Yani benim için bu güzel bir keşif oldu. Bir taraftan bana yakın diğer taraftan ise hiç bilmediğim bir hikaye...” açıklamasını yaptı. Alim Galimov, hazırladıkları belgeselin, Ukraynalılar ve Kırım Tatarları için yararlı olacağını ve yarımadanın gerçek hikayesini anlatacağını belirtti. LEVENT GİRAY: 3. SELİM GERAY HAN'IN MİRASINI YAŞATMAK BENİ MUTLU EDİYOR Belgesel ekibine, büyük atası III. Selim Geray Han’ın mezar taşının bulunduğu Saray kasabasını gezdiren Levent Giray, İstanbul’da doğup büyüdüğünü 2004 yılına kadar hiç Saray’a gelmediğini aktardı. Giray, "2004’te babam bana, 'Bari ben ölmeden önce sana dedelerimizin yattığı toprakları göstereyim' diyerek buralara getirdi. Ondan sonra burada diğer akrabalarım ile tanıştım" ifadelerini kullandı. Belgesel çekimini değerlendiren Levent Giray, “Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti'nin arasındaki siyasi, kültürel ve dostluk ilişkilerini içeren bir belgeselin, Ukrayna televizyonu tarafından çekilmesi beni fazlasıyla mutlu etti. 3. Selim Geray Han'ın bugünlere erişmiş olan torunu olarak, onun mirasını yaşatmak beni de memnun ediyor” dedi. Ayrıca Levent Giray, belgesel ekibini; Saray kasabasında yaşayan 4. Devlet Giray’ın soyundan gelen Kaplan Giray ve 3. Selim Giray Han’ın soyundan gelen Fetih Giray, Nebi Giray ve Nebil Giray ile tanıştırdı. HAKAN KIRIMLI'NIN GERAYLARI ANLATAN ESERİ YAYIMLANDI Geraylar hakkında Türkiye'de hazırlanan en ayrıntılı çalışma, Prof. Dr. Hakan Kırımlı’nın yazdığı “Geraylar ve Osmanlılar: Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi” eseridir. Bu eserden Geray Hanedanlığı ve Kırım Hanlığı'nın tarihi hakkındaki merak edilen konular öğrenilebilir. Ayrıca, Hakan Kırımlı'nın QHA'ya eseri hakkında verdiği  "Prof. Dr. Hakan Kırımlı: Geraylar, Türk ve İslam tarihinin en önemli hanedânlarından birisidir" röportajına ulaşmak için tıklayınız.

Hakan Kırımlı, Halil İnalcık Özel Ödülü'ne layık görüldü Haber

Hakan Kırımlı, Halil İnalcık Özel Ödülü'ne layık görüldü

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde yürütülen; TÜBA-GEBİP (Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı) ve TÜBA-TESEP (Bilimsel Telif Eser) ödüllerini bu yıl alacak olan isimler belli oldu. Ödüller, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenecek ve geleneksel hale gelen törenle, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kazananlara tevdi edilecek. GERAYLAR VE OSMANLILAR ESERİNE HALİL İNALCIK ÖZEL ÖDÜLÜ Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Kırımlı'nın 2022 yılında Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan "Geraylar ve Osmanlılar: Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi" isimli eseri, TESEP kapsamında Halil İnalcık Özel Ödülü'ne lâyık görüldü. 2023 YILINDA 34 BİLİM İNSANI TÜBA-GEBİP KAPSAMINDA ÖDÜLLENDİRİLDİ Türkiye’nin uluslararası bilim camiasındaki tanıtımı ve ilişkileri, üstün başarılı genç bilim insanlarının teşviki ve çalışmalarını Türkiye’de sürdürmeleri bakımından özel bir öneme sahip olan TÜBA-GEBİP Ödülü’nü 2023 yılında; Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu TÜBA-GEBİP Eczacılık Özel Ödülü de dâhil olmak üzere 24 farklı üniversiteden 34 üstün başarılı genç bilim insanı kazandı ve bugüne kadar TÜBA-GEBİP Ödülü kazanan bilim insanı sayısı 644'e yükseldi. 2023 YILINDA 13 ESER TESEP KAPSAMINDA ÖDÜLLENDİRİLDİ Üniversitelere yönelik nitelikli telif eser üretimi teşvikini amaçlayan Bilimsel Telif Eser Programı (TESEP) kapsamında; 2023 yılında Doğa ve Mühendislik Bilimleri alanında 2 esere, Sosyal Bilimler alanında 4 esere Telif Eser Ödülü ve 1 esere Halil İnalcık Özel Ödülü, 1 esere Mehmet Genç Özel Ödülü ve 1 esere Kemal Karpat Özel Ödülü olmak üzere toplam 9 eser ödüle değer bulundu. Ayrıca Sosyal Bilimler alanında 4 esere de Kayda Değer Eser (Mansiyon) Ödülü verildi. 2023 yılında bu kapsamda 13 eser ödüllendirildi ve TESEP kapsamında bugüne kadar ödüllendirilen eser sayısı 239’a yükseldi.  Değerli bilim insanı tarihçi Hakan Kırımlı'yı QHA olarak tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Levent Giray: III. Selim Geray Han'ın torunları, bugün Kırım'a giremiyor Haber

Levent Giray: III. Selim Geray Han'ın torunları, bugün Kırım'a giremiyor

Geray hânedânı soyunun son temsilcilerinden Selâmi (Selâmet) Giray, 16 Temmuz 2022 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Selami Giray, 92 yaşında hayata gözlerini yumdu. Kırım hanlarından III. Selim Geray Han'ın 5. göbekten torunu olan Selâmi Giray, 1930'da Çanakkale'nin Lapseki ilçesinde dünyaya gelmişti. Kırım Haber Ajansı, Geray hânedânı soyunun son temsilcilerinden Selami Giray'ın vefayının birinci yılında, oğlu Levent Giray ile özel bir röportaj gerçekleştirdi. LEVENT GİRAY, BABASI SELÂMİ GİRAY'I ANLATTI İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Son Kale Derneğinin kurucusu Levent Giray, babası Selâmi Giray'ı Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı. Dedesi Hilmi Giray'ın Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı Çakıllı beldesi doğumlu olduğunu dile getiren Giray, dedesinin memuriyetinden dolayı babası Selami Giray'ın; Lapseki, Üsküdar, Gümüşhane, Trabzon, Safranbolu ve Gemlik'te yaşadığını belirtti. Giray, babasının Trabzon'dayken idman ocağında top oynadığını ve spora meraklı biri olduğunu belirtti. Giray, "Üsküdar'daki Tunusbağı Spor Kulübünde idarecilik yapmış, en son yetiştirdiği öğrencisi de Beşiktaşlı Fikret (Fikret Demirer) idi. Daha sonra yaşı itibarıyla idareciliği de bırakmıştı" ifadelerini kullandı. Babasının 1991 yılında retina yırtılmasından dolayı görme yetisini kaybettiğini belirten Giray, babasının son 31 yılını görmeden yaşadığını söyledi. Giray, "Ama dirayetliydi, yenilmedi, dik durabildi" vurgusu yaparak o dönemlerde babasının bakımını üstlendiğini de ifade etti.  III. SELİM GERAY HAN'IN TORUNU BUGÜN KIRIM'A GİREMİYOR Levent Giray, Kırım hanlarından III. Selim Geray Han'ı dedesinden dinlediğini ancak dönemin şartlarından ötürü Kırım'dan habersiz kaldıklarını dile getirdi. Giray, zamanında yalnızca amcasının bir kez Kırım'a gidebildiğini ikincisine izin verilmediğini, kendisinin ise çok kez gitmek istediğini ancak Rus işgali ve Ukrayna'ya yönelik Rus saldırılarından dolayı Vatan Kırım'a gidemediğini söyledi. Levent Giray, "Umarım bir gün Kırım'a gitmek nasip olur" ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.