SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Keşif

QHA - Kırım Haber Ajansı - Keşif haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Keşif haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Birleşik Krallık’ta 166 milyon yıllık dinozor yolu keşfedildi Haber

Birleşik Krallık’ta 166 milyon yıllık dinozor yolu keşfedildi

Birleşik Krallık’ın en büyük dinozor yolu bölgesi keşfedildi. BBC'nin 2 Ocak 2024 tarihli haberine göre, ülkede şimdiye kadar bulunan en büyük dinozor yolu bölgesi Oxfordshire'daki bir taş ocağında ortaya çıkarıldı. 166 milyon yıl önce dinozorlara ait olduğu öne sürülen 200 tane ayak izi, kireçtaşı zemininde çaprazlama olarak yer alıyor. İzler, iki dinozor türünün gidiş ve dönüş yollarını açığa çıkarmakla birlikte taş ocağının sadece bir kısmının kazılmasından dolayı yolun tam olarak uzunluğu henüz bilinmiyor.  RASTLANTI SONUCU BULUNDU İlgili habere göre, izler ilk olarak Dewars Farm Quarry'de çalışan Gary Johnson tarafından bir kazıcı araç sürerken fark edildi. Öyle ki Johnson yerdeki kireci temizlediği bir gün bir küçük bir tümseğe çarpı ve zeminde bir anormallik olduğunu düşündü. Daha sonrasında tümsek doğrultusunda ilerleyen Johnson yolla beraber bu küçük tümseklerin de çoğaldığını fark etti.  1990’larda aynı bölgenin yakınında yine bir dinozor patikası bulunduğunu anımsayan Johnson, izlerin dinozor ayak izi olabileceğini fark etti.  Daha sonrasında izlerin ortaya çıkarılması için kazı çalışması başlatıldı. 2024 yılı yaz aylarında başlayan çalışmalara, 100’den fazla bilim insanı, öğrenci ve gönüllü katıldı. Kazı ekibi çalışmaların sonunda beş farklı dinozor patikasını ortaya çıkardı. Bunlardan dördünün dört ayak üstünde otçul Cetiosaurus adı verilen uzun boyunlu bir sauropoda (uzun boyunlu dinozor klanı) ait olduğunu düşünülürken, diğer izlerin etçil ve yırtıcı Megalosaurus tarafından yaratıldığı düşünülüyor.  HAYVANIN YAŞAYIŞIYLA İLGİLİ DOĞRUDAN BİLGİ VERİYOR Öte yandan kazı ekibinde bulunan Birmingham Üniversitesinden paleobiyolog Prof. Dr. Richard Butler, izlerin nasıl korunduğunun tam olarak nasıl gerçekleştiğini henüz bilmediklerini belirtti ve "Bir dinozor ayak iziyle ilgili gerçekten güzel olan şey; özellikle elinizde bir iz yolunuz varsa bu aynı zamanda hayvanın yaşamında dair bir anlık görüntüyü göstermesidir." dedi. Aynı zamanda izlerin hayvanın nasıl hareket ettiğini doğrudan gösterdiğini söyleyen Butler, "O hayvanın yaşadığı ortamın tam olarak nasıl olduğunu öğrenebilirsiniz. Bu yüzden izler bize kemik fosili kaydından alamadığınız tamamen farklı bir bilgi seti verir." değerlendirmesini yaptı. Oxford Üniversitesinden Dr. Duncan Murdock ise, "Bu tek bir dinozorun bu yüzeyde yürüdüğünü ve tam olarak o baskıyı bıraktığını bilmek çok heyecan verici. İzlere bakınca ilerlerken bacaklarının çamurdan çekerek geçtiğini hayal edebilirsiniz.” dedi. Öte yandan, iz yollarının gelecekteki kaderine henüz karar verilmediği belirtildi. Yine de bilim insanlarının taş ocağını işleten Smiths Bletchington ve Natural England ile bölgeyi gelecek için koruma seçenekleri üzerinde çalıştığı kaydedildi.

Türk tarihinde yeni keşif: 3 bin 500 yıllık peynir Doğu Türkistan’da bulundu! Haber

Türk tarihinde yeni keşif: 3 bin 500 yıllık peynir Doğu Türkistan’da bulundu!

Doğu Türkistan’da bir mezarlıkta bulunan 3 bin 500 yıllık peynir kalıntıları, dünyanın en eski süt ürünü olarak tarihe geçti. Mumyaların boynuna sarılan bu peynir kolyeleri, o dönemin süt ürünleri zenginliğini ve Türk toplumlarının mandıracılık alanındaki ustalığını gözler önüne seriyor. Bilim insanları, beyaz peynir toplarının inek ve keçi sütünden yapılan bir tür kefir peyniri olduğunu belirledi. Keşfedilen bu tarihî kalıntılar, hem Türk kültürü hem de mandıracılık tarihinin izlerini taşıyor. BİR MUCİZE: PEYNİR KOLYELERİNİN İNANILMAZ KORUNMUŞLUĞU Basel Üniversitesinden Biyomoleküler Arkeolog Shevan Wilkins, "Bu kadar eski bir peynire başka hiçbir yerde rastlanmadı" diyerek, bu keşfin son derece eşsiz olduğuna vurgu yaptı. Wilkins, "Çevresel koşullar, bu peynirin mumyalarla birlikte binlerce yıl bozulmadan kalmasına yardımcı oldu. Nehir kenarındaki verimli topraklarda yaşayan topluluk, zamanla kurak çöl şartlarına maruz kaldı ve bu sayede naaşlar, giysileriyle ve peynir kolyeleriyle birlikte doğal olarak mumyalaştı" değerlendirmesinde bulundu.  TÜRK DÜNYASININ GİZEMİ: NEDEN PEYNİRLE GÖMÜLDÜLER? Peynirin sadece bir gıda ürünü değil, aynı zamanda o dönemin kültürel ve dinî hayatta önemli bir sembol olduğunu düşündüren bu buluş, bilim insanlarını hayran bırakıyor. Eski Türk toplumlarının mandıracılık ve süt ürünleri üretimindeki ustalıklarını gösteren bu kalıntılar, aynı zamanda Türkistan'da süt üretiminin kökenlerini anlamak için ışık tutuyor. TÜRK KÜLTÜRÜNE IŞIK TUTAN 3 BİN 500 YILLIK SÜT ÜRÜNÜ Harvard Üniversitesinden Biyomoleküler Arkeolog Christina Warriner ise bu tür doğal mumyaların ve süt ürünlerinin bu kadar iyi korunmasının son derece nadir olduğunu vurguladı. Keşif, Türk tarihine ve mandıracılık geleneklerine dair yeni bir perspektif sunarken, tarihin derinliklerinde yatan kültürel mirasın bugüne taşınmasını sağlıyor. Bu keşif, sadece arkeologlar için değil, Türk tarihine ve kültürüne derin ilgi duyan herkes için büyük bir öneme sahip. Süt ve mandıracılık ürünlerinin bu kadar erken dönemde kullanılmış olması, Türk halklarının tarım ve hayvancılık konusundaki becerilerini gözler önüne seriyor. TÜRK TARİHİNİN DERİNLİKLERİNDEN YÜKSELEN BİR EFSANE! Doğu Türkistan'da bulunan bu süt ürünü sadece dünyanın en eski peyniri değil, aynı zamanda Türk tarihinin de bir yansıması. 3 bin 500 yıllık bu sır, gelecekteki keşiflere ilham kaynağı olacak bir nitelikte.

Kazakistan’da 18 ve 20. yüzyıllara ait nadir el yazmaları ve kitaplar keşfedildi Haber

Kazakistan’da 18 ve 20. yüzyıllara ait nadir el yazmaları ve kitaplar keşfedildi

Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı, Ulusal El Yazmaları ve Nadir Kitaplar Merkezinden araştırmacılarının Kızılorda şehrinde 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan değerli eserler keşfettiğini duyurdu. Nadir el yazmaları ve kitaplar, Kızılorda bölgesine yapılan yakın tarihli bir keşif gezisi sırasında ortaya çıktı. KIZILORDA ŞEHRİNDE DİVAN-I HİKMET NÜSHALARI DA BULUNDU Keşif ekibi, nadir kitaplardan oluşan bir koleksiyonun yanı sıra, şeriat hukukuna ışık tutan, 18. yüzyılın sonlarına ait dikkat çekici el yazmaları buldu. Ahmed Yesevi'nin, Kazan merkezli bir yayınevi tarafından 1904 ve 1912'de basılan Divan-ı Hikmet adlı eserinin nüshaları da vardı. Araştırmacılar ayrıca, 1909 ile 1910 yılları arasında Mısır'da basılan Türkçe tefsirli Kur'an nüshaları, “Jami al-Rumuz” ve 1898'den kalma Sharh Kanz ad Dakaik'in altıncı cildi de dahil olmak üzere önemli eserler buldu. ESERLERİN RESTORASYONU YAPILACAK Kızılorda bögesinde bulunan eserlerin durumunun kötü olduğu belirtildi. Bu eserler bölge sakinleri tarafından sandıklarda ve çatı katlarında saklandığı ifade edildi. Restorasyona başlanmadan önce, uzmanların restorasyon-konservasyon laboratuvarında dezenfeksiyon ve böcek ilacı tedavisi uygulaması gerekiyor. ilk adımların ardından restorasyon çalışmaları başlayacak ve bunların gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak üzere titiz bir kopya oluşturma süreci başlayacak. Araştırmacılar ileriye dönük olarak araştırmalarını özel koleksiyonlarda saklanan ulusal miras eserlerini de kapsayacak şekilde genişletmeyi planlıyor.

Kazakistan'da 3 bin 400 yıllık erken dönem Türk piramidi bulundu Haber

Kazakistan'da 3 bin 400 yıllık erken dönem Türk piramidi bulundu

Kazakistan'nın Karaganda bölgesinde İskit-Saka ve erken dönemine ait piramit keşfedildi. Uzmanlar, Karajartas anıt mezarının, Andronovo döneminin son evresini oluşturan Begazı Dandibay döneminden bir hükümdara ait olduğunu açıkladı.  Karaganda Eyaleti Şet ilçesinde bulunan Taldı Nehri’nin sol kıyısını gören hakim bir tepede yer alan ve Karaganda Üniversitesi Sarı Arka Arkeoloji Heyeti tarafından tespit edilen Karajartas anıt mezarındaki çalışmalar toplamda 4 kazı sezonu sürdü. Kazakistan Cumhuriyeti Milli Müzesinden Dr. Aibar Kassenali ve Dr. Serhan Çınar keşfedilen piramitle ilgili TRT Haber'den Ayşe Şimşek'e değerlendirmelerde bulundu. "VADİ, BÜYÜK LİDERLERİNİN GÖMÜLDÜĞÜ KRALLAR VADİSİ OLARAK KULLANILIYOR" Dr. Aibar Kassenali, buluntular üzerinde yapılan karbon 14 analizlerinin sonucuna göre, piramit yapısının Milattan Önce (M.Ö) 14 ile 12. yüzyıllar arasına tarihlendirildiğini açıkladı. Dr. Kassenali, bu tarihlendirmenin anlamını, "Bölgede tespit edilen birden fazla piramidal basamaklı anıt mezarların varlığı, Sarı Arka bozkırları içerisinde yer alan Taldı Nehir vadisinin, Bronz Çağı'nda Andronovo topluluklarınca Mısır’daki Nil Vadisi gibi büyük liderlerinin gömüldüğü krallar vadisi olarak kullanıldığını gösteriyor.” sözleriyle açıkladı. Dr. Aibar Kassenali, mezar odasındaki bulgular incelendiğinde, bozkır piramidinin Andronovo döneminde Kazak bozkırlarına hükmeden yerel bir hükümdar adına yaptırılmış olabileceğini söyledi. Kassenali, Karajartas piramidinde bulunan kesme taşlar ve anıt mezarın boyutuna bakıldığında Bronz Çağı’nda ve bozkır gibi oldukça kurak bir bölgede böylesine devasa bir yapının inşa edilmiş olmasının, Begazı Dandibay topluluklarının ulaşmış olduğu yüksek sanat anlayışı ve zengin ruhani inanışın göstergesi olduğunu vurguladı. "TARİHİ KAYNAKLARDA HALKIN ÜÇGEN BİR MEZAR İNŞA ETTİĞİ YER ALIYOR" Dr. Serhan Çınar, İskit-Saka ve onun erken dönemini oluşturan Begazı Dandibay topluluklarındaki piramidal mezar yapıları hakkında antik dönem tarihi kaynaklarında da bilgiler bulunduğunu aktardı. Dr. Çınar, Karajartas’ta tespit edilen basamaklı piramidal anıt mezarların tarihi kayıtlarda geçen İskit çağına ait mezar yapılarının erken versiyonları olabileceğinin altını çizdi. AYRICA KENT ADINDA BİR PROTO-ŞEHİR YERLEŞKESİ DE BULUNDU Dr. Serhan Çınar, bölgedeki kazı çalışmaları sırasında anıt mezarların yanı sıra yine Begazı-Dandibay topluluklarına ait olduğu tespit edilen Kent adında bir proto-şehir yerleşkesi de bulunduğunu açıkladı. Dr. Çınar, "15 hektarlık alana yayılan bu merkez, kronolojik olarak, Ön Asya’daki Troya 4; Yunanistan anakarasındaki Erken Miken dönemi ve Mısır’daki Orta Krallık şehir devletlerinin gelişmiş katmanları ile aynı tarihi dönemde varlık göstermişti. Yerleşke içerisinde labirent kapılar, hendekler ve çıkıntılı surlar vardı. Bu antik kentler, nizami planlı bir sokak ağı ve su toplama sistemleri bulunuyordu." dedi. "DİNİ MERASİMLERİN DE GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ BİR KUTSAL ALAN” Dr. Aibar Kassenali ayrıca, “Kaya resimlerinden anlaşıldığı kadarıyla bu türden gün dönümleri, Andronovo toplumunda ay ve güneşin birbirine kavuştuğu dönemler olarak algılanmış ve halk nezdinde bu kutsi kavuşma çeşitli şenliklerle kutlanmıştır. Bu doğrultuda Karajartas anıt mezar piramidinin sadece bir mezar alanı olmayıp Andronovo toplulukları için aynı zamanda dini merasimlerin gerçekleştirildiği bir kutsal alan olarak kullanıldığı anlaşılıyor” ifadelerini kullandı. KARAJARTAS PİRAMİDİNİN ERKEN TÜRK ARKEOLOJİ VE TARİH ARAŞTIRMALARINDAKİ YERİ  Karajartas piramidinin erken Türk arkeoloji ve tarih araştırmalarındaki yerini Dr. Serhan Çınar, maddeler halinde değerlendirdi: Begazı Dandibay toplulukları, Proto-Türk kültürünü oluşturan Güney Sibirya’nın Karasuk kültürüyle de yakından bağlantılarının bulunduğunu gösteriyor. Özellikle Begazı Dandibay evresine ait mozolelerdeki mezar odasına ulaşılan koridorlar, geleneksel Türk dini inanışının bir tezahürü olarak her zaman güneşin doğduğu yöne doğru açılıyor. Yine bu döneme ait mezarlarda görülen yuvarlak tipli keramik kaplar, bozkır muhitinde kültürel bir devamlılığın simgesi olarak İskit-Saka dönemi ritüel kaplarına, daha ilerleyen dönemde ise Asya Hun döneminden itibaren Türk kabileleri arasında sıklıkla görülen geleneksel dökme kazanların arkaik versiyonlarını oluşturuyor. Göktürk dönemine ait Türk-Runik yazı karakterleri arasında, Andronovo ve Begazı Dandibay evresine ait birçok tamga piktogramının bulunduğu biliniyor. Yine mezar alanlarında görülen geometrik süslemeler ve tamga tipi karakterler, etnografik ve tarihi süreklilik açısından Ortaçağ dönemi Türk kabilelerinin sanatında yer buluyor. Proto-Türk kabilelerininde bulunduğu bozkır kabileleri için aidiyetlerin esas belirleyicisi yaşam biçimi oldu. Bu anlamda Karajartas buluntusu gibi bozkır çağına ait bulgular, 19. ve 20. yüzyıl tarih ve arkeoloji çalışmalarında, kültür ve medeniyetin şehir yaşamıyla ölçüldüğü geleneksel yorumların ötesinde global dünya üzerinde bozkır kavimlerinin tarihi rolünü ortaya koyan önemli bulgular olarak karşımıza çıkıyor.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
QHA - Kırım Haber Ajansı En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.