SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kazan Tatarları

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kazan Tatarları haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kazan Tatarları haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah Tukay Ankara'da anıldı Haber

Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah Tukay Ankara'da anıldı

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Büyük Kazan Tatar Şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, Türkiye'nin başkenti Ankara'nın Bahçelievler mevkisinde bulunan Abdullah Tukay Anıtı önünde 26 Nisan 2025 tarihinde tertip edilen programla anıldı. Kazan Tatar edebiyatının altın devri olarak anılan 1905-1917 yılları arasında Tatar dilini çağdaş bir edebiyat dili haline getiren yazarlardan olan Abdullah Tukay, sanatçı kişiliği, düşünce adamlığı ve eserleriyle Osmanlı'da ve Türkiye Cumhuriyeti'nde de aydınları etkiledi. 27 yıllık kısacık ömrüne 214 şiir ve hikayeler sığdıran Tukay, Kazan Tatar ve Türk edebiyatına silinmez izler bıraktı. Tataristan 26 Nisan Şiir Bayramı ve Tatar Millî Şairi Abdullah Tukay'ı Anma Programı, Ankara Kazan Tatarları Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği ortaklığında düzenlendi. Çeşitli sivil toplum kuruluşu başkanları ve yöneticileri ile siyasi parti temsilcilerinin katıldığı programda Kazan Tatar milli şairi Tukay; hayatı, fikirleri ve şiirleriyle yâd edildi. Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah Tukay'ın hayatı ve eserlerinin öneminin sadece milletini değil tüm Türk dünyasını kapsadığından bahsedildi.  TATAR MİLLETİNİN VİCDANI: TUKAY Anma töreninin açılışında konuşan Ankara Kazan Tatarları Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Murat Yumrutaş, 26 Nisan tarihinin Tataristan'da Şiir Bayramı olarak kutlanmakta olduğunu anımsatarak, "Abdullah Tukay sadece Tatar edebiyatının değil, aynı zamanda Tatar milletinin vicdanı, ruhu ve sesi olmuştur. O, kalemiyle halkının uyanışına öncülük etmiş; milletine kimlik, umut ve cesaret aşılamıştır. Diliyle halkını yüceltmiş, eserleriyle geleceğe ışık tutmuştur." şeklinde konuştu. "TUKAY; MİLLETİMİZİN İLHAM KAYNAĞI, EKSİLMEYEN BİR SEVDASIDIR" Kazan Tatar Tarihçi, Araştırmacı ve Yazar Roza Kurban yaptığı konuşmada, Tukay'ın Kazan Tatarları için taşıdığı öneme vurgu yaptı. Sosyal, ekonomik ve siyasi baskılar sebebiyle vatanlarından ayrı kalmak zorunda kalan Tatarların yanlarında değerli eşyaları götürdüklerini ve bu eşyalar içerisinde mutlaka bir Kur'an-ı Kerim ve bir Abdullah Tukay kitabı olduğunu kaydetti. "Kazan Tatarları nerede yaşarsa yaşasın, Tukay'ı biliyor" diyen Kurban, Tukay'ın hayatının Kazan Tatarlarının hayatına benzediğini ve küçük yaşlarından itibaren çok acı çektiğini belirtti. Daha sonra şairin hayatından bahseden Kurban, "Tukay; milletimizin ilham kaynağı, eksilmeyen bir sevdasıdır. Kalplerde yaşayan, kuşaktan kuşağa aktarılan bu bitmeyen sevda milletin kalbinde derin bir yaradır." diye konuştu. Kazan Tatarca ve Tukay'ın dilinin günümüzde Rusya tarafından yasaklanmakta olduğuna dikkat çeken Kurban, "Bunun da mücadelesini vermek gerekiyor." ifadelerini kullandı. Kurban, Putin'in iktidara gelmesi sonrasında Ruslaştırma siyasetinin, yasaklar yoluyla gerçekleştirilmeye başlandığını vurguladı. "DİLİNİ KAYBEDEN KENDİSİNİ KAYBEDER" Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkan Vekili Namık Kemal Bayar ise anma programı kapsamında gerçekleştirdiği konuşmasında şu ifadeleri kullandı: Kırım Tatarcada bir atasözü vardır, pek çok dile de geçmiştir; "Tilini kaybeden özünü kaybeder" der. Yani dilini kaybeden kendisini kaybeder. Milli hasletlerini, ulusunu, halkını, milli benliğini kaybeder. Abdullah Tukay, bizim tarihimize Tatar dilini yeniden dirilten ve bugünlere kadar ulaşmasını sağlayan büyük edebiyatçı, büyük şair, büyük millet adamı olarak geçti. Onun vefatı sırasında -çok kısa olarak söyleyelim- Gaspıralı İsmail Bey Tercüman gazetesinde özetle şöyle diyor; o Tatar dilini yeniden dünya yüzüne çıkartan, yeniden yaşamasını sağlayan büyük bir şairdi, büyük bir edebiyat adamıydı. O, Tatar dilinin kahramanıydı ve Tatar ulusunun yeniden canlanmasını sağlayan en önemli mürşitlerden biriydi. "TUKAY HEPİMİZE DOKUNMAYI BAŞARDI" Çankaya Belediyesi Belde A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Koç, anma konuşmasında Abdullah Tukay'ın bir şair olmanın yanında Tatar halkının diliyle, kültürüyle acısıyla ve umuduyla bütünleşmiş bir yürek olduğunu kaydetti. Tukay'ın şiirlerinin halkının sesini zamana kazıdığını belirten Koç, "İçtenliğiyle, duruluğuyla, samimiyetiyle hepimize dokunmayı başardı" dedi. İsmail Koç, konuşmasını şairin "Ana Dilim" şiiri ile sonlandırdı. "HEPİMİZ TÜRK'ÜZ" TİKA’nın desteğiyle, Kırım Derneği Genel Merkezi ve Litvanya Tatar Kültür Merkezi ortaklığında düzenlenen Gençlik Kampı kapsamında Türkiye'de bulunan Litvanya Tatar Kültür Merkezi Başkanı Almira Parmaksızoğlu da etkinliğe katılarak bir konuşma yaptı. Ailesinin Kazan'dan Kırım'a göçtüğünü ve bu sebeple kendisinin Ukrayna'da doğmakla birlikte 30 yıldır Litvanya'da yaşadığını söyledi. Litvanya'daki Tatar nüfusunun 630 yıl önce Kırım'dan geldiğini kaydeden Parmaksızoğlu, yaklaşık 15 yıldır yürüttükleri çalışmalar kapsamında Tatarca ve folklor alanında önemli çalışmalara imza attıklarını belirtti. Bu çalışmalarını kitaplaştırdıklarını söyleyen Parmaksızoğlu, eseri Ankara Kazan Tatarları Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Murat Yumrutaş'a hediye etti. Konuşmasında ayrıca Türk birliğine vurgu yapan  Almira Parmaksızoğlu, "Biz Litvanya'da; sen Kırım Tatar mısın, Kazan Tatar mısın, Özbek misin, Kazak mısın diye düşünmüyoruz. Hepimiz Türk'üz" ifadelerini kullandı. Programda konuşan "Siyün Bike: Moskova Önlerinde Talihsiz Bir Türk Sultanı" eserinin yazarı Hikmet Doğan ise, Türkçenin doğru kullanımına dikkat çekti. Yabancı kelimelerden uzak durma çağrısı yapan Doğan, "Maalesef önce tahsillileri eğitmek lazımdır diye düşünüyorum." dedi. Zafer Partisi Ankara İl Başkan Yardımcısı Aydoğan Daştanoğlu ise, konuşmasında ana dilin öneminden bahsederek, "Unutmayalım ki, dilini kaybeden millet kültürünü de kaybeder." şeklinde konuştu. Tukay'ın Kazan Tatar edebiyatı ve dilinin kurucularından olduğunu kaydeden Daştanoğlu, "Ben bu yazıyı hazırlarken, rahmetli şairimizi kaleme almaya çalışırken çok üzüldüm. Böyle büyük bir deha, büyük bir Türk dünyası şairi 27 yaşında hayata gözlerini yummuştur" ifadelerini kullandı. Anma konuşmalarının akabinde tören, Tukay’ın şiirlerinin seslendirilmesiyle devam etti. Roza Kurban, programın bu bölümünde şairin "Milli Ezgiler" şiirini Tatarca olarak okudu. Anma etkinliği, Tukay’ın millî marş olarak kabul edilen “Tugan Til” şiirinin okunmasıyla sona erdi.

Roza Kurban, Kazan Tatar edebiyatının öncüsü Kayyum Nâsıri'yi anlatacak Haber

Roza Kurban, Kazan Tatar edebiyatının öncüsü Kayyum Nâsıri'yi anlatacak

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı 2024-2025 Faaliyet Dönemi Süleymaniye Kürsüsü Konuşmaları kapsamında Kazan Tatar tarihçi, araştırmacı ve yazar Roza Kurban'ı konuk edecek.  KAYYUM NÂSIRİ KONUŞULACAK Kurban, "Tatar Türklerinin İki Asra Sığmayan Aydını" başlığıyla doğumunun 200. yılında Kazan Tatar edebiyatının öncüsü, öğretmen, yazar Kayyum Nâsıri'yi anlatacak. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde tertip edilecek olan program 15 Şubat 2025 tarihinde saat 14.00'te başlayacak.  KAYYUM NASIRİ KİMDİR? 15 Şubat 1825’te Kazan civarındaki Yukarı Şırdan köyünde doğdu. Asıl adı Abdülkayyûm’dur. Dedeleri ve babası bölgenin tanınmış âlimlerindendi. Babası Abdünnâsır Molla, Nâsırî’ye temel dinî bilgileri öğrettikten sonra onu Kazan’a götürerek Akmescid (Beşinci Mahalle) Medresesi’ne verdi. Burada 1855 yılına kadar dinî eğitim gördü; Arapça, Farsça ve Rusça öğrendi. Rus çocuklarının okuduğu ibtidâî dinî okulda ve bu okulun devamı olan İlâhiyat Akademisi’nde Tatarca öğretmenliği yaptı. 1871 yılında işten uzaklaştırılınca medreselerde okuyan Tatar çocuklarına Rusça kursları düzenledi. 1873’te müslüman mektepleri müfettişi Radloff’un yardımıyla Muallim Mektebi’nde Tatarca dersler vermeye başladı. Fakat Radloff’la araları açılınca görevinden istifa etti. 1879 yılına kadar bazı Rus okullarında da öğretmenlik yaptıktan sonra görevini bıraktı. Geçimini tercümanlık, kitaplarının geliri ve Rusça bilmeyen Tatarlar’ın resmî dairelerdeki işleri için yazdığı dilekçelerle sağlamaya çalıştı. 1860’lı yıllardan itibaren yayıncılık işine girişen Nâsırî risâlelerinin büyük bir kısmını çeşitli kitaplardan toplayarak kaleme almıştır. Nâsırî’nin en önemli yönlerinden biri dil konusundaki görüş ve faaliyetleridir. Eskiden beri İdil-Ural bölgesinde süregelen Osmanlı ve Çağatay Türkçesi karışımı bir Tatar Türkçesi yerine müstakil, saf Tatarca’yı ön plana çıkarmaya çalıştı, ancak bu hususta yalnız kaldı. Tatar Türkçesi’nin Çağatayca’nın bir kolu olduğunu, kendine has kaide ve usullerinin bulunduğunu savunarak saf Tatarca ile yazı yazmaya gayret etti. 1871’de İdil-Ural bölgesinde ilk defa takvim (salnâme) geleneğini başlatan Nâsırî bunu 1897 yılına kadar sürdürdü. Nâsırî, çıkardığı takvimlerde genel takvim bilgilerinden başka tarih, coğrafya, halk edebiyatı gibi konularda da makaleler yazdı. Ayrıca Türk-Tatar toplumu arasında ilk defa matematik, geometri, coğrafya, anatomi ve sağlık bilgisi ders kitapları kaleme aldı ve bu ilim dallarında yeni Tatarca terimler geliştirmeye çalıştı. Makaleleri Rus coğrafya cemiyeti mecmuasında yayımlandığı gibi 2 Kasım 1885 tarihinde Kazan Üniversitesi Arkeoloji-Tarih ve Etnografya Cemiyeti’ne aslî üye seçildi. Tatar yenilikçilik (Cedîdcilik) düşüncesinin en önemli temsilcilerinden olan Kayyûm Nâsırî Tatarlar’ın cahilliğinden ve eğitime önem vermemelerinden şikâyet ediyordu. Özellikle yazdığı ders kitapları, tâlim ve terbiye konusundaki görüşleriyle döneminde Gaspıralı İsmâil ile başlayan eğitimde yenileşme (usûl-i cedîd) hareketinin öncülerinden sayılıyordu. Nâsırî Şark edebiyatına hayrandı. Osmanlıca, Farsça ve Arapça’dan edebiyata dair çok sayıda metni Tatarca’ya tercüme etti. Kābusnâme, Kırk Vezir, Kırk Bakça ve Fevâkihü’l-cülesâ adlı eserlerinde bu hikâyelere yer verdi. Coğrafyayla ilgili eserlerini hazırlarken Kâtib Çelebi ve Ahmed Hamdi’nin kitaplarından faydalandı. Özellikle Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sı onun üzerinde büyük etki bıraktı. Dil ve edebiyat meselelerine dair çalışmalara da ağırlık veren Nâsırî, Tatarca’nın imlâ kaideleriyle sarf ve nahvini (Kavâid-i Kitâbet, Enmûzec), sözlüğünü (Lehçe-i Tatarî, I-II, Kazan 1895) hazırladı. Özellikle yaz aylarında Tataristan’ın çeşitli bölgelerine seyahatler yaparak Tatar folklorunun örneklerini topladı ve bunları neşretti. Görüşlerinden dolayı mutaassıp kişilerce aşağılanan, hatta tehdit edilen Nâsırî gösterişten uzak bir şekilde yalnız yaşadı. Diğer aydın kesimle doğrudan ilişki kurmadı. Gaspıralı İsmâil’den de Ruslar’la olan ilişkileri sebebiyle uzak durdu. Nâsırî’nin Rusya hükümetiyle diyalogu hiçbir zaman iyi olmadı. 1886’da neşredilen çarın fermanına göre kadılık ve imamlık yapacak kişilerin 1891 yılından itibaren Rusça imtihan vermeleri şart koşulmuştu. Nâsırî bu fermanı Tatarca olarak yayımladı. Bunun üzerine halk fermana tepki gösterdi. Tatarlar’ın yoğun biçimde yaşadığı İdil-Ural bölgesinde çeşitli karışıklıklar çıkınca Nâsırî’nin tercümesi toplatıldı. Nâsırî, Tatar halkının Rusça öğrenmesi taraftarı olmakla birlikte bu işin zorla ve misyoner Rus papazları vasıtasıyla yapılmasına karşıydı. Bu sebeple Rusça öğrenmek isteyenler için çeşitli gramer kitapları ve sözlükler hazırladı. Nâsırî 2 Ekim 1902’de vefat etti. (Kaynak: İslam Ansiklopedisi)

Ma'şuk-nâme yıllar sonra yeniden incelendi: Dr. Fecri Yavi eseri QHA'ya anlattı Haber

Ma'şuk-nâme yıllar sonra yeniden incelendi: Dr. Fecri Yavi eseri QHA'ya anlattı

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Kazan Tatar halk edebiyatının eşsiz örneklerinden biri olan, Bibigölcemal tarafından yazılan Ma’şuk-nâme eseri yeniden ele alındı. Türkolog ve Hakkâri Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Fecri Yavi, “Geçiş Dönemi Kazan Tatar Türkçesiyle Yazılmış Bir Aşk Hikâyesi Ma’şuk-nâme İnceleme/Transkripsiyonlu Metin/Dizin/Tıpkı Basım” başlığıyla eseri, kapsamlı bir şekilde inceledi. "TÜRK DİLİNİN BUGÜNÜNÜ ANLAYABİLMEMİZ İÇİN DİLİN GEÇMİŞİNE BAKMALI" Dr. Öğretim Üyesi Fecri Yavi, eser ile ilgili gerçekleştirdiği çalışmalarını, yazar Bibigölcemal ve kitap hakkındaki merak edilenleri Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. Bir Türkolog olarak Türkçenin bütün lehçelerinin çalışılmasının son derece elzem olduğunu vurgulayan Yavi, “Türk dilinin bugününü anlayabilmeniz için dilin geçmişine bakmanız gerekir” dedi. Doktora tezinde “Kıpçak Grubu Türk Lehçelerinde Çekim Eklerinin Kalıplaşması” konusunda çalışma yaptığını aktaran Yavi, Kıpçak grubunda Kazan Tatar Türkçesi üzerine çalışma yapmak istediğini kaydetti. Tatar Türkçesinin köklü, zengin ve eski bir edebiyata sahip olduğunun altını çizen Yavi, eser hakkında kapsamlı bir bilgilendirme yaptı. YAZIŞMA DİLİ ESERİN DÖNEMİNE İŞARET EDİYOR Yavi, yazarın kendi aşk hikâyesini anlattığı eserde birçok tarihî lehçenin özelliklerinin yer aldığını ifade etti. 19. yüzyılın sonlarında kaleme alındığı düşünülen aşk konulu eserin içeriğinde mektuplaşmaların ve manilerin yer aldığını belirten Yavi, dönemin yazışma kültüründen de örnekler verdiğini söyledi. Elde edilen bilgilere göre kitabın 23 nüshası olduğunu belirten Yavi, “Eserin kaydedilen ilk nüshası 1880 yılında, son nüshasının ise 1916 yılında ortaya koyulduğunu tespit ettik. Bu dönem Çağatay Türkçesinden çağdaş Türk lehçelerine geçiş sürecidir. Bu döneme kadar Doğu ve Kuzey Türk Dünyasında Çağatay Türkçesine bağlı yazılı bir edebiyat gelişmişti. 20. yüzyıldan itibaren ise Türk lehçeleri kendi edebiyatlarını oluşturmaya başladı. Tam da bu dönemde yazıldığı için bu eser karışık dilli bir eser olarak karşımıza çıkıyor” yorumunu yaptı. "O DÖNEM ÇAĞATAY TÜRKÇESİ ORTAK BİR EDEBİYAT DİLİYDİ" Yavi, nüshalardan birinin 1911 yılında Kazak Türkçesine çevrildiğini vurguladı. Yavi, “Bu bize yalnızca Tatar Türkleri arasında rağbet görmediğini, aynı zamanda diğer Türk lehçelerinde de ilgi duyulduğunu gösteriyor.” diyerek; söz konusu dönemde doğu ve kuzeyde yaşayan Türklerin Çağatay Türkçesine bağlı bir edebiyat dili geliştirdiklerinden bahsetti. Dolayısıyla Tatar Türkçesinde yazılmış olan bir metnin, örneğin Kırgızlar tarafından rahatlıkla anlaşılabildiğinin altını çizdi. "TÜRK LEHÇELERİ AYNI TOPRAKTA BÜYÜYÜP AYNI GÖKYÜZÜNE YÜKSELİYOR" Dr. Öğretim Üyesi Yavi, zamanla coğrafî sınırların çizilmesi ve yeni alfabe nedeniyle Türk lehçelerinin edebiyat alanında birbirinden uzak kaldığını ifade etti. Yavi, “Bizim için değişen bir şey yok, çünkü Türk dili zengin ve köklü bir edebiyata sahip. Sadece şartlar ve şekil değişiyor. İnsanlarda Türkçeyi sadece Türkiye Türkçesinden ibaret sayma yönünde yanlış bir düşünce var. Bu durum, bir ağacın sadece bir dalını görmeye benziyor. Halbuki o ağacın bambaşka dalları, rengarenk yaprakları, çiçekleri var. Hepsi aynı toprakta büyüyüp aynı gökyüzüne yükseliyor.” dedi. Eserin Tahir ile Zühre hikâyesine benzediğini aktaran Yavi, “Okuyucular eseri okurken hiç yabancılık çekmeyecek. Sanki bu eseri yaşamış gibi okuyacaklar. Çünkü bizim içimizden bir eser. Türk lehçelerinin ortak konularından beslenen bir eser.” ifadelerini kullandı. "ÖZÜMÜZE DÖNELİM" QHA aracılığıyla okuyuculara ve Türk dünyasına mesaj bırakan Yavi şu ifadelere yer verdi: İsteyeceğim şey şu: Kendi özümüze dönelim! İçimizde öyle güzel konular ve eserler var ki… Bir Türk dilleri araştırmacısı olarak demeliyim ki, bizim edebiyatımız özenmeye çalıştığımız başka milletlerin edebiyatından çok daha köklü. Bizi besleyebilecek bir edebiyat, bu sofrada hepimize bir yer var. Bu araştırmaların biraz daha okunması lazım. Gölgede kalmış, tanınmayan ancak tanınmaya layık sanatçıların eserlerini ele almamız gerektiğini unutmasınlar. Paradigma Akademi Yayınları tarafından basılan Ma’şuk-nâme satışta.  

Roza Kurban, Kazan Tatarlarını Ruşen Çakır'ın programında anlattı Haber

Roza Kurban, Kazan Tatarlarını Ruşen Çakır'ın programında anlattı

Kazan Tatarı tarihçi, araştırmacı ve yazar Roza Kurban, gazeteci Ruşen Çakır'ın Medyascope'taki "Bir Mozaik Olarak Türkiye" programına konuk oldu. Programın 40. bölümüne katılan Kurban, Kazan Tatarları hakkında kapsamlı bir bilgilendirmede bulundu. "TATAR'IN TOPRAĞI YOK, TATAR'SIZ TOPRAK YOK" Çakır'ın Kazan Tatarı ile Kırım Tatarı arasındaki farkın ne olduğuna yönelik sorusuna istinaden Kurban, "Tatar'ın toprağı yok, Tatar'sız toprak yok" atasözüyle yanıt verdi. Kurban, Tatarların coğrafî bölgelere ayrıldığını ancak hepsinin Türk olduğunu ifade etti. Tatarların zengin bir kültüre sahip olduğunun altını çizen Kurban, tarihin Türkleri ayırdığını, aslında hepsinin ortak yemek, müzik, dans ve tarihsel süreci olduğunu söyledi. KAZAN TATARLARI 4 BÜYÜK GÖÇ YAŞADI Kazan Tatarlarının nüfusu hakkında bilgi veren Kurban, 18. yüzyıl verilerine göre dünya üzerinde toplamda 7 milyon Kazan Tatarı olduğunu belirtti. Tarihçi Kurban, Kazan Tatarlarının 16. yüzyılda Rus işgali altına girdiğini ve bu dönemden itibaren kendilerinin Ruslaştırılmaya çalışıldığının altını çizdi. 3 asır sonra Kazan Tatarlarının, Rus siyasetinden sıyrılmaya çalıştığını, dilini, dinini ve kültürünü korumak için Osmanlı topraklarına göç ettiğini ifadelerine ekleyen Kurban, ilk büyük göçün bu zamanda gerçekleştiğini ve Kazan Tatarlarının Eskişehir ve Kütahya'ya yerleştiğini söyledi. Kurban, ikinci büyük göçün 1917 Şubat ve Ekim devrimlerinden sonra, üçüncü büyük göçün ise Uzak Doğu'ya yapıldığını kaydetti. Kurban 1950'li yıllarda yine buradan İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere yapıldığını belirttiği konuşmasında, "Demir perde kalktı ve 1991'de SSCB dağılınca dördüncü büyük göç gerçekleşti" dedi. Kurban, söylentilere göre 25 bin veya 60 bin civarında Türkiye'ye göç olduğunu ancak bu sayının net olmadığını ifade etti. "RUSLAR, KAZAN TATARLARINI KANUN İLE ASİMİLE ETMEYE ÇALIŞIYOR" Öte yandan Tataristan'ın günümüzdeki konumundan söz eden Kurban, 1991'de SSCB'nin çökmesiyle Tataristan'ın Rusya içinde kaldığını ve mart ayında yapılan referandum ile yüzde 60'nın bağımsızlık istediğini fakat Rusya'nın bu oranı görmezden geldiğini belirtti. Tatar dilinin devlet dili olmadığını vurgulayan Kurban, Rusya'daki kanun sebebiyle Tataristan'da Kiril alfabesi kullanmak mecburiyetinde kaldıklarını ifade etti. Kurban, "Çarlık Rusya ve SSCB döneminde işgal ile asimilasyon vardı, şimdi ise kanun ile asimile etmeye çalışıyorlar" dedi. "VAR OLDUĞUMUZU ANLATMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ" Ayrıca Ruşen Çakır'ın "Kazan Tatarları Türkiye'ye göç ettikten sonra herhangi bir uyum sorunu yaşadı mı?" sorusuna yanıt veren Kurban, "Böyle bir şey yaşandığını düşünmüyoruz. Çünkü bizim dilimiz de bir, dinimiz de bir." ifadesine yer verdi. Türkiye'de kültürün benzerini ve hatta aynısı bulabildiklerini ifadelerine ekleyen Kurban, "Kazan Tatarlarını tanıtmaya, var olduklarını ve bir geçmişlerinin olduğunu anlatmaya çalışıyoruz, bunun için çabalıyoruz" ifadelerini kullandı.

Kazan Tatar edebiyatının güçlü kalemi Abdullah Tukay AHBVÜ'de anıldı Haber

Kazan Tatar edebiyatının güçlü kalemi Abdullah Tukay AHBVÜ'de anıldı

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından 22 Nisan 2024 tarihinde Kazan Tatarlarının büyük şairi Abdullah Tukay anıldı. Doğumunun ve vefatının yıl dönümünde şiirleriyle hatırlanan Tukay konulu panel, Üniversitenin Itrî Yerleşkesinde yer alan Mavi Salonu’da gerçekleştirildi. Saat 14.00’te başlayan etkinlikte panelin moderatörülüğünü AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zûhal Yüksel yaparken, panelist olarak Kazan Tatar tarihçi, araştırmacı ve yazar Roza Kurban, Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz yer aldı. ???? AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından Türk dünyasının kadim şairi, Kazan Tatar edebiyatına yön veren Abdullah Tukay, bugün yapılan panel etkinliği ile bir kez daha anıldı pic.twitter.com/jc1c3tMVCX — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) April 22, 2024 Etkinlik; saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Abdullah Tukay tarafından yazılan ve Kazan Tatarlarının resmî olmayan marşı Tuvgan Til’in okunmasıyla başladı. "DÜNYA DÖNDÜKÇE TUKAY'IN ŞİİRLERİ YAŞAMAYA DEVAM EDECEK" Panelin açılışını AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Naciye Yıldız yaptı. Türk dünyasının çoğu kez katliam, soykırım ve açlıkla karşı karşıya kaldığına vurgu yapan Yıldız, Tukay’ın genç yaşta hayatını kaybettiğini anımsattı. Yıldız, “Türk dünyasında şiiri millî marş haline gelen şair Tukay’ı anmayı elzem gördük. Tukay’ın şiirleri de dünya döndükçe yaşayacak” dedi. "TÜRK DÜNYASININ EN ÇOK ISTIRAP ÇEKEN BOYLARINDAN BİRİ KAZAN TATARLARI" Panelin moderatörlüğünü üstlenen Zûhal Yüksel sözlerine, 1552 yılında Kazan Hanlığının Rus Çarlığı döneminde yıkıldığına ve Kazan Tatarlarının din ve millet konusunda baskı altında kaldığına vurgu yaparak başladı. “Türk dünyasının en çok ıstırap çeken Türk boylarından biri Kazan Tatarlarıdır” diyen Yüksel; dil, eğitim, din ve sosyal hayatlarını ele alarak Kazan Tatarlarının tarihine değindi. Tercüman gazetesinin kurucusu Kırım Tatarı İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasında büyük bir etkisi olduğuna dikkat çeken Yüksel, Abdullah Tukay’ın o dönemde Ceditçilik Hareketinin etkisi altında olduğunu kaydetti. Yüksel, sözlerine son verirken, Kırım Tatar şairi Hamdi Giraybay’ın Kazan Tatar şairi Abdullah Tukay için yazdığı şiiri okudu. KAZAN TATARI TARİHÇİ ROZA KURBAN, ABDULLAH TUKAY'I ANLATTI Tarihçi, Araştırmacı ve yazar olan Kazan Tatarı Roza Kurban, panelde yaptığı konuşmasına şu sözlerle başladı: “Kazan Tatar Türkleri köklü bir geçmişi, zengin bir kültürü ve sayısız değerleri olan bir millettir. Bu değerlerin en önemlilerinden birisi de ünlü şair Abdullah Tukay’dır. Nisan ayı Kazan Tatarları nezdinde Tukay ayıdır. Zira nisan hem Tukay’ı dünyaya hediye eden hem de aramızdan alıp götüren aydır. Tukay’ın doğum günü olan 26 Nisan tarihi uzun yıllardan beri Tataristan’da Şiir Bayramı olarak kutlanmaktadır” Kurban, Kazan Tatarlarının göç ederken bile iki kitap götürdüklerini bunlardan birinin Kur’an-ı Kerim bir diğerinin ise Tukay’ın şiirlerinin yer aldığı kitaplar olduğunu belirtti. Kurban, Tukay’ın Kazan Tatarları arasında kutsal bir isim olduğunun altını çizerek, “Kısacık hayatında büyük bir miras bırakan Tukay, milletinin ilham kaynağı, eskimeyen bir sevdasıdır. Kalplerde yaşayan kuşaktan kuşağa aktarılan bu bitmeyen sevda milletin kalbinde derin bir yaradır” ifadelerine yer verdi. Tukay’ın biyografisini kapsamlı bir şekilde ele alan Kurban; Türk, Arap, Fars ve Rus edebiyatı ile ilgilendiğini ve ilk şiirlerini 1900’lü yıllarda Motıygiye Medresesi’nde yazdığını bildirdi. Aynı zamanda Fikir gazetesinde de düzeltmen olarak görev yaptığını ifade eden Kurban, çevirmenlik de yapan Tukay’ın Tatar çocuk edebiyatı kurucusu olduğunu kaydetti. "GÖNÜLLERİMİZDE TUKAY'IN ŞİİRLERİ YAŞADIKÇA TATAR DİLİ YAŞAYACAKTIR" Tukay adına çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezi yazıldığını da sözlerine ekleyen Kurban, Ankara ve İstanbul’da Tukay’ın anıtının dikildiğini söyledi. Kurban, “Bizim gönüllerde, bizim kalplerde Tukay’ın ruhu, Tukay’ın şiirleri, Tukay’ın hüznü vardır. Tukay’ın ruhu yaşadıkça, Tukay’ın ezgileri çaldıkça Tatar milleti, Tukay dili olan Tatar dili yaşayacaktır” ifadeleriyle konuşmasına son verdi. Panel, AHBVÜ öğrencisi Batuhan Emre Ayyıldız’ın, şair Tukay’ın kaleme aldığı “Baskıç” isimli şiirini okumasıyla devam etti.   "TUKAY'IN MİLLETE HİZMET HEDEFİ VARDI" Ardından panele çevrimiçi olarak katılan Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, “Abdullah Tukay’ın Eserlerinde Halk Edebiyatı Unsurları” başlıklı konuyu ele aldı. Türk dünyası şair ve yazarların birbirlerinden etkilendiği belirten Atnur, aynı zamanda Rus edebiyatına yön veren şairlerin de halk edebiyatından ilham aldığını aktardı. Atnur, “Abdullah Tukay edebiyatı; milletin ilerlemesi, milletine kavuşması, genç neslin yetiştirilmesi, dinin cahil mollaların kontrolünden çıkarılmasında bir araç olarak gördüğünden halk bilimine müracaat ediyordu” ifadesiyle Tukay’ın şiirlerinde bir amaç olduğuna dikkat çekti. Tatar halkının geleceğinin Tukay için çok önemli olduğunu belirten Atnur, Tukay’ın millete hizmet hedefi olduğunu söyledi. Rus edebiyatına karşı şiirlerinde Tatar edebiyatını zenginleştirmeyi düşündüğünü ifade eden Atnur, Tukay’ın aruz vezniyle tasavvufî şiirler yazdığını söyledi. Atnur konuşmasında, “Tukay yalnızca bir milletin edebiyatının temelini atmamış, Tatar Türkçesinin, Tatar kimliğinin gelecek kuşaklara ulaşmasını ve aynı zamanda halk millî unsurlarının başka şair ve yazarlar tarafından kullanılmasını da sağlamıştır. Tukay’ı minnetle anıyorum” dedi. TUKAY'IN KIRIM TATAR EDEBİYATINDAKİ İZLERİ AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, "Kazan Tatar şairi Abdullah Tukay’ın Kırım Tatar Edebiyatındaki İzleri” başlığıyla söz hakkı aldı. Sava, Tukay’ın kendinden sonraki kuşaklara örnek olduğunu ifade ederek başladığı sözlerine, Kırım Tatar edebiyatında da Tukay’ın iz taşıdığını dile getirdi. Kırım Tatar edebiyatında Tukay’dan izlerin bulunduğu aktaran Sava, bu şairlerden birinin Bekir Sıtkı Çobanzade olduğunu belirtti. Çobanzade’nin “Su Anası” şiirleriyle Tukay’ın etkisi olduğunu, şiiri okuyarak gösterdi. Ayrıca Hamdi Giraybay’ın Tukay’ın ölümü üzerine şiir yazdığını ifade eden Sava, “Bu şiirinde Tukay’ın yaptığı hizmetlerden ve kıymetinin bilinmemesinden söz eder. Giraybay daha sonra yine Anadil adlı şiirine Tukay’dan aldığı dörtlükle başlar” bilgisini verdi. Sava, Tukay’ın etkisinde olan bir diğer Kırım Tatar şair Şakir Selim’in Tukay’a şiirler ithaf ettiğini veya direkt olarak Tukay’ın şiirlerini çevirdiğini aktardı. Ayrıca Sava, Şakir Selim’in Tukay’ın yazmış olduğu “Ahlaksızlık” isimli şiirini okuyarak katılımcılara örnek verdi. Sava, “Kısacık ömrüyle yaptığı işlerle yazdığı şiirlerle Kazan Tatar çocuk edebiyatının kurulmasındaki rolüyle yazdığı anadille sahip çıktığı kimlikle bütün Kırım Tatarlarının gönlünde taht kuran Tukay, kendinden sonra gelen şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuş, eşsiz şahsiyetlerden biridir” diyerek Tukay ve Türk dünyası edebiyatına yöne veren şair ve yazarlara rahmet diledi. "TUVGAN TİL ŞİİRİ İLE BİR ÇOCUĞUN DÜNYAYI ALGILAYIŞINA ARACILIK ETTİ" Ardından AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz, “Abdullah Tukay’ın Tuvgan Til Şiiri ve Türk Dünyasındaki Anadil” konusunu panele taşıdı. Sabaz, 19. yüzyılda Türk dünyasını etkisi altına alan Gaspıralı ve Ceditçilik Hareketi olduğu dönemin gölgesinde edebiyatçıların yetiştiğini aktardı. Tukay’ın şiirlerinde Arapçadan ve Farsçadan arındırılmış bir dilin hâkim olduğunu ifade eden Sabaz, milliyetçi bir şair olduğunu, şiirlerini “millî sorunları ele almasıyla” ortaya koyduğunu belirtti. Tukay’ın Tuvgan Til şiirini örnek göstererek, “Adeta bir çocuğun hisleriyle yazılan bu şiir anadilin anneden anadilin anneden öğrenilmesini ve çocuğun dünyayı algılayışına aracılık etmesini ortaya koyuyor. Kalbe huzur veren o çocuksu masumiyetin hatırlarının sıcaklığını insanın bu hayatta en önemli amaçlarından biri olan anlaşılabilirliğe vurgu yapması belki de yıllardır bütün Kazan halkının bu şiir ne kadar sevdiğini ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu. Sabaz, Tukay’ın bir milleti birleştiren unsurun ana dil olduğuna vurgu yaptığını da kaydetti. Sabaz, sözlerine şu ifadelerle son verdi: “Tukay’ın doğum günü olan 26 Nisan aynı zamanda Anadil Günü olarak kutlanıyor. Anadilin aslında hayatımızın ne kadar da merkezinde yer aldığını vurgulamadan geçmek istemem. Tukay insanoğlunun yüzyıllardır ruhuna hitap eden bir duyguyu bizlere şiirleştiriyor. Bu sayede Türk dünyasının en tanınmış şairlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Dili çok yalın ancak duyguları bütün insanların ortak duyguları. Çocukluğumuzdan ölümümüze kadar bütün duygularımız, ana dilimiz bizim en önemli hazinemiz. Anadilin vatan sevgisinden ayrı düşürmek olmaz. Anadile vurgu yapan pek çok şair vatan sevgisi işlediğini de görüyoruz. Dilimizi kaybetme korkusu zaman zaman bizi yokluyor. Bu bakımdan geçmişimize sahip çıkma düşüncesi ana dil sevgisi ile birlikte büyüyor ama hiçbir zaman kaybolmuyor” Panelin sonunda, AHBVÜ öğrencisi Ömer Arıkoğlu, Tukay’ın “Küzgi Ciller”, AHBVÜ öğrencisi Zûhal Kartal ise “Milletke” şiirini okudu. PANELİSTLERE KATILIM BELGESİ TAKDİM EDİLDİ AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Naciye Yıldız, panelin moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Zûhal Yüksel ve panelist Prof. Dr. Gülhan Atnur'a katılım belgesi verdi. AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkan Yardımcısı Güljanat Kurmangaliyeva Ercilusu, panelistlerden Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava’ya katılım belgesi takdim ederken, Tarihçi, Araştırmacı, Yazar Roza Kurban, AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkan Yardımcısı, AHBVÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümen Somunoğlu’ndan, Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz ise AHBVÜ Öğretim Üyesi İlahe Gurbancı’dan katılm belgesini aldı. AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Zeynep Aslan ve AHBVÜ Araştırma Görevlisi Hilal Öztürk ise şiir okuyan öğrencilere teşekkür belgesi takdim etti.

AHBVÜ'de büyük Tatar şair Abdullah Tukay konulu panel Haber

AHBVÜ'de büyük Tatar şair Abdullah Tukay konulu panel

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kazan Tatar halkının millî şairi Abdullah Tukay'ı düzenleyeceği panel ile anacak. 22 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan panelin moderatörlüğünü AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zûhal Yüksel üstelenecek.  Itri Yerleşkesi Mavi Salonu'nda saat 14.00'te gerçekleştirilecek etkinlikte; Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz ve Kazan Tatar tarihçi ve yazar Roza Kurban panelist olarak yer alacak.  KAZAN TATARLARININ MİLLİ ŞAİRİ ABDULLAH TUKAY Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, 26 Nisan 1886'da Kazan bölgesi Menger ili Kuşlavıç köyünde (şimdiki Tataristan Cumhuriyeti Arca bölgesinde) doğmuştur. Küçük yaşta yetim kaldığı için evlatlık verildiği aileler ve akrabaları arasında elden ele ve ilden ile dolaşan Tukay’ın çocukluğu Sansa, Üçili, Kırlay Köylerinde geçmiş; ilköğrenimini Kırlay Köyü Medresesinde almıştır. Daha medrese talebesi iken ilk şiir denemelerini yazarak kendini geliştirmeye başlamıştır. Tukay, medrese öğrenimi esnasında Gark-ı Rus, Tercüman gibi gazetelere ilaveten İstanbul ve Arap gazetelerini de takip etmiştir. 1902 yılında Tukay, kendisine ciddi anlamda tesir eden Mutiullah Hoca’nın oğlu Mehmet Kâmil Efendi ve İstanbul’dan gelip medreseye kaydolan Abdülveli adlı bir talebe ile tanışmıştır. Tukay’ın medresede dostluk kurduğu Abdülveli isimli İstanbullu bir talebe burada bir yıl kalmış ve bu süre zarfında Tukay’a İstanbul Türkçesi ile Osmanlı edebiyatını sevdirmiştir. Tukay, doğduğu ve edebi hayatında önemli yere sahip olan 1905-1907 yılları arasına tekabül eden döneminde yaşadığı Cayık (Uralsk) şehrinden 1907 yılının güzünde Kazan’a dönmüş, o zamanki edebî-medenî muhitin merkezi olan Kazan’da olgunlaşmıştır. A. Kemal ile birlikte Yeşin, Yalt-Yult dergilerini çıkaran Tukay, El Islah gazetesinde sık sık yazmıştır. ABDULLAH TUKAY'IN ESERLERİ Abdullah Tukay 27 yıllık kısacık hayatında birçok şiir, fıkra ve siyasi makaleler kaleme almıştır. Fikir, Yuldız, El-İslâh, Kuyaş ve Turmış gazeteleri ile El-Asrü’l-Cedit, Terbiyetü’l-Etfal, Añ, Yeşin, Yalt, Yult ve Mektep gibi dergilerde yayımlanan şiir ve nesirleri, 1907’den 1917 yılına kadar geçen zaman içerisinde risâleler halinde 55 defa basılmıştır. 1906 ile 1913 yılları arasında çıkan söz konusu gazete ve dergilerde 214 şiir ve nesri yer almıştır. Tukay’ın Şiirleri, 1917'den önce risaleler şeklinde yayınlanmış, sonra ise Kırım-Tatar, Kazak, Kırgız, Özbek, Başkurt, Uygur ve Çuvaş Türkçelerine aktarılmıştır. Ancak, Tukay hayatta iken bütün şiir ve nesirlerinin bir arada toplandığı yayınları görememiştir. Şiirlerinden seçmelerinin oluşturduğu ilk eser yayıma hazırlanırken o, hastanede yatmaktadır. 14 Mart 1913’te kaleme aldığı “Uyangaç Birinçi İşim” başlıklı yazısında 400 sayfalık şiir kitabını yayımlatmayı vaadeder. Ancak, bu eser, o öldükten sonra 1914’te basılır. Şiir ve nesirlerinin toplu yayını ise, Latin hafleriyle 1929-1931 yıllarında üç cilt olarak; Kiril harfleriyle 1947-1948’de iki; 1955-1956’da dört; 1976’da dört ve son olarak 1985’de beş cilt halinde yayımlanır. 27 YAŞINDA HAYATA VEDA ETTİ 27 yıllık kısacık hayatına külliyat mesabesinde eserler sığdıran Kazan Tatarlarının milli şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, 15 Nisan 1913 günü tüberküloz hastalığından vefat etmiştir.

Roza Kurban "İdil-Ural Aydınları 2" kitabını anlattı: Milletimize faydası olan insanları tanıtmak istedim Haber

Roza Kurban "İdil-Ural Aydınları 2" kitabını anlattı: Milletimize faydası olan insanları tanıtmak istedim

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Kazan Tatar tarihçi Roza Kurban'ın "İdil-Ural Aydınları 2" eseri, Ekim 2023'te yayımlanarak piyasaya sürüldü. Hayat Yayınları tarafından basılan 300 sayfalık eserde, Kazan Tatarı aydınlar yer alıyor. Çalışmasını annesi Zarif kızı Meryem Zakirova'ya ithaf eden yazar Kurban, merakla beklenen kitabını Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı. Kurban, Kazan Tatarlarının kültürü ve medeniyetinin gereken ilgiyi görmediğini ve bu kitaplar ve çalışmalar sayesinde bunun sağlanacağını ifade etti. İdil Ural Aydınları kitabınızın ilki Aralık 2022’de piyasaya sürülmüştü. Okuyucularınızın merakla beklediği ikinci kitabınızda kaç yazar-şair bulunuyor? “İlk kitabımda 26 aydından bahsetmiştim ikinci kitapta ise 21 tane aydın bulunuyor. Bu kitabın içerisinde tarihçiler de var. Tarihçiler arasında Gaziz (Aziz) Gobaydulin, Hadi Atlasi, Fazıl Tuykin gibi isimler yer alıyor. Eser, Türkiye’de tanınmış siyasi kişiliğiyle de bilinen Türkçü Yusuf Akçura ile başlıyor. İkinci olarak tarih romanı yazarı, Mehmüt Galeü (Mahmut Galeu), 19. yüzyılda Türkiye’ye göç eden insanlar ile ilgili 'Muhacirler' adlı roman yazmış. Hem tarih yazanlar hem de tarihi roman yazanlar Stalin’in (Josef) emriyle idam ettirildi. Mehmüt Galeü de Stalin’in emrine kurban gitmiş biri. Gezgin, yazar, gazeteci Teüfik (Tevfik) Eydi daha önce Türkiye’ye gelmiş, Tatarlar ile görüşmüş ve bunlarla ilgili makaleler yazmıştır. En merak ettiği şey Kazan Tatarı aydınımız Ayaz İshaki olduğu için onunla ilgili araştırmalar yapmış. Ayaz İshaki, Türkiye’de de bulunmuş, Teüfik Eydi de bunun çok önemli olduğunu bildiği için, ‘Onun masasına oturdum, çalıştım’ demiş. Bu kitabın içindekiler Stalin döneminde idam edilen insanlar. Mesela tiyatrocu, yönetmen ve yazar Kerim Tinçurin 1938 yılında idam edilmiş. Fatih Kerimi aynı zamanda Türkiye için bilge bir insan. Balkan savaşları sırasında Türkiye’ye gelmiş ve Şura Dergisi’ne mektuplar göndermiş. Bu mektuplar daha sonra İstanbul Mektupları ismiyle kitap halinde yayımlanmış. Türkçeye de çevrilen bu kitap Türkiye’de de satışa sunuldu. Şairler arasında yer alan Hadi Taktaş dönemin en önemli şairlerinden biridir. 30 yaşında vefat etmiş ama çok büyük eserler bırakmış. Ve eserleri bugün hala okunuyor. Kitabın içinde yer alan bir diğer şair de Möderris Eglemov. Ve şu an hayatta olan Necibe (Necibe) Safina. Şiir dünyasının yılmaz savaşçısı olarak adlandırdım onu. Çünkü çok keskin şiirler yazıyor. Dilimizi, milletimizi devamlı olarak şiirlerinde bu konuları kaleme alıyor. Hatta dediklerine göre Neciba Safina, eski Cumhurbaşkanımız Minitimer Şeymiyev’e, ‘Kazan Tatarları için çalıştığınıza dair and için’ diyerek eline ekmek tutuşturmuş. Yine Stalin devrinde öldürülmüş tarihçi, oyun yazarı, folklorcu, eğitimci, ve şair Fazıl Tuykin var. Eserde aynı zamanda edebiyatçı, dil bilimci, tarihçi, eğitimci, siyasetçi ve yazar Galimcan (Alimcan) İbrahimov yer alıyor. Kendisi çok yönlü bir isimdir. Bir de kendini bu devrime o kadar adamış ki kendisi bir komünisttir. Onu aynı komünistler yok ediyor. İbrahimov, 'ben devrim askeriyim' diyerek evlenmekten bile vazgeçmiş. Hasta haliyle hapishaneye atmışlar, orada hayatını kaybetmiş. Hapishanedeki komodinin çekmecesine ‘Halkım önünde de suçlu değilim’ dediği bir yazı bırakmış ardında.   Tarihçi Hadi Atlasi de idam ettirilmiş. Dediğim gibi tarih yazmak özellikle Kazan Tatarlarının tarihini yazmak tehlike olarak görülmüş. Ruslar tarihi hep kendi yönlerinden yazmışlar. Kazan Hanlığı kendi isteğiyle Moskova’ya katıldı diye yazıyorlar. Böyle bir şey yok. Kazan Hanlığındaki insanlar kanlarının son damlasına kadar mücadele etti. Standartlara uygun yazıyoruz dedikleri de bu. Üniversitemizde hocam olan Hatıyp (Hatip) Minnegulov’u da doğumunun 80. yılında Kadim Tatar Edebiyatı Profesörü başlığıyla yazdım. Hayatta olan insanları yazmıyorum kendime ilke edindim ama bazı istisnalar var. Hem hayatı hem eserleri hem de hocam olması dolayısıyla ona eserimde yer verdim. Buralara çok zorluk çekerek gelmiş. Yine de sonuca ulaşmış, kadim edebiyatımızı araştıran kişiliğiyle örnek bir insan.” Bu isimlere kitabınızda yer vermenizin özel bir sebebi var mı? “Hep doğumunun, vefatının 120. yılı, 140. yılı, 200. yılı diye andığımız insanları yazmaya çalışıyorum. Çünkü bu insanlar artık unutulmuş. Tatar diline, edebiyatına ve milletimize faydası olan aydınları yazmak istedim. Bu insanların tanınmasını istedim. Asıl yazmaya başlamamın sebebi ise Foat (Fuat) Tuktarov (1880-1938). Kendisi Türkiye’ye gelmiş ama kimse sahip çıkmamış ve kimsesiz mezarlığına defnedilmiş muhtemelen. O kadar çok aradım ki mezarını bile bulamadım. Kendisinin Türkiye’deki Kazan Tatarlarına ait dernek ve vakıflarda ismi bile duyulmamış maalesef. Bu duyarsızlığımız böyle devam ederse yakında dilimiz ortadan yok olacak.” Eserinizi yazarken Türkiye Türkçesi dışında Tatarca literatürden de yararlandınız mı? "Tataristan’dan aldığım kaynaklarımı kullanıyorum. Ayrıca Türkiye’deki yüksek lisans ve doktora tezi yazan öğrencilerle ‘Neden bu insanları araştırıp yazdınız?’ sorusuyla görüşmeler yapıyorum. Bütünüyle topladığım kaynakları yazılarıma ekliyorum." Okuyucularınızın kitabınıza geri bildirimi nasıl, genel olarak ne tür yorumlar alıyorsunuz? "Türkiye’de İdil deyince Kazan Tatarları, Ural deyince Başkurtlar akla geliyor. Pek fazla bilinmiyor. Mesela Sadri Maksudi Arsal, Ayaz İshaki, Yusuf Akçura gibi isimler olmuş ama unutulmuşlar. Yazan da yok, çizen de yok, biz onları yeniden gündeme getirmeye başladık. Unutmamak, unutturmamak ve var olduğumuzu bildirmek için gündeme getirmeliyiz. Tatarlar köklü bir medeniyet, kültürlü bir millet, edebiyatı var, tarihi var, her şeyi var. Bunu okuyucu kitlesine duyurmak gerekiyor. Bir de çok dar kitlelere ulaşıyoruz. ‘İlaç al dersen kimse içmez ama portakal ye faydalı olur derse herkes yer’ diyerek bu yazdıklarımı romana çevirmemi isteyenler oldu. Kitabıma, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümü öğrencileri, Tatarlar ilgi gösteriyor." Son olarak okuyucularınıza yöneltmek istediğiniz bir mesajınız var mı? "Kitap aracılığıyla İdil-Ural aydınlarını tanımalarını istiyorum. Çok köklü bir tarihimiz ve edebiyatımız var. Eğitim konusunda, Ceditçilik hareketiyle ilgili 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında var olan edebiyat var. Bunlar sıradan şeyler değil. Usul-ü ceditçilikten örnek alıp Tatar dili ve eğitimini her platformda yürütmeliyiz. İlk önce kendi aramızda Tatarca konuşmalıyız. Bunu da gündeme getirmeliyiz. Çekilen zulümler böyle kalmasın, bilinsin. Çünkü Türkiye'de bilinmiyor. Orada çekilen acıları, Rusların zulmünü kimse bilmiyor. Zeki Veli Togan'ın bir sözü var, 'Rus zulmünü dünyaya anlatmak zordur' diyor. Çünkü bunu yaşayan insan bilir." Tarihçi, yazar Roza Kurban'ın çıkardığı "İdil-Ural Aydınları-2" kitabı internet sitesinde satışa çıkarıldı.  KAZAN TATAR TARİHÇİ ROZA KURBAN KİMDİR? Tataristan’ın Yeşel Üzen (Yeşil Dere) bölgesi Mulla İle (Molla İli) köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada, liseyi, köyünden 5 kilometre uzaktaki Norlat kasabasında okudu. Tataristan’ın başkenti Kazan’daki 1 Nolu Pedagoji Üniversitesi Ana Sınıfı Öğretmenliği Bölümü'nü 1990 yılında bitirdi. Aynı yıl Kazan Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi Tatar Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne başladı. 1996 yılında “Tatar Ana Okullarında Konuşma Geliştirme Dersleri” başlıklı tezi ile mezun oldu. 1983 yılında Norlat’taki Ana Okulunda başlayan çalışma hayatında öğretmenlik ve müdürlük yaptı. 1995 yılında İklil Kurban ile evlendi. Evliliği dolayısıyla Türkiye’ye geldi. Halen Ankara’da yaşamaktadır. Türkiye’de de Tatar Türkleri üzerinde çalışmalarına devam etti. Roza Kurban’ın Tatar Tarihi, Edebiyatı ve Dili üzerine yazdığı, yayımlanmış birçok araştırma yazısı bulunmaktadır. Yazıları bir çok dergi ve gazetede yayımlandı. Aynı zamanda çeşitli bilgi şöleni ve panellerde tebliğler sundu. İyi derecede Rusça ve Tatar-Başkurt lehçesi başta olmak üzere, birçok Türk lehçesini bilmektedir. Kurban, bir çocuk annesidir.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
QHA - Kırım Haber Ajansı En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.