SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kafkasya

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kafkasya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kafkasya haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yeşil enerji koridorları, Türkistan ve Kafkasya'yı güçlendirecek Haber

Yeşil enerji koridorları, Türkistan ve Kafkasya'yı güçlendirecek

Dünyanın en prestijli toplantılarından biri olan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 29. Taraflar Konferansı (COP29); "Yeşil bir dünya için birlikte duralım!" sloganının çatısı altında dünyanın dört bir yanından liderleri, bilim insanlarını ve aktivistleri bir araya getirdi. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 11 Kasım 2024 tarihinde başlayan konferans, her gün düzenlenen farklı etkinlikleriyle iklim krizine çözüm bulmak için çalışıyor. DÜŞÜK MALİYETLİ, SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ SAĞLANABİLİR Londra merkezli uluslararası enerji düşünce kuruluşu Ember tarafından 14 Kasım 2024 tarihinde "Orta Asya ve Kafkaslar için Yeşil Enerji Koridorları" adlı bir rapor yayımladı. Raporda, Türkistan ve Kafkasya'daki ülkelerin yenilenebilir enerjiden sağlanacak elektriğin yaygınlaştırılması için oluşturulacak geliştirilmiş bir bölgesel iş birliğinden kazanacakları çok şey olduğuna değinildi. Aynı zamanda Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkiye ve Avrupa Birliği'ni (AB) birbirine bağlaması planlanan yeşil enerji koridorlarının, çeşitli yenilenebilir kaynakları bir araya getirerek sınırlar arasında düşük maliyetli, sürdürülebilir enerji sağlayabileceğine de değinildi. TÜRKİSTAN VE KAFKASYA COĞRAFYASI, BÜYÜK POTANSİYELE SAHİP Yayımlanan raporda, incelenen bölgenin henüz kullanılmamış büyük bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olduğu aktarıldı. Türkistan ve Kafkasya coğrafyasının kuzeyde güçlü rüzgar potansiyeli, güneyde güneş enerjisi ve doğuda bölgenin en büyük iki nehri çevresinde hidroelektrik gibi birbirini tamamlayan bir yenilenebilir enerji profiline ve coğrafi çeşitliliğe sahip olduğu belirtildi.  TÜRKİYE, NAHÇIVAN ÜZERİNDEN BU VİZYONU DESTEKLEYEBİLİR Ember Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Bölge Lideri ve ele alınan raporun sahibi olan Ufuk Alparslan, bölge ülkelerinin yenilenebilir enerji potansiyeline dikkat çekti. Konuyla ilgili "Geliştirilmiş ara bağlantılar, rüzgar zengini kuzeyden güneşli güneye kadar bölgenin yenilenebilir potansiyelinden en iyi şekilde yararlanabilir ve bol miktarda ucuz elektrik tedarikiyle enerji güvenliğini artırmaya yardımcı olabilir." değerlendirmesini yaptı. Bu bağlamda Alparslan, Türkiye'nin koridordaki olası rolüne de değindi. Değerlendirmesinde "Azerbaycan, hedeflerini artırarak ve enerji dönüşümüne yönelik bölgesel iş birliğinde öncü bir rol üstlenerek Orta Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir yeşil enerji merkezi olma potansiyeline sahip. Türkiye, Nahçıvan üzerinden Azerbaycan ile şebeke bağlantısını geliştirerek önemli bir kara köprüsü olarak bu vizyonu daha da destekleyebilir." ifadelerini kullandı.  COP29 YENİ BİR DÖNEM SUNABİLİR Azerbaycan'ın oluşturulacak koridorlarda Türkistan coğrafyasını ve Avrupa'yı birbirine bağlamada merkezi bir rol oynayacağını aktaran Alparslan, Azerbaycan'ın potansiyeli konusunda da değerlendirmede bulundu. Alparslan, "COP29'un ev sahibi, yenilenebilir enerji hedeflerini yükselterek kendisini bölgesel bir yeşil enerji merkezi olarak konumlandırabilir, Orta Asya ve Avrupa arasında köprü kurabilir ve komşu ülkeler arasında temiz enerji geçişleri konusunda daha güçlü bir işbirliğini teşvik edebilir." değerlendirmesini yaptı.  AZERBAYCAN, TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK ULUSLARARASI ORGANİZASYONA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR Azerbaycan, ülke tarihinde bir ilke imza atarak COP29'a ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 11-22 Kasım 2024 tarihleri ​​arasında Bakü Olimpiyat Stadyumunda tertip edilecek olan konferans, Azerbaycan'ın bugüne kadar düzenlediği en büyük etkinlik olma niteliği taşıyor. AZERBAYCAN'IN  "YEŞİL" HEDEFLERİ Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 25 Aralık 2023 tarihli emrine göre 2024 yılı, Azerbaycan'da “Yeşil Dünya Dayanışma Yılı” olarak belirlendi. Aynı zamanda Azerbaycan, sera gazı emisyonlarını 1990 temel yılına göre 2030 yılına kadar yüzde 35 ve 2050 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltmayı hedefliyor. Aynı zamanda Azerbaycan, Ermeni işgalinden kurtardığı bölgelerdeki enerji ihtiyacını yenilenebilir enerjiden sağlamayı düşünüyor. Azerbaycan'ın bu yıl düzenlenen COP29'a ev sahipliği yapması, ülkenin fosil yakıtlara dayalı ekonomisini dönüştürme konusunda attığı adımlar konusunda da öncü rol oynuyor. Azerbaycan; hedeflediği enerji geçişleri, yenilenebilir enerji yatırımları ve çevresel sürdürülebilirlik konularıyla bölgedeki diğer ülkelere de örnek teşkil ediyor.

21 Mayıs 1864 Büyük Çerkes Sürgünü ve Soykırımı’nın 160. yılı Haber

21 Mayıs 1864 Büyük Çerkes Sürgünü ve Soykırımı’nın 160. yılı

Rus emperyalizmi 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı ile Kafkas halklara kıyım yaparak tarihe bir insanlık suçu daha ekledi. Kırım'ın işgaline karşı göğüs gererek topraklara asker gönderilmesini engelleyen Müslüman Çerkesler, Çarlık Rusyası'nın hedefi haline gelerek 21 Mayıs 1864 yılında zorla sürgüne gönderildi. Tarihe kanlı bir sayfa açan Rus Çarlığı, Büyük Kafkasya Sürgünü'ne imza attı. Bugün o sürgünün 160. yıl dönümü kaydediliyor.  21 MAYIS BÜYÜK KAFKASYA SÜRGÜNÜ Çerkeslerin, Çarlık Rusyası’nın ana hedeflerinden biri haline gelmesi özellikle 1853-1856 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı ile birlikte oldu. Kırım Savaşı’nda Kafkasya’da bulunan Şeyh Şamil taraftarları ile birlikte Müslüman Çerkesler, Rusya’nın bölgeye kuvvet ayırmasına ve Kırım’daki cephelere destek göndermeyi engellemesine neden oldu. Rusya bu gelişmeden sonra Karadeniz kıyısında bulunan Müslüman topluluklarını yok etmeye yönelik emperyalist politikalarını hızlandırdı. Bu Müslüman toplulukları içerisinde Kırım Tatarları, Çerkes Adigeler, Abhazlar ve Nogaylar bulunuyordu. 1860’lı yıllara gelindiğinde Rusya’nın kontrol altına alamadığı tek alan, Çerkes halklarının bulunduğu bölgeyi kapsıyordu. Rusya bu tarihten itibaren Çerkesleri sürgün ederek, Karadeniz kıyılarından çıkarma planlarını devreye soktu. Rus Çarı II. Aleksandr ile Maykop’ta görüşme fırsatı yakalayan Çerkesler, kendilerinin uzlaşmak istediklerini ve bunun karşılığında sürgün politikasından vazgeçilmesini istediklerini bildirdiler. Ancak Çar II. Aleksandr, Çerkeslere “Ya göç edersiniz ya da Kuban Irmağı havzasındaki topraklara yerleşirsiniz” cevabını verdi. Çerkesler ise bataklıklar ile dolu sıtma tehlikesi yüksek olan ve Kozak milislerinin cirit attığı bir bölgeye asla yerleşmek istemediler. Bunun sonucunda Çarlık Rusyası 1862’de “Çerkeslerin göçüne izin veren” bir karar çıkardı. Bu kararın hemen ardından Rus birlikleri Çerkeslerin yaşadıkları bölgeye sevk edildiler. Direnişçi Çerkes yerleşimleri yakıldı ve insanlar katledildi. 1 yıllık bir direnişten sonra Çerkes halkları Ubıhlar dışında ateşkes istemek zorunda kaldı. Çerkeslerin Abadzeh kolunun bir kısmı sürgünü bir kısmı ise Kuban’a yerleşmeyi kabul etti. Şapsığlar ise Osmanlı’ya sürgün edilmek için kış koşullarının ortadan kalkmasını talep ettiler. Osmanlı İmparatorluğunun da isteği ile Şapsığlara Mart 1864’e kadar yerlerinde kalma hakkı tanındı. 1 MİLYON ÇERKES SÜRGÜN EDİLDİ 24 Mart 1864’te Ruslar Soçi’yi alarak Ubıh direnişine de son verdiler. Buradan sonra daha güneydeki Abhaz topluluklarının yerleşimlerine saldırarak buradaki halkların direnişi de kanlı bir şekilde bastırıldı. Birçok Çerkes halkı, Hristiyanlığa geçmeyi kabul etmeyenler dışında sürgüne tabi tutuldu. Geride kalan Çerkes halklarının sayıları ise keskin bir şekilde azaldı. Çerkes Sürgününde Rus kaynaklarına göre 1863-64 yılları arasında Osmanlı topraklarına 418 bin kişi göç ettirilmiştir. 1858-65 yılları arasında göç edenlerin toplam sayısı da 493 bindir. Bunlar arasında 30 bin Türk soylu Nogay olduğu da bilinmektedir. İngiliz savaş tarihçisi W.E.D.Allen’e göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin (Adıge) sayısı 600 binden fazladır. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sağ kalan nüfusun 600 bini 1856-64 arasında, 200 bini de 1864 sonrasında göç etmiştir. 500 BİN ÇERKES RUSLAR TARAFINDAN KATLEDİLDİ Sürgüne katılan nüfusun en az dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yeri sırasında öldüğü kabul edilmektedir. Rusların doğrudan öldürdüğü Adige sayısı ise 500 binden fazla olarak tahmin edilmektedir. Çerkesya’yı boşaltma işi 1864 yılı Haziran ayı ortalarında tamamlanmış, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb (Psıbe) Irmağı ağzına (şimdi Abhazya’da) değin uzanan Karadeniz kıyılarında tek bir Çerkes bile bırakılmamıştı. Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları solundaki bataklık ovalara yerleştirilenlerle birlikte, bu yerlerde toplanmış olarak, geride sadece 80 bin kadar bir Adige nüfusu kalmıştır. Bu 80 bin sayısı Adige tarihçisi Samir Hatko’ya göre ertesi yıl, 1865’de 51 bine düşmüştü. RUSLAR YIĞINLAR HALİNDE GEMİLERE DOLDURDU Rus politikası, Çerkes nüfusu bir an önce Rusya sınırları dışına göndermek ve onlardan ebedi kurtulmak biçiminde uygulanmıştır. Karadeniz kıyısına yığılan sivil nüfus, nine ve dedelerce de doğrulandığı gibi, Rus askerlerinin süngü ve dipçik darbeleriyle de zorlanarak, bazı durumlarda oturmaya bile yer kalmayacak biçimde ve yığınlar halinde gemilere doldurulmuştur. Bu yüzden zayiat da büyük olmuştur. Osmanlı yönetimi ile koordineli olarak, Batum, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kefken, Burgaz, Varna ve Köstence’de göçmen kampları kurulmuştur. Ancak bu kamplar salgın hastalıklar nedeniyle bir ölüm kampına dönüşmüştür ve kampların etrafı toplu Çerkes mezarlıkları haline gelmiştir.

NATO'dan Haber

NATO'dan "Ermenistan" hamlesi!

NATO'nun Ermenistan'a yönelik desteği sürüyor. Bölgeyi sık sık ziyaret eden NATO'nun Güney Kafkasya Özel Temsilcisi Xavier Kolomina, 30 Ocak 2024 tarihinde Ermeni basınına verdiği demeçte, NATO'nun Ermenistan'a yönelik desteğini artırmak istediğini dile getirdi. Kolomina, Ermenistan'ın dış ve savunma politikasında yaptığı değişimlerin önemli olduğunu kaydetti. NATO Güney Kafkasya Özel Temsilcisi Xavier Kolomina, Ermenistan'ı sadece 2 yılda toplamda tam 7 kez ziyaret etti. Kolomina, "Ermenistan'ın son birkaç yılda NATO ile işbirliğini siyasi ve pratik olarak yoğunlaştırmaya karar vermesinden çok memnunum" dedi. Kolomina, Ermenistan'a  verilecek olan destek kapsamında, "Bunun zor bir karar olduğunu ve muhtemelen uzun zaman alacağını biliyorum, ancak ortaklarımızı kesinlikle bize yaklaşmaya teşvik ediyoruz ve Ermenistan da aynısını yapıyor" ifadelerini kullandı. ABD ORDUSU, ERMENİ ASKERLERİNİ EĞİTECEK Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Avrupa Komutanlığı Basın Servisi, 3 Ocak 2023 tarihinde Ermeni Silahlı Kuvvetlerinin astsubay kadrosuna eğitim verileceğini kaydetmişti. ABD ordusu, eğitime ilişkin ayrıntıları kamuoyuyla paylaşmıştı. ABD Avrupa Komutanlığı (US EUCOM) yetkilisi Robert Abernethy, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri için personel geliştirme hedef ve politikalarının büyütülmesine, resmileştirilmesine ve ön hazırlıklarına yardımcı olmak üzere yakın zamanda Ermenistan'ı ziyaret ettiğini bildirdi. Abernethy, "Daha güçlü bir gelecek için güçlü bir ortaklık" mesajını vermişti.

Ukrayna'da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin 105. yılı anısına uluslararası konferans yapıldı Haber

Ukrayna'da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin 105. yılı anısına uluslararası konferans yapıldı

Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin ilanının 105. yıldönümüne ithafen uluslararası konferans düzenlendi. Konferansta tarihi meselelerin yanında işgalci Rusya’nın Ukrayna'ya karşı saldırganlığı konuşuldu. Konferansta, Rusya'nın sınırları içinde ve dışında baskılara maruz kalan tüm halkların bir an evvel kurtulmaları, bağımsızlıklarına kavuşmaları yönünde görüşmeler yapıldı. Konferans, Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov tarafından yapılan konuşmalarla başladı. “RUSYA’DAKİ TÜM HALKLARIN DEVLETİN DAĞILMASINA HAZIRLIKLI OLMALARI GEREKİYOR” Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, "Şu an işgal ettiği tüm toprakların kurtarılmasının ve sınırları içinde yaşayan tüm halklara büyük acılar getiren alçak imparatorluğun (Rusya) dağılmasının arifesindeyiz. Bu imparatorluk onlarca halkı sürgün etti, suni açlığa maruz bıraktı ve soykırım yaptı. Tüm bunlar milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Bu şartlarda Kafkasya halkları dahil Rusya’daki tüm halkların gelişmelere hazır olmaları gerektiğini düşünüyorum. Şimdiden oluşturulacak devletler, federasyonlar konusunda düşünmek ve hazırlık yapmak gerekiyor" ifadelerini kullandı. “TARİHTEN DERS ÇIKARMALIYIZ” Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş bittikten sonra Rusya’nın tekrar Ukrayna’ya, Kırım Tatarlarına, Kafkasya halklarına, Orta Asya ve Baltık ülkelerine saldırmaması için önlemlerin alınması gerektiğini belirten KTMM Başkanı Refat Çubarov şöyle konuştu: “105. kuruluş yıldönümünü bugün kaydettiğimiz Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, Kuzey Kafkasya ve Dağıstan halklarının kendi kaderini tayin etme hakkını uygulama şekli olmuştu. Rus İmparatorluğu dağıldığında birçok halk kendi geleceğini kurmaya çalıştı. Aynı girişimde Kırım Tatarları da bulundu. 1917’de Bahçesaray’da toplanan Kurultay’da Kırım Halk Cumhuriyeti ilan edilmişti. Hepimizin bildiği sebeplerden dolayı birçok halkın beklentileri boşa çıktı, çünkü bir devletten diğerine dönüşüm aşamasında emperyal güç yıkıcı hale geldi ve yerli halkların kendi bağımsız devletlerini kurmasına izin verilmedi. Tüm bunlar tarihte kalıyor, ama bu tarihten şu an yaşadığımız olaylarla bağlantılı dersleri çıkarmalıyız" “RUSYA, İLK DARBESİNİ ÇEÇENİSTAN’A YÖNELTTİ” Son 100 yılda ilk kez Kafkasya halklarının Rusya’nın etkisi olmayan bir geleceği tartışma imkanına sahip olduğunu belirten Sürgündeki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev, "Bu çok önemli bir gelişmedir. Bugün bunların Ukrayna’da yaşanmasından dolayı çok mutluyum. Ve bunlar, Rusya bağımsız bir devlete karşı saldırgan, acımasız bir savaş başlattığı için yaşanıyor. Rus saldırganlığına karşı koyan Ukrayna halkı, tüm halklara, özgürlük için nasıl mücadele edilmesi gerektiğini gösteriyor. Ancak Çeçenler bu durumda bir istisnadır. Çünkü Rusya ilk darbesini bize yöneltti. Yeltsin’in Çeçenistan’da başlattığı eylemler, Ukrayna’da bugün yaşananların başlangıcıydı. Ama o dönemde tüm dünya Çeçenistan’da yaşananları görmezden geldi. Sayısı bir milyonu biraz geçen halk içinden 300 binden fazla sivil öldü; bunların yaklaşık 42 bini çocuktu. Bizim ödediğimiz bu bedel sayesinde dünya bugün Ukraynalılara yardım etmeye başladı.” dedi. Etkinlikte Kafkasya Halkları Meclisi Başkanı Ruslan Kutaye, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin tarihi hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Konferansta ayrıca Ukrayna milletvekilleri, ABD merkezli Jamestown Vakfı , Hudson Enstitüsü analistleri, Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, Kuzey Kafkasya halkları ve Transkafkasya cumhuriyetlerinin temsilcileri konuşma yaptı. “ÇERKES ULUSU, MÜCADELESİNE BAĞIMSIZ ÇERKESYA CUMHURİYETİ KURULANA KADAR DEVAM EDECEKTİR” Rusya’nın yüzyıllardır Kafkasya halklarına zulmettiğine dikkat çeken Birleşik Çerkesya Konseyi Genel Başkanı Kenan Kaplan, “Çerkes ulusu, yüzyıllarca süren mücadeleleri sonucunda Rusya Çarlığı tarafından soykırıma ve sürgüne uğratılmıştır. Anayurtlarını terk etmek zorunda bırakılmışlardır. Bugün dünyanın 40 ülkesinde sürgün hayatı yaşamaktadırlar. Çerkes ulusu, varlık mücadelesini tarihi Çerkesya toprakları üzerinde Bağımsız Çerkesya Cumhuriyeti kurulana kadar sürdürecektir. Çerkes ulusunun yaşadıklarının bir benzerini Ukrayna ulusu ve Ukrayna devleti yaşıyor. Kuzey Kafkasya halkları, verecekleri ortak mücadele ile bağımsızlıklarını teker teker kazanacaklar. Emperyal ve faşist Rusya'dan haklarını sonuna kadar alacaklardır. Ukrayna Parlamentosundan Çerkes Soykırımı'nı kabul etmesini talep ediyoruz.” ifadelerine yer verdi. KIRIMOĞLU İLE ÇUBAROV’A NİŞANLAR TAKDİM EDİLDİ Konferansta Sürgündeki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev, Kırım Tatar halkının lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na Milletin Onuru Nişanı'nı ve Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov’a ise Halklararası Dostluk Nişanı'nı takdim etti. ???? Ukrayna'da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin 105. yılı anısına uluslararası konferans yapıldıhttps://t.co/7O8owTy7KF pic.twitter.com/uMZ5N0L5iL — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) May 27, 2023

Osmanlı İmparatorluğu, Türkistan'a nasıl açıldı? Haber

Osmanlı İmparatorluğu, Türkistan'a nasıl açıldı?

Kürşat İsmayıl Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun diplomatik ilişkilerinde Türk dünyasının önemini Kırım Haber Ajansına değerlendirdi. "19. YÜZYIL, OSMANLI İÇİN DİPLOMASİNİN DÖNÜŞTÜĞÜ BİR YÜZYIL" Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık, 19. yüzyılı Osmanlı İmparatorluğu açısından Batı ile ilişkilerin dönüştüğü bir yüzyıl olarak tasvir ederken; “Mısır'a Napolyon'un seferiyle ve o yaşanan büyük psikolojik şokla artık İmparatorluğun askeri gücünü yeterince gösteremediği ve bu askeri gücün yerini artık bir miktar diplomasinin almak zorunda olduğunun kabullenildiği bir dönem” olarak görüldüğünü ifade etti. Osmanlı diplomasisinde, “III. Selim ile artık kurumlaşmanın” başladığını ifade eden Palabıyık, II. Mahmud dönemine gelindiğinde artık bir Hariciye Vekaletinin kurulmasıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun modern diplomasiye geçtiğinin altını çizdi. OSMANLILARIN DOĞU’YA İLGİSİ İRAN’LA YOĞUN TEMAS NETİCESİNDE İVME KAZANDI Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık, Osmanlı’nın doğuya olan ilgisinin başlangıcında İran’la yaşanan temasların önemli bir etken olduğunu ifade etti. Palabıyık, “Osmanlı İmparatorluğu'nun bir kere Kaçar dönemi İran'ıyla ilişkileri oldukça yoğun. Daimî diplomatik temsilciliklerin bu dönemde açıldığını görüyoruz. Hem Tahran'da bir Osmanlı Elçiliği hem İstanbul'da bir İran Elçiliği açıldığını görüyoruz” dedi. TÜRKİSTAN’DA YAŞAYAN TÜRKLERDEN GELEN TALEPLER NETİCESİNDE OSMANLI BÖLGEYE HEYETLER YOLLADI 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkistan coğrafyasına yönelik ilgisinin arttığını vurgulayan Palabıyık, “93 Harbi ortaya çıkarken İngilizlerin de bir anlamda teşvikiyle Osmanlı İmparatorluğu bölgeye bir heyet gönderiyor. Bu heyetin amacı bilhassa Afganistan ve Orta Asya'da mümkünse Rusya aleyhine bir isyan başlatmak ve Rusya'yı bir anlamda iki ateş arasında bırakmak. Çok başarılı olduğu söylenemez bu noktada böyle bir isyan başlatılamıyor. Lakin artık Afganistan'a, bugünkü Tacikistan'a veya bugünkü bazı Orta Asya Cumhuriyetlerinin arazisine oradaki Türklere, Türk boylarına ve devletlerine giden heyetler var. Temaslar var. Buhara Hanlığı ile, Hive Hanlığı ile, Hokand Hanlığı ile temaslar var. Yine bizim Doğu Türkistan dediğimiz bölgede kurulan yapılarla diplomatik temaslar var. Bu temasların önemli bir sebebi de karşı taraftan gelen talep de var. Çünkü her bir han iktidara geldiğinde aslında Osmanlı halifesinden alacağı bir icazet bir anlamda onların halkları tarafından da tanınması han olarak tanınması ve etrafındaki komşu Müslüman devletler tarafından tanınmasını kolaylaştıran bir şey” açıklamasında bulundu. KIRIM YARIMADASI, OSMANLI İMPARATORLUĞU İÇİN ÖNEMLİ BİR TOPRAK Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım’ı 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması sonucunda koruyamamasının ardından bir çabanın oluştuğundan bahseden Palabıyık, Kırım'ın Osmanlı İmparatorluğu için farklı bir öneme sahip olduğunu ifade etti. İmparatorluğun uzun bir süre boyunca önemli toprak parçası olarak gördüğü Kırım'ın tekrar ele geçirilmesi için bir uğraş verildiğini ifade eden Palabıyık, mücadelede sırasında farklı ilişkilerin olduğuna dikkat çekti.

Kafkas Dağlarının Hürriyet Güneşi Şeyh Şamil Haber

Kafkas Dağlarının Hürriyet Güneşi Şeyh Şamil

Kafkas Kartalı Şeyh Şamil, vefatının 152. yıldönümünde saygı ve rahmetle anılıyor. 35 sene süren Kafkasya-Rusya savaşlarında Rus ordularını yıldıran Kafkas halk kahramanı Şeyh Şamil vefatının ardından yıllar geçmesine rağmen unutulmuyor. KAFKAS KARTALI ŞEYH ŞAMİL   Dağıstan’ın Gimri köyünde 1797 yılında dünyaya gelen Şeyh Şamil, babası Avarlar Muhammed, annesi Avar beylerinden Pir Budak’ın kızı Bahu Mesedu'dunun çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğduğunda kendisine dedesi Ali'nin adı verilen ancak sürekli hastalandığı için adının değiştirilmesinin çözüm olacağına dair geleneksel inançlardan dolayı ailesi adını Şamil olarak değiştirdi. Şamil, arkadaşları ile eğitim için Irak'a gidip alim Mevlana Halid-i Şehrezori'den tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf gibi dini ilimler ile edebiyat, tarih ve fen bilgilerini öğrendi. Şehrezori, talebesi Şamil'e halifelik de vererek, onu Kafkasya‘ya gönderdi. Bugün Çarlık Rusyası'na karşı verdiği mücadeleden dolayı Türkiye'de "Kafkas Kartalı" olarak bilinen Kuzey Kafkasya halklarının siyasi ve dini önderi Şeyh Şamil'in vefat yıl dönümü. Şamil, Rusların Kafkasya'daki Müslümanları esaret altına almak için uğraştığı bir dönemde Kafkasya'nın özgürlüğü için mücadele verdi. 35 YILLIK MÜCADELE Kuzey Kafkasya Müslümanlarının 18. yüzyılın sonlarında başlattıkları, Rusların "Müridizm", Kafkasya Müslümanlarının ise "Gazavat" adını verdikleri direniş hareketi, liderleri İmam Mansur'un ölümünden sonra uzun yıllar lidersiz kaldı. Nakşibendi-Halidi Şeyhi İsmail Şirvani'ye bağlanarak hilafet aldıktan sonra 1823'te Dağıstan'a dönen Şeyh Şamil'in arkadaşı Molla Muhammed, 1829'da Gazavat hareketinin liderliğine seçildi. Ruslar, Dağıstan'da direniş hareketinin sona erdiğini düşündüğü sırada, Şeyh Şamil, Avar uleması ve ileri gelenleri tarafından imam olarak belirlendi.  ÇARLIK RUSYASI'NA KARŞI MÜCADELE İLE GEÇEN HAYATI Kafkasya'daki halklar Şamil'i imam seçerek, düzenli bir ordu kurulmasını sağladı. Şeyh Şamil, imam seçildiği 1834'ten 1859 yılına kadar, Rusya'nın askeri gücünün ezici çokluğu ve imkanlara rağmen kurduğu düzenli orduyla uzun süre önemli bir mücadele ortaya koydu. Şamil, yaklaşık 35 yılık bir mücadele dönemini geride bıraktı. Şamil, mücadele verdiği dönemde Kafkasya halklarını kontrol altına almak isteyen Ruslara büyük kayıplar verdirdi. Şeyh Şamil, Dağıstan'da kendi varlığını güçlendirmeye çalıştı. Çeçenistan'da yeni bir güç haline gelen Hacı Taşov ve Kibid (Kebed) Muhammed ile bir anlaşma yaparak, Dağıstan ve Çeçenistan'da hakimiyetini güçlendirdi. Şeyh Şamil, 1842 yılında Çeçenistan ve Dağıstan'ın tek hakimi oldu. Şamil 1844 yılı başlarında Kuzey Dağıstan'ın kesin hakimi durumunda idi. Çar I. Nikola, 30 Aralık 1843'te General Neidhardt'a gönderdiği emirnamede Şamil'in bütün ordularının dağıtılmasını istediğini, bazı destekçilerinin kazanılması için 45 bin ruble gönderildiğini belirtti. Fakat Avaristan'a yönelik Rus askeri harekatı, Şamil'in güçlü savunması karşısında başarılı olamadı. Sonunda General Neidhardt görevinden alındı ve yerine Prens Vorontsov, Kafkas Orduları Başkumandanı ve Kafkas Genel Valisi olarak tayin edildi. KIRIM SAVAŞI SIRASINDA BÖLGEDE AKTİF MÜCADELE VERDİ 1846'nın Nisan ayında Şeyh Şamil, Kabartay bölgesi üzerinden batıdaki Çerkeslerle birleşip Kafkasya'nın birliğini sağlamak amacıyla direniş başlattı ve kısmen başarılı oldu. Kırım Savaşı'nın patlak verdiği Ekim 1853'e kadar, Kafkasya'da genellikle sükunet hakim oldu. Kafkasya'da ve özellikle Dağıstan'da Rus askeri yığınağını sekteye uğratacak faaliyetler başlattı. Tiflis'e ulaşmak isteyen Şamil'in Güney Kafkasya'daki bu eylemlerinin amacı, muhtemel bir Osmanlı-Rus savaşına karşı Rusların bölgede askeri yığınak yapmasını önlemek idi. 4 Ekim 1853'te Kırım Savaşı'nın başlaması, Osmanlı Devleti'nin Kafkasya ile daha yakından ilgilenmesini zorunlu hale getirdi. Sultan Abdülmecid 9 Ekim 1853'te Şeyh Şamil'e bir ferman yollayarak, onu Ruslara karşı cihada çağırdı. Bu çağrıya 13 Aralık 1853'te cevap veren Şeyh Şamil, Tiflis üzerine bir askeri harekata girişilirse Rusların Kafkaslar'dan çıkarılabileceğini bildirdi ancak bu teklif Osmanlı Devleti'nce kabul görmedi. Osmanlı Devleti, Mayıs 1854'te, Dağıstanlı Halil Bey'in teklifiyle Şeyh Şamil'e Dağıstan Serdar-ı Ekrem'i unvanını verdi. Tiflis'e karşı askeri bir harekat yapılması konusunda ısrarlı olan Şamil, Temmuz 1854’te Gürcistan’ın Kaheti bölgesine girdi. Şeyh Şamil, bütün gayretlerine rağmen Osmanlı ordusunun Tiflis'e doğru hareket etmesini sağlayamadı ve karargahı Dargiye'ye çekildi.  ŞAMİL'İN SONA EREN DİRENİŞİ Paris Antlaşması 30 Mart 1856'da imzalandıktan sonra Rusya'nın Prens Baryatinsky'yi yeniden Kafkas Orduları Başkumandanlığı ve Kafkas Genel Valiliğine tayin etmesi, Kafkasya'nın ve dolayısıyla Şeyh Şamil’in kaderini belirleyen en önemli hadise oldu. Prens Baryatinsky, Kafkasya'daki kuvvetlerini beş gruba ayırarak her birinin başına bir kumandan tayin etti. Haziran 1857'de saldırıya geçmeye başlayan Ruslara karşı direniş gösterilmiş olsa da Şeyh Şamil, 6 Eylül 1859'da teslim olmak zorunda kaldı. Prens Baryatinsky'nin karargahına getirilen Şeyh Şamil, ertesi gün Temirhanşura'ya, oradan Saint Petersburg'a, ardından Kaluga'ya götürüldü. 1869'da kendi isteğiyle Kıyiv'e gönderilen Şeyh Şamil, Rusların izniyle hacca gitmek için 31 Mayıs 1869'da İstanbul'a geldi. 15 Ağustos 1869'da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda kabul edildi, 7 ay kendisine ayrılan köşkte oturdu. Sultan Abdülaziz, Şeyh Şamil'e ve aile fertlerine maaş bağlattı. Hacdan sonra İstanbul'a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi. 25 Ocak'ta İstanbul’dan ayrılan Şeyh Şamil, hac görevini ifa etmesinin ardından 4 Şubat 1871'de Medine'de vefat etti. Şeyh Şamil, Medine'deki Cennetü'l-Baki'ye defnedildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.