SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kadın

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kadın haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kadın haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırım Tatar kadınlar, tüm zorluklara rağmen halkına destek olmaya devam ediyor Haber

Kırım Tatar kadınlar, tüm zorluklara rağmen halkına destek olmaya devam ediyor

Kültürlerini, dillerini ve geleneklerini korumak için benzeri görülmemiş bir dayanıklılık, güç ve bağlılık sergileyen dünyadaki yerli kadınlara saygı göstermek amacıyla dünyada her yıl 5 Eylül tarihinde Uluslararası Yerli Halklar Kadınları Günü kaydediliyor. Kırım Cephesi girişimi, Uluslararası Yerli Halklar Kadınları Günü vesilesiyle paylaştığı mesajda 10 yıldan uzun bir süredir Rus işgali altındaki Kırım’da yaşayan Kırım Tatar kadınların cesaret ve dayanıklılığına dikkat çekti. Kırım Cephesi tarafından paylaşılan açıklamada şu ifadelerine yer verildi: Uluslararası Yerli Halklar Kadınlar Günü, halklarının ana dayanağı olan kadınların gücünü, dayanıklılığını onurlandırdığımız bir gündür. Bunların arasında siyasi tutsakların eşleri olan Kırım Tatar kadınları da var. Kocalarının özgürlüğü için her gün savaşıyorlar; sürekli aramalar, sorgulamalar, yargılamalar ve baskılarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu kadınlar, sürekli baskı ve tehlikeye rağmen, sevdiklerini ve tüm Kırım Tatar halkını savunmak için seslerini yükselterek kararlılığını sürdürüyor. Çocuklarını topraklarını ve kültürlerini sevdirerek yetiştiriyorlar, bir yandan da adalet ve yakınlarının kurtuluşu için yıpratıcı bir mücadele veriyorlar. Ayrıca Kırım Tatar kadınları Silahlı Kuvvetler saflarında ülkemizi Rus saldırganından koruyor. Sadece Ukrayna'nın özgürlüğü için değil, aynı zamanda ana vatanları Kırım'ın geri dönüşü için, çocuklarının geleceği ve kendi vatanında korkmadan yaşama hakkı için de savaşıyorlar. Kırım Tatar kadınlar, tüm zorluklara rağmen halkına destek olmaya devam ediyor. Onlar, memleketlerine ve halkına olan sevginin her türlü engelden daha güçlü olduğunu her gün kanıtlayan savunucular, savaşçılar, anneler ve eşlerdir.” YERLİ HALKLAR KADINLARI GÜNÜ Uluslararası Yerli Halklar Kadınları Günü, 1983 yılında Bolivya'nın Tijuanaco kentinde düzenlenen Amerika Kıtası Örgütleri ve Hareketleri İkinci Toplantısı sırasında ilan edildi.  Tarih, kocası Tupac Katari ile birlikte Peru'daki İspanyol sömürgecilere karşı Aymara-Quechua isyanının büyük bir kısmına liderlik ettikten sonra 5 Eylül 1782'de öldürülen yerli Aymara halkının lideri Bartolina Sisa'nın onuruna belirlendi.

9 Kırımlı kadın Rusya tarafından yasa dışı olarak alıkonuluyor Haber

9 Kırımlı kadın Rusya tarafından yasa dışı olarak alıkonuluyor

Rus işgali altındaki Kırım ve Rusya’daki hapishanelerinde, düzmece davalar çerçevesinde alıkonulan 9 Kırımlı kadın, yasa dışı olarak tutuluyor. Kırım Tatar Kaynak Merkezi, 10 Mayıs 2024 tarihinde yayımladığı açıklamada, “Rus yönetimi işgal altındaki Kırım’da yaşayan kadınların haklarını ihlal ediyor… Halihazırda 1'i Kırım Tatarı olmak üzere 9 Kırımlı kadın FSB'nin (Rusya Federal Güvenlik Servisi)  gözetiminde bulunuyor.” bilgisini paylaştı. Açıklamaya göre, Kremlin rejimi tarafından yasa dışı olarak alıkonulan, Olena Voynarovska, İrına Gorobtsova, Olga Kravçuk ve Leniye Umerova mahkeme öncesi gözaltı merkezlerinde; Valeriya Goldenberg, İrına Danılovıç, Galina Dovgopola, Nina Malahova ve Ganna Suhonosova Rus cezaevlerinde alıkonuluyorlar. Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı işgal etmesinden sonra yüzlerce aktivistin tutumları yüzünden baskıya uğradığını hatırlatan Kırım Tatar Kaynak Merkezi, “İlk başta sadece erkekler baskıya uğradı. Ancak Rus yönetimi durmadı ve kadın nüfusunun haklarını da kısıtlamaya başladı. Kırım’daki en savunmasız grup siyasi tutsakların eşleridir. Genellikle dindar, çok zengin olmayan, çok çocuklu aileler. Evin geçimini sağlayan tek kişi gözaltına alındıktan sonra ailenin geçimini sağlama sorumluluğu kadınlara düşüyor… Yakınlarına destek olmak için  siyasi tutsakların eşleri ve anneleri tek kişilik eylem düzenliyor, mahkemelere geliyorlar. Bu yüzden işgalciler onları gözaltına alıyor, tehdit ediyor, para cezasına çarptırıyorlar.” açıklamasında bulundu.

Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Savaşlarda kadının sorununu anlamak, çatışmaların son bulması için gerekli bütün argümanları ortaya koyuyor Haber

Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Savaşlarda kadının sorununu anlamak, çatışmaların son bulması için gerekli bütün argümanları ortaya koyuyor

ŞERİFE BEYZA SATILMAZ / QHA ANKARA Yaşanan savaşlar nedeniyle hem günümüzde hem de gelecekte daha fazla gündemimizi meşgul edecek olan “göç” konusu karşımıza çıkıyor. Göç sonucunda etkilenenlerin büyük kısmını da kadınlar oluşturuyor. Rusya’nın 2022 yılı şubat ayında Ukrayna’ya yönelik başlattığı işgal ise tüm şidddetiyle devam ediyor. Ukrayna’dan savaş nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı 10 milyonu aşmış durumda. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, Ukrayna’dan savaş nedeniyle göç eden kadınların sorunlarını, çözüm için yürütülen çalışmaları ve atılabilecek adımları Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.                                                                                                                                      “UKRAYNA’DA 10 MİLYONUN ÜZERİNDE İNSANIN GÖÇ ETMESİNE SEBEP OLAN BİR SAVAŞ GERÇEĞİ VAR” Öncelikle direkt konuya girmeden göç-mülteci ve sığınmacı kavramlarını irdelemek iyi olacaktır diye düşünüyorum. Bu kavramları bize kısaca tanımlayabilir misiniz? Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Göç çağımızın en temel gerçeği. En temel sorunu demiyorum çünkü bu, sorun kalemi üzerinden değerlendirilmemeli. Güçlü bir uyum, bir entegrasyon mücadelesi, dünyayı bundan sonra bekleyen temel unsurlardan bir tanesi. Şimdi biz savaşlardan ve çatışmalardan kaynaklı bir göçü konuşuyoruz ama iklim değişikliğinden kaynaklanan sorunlardan dolayı yüzbinlerce insan 2050 yılına kadar yer değiştirmek durumunda kalacak. Biz göçmen kavramını, daha ziyade sosyo-ekonomik sebeplerden kaynaklı olarak iktisadi hayata uyum sağlayamayıp diğer ülkelerde çok daha güçlü bir refah seviyesi arayışından kaynaklı ve irade dahilinde değerlendiriyoruz. Ukrayna’da ve Filistin’de olduğu gibi değil. Ama diğer taraftan mültecilik kavramı bambaşka bir durum. Şu anda 40 milyonluk Ukrayna’nın 10 milyonun üzerinde insanın göç etmesine sebep olan bir savaş gerçeği var. Bu çatışma alanlarında insanların yaşamasının mümkün olmadığını ve sivil kişilerin yaşama hakkı için bir arayışta olduğunu görüyoruz. Bu kişilerin kendi ülkelerinden korunaklı olduğuna inandıkları üçüncü ülkelere yapmış oldukları göç bir “mülteciliği” doğuruyor. Türkiye’den Almanya’ya dönük göçe baktığımızda bunun iradi ve ekonomik sebeplerden kaynaklı olduğunu görüyoruz. Son dönemlerde ülkemizden bir beyin göçü de var. Bunlar “göçmen” olarak tanımlanıyor. Fakat mültecilik, zaman ırk dil din cinsiyet mezhep gibi faktörlerden kaynaklı olarak mevcutla yaşadığı ülkede zulüm gören bir korku ile karşı karşıya kalan ya da kalma ihtimali olan insanların başka güvenli bir ülkeye sığınma talebi. Mültecilik kavramı burada devreye giriyor. Bir mülteciler sözleşmesi var. Eğer bir devlet o kişilere sığınma hakkı vermiş ve uluslararası korumaya almışsa onlar artık mültecidir. Ama diğer tarafta sığınma arayan insanlar var. Sığınmacıların durumu ise mülteci olma konusunda talepte bulunmuşlar ve cevap bekliyorlar. Göçmenlik başka bir şey, mültecilik başka bir şey, sığınmacı başka bir şey, Türkiye’nin zaman zaman Ortadoğu coğrafyasında karşı karşıya kaldığı mevzu olan, misafir dediğimiz, uluslararası koruma statüsü olarak şekillendirdiğimiz, geçici koruma diye yeni bir tabir verdiğimiz durum ise bambaşka bir şey. Türkiye’nin Suriyelilere verdiği geçici koruma statüsü, şu anda Avrupalı devletler tarafından Ukraynalılara veriliyor. Geçici koruma ne demek? Rusya-Ukrayna Savaşı bittiğinde, Rusya’nın saldırıları son bulduğunda, Ukrayna güvenilir bir liman haline geldiğinde Odesa’dan Kırım’a, Kıyiv’den Lviv’e kadar göç etmiş Ukraynalıların geri dönmesi planlanıyor. Bunun içinde Avrupalı devletlerin siyasi, hukuki ve daha önemlisi ekonomik tedbirler aldığını görüyoruz. Ukrayna’dan göç eden kadınlar ile ilgili elimizde veriler mevcut mudur? Göç süreçlerinde kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlar nelerdir? Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Çatışma demek kadın, savaş demek kadın, göç demek kadın. Kadınların yaşadığı sorunlar bunlar aslında. Ya oğlunu kaybediyor ya kızını kaybediyor ya eşini kaybediyor ya annesini ya babasını kaybediyor. Cepheden dönüldüğünde çocuğunun, babasının dönmediğini gören yine kadın. Bu savaşların tamamı 1. Dünya Savaşı’nda, 2. Dünya Savaşı’nda da böyleydi, Rusya-Ukrayna savaşında da böyle, İsrail-Filistin çatışmasında da durum böyle. Göz yaşını döken kadın, buruk bir şekilde zaman zaman sevinç yaşayan ama hüznün altında bunu gizlemek zorunda kalan, anne olmak ve güçlü olmak zorunda kalan da kadın. Bu bakımdan kadınların savaşı aslında. Çünkü Ukrayna’daki de anne, Rusya’daki de anne, Filistin’de Gazze şeridinde hayatını kaybeden bir sivilinde annesi, aynı zamanda İsrail’de kendisinden bağımsız bir savaşta oğlunu kaybeden bir Musevi de anne. Kadının sorununu anlamak bu savaşların, çatışmaların son bulması için gerekli olan bütün argümanları tüm dünyaya verecektir. Ukrayna’da iç göç ve dış göç eden kadın sayısının 6 milyona yakın olduğu değerlendiriliyor. Bu sayı oldukça kritik bir sayı. Ukrayna’da istikrar sağlandığında acaba bu kadınların hepsini Ukrayna’ya getirebilecek miyiz? Şu anda içinde bulundukları 2 yıllık periyottaki sosyal yaşam seviyesi ile Ukrayna’ya döndükleri zaman ortaya çıkan yıkım arasındaki o eşitsizliği, o orantısızlığı kapatabilecek miyiz? Bu anneler bu kadınlar şimdi doğan çocuklarına mecburen başka bir dilde eğitim aldırmak durumunda kalıyor. Polonya’ya gittiyse lehçe öğreniyor, Macaristan’a gittiyse Macarca öğreniyor. Bu çocukların şüphesiz kültürlerini nesilden nesillere aktarabilmeleri için en önemli etkendir kadın. Kadın olmadığı zaman kültür yayılmaz, Ukraynalılık olgusu, Kırımlı Türk olgusu yayılmaz. Bundan kaynaklı olarak kadın kritik bir pozisyonda ve yine en çok zararı gören kesimi oluşturuyor.  Sayının 6-6,5 milyon olduğunu değerlendirirsek göç etmek durumunda kalanlarının neredeyse yüzde 65’inin sivil ve savunmasız kadınlar olduğu gerçeğine parmak basmış oluruz. Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan etkilenenlerin korunmasında, Ukrayna’dan kaçan mültecilerin ihtiyaçlarına cevap vermenin yanı sıra ülkede kalan insanlara yardım etmek için “Barış İçin Sosyal Hizmet Ağı” kurulmuştu. Bize bu ağdan ve bugüne kadarki faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz? Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Savaş 2014 yılından itibaren ele alınabilir. Kırım’ın işgal sürecinden Ukrayna’nın doğu kentlerini işgal edilen sürece baktığımızda ağır ve zorlu mücadele devam ediyor. Bu mücadelenin içerisinde Ukrayna’dan göç etmek zorunda kalan insanlar; Ukrayna’da var olan, kültürünü yaşatmaya ve bayrağını dalgalandırmaya devam eden kişilerin ilk olarak moral motivasyon noktasında ayakta kalabilmesi, ikinci olarak değerler silsilesi bağlamında tutunabilmesi ve son olarak gıda ve ilaç bağlamında bir şekilde o yaşamın kıyısında kalmamaları adına çok önemli bir siyasal inisiyatifi hayata geçirmiş vaziyette. Bu periyot içerisinde Ukrayna içerisinde yaşayan insanların Ukrayna dışındaki kendi vatandaşlarından çok büyük beklentilerinin olduğunun farkındayız “SOSYAL AĞLAR GÜÇLÜ BİR SİVİL İNİSİYATİFİN İÇERİSİNDE YER ALMAK ADINA ÖNEMLİ BİR YOL HARİTASI” Ukrayna ve Kırım’daki insanlar haliyle hem durumlarının enformasyon bağlamında yurt dışına aktarılması, Batı ve Doğu dünyasında mazlumların içinde bulunduğu pozisyonu daha iyi aktarabilmek için bir bilgi dağarcığını bu sosyal ağlar ile ortaya koyuyor, oluşturuyor ve güç katıyorlar. Ama diğer taraftan ise çok daha önemlisi beklentileri var. Bu beklentiler sadece silah değil, mühimmat değil, erzak değil, aynı zamanda yaşama tutunmaya dair yarınki nesillere aktarmayı planladıkları anıları ile ilgili beklentiler. Bu sosyal ağ sürecinin sivil toplum üzerinden yürüyen bu kabiliyetin oldukça kıymetli olduğu kanaatindeyim. Bu kıymet sadece bu coğrafyaya has bir durum değil. Dünya’nın birçok ülkesinden insanın Ukrayna’da olup bitenlere duyarsız kalmadığı ve güçlü bir sivil inisiyatifin içerisinde yer almak adına da önemli bir yol haritası oluşturduğunu düşünüyorum. Bu ve benzeri durumların çatışmaları önlemek için belki de bizim temel dayanak noktamız haline geleceğine sonsuz bir inanç besliyorum. Göç İdaresi Başkanlığı’nın geçen yılki verilerine göre Türkiye’de 145 bin Ukraynalı mülteci var. Göç idaresi başkanlığının sitesine baktığımda da şunu gördüm. Türkiye’den uluslararası koruma talep eden ülkeler arasında Ukrayna 2. Sırada. Buradan yola çıkarak Türkiye’nin göç politikası bağlamında Ukraynalı sığınmacıların sorunlarına ne gibi çözümler getirilebilir? Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Göç politikalarının bir bakanlığa dönüşmesinin vaktinin geldiğini düşünüyorum. Yurtdışı Türkler olabilir, göç bakanlığı olabilir, bir diaspora bakanlığı olabilir. Çünkü yurtdışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı neredeyse 5 milyon, daha önce vatandaşlığı almış ve çıkma haklarını kullanmışları da katarsak bu sayı 6 milyon. Yurtdışından Türkiye’ye gelen kişi sayısı hiç azımsanamayacak derecede olduğu gerçeğinin farkındayız. Resmi verilere göre 4 milyon Suriyeli var, bunun yanında Ortadoğu’dan gelen sayıları 1 milyonu bulan insanlar var. Türkiye artık kaynak ülke olmayı aştı, hedef ülke haline geldi. Sosyoekonomik seviyesi, insan hakları ölçütleri, demokrasi ile bağdaşmış olan güçlü korelasyonu coğrafyasındaki ülkelerle kıyaslandığı zaman Türkiye’yi öne çıkarıyor. Bu öne çıkma ve ardından başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı Ukraynalı sivillerinde Türkiye’yi bir hedef olarak rota seçmesi gerçeğini doğurdu. Türkiye’de sayıları minimum 150 bini bulduğunu tahmin ettiğimiz Ukraynalı vatandaşlar; Antalya, İzmir, Muğla ve Mersin bölgelerinin bir unsuru haline geldi. Biz Göç Başkanlığını kurduğumuz zaman temel dinamiklerden biri şuydu: Türkiye’nin içindeki iç göçü nasıl önleyebiliriz? İnsanlar doğduğu yerde nasıl doyabilir? Biz tam bu politikalarla ilgilenirken Suriye göçü, Rusya-Ukrayna Savaşı ve yepyeni bir süreç. Türkiye’de 7 milyon civarında yabancı bulunmakta ve bununla alakalı olarak Türkiye çok açık bir inisiyatif üstlenmiş vaziyette. Türkiye’de mülteciler, sığınmacılar, vatansızlar, mülteci sıfatını almayı bekleyenler ve geçici koruma statüsündekiler var. Ukrayna’nın durumuna Türkiye savaşın ilk gününde itibaren açık bir şekilde destek verdi. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, kırımın anayasayla güvence altına alınmış hukuki statüsü, orada yaşayan Türk soylu kişilerin varlığını sürdürmeye ilişkin girişimleri, hem ekonomik anlamda hem insansız hava araçları ile  saha da olmanın önemli olduğu hem de aynı zamanda Rusya’nın o bölgede toprak bütünlüğünü bozan, işgal yapan bir ülke olduğuna  dair verdiğimiz hukuki destek Antalya diplomasi formunda, Ankara’daki diplomatik girişimlerde ve İstanbul’da iki ülkenin en sıcak temas ettiği diplomasi zirvesinde çok anlamlı hale gelmişti. Fakat Batı dünyasının çok başka hesapları var. Bu savaş üzerinden, bir ülkenin nüfusunun 4’te birinin o ülkeden ayrılmış olmasını önemsemeyecek kadarda kapitalist ve emperyalist düşüncelerle Ukrayna halkı üzerinde maalesef bir edilgen durum oluşturmaya gayret ediyorlar. Türkiye, Türkiye’deki Ukraynalılara ve Kırım Tatarlarına sonuna kadar sahip çıkmaya devam ederken bu insanların ülkelerine savaş bittikten sonra geri dönüşü için organizasyonlar geliştiriyor. Ukraynalıların kültürel dinamiklerini yitirmemeleri adına, birbirileri ile görüşebilecekleri sivil platform oluşturmasında çok ön açıcı bir rol üstleniyor. Bu noktada Göç Başkanlığını tebrik ediyorum. Göç Başkanlığı içerisinde uyum ile ilgili genel müdürlük ve sivil toplum ile ilintili daire başkanlığının ise özellikle bu konularda almış olduğu inisiyatifin diğer devletlere örnek teşkil edebileceğini düşünüyorum. Göç sonrası süreçte kadınların topluma bir noktada hayata kazandırılması amacıyla yapılan çalışmalar var mıdır? Bu konuda STK’lar, devletler ve uluslararası örgütlere düşen rol nedir? Doç. Dr. Levent Ersin Orallı: Kadınların ekonomik anlamda hayata tutunmasının temel rolü artık bu savaşların çatışmaların ortadan kalkmasını sağlamak. Şüphesiz Türkiye, Rusya-Ukrayna arasındaki savaş sürecinin bir an evvel ateşkesin sağlanması ve barış görüşmelerinin başlaması adına çok güçlü diplomatik girişimlerde bulundu. Bu girişimler içerisinde sivil koridorun açılması, sığınma koridorunun açılması, esir rehine takaslarının gerçekleşmesi, karşılıklı defin süreçlerinin yaşanması ve tahıl koridoru ile bir diyalog kapısı aralanmıştı. Bunlardan en çok umut duyanlarda kadınlardı. Çünkü kadın tekrar yurduna yuvasına evine dönmek için yüreği çarpandır. Türkiye açısından baktığımızda bu kadınların en azından mesleki anlamda belli bir birikime sahip olması için meslek edindirme, bir entegrasyon sorunu yaşamamaları için uyum üzerinden dil öğrenme noktasında çok önemli eğitimler vermeye devam ettiğini söyleyebiliriz. En önemlisi Anadolu ve Türk dünyası hiçbir dönem bir kişinin yabancı olmasından kaynaklı olacak onu bir ayrımcılığa tabi tutmamıştır. Belki de Ukrayna’dan, Suriye’den, Filistin’den ve Irak’tan göç etmek zorunda kalan kadınların en büyük kazanımı Türkiye’de kendini asla yabancı hissetmemesi noktasındadır. Türkiye bu insanlara çalışma ve oturma izni vererek, geçici koruma bağlamında güçlü bir hukuki güvence vererek savaş bitinceye kadar eviniz yurdunuz burasıdır, garantör devletiz mesajı verdi. Hem valilikler hem kaymakamlıklar hem Aile ve Sosyal Bakanlığı aracılığıyla gerçekleştirilen onlarca proje var. Özellikle okul çağındaki kız çocuklarının tamamına yakının okullaştığı, üniversite çağındaki kız çocuklarının da aynı şekilde tamamına yakını burslu şekilde Türkiye’de devlet üniversitelerinde okuduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu kişilerin hayata tutunabilmeleri ve savaş bittiğinde ukrayna’da meslek sahibi olabilmeleri, yeniden yapım sürecinde başrolü üstlenebilmeleri adına türkiye sadece taşın altına elini değil, bedenini yüreğini koymuş vaziyette. Umut ediyorum ki batı dünyasının diğer devletleri de o planlı samimiyetsizlikten bir an evvel vazgeçerler ve Ukrayna’nın yeniden inşası ve imarı konusunda rol üstlenmeyi akıl ederler. Uluslararası göç çatışmalardan kaynağını alacak şekilde şu anda baş edilmesi mümkün olmayan bir noktaya geldi. Bizim bütün dünya için temel temennimiz bölgesel ve küresel istikrar. Önce kalıcı ateşkesler ardından da tüm dünyada barış.

Ankara'da “Ukraynalı Kadınları Esaretten Kurtarın: Uzmanların Bulguları ve Hayatta Kalanların Tanıklıkları” etkinliği düzenlendi Haber

Ankara'da “Ukraynalı Kadınları Esaretten Kurtarın: Uzmanların Bulguları ve Hayatta Kalanların Tanıklıkları” etkinliği düzenlendi

İşgalci Rusya’nın işlediği savaş suçları, her geçen gün artıyor. İşgalcilerin hedef aldığı kadınlar ve çocuklar uluslararası kamuoyunda da geniş yankı uyandırdı. Ankara’da HiltonSA otelde, 29 Ağustos 2023 tarihinde, “Ukraynalı Kadınları Esaretten Kurtarın: Uzmanların Bulguları ve Hayatta Kalanların Tanıklıkları” etkinliği gerçekleştirildi. Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği, ZMINA İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Medya Girişimi (MIHR) tarafından düzenlenen etkinlikte, işgalci Rusya’nın hedef aldığı Ukraynalı kadınlar konuşuldu. Ankara'da “Ukraynalı Kadınları Esaretten Kurtarın: Uzmanların Bulguları ve Hayatta Kalanların Tanıklıkları” etkinliği düzenlendihttps://t.co/cULhvNvVMv pic.twitter.com/JERLESZtVC — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 29, 2023 VASIL BODNAR: UKRAYNA, İŞGALCİLERİN ZULMÜNÜN GÖZ ARDI EDİLMESİNE KATLANDI Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, Rusya’nın savaş suçlarına değinirken, “Ukrayna, Rusya'nın savaş suçları nedeniyle aşırı zulme ve insan haklarının açıkça göz ardı edilmesine katlandı. Bugün Rusya sistematik olarak insan haklarını, Cenevre Savaş Esirleri Sözleşmesini ve çok sayıda uluslararası anlaşmayı ihlal ediyor” açıklamasını yaptı. Ukrayna’nın savaş esirlerine yönelik muamelesinden bahseden Bodnar, “Ukrayna, özellikle savaş esirlerine yönelik muamele konusunda, uluslararası insancıl hukuka olan bağlılığında kararlıdır. Rusya'da binlerce Ukraynalı asker, sivil ve siyasi tutuklu bulunuyor” dedi. Büyükelçi Vasıl Bodnar, işgalci Rusya’nın savaş suçlarına ilişkin verileri açıkladı. Bodnar, yaklaşık 200 bin çocuğun Ukrayna’dan Rusya’ya kaçırıldığını ve bunlardan 19 bin 546 vakanın belgelendiğini dile getirdi. Bodnar, “Yetim veya ebeveyn bakımından yoksun 4 bin 390 Ukraynalı çocuk yasa dışı olarak kaçırıldı. Şu ana kadar sadece 386 kişi geri döndü ve ailelerine kavuştu” dedi. Büyükelçi, Rusya’da hapsedilen Ukrayna vatandaşlarının durumuna ilişkin açıklama yaptı. Bodnar, “Rusya'da 25 binden fazla Ukraynalı sivil hapsedildi ve gerçek sayının daha da yüksek olabileceği belirtiliyor. 2023 yılının Haziran ayı sonundan itibaren 46’sı askeri personel ve 80’i sivil olmak üzere, 126 kadın kendilerini Rus hapishanelerinde bulundu” ifadelerini kullandı. Konuşmasında siyasi tutsaklara da değinen Bodnar, “Ağustos 2023 itibarıyla insan hakları örgütleri, işgal altındaki Kırım ve Rusya Federasyonu'nda yaklaşık 200 Ukraynalı siyasi mahkumun bulunduğunu bildirdi” dedi. İşgalci Rusya’nın bu tür eylemlerinin uluslararası hukukta ne anlama geldiğini açıklayan Bodnar, “Rusya'nın bu tür eylemleri, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne aykırı olarak kasıtlı bir etnik temizlik kampanyası anlamına geliyor” ifadelerine yer verdi. İşgalci Rusların faaliyetlerinin uluslararası kamuoyunda tepkiyle karşılandığını dile getiren büyükelçi, “Rusya'nın eylemleri CE, AGİT ve G7 tarafından şiddetle kınandı. BM Bağımsız Uluslararası Ukrayna Soruşturma Komisyonu, Rus tarafının Ukrayna'daki tutuklulara karşı sürekli olarak uyguladığı işkence ve insanlık dışı muameleyi vurguladı. 17 Mart'ta Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), savaş suçları iddialarını öne sürerek Başkan Putin ve Maria Lvova-Belova hakkında ömür boyu tutuklama emri çıkardı” açıklamasını yaptı. AVRUPA, UKRAYNA'YA DESTEĞİNİ SÜRDÜRECEK AB Delegasyonu Türkiye Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Rusya’nın Ukrayna’da işlediği savaş suçlarına ilişkin konuşma gerçekleştirdi. Meyer-Landrut, dünyada yükselen otokrat yönetimleri işaret ederek, “İnsan hakları savunusunda, otokratları ve savaş suçlularını bilmeli ve buna göre pozisyon almalıyız” dedi. Avrupa Birliğinin Ukrayna’da yaşanan yıkımın farkında olduğuna dikkat çeken Meyer-Landrut, “Biz Ukrayna’da sistematik yıkımı, insan yıkımını ve insanların yaşamasına izin verilmediğini görüyoruz” açıklamasını yaptı. İşgalci Rusya’nın işlediği savaş suçlarına karşı Avrupa Birliğinin gerçekleştirdiği yaptırımlara değinen AB Delegasyonu Türkiye Başkanı Meyer-Landrut, “Ukrayna’yı sivillerini ve sivil bölgelerini korumaya devam etmesi için destekleyeceğiz” ifadelerini kullandı. İŞGALCİ RUSYA, ALIKOYDUĞU İNSANLARA İŞKENCE EDİYOR Ukrayna Parlamentosu İnsan Hakları Yetkilisi Eşit Haklar Ve Özgürlükler, Ulusal Azınlıklar Hakları, Siyasi Ve Dini Görüşlerden Sorumlu Temsilcisi Mıhaylo Spasov, Rusya’nın Ukrayna’da öldürdükleri siviller kapsamında konuştu. Rus saldırganlığı sırasında mahsur kalan Ukraynalılara değinen Spasov, “Ukraynalı siviller, Rusya’nın saldırıları sırasında tedavi almaktan mahrum kalabiliyor” dedi. İşgalcilerin sivillere yönelik saldırılarının sadece ölüm yaratmadığına işaret eden Spasov, “Yaşananlar sırasında insanların fiziki hasarlar almasının dışında ciddi psikolojik sorunlar da ortaya çıkıyor” açıklamasında bulundu. İşgal altındaki Kırım’da, düzmece dava çerçevesinde 7 yıl hapis cezasına çarptırılan Kırımlı aktivist, yurttaş gazeteci İrına Danılovıç’ın son durumuna ilişkin konuşan Spasov, Danılovıç’ın işgalciler tarafından zorla alıkonulduğu ifade etti. Spasov, işgalciler tarafından İrına Danılovıç’ın maruz kaldığı muameleye dikkat çekerken, “Alıkonulduğu süre zarfında İrına’nın tedaviden mahrum bırakıldığını biliyoruz. Böylelikle hastalığı daha fazla nüksediyor” dedi. Konuşmasının sonunda Ukrayna vatandaşlarının işgalci Ruslar tarafından alıkonulduğuna işaret eden Spasov, “Hala, Rus hapishanelerinde siyasi mahkumlarımız ve onlarca vatandaşımız bulunuyor” açıklamasında bulundu. KADINLARA YAPILAN İŞKENCELER, RAPORLARDA DA MEVCUT ZMINA İnsan Hakları Merkezi’nin İnsan Hakları Danışmanı Nataliya Ohotnikova, “Sivil kadınlar Ruslar tarafından kaçırılıyor. Özellikle Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edilen bölümlerinde gerçekleştiriliyor” dedi. Ohotnikova, “Kaçırılan kadınlarla ilgili Ukrayna merkezli sivil toplum kuruluşları çok fazla belge topladı ve toplamaya devam ediyor. Uzmanlarımız, bölgeden aldıkları bilgilerle maalesef Ruslar tarafından alıkonulan insanların ve özellikle kadınların akıl almaz şiddete maruz kaldığını tahmin ediyor. Kadınlar, baskılara maruz kalırken, alıkonulduklarında, temiz havadan mahrum bırakılıyor. Bu bazı günler saatlerce, bazen de günlerce olabiliyor. İşgalciler, Herson’da 30 kadar kadını kaçırdılar” açıklamasını yaptı. İnsan Hakları Medya Girişimi (MIHR) uzmanı Lyubov Smaçılo, işgalcilerin sivilleri her zaman hedef aldığına dikkat çekerken, “Rusya’nın saldırılarının ilk gününde de işgal ettiği bölgelerde sivilleri hedef almıştı” dedi. Smaçılo, uluslararası arenada Rusya’nın saldırgan tavrını durduracak bir yapının olmamasının büyük bir sorun olduğuna işaret etti. Smaçılo, “Bugünün en büyük problemi, insanlara yapılan bu eylemi durdurabilecek bir mekanizma yok” ifadelerini kullandı. İŞGALCİLERİN HEDEF ALDIĞI MAĞDUR KADINLAR KONUŞTU Ukraynalı kadınlar, topyekun işgalin ilk gününden beri Rusların hedefi haline geldi. İşgalciler tarafından kaçırılan 22 yaşındaki Maryana Çeçelyuk’un annesi Nataliya Çeçelyuk, işgalcilerin akıl almaz eylemlerini anlattı. Nataliya Çeçelyuk, konuşmasına başlarken, "Ben Maryana Çeçelyuk’un annesiyim. Kızım Maryana Çeçelyuk, Ruslar tarafından kaçırıldı ve 16 aydır ortada yok” dedi. İşgalcilerin kızını Mariupol’den kaçırdığını dile getiren Nataliya Çeçelyuk, olayları anlatırken, “Biz Ukrayna’nın Mariupol şehrinde yaşıyorduk. Şubat ayında işgalciler, evimiz olan şehre girdi. İşgal başladığından beri dua ediyorduk. İnsanlar sığınıklara gidiyorlardı, buralara kaçıyordu. Sığınaktan sadece su ve yemek almak için çıkabiliyorduk” dedi. Olayların bu sırada geliştiğini aktaran Çeçelyuk, “Kızlarımızla su getirmeye gitmiştik. Hava saldırısı başlayınca herkes Azovstal’a kaçtı. Askerlere sığınmalarını söylediler. Maryana da o yöne kaçtı” dedi. Azovstal’dan sivil tahliyesi başladığında kızının da tahliye edilmesi gerektiğini dile getiren Nataliya Çeçelyuk, BM ve Kızıl Haç temsilcilerinin Maryana’yı Ukrayna makamlarının kontrolü altındaki bölge olan Zaporijjya’ya götürme sözü verdiler. Ancak kızlar, Rusların kontrolündeki bir bölgeye götürüldü. Nataliya Çeçelyuk, “Birleşmiş Milletler ve Kızıl Haç kızımı Ukrayna’ya getireceğine söz vermişti ama bunu yapamadılar” dedi. Nataliya Çeçelyuk, 2022 yılının ağustos ayında, Maryana’nın onlarla iletişime geçtiğini dile getirdi. Çeçelyuk, “Maryana’ya ne olduğunu merak ettik. Bunu sorguladık. Nerede olduğunu öğrenmeye çalıştık” dedi. Nataliya Çeçelyuk, “Geçen Ağustos’ta çok heyecanlandık kızımız bizi aramıştı. Sesi üzgündü, kız kardeşini sordu, güvende olduğunu söyledim. Sonrasında sesi hemen gitti. Ve hat düştü. Numarayı tekrar tekrar arasak da bir daha ulaşamadık” açıklamasını yaptı. Kızı için hem Türkiye hem de Ukrayna cumhurbaşkanlarına seslenen anne, “Herkese sesleniyorum, Ukrayna Cumhurbaşkanına, Türkiye Cumhurbaşkanına ve bu konuda gücü olan herkese! Çocuklarımızı kurtarın! Sevgili Ukrayna cumhurbaşkanım, bütün Ukraynalı çocuklar, kadınlar ve siviller bunu yaşamamalı. Çocukların kaderi alıkonulmak değil” dedi. İŞGALCİLER TARAFINDAN ALIKONULAN UKRAYNALI KADINA ELEKTRİK VERİLDİ Rusya’nın alıkoyduğu ve işgencelere maruz bıraktığı Olha Çernyak, “280 gün Rusya tarafından alıkonuldum” dedi. Çernyak, o gün yaşadıklarını anlatırken, “Bütün ailem tutuklandı. Herson’da ilk alıkonulduğum yerdi. 6 ya da 8 arasında kadın, alıkonulmuştu” açıklamasını yaptı. Rus işkencelerine maruz kalan Çernyak, “Hepimiz sürekli yere yüz üstü yatırılırdık. Hiç temiz hava alamıyorduk. Yemekler yenilemeyecek haldeydi. Bana elektrik şoku verdiler. Elektrik şokunun ardından birkaç kez kalp krizi geçirdim. Ancak hiçbir zaman doktor çağırmadılar. Uyumama izin vermediler. Hiçbir zaman yeterli yemek de verilmiyordu” ifadelerini kullandı. İşgalcilerin işgalci Putin’in övüldüğü sloganlar attırdığını söyleyen Çernyak, “Günde bir, iki kere diziyorlardı. Bizi Yaşasın Putin, Yaşasın Rusya dememiz için zorluyorlardı. Eğer buna karşı çıkarsak, bizi dövüyor ya da elektrik şoku veriyorlardı” dedi. Olha Çernyak, “Alıkonulmadan kurtulduktan sonra evime geri döndüm. Alıkonulduğum sürede yaşadığım şeyler yüzünden sağlık sorunlarım var. Sinir sistemin, dişlerim ve özellikle de kalbimde ciddi sorunlar mevcut” açıklamasında bulundu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.