SON DAKİKA
Hava Durumu

#İttihat Ve Terakki

QHA - Kırım Haber Ajansı - İttihat Ve Terakki haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İttihat Ve Terakki haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Balkanlardan Türkistan'a bir hürriyet savaşçısı: Şehit Enver Paşa Haber

Balkanlardan Türkistan'a bir hürriyet savaşçısı: Şehit Enver Paşa

İttihat ve Terakki Cemiyeti liderlerinden, Osmanlı ordularının kahraman Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı, Türkistan Türklüğünün özgürlüğü için kendini feda eden Büyük Türk komutanı Enver Paşa, doğum günü vesilesiyle ömrünü vakfettiği Türk milleti tarafından rahmetle anılıyor. Enver Paşa’nın Makedonya Tikveş dağlarında başlayan hürriyet mücadelesi, başta Osmanlı ordularının Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı olduğu Çanakkale Zaferi olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı ile devam etmiş ve savaş sonrasında geçtiği Türkistan'da özellikle yerel savaşçıları Sovyet Kızıl Ordusu’na karşı örgütlediği Özbek Türklerinden oluşan Basmacı Hareket ile sona ermişti. Şehit olduğunda 41 yaşında olan Enver Paşa’nın kabri Çegan Tepesi’nde tam 74 yıl Ruslardan gizlenmiş ve 4 Ağustos 1996’da dönemin Türk hükûmetinin çabalarıyla İstanbul’a getirilerek Şişli’deki Abide-i Hürriyet şehitliğine defnedilmişti. Şehit olduğunda 41 yaşında olan #EnverPaşa’nın kabri, Çegan Tepesi’nde tam 74 yıl Ruslardan gizlenmiş ve 4 Ağustos 1996’da dönemin Türk hükûmetinin çabalarıyla İstanbul’a getirilerek Şişli’deki Abide-i Hürriyet şehitliğine defnedilmişti. pic.twitter.com/1klVIescVW — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 23, 2023 CEPHELERDE GEÇEN KISA HAYATINA AŞKI VE SANATI SIĞDIRDI Kısa ömründe, genç bir Harbiyeli olmasına rağmen Osmanlı Devletinin uğraştığı Balkan çetecileriyle boğuşmuş, harap bir halde cepheden cepheye koşan Mehmetçiği Balkan Savaşları sonrası kısa bir sürede Birinci Cihan Harbine hazırlamış, tüm bu mücadelelerin içinde ressam ve sanatkar kişiliğini sığdırmıştı. GÖKOĞUZ YURDUNDAN TÜRKİSTAN’A BİR HÜRRİYET MÜCADELESİ Enver Paşa, 22 Kasım 1881’de İstanbul’da Divanyolu’nda doğdu. Asıl adı olan İsmail Enver’i, soyu Gagauz (Gökoğuz) Türklerine dayanan babası Ahmet Bey koydu. Babası Nafia Nezareti görevlisi Hacı Ahmet Paşa, annesi Ayşe Dilara Hanım'dır. Annesinin ailesi, Kırım'dan İstanbul'a göç etmiştir. Küçük kardeşi Nuri Paşa da kendisi gibi askerdi. Kamuoyunda “Bakü Fatihi” namıyla tanınan Nuri Paşa, Azerbaycan Türklerinin adına marşlar yazdığı bir isim olarak tarih sayfalarındaki yerini almakta. Yine amcası Halil Kut, Osmanlı Devletinin Hicaz cephesinde İngilizleri hezimete uğrattığı Kut-ül Amare Zaferi’nin mimarı olan bir askerdi. Balkanlardan #Türkistan'a bir hürriyet savaşçısı: Şehit Enver Paşahttps://t.co/7EbSR6UHbQ pic.twitter.com/c45W5ZPYDQ — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 23, 2023 OSMANLI ORDULARINI İDARE EDEN LİDER Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinin en önemli isimlerinden olan Enver Paşa, 3. Ordu ve Kafkas İslam Ordusu komutanlığı yapmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemli önderleri arasında bulunmuş, 1913’te Bâb-ı Âli Baskını adı verilen askeri darbeyle cemiyetin iktidara gelmesini sağlamış, 1914’te Almanya ile askeri ittifaka öncülük etmiş, savaş yıllarında Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili sıfatıyla askerî politikayı yönetmişti. TÜRKİSTAN KAHRAMANI I. Dünya Savaşı’nın yenilgi ile sonuçlanması üzerine, Rusya’da Türk halklarının bir araya getirilmesi amaçlı pek çok mücadelede bulundu. Türkistan’daki Türkleri bağımsızlığa kavuşturmak amacıyla gittiği Türkistan’da, bugünkü Tacikistan’ın Belcivan bölgesindeki Abıderya köyünde karargâhını kurduğu sırada; 4 Ağustos 1922 tarihinde Bolşeviklerin yaptığı baskın sonrasında, bir bayram günü sabahında, göğsünü mitralyözlere hedef ederek şehit edildi.

Türkçülük düşüncesinin fikir babalarından Ziya Gökalp'in vefatının 99. yılı Haber

Türkçülük düşüncesinin fikir babalarından Ziya Gökalp'in vefatının 99. yılı

“Kırım, Kazan heder oldu Tuna, Kafkas beter oldu! Türkistan’da neler oldu, İşitmedi kulağımız…” Türk milliyetçiliği fikir sisteminin sembol isimlerinden, kaleme aldığı şiir ve yazılarıyla geniş kitlelerce tanınan, Türk sosyolojisinin kurumlaşmasını sağlayan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “fikirlerimin babası” dediği Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Osmanlı Devleti’nin son dönemi ile modern Türkiye’nin kurulması sürecine düşünceleriyle büyük katkı sağlayan Gökalp, vefatının üzerinden 99 yıl geçmesine karşın ortaya koyduğu eserleriyle halen saygıyla hatırlanmaya devam ediyor. 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğan ve tam adı Mehmet Ziya olan büyük düşünür, 1911 yılı sonrasında Gökalp ismini Ziya ile birlikte kullanmaya başladı ve bu isimle tanındı. Gökalp’in babası, Diyarbakır Vilâyet Evrak Müdürlüğü ve Nüfus Nâzırlığında memur olarak çalışan Tevfik Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Tevfik Efendi’nin dedesi Hacı Hüseyin Sâbir’in Diyarbakır’da müftülük görevinde bulunmasından dolayı aile "Müftüzâdeler" olarak da anılmaktadır. “KİTABÜ'L MECÂNİN”: ZİYA GÖKALP Ziya Gökalp, Diyarbakır’da bulunduğu dönemde otorite boşluğundan kaynaklanan ve halkı huzursuz eden zorbalar ile bu gruplara destek olan yöneticilerle mücadele etti. 1905 ve 1907 yıllarında iki kez arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır Telgrafhanesini basarak seslerini duyurmak istediler. Daha sonra bu olayları 1924’de bastırdığı "Şaki İbrahim Destanı" eserinde anlattı. Meşrutiyet’in ilânından sonra, 22 Ekim 1908 tarihinde geçmişten beri taraftarı olduğu İttihat ve Terakkî’nin Diyarbakır şubesini kuran Gökalp; “hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik” gibi kavramları bir yandan etrafına topladığı gençlere anlatırken diğer yandan "Peyman" gazetesinde siyasî yazılar kaleme aldı. Aynı yıl İttihat ve Terakkî’nin bölge müfettişi oldu ve Diyarbakır, Van ve Bitlis teşkilatlarının denetlenmesi görevini üstlendi. 18 Eylül 1909’da Selânik’te toplanan kongreye Diyarbakır delegesi olarak katılarak merkez heyeti üyeliğine seçildi. Selanik’te bulunduğu dönemde değişik imzalarla "Genç Kalemler", "Rumeli", "Yeni Felsefe" gibi gazete ve dergilerde yazılar yayımladı. Aynı yıl kaleme aldığı “Altun Destan” isimli çalışmasını “Gökalp” mahlasıyla yazdı ve bu tarihten sonraki yazılarında genelde günümüzde tanındığı şekliyle Ziya Gökalp imzasını kullandı. SOSYOLOJİ BİLİMİNİN KURUCUSU İttihat ve Terakkî’nin merkez heyeti içerisinde yer alması sonrasında ailesiyle birlikte Selânik’e giden Gökalp, burada yeni açılan "Selânik İttihat ve Terakkî Mekteb-i Sultânîsi"nde kendi teklif ettiği programa göre 1911’de Türkiye’de ilk defa sosyoloji dersleri vermeye başladı. Sosyolojiyi, bilimsel bir disiplin haline getiren Emile Durkheim’ın görüşlerini tercüme eden, Türkiye’nin koşullarına uyarlayarak yeniden yorumlayan ve bunun yanında özgün görüşleri de olan Ziya Gökalp, Türkiye’de sosyolojinin kurucusu kabul edilmektedir. Gökalp, 1914 yılında Durkheim’ın sosyoloji görüşlerini temel alan bir sosyoloji kürsüsü kurmuştur. ZİYA GÖKALP’İN İSTANBUL YILLARI 1912’de İttihat ve Terakki Partisinin genel merkezi İstanbul’a taşınınca Ziya Gökalp da ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Aynı yıl Ergani Madeni’nden milletvekili seçildi. İstanbul’da bulunduğu dönemde "Türk Yurdu"nda yazılar neşretti. Burada kaleme aldığı yazıları, 1918 yılında "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adıyla kitaplaştırdı. Edebiyat Fakültesindeki hocalığı esnasında verdiği derslerin notlarını "İlm-i İçtima" adıyla bastırdı. İlk şiir kitabı olan "Kızıl Elma" da yine bu görevi sırasında neşredildi. Ayrıca 1917'de yayın hayatına başlayan "İçtimaiyat Mecmuası" ve "Yeni Mecmua"nın da kurucuları arasında yer aldı. İSTANBUL'UN İŞGALİ SONRASINDA MALTA’YA SÜRÜLDÜ Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle işgal edilen İstanbul'da bulunan Ziya Gökalp, 30 Ocak 1919 tarihinde tutuklanarak birçok İttihatçı ile birlikte sürgüne gönderildi. 29 Mayıs'tan 18 Eylül 1919 tarihine kadar Limni Adası'nda tutulan Gökalp sonra Malta'ya gönderildi ve 29 Mayıs 1919'dan 30 Nisan 1921'e kadar sürgün hayatı yaşadı. Malta'da Polverista ve Verdala karargâhlarındaki esir kamplarında tutulan usta kalem, buralarda zamanını okuyarak, notlar alarak, şiir, makale, hatıra ve mektup yazarak geçirdi. Sürgünde bulunduğu süre içinde eşi ve kızlarına gönderdiği mektuplar, 1965 yılında "Limni ve Malta Mektupları" adıyla neşredildi. TBMM İKİNCİ DÖNEM MİLLETVEKİLİ Ziya Gökalp, İstanbul'u işgal eden İngilizlerin Malta'ya sürdüğü aydınlarımızı ve askerlerimizi, Anadolu'da esir alınan İngilizlerle takas edilmesi sonrasında önce İstanbul’a döndü ve sonra ailesini alarak Ankara’ya geçti. Kısa bir süre Telif ve Tercüme Heyetinde çalışan Gökalp, sonra Diyarbakır’a gitti. Diyarbakır yıllarında kendisini tamamen siyasî ve kültürel çalışmalara adayarak; düşüncelerini daha geniş bir tabana yaymak için "Küçük Mecmua"yı çıkarmaya başladı. Öğretmenleri de organize ederek folklor ve etnografyaya ait çeşitli malzemeleri derledi. Türkülerimizin notaya aktarılmasına öncülük etti. Halk masalları ve halk inanışları üzerinde yapılan derlemeleri yayımladı. 1923 yılının Mart ayında Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığına atanınca Küçük Mecmua’yı kapatarak Ankara’ya geldi. Ankara yıllarında "Türkçülüğün Esasları", "Türk Töresi" ve "Altın Işık" isimli eserlerini yayımladı. 11 Ağustos 1923’te milletvekili seçilerek, Büyük Millet Meclisinin ikinci döneminde Diyarbakır milletvekili olarak görev yaptı. Aynı yıl, “Doğru Yol: Hâkimiyet-i Milliye ve Umdelerinin Tasnif, Tahlil ve Tefsiri” isimli çalışmasını neşretti. Ziya Gökalp, “1924 Teşkilat-ı Esasiye” kanununu hazırlayan heyet başta olmak üzere, birçok heyette faaliyette bulundu. Gökalp, bu dönemde Etnografya Müzesinin kurulması kararının alınmasını da sağladı. Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde yakalandığı amansız bir hastalıktan kurtulamayarak vefat etti ve aynı gün görkemli bir törenle Sultan Mahmut türbesinin de bulunduğu mezarlığa defnedildi.

Talat Paşa, şehadetinin 102. yılında anılıyor Haber

Talat Paşa, şehadetinin 102. yılında anılıyor

Kürşad İSMAYIL Mehmet Talat Paşa'nın Berlin'de Ermeni teröristlerce suikaste uğramasının üzerinden 102 yıl geçti. 15 Mart 1921'de sonradan Ermeniler tarafından "milli kahraman" ilan edilen Sogomon Tehliryan tarafından suikaste uğradı. Enver Paşa ve Cemal Paşa ile beraber İttihad Terakki'nin önde gelen isimlerinden birisiydi. Osmanlı'nın son sadrazamlarından olan Talat Paşa, I. Dünya Savaşının kötü gidişatı üzerine yurdu terk etmişti. Ermenilerin yıllardır bir propaganda aracı olan "soykırım" iddialarının merkezindeydi. 1915'te Ermeni tehciri olarak da bilinen Ermeni Göç Yasasının mimarlarındandı. Talat Paşa, Osmanlı'nın Cihan Harbi'ne girdiği yıllarda, önemli görevler üstlendi. Rusların, Kars, Ardahan ve Batum’u iade etmesinde ciddi tesiri oldu. TALAT PAŞA'NIN HAYATI 1874 yılında Edirne yerleşiminde dünyaya gelen Talat Paşa, belirsizlikler dünyasında doğdu ve büyüdü. Osmanlı İmparatorluğu düşüşteydi ve genç Talat, parçalanmakta olan bir dünyada iz bırakmaya kararlıydı. Keskin zekâsı ve eylemleriyle Osmanlı siyasetinde hızla yükseldi ve Sultan II. Abdülhamid hükumetine karşı kilit kişilerden biri oldu. Eğitimini, Edirne Askeri Rüştiyesinde tamamladıktan sonra 1898-1908 arasında Selanik Postanesinde posta memuru olarak görev yaptı. Uzun süreli memuriyetin ardından Selanik Postane Başkanı görevini üstlendi. Bu süreçte Talat Paşa, Jön Türk düşüncesinin etkisinde kaldı. 1896 yılında ilk defa bu muhalif hareketin bir parçası olarak tutuklandı. Bu tutuklanmanın sonucunda üç yıl mahkûm kaldı ve memuriyetten atıldı. Üç senenin sonunda Talat Paşa’nın mahkumiyeti bittiğinde, Selanik şehrine sürgün edildi. Paşanın, Selanik Vilâyeti Posta ve Telgraf İdaresinde bulunduğu görevler, memleketin dışında yayımlanan muhalif gazeteleri Selanik’e getirilmesi için fırsat verdi. 1906 yılında Talat Paşa, İsmail Canbulat ve Mithat Şükrü Bey, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin kurulmasına karar verdi. Cemiyet 1907 yılında Paris merkezli Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birelşti. Bu birleşme neticesinde Talat Paşa dahili, Bahâeddin Şâkir Bey ise harici temaslarla cemiyetin örgütlenmesini sağladı. 1908 yılında Meclis-i Mebusan’a Edirne mebusu olarak dahil olurken, meclisin de Birinci Reis Vekili olarak görevlendirilmiştir. 1909- 1911 tarihleri arasında bir buçuk yıl Dahiliye Nazırı olarak görev yapan Talat Paşa, görevini kötüye kullanmadığından dolayı istifa etti. Balkan Savaşı sırasında gönüllü olarak Edirne’de bulunmuş, İstanbul’a geri yollanmıştır. Ünlü Bâb-ı Âli Baskını'nın başat aktörleri arasında yer aldı. OSMANLI SADRAZAMI OLDU 1908'de Ancien Regime’i (Eski yönetim) deviren ve Osmanlı İmparatorluğu'na yeni bir reform ve modernleşme çağı getiren İttihat ve Terakki’nin örgütlenmesine yardım etti. Talat Paşa, devrimdeki rolünden dolayı ödüllendirildi ve kısa sürede yeni hükumetin en güçlü adamlarından biri oldu. Güçle birlikte sorumluluk da geldi ve Talat Paşa kendini Osmanlı İmparatorluğu'nu modernleştirme görevine adadı. Eğitimde, hukuk sisteminde ve orduda kapsamlı reformları hayata geçirdi ve imparatorluğu modern zamanlara taşımak için yorulmadan çalıştı. Hüseyin Cahit Yalçın hem Talat Paşa hem de İttihat ve Terakki için, "Aralarında şahsi menfaat, âdi ve aşağılık düşünceler değil yüksek bir ideal bağı vardı. Ve bu ideal vatan aşkından ibaretti" demiştir.  Ufukta beliren Birinci Dünya Savaşı ile Talat Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun geleceğini güvence altına almak için bir fırsat gördü. Alman İmparatorluğu'nun gücünün Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyadaki yerini güvence altına almaya yeteceğini umarak Almanya ile birleşme politikası izledi. Talat Paşa, 1915’te kaderi için mücadele eden Türk halkına, Rusların emriyle sistemli saldırılarda bulunan Ermeni çetelerle mücadele kararı aldı. Bölgede güvenlik sorunu çıkaran Ermeni nüfusunu göç ettirerek, Türklerin Anadolu’da yok olmaması için önemli bir karar almış oldu. ERMENİ TERÖRİST TARAFINDAN ŞEHİT EDİLDİ Ermeni şovenistlerinin uğrak mekanı olan Taşnak Partisi, İttihatçı yöneticilere karşı suikast kararı aldı. Bu kararın neticesinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti yöneticileri de dahil olmak üzere birçok Türk aydını Taşnak terörüne maruz kaldı. 15 Mart 1921’de Berlin’de suikastçı Soğomon Tehliryan, Talat Paşa’yı arkasından haince bir saldırı ile şehit etti. Ünlü tarihçi Erol Şadi Erdinç, Talat Paşa'nın şehadet mertebesine yükseldiği günü anlatırken, "Talât Paşa öldürüldüğünde ayakkabısının altı delikti" açıklamasında bulunmuştur. Bugün suikastçı Soğomon Tehliryan’ın heykeli Ermenistan’a dikilmiş ve bu katil terörist, "milli kahraman" olarak anılmaktadır. Talat Paşa ise Ermenilerin bu şovenizmine yıllar önce cevabını vermişti. Bir ahbabı ile sohbetinde, "Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar, vatan benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talât gider, bin Talât yetişir" cevabını vermiş ve Türk gencinin zihninde gezinen Türklük bilincinin en yüksek mertebesine ulaşmasını sağlamıştır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.