SON DAKİKA
Hava Durumu

#Filistin

QHA - Kırım Haber Ajansı - Filistin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Filistin haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Lübnan’da neler oluyor? Haber

Lübnan’da neler oluyor?

Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana gerilim git gide artıyor ve Gazze’de İsrail tarafından katledilen sivil sayısı 41 bin 534’e yükseldi. İsrail ile Lübnan arasında ise neredeyse bir yıldır zaman zaman şiddetlenen çatışmalar meydana geliyor. Lübnan’da 17 Eylül 2024 tarihinde Hizbullah mensuplarının kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar meydana geldi. Hizbullah’a ait olduğu iddia edilen çağrı cihazları ve telsizler bir gün arayla patladı ve en az 37 kişi ölürken 3 binden fazla kişi yaralandı. Lübnan bu saldırılardan İsrail'i sorumlu tutuyor. İsrail yetkilileri ise  Beyrut'un iddialarına henüz bir yorum yapmadı. TELSİZLERE NASIL SIZILDI? Lübnan’da çağrı cihazları ve telsizlerin patlamasına dair yanıtlanmayı bekleyen bir sürü cevap var. Uzmanların görüşü bu ölçüde hasara yol açabilmeleri için, Hizbullah'ın eline geçmeden önce cihazlara patlayıcılar konulduğu yönünde. Gözler ise “BAC Danışmanlık” adlı bir şirkete çevrildi. İnfilak eden çağrı cihazlarının büyük kısmında Gold Apollo Rugged Pager AR924 yazısı yer alıyordu. Tayvanlı şirket Gold Apollo ise AR-924 lisansını BAC Consulting'e verdiklerini, bu modelin Macar başkenti Budapeşte merkezli BAC tarafından tasarımlandığı, üretildiği ve satıldığını açıkladı. ÇAĞRI CİHAZLARI NASIL PATLADI? 19 Eylül 2024 tarihinde saat 15.30’da çağrı cihazlarına lider kadrosundanmış gibi görünen bir mesaj iletildi. Çağrı cihazı bildirim sesiyle titremesinin hemen ardından binlerce cihaz infilak etti. Kırım Haber Ajansı muhabiri (QHA) bölgeden ulaştığı kaynağından aldığı bilgiler doğrultusunda hem Lübnan halkı ve yönetimi gözünden olayları inceledi hem de Lübnan Türkmenlerinin bu durumdan nasıl etkilendiğini sordu. “BU İŞ İNSANLARI HİZBULLAH İLE YAKIN İLİŞKİ İÇİNDEYDİ, BU YÜZDEN CİHAZLAR DETAYLI BİR ŞEKİLDE İNCELENMEDİ” QHA’ya konuşan kaynak, “İsrail telefonları hedef almadı; Hizbullah askerleri tarafından kullanılan iletişim cihazlarını hedef aldı. Yaklaşık 4 bin cihaz, Macaristan'dan Hizbullah için iş insanları tarafından satın alındı. Bu iş insanları Hizbullah ile yakın ilişki içindeydi, bu yüzden cihazlar detaylı bir şekilde incelenmedi.” dedi. Kaynak, cihazları satan şirketin aslında Mossad için bir paravan şirketi olduğunu ve bu durumun iki olasılıkla karşı karşıya bıraktığını ise şu ifadelerle açıkladı: Ya iş insanları Mossad için çalışıyorlardı. Ki, doğru sonucun bu olduğunu düşünüyorum. Ya da şirketin İsrail ile bağlantılı olduğunu bilmiyorlardı. Şirket şimdi kapatıldı ve hakkında başka bir bilgi mevcut değil. LÜBNAN YÖNETİMİNİN BU OLAYLAR KARŞISINDAKİ TUTUMU NASIL VE CEVABI NASIL OLACAK?  QHA muhabirinin Lübnan yönetiminin tutumuna ilişkin sorusuna “Lübnan hükûmetinin üyelerinin çoğu Hizbullah ile müttefiktir. Yapabilecekleri tek şey, Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla İsrail'e karşı uluslararası mahkemelerde dava açmak, Lübnan halkına destek ve yardım sağlamaktır.” şeklinde cevap verdi. “GAZZE'Yİ DESTEKLEMEK İSTİYORLAR AMA KENDİ ÜLKELERİNİN YIKILMASINI DA İSTEMİYORLAR” Kaynak, “Lübnan halkı yaşanan bu gelişmeler hakkında ne düşünüyor? Ne istiyor ve hissediyor?” sorusunu cevaplarken  çoğu Lübnanlının savaşa karşı olduğu ancak İsrail'in Lübnan'a saldırmasından dolayı intikam alınmasını istediklerini kaydetti. Sözlerine “Gazze'de masum insanları öldüren bir ülkeye karşı zayıf görünmek istemiyorlar. Lübnan halkı arasında genel bir görüş var: Gazze'yi desteklemek istiyorlar ama aynı zamanda kendi ülkelerinin yıkılmasını da istemiyorlar. Hizbullah’ın iletişim cihazlarının patlaması insanlara fiziksel olarak zarar vermemiş olabilir ancak kamuya açık alanlarda meydana gelmesi, onları psikolojik olarak etkiledi. Herkes yakınlarıyla iletişime geçmeye çalışıyordu, bu da ek bir sıkıntıya neden oldu.” diyerek devam etti. LÜBNAN TÜRKMENLERİ İSRAİL SALDIRILARINDAN NASIL ETKİLENDİ? Lübnanlı Türkmenlerin yaşadığı bölgeleri genellikle çatışma bölgelerinden uzakta ancak iletişim cihazlarının infilak etmesinden dolayı tüm bölgeler etkilendi. Bekaa bölgesinde, Türkmen köylerinin çoğu Hizbullah’ın kontrolü altında. Kuzey bölgelerinin çoğu bombalamaya maruz kaldı ve bugün de İsrail tarafından bombalanıyor. QHA’ya konuşan kaynaktan alınan bilgilere göre, Batı Bekaa bölgesinde bulunan Kifrraya köyü ve Akkar'daki Türkmen bölgeleri Hizbullah'ın kontrolünde olmadığı için hava saldırılarına maruz kalmadı. Güney Lübnan’a en yakın Türkmen köyü ise Kifrraya köyü ve burası daha önce 1982 yılında İsrail güçleri tarafından işgal edildi. Bununla birlikte kaynak, Lübnan’a yapılacak herhangi bir işgal sonucunda Türkmen bölgelerinin de tehlikeye gireceğini ve Türkmenlerin yaşadığı en tehlikeli bölgenin şu an Kuzey Bekaa bölgesi olduğunu kaydetti. Ayrıca İsrail’in hava saldırılarının bu bölgede yoğunluk kazandığını belirtti. Kaynak bu noktada “Eğer imkanlarım olsaydı, bu bölgelerdeki Türkmenleri bombardıman bitene kadar güvenli yerlere gönderirdim.”  ifadelerini kullandı. İsrail ordusu 23 Eylül 2024 tarihinden bu yana Lübnan’ın güneyine hava saldırıları düzenliyor. Lübnan Sağlık Bakanlığının bildridiğine göre, İsrail’in saldırıları sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 581'e çıktı. Lübnan’da saldırılar sonucunda Beyrut’a doğru hareket eden yerinden edilen kişi sayısı yarım milyona yaklaşırken ülke genelinde eğitime ara verildi ve okullar yerinden edilen halkın barınması için kullanılıyor.   İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Lübnan’da Hizbullah’a ait 100’den fazla hedefi bombaladıklarını bildirmişti. HİZBULLAH İLK DEFA TEL AVİV'E FÜZE FIRLATTI İsrail savaş uçakları, Lübnan'ın güney, doğu ve orta kesimlerindeki birçok beldeye hava saldırıları yaparken, Hizbullah da 8 Ekim 2023'ten bu yana ilk defa Tel Aviv'e füze fırlattı.

Çin'in soykırım politikasını destekleyen Abbas TBMM'de! Haber

Çin'in soykırım politikasını destekleyen Abbas TBMM'de!

Geçen yıl Çin'in özel davetiyle Pekin'e giden Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesinde, Uygur Soykırımı'nın insan hakları sorunu olmadığını, bu durumun Çin'in sözde terörizme ve bölücülüğe karşı mücadelesi olduğunu, bu konuda Çin hükûmetini desteklediğini belirtmişti. ÇİN'İ DESTEKLEYEN ABBAS TBMM'DE KONUŞTU Uygur Türklerine Çin'in ağzıyla terörist diyen Abbas, 15 Ağustos 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) konuşma yaptı. Abbas'ın konuşmasını; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Başkanvekili Celal Adan, bakanlar, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve Genel Kurul'da bulunan milletvekilleri dinledi. ABBAS'TAN TÜRKİYE'YE TEŞEKKÜR TBMM'de gerçekleştirdiği konuşmasına "Sizlere, mübarek Filistin’den Kudüs’ten geliyorum. Büyük acıyı yaşayan halkımın mesajıyla geliyorum. Halkım, uluslararası adaletten yoksun olarak vatanına ve haklarına sarılarak işgalci İsrail’in suçlarına karşı büyük mücadele yürütmektedir." diyerek başlayan Abbas, "İsrail’in saldırı, cinayet ve soykırımı nedeniyle şehit olanları anarak konuşmama başlamak istiyorum. Bunların sonuncusu İsmail Haniye’ye karşı işlenen suç olmuştur." şeklinde konuştu. Türkiye'nin Filistin halkının yanında yer aldığına vurgu yapan Abbas, "Her gün işgal devletinin Gazze’deki suçlarına, özellikle birkaç gün önce 100'den fazla şehit verilen El Tabin okulu saldırısı dahil, uluslararası toplum nasıl sessiz kalıyor? Erdoğan öncülüğünde Türkiye’yi cesur ve ilkeli tutumundan dolayı kutluyorum. İsrail’in iğrenç suçlarını kınayan Türkiye’nin tüm siyasi partilerini kutluyorum. Asil duruşu ile Filistin halkını destekeyen kardeş Türk halkını kutluyorum. Türkiye, İsrail ile ticareti Filistin halkına destek için durdurdu." ifadelerini kullandı. Mahmud Abbas, TBMM'deki konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: Filistin devletinin tanınması için çalışmaya devam edeceğiz. BM nezdinde tanınmak istiyoruz. İşgal bitinceye kadar yolumuza devam edeceğiz. Avrupa ülkeleri artık Filistin’i tanıyor. UYGUR SOYKIRIMI BİR İNSAN HAKLARI MESELESİ DEĞİLDİR Geçmişte Çin’in Doğu Türkistan’daki faaliyetlerini desteklediğini ifade eden Abbas, "Bazılarının gündeme getirdiği Uygur Soykırımı bir insan hakları meselesi değildir. Bu Çin'in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir. Filistin hükûmeti, Çin'in bu mücadelesini her zaman destekliyor, Filistin her zaman Çin'e inandı. Çin'in her zaman adaleti yerine getireceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanmıştı.

Çin malı gözetim araçları İsrail'e nasıl güç katıyor? Haber

Çin malı gözetim araçları İsrail'e nasıl güç katıyor?

İsrail'e karşı tutum sergilediğini öne sürerek Filistin'i desteklediğini açıklayan Çin yönetimi, perde arkasında İsrail ile iş birliği yapıyor. Doğu Türkistan'da Uygur soykırımına gözetim desteği veren Çinli kamera şirketi Hikvision'un cihazları, İsrail'in işgali altındaki Batı Şeria'da da Filistinlileri gözetliyor. SOYKIRIM DESTEKÇİSİ KAMERA ŞİRKETİ FİLİSTİN'DE Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) konuya ilişkin "Otomatik Irk Ayrımı (Automated Apartheid)" adlı rapor yayımladı. Rapora göre, Filistinlilerin sosyal olarak toplanıp gösteri düzenleyebildikleri tek kamusal alan olan Şam Kapısı’nda Filistinlilerin her an izlendiği kaydedildi. Filistinlilerin her adamını gözetleyen akıllı kameraların, Doğu Türkistan'da devam eden soykırıma teknolojik destek sağlayan Çinli gözetim şirketi Hikvision'un cihazları olduğu bildirildi. ŞİRKET ABD'DE KARA LİSTEYE ALINMIŞTI Raporda, Hikvision'un dünyanın en büyük video gözetim ekipmanı üreticilerinden biri olduğu vurgulandı. Öte yandan raporda, uluslararası insan hakları grupları arasında zaten kötü bir üne sahip olan şirketin, Çin'in Uygur Türklerine yönelik baskılarına ortak olduğu gerekçesiyle ABD tarafından kara listeye alındığı ve Birleşik Krallık tarafından da güvenlik tehdidi olarak tanımlandığı kaydedildi.  İSRAİL POLİSİNİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRAN ÇİN KAMERALARI Uluslararası Af Örgütü, Doğu Kudüs'te yüzlerce Hikvision kamerası tespit ettiğini aktardığı raporunda, kameraların İsrail polisi ve bölgeye yerleştirilen Yahudiler tarafından işletildiğini vurguladı. Kameraların başta Şam Kapısı, Ermeni Mahallesi, Müslüman Mahallesi ve Silvan olmak üzere Doğu Kudüs'ün eski yerleşim yeri ve çevresindeki askeri altyapılara ve yerleşim alanlarına monte edildiği kaydedildi. Uygur Türkleri üzerinden deney yapılan yüz tanıma özelliklerine sahip ve herhangi bir kişinin yüzünün görüntüsüne dayanarak etnik kökenini, yaşını ve ırkını ayırt edebilen kameraların İsrail polisine kolaylık sağladığı bildirildi. ÇİNLİ ŞİRKET İNSAN HAKLARINI CİDDİYE ALMIYOR Gözetim araştırma yayını Internet Protocol Video Market'in (IPVM) hükumet araştırmaları direktörü Conor Healy, The Guardian'a yaptığı açıklamada, "Hikvision'ın Doğu Türkistan'daki Müslümanları gözetleme ve baskı altına almadaki kritik rolü ve şirketin hesap verebilirliği üstlenmemesi, şirketin etik veya insan haklarını koruma konusunda ciddi olmadığını gösteriyor" ifadelerini kullanmıştı.

14 Filistinli grup, neden Çin'i seçti? Haber

14 Filistinli grup, neden Çin'i seçti?

Selahaddin Kaşgarlı / QHA Ankara Başta Hamas ve El Fetih olmak üzere 14 Filistinli grup, Türkiye'nin uluslararası arenada Filistin'deki vahşetin durması, insani yardımın sağlanması ve ateşkesin bir an önce hayata geçmesi konusundaki çabalarını yok saydı. Çin'in başkenti Pekin'de 21-22 Temmuz 2024 tarihleri arasında süren toplantıların sonunda, tüm Filistinli güçlerin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında yer aldığı kapsamlı bir ulusal birliğe ulaşma ve geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurma konusunda anlaşmaya vardıkları açıklanmıştı. 14 Filistinli grup, Türkiye'nin yerine Çin'i tercih etmişti. "ÇİN, AMERİKA'YLA YÜRÜTMÜŞ OLDUĞU PAZARLIKLARDA BÖYLE BİR KROZ OLARAK ELİNDE TUTMAYI DÜŞÜNÜYOR" Bu bağlamda Çin'in Orta Doğu ve Arap dünyasındaki imajı da güçlendi. Araştırmacı yazar Abdullah Oğuz, QHA'ya Çin'in yeni stratejisini değerlendirdi. Abdullah Oğuz, Doğu Türkistan'da soykırım uygulayan Çin'in Filistin'i desteklemesine ilişkin, "Şu çok açık ve kesin Kızıl Terör Devleti diye tabir etmenin hiçbir yanlışlığı olmadığını düşündüğüm Çin'in, Doğu Türkistan'da çok açık ve net bir şekilde her türlü İslam'ın izini topyekun silmek ve oradaki Müslüman Türk milletini Çinlileştirmek için 2016 yılından beri uygulamış olduğu soykırım, çok açık bir şekilde en başta İslam'a ve Müslümanlara karşı bir savaştır. Dolayısıyla yani Çin'in Filistin'i desteklemesini bu bağlamda değerlendirmek çok önemli. Çin Amerika'yla olan problemlerini çözerken Amerika'ya karşı masada elinde birtakım kozlar olsun istiyor anladığım kadarıyla. Dolayısıyla da Filistin meselesine vermiş olduğu destek de bu" ifadelerini kullandı. ÇİN FİLİSTİNLİLERİ KULLANARAK ASLINDA ARAP DÜNYASINDA BİR SEMPATİ KAZANMAYI AMAÇLIYOR Öte yandan Çin'in Filistinli grupları kullanarak Arap dünyasında neyi amaçlıdığına değinen Oğuz, "Bildiğiniz gibi Çin, Mao sonrası ekonomisi felakete uğramış, ciddi sosyal felaketler yaşamış ve kırk milyon insanın açlıktan ölmüş olduğu bir ülkeydi. Daha sonra Ding Şaoping döneminde  Avrupa ve Amerika ile iş birliği yaparak bir yeniden yapılanma sürecine girdi ve bu süreçte kendisini güçlendirdi. Ding Şaoping döneminde Çinlilerin temel politikası yüksek profil göstermeden, gizliden  işleri yürütmekti ki bu Çin temel siyasetinin en önemli amaçlarından bir tanesidir. Kendileri zayıf oldukları zaman  güler yüzlü, yumuşak yüzlü bir siyaset yürüterek  çaktırmadan güçlenmeye çalıştılar ama, Şi Cinping'in iktidara gelmesinden itibaren yani 2013 yılından itibaren artık kendilerini de bir  emperyal hegemon güç olarak anmaya başladılar. Bu ortaya çıkma ve açıkça meydan okuma dönemi itibariyle Amerika'nın karşısında ciddi bir rakip olarak boy gösterdiler. Dolayısıyla bu mücadelede birtakım çıkar alanları ve Amerika'yla masaya oturdukları zaman kullanabilecekleri güç alanları yaratma peşindeler. Dolayısıyla Filistinlileri kullanmaları aslında İslam dünyasında ve Arap dünyasında bir sempati kazanmayı hedefliyor.  Orada kendi çıkarlarını yerleştirirken Çin'in her yere gittiğinde temel amacı olan, oraları sömürmek, yönetimini, Pakistan'da yaptığı gibi kendi kolonisi haline dönüştürmek amacındalar" dedi.  ÇİN BU DURUMDA ORTA DOĞU'DAKİ ANLAŞMALARI Ayrıca Çin ekonomisin çıkamaza girdiğine dikkat çeken Oğuz, Çin'in bu durumda Orta Doğu'daki anlaşmalara önem verdiğne dikkat çekerek, "Şu anda Çin ekonomisinin  ciddi bir çıkmazda olduğu çok açık olarak ortada. Konut sektöründe çok ciddi bir kriz var, ayrıca iç borç hacmi ekonomik büyüklüğün üç katını aştı, Büyüme her yıl düşüyor ve kapasite fazlası var. Bunlar bir ekonomi için hayati risk taşıyan problemlerdir. Çok ciddi bir kapasite fazlası var. Dolayısıyla bunları İran'la yapmış olduğu, Irak'la yapmış olduğu ve diğer Arap ülkeleriyle yapmış olduğu anlaşmalarla çözmeye çalışıyor. Temelde benim kanaatim, Filistinli gruplara vermiş olduğu bu desteğin temel amacı Amerika'ya karşı eline bir koz geçirmek. Bundan başka herhangi Işi olmadığı kanaatindeyim" ifadelerini kullandı. "ÇİN MALLARINA ARACILIK EDEN, ÇİN'DEN İTHAL EDEN BİR ÜLKE HALİNE DÖNÜŞME TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ" Oğuz ayrıca Türkiye için çok uzak olarak görülen Çin'in Orta Doğu'daki yakın komşu haline geldiğinin de altını çizdi. Bu durumun Türkiye için ne tür tehlikeleri beraberinde getireceğine dikkat çekerek, "Bu konuyu uzun yıllardan beri özellikle ekonomi bağlamında ciddi bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Bölgesi. Türkiye'nin ihracatını yüzde 50'si  Avrupa Bölgesine ve Çin'in bizim yakınımıza gelmesi, Çin'in Kuşak Yol projesiyle üzerimizden Avrupa'ya mal sevk etmesi, bizim için ekonomimiz için en önemli, en büyük tehlike. Türkiye'nin dış ticaret açığının, cari açığının, Türkiye ekonomisinin en yumuşak karnı olan döviz ihtiyacının da en önemli kaynağının Çin olduğunu uzun yıllardan beri anlatmaya çalışıyoruz buna rağmen Türkiye'de hala Çin'den ithalat artıyor ve insanların zihninde bunun başka bir çaresi yokmuş gibi bir algı oluşmaya başladı. Bu Türkiye ekonomisi için çok büyük bir tehlike. Yarın öbür gün sadece ve sadece Çin mallarına aracılık eden, Çin'den ithal eden bir ülke haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyayız" dedi. "TÜRKİYE'NİN KOŞAR ADIM ÇİN'DEN KAÇMASI LAZIM" Aynı zamanda Çin'in yakın ekonomik ilişkiler geliştirdiği Pakistan, Sri Lanka ve Kırgızistan gibi ülkeleri nasıl yavaş yavaş ele geçirdiği net bir şekilde ortada olduğunun altını çizen Oğuz, "Dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir sıkıntısı da var. Yani yakınımıza, Orta Doğu'daki Çin'in yerleşmesinin ekonomik olarak ve daha sonra siyasi olarak Türkiye'ye vereceği zarar öngörülemez kadar büyük ve bu bizim tarihimizde çok ciddi şekilde yaşanmış problemlerdir. Fakat Çin'in Türkiye'de çok güçlü bir ithalat lobisi var ve bu lobi gerçekten çok etkili. Şunu tekrar söylemek istiyorum. Türkiye'nin ekonomik olarak, siyasi olarak güçlü ve müreffeh bir devlet olabilmesi için koşar adım Çin'den kaçması lazım. Hiçbir şekilde Türkiye'ye dost olmadığı konusunda binlerce yıllık hafızamızın bize net olarak söylediği, Çin'in bu bölgeye yerleşmesinin Türkiye'nin bölgedeki çıkarları için de hiçbir şekilde bir artı veya katkı  sağlamayacağı konusunda kesinlikle eminiz" ifadelerini kullandı.

14 Filistinli grup, Türkiye’yi değil Çin'i seçti! Haber

14 Filistinli grup, Türkiye’yi değil Çin'i seçti!

Başta Hamas ve El Fetih olmak üzere 14 Filistinli grup, Türkiye'nin uluslararası arenada Filistin'deki vahşetin durması, insani yardımın sağlanması ve ateşkesin bir an önce hayata geçmesi konusundaki çabalarını yok saydı. 14 FİLİSTİNLİ GRUP TÜRKİYE'NİN YERİNE ÇİN'İ SEÇTİ Çin'in başkenti Pekin'de 21-22 Temmuz 2024 tarihleri arasında süren toplantıların sonunda, tüm Filistinli güçlerin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında yer aldığı kapsamlı bir ulusal birliğe ulaşma ve geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurma konusunda anlaşmaya vardıkları açıklandı. 14 Filistinli grup Türkiye'nin yerine Çin'i tercih etti. ÇİN ORTA DOĞU'DA SÖZ SAHİBİ Filistinli gruplar Pekin Deklarasyonu’nu imzaladı. Çin, Pekin'de topladığı Filistinli gruplar arasında sorunları çözme, İsrail işgaline karşı koyma ve kapsamlı bir ulusal birliğin sağlanması hususlarında anlaşma sağladı. Hamas dahil 14 Filistinli grup, FKÖ’yü Filistin halkının meşru temsilcisi olarak ilan etti. Pekin yönetimi, bu hamlesi ile İran-Suudi Arabistan hamlesinden sonra Orta Doğu’da söz sahibi olduğunu ilan etmiş oldu. 14 FİLİSTİNLİ GRUP ÇİN'DE Toplantıya katılan 14 Filistinli grup arasında Fetih, Hamas, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi, Filistin Halk Partisi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlığı, Filistin Demokratik Birlik (FIDA), Filistin Kurtuluş Cephesi, Arap Kurtuluş Cephesi, Filistin Arap Cephesi ve Halk Kurtuluş Savaşçıları (Kuvvetler) yer aldı.

Ukrayna'dan Filistin'e tahıl desteği: Bin ton buğday Gazze'ye ulaştı Haber

Ukrayna'dan Filistin'e tahıl desteği: Bin ton buğday Gazze'ye ulaştı

Ukrayna'nın tahıl ticaretine engel koyan işgalci Rusya, hububatların ilgili ülkelere ihracatını engelleyerek, dünyayı gıda krizi eşiğine sürüklüyor. Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP) ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy'ın girişimiyle başlatılan "GrainFromUA" ortaklığında gıdaya muhtaç ailelere tahıl gönderildi.  UKRAYNA'NIN GİRİŞİMİYLE FİLİSTİN'E GIDA YARDIMI  Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar neticesinde Filistin'de açlıkla mücadele eden 100 binden fazla aileye GrainFromUA girişimi ile gıda yardımının ilk bölümünün gönderildiğini duyurdu. Açıklamada, ilk kez Filistin için gönderilecek olan bin ton buğday taşıyan geminin Türkiye üzerinden Ürdün'e ardından Gazze'ye ulaştığı aktarıldı. Kalan partilerin sonraki aylarda gönderileceği belirtildi. Buna bağlı olarak; Ukrayna, Norveç, Avusturya, Estonya, Fransa ve İzlanda'nın da bulunduğu bağışçıların desteğiyle Gazze'ye genel olarak 7 bin tondan fazla buğdayın tedarik edileceği duyuruldu.  Ukrayna, Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy'ın girişimiyle başlatılan GrainFromUA kapsamında Filistin'e bin ton buğday tedarik ederek 100 binden fazla aileye destek sağladı pic.twitter.com/GGvSd7l5c5 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) July 18, 2024 "UKRAYNA KÜRESEL GIDA GÜVENLİĞİ KONUSUNDAKİ DAYANIŞMASINI GÖSTERDİ" İşgalci Rusya'nın saldırıları nedeniyle 70 milyon insanın etkilendiği belirtilen açıklamada, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskıy'ın Barış Formulü'ndeki "gıda güvenliği" maddesine dikkat çekildi. Yermak tarafından yapılan duyuruda, "Ukrayna her zaman tüm dünya için gıda güvenliği bağışçısı olmuştur ve olmaya devam edecektir. Programın başlangıcından bu yana Ukrayna, aralarında Sudan, Etiyopya, Kenya ve Yemen'in de bulunduğu birçok ülkeye temel gıda maddeleri tedarik etti. Gıda güvenliği Barış Formülü'nün önemli maddelerinden biri ve tüm ülkeleri bunu başarmak için kolektif çabalarımıza katılmaya davet ediyorum. Ukrayna, ihtiyaç sahibi ülkelere destek verme yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ediyor ve küresel gıda güvenliği konusunda dayanışmasını ve sorumluluğunu gösteriyor." ifadeleri kullanıldı.  Ayrıca Yermak, gıda güvenliğinin sağlanması için ülkelerin iş birliği içinde ortak çaba sarf etmesi konusunda çağrıda bulundu. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.