SON DAKİKA
Hava Durumu

#Arap Dünyası

QHA - Kırım Haber Ajansı - Arap Dünyası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arap Dünyası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

14 Filistinli grup, neden Çin'i seçti? Haber

14 Filistinli grup, neden Çin'i seçti?

Selahaddin Kaşgarlı / QHA Ankara Başta Hamas ve El Fetih olmak üzere 14 Filistinli grup, Türkiye'nin uluslararası arenada Filistin'deki vahşetin durması, insani yardımın sağlanması ve ateşkesin bir an önce hayata geçmesi konusundaki çabalarını yok saydı. Çin'in başkenti Pekin'de 21-22 Temmuz 2024 tarihleri arasında süren toplantıların sonunda, tüm Filistinli güçlerin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında yer aldığı kapsamlı bir ulusal birliğe ulaşma ve geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurma konusunda anlaşmaya vardıkları açıklanmıştı. 14 Filistinli grup, Türkiye'nin yerine Çin'i tercih etmişti. "ÇİN, AMERİKA'YLA YÜRÜTMÜŞ OLDUĞU PAZARLIKLARDA BÖYLE BİR KROZ OLARAK ELİNDE TUTMAYI DÜŞÜNÜYOR" Bu bağlamda Çin'in Orta Doğu ve Arap dünyasındaki imajı da güçlendi. Araştırmacı yazar Abdullah Oğuz, QHA'ya Çin'in yeni stratejisini değerlendirdi. Abdullah Oğuz, Doğu Türkistan'da soykırım uygulayan Çin'in Filistin'i desteklemesine ilişkin, "Şu çok açık ve kesin Kızıl Terör Devleti diye tabir etmenin hiçbir yanlışlığı olmadığını düşündüğüm Çin'in, Doğu Türkistan'da çok açık ve net bir şekilde her türlü İslam'ın izini topyekun silmek ve oradaki Müslüman Türk milletini Çinlileştirmek için 2016 yılından beri uygulamış olduğu soykırım, çok açık bir şekilde en başta İslam'a ve Müslümanlara karşı bir savaştır. Dolayısıyla yani Çin'in Filistin'i desteklemesini bu bağlamda değerlendirmek çok önemli. Çin Amerika'yla olan problemlerini çözerken Amerika'ya karşı masada elinde birtakım kozlar olsun istiyor anladığım kadarıyla. Dolayısıyla da Filistin meselesine vermiş olduğu destek de bu" ifadelerini kullandı. ÇİN FİLİSTİNLİLERİ KULLANARAK ASLINDA ARAP DÜNYASINDA BİR SEMPATİ KAZANMAYI AMAÇLIYOR Öte yandan Çin'in Filistinli grupları kullanarak Arap dünyasında neyi amaçlıdığına değinen Oğuz, "Bildiğiniz gibi Çin, Mao sonrası ekonomisi felakete uğramış, ciddi sosyal felaketler yaşamış ve kırk milyon insanın açlıktan ölmüş olduğu bir ülkeydi. Daha sonra Ding Şaoping döneminde  Avrupa ve Amerika ile iş birliği yaparak bir yeniden yapılanma sürecine girdi ve bu süreçte kendisini güçlendirdi. Ding Şaoping döneminde Çinlilerin temel politikası yüksek profil göstermeden, gizliden  işleri yürütmekti ki bu Çin temel siyasetinin en önemli amaçlarından bir tanesidir. Kendileri zayıf oldukları zaman  güler yüzlü, yumuşak yüzlü bir siyaset yürüterek  çaktırmadan güçlenmeye çalıştılar ama, Şi Cinping'in iktidara gelmesinden itibaren yani 2013 yılından itibaren artık kendilerini de bir  emperyal hegemon güç olarak anmaya başladılar. Bu ortaya çıkma ve açıkça meydan okuma dönemi itibariyle Amerika'nın karşısında ciddi bir rakip olarak boy gösterdiler. Dolayısıyla bu mücadelede birtakım çıkar alanları ve Amerika'yla masaya oturdukları zaman kullanabilecekleri güç alanları yaratma peşindeler. Dolayısıyla Filistinlileri kullanmaları aslında İslam dünyasında ve Arap dünyasında bir sempati kazanmayı hedefliyor.  Orada kendi çıkarlarını yerleştirirken Çin'in her yere gittiğinde temel amacı olan, oraları sömürmek, yönetimini, Pakistan'da yaptığı gibi kendi kolonisi haline dönüştürmek amacındalar" dedi.  ÇİN BU DURUMDA ORTA DOĞU'DAKİ ANLAŞMALARI Ayrıca Çin ekonomisin çıkamaza girdiğine dikkat çeken Oğuz, Çin'in bu durumda Orta Doğu'daki anlaşmalara önem verdiğne dikkat çekerek, "Şu anda Çin ekonomisinin  ciddi bir çıkmazda olduğu çok açık olarak ortada. Konut sektöründe çok ciddi bir kriz var, ayrıca iç borç hacmi ekonomik büyüklüğün üç katını aştı, Büyüme her yıl düşüyor ve kapasite fazlası var. Bunlar bir ekonomi için hayati risk taşıyan problemlerdir. Çok ciddi bir kapasite fazlası var. Dolayısıyla bunları İran'la yapmış olduğu, Irak'la yapmış olduğu ve diğer Arap ülkeleriyle yapmış olduğu anlaşmalarla çözmeye çalışıyor. Temelde benim kanaatim, Filistinli gruplara vermiş olduğu bu desteğin temel amacı Amerika'ya karşı eline bir koz geçirmek. Bundan başka herhangi Işi olmadığı kanaatindeyim" ifadelerini kullandı. "ÇİN MALLARINA ARACILIK EDEN, ÇİN'DEN İTHAL EDEN BİR ÜLKE HALİNE DÖNÜŞME TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ" Oğuz ayrıca Türkiye için çok uzak olarak görülen Çin'in Orta Doğu'daki yakın komşu haline geldiğinin de altını çizdi. Bu durumun Türkiye için ne tür tehlikeleri beraberinde getireceğine dikkat çekerek, "Bu konuyu uzun yıllardan beri özellikle ekonomi bağlamında ciddi bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Bölgesi. Türkiye'nin ihracatını yüzde 50'si  Avrupa Bölgesine ve Çin'in bizim yakınımıza gelmesi, Çin'in Kuşak Yol projesiyle üzerimizden Avrupa'ya mal sevk etmesi, bizim için ekonomimiz için en önemli, en büyük tehlike. Türkiye'nin dış ticaret açığının, cari açığının, Türkiye ekonomisinin en yumuşak karnı olan döviz ihtiyacının da en önemli kaynağının Çin olduğunu uzun yıllardan beri anlatmaya çalışıyoruz buna rağmen Türkiye'de hala Çin'den ithalat artıyor ve insanların zihninde bunun başka bir çaresi yokmuş gibi bir algı oluşmaya başladı. Bu Türkiye ekonomisi için çok büyük bir tehlike. Yarın öbür gün sadece ve sadece Çin mallarına aracılık eden, Çin'den ithal eden bir ülke haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyayız" dedi. "TÜRKİYE'NİN KOŞAR ADIM ÇİN'DEN KAÇMASI LAZIM" Aynı zamanda Çin'in yakın ekonomik ilişkiler geliştirdiği Pakistan, Sri Lanka ve Kırgızistan gibi ülkeleri nasıl yavaş yavaş ele geçirdiği net bir şekilde ortada olduğunun altını çizen Oğuz, "Dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir sıkıntısı da var. Yani yakınımıza, Orta Doğu'daki Çin'in yerleşmesinin ekonomik olarak ve daha sonra siyasi olarak Türkiye'ye vereceği zarar öngörülemez kadar büyük ve bu bizim tarihimizde çok ciddi şekilde yaşanmış problemlerdir. Fakat Çin'in Türkiye'de çok güçlü bir ithalat lobisi var ve bu lobi gerçekten çok etkili. Şunu tekrar söylemek istiyorum. Türkiye'nin ekonomik olarak, siyasi olarak güçlü ve müreffeh bir devlet olabilmesi için koşar adım Çin'den kaçması lazım. Hiçbir şekilde Türkiye'ye dost olmadığı konusunda binlerce yıllık hafızamızın bize net olarak söylediği, Çin'in bu bölgeye yerleşmesinin Türkiye'nin bölgedeki çıkarları için de hiçbir şekilde bir artı veya katkı  sağlamayacağı konusunda kesinlikle eminiz" ifadelerini kullandı.

Arap Birliği-Çin ilişkileri derinleşiyor: Ortak düşünce kuruluşu açılacak Haber

Arap Birliği-Çin ilişkileri derinleşiyor: Ortak düşünce kuruluşu açılacak

Doğu Türkistan'daki dini baskı ve İslam karşıtı politikaları ile bilinen Çin'e Arap dünyasının ilgisi her geçen gün artıyor. Bu kapsamda 16 Ocak 2023 tarihinde Mısır'ın  başkenti Kahire'de bulunan Çin Dışişleri Bakanı ve Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Büro üyesi Wang Yi, Arap Birliği ile yeni bir işbirliğine imza attı. ORTAK GELECEĞE SAHİP BİR ÇİN-ARAP TOPLULUĞU İNŞASI Wang Yi Kahire'de Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile bir araya geldi. Wang Yi görüşmede, Arap Birliğinin bölge ve dünya barışı ve istikrarının sağlanmasında Çin'in Arapları desteklediklerini vurguladı. Ayrıca ortak geleceğe sahip bir Çin-Arap topluluğu inşası hedeflediklerini belirtti. Görüşmenin ardından işbirliği anlaşması imzaladı. ÇİN-ARAP DÜŞÜNCE KURULUŞU Çin'in propagada haber ajansı olan Şinhua'da (Xinhua) yer alan bilgilere göre, Çin ile Arap Birliği arasında Kahire'de İşbirliği Anlaşması İmzaladı. Ayrıca ikili ilişkilerin güçlendirilmesi, birlik ve kalkınma konusunda birbirlerine karşılıklı desteklerin ele alındığı görüşmede imzalanan anlaşma gereği, Çin-Arap Düşünce Kuruluşu'nun kurulması kararlaştırıldı.  "BİRBİRLERİNE SIKI BİR ŞEKİLDE DESTEK VERMEKTEDİRLER" Daha öne Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning Çin'in Arap ülkeleri ile olan işbirliğinin derin olduğuna dikkat çekerek, "Çin ve Arap ülkeleri geleneksel bir dostluğa sahiptir. Birbirlerinin temel çıkarlarını ilgilendiren konularda birbirlerine sıkı bir şekilde destek vermektedirler. Çin, Arap ülkeleriyle birbirlerine sıkı destek vermeye, yüksek kaliteli Kuşak ve Yol işbirliğine girmeye ve her iki halka daha fazla fayda sağlamaya hazırdır. Ortak geleceğe sahip bir Çin-Arap toplumu inşa etme yolunda daha sağlam adımlar atmaya devam edeceğiz" demişti.

Çin'in Doğu Türkistan'daki insanlık suçlarının anatomisi: Arap dünyasına Haber

Çin'in Doğu Türkistan'daki insanlık suçlarının anatomisi: Arap dünyasına "helal organ" transferi gerçek mi?

Çin yönetiminin, Doğu Türkistan'da toplama kamplarına attığı Doğu Türkistanlıların organlarını Arap devletlerine "helal" olarak pazarladığı öğrenildi. Konuyu, Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) araştırmacı-gazeteci Ethan Gutmann gündeme getirdi. Gutmann araştırmasında, Çin yönetiminin, toplama kamplarındaki Doğu Türkistanlıları "organ bankası" olarak kullandığını belirtti. Araştırmacı, toplama kamplarında hayatını kaybedenlerin organlarının, zengin Arap devletlerine "helal organ" adı altında satıldığını bildirdi. ORGANLAR "İSLAMA UYGUN" MI? Pekin yönetimi, organ nakli için bekleyen Müslüman hastaları ülkeye çekmek için "helal organ" reklamları yaparak, organı "bağışlayan" kişinin alkol ve domuz eti tüketmemek gibi İslam dininin kurallarına uyduğunu vurguluyor. Söz konusu araştırma raporunda, her organ için ayrı bir fiyat belirlendiği belirtilirken, bir karaciğerin 100 bin dolar olarak pazarlandığı ancak organ "helal" ise fiyatının üç katına çıktığı bildiriliyor. UYGUR TÜRKLERİNİN ORGANLARI ORTADOĞU ÜLKELERİNE "HELAL" VURGUSUYLA PAZARLANIYOR! Çin yargısı tarafından 2020 yılında yayımlanan bir rapora göre Uygur Türklerinin DNA örnekleri, ücretsiz bir sağlık kontrolünden geçiriliyor ve yasa dışı olarak faaliyet gösteren bir organ bankasının veritabanına işleniyor. Çin'in gelişmiş teknolojik uygulamalarla yönettiği toplama kamplarında hayatını kaybeden Uygur Türklerinin organları, ailelerinin haberi olmaksızın satılıyor. Kamplardaki Uygur Türklerinin önemli bir kısmı domuz eti yemediği ve alkol almadığı için organları, Ortadoğu ülkelerine "helal" vurgusuyla pazarlanıyor. Çin hükumeti, bu vahşeti gizlemek için hayatını kaybeden Uygur Türklerinin yüzünü sadece birinci derecede akrabalarına gösteriyor. İslami bir cenaze töreninden önce, ölen kişinin cesedinin yıkanması gerekiyor ancak buna Çin yönetimi tarafından da izin verilmiyor. KAŞGAR HAVAALANI ORGAN TRANSFERİ İÇİN KULLANILIYOR! Ölüm cezasına çarptırılan kurbanların organlarını toplamaya tanıklık eden ve ameliyatlara girmesi için zorlanan Uygur Türkü doktor Enver Tohti, organların satılmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Doğu Türkistan'ın Kaşgar Havaalanı, organ transferi için kullanılıyor. Havaalanı zemininde, Çince ve İngilizce olarak organları taşıma rotası işaretleri bulunur.  Bu havaalanı seyrek nüfuslu bir bölgede bulunuyor ki bu hiç mantıklı gelmiyor. Hunan eyaletinde olsa mantıklı olurdu ancak Doğu Türkistan'ın sadece 25 milyon nüfus var. Nasıl bu kadar çok organ taşımacılığı olabilir?” ifadelerini kullandı. Uygur Türklerinin konuyla ilgili tanıklıkları da durumun vehametini ortaya koyuyor. Konuyla ilgili Kırım Haber Ajansına röportaj veren toplama kampı şahidi Gülbahar Celilova, bu iddiaları doğrulamış ve gözaltı sırasında birçok Uygur Türkü kadının organlarının zorla alındığını dile getirmişti.

Çin’in Arap dünyası ile olan ilişkileri nasıl ilerliyor? Haber

Çin’in Arap dünyası ile olan ilişkileri nasıl ilerliyor?

Selahaddin Kaşgarlı / QHA Muhabir / Ankara Çin'in "Türistan Rüyası"na ek olarak Orta Doğu'daki yayılmacı poltikası devam ediyor. Çin ve Arap dünyası ilişkileri hızlı bir şekilde derinleşiyor. Uygur Araştırmalar Merkezi İcra Direktörü ve Çin-Arap dünyası uzmanı Abdulhakim İdris bugün Arap dünyası ile Çin’in derinleşen ilişkilerini QHA'ya değerlendirdi. Abdulhakim İdris, Çin yönetiminin, Arap dünyası ile ilişkileri geliştirmesinin ekonomik, diplomatik ve özellikle Doğu Türkistan'daki işlediği suçları örtbas etme çabası açısından önemli olduğuna dikkat çekti. Kırım Haber Ajansının Uygur Araştırmalar Merkezi İcra Direktörü ve Çin-Arap dünyası uzmanı Abdulhakim İdris ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı şöyle: "ARAP-ÇİN İLİŞKİLERİ, DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SUÇLARIN ÖRTBAS EDİLMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ" Arap dünyası ile Çin ilişkileri nasıl ilerliyor? İlişkilerde hangi yönler Çin’in lehine işliyor? "Çin Komünist rejimi açısından Arap dünyası hem ekonomik, hem diplomatik hem de Doğu Türkistan’da işlediği suçları örtbas etmek için önemlidir. Ekonomik açıdan ele aldığımızda, Çin hükumeti, dünya ekonomisindeki üretim gücünü elinde tutabilmek için en büyük ihtiyacı olan petrolün çoğunluğunu Arap ülkelerin oluşturduğu bölgelerden karşılamaktadır. Çin petrol ihtiyacının yüzde 52’sini Suudi Arabistan, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Kuveyt’ten karşılamaktadır. Bunun karşılığında da bu ülkelerin önemli bir kısmı Çin açısından kapsamlı stratejik ortak konumundadır. Arap ülkeleri 2013 yılında ilan edilen Kuşak ve Yol İnisiyatif açısından en fazla anlaşmanın yapıldığı ülkelerdendir. Örneğin Süveyş Kanalı’na ev sahipliği yaptığı için Mısır, Çin’in Ortadoğu’daki en büyük partnerlerinden biridir. Öyle ki Kahire hükumeti neredeyse kendi içişlerinde bile Pekin hükumetinin ağzına bakmaktadır. ABD ve diğer batılı ülkeler tarafından ambargoya tabi tutulan İran’a bakıldığında ise 25 yılı kapsayan 400 milyar dolarlık bir anlaşma yapılmıştır. Bugün Afrika ülkelerinde karayollarından barajlara toplu taşıma projelerinden kamu binalarına kadar bir çok proje Çinli şirketler tarafından üstlenilmektedir. Bu şirketlerin tamamına yakını da Çin hükumeti ile ilişkili kuruluşlardır. Aynı zamanda Arap ülkelerindeki iletişim altyapısının tamamına yakını da yine Pekin hükumeti ile ilişkili şirketler tarafından üstlenilmektedir. Ancak burada altı çizilmesi gereken husus şudur ki Arap dünyasına Çin yatırım yaparken o ülkelerin ekonomisini kalkındırmamaktadır. Tam aksine o ülkelerin ekonomik imkanlarını kendine bağlı şirketlere kullandırmaktadır. Projelerin finansmanını kendi finansal kuruluşlarından, projede kullanılacak malzemeler, araç gereç hatta çalışanlar bile Çin’den gelmektedir. Kısacası Arap dünyası kendi parası ile Çin’e bağımlı hale gelmiştir. Borçlandığı için eli kolu bağlıdır." "EKONOMİK BAĞIMLILIK ARAP DÜNYASINI ÇİN’İN YÖRÜNGESİNDE TUTMAKTADIR" "​Ekonomik anlamdaki bu ağır bedel ödenerek geliştirilen bağımlılık hali ile diplomatik alanda da Arap dünyasını Çin’in yörüngesinde tutmaktadır. Bugün BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto gücüne sahip olma avantajını da göz önünde bulundurduğumuzda Arap dünyası her alanda Pekin hükumetinin talepleri doğrultusunda hareket etmektedir. Bunu hem BM’deki karar alma süreçlerinden hem de Çin’in rakibi konumundaki ABD ve diğer batılı ülkelerle ilişkileri düzenleme bakımından değerlendirmek gerekmektedir. Arap dünyası uluslararası alanda Çin ne diyorsa hiçbir şekilde itiraz etmemekte ve onların talebi doğrultusunda hareket etmektedir. Bu da Türkçe deyimlerde yer aldığı gibi ‘borç alan emir alır’ sözünün en dramatik yansımasıdır." "ARAP DÜNYASINA GÖRE DOĞU TÜRKİSTAN DİYE BİR YER YOKTUR" Arap ve İslam dünyası ile Çin arasında derinleşen ilişki, Doğu Türkistan meselesini nasıl etkiliyor? Çin’in Arap dünyası üzerindeki hegamonik gücü, Arap dünyasının Uygur Soykırımına olan tutumunu daha da köreltir mi?​ Bir önceki soruda da dile getirdiğimiz gibi Çin’in Arap dünyası üzerindeki ekonomik ve diplomatik baskısı, bu ülkelerin Doğu Türkistan’a karşı bakış açılarını da etkilemektedir. Arap dünyasına göre 'Doğu Türkistan diye bir yer yoktur. Orası Çin hükumetine bağlı Sincan Uygur Özerk bölgesidir. Orada ne oluyorsa Çin’in içişleridir ve bir başkası karışmamalıdır.' Arap dünyası ile aynı dine sahip Müslüman Uygurların sadece, İslam dinine inandıkları ve kendi kültürlerini korudukları için yok edilmesi, Arap dünyası açısından önemli değildir. Bugün birçok ülkenin kabul ettiği Uygur Soykırımı’nı bu nedenle Arap dünyası görmezden gelmektedir. "ARAP DÜNYASI ÇİN’İN YANINDA YER ALMIŞTIR" "Nitekim Uygur Soykırımı hakkında ister BM’de yapılan görüşmelerde ister İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından atılan adımlarda bütün Arap Dünyası Çin’in yanında yer almıştır. Kendileri ile aynı dine mensup insanların Pekin hükumeti tarafından soykırımla yok edilmesine ses çıkarmayan bir dünya karşımızda durmaktadır. Üstelik Arap ülkeleri Çin’in propaganda ve dezenformasyon mekanizmasına da hizmet etmektedir. Bu ülkelerden Doğu Türkistan’a davet edilen, diplomatlar, gazeteciler, akademisyenler hatta İslam Dini alimleri bile, her seferinde Komünist Rejimin borazanlığını yapmaktadır. Bir kez bile Uygurların yaşadıkları zulme kulak vermemiş tam tersine Pekin hükumetinin sözde aşırılıklarla mücadele argümanına destek vermektedir. Arap dünyası Çin’e hoş görünmek adına kendi ülkelerindeki Uygurlara da baskı yapmaktadır. Geçen yıllarda Mısır’da okuyan bir grup Uygur öğrencinin Çin’e geri gönderilmesi ile Birleşik Arap Emirlikleri’nde Dubai’de Çin’e gizli hapishaneler kurulmasına izin verilmesi bunun örneklerindendir" "ÇİN FİLİSTİN'İ DESTEKİYOR GİBİ GÖZÜKÜP, İSRAİL İLE İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRİYOR" Filistin Başkanı Abbas’ın Uygur Soykırımı yok sayması ve Çin’i desteklemesi Çin’in Orta Doğudaki gücünün göstergesi diyebilir miyiz? "​Abbas’ın Uygur Soykırımı yok sayması tabi ki Çin’in Ortadoğu’daki etkisinin göstergelerinden biridir. Tarihten bu yana Çin’in tutumuna bakıldığında şöyle bir tablo ortadadır. Filistin gibi Suriye gibi Yemen gibi taraf ülkeler arasında çatışmalar ve anlaşmazlıklar olduğu yerde Çin sözde tarafsız kalmaktadır. Ancak bu tarafsızlık tamamen ekonomik anlamda çıkarlarını korumak ve ilk fırsatta kendi şirketleri ile o bölgeleri ekonomik olarak kendisine bağlamak amacıyladır. Bugün Çin hükumeti bir yandan Filistin’e destek veriyor gibi gözükse de diğer yandan da İsrail ile ilişkilerini geliştirmektedir" "İRAN VE ÇİN AYNI KAFATASINA SAHİP" Orda Doğu Çin için neden önemli? Çin orta doğuda neyin peşinde? "Arap dünyası yani Ortadoğu, Çin açısından hem ekonomik hem de diplomatik olarak önemlidir. Bugün Çin, İran’dan Lübnan’a kadar uzanan bölgede ekonomik olarak Batı’ya alternatif güç oluşturmaktadır. Kuşak ve Yol İnisiyatif ile Pakistan’dan İran’a oradan da bütün Ortadoğu’ya uzanan coğrafya, 'Çin’in dünyanın en büyük süper gücü olma' amacına hizmet etmektedir" "Bu nedenle Çin, hem ekonomik olarak hem de diplomatik olarak bu coğrafyada tek söz sahibi olmak istemektedir. Çarpıcı bir örmek vermek gerekirse, sizin de takip ettiğiniz üzere son günlerde İran’da halka yönelik baskılar artmaktadır. Hangi konum veya makamda olursa olsun İran topraklarına giden her kadın başını örtmek zorundadır. Diğer taraftan Çin Komünist Rejimi, Doğu Türkistan’da başını örten Uygur kadınları cezalandırırken, bugüne kadar İran’dan bunu kınayan bir açıklama gelmemiştir. Bu örnek de Çin Komünist Rejimi açısından Doğu Türkistan’daki soykırımın üzerini örtmek için Ortadoğu ülkelerini kendisine bağımlı yapmasının ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır" DÜNYA DOĞU TÜRKİSTAN'DAKİ SOYKIRIMA NEDEN KARŞI ÇIKMALI? Sonuç olarak ifade etmek gerekirse eğer dünya gelecekte demokrasi, insan hakları ve uluslararası değerlerin hakim olduğu bir yere dönüşecekse bunun yolu Doğu Türkistan’daki soykırıma karşı çıkmaktan geçmektedir. Bu noktada ilk sorumluluk da Ortadoğu ülkelerine, Arap Dünyasına ve Müslüman devletlere düşmektedir.

Körfez ülkelerinin serveti Çin’e akıyor! Haber

Körfez ülkelerinin serveti Çin’e akıyor!

Çin Komünist Parti (ÇKP) lideri Şi Cinping, 7 ay önce Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad’daki ilk Çin-Körfez Zirvesi'ne katılmıştı. Şi ve beraberindeki heyet, zirvede bir araya geldiği Körfez ülke başkanları ve heyetleri ile bir çok alanda yatırım anlaşması yapmıştı. Çin ile milyar dolarlık yatırım anlaşması yapan Arap dünyasının en büyük iki ekonomisine sahip olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), paralarını Çin'e akıtmaya devam ediyor. ÇİN'E VERİLEN DEVASA PROJELER Bazı Körfez şirketlerinin, Çin’deki yatırımının yıllık bazda 5.3 milyar dolar artarak, rekor kırdığı belirtiliyor.  Suudi yetkililer ise Çin’i, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın trilyon dolarlık ekonomik ve sosyal dönüşüm planı olan "Vizyon 2030" için vazgeçilmez bir ortak olarak tanımlıyor.  Ayrıca Çin’in, Suudi Arabistan'ın Ürdün ve Mısır sınırları yakınlarındaki Tebuk bölgesinde 26 bin 500 kilometrekare alanı kapsayacak olan "Neom Projesi" için bir dizi anlaşma yaptığı  belirtiliyor. ÇİN-KÖRFEZ İLİŞKİSİNİN ANAHTARI TİCARET Ticaret, Çin ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkinin anahtarı olarak görülüyor. Suudi Arabistan ve Çin arasındaki ticaret hacmi, son 30 yılda 834 milyon dolardan 117 milyar dolara yükseldi. Ayrıca BAE ile Çin arasındaki ticaret hacmi 1992’de 1.15 milyar iken, 2022’de neredeyse yüz kat artarak 107 milyar dolara ulaştı. ABD İLE GÖRÜŞMELER ASKIYA ALINDI Körfez ülkeleri ile Çin arasındaki bağlar derinlemesine genişlerken; ABD ile yapılan bazı görüşmeler askıya alındı. 2021’de BAE, ABD’nin Çin istihbaratına çalışan teknoloji şirketi Huawei’nin telekomünikasyon ağından çıkarılması talebi de dahil olmak üzere bazı şartlarını reddetti. Daha sonra ABD'den, F-35 savaş uçağı ve diğer silahları satın almak için yapılan 23 milyar dolarlık anlaşmanın görüşmeleri askıya alındı. KÖRFEZ ÜLKELERİNİN ÇİN İLE DERİNLEŞEN ASKERİ İLİŞKİLERİ BAE, ABD'nin F-35 savaş uçağı yerine Çin’in L15 hafif saldırı ve savaş eğitim uçağını satın aldı. Üst düzey bir Suud yetkili ise, ülkesinin ABD’yi güvenilir bir güvenlik ortağı olarak görmediğini, bölgedeki diğer ülkelerle gerilim çıkarmayacak, yüklü miktarda sorunsuz yatırım yapabilecekleri ve birlikte çalışabilecekleri başka ortak ülkeler bulma ihtiyacı hissettiğini belirtti. Bu açıdan Arap dünyası ve Körfez ülkeleri, kendisi için minimum tehlike olarak gördüğü Çin'e milyar dolarlık yatırım yapmaya, ülkedeki önemli projeleri Çinli ortaklarına vermeye ve her alandaki işbirliğini artırmaya devam ediyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.