SON DAKİKA
Hava Durumu

#Ahbvü

QHA - Kırım Haber Ajansı - Ahbvü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ahbvü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırımoğlu'nun katılacağı programda Haber

Kırımoğlu'nun katılacağı programda "Ukrayna'da ve Kırım'da Rus Zulmü" konuşulacak

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde (AHBVÜ); Holodomor Soykırımı, 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı, Kırım'ın 2014'te Rusya tarafından işgali ve Ukrayna'daki Rus saldırganlığı konuşulacak.  EFSANEVÎ LİDER KIRIMOĞLU PROGRAMA KATILACAK "Ukrayna ve Kırım'da Rus Zulmü: Holodomor, İşgal, Sürgün ve Savaş" başlıklı panel, 26 Kasım 2024 tarihinde AHBVÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) 100. Yıl Kültür Merkezinde tertip edilecek. Kırım Tatar halkının millî lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun da katılacağı program saat 16.00'da gerçekleşecek.  Moderatörlüğünü gazeteci Gönül Şamilkızı'nın yapacağı panelde; Karabük Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska, Kapadokya Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Valeriy Morka ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Dr. Öğretim Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu konuşmacı olarak yer alacak.  26 ŞUBAT 2014 KIRIM'IN İŞGALİ  Ukrayna'nın başkenti Kıyiv’de yaşanan Euromeydan protestolarıyla başlayan Onur Devrimi’nin akabinde Kırım’da Rusya çıkarlarına göre hareket eden işbirlikçiler, yarımadanın Rusya tarafından işgali harekete geçti. 25 Şubat 2014 tarihinde Kırım Parlamentosunun olağanüstü toplantı düzenleyip Kırım’ın Ukrayna’dan ayırmayı planladığına dair bilgiler yayımlandı. Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM), Kırım milletvekillerini ve Kırım Parlamentosu Başkanını ikna edemeyince 26 Şubat 2014 tarihinde, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü korumak ve yarımadadaki durumun istikrarsız hale gelmesini önlemek için miting düzenleme kararı aldı. KTMM’nin çağrısıyla 26 Şubat 2014’te, binlerce kişi Kırım Özerk Cumhuri̇yeti̇ Parlamentosu bi̇nasının önünde toplandı. Eylemciler, Ukrayna ve Kırım Tatar bayraklarını açarak,“Yaşasın Ukrayna!”, “Kırım Ukrayna’dır!” sloganları attı. Kremlin güdümündeki Sergey Aksyonov liderliğindeki Kremlin yanlıları ise Ukrayna taraftarı mitinge karşı eylem organize ederek Rus işgaline destek istedi. Ukrayna yanlısı eylemcilerin amacı, Kırım Parlamentosunun Ukrayna egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal eden bir karar almasını engellemekti. 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım'ın sivil halkı, barışçıl şeki̇lde Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savundu. Ancak Kırım’daki şi̇ddete dayanamayan toplu direniş, maalesef Kırım'ın Rusya tarafından işgalini önleyemedi̇. 27 Şubat 2014 sabahında savaş suçlusu Puti̇n, Kırım'ın şi̇ddet kullanılarak işgal edi̇lmesi̇ için harekete geçti. Rütbe i̇şaretleri̇ taşımayan silahlı kişiler, i̇dari̇ bi̇naları kontrol altına aldı. İşgalciler, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri̇ne ait üsleri kuşattıi limanları ve havaalanlarını ele geçi̇rdi̇.  Rus işgali 10 yılı aşkın bir süredir devam ederken Kremlin kontrolündeki sözde yönetim Kırım’daki baskı ve zulüm politikasını daha da artırıyor.  Rusya, Kırım’ı işgal ettikten sonra Ukrayna yanlısı açıklamalarda bulunan ve işgalci yönetimi eleştiren insanlara karşı baskı uygulamaya başladı. 26 Şubat 2014’te işgale “hayır” demek için toplu bir miting organize eden Kırım Tatarları ise işgalci Rusya'nın baskılarının odağı haline geldi. Kırım’ın Kremlin kontrolündeki kukla yönetimi, Kırım Tatarlarına zulmetmek için devamlı farklı bahaneler uyduruyor. İşgalin hemen ardından Kırım Tatar halkının milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu başta olmak üzere Kırım Tatarlarının siyasi liderlerinin ve kanaat önderlerinin yarımadaya girişleri yasaklandı. Rusya, Nisan 2016’da Kırım Tatar halkının temsilci organı olan Kırım Tatar Milli Meclisinin (KTMM) faaliyetlerini yasaklama kararı aldı. 2014 yılında, Rusya'nın Kırım'ı işgal etmesiyle başlayan bu süreç, uluslararası hukukun çiğnenmesi ve masum insanların acımasızca ezilmesiyle sonlandı. Kırım'ın işgali, sadece bir toprağın kaybı değil aynı zamanda insan hakları ve uluslararası barışın çiğnenmesinin bir sembolüdür. Rusya'nın Ukrayna'nın egemenliğini ihlal ederek Kırım'ı işgal etmesi, bölgedeki barışı ve istikrarı altüst etti. Rusya'nın bu eylemi, uluslararası toplum tarafından geniş çapta kınandı ancak maalesef etkili bir şekilde durdurulamadı. Uluslararası toplumun yeterince tepki göstermemesi işgalci Putin’in iştahını kabarttı ve kanlı diktatör 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Ukrayna’ya karşı topyekun işgal girişimini başlattı. HOLODOMOR SOYKIRIMI 1932-1933 yıllarında Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde, Sovyet idaresinin uygulamaları nedeniyle toplu açlık meydana geldi, milyonlarca insan bu trajedide hayatını kaybetti. Ukrayna Milli Güvenlik Servisi, Holodomor davasının sorgusu sırasında ortaya çıkan bilgilere göre suni açlıktan 3 milyon 941 bin kişinin öldüğünü açıkladı. Açlığın kasıtlı olarak meydana getirildiği ispat edilirken, Rusya bunları reddederek Ukrayna’daki açlığın 1932-1933 yılında SSCB’de meydana gelen açlığın bir parçası olduğunu ileri sürüyor. 26 Kasım 1998 yılında dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’nın kararı ile kasım ayının dördüncü cumartesi günü Holodomor Kurbanlarını Anma Günü olarak ilan edildi. 2006 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko’nun inisiyatifi ile Holodomor’un soykırım olduğunun açık şekilde inkâr edilmesi için ceza öngören yasa kabul edildi. Stalin Rusyası’nın gerçekleştirdiği Holodomor Katliamı, uluslararası kamuoyunun da ilgisini çekti. Günümüzde AB, Kanada, ABD, Avustralya, Portekiz, Almanya, Çekya, Vatikan, Estonya, Belçika, Fransa, Litvanya, Almanya, Letonya, Gürcistan, Polonya, Macaristan, Ekvador, Kolombiya, Meksika, Paraguay ve Peru gibi pek çok ülke, Holodomor’u soykırım olarak tanıdı.

Haber

"Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" paneli ilgi topladı

Anadolu Eğitim, Kültür ve Bilim Vakfı (AEKBV) tarafından başlatılan "Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" isimli proje kapsamında yaklaşık 3 yıldır devam eden çeşitli etkinlikler ses getirmeye devam ediyor. Vakfın koordinasyonu; Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı, Gazi Üniversitesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Kültürel Diplomasi ve İş Birliği Topluluğu ile Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Geliştirme Topluluğu tarafından 8 Mayıs 2024 tarihinde Aliya İzzetbegoviç'i Tanıma ve Tanıtma etkinlikleri kapsamında fotoğraf sergisi ve panel etkinliği düzenlendi. Etkinliğe; Ankara Vali Yardımcısı Kağan Mekan Çeviren, AHBVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Orbay, AHBVÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, İİBF Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Fatih Dikmen, Anadolu Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Av. Hayrullah Başer, Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Memili, Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.  "ALİYA SADECE BOSNA'YI DÜŞÜNEN BİR LİDER DEĞİLDİ" AHBVÜ'nün 100. Yıl Kültür Merkezinde gerçekleşen program saat 14.00'te saygı duruşu ve İstikâl Marşı ile başladı. Ardından açılış konuşmalarını yapmak üzere Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı Av. Başer kürsüde yer aldı. Aliya İzzetbegoviç'in hayatından kısaca söz eden Başer, bilge liderin sıradan bir Cumhurbaşkanı olmadığını vurguladı. Başer, "Aliya yalnızca Bosna'yı düşünen bir lider değildi, o savaş başladığında askerlerle cephede beraberdi, savaş bitsin diye dünyayı dolaşan, 'Hayatımın en zor imzasını attım' dediği Dayton Anlaşması'na imza atan bir diplomat, Boşnakların anayasal haklarını teminat altına almak için mücadele veren bir devlet ve siyaset adamıydı. Düşündüklerini ruhuna kadar yaşayan bir rol model idi. O bu özellikleriyle Bosna Hersek'in lideriydi" ifadelerini kullandı.  Başta Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın birçok yerinde soykırımın olduğunu vurgulayan Başer, "'Kafkasya'da Türkistan'da Balkanlar'da soykırım sona erdi mi?' bu soruyu sormamız lazım" diyerek, Gönül Çoban'ın "Herkes hür bu dünyada yalnız esir biz varız. İnim inim çırpınır kanlı kanlı ağlarız" sözlerini içeren şiirini okudu.  Başer, "Bütün insanlığın medeniyete, medeniyet inşasına ihtiyacı var" diyerek sözlerine son verdi.  "ALİYA İZZETBEGOVİÇ TÜM DÜNYAYA ÖRNEK BİR ŞAHSİYETTİR" Ardından Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Orbay, "Dinler tarihinde de milletler tarihinde de kriz ve savaş anları özel ve güzel insanları doğrumuştur maalesef. Maalesef diyorum çünkü  21. yüzyılın ortasında, Avrupa'nın göbeğinde din ve ırk temelli çatışmanın ortasında Müslümanlara karşı yapılan soykırıma 'Dur' deme cecsareti gösteren, geçmişteki bilgeliğiyle milletini kendi ekseni etrafında toplayan bir bilge liderdir Aliya İzzetbegoviç. Söylemleri ve eylemleriyle yalnızca din temelinde değil ahlak temelinde de tüm dünyaya örnek bir şahsiyettir" ifadelerini kullandı. Orbay, programda emeği geçenlere teşekkür etti. ALİYA İSİMLİ SİNEVİZYON GÖSTERİMİ BEĞENİ TOPLADI Açılış konuşmalarının ardından "Aliya" adlı sinevizyon gösterimi yapıldı. Dikkatleri üzerine toplayan sinevizyonun ardından AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Şimşek'in moderatörlüğünde "Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" paneli başladı. Programda; TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir "Aliya İzzetbegoviç'in Dünyasında Din ve Özgürlük", Ankara Yıldırım Beyzaıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Güngör "Aliya'nın Medeniyet İnşasında Siyaset ve Din", Anayasa Mahkemesi Basın Müşaviri Dr. Osman Arslan ise "Aliya İzzetbegoviç'te İnsan Olmak ve İnsan Kalmak" başlığıyla konuşmacı olarak yer aldı.  "ALİYA İZZETBEGOVİÇ KURAMCI VE KURAMLARINI HAYATA GEÇİREN BİR ŞAHSİYET" Panelin açılışını yapan Prof. Dr. Osman Şimşek, medeniyet kavramına dikkat çektiği konuşmasında, "Bugünkü dünyamız medeniyet anlayışını yeniden kurmalı" diyerek söz konusu kavramın birçok toplum tarafından farklı algılandığını kaydetti. Aliya İzzetbegoviç'in bu manada bir kuramcı olduğunu ve kuramlarını hayata geçiren değerli bir şahsiyet olduğunu belirten Şimşek, bilge liderin İslam üzerinde sosyal bir teori inşa ettiğini vurguladı.  "BİLGE LİDER İSLAM'I YENİDEN ANLAMA İHTİYACI HİSSETTİ" TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir ise gençliğinde Bosna Savaşıyla birlikte Aliya İzzetbegoviç'e ve Bosna Hersek'e ilgi topladığını aktardı. Demir, evlad-ı fatihan topraklarında Müslüman ifadesinin Türk ifadesiyle aynı olduğunu vurgulayarak, "Bu toprakların mesuliyeti bizim boynumuzun borcudur" dedi. Osmanlı'nın Balkanlardan çekildikten sonra 1942-1945 yılları arasında Nazilerin ve SSCB'nin işgaliyle komünizm etkisiyle kırılma yaşadığını anımsatan Demir, "Aliya İzztebegoviç hem nazizmi hem de komünizmi yaşadı. O yüzden kendisi 'Müslüman olmak' derken bize kendi Müslümanlığını anlatıyor. Bu şartların yani dinsizliğin içinde kendini koruyarak İslam'ı yeniden anlama ihtiyacı hissetti. Bu yüzden kendisi yeniden Müslüman oldu. Aliya'nın İslam'ı seçilmiş İslam'dı" ifadelerini kullandı.  Öte yandan Demir, Aliya İzzetbegoviç'in Bosna Hersek Savaşı'nı ahlâkıyla yürüttüğünü dile getirdi. Demir, İzzetbegoviç'in "Bir savaşı düşmanınıza benzediğiniz zaman kaybedersiniz" sözünü örnek vererek, intikam ve kin duymadan ama geçmişi unutmadan hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca Demir, Türkistan'daki Müslümanlıkla Balkanlar'daki Müslümanlığın birbirine çok benzediğini ifade ederek, Aliya İzzetbegoviç'in önemine işaret etti. İSTANBUL İSLAMCILIĞI VE ALİYA İZZETBEGOVİÇ Ardından panelistlerden Prof. Dr. Özcan Güngör, Bilge lider Aliya İzzetbegoviç'in dinin araç olarak kullanılmasına karşı çıktığını 4 yaklaşım üzerinden anlattı. Güngör; araçsal yaklaşım, diyalektik yaklaşım, dinsel yaklaşım ve liberal yaklaşım üzerinden İzzetbegoviç'ten kendi dünyasını imgeleyerek söz etti. Aliya İzzetbegoviç'in hem faşizm hem nazizim hem de komünizm dönemlerini gördüğünü ve kendi siyaset anlayışını bu noktada modelleyerek yeniden inşa ettiğini belirtti. Güngör, İstanbul İslamcılığı olarak nitelendirdiği kavram çerçevesinde Aliya İzzetbegoviç'in tarikat ve cemaatlere, bununla birlikte dayatmaya dayalı devrimlere karşı olduğunu söyledi. "İNSAN OLMAK VE İNSAN KALMAK..." Dr. Osman Arslan konuşmasına, Balkanlar'ın evlad-ı fatihan toprakları olduğunu vurgulayarak başladı. "Bosna bizim kaybettiğmiz uzvumuz gibidir. Ne zaman Bosna'da bir acı olsa bizim vücudumuzda hissedilir" diyerek başladığı sözlerine, Sırp birliklerin Bosna Hersek'teki acı katliamlarına işaret etti. Mavi kelebekler sayesinde savaşın ardından toplu mezarların bulunduğunu ve soykırımın tüm dünyaya kanıt olarak sunulduğunu anımsatan Arslan, Balkanlar'daki durumu değerlendirdi. Arslan, böyle bir ortamda "insan olmak ve insan kalmanın" altını çizerek Aliya İzzetbegoviç'in not aldığı şu ifadeleri dile getirdi: "İnsan olmak ve insan kalmak... Allah'a karşı en büyük sorumluluğumuzdur. İnsan, insanlığından çıktığı noktalardadır. Fakat siz o anda bile ahlakınızdan, ilkelerinizden ve benliğinizden ayrılmamlısınız" Arslan sözlerine, "Aliya, 'İnsan kalmanın en önemli sırrı ise her şartta ahlkalı kalmak, ajlakı koruyabilmektir. Aliya İzzetbegoviç ahlakın daha doğrusu insan kalmanın siyaseti uygulama biçiminde denemiştir. Siyasete uyguladığı zaman insan kalmayı, başkalarına saygı bakımından çoğulcu, demokratik sistemin, hakları korumak bakımından da hukuk devletini karşılayan şekilde hareket eder. İnsan kalmanın mümükün olduğu rejim, çoğulcu, demokratik, hukuk devletidir' der. Dolayısıyla çoğulcu, demokratik, hukuk devleti zemininde ancak insanlar insan olarak kalabilirler. İnsan kalmanın en önemli özelliği özgürlüktür. Ahlaklı olmanın şartı da özgür olmaktır. Bu nedenle ahlaklı olacaksanız özgür olmalısını, özgür olursanız ancak insanlığınızı koruyacaksınız" ifadeleriyle son verdi. PROGRAM FOTOĞRAF ÇEKİMİ İLE SONA ERDİ Panelin ardından panelistlere katılımcı belgesi takdim edildi. Öte yandan Vakıf, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Fırat Purtaş, organizasyona katkı sağlayan Küresel Diplomasi ve İş Birliği Topluluğu Başkanı Harun Reşit Öcal ve Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Geliştirme Topluluğu Başkanı Muhammed Nuri Yalçın'a hediye verdi. Program toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi. Programın sonunda Dr. Osman Arslan öğrencilere, kaleme aldığı "Bilge Aliya" kitabını imzaladı. 

Kazan Tatar edebiyatının güçlü kalemi Abdullah Tukay AHBVÜ'de anıldı Haber

Kazan Tatar edebiyatının güçlü kalemi Abdullah Tukay AHBVÜ'de anıldı

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından 22 Nisan 2024 tarihinde Kazan Tatarlarının büyük şairi Abdullah Tukay anıldı. Doğumunun ve vefatının yıl dönümünde şiirleriyle hatırlanan Tukay konulu panel, Üniversitenin Itrî Yerleşkesinde yer alan Mavi Salonu’da gerçekleştirildi. Saat 14.00’te başlayan etkinlikte panelin moderatörülüğünü AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zûhal Yüksel yaparken, panelist olarak Kazan Tatar tarihçi, araştırmacı ve yazar Roza Kurban, Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz yer aldı. ???? AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından Türk dünyasının kadim şairi, Kazan Tatar edebiyatına yön veren Abdullah Tukay, bugün yapılan panel etkinliği ile bir kez daha anıldı pic.twitter.com/jc1c3tMVCX — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) April 22, 2024 Etkinlik; saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Abdullah Tukay tarafından yazılan ve Kazan Tatarlarının resmî olmayan marşı Tuvgan Til’in okunmasıyla başladı. "DÜNYA DÖNDÜKÇE TUKAY'IN ŞİİRLERİ YAŞAMAYA DEVAM EDECEK" Panelin açılışını AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Naciye Yıldız yaptı. Türk dünyasının çoğu kez katliam, soykırım ve açlıkla karşı karşıya kaldığına vurgu yapan Yıldız, Tukay’ın genç yaşta hayatını kaybettiğini anımsattı. Yıldız, “Türk dünyasında şiiri millî marş haline gelen şair Tukay’ı anmayı elzem gördük. Tukay’ın şiirleri de dünya döndükçe yaşayacak” dedi. "TÜRK DÜNYASININ EN ÇOK ISTIRAP ÇEKEN BOYLARINDAN BİRİ KAZAN TATARLARI" Panelin moderatörlüğünü üstlenen Zûhal Yüksel sözlerine, 1552 yılında Kazan Hanlığının Rus Çarlığı döneminde yıkıldığına ve Kazan Tatarlarının din ve millet konusunda baskı altında kaldığına vurgu yaparak başladı. “Türk dünyasının en çok ıstırap çeken Türk boylarından biri Kazan Tatarlarıdır” diyen Yüksel; dil, eğitim, din ve sosyal hayatlarını ele alarak Kazan Tatarlarının tarihine değindi. Tercüman gazetesinin kurucusu Kırım Tatarı İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasında büyük bir etkisi olduğuna dikkat çeken Yüksel, Abdullah Tukay’ın o dönemde Ceditçilik Hareketinin etkisi altında olduğunu kaydetti. Yüksel, sözlerine son verirken, Kırım Tatar şairi Hamdi Giraybay’ın Kazan Tatar şairi Abdullah Tukay için yazdığı şiiri okudu. KAZAN TATARI TARİHÇİ ROZA KURBAN, ABDULLAH TUKAY'I ANLATTI Tarihçi, Araştırmacı ve yazar olan Kazan Tatarı Roza Kurban, panelde yaptığı konuşmasına şu sözlerle başladı: “Kazan Tatar Türkleri köklü bir geçmişi, zengin bir kültürü ve sayısız değerleri olan bir millettir. Bu değerlerin en önemlilerinden birisi de ünlü şair Abdullah Tukay’dır. Nisan ayı Kazan Tatarları nezdinde Tukay ayıdır. Zira nisan hem Tukay’ı dünyaya hediye eden hem de aramızdan alıp götüren aydır. Tukay’ın doğum günü olan 26 Nisan tarihi uzun yıllardan beri Tataristan’da Şiir Bayramı olarak kutlanmaktadır” Kurban, Kazan Tatarlarının göç ederken bile iki kitap götürdüklerini bunlardan birinin Kur’an-ı Kerim bir diğerinin ise Tukay’ın şiirlerinin yer aldığı kitaplar olduğunu belirtti. Kurban, Tukay’ın Kazan Tatarları arasında kutsal bir isim olduğunun altını çizerek, “Kısacık hayatında büyük bir miras bırakan Tukay, milletinin ilham kaynağı, eskimeyen bir sevdasıdır. Kalplerde yaşayan kuşaktan kuşağa aktarılan bu bitmeyen sevda milletin kalbinde derin bir yaradır” ifadelerine yer verdi. Tukay’ın biyografisini kapsamlı bir şekilde ele alan Kurban; Türk, Arap, Fars ve Rus edebiyatı ile ilgilendiğini ve ilk şiirlerini 1900’lü yıllarda Motıygiye Medresesi’nde yazdığını bildirdi. Aynı zamanda Fikir gazetesinde de düzeltmen olarak görev yaptığını ifade eden Kurban, çevirmenlik de yapan Tukay’ın Tatar çocuk edebiyatı kurucusu olduğunu kaydetti. "GÖNÜLLERİMİZDE TUKAY'IN ŞİİRLERİ YAŞADIKÇA TATAR DİLİ YAŞAYACAKTIR" Tukay adına çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezi yazıldığını da sözlerine ekleyen Kurban, Ankara ve İstanbul’da Tukay’ın anıtının dikildiğini söyledi. Kurban, “Bizim gönüllerde, bizim kalplerde Tukay’ın ruhu, Tukay’ın şiirleri, Tukay’ın hüznü vardır. Tukay’ın ruhu yaşadıkça, Tukay’ın ezgileri çaldıkça Tatar milleti, Tukay dili olan Tatar dili yaşayacaktır” ifadeleriyle konuşmasına son verdi. Panel, AHBVÜ öğrencisi Batuhan Emre Ayyıldız’ın, şair Tukay’ın kaleme aldığı “Baskıç” isimli şiirini okumasıyla devam etti.   "TUKAY'IN MİLLETE HİZMET HEDEFİ VARDI" Ardından panele çevrimiçi olarak katılan Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, “Abdullah Tukay’ın Eserlerinde Halk Edebiyatı Unsurları” başlıklı konuyu ele aldı. Türk dünyası şair ve yazarların birbirlerinden etkilendiği belirten Atnur, aynı zamanda Rus edebiyatına yön veren şairlerin de halk edebiyatından ilham aldığını aktardı. Atnur, “Abdullah Tukay edebiyatı; milletin ilerlemesi, milletine kavuşması, genç neslin yetiştirilmesi, dinin cahil mollaların kontrolünden çıkarılmasında bir araç olarak gördüğünden halk bilimine müracaat ediyordu” ifadesiyle Tukay’ın şiirlerinde bir amaç olduğuna dikkat çekti. Tatar halkının geleceğinin Tukay için çok önemli olduğunu belirten Atnur, Tukay’ın millete hizmet hedefi olduğunu söyledi. Rus edebiyatına karşı şiirlerinde Tatar edebiyatını zenginleştirmeyi düşündüğünü ifade eden Atnur, Tukay’ın aruz vezniyle tasavvufî şiirler yazdığını söyledi. Atnur konuşmasında, “Tukay yalnızca bir milletin edebiyatının temelini atmamış, Tatar Türkçesinin, Tatar kimliğinin gelecek kuşaklara ulaşmasını ve aynı zamanda halk millî unsurlarının başka şair ve yazarlar tarafından kullanılmasını da sağlamıştır. Tukay’ı minnetle anıyorum” dedi. TUKAY'IN KIRIM TATAR EDEBİYATINDAKİ İZLERİ AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, "Kazan Tatar şairi Abdullah Tukay’ın Kırım Tatar Edebiyatındaki İzleri” başlığıyla söz hakkı aldı. Sava, Tukay’ın kendinden sonraki kuşaklara örnek olduğunu ifade ederek başladığı sözlerine, Kırım Tatar edebiyatında da Tukay’ın iz taşıdığını dile getirdi. Kırım Tatar edebiyatında Tukay’dan izlerin bulunduğu aktaran Sava, bu şairlerden birinin Bekir Sıtkı Çobanzade olduğunu belirtti. Çobanzade’nin “Su Anası” şiirleriyle Tukay’ın etkisi olduğunu, şiiri okuyarak gösterdi. Ayrıca Hamdi Giraybay’ın Tukay’ın ölümü üzerine şiir yazdığını ifade eden Sava, “Bu şiirinde Tukay’ın yaptığı hizmetlerden ve kıymetinin bilinmemesinden söz eder. Giraybay daha sonra yine Anadil adlı şiirine Tukay’dan aldığı dörtlükle başlar” bilgisini verdi. Sava, Tukay’ın etkisinde olan bir diğer Kırım Tatar şair Şakir Selim’in Tukay’a şiirler ithaf ettiğini veya direkt olarak Tukay’ın şiirlerini çevirdiğini aktardı. Ayrıca Sava, Şakir Selim’in Tukay’ın yazmış olduğu “Ahlaksızlık” isimli şiirini okuyarak katılımcılara örnek verdi. Sava, “Kısacık ömrüyle yaptığı işlerle yazdığı şiirlerle Kazan Tatar çocuk edebiyatının kurulmasındaki rolüyle yazdığı anadille sahip çıktığı kimlikle bütün Kırım Tatarlarının gönlünde taht kuran Tukay, kendinden sonra gelen şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuş, eşsiz şahsiyetlerden biridir” diyerek Tukay ve Türk dünyası edebiyatına yöne veren şair ve yazarlara rahmet diledi. "TUVGAN TİL ŞİİRİ İLE BİR ÇOCUĞUN DÜNYAYI ALGILAYIŞINA ARACILIK ETTİ" Ardından AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz, “Abdullah Tukay’ın Tuvgan Til Şiiri ve Türk Dünyasındaki Anadil” konusunu panele taşıdı. Sabaz, 19. yüzyılda Türk dünyasını etkisi altına alan Gaspıralı ve Ceditçilik Hareketi olduğu dönemin gölgesinde edebiyatçıların yetiştiğini aktardı. Tukay’ın şiirlerinde Arapçadan ve Farsçadan arındırılmış bir dilin hâkim olduğunu ifade eden Sabaz, milliyetçi bir şair olduğunu, şiirlerini “millî sorunları ele almasıyla” ortaya koyduğunu belirtti. Tukay’ın Tuvgan Til şiirini örnek göstererek, “Adeta bir çocuğun hisleriyle yazılan bu şiir anadilin anneden anadilin anneden öğrenilmesini ve çocuğun dünyayı algılayışına aracılık etmesini ortaya koyuyor. Kalbe huzur veren o çocuksu masumiyetin hatırlarının sıcaklığını insanın bu hayatta en önemli amaçlarından biri olan anlaşılabilirliğe vurgu yapması belki de yıllardır bütün Kazan halkının bu şiir ne kadar sevdiğini ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu. Sabaz, Tukay’ın bir milleti birleştiren unsurun ana dil olduğuna vurgu yaptığını da kaydetti. Sabaz, sözlerine şu ifadelerle son verdi: “Tukay’ın doğum günü olan 26 Nisan aynı zamanda Anadil Günü olarak kutlanıyor. Anadilin aslında hayatımızın ne kadar da merkezinde yer aldığını vurgulamadan geçmek istemem. Tukay insanoğlunun yüzyıllardır ruhuna hitap eden bir duyguyu bizlere şiirleştiriyor. Bu sayede Türk dünyasının en tanınmış şairlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Dili çok yalın ancak duyguları bütün insanların ortak duyguları. Çocukluğumuzdan ölümümüze kadar bütün duygularımız, ana dilimiz bizim en önemli hazinemiz. Anadilin vatan sevgisinden ayrı düşürmek olmaz. Anadile vurgu yapan pek çok şair vatan sevgisi işlediğini de görüyoruz. Dilimizi kaybetme korkusu zaman zaman bizi yokluyor. Bu bakımdan geçmişimize sahip çıkma düşüncesi ana dil sevgisi ile birlikte büyüyor ama hiçbir zaman kaybolmuyor” Panelin sonunda, AHBVÜ öğrencisi Ömer Arıkoğlu, Tukay’ın “Küzgi Ciller”, AHBVÜ öğrencisi Zûhal Kartal ise “Milletke” şiirini okudu. PANELİSTLERE KATILIM BELGESİ TAKDİM EDİLDİ AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Naciye Yıldız, panelin moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Zûhal Yüksel ve panelist Prof. Dr. Gülhan Atnur'a katılım belgesi verdi. AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkan Yardımcısı Güljanat Kurmangaliyeva Ercilusu, panelistlerden Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava’ya katılım belgesi takdim ederken, Tarihçi, Araştırmacı, Yazar Roza Kurban, AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkan Yardımcısı, AHBVÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tümen Somunoğlu’ndan, Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz ise AHBVÜ Öğretim Üyesi İlahe Gurbancı’dan katılm belgesini aldı. AHBVÜ Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Zeynep Aslan ve AHBVÜ Araştırma Görevlisi Hilal Öztürk ise şiir okuyan öğrencilere teşekkür belgesi takdim etti.

AHBVÜ'de büyük Tatar şair Abdullah Tukay konulu panel Haber

AHBVÜ'de büyük Tatar şair Abdullah Tukay konulu panel

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Avrasya ve Türk Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kazan Tatar halkının millî şairi Abdullah Tukay'ı düzenleyeceği panel ile anacak. 22 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan panelin moderatörlüğünü AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zûhal Yüksel üstelenecek.  Itri Yerleşkesi Mavi Salonu'nda saat 14.00'te gerçekleştirilecek etkinlikte; Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülhan Atnur, AHBVÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işılay Işıktaş Sava, AHBVÜ Araştırma Görevlisi Meryem Başkurt Sabaz ve Kazan Tatar tarihçi ve yazar Roza Kurban panelist olarak yer alacak.  KAZAN TATARLARININ MİLLİ ŞAİRİ ABDULLAH TUKAY Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, 26 Nisan 1886'da Kazan bölgesi Menger ili Kuşlavıç köyünde (şimdiki Tataristan Cumhuriyeti Arca bölgesinde) doğmuştur. Küçük yaşta yetim kaldığı için evlatlık verildiği aileler ve akrabaları arasında elden ele ve ilden ile dolaşan Tukay’ın çocukluğu Sansa, Üçili, Kırlay Köylerinde geçmiş; ilköğrenimini Kırlay Köyü Medresesinde almıştır. Daha medrese talebesi iken ilk şiir denemelerini yazarak kendini geliştirmeye başlamıştır. Tukay, medrese öğrenimi esnasında Gark-ı Rus, Tercüman gibi gazetelere ilaveten İstanbul ve Arap gazetelerini de takip etmiştir. 1902 yılında Tukay, kendisine ciddi anlamda tesir eden Mutiullah Hoca’nın oğlu Mehmet Kâmil Efendi ve İstanbul’dan gelip medreseye kaydolan Abdülveli adlı bir talebe ile tanışmıştır. Tukay’ın medresede dostluk kurduğu Abdülveli isimli İstanbullu bir talebe burada bir yıl kalmış ve bu süre zarfında Tukay’a İstanbul Türkçesi ile Osmanlı edebiyatını sevdirmiştir. Tukay, doğduğu ve edebi hayatında önemli yere sahip olan 1905-1907 yılları arasına tekabül eden döneminde yaşadığı Cayık (Uralsk) şehrinden 1907 yılının güzünde Kazan’a dönmüş, o zamanki edebî-medenî muhitin merkezi olan Kazan’da olgunlaşmıştır. A. Kemal ile birlikte Yeşin, Yalt-Yult dergilerini çıkaran Tukay, El Islah gazetesinde sık sık yazmıştır. ABDULLAH TUKAY'IN ESERLERİ Abdullah Tukay 27 yıllık kısacık hayatında birçok şiir, fıkra ve siyasi makaleler kaleme almıştır. Fikir, Yuldız, El-İslâh, Kuyaş ve Turmış gazeteleri ile El-Asrü’l-Cedit, Terbiyetü’l-Etfal, Añ, Yeşin, Yalt, Yult ve Mektep gibi dergilerde yayımlanan şiir ve nesirleri, 1907’den 1917 yılına kadar geçen zaman içerisinde risâleler halinde 55 defa basılmıştır. 1906 ile 1913 yılları arasında çıkan söz konusu gazete ve dergilerde 214 şiir ve nesri yer almıştır. Tukay’ın Şiirleri, 1917'den önce risaleler şeklinde yayınlanmış, sonra ise Kırım-Tatar, Kazak, Kırgız, Özbek, Başkurt, Uygur ve Çuvaş Türkçelerine aktarılmıştır. Ancak, Tukay hayatta iken bütün şiir ve nesirlerinin bir arada toplandığı yayınları görememiştir. Şiirlerinden seçmelerinin oluşturduğu ilk eser yayıma hazırlanırken o, hastanede yatmaktadır. 14 Mart 1913’te kaleme aldığı “Uyangaç Birinçi İşim” başlıklı yazısında 400 sayfalık şiir kitabını yayımlatmayı vaadeder. Ancak, bu eser, o öldükten sonra 1914’te basılır. Şiir ve nesirlerinin toplu yayını ise, Latin hafleriyle 1929-1931 yıllarında üç cilt olarak; Kiril harfleriyle 1947-1948’de iki; 1955-1956’da dört; 1976’da dört ve son olarak 1985’de beş cilt halinde yayımlanır. 27 YAŞINDA HAYATA VEDA ETTİ 27 yıllık kısacık hayatına külliyat mesabesinde eserler sığdıran Kazan Tatarlarının milli şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, 15 Nisan 1913 günü tüberküloz hastalığından vefat etmiştir.

AHBVÜ'de Haber

AHBVÜ'de "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konuşuldu

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Küresel Politika Topluluğu ev sahipliğinde Ukrayna Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle düzenlenen "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konulu panel, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 100. Yıl Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. 8 Kasım 2023 tarihinde düzenlenen panelde; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) ve Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) Başkanı Refat Çubarov, KTMM Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gayana Yüksel ve Ankara HBVÜ Öğretim Üyesi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu Başkanı Prof. Dr. Enver Aydoğan konuşmacı olarak yer aldı. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı topyekun işgal girişiminin Kırım merkezinde ele alındığı panele, konuşmacıların yanında Ankara HBVÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, Ukrayna Büyükelçiliği Müsteşarı Denis Zolotaryov, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Gelişim Vakfı Başkanı Ümit Şilit, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, TURKSİD Ukrayna Derneği Başkanı İsmet Yüksel, Kırım Derneği Konya Şubesi Başkanı Mustafa Sırrı Demirel, Eskişehir Kırım Derneği Başkanı Ercan Bozkurt, Tuvgan Til İnternet Sayfası Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin, Ukrayna Kültür Vakfı Başkanı Vladislav Berkovskıy ve çok sayıda öğrenci katıldı. Panel, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşu, ardından İstiklal Marşı, Ukrayna millî marşı ve Kırım Tatar millî marşı Ant Etkenmen'in okunmasıyla başladı. Panelin oturum başkanlığını Doç. Dr. Levent Ersin Orallı yaptı. AHBVÜ'de "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konuşuldu https://t.co/95re6hLCmL pic.twitter.com/I6ZMPJPV3n — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 8, 2023 PROF. DR. FIRAT PURTAŞ: KIRIM İŞGALİ SONLANMADIKÇA KARADENİZ'DE KALICI BARIŞ SAĞLANMAZ Programın açılış konuşmacılarından Ankara HBVÜ İİBF Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, fakülte olarak Kırım konusuyla yakından ilgilendiklerini vurguladı. Türkiye'nin savaşın başından itibaren Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Purtaş, Kırım'daki sorunun yalnızca Ukrayna toprak bütünlüğü içerisinde çözülebileceğinin altını çizdi. Prof. Dr. Fırat Purtaş, Karadeniz'de kalıcı barışın sağlanması için Kırım'ın işgalinin sona ermesi gerektiğini ifade etti. Kırım'ın tarihsel bağlamda Türkiye'den ayrı düşünülemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Purtaş, "Kırım'ın işgali sonlanmadıkça Karadeniz'de kalıcı barış sağlanamaz. Kırım'ın tarihi mirası ve bölgede yaşayan soydaşlar dolayısıyla Türkiye'nin Ukrayna ile ilişkileri her dönem özel bir konumda yer almıştır" dedi. VASIL BODNAR: KIRIM TATARLARIYLA BİRLİKTE VATANIMIZI OMUZ OMUZA SAVUNUYORUZ Panelin bir diğer açılış konuşmacısı olan Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, Rusların 18. yüzyılda Kırım'a girdiklerinde uyguladığı eziyetin cezalandırılmadığını, 1944 yılında uygulanan sürgün ve soykırımın cezasının hala verilmediğini ve Rusların 2014 yılında da suçlarını tekrarladıklarını vurguladı. Vasıl Bodnar, "Maalesef 2014 yılından bu yana 300 binin üzerinde Kırım Tatarı kendi vatanları Kırım'da büyük eziyetler görmekte. Rusya yeniden suçlarını tekrarlıyor ve Kırım'ın yerli halkı olan Kırım Tatarlarına karşı baskı ve soykırım politikalarını sürdürüyor." şeklinde konuştu. Büyükelçi, Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’nın ana karasına yönelik başlattığı topyekun işgal girişimi ve saldırılarının ardından başlayan ve devam eden savaş için "Ukrayna bugün binlerce Kırım Tatarıyla birlikte omuz omuza savaşıyor. Er ya da geç amacımıza ulaşacağız; Kırım'ı işgalcilerden temizleyeceğiz!" dedi. Büyükelçi Vasıl Bodnar, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını da kutladığı konuşmasında, "Şu anda Nutuk kitabını okuyorum; Mustafa Kemal Atatürk'ün özgürlük için mücadeleyi başlattığında ona da çok az kişi inanmıştı. Türkiye'nin başarı hikayesi Ukrayna için de ilham kaynağıdır" ifadelerini kullandı. PROF. DR. ENVER AYDOĞAN: SAVAŞIN DA HUKUKU VARDIR, RUSYA SAVAŞ HUKUKUNA UYMUYOR Doç. Dr. Levent Ersin Orallı'nın oturum başkanlığını yaptığı panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. Enver Aydoğan, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal sorununu ve Ruslar ile Türkler arasındaki mücadeleyi tarihsel perspektiften ele aldı. Rus yayılmacılığının Türkler üzerinde ilk kez 1556 yılında Astrahan'da kendisini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Aydoğan, 1783'deki Kırım'ın ilk işgali, 1865'teki Buhara'nın işgali, 1878'deki Kars ile Ardahan'ın işgali süreçlerini değerlendirdi. 1944 yılında Kırım Tatarlarına uygulanan sürgün ve soykırımın, Ukraynalılar için de planlandığını belirten Prof. Dr. Enver Aydoğan, aynı dönemde Ukrayna nüfusunun çokluğu sebebiyle Stalin rejiminin bunu başaramadığını ifade etti. Prof. Dr. Aydoğan, Sovyetler Birliğinden sonraki dönemde Rus yayılmacılığının devam ettiğini; 1994 yılında Gürcistan ile Çeçenya'da ortaya çıktığını; 2014 yılında Kırım'da bir kez daha kendisini gösterdiğini söyledi. Sovyet plan ve hedeflerinin tekrar Putin ile birlikte gün yüzüne çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Enver Aydoğan, günümüzde Rusya'nın savaş hukukunu hiçe saydığını kaydetti. Aydoğan, "Savaşın da da hukuku vardır. Biz bunu örneğin Çanakkale'de gösterdik. Savaşta sağlık ve gıda başta olmak üzere temel insani haklar ve ihtiyaçlar verilir. Maalesef bu savaş sürecinde savaşın da bir hukuku olduğunu Ruslardan görmedik." dedi. REFAT ÇUBAROV: BİZİM İÇİN RUSYA TERÖRİST BİR DEVLETTİR KTMM ve DQTK Başkanı Refat Çubarov konuyla ilgili yaptığı konuşmada, "Kırım'ı konuşurken bazı prensipleri göz önüne almak gerekir. Kırım, Rusların eline geçtikten sonra bütün acılarımız oradan geldi." dedi. Çubarov konuşmasının devamında "Kırım Yarımadası'nın nüfusunun etnik olarak yüzde 97'lik kısmı Tatarlarken; Rus politikaları sonrasında 20. yüzyılın başında yüzde 28'lik bir Kırım Tatar nüfusu orada kalmıştı. Yüz binlerce Kırım Tatarı kendi topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır" ifadelerini kullandı. Rus devlet politikasının bölgedeki Kırım Tatar izlerini yok etmeyi hedeflediğini belirten Refat Çubarov, "Yarım asır boyunca insanlar kendi topraklarında yaşayamadı. Bu süre içerisinde Kırım'ın tarihi yeniden yazılmaya başladı, yalan bilgiler kitaplarda yer aldı, yer isimleri Rusça isimlerle değiştirildi, Kırım'daki bütün mezarlık ve camiler yıkıldı" şeklinde konuştu. 2014 yılında uluslararası teşkilatların Rusya'nın komşu devleti Ukrayna'nın toprağını işgal etmesine efektif bir tepki koyamadığını belirten Refat Çubarov, "Kırım, Rusya için tek bir mânâ ifade ediyor; orada askeri güçlerini yerleştirmek ve Kırım Yarımadası'nı yeni saldırılar için kullanmaktır" ifadelerini kullandı. Çubarov, "Rusya'nın Kırım'ı işgali sonrasında askeri güçlerini yerleştirmesi; birinci sırada Bulgaristan, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti için tehdit oluşturuyor" dedi. Çubarov, 2014 yılında gerçekleşen işgale yönelik uluslarası mekanizmaların etkili olarak kullanılamaması, Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'ya gerçekleşen topyekûn saldırılara cesaret verdiğini kaydetti. Konuşmasında "Bizim için Rusya terörist bir devlettir. Rusya'nın bütün dünyada terörist devlet olarak tanınması için çalışıyoruz." ifadelerini kullanan Refat Çubarov, devamında "Bir devlet, gelip komşu devletinin toprağını ele geçirdiğinde bu terörizm değil midir?" dedi. Refat Çubarov konuşmasını, "Savaş, 2014 yılında Kırım'da başladı ve inşallah savaşın sonu da Kırım'ın azatlığı ile gelecek" cümlesiyle tamamladı. DOÇ. DR. GAYANA YÜKSEL: UKRAYNA İLE BİRLİKTE GELECEĞE HAZIRLANIYORUZ Doç. Dr. Gayana Yüksel ise konuşmasında Kırım Platformunun bugüne kadar gerçekleştirdiği çalışmaları aktarırken aynı zamanda platformun yapısına ilişkin bilgiler de verdi. Doç, Dr. Yüksel konuşmasında, Türkiye'nin Kırım Platformuna kuruluşundan itibaren büyük destekleri olduğunu söyledi. Paneldeki konuşması süresinde Kırım'ın geleceğine odaklanan Doç. Dr. Gayana Yüksel, işgalden kurtarıldıktan sonra Kırım'ın ayağa kaldırılması için projelerin hazırlandığını kaydetti. Bugün Rusya'nın işgal altında tuttuğu Kırım'ı yalnızca askeri üs olarak kullandığını ve Kırım'ın en fakir bölgelerden birisi olduğunu vurguladı. İşgalci Rusya'nın bugün temel insan hakları açısından baskı kurduğunu, Kırım'daki kültür varlıklarının tahrip edildiğini söyleyen Doç. Dr. Yüksel, "Kırım Tatarlarının maruz kaldığı Rus baskısı, adı konulmamış gizli bir sürgündür" ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Gayana Yüksel, Kırım Tatarlarının bugün Ukrayna ile birlikte geleceğe hazırlandığını kısa vadede askeri temelde hayati meselelerin ve altyapı gibi konuların çözüleceğini ardından normal hayata dönüleceğini ve dinden kültüre, ekonomiden sosyal hayata kadar projelerin hayata geçirileceğini dile getirdi.

Kırımoğlu, Ankara'daki fahri doktora töreninde QHA'ya konuştu Haber

Kırımoğlu, Ankara'daki fahri doktora töreninde QHA'ya konuştu

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Kırım Tatar halkının efsanevi milli lideri ve Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'na fahri doktora unvanı verdi. AHBVÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 100. Yıl Konferans Salonu'nda takdim töreni gerçekleşti. Törene; Kırım Tatar halkının efsanevi milli lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Tekin, Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Dr. Mahmut Çevik, Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Oleksiy Çernışev, Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Denis Zolotaryov, Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı İlmi Ümerov, KTMM Üyesi, Doç. Dr. Gayana Yüksel, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Kırım Gelişim Vakfı Başkanı Ümit Şilit, Kırım Haber Ajansı (QHA) Türkiye İrtibat Bürosu Müdürü Esma Kasar ile Kırım Tatar diasporası temsilcileri, pek çok akademisyen, gazeteci, öğrenciler ile çok sayıda kişi katıldı. KIRIMOĞLU: HALKIMIZ, DEVLETİMİZ ZOR DURUMDAYKEN BU BÜYÜK BİR MANEVİ DESTEK Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Ankara'daki fahri doktora unvanı takdim törenine dair duygularını Kırım Haber Ajansı (QHA) ile paylaştı. Kırımoğlu, sözlerinde “Halkımız, devletimiz bu zor (işgal ve savaş) durumlarda iken benim buraya davet edilerek fahri doktora unvanına layık görülmem bizim için büyük manevi destek. Bunun için çok minnettarız. Aynı zamanda burada toplanan öğrencilere, akademisyenlere Kırım ve Ukrayna’nın mevcut durumunu aktarma imkanı da buldum. Bu nedenle de bu programdan ayrıca memnuniyet duydum.” ifadelerine yer verdi. YALÇIN TOPÇU: KIRIMOĞLU, TÜRK DÜNYASININ BÜYÜK EVLADI, EFSANESİ, KAHRAMANI Program için öncelikle Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, tüm akademik kadrosuna ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Tekin'e teşekkür ederek sözlerine başlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ise şunları kaydetti: "Bir Türk-İslam coğrafyasının evladı olarak çok teşekkür ediyorum. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, sadece Kırımda yaşayan Kırım Tatar soydaşlarımızın, bir evladı, efsanesi, kahramanı değil aslında tüm Türk-İslam dünyasının bir büyük evladı, bir efsanesi daha da ötesi dünyanın da… Öyle bir insan düşünün ki; hiçbir teröre ve illegale bulaşmadan, dünyanın süper gücü olduğunu sanan ve bunu iddia eden bir zalimlikle karşı karşıya yıllardır ve başı dik alnı açık. Doğduğu toprakları, Kırım halkı için insan hakları mücadelesi veriyor. Ben Kırımoğlu’nun emeline ulaşacağına inanıyorum. Çünkü zulüm payidar olmaz, bu haklı mücadelenin mutlaka bir sonucu olacaktır ve eminim ki Kırım Tatarına Tatar Kırımına kavuşacaktır.” PROF. DR. YUSUF TEKİN: KIRIMOĞLU, ÇOCUKLUĞUMUZUN ÖZGÜRLÜK VE İNSAN HAKLARI ANLAMINDA KAHRAMANIYDI  Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Tekin, ev sahipliğinde gerçekleşen programa ilişkin şu ifadeleri dile getirdi: "Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun bizdeki karşılığı; çocukluğumuzun, Türk dünyası açısından, bağımsızlık, özgürlük ve insan hakları anlamında fenomen bir kahramanıydı. Bizim yetişmemizde, vatan-millet sevgisiyle büyümemizde onun hayat hikayesinin bize çok katkısı oldu. Bugün de biz burada en azından üstümüze düşen sorumlulukların ve emeğin bir nebze de olsa karşılığını bu şekilde vermek istedik. İnanın hayatımdaki en mutlu olduğum anlardan biriydi. İnşaAllah faydalı olmuştur." MAHMUT ÇEVİK: TİKA, UKRAYNA'NIN YANINDA Kırımoğlu'na fahri doktora unvanı takdim töreni hakkında değerlendirmelerde bulunan bir diğer isim olan Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Dr. Mahmut Çevik ise ifadeleri kullandı: "Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi bugün anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı, sayın rektörümüzün bir jesti olarak Kırım Tatar Türklerinin milli kahramanına fahri doktora unvanını verdi. Tabii bu unvan, onun bugüne kadar yapmış olduğu mücadele, (Kırım) Tatar Türklerine vermiş olduğu destek ve (Kırım) Tatar Türklerinin dünyadaki sesi olması, bu gayreti göstermesinden dolayı eş zamanlı olarak verilen bu fahri doktora, aynı zamanda bölgemizde gerçekleşecek olan kalıcı barış için ve bunun içinde mücadele veren Abdülcemil Mustafa Kırımoğlu için de ayrı bir anlam ifade ediyor. Dolayısıyla ben bu töreni anlamlı buldum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, (Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik topyekun işgal ve saldırı girişimi) Ukrayna’nın işgalinden bugüne kadar göstermiş olduğu gayreti de burada ifade ettiler. Türkiye’nin hem barıştan yana hem de küresel gıda krizini engelleme adına vermiş olduğu mücadelesi ve bu savaş ve işgalin de sonlandırılması yönünde Türkiye Cumhuriyeti devletine de Sayın Kırımoğlu’nun teşekkür etmesi ve bu gerçeği vurgulaması ayrı bir anlam ifade ediyor. Ben böyle bir törene katılmaktan dolayı fevkalade memnuniyet duydum. Biz aslında Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı olarak 62 ofiste dünyadaki faaliyetlerimizi yürütürken, aynı zamanda da Kıyiv’de de hem kalıcı barışın sağlanmasına hem savaşta mağdur olan ailelelerin sıkıntılarının giderilmesine, sağlık alanında ülkede harap olan sağlık ocaklarının ve eğitim ünitelerinin yeniden rehabilite edilerek halkın, çocukların eğitime ve sağlığına yeniden erişiminin sağlanmasına yönelik gayretlerimizle, projelerimizle Ukrayna devletinin yanındayız. Barışın sağlanması içinde mütemadiyen devletimizde diplomatik anlamda gayretlerini sarf ediyor. Kırım Haber Ajansının bugüne kadar hem Kırım Tatar halkının sesi olmasından dolayı hem bizim sesimiz olasından dolayı teşekkür ediyorum."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.