Büyük Kazan Tatar Şairi Abdullah Tukay (Gabdulla), Ankara'da Emek Mahallesi'nde adını taşıyan caddede büstü yanında anıldı.
Kazan Tatar edebiyatının altın devri olarak anılan 1905-1917 yılları arasında Tatar dilini çağdaş bir edebiyat dili haline getiren yazarlardan olan Abdullah (Gabdulla) Tukay, sanatçı kişiliği, düşünce adamlığı ve eserleriyle Osmanlı'da ve Türkiye Cumhuriyeti'nde de aydınları etkiledi. 27 yıllık kısacık ömrüne 214 şiir ve hikayeler sığdıran Tukay, Kazan Tatar ve Türk edebiyatına silinmez izler bıraktı.
ABDULLAH (GABDULLA) TUKAY ANKARA'DA ANILDI
Türkiye'nin başkenti Ankara'da 29 Nisan 2023 tarihi saat 14.00'te Kazan Tatarlarının milli şairi Abdullah Tukay’ı anma etkinliği düzenlendi. Tukay, vefatının 110. yıl dönümü kapsamında Ankara'da bulunan büstü başında anıldı. Ankara'da yaşayan Kazan Tatarlarından Roza Kurban ve Liliye Sabir’in düzenlediği etkinliğe çeşitli sivil toplum kuruluşu başkanları, akademisyenler, üniversite öğrencileri iştirak etti.
Ankara Emek Mahallesi 8. Cadde'de şairin büstü yanında geçekleşen etkinlikte, Kazan Tatarlarının millî şairi Gabdulla Tukay'ın hayatı ve eserlerinin öneminin sadece milletini değil tüm Türk Dünyasını kapsadığından bahsedildi. Araştırmacı yazar Roza Kurban konuşmasında, geçen yıl kırık dökük olan Tukay büstünün Kayserili işadamı Sayın Yaşar Duran tarafından onarıldığından bahsetti. Kurban, "Tatar dilini yaşatmak Tukay’ı yaşatmak demek, bunu da önce kendimizden başlamalıyız" dedi.
Etkinliğe, Konya merkezli Turan Elçileri Teşkilatı Derneği Başkanı Celal Öztemiz, Epilepsi ve Yaşam Derneği Başkanı Ebru Öztürk iştirak ederek şaire olan saygılarını dile getirerek fikirlerini beyan etti. Kazan Tatar aktivisti Liliye Sabir Kürüm “Tukay ve Türkiye” başlıklı sunumunda, daha öğrencilik yıllarından itibaren şairin adını ebedileştirmek adına çeşitli girişimlerde bulunduklarını, bu bağlamda Kazan Tatar Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin bulunduğu sokağa Gabdulla Tukay adının verilmesini sağladıklarını iletti. İnönü Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ramile Yarullina Tukay ve dönemi ile ilgili bilgi verdi.
Sokağa Abdullah Tukay ismini veren Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Fahri Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli'nin mesajı okundu. Mesajda şu ifadelere yer verildi:
“Milli şair, sanatçı, müellif, gazeteci, araştırmacı, halk bilimci, eleştirmen ve eğitimci Gabdulla Tukay gerçekten Mehmet Akif Ersoy gibi Türk Dünyamızın, coğrafyamızın büyük ve önemli şairlerinden birisidir. Tukay ve Akif'in yetişmesinde hocaları kadar, ailelerinin ve çektiği acıların da katkısı büyüktür. Çünkü her ikisi de sorunlar karşısında toplum için Türkçe yazıyor ve "şairleri haykıran bir millet"in temsilcileridir. Her iki milli şairimiz de hayatları boyunca işsiz, borç içinde ve parasız kalmışlardır ama Türk milletinin ıstırabını görmüş, meselelerinin çözümü için çalışmış ve bağımsızlığını, özgürlüğünü ne pahasına olursa olsun, hayatları boyunca savuna gelmişlerdir. Her ikisi de memleketseler birer aydın olarak yaşadıkları toplumda; taassubu, geri kalmışlığı, eğitimsizliği, tutuculuğu, kolaycılığı, nema lazımcılığı, bağnazlığı yaşadıkları için, ıslahatçı görüşlere sahip idiler. Taşıdıkları sorumlulukları, sanatlarıyla örtüşmüştür. Sanatı toplumları yani milleti için yapmışlardır.”
Etkinliğin devamında Dünya Tatar Ligası Başkanı Gönül Pultar'ın mesajı okundu. Mesajda şunlar aktarıldı:
“Şair Gabdulla Tukay 110 yıl önce 15 Nisan’da, çok genç yaşta hayata gözlerini yumdu. Dramatik bir ömrü oldu. Geride bıraktığı şiirler ise, o gün bugün Tatar kültür mirasının en değerli eserlerinden birini oluşturuyor. Tukay’ın mısralarının çoğu, hemen her Tatarın ezberindedir… Şairin kendisi de zaman içinde bir sembol haline geldi. Her tür ideolojiyi aşan, milli bir sembol. Hakkettiği halde bağımsız olmayan, 1992 baharında yapılan referandumun sonucunun uygulanmasını hâlâ bekleyen, yenilenmeyen antlaşmalar yüzünden Rus Federasyonu içinde bir coğrafi bölge halkına indirgenen bir milletin, eğitim sisteminde yapılan her türlü kısıtlamaya rağmen gür ve zengin bir dile sahip olduğunu hatırlatan bir sembol. Bugün işte Tukay’ı özellikle bu yanıyla anıyoruz. Mekânı cennet olsun.”
Öte yandan Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Özkan’ın mesajında şu ifadeler kullanıldı:
“Kazan Tatarlarının yetiştirdiği kıymetli şahsiyetlerden biri olan Abdullah Tukay, eserleriyle, çocukluk çağından itibaren yaşadığı sıkıntılar içindeki hayatıyla, çok genç yaştaki ölümüyle herkesin ilgisini çekmiş, daima sevgiyle, hayranlıkla ve hüzünle anılan seçkin bir şairdir. Yirmi yedi yıllık hayatına iki ciltlik şiir ve yine iki cilt tutarında nesri sığdıran Abdullah Tukay, Modern Tatar Şiirinin kurucusu ve ilk önemli temsilcisidir. Millî hisleri terennüm ettiği şiirleri, Tatar Türklerinin ilelebet var olacağının ispatı ve şahadetnameleridir. O, tarihte büyük medeniyetler kurmuş, Hazar, Bulgar, Altıorda ve Kazan Hanlığı gibi devletlerin varisi ve torunu olduğunun bilincindedir. Onun kaleme aldığı “Tugan Til /Ana Dili” şiirini huşu içinde, gönül telleri titremeden dinlemeyen tek bir Tatar’a, tek bir Türk’e rastlayamazsınız. Değişik konularda pek çok şiirler yazan Tukay’ın eserlerinin önemli bir bölümü, millî duyguların ifadesine, vatan coğrafyasının tasvirine, bayramlara, çocukluk günlerinin acı-tatlı hatıralarının terennümüne hasredilmiştir.”
KIBATEK (Kıbrıs, Balkanlar ve Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu) onursal başkanı Feyyaz Sağlam gönderdiği mesajda şunlara değindi:
“Türkçemizin uluslararası dil-edebiyat-çeviri kurumu KİBATEK ( Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya Türk edebiyatları kurumu) olarak düzenlemiş olduğunuz, Türk dünyasının abide şahsiyetlerinden, Kazan Tatar Türklerinin görkemli evladı şair yazar Abdullah Tukay'i anma etkinliğini saygıyla selamlıyoruz. Bugün bu anma toplantısında aranızda olmayı arzu ederdik. Kısa ömrüne rağmen Abdullah Tukay şiirleri - yazıları ve kitapları ile sadece Kazan Tatar Türklerinin değil bütün Türk dünyasının ortak değeri olmayı başarmıştır. Onun türk dünyası edebiyatındaki yeri Cengiz Dağcı, Şehriyar, Bahtiyar Vahapzade, Abay Kunanbay, Yahya Kemal gibi ölümsüz edebiyatçılarla aynı çizgidedir. Abdullah Tukay hem tarihte hem de günümüzde sadece Tatar Türklerini değil, bütün Türk dünyası şair ve yazarlarını derinden etkilemeye devam etmektedir. Çünkü onun eserlerinde Altınorda İmparatorluğu, Kazan Hanlığı, İdil Ural, Tatar dili, İslamiyet, doğa, insan ruhunun incelikleri vb. temalar başarılı bir şekilde terennüm edilmiştir... O nedenle Abdullah Tukay'in edebi tesirlerini bugün Türkistan'dan Türkiye'ye; Japonya'dan Finlandiya'ya görmek mümkündür. Türkçemizin uluslararası dil-edebiyat-çeviri kurumu KİBATEK olarak halen 47 ülkeyle iletişim ve işbirliği ile 25 yıldır ortak projeler sürdürmekteyiz. Bu çerçevede önümüzdeki 2024 yılında sizlerle birlikte Abdullah Tukay anısına "Kazan Tatar/Tataristan Edebiyatı" temalı etkinlikler yapmayı teklif ediyoruz. Sovyetler Birliği döneminde, olağanüstü zor şartlarda Abdullah Tukay’ın vatanı Tataristan’ı, Kazan’ı ziyaret etme şansı bulabilmiş; şairin heykeli önünde saygı duruşunda bulunmuş, onun gezdiği sokaklarda dolaşmış, anısına şiirler yazmış, bir akademisyen olarak Abdullah Tukay'ı saygı ve rahmetle anıyor, hepinizi selamlıyorum.”
Programın ikinci bölümü Tukay şiirlerini okumakla devam etti. Ankara Üniversitesi DTCF öğrencisi Gölnaz Safina şairin “Tugan Cireme” (Doğduğum Yere), AHBVÜ Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğrencisi Levent Bulut “Tugan Awıl” (Doğduğum Köy), İnönü Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü öğrencisi Neslihan Yaşar “Şürele” şiirini okudu, Kazan Tatarlarından Kadriye Meyvacı şairin şiirine bestelenen bir şarkıyı seslendirdi. Roza Kurban, şaire atfen Prof. Dr. Gomer Sattarov’un “Tukay” şiirini, Liliye Sabir Kırım Tatar şairi Emdi Gereybey’in “Tukay’a” şiirini okudu. Etkinlik, yurt dışında yaşayan Kazan Tatarları arasında resmi olmayan millî marş olarak kabul edilen “Tugan Tel” (Ana Dili) şarkısını okumakla son buldu.
ABDULLAH (GABDULLA) TUKAY KİMDİR?
Kazan Tatarlarının millî şairi Abdullah (Gabdulla) Tukay, 26 Nisan 1886’da Kazan bölgesi Menger ili Kuşlavıç köyünde (şimdiki Tataristan Cumhuriyeti Arca bölgesinde) doğmuştur. Küçük yaşta yetim kaldığı için evlatlık verildiği aileler ve akrabaları arasında elden ele ve ilden ile dolaşan Tukay’ın çocukluğu Sansa, Üçili, Kırlay Köylerinde geçmiş; ilköğrenimini Kırlay Köyü Medresesi’nde almıştır. Daha medrese talebesi iken ilk şiir denemelerini yazarak kendini geliştirmeye başlamıştır. Tukay, medrese öğrenimi esnasında Gark-ı Rus, Tercüman gibi gazetelere ilaveten İstanbul ve Arap gazetelerini de takip etmiştir. 1902 yılında Tukay, kendisine ciddi anlamda tesir eden Mutiullah Hoca’nın oğlu Mehmet Kâmil Efendi ve İstanbul’dan gelip medreseye kaydolan Abdülveli adlı bir talebe ile tanışmıştır. Tukay’ın medresede dostluk kurduğu Abdülveli isimli İstanbullu bir talebe burada bir yıl kalmış ve bu süre zarfında Tukay’a İstanbul Türkçesi ile Osmanlı edebiyatını sevdirmiştir. Tukay, doğduğu ve edebi hayatında önemli yere sahip olan 1905-1907 yılları arasına tekabül eden döneminde yaşadığı Cayık (Uralsk) şehrinden 1907 yılının güzünde Kazan’a dönmüş, o zamanki edebî-medenî muhitin merkezi olan Kazan’da olgunlaşmıştır. A. Kemal ile birlikte Yeşin, Yalt-Yult dergilerini çıkaran Tukay, El Islah gazetesinde sık sık yazmıştır.
ABDULLAH TUKAY’IN ESERLERİ
Abdullah Tukay 27 yıllık kısacık hayatında birçok şiir, fıkra ve siyasi makaleler kaleme almıştır. Fikir, Yuldız, El-İslâh, Kuyaş ve Turmış gazeteleri ile El-Asrü’l-Cedit, Terbiyetü’l-Etfal, Añ, Yeşin, Yalt, Yult ve Mektep gibi dergilerde yayımlanan şiir ve nesirleri, 1907’den 1917 yılına kadar geçen zaman içerisinde risâleler halinde 55 defa basılmıştır. 1906 ile 1913 yılları arasında çıkan söz konusu gazete ve dergilerde 214 şiir ve nesri yer almıştır. Tukay’ın Şiirleri, 1917’den önce risaleler şeklinde yayınlanmış, sonra ise Kırım-Tatar, Kazak, Kırgız, Özbek, Başkurt, Uygur ve Çuvaş Türkçelerine aktarılmıştır. Ancak, Tukay hayatta iken bütün şiir ve nesirlerinin bir arada toplandığı yayınları görememiştir. Şiirlerinden seçmelerinin oluşturduğu ilk eser yayıma hazırlanırken o, hastanede yatmaktadır. 14 Mart 1913’te kaleme aldığı “Uyangaç Birinçi İşim” başlıklı yazısında 400 sayfalık şiir kitabını yayımlatmayı vaad eder. Ancak, bu eser, o öldükten sonra 1914’te basılır. Şiir ve nesirlerinin toplu yayını ise, Latin harfleriyle 1929-1931 yıllarında üç cilt olarak; Kiril harfleriyle 1947-1948’de iki; 1955-1956’da dört; 1976’da dört ve son olarak 1985’de beş cilt halinde yayımlanır.