Bozkır kültürünün normları: Kazak Türklerinin yasaları

Kazak Türklerinin bozkır yasaları, geleneksel normlara ve adalete dayanarak toplumsal düzeni sağladı. Kanunların temellerini oluşturan Dört Biy ve Töre Kanunları ise; eşitlik, tazminat esaslı cezalar ve sosyal dayanışmayı temel aldı.

Haber Giriş Tarihi: 09.01.2025 10:53
Haber Güncellenme Tarihi: 09.01.2025 10:53
https://www.qha.com.tr/

Bozkırın ve konar göçer kültürün şekillendirdiği Kazak bozkır yasaları; geleneksel ve kültürel normlara dayanırken kadim bir milletin toplumsal düzenini sağlıyor.

Astana Times gazetesinin gündeme taşıdığı haberde Kazak hukuk sisteminin manevi değerlere ve adalete dayandığı vurgulandı. Manevi değerlerin ve adaletin yeryüzündeki otorite sembolü hanların ise, Kazak hükümlerinin uygulayıcısı olarak görüldüğü kaydedildi.

Kazak Hanlığı’nın kanunları; arazi anlaşmazlıkları, dul kadınlarla ilgili davalar, cinayet için tazminat davaları, çiftlik hayvanları üzerindeki anlaşmazlıklar ve kişisel onur meseleleri olarak tasnif ediliyordu. 

Öte yandan Kasım Han tarafından oluşturulan “Kasım Han'ın Aydınlık Yolu” (1511-1524) ve “Eşim Han'ın Kadim Yolu” (1598-1628) ve Tauke Han tarafından oluşturulan “Tauke Han'ın Yedi Tüzüğü” (1678-1718) ve “Dört Biy (Yargıç) ve Töre'nin Kanun ve Kuralları” (1836), Kazak hukukunun temel metinleri arasında yer alıyor. Bu metinler arasında Dört Biy (Yargıç) ve Töre'nin Kanun ve Kuralları ise, Kazak kanunları arasında en eski mevzuat olarak kabul ediliyor.

DÖRT BİY (YARGIÇ) VE TÖRE'NİN KANUN VE KURALLARI

17 bölüm ve 35 maddeden oluşan Dört Biy (Yargıç) ve Töre'nin Kanun ve Kuralları, Kazak gelenekleri ve şeriat kuralları temel alınarak geliştirildi. 1949 yılında Çin’de Tote alfabesiyle yazılan versiyonu bulunan bu kanunlar, Altay bölgesinde yaşayan Kazak Türklerinden Abak-Kerei boyunun karmaşık siyasî ve sosyal dinamiklerini yansıtıyor. 

Kazak Türklerinin Abak-Kerei boyunun toprakları olan bölge, Altay dağlarının günümüz Çin sınırları içerisinde kalır. Bölge uzun zaman Abak-Kerei boylarının geleneksel zamanları sürdürdüğü bir bölge olmasına rağmen Kazak Türkleri’nin ilgili bölgeye son önemli göçü, 18. yüzyılın ortalarında, Abılay Han döneminde oldu.

Bununla birlikte, Kazak Hanlıkları’nın geri kalanından izole edilen ve yönetimde çeşitli zorluklar yaşayan Abak-Kerei boyları; statülerini yükseltmek ve diğer halklarla eşit olabilmek için 60 kişilik bir heyeti Cengiz Han’ın soyundan gelen Sultan Abilpeisu'ya gönderdi. Sultan Abilpeisu ise rica üzerine oğullarından Kogeday’ı boyların hükümdarı olarak atadı.

1790 yılında boyun yaşadığı Altay bölgesi, Çin İmparatorluğu'nun bir parçası hâline geldi ve hükümdar Kogeday, Pekin'deki Mançu hanlığında (Yezhen Han yönetiminde) Goon (prens) ünvanı aldı.

Kogeday'ın 1820'de ölümünün ardından, oğlu Azhy Tore Abak-Kerei boylarının hükümdarı oldu. Ancak Azhy, bölgeyi babası kadar etkili bir şekilde yönetmekte zorlandı. 1836 yılına gelindiğinde tek bir Cengizlinin (Cengiz Han soyundan gelen) 12 Abak-Kerei boyunun yönetimini idare edemeyeceğini anlayan Kazaklar, kendi boyları arasından dört biy (yargıç) seçtiler. 

O zamandan beri, Altay bölgesindeki yönetim bir Goon (prens) ve onun dört biy (yargıç) arasında paylaşıldı.

Daha sonrasında bu yönetim modeline, kabilenin değişen ihtiyaçlarını karşılamak için yeni ilkeler eklendi. Kanun; arazi anlaşmazlıkları, suçlar için tazminat, miras ve vergilendirme gibi çeşitli konuları ele alan 17 bölüm ve 35 maddeden oluşan şeklini aldı.

Bununla birlikte araştırmacılara göre Dört Biy (Yargıç) ve Töre'nin Kanun ve Kuralları, başlıca Kazak hukuku kanunları arasındaki en eski kanun olarak kabul edilir. Eşitlik ilkesine dayanan bu kanun, aq süyek (soylular anlamında beyaz kemik) ve qara xalıqqa (sıradan halk anlamında siyah kemik) insanları kökene dayalı ayrımcılık yapmadan eşit olarak ele alıyordu.

KANUNUN TEMEL İLKELERİ

Dört Biy (Yargıç) ve Töre'nin Kanun ve Kuralları’nın temel ilkesinde kana kan kısasından çok tazminatla cezalandırma vardı. Örneğin; bir erkeğin öldürülmesi 200 at, bir kadının öldürülmesi ise 100 at tazminat gerektiriyordu. Kabileler arası davalarda, suçlunun ailesi ödemenin tüm sorumluluğunu taşıyordu. Eğer bir hayvan ölüme neden olmuşsa, tazminat olarak el konuluyor ve ek bir ödeme gerekmiyordu. Ancak, bir yurt kapısının yanına bağlanan bir at bir çocuğu öldürür ya da yaralarsa, atın sahibi sorumlu tutuluyordu. At belirlenmiş bir alana bağlanmışsa sahibi sorumlu tutulmuyordu.

Kadınlar için özel kurallar geçerliydi. Evli bir kadın ölür ya da öldürülürse, ailesi tazminat öder ya da alırdı. Benzer şekilde, birinin hatasından kaynaklanan düşük veya erken doğum durumlarında, sorumlu taraf on koyun ve beş inek borçluydu.

Hırsızlar gibi mükerrer suçlular, aileleri tarafından evlatlıktan reddedilebiliyor ve böylece eylemlerine ilişkin her türlü hak ya da sorumluluğu yok sayıyorlardı.

MİRAS

Miras kanunları erkek çocuklara öncelik tanıyordu ancak ebeveynlerin her ikisinin de erkek çocuk bırakmadan ölmesi halinde kız çocuklarının da miras almasına izin veriliyordu. Eğer kız çocukları evliyse, mirası babanın akrabalarıyla paylaşırlardı. Kız çocukları genellikle büyükbaş hayvanları miras alamazdı ancak evlendiklerinde geleneksel olarak çeyiz verildiği için ev eşyası veya giysi alabilirlerdi. Eğer hiç çocuk hayatta kalmazsa, mülk yedinci kuşağa kadar akrabalara geçerdi.

Boy liderlerinin, halklarının refahını sağlamak, onurlarını korumak, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek ve yaşlılarla engellilere bakmak gibi geniş sorumlulukları vardı. Ayrıca, sığınmak isteyen yabancılara yardım etmek, onlara koruma sağlamak ve talep edildiğinde onları topluluğa entegre etmekle görevliydiler. Yabancılar akraba olarak kabul edilir ve boy, cinayet vakalarında tazminat ödeme veya alma sorumluluğunu üstlenirdi.

GELENEKSEL NORMLAR

Misafirperverlik, ev sahiplerinin yiyecek, barınak ve saygı sağlamasını gerektiren önemli bir kültürel değer olmuştur. Konuklar genellikle at gibi hediyelerle ayrılırdı. 

Silahlar, atlar ve av kuşları gibi saygınlığı simgeleyen eşyalar da kurallara tabiydi. Hırsızlık önemli bir tazminat gerektirirken, av sırasında avla ilgili anlaşmazlıklar geleneklere göre çözülür ve genellikle yaşlı olanın lehine sonuçlanırdı.