"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" dizesiyle başlayan İstiklâl Marşı, Türkiye'nin düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı. İşgal güçlerine karşı Anadolu'da tutuşan heyecanı koruyacak; vatan sevgisini ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması kaçınılmaz olmuştu.
"MİLLETİN BAŞARILARI PARA İLE ÖVÜLEMEYECEK"
1921 yılında Türk milletinin millî bir marşa ihtiyacı vardı, ancak bir millî marşın yazılması kolay değildi. Maarif Nezareti, marşın doğmasına yardımcı olmak amacıyla güfte yarışması düzenledi. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, yüzlerce katılımcı arasında Millî Şair Mehmet Akif Ersoy yer almıyordu. Akif, milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini düşünerek yarışmaya katılmamıştı.
Dönemin Maarif Naziri Hamdullah Suphi’nin 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubuyla fikri değişti. Bu mektupla, Mehmet Akif'i Türk milletinin milli marşı yazmaya davet etti. Akif, o dönemde Ankara’daki Taceddin Dergahı'ndaki odasında, Türk ordusuna ve milletine duyduğu inanç ve bağlılıkla İstiklal Marşı'nı kaleme almıştı. Mehmet Akif, geceleri yazdığı bu şiiri ertesi günlerde Maarif Naziri Hamdullah Suphi’ye teslim etti.
İstiklal Marşı, önce cephede askerler arasında okundu ve büyük beğeni topladı. Ardından 17 Şubat 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayımlandı. Daha sonra Meclis tarafından ele alındı ve Mehmet Akif Ersoy'un şaheseri coşkulu alkışlarla kabul edildi. İstiklal Marşı'nın bestelenmesi ve çalınmaya başlaması zaman aldı. Ülke savaş içinde olduğu için besteleme işlemi iki yıl ertelendi. İstiklal Marşı’nın bestesi için düzenlenen 24 kişilik yarışmada, 2. tura kalanlar arasında 1873 Kaşgar doğumlu, Kaşgar Hanlığını Osmanlı’ya tabiiyetini sağlayan Seyyid Yakuphan Tören’in oğlu Uygur Türkü Abdukadir Töre de bulunuyordu. 1924 yılında Ankara'da yapılan seçici kurul toplantısında Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi kabul edildi. Bu beste 1930 yılına kadar çalındı ve ardından dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün bestelediği günümüzdeki bestesi yürürlüğe kondu.
İstiklal Marşı, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini hatırlatan, millî birlik ve beraberliği simgeleyen bir şaheserdir
MEHMET AKİF ERSOY’UN HAYATI
“Vatan Şairi” ve “Millî Şair” unvanları ile anılan, İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy, Aralık 1873’te Fatih Sarıgüzel’de dünyaya geldi. İstiklal Marşı yazarı ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milletvekilleri arasında yer alan Mehmet Akif Ersoy, annesi Buhara’dan Anadolu’ya göç etmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım, babası ise bugün Kosova topraklarında bulunan Şuşisa (İpek) köyü doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’dir. Eğitim hayatı boyunca Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenen Ersoy, bir yandan edebiyatla, özellikle şiirle ilgilendi, çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı.
MEKTEBİ BİRİNCİLİKLE BİTİRDİ
Ersoy, rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885’te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. Babasını 1888’de kaybeden Ersoy’un ailesi, ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanmasıyla yoksulluğa düştü. Şair, öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. Yeni açılan veteriner yüksekokulunda “Ziraat ve Baytar Mektebi”ne başlayan Ersoy, 1893’te mektebin baytarlık bölümünü birincilikle bitirdi. Okul yıllarında spora da ilgi gösteren Ersoy, başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı.
“FATİH KÜRSÜSÜNDE"
Şiirlerini 7 kitaptan oluşan “Safahat” adlı eserinde toplayan Ersoy, 1911’de yazdığı ilk bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini, 1912’de yazdığı “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı ikinci kitapta da Osmanlı aydınlarını anlattı. “Halkın Sesleri” adlı üçüncü bölümü 1913’te kaleme alan Ersoy, “Fatih Kürsüsünde”yi ise 1914’te yazdı. Yazar ve şair Ersoy, 1917 tarihli “Hatıralar” ile I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli “Asım”ın ardından 7. bölüm olan “Gölgeler”i 1933’te tamamladı. Yoğun ısrarlar sonucu Kur’an-ı Kerim’i Türkçe’ye tercüme etmeyi kabul eden Ersoy, 6-7 sene üzerinde çalışmasına rağmen sonuçtan memnun kalmayarak imzaladığı anlaşmayı feshetti.
Mehmet Akif Ersoy, “İstiklal Marşı”nı Türk milletine armağan ettiği için Safahat eserine koymadı. Şiirleri yedi kitap halinde Safahat’ta toplandı. Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz, oradan hasta ve yorgun olarak 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. İstiklal Marşı ve Safahat’ın şairi olarak tarihe geçen yazar ve çevirmen Ersoy, 27 Aralık 1936’da İstanbul, Beyoğlu’nda bulunan Mısır Apartmanı’ndaki dairesinde hayatını kaybetti. Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.
İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM), 12 Mart 1921’de yapılan oturumda Türkiye’nin milli marşı olarak kabul edilmesinin 103. yılı kutlu olsun.