Prof. Dr. Toğrul İsmayıl: Şuşa Beyannamesi ile ikili ilişkiler, stratejik boyutta müttefiklik seviyesine geçti

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Azerbaycan ile Türkiye arasında gelişen ikili ilişkileri, KKTC ile kurulan yeni temas ve bölgede İran ile yaşanan temel çatışmayı Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.

Haber Giriş Tarihi: 06.08.2024 17:48
Haber Güncellenme Tarihi: 06.08.2024 17:48
https://www.qha.com.tr/

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Azerbaycan ile Türkiye arasında gelişen ikili ilişkileri, KKTC ile kurulan yeni temas ve bölgede İran ile yaşanan temel çatışmayı Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.

PROF. DR. TOĞRUL İSMAYIL: 44 GÜNLÜK VATAN SAVAŞI'NDAN SONRA ŞUŞA BEYANNAMESİ İLE İKİLİ İLİŞKİLER, STRATEJİK BOYUTTA MÜTTEFİKLİK SEVİYESİNE GEÇTİ

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl''QHA'nın Özellikle İkinci Karabağ Savaşı'nda elde edilen zafer ve ardından Şuşa Deklarasyonu ile Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğini söyleyebiliriz. Bu yeni sürecin içinde var olan enerji politikaları, askeri iş birlikler ve sosyo-kültürel bağlamda birliktelikler hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yanıtladı.

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl: "44 günlük Vatan Savaşı'ndan sonra Şuşa Beyannamesi ile ikili ilişkiler, stratejik boyutta müttefiklik seviyesine geçti. Türkiye-Azerbaycan hem bölgede hem de uluslararası boyutta ilişkilerini müttefiklik seviyesine çıkararak ortak güvenlik meseleleri, ortak karşılıklı iş birliği ve sadece askeri boyutta değil; aynı zamanda ekonomi, enerji hatları, nakil boyutu, ulaşım ve ulaştırma meselelerinin çözümü ve eğitim ve kültürel gelişmeleri de konulara dahil etti. Örneğin; Azerbaycan'da ortak Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi'nin kurulması, Türkiye'den Azerbaycan'a, Azerbaycan'dan Türkiye'ye eğitim görmek için gençlerin sayısının artması. Azerbaycan gençleri şu anda Türkiye'de en fazla eğitim gören yabancı uyruklu öğrenciler arasında 30 bin civarına çıktı. Yani bu tür meseleler tabii ki önemli bir boyuta gelmiştir ve son dönemlerde ikili anlaşmalar, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri için bir örnek oluşturuyor. Bu ikili ilişkiler, Türk Devletleri Teşkilatı'nın içinde de pekişerek güven teşkil edecektir. Bu da tabii ki birçoklarını memnun etmiyor. Maalesef hem dışarıda hem içeride belirli güçler var. Bu meseleyi gölgelemek için ellerinden geleni yapıyorlar ve bazen de oldukça kalitesiz bir şekilde açıklamalar yapıyorlar. Maalesef bu bir realitedir. Özellikle son dönemlerde Ortadoğu'da yaşanan meselelerde, İsrail'in saldırıları çerçevesinde Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine gölge düşürülmek isteniyor. Güya Azerbaycan İsrail'i savunuyor. Karabağ Savaşı'nda 44 günlük süreçte İsrail'den silah alındı, İsrail destek verdi ama silahları başka ülkeler satmıyordu. Amerika'nın uygulaması olan 907. madde vardı. Azerbaycan silahları başka yerden alamazdı.  Ya Rusya ya Ukrayna ya Türkiye ya da İsrail. Karşılığı da ücretsiz değildi, parasıyla alıyordu. Karabağ Savaşı döneminde de açık söylemek gerekirse İsrail Türkiye'den sonra Azerbaycan'ı destekleyen ülkelerin başında geldi. Bu ayrı bir konu. Ama son yaşanan gelişmeler doğrultusunda Azerbaycan da aynen Türkiye gibi uluslararası çerçevede o bölgede ikili devlet meselesini savunmakta ve Türkiye'ye tam destek vermektedir. Türkiye'nin yanında olduğunu hem Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev hem de Dışişleri Bakanlığı seviyesinde, her seviyede açıklanmıştır. Bunu dikkatle okumak, bilmek gerekiyor. Dediğim gibi öyle bir seviyeye geldik ki artık bölgesel sorunlarda bile ortak meseleler var. Uzmanların buna hassas yaklaşması ve dikkate alması gerekiyor. Aksi takdirde bu tür ikili ilişkilere ciddi zarar vermiş oluyorlar. Başkalarının aleyhimize propaganda yapmasına fırsat tanıyorlar."

PROF. DR. TOĞRUL İSMAYIL: AZERBAYCAN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ YENİDEN OLUŞTURUP, TOPRAKLARINI İŞGALDEN KURTARDIKTAN SONRA KIBRIS KONUSUNDA ELİ DAHA GÜÇLÜ

QHA, konuya ilişkin olarak Azerbaycan Türkü Siyaset Bilimci İsmayıl’a, “Son zamanlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasında ciddi bir temas mevcut. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bakü'yü ziyaret etti. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasındaki ikili ilişkilerdeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?'" sorusunu yöneltti.

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl: "Şimdi daha önceleri hatırlıyoruz. Türkiye'de Azerbaycan kökenli olduğumuz bilinince “Azerbaycan Kıbrıs'ı niye tanımıyor?” diye soruluyordu. Tabii ki Azerbaycan'ın ciddi bir sorunu vardı. Topraklarının %20'si işgal altındaydı ve bu konuda Azerbaycan çok manevra yapamıyordu. Ben Kuzey kelimesini çok sevmiyorum. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile olan ilişkilerde samimi hatta bazen Charter uçakları gibi meseleler olsa da çok gündeme getirilmiyordu. İhtiyatlı davranılıyordu. Şimdi Azerbaycan’ın eli, toprak bütünlüğünü yeniden oluşturduktan ve işgalden kurtardıktan sonra daha güçlü oldu. Öte yandan tabi ki Türkiye'de de siyaset değişti. Kıbrıs'ın bağımsız bir devlet olarak tanınması konusunda hamleler gerçekleşti. Bunlardan biri hem Azerbaycan hem Türkiye'nin istediği şekilde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Türk Devletler Teşkilatı'nda gözlemci statüsünde temsil edilmesidir. Hatırlatmak gerekirse, Macaristan'da aynı statüde teşkilatta bulunmaktadır. Bu küçük bir mesele değil, büyük bir hamledir. Fakat dikkate almak gerekir ki Türk devletlerinde, Türkistan coğrafyasında hassasiyet biraz farklı. Buna rağmen bu yaklaşım oldukça önemli bir adım. Bir nevi Kıbrıs Türk Devleti'nin tanınması yolunda de facto bir hamledir diyebiliriz. Öte yandan Azerbaycan Kıbrıs’a çok ilgi gösteriyor. Kıbrıs'a yaklaşması, devlet başkanını davet etmesi özel. En son da Türk Devletleri Teşkilatı'nın gayri resmi toplantısında Şuşa'da Kıbrıs bayrağı yükseldi. Hatta hatırlatayım, bu mesele Avrupa Birliği'ni rahatsız etti. Çünkü Macaristan aynı zamanda o dönemde Avrupa Birliği'ne başkanlık yapıyordu. Böyle bir meselede hemen tepkiler ortaya çıktı. Üzen meselelerden biri de aynı tepkilerle birlikte Türkiye'mizde de, hatta başka yerlerde de buna karşı, mesela Ermenistan Dışişleri Bakanı ile Kıbrıs Dışişleri Bakanı görüşürken, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine belli bir anlamda laflar söylendi. Neredeyse sürekli işgalci, Karabağ'ın işgali gibi meseleler gündeme getirildi. Her olumlu hamlemiz, antipropagandanın ortaya çıkmasına neden oluyor. Maalesef dediğim gibi bu propaganda bazen Türkiye basınında da yanlış değerlendiriliyor ve çok yanlış şekilde ortaya çıkıyor. Son meselelerden biri de Kıbrıs'ta açılan Azerbaycan evi meselesi.  Çok sayıda Azerbaycanlı öğrenci Kıbrıs'ta eğitim görmekte. Sadece Azerbaycan’dan değil, diğer Türk devletlerinden de bağlantının arttırılması söz konusudur. Kıbrıs'ın bir devlet olarak, Türk devleti olarak varlığını sürdürmesi gerekiyor. Bir resmi televizyon kanalındaki belgeselde de söylediğim gibi; Çin gibi bir devleti 30 sene dünya tanımadı. Bu, Çin'in bir devlet olarak varlığının olmadığı anlamına gelmez. Kıbrıs'ın bir Türk devleti olarak varlığını önce bizim istememiz lazım. Kıbrıslı Türkler'in istemesi lazım ki ondan sonra da bu devlet varlığını sürdürebilsin. Gelişmeler iyi yönde. Macaristan'daki Türk grup toplantısı da çok başarılı geçti. Orada da Kıbrıs bayrağı törenlerde açık şekilde dalgalanmaya başladı. Bu önemli meselelerden biridir. Artık Kıbrıs'ın bir Türk Cumhuriyeti olarak Türklerin zihninde varoluşu meselesini çözmüş bulunmaktayız diye düşünüyorum. Bundan sonraki adımlar, bu devletin kendini kanıtlanması ve daha güçlü şekilde durmasıyla ilgilidir. Bunun için de ekonomik gelişme çok önemlidir. Sadece Türkiye'nin değil, Türk devletlerinin desteği de çok önemlidir. Jeopolitik gelişmelerden aslında bir nevi faydalanmakta. Bundan faydalanmakta yarar vardır diyebilirim, işimize yarıyor."

"GÜNEY KAFKASLARDA AZERBAYCAN-TÜRKİYE İTTİFAKI OLMADAN HERHANGİ BİR SÖZÜN GEÇİRİLMESİ İMKANSIZDIR"

QHA, konuya ilişkin olarak uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Toğrul İsmayıl'a "Orta Doğu'daki gelişmeler son dönemde iyice hararetlendi. Bölgede bir teyakkuz durumu mevcut. Özellikle Hamas lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da hemen Pezeşkiyan’ın töreninin ardından öldürülmesiyle birlikte işler daha da kızıştı. Fakat son dönemde basında ortaya çıkan haberlerde Haniye'ye yönelik saldırının Azerbaycan üzerinden gerçekleştiği iddia ediliyordu. Fakat sonraki araştırmalarda tam tersi, Azerbaycan üzerinden değil, İsrail tarafından yapılan bir atışla kendisinin öldürüldüğü ortaya çıktı. Peki bu dezenformasyonun nedeni nedir? Neden Azerbaycan bu bağlamda hedef gösterildi?" sorusunu sordu.

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl: "Şimdi şöyle maalesef televizyonlarda ve basında çoğu zaman ya alanın uzmanı olmayan ya da direkt İran yanlısı gözüken ya da başka güçlere bağlı kişilerin konuşmaları var. Bunlardan biri de “Türkiye Kırım'ı tanısın, Rusya da Kıbrıs'ı tanıyacak” gibi saçma bir yaklaşımdı. Çünkü Kırım işgal edilmiş bir arazidir. Kıbrıs meselesinde ise Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukuku kullanmıştır. İşgalciyle uluslararası hukuku hayata geçirmiş bir ülkeyi eşit tutmak oldukça mantıksız ve akla zarardır. Rusya Kıbrıs'ı tanımak istese bile, Türkiye'nin “hayır gerek yok” demesi  lazım. Maalesef bu, son yaşanan hadiselerden biri. Ben bunu hayalet olarak değil bir nevi deneyimsizlik, tecrübesizlik veya sansasyonun peşinden koşan söylemler olarak görüyorum. Kimin ne söylediğinden iyi haberimiz var. Kimlerdir, neye hizmet ediyorlar, amaçları nedir bilinmektedir. Bir kere Azerbaycan, az önce de dediğimiz gibi Türkiye'nin müttefiki. Müttefiki zan altında bırakamazsınız. Kanıtlanmamış bir meselede herhangi bir ülkenin ismini çekmek, Azerbaycan'ın hedef haline getirilmesi demektir. Hem İran'ın hem İsrail'in hem de başka güçlerin değirmenine su dökmek gibi bir meseledir. Azerbaycan arazisini hiçbir zaman başka üçüncü ülkeye açık ilan etmedi. Daha önce de batılı basında Azerbaycan kendi arsasında İsrail'e hava üssü kuracak gibi iddialar vardı. Azerbaycan aynı zamanda bağımsızlar hareketine öncülük yapmaktadır. Bu nedenle böyle şeylerekarışamaz, arazisine de müsaade etmiyor. Azerbaycan Türkiye'yle müttefik olmasına rağmen Türkiye'nin askeri üssü yok. Türkiye aynı zamanda bir NATO üyesi, bu dengeleri koruyor. Azerbaycan'da Rusya'nın da askeri üssü yok. 1993'te Rus askeri çıkarıldı. Daha sonra Elçibey hakimiyeti döneminde, daha sonra da Haydar Aliyev döneminde Gebele Radar İstasyonu’ndan  da tamamen çıkarıldı. En son Karabağ meselesinde anlaşmalı barış gücü girmişti. O da Sayın İlham Aliyev'in döneminde, Türkiye'nin de manevi desteğiyle uzaklaştırıldı ve sorun çözüldü. Azerbaycan arsasında herhangi bir üçüncü ülkenin askeri gücü ve üssü söz konusu değildir. Son teknolojilerde hangi uçağın nereden uçtuğunu açık bir şekilde görebilirsiniz. Bu mesele, herkesi suçlamak olur. Irak hava sahası en kontrolsüz hava sahasıdır. Irak'ın kuzeyi veya Suriye kontrol ediliyor mu? Kontrol edilmiyor. Bu değişik yöntemlerle öğrenilebilir. Şu anda teknoloji o kadar gelişmiş ki. Direkt İran üzerinden vurulduğu açıklandı. İran'ın içerisinde istihbarat zaafiyeti ve ajanlık dolayısıyla tutuklamalar var. Bu tür söylemler sorumsuzcadır. Hedef haline getirmek ciddi problemler yaratır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklaması; biz Karabağ'a girdiğimiz gibi Libya'ya girdiğimiz gibi İsrail meselesini çözeriz. Bunu farklı yorumlanır. Sanki Türkiye askeri üs olarak Azerbaycan'a girdi veya Libya'ya girdi. O zaman Azerbaycan'ın 3 bin şehidi nereden çıktı? Azerbaycan ordusu yok mu? En önemli mesele, Fransa ve bazı dış ülkelerin Karabağ meselesinde Türkiye'nin ve Orta Doğu'dan değişik terör gruplarını kullandığına dair iddialara karşı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev bunu reddetti, kanıtla dedi. Türkiye Cumhurbaşkanı ve yönetimi de kanıtlayın dedi. Öyle bir oyuna çeviriyorlar ki iki ülke arasındaki dengeler bozulsun. Orta Doğu'da yaşanan dengeleri sadece Irak, Suriye, İran'da veya Türkiye üzerinde değişim olarak düşünmeyin. Aynı zamanda Güney Kafkaslar'daki dengeleri de değiştirmeye çalışıyorlar. Güney Kafkaslar'da Azerbaycan-Türkiye ittifakı var. Bu ittifak olmadan herhangi bir sözün geçirilmesi imkansızdır. Gürcistan'da yaşanan olaylar var. Batı, Gürcistan'ı aldığı kararlardan dolayı cezalandırmaya başlıyor. Ama Rusya'nın müttefiki olan Ermenistan Batı yanlısı diye hem para veriliyor hem teşvik ediliyor hem de silahlandırılıyor. Bunu bilmeyen uzmanlar, tırnak arası dediklerim, televizyonda bu tür saçma sapan ifadeler kullanabilirler. Bu sorumsuzluktur. Hedeflerin belirtilmesi bile sorumsuzluk en başında gelir. Elinde kanıt yoksa bunun söylenmesi doğru değildir. Bunun hukuki boyutu var."

"İRAN, ZENGEZUR KORİDORU’NUN AÇILMASINI KENDİNE TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR"

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl''QHA'nın Zengezur Koridoru'nu sormak istiyorum. Hamaney'in bir açıklaması vardı garantörlük üzerinden ve İran Başkonsolosluğu açtı bölgede. Bunu da bize kısaca anlatabilir misiniz?" sorusunu da yanıtladı.

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl: "Zengezur meselesi Azerbaycan ve Türkiye'nin istediği şekilde hallolacak. İran son hamlelerini ve çabalarını gösteriyor. Tavrı değişmedi. İran bu koridorun açılmasını kendine tehdit olarak görüyor. Türkiye-Azerbaycan birleşecek, Turan yolu – ki Türk yolu daha doğrudur- oluşacak. Bunu Türk birliği yolu olarak da ifade edebiliriz. Alternatif bir yoldur. Türkiye-Azerbaycan'ın Gürcistan üzerinden Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ile hizmet edilebilir. Bu yol açılırsa alternatif, güçlü birliktelik yolu var. Azerbaycan'ın talepleri mantıklı ve doğrudur. Ermenistan'ın artık başka çaresi yok. Hem Rusya hem Batılı devletlerde de bu konuda Türkiye'nin de bilgisi dahilinde gelişmeler yaşanmaktadır. Sınırların açılması meselesinde, Ermenistan demagoji yapıyor. Türkiye'nin hem Cumhurbaşkanı seviyesinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Dışişleri Bakanlığı seviyesinde Sayın Hakan Fidan açıklamaları var. Azerbaycan'la mesele çözülmeden Türkiye-Ermenistan sınırı açılmayacak yönünde. Bunu herkese tekrar bildirmek gerekiyor, bu tür meselelerde duygular değil, devlet başkanları seviyesinde veya Dışişleri Bakanlığı seviyesinde yapılan açıklamalar ve görülen işler üzerinden konuşmak gerekiyor.İran, Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşıdır. Bunu kendi çıkarlarını dikkate alarak söylüyor. Ama her zaman söylemlerini gerçekleştirmiyor. Ermenistan biraz uzatmaya çalışsa da sorun, Azerbaycan ve Türkiye'nin talep ettiği şekilde çözülecektir diye düşünüyorum."