İran’da siyasi kriz: İsmail Haniye’nin ölümü nasıl bir değişime neden oldu?  

İran'da yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkian'ın yemin töreninden sonra Hamas lideri Haniye'nin öldürülmesi, üst düzey güvenlik zafiyetinin ortaya çıkmasına ve istihbaratın sorgulanmasına neden oldu.

Haber Giriş Tarihi: 07.08.2024 18:33
Haber Güncellenme Tarihi: 07.08.2024 18:33
https://www.qha.com.tr/

Kürşad İsmayıl

Tahran'da İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkian’ın cumhurbaşkanlığı töreninin ardından Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesi İran'ın üst düzey güvenlik protokollerinde ciddi bir zafiyet olduğunu ortaya çıkarırken, istihbarat servisinin güvenilirliğinin sorgulanmasına neden oldu.

İran, aralarında üst düzey istihbarat subayları, yetkililer ve Tahran'da öldürülen İsmail Haniye ile bağlantılı çalışanların da aralarında bulunduğu yirmiden fazla kişiyi tutukladı.

İsrail, HAMAS liderinin öldürülmesine misilleme olarak İran'ın yapacağı saldırıyı beklerken, Tahran'da üst düzey yetkililerin güvenliğinden sorumlu tüm hizmetin kapsamlı bir denetimi başlatıldı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, tabiri caizse alarma geçirildi ve İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bu olayın nasıl gerçekleştiğini ve bunun tekrarlanmamasının garantisinin nasıl sağlanacağını öğrenmek için iki kez Devrim Muhafızları Ordusunun lider kadrosunu topladı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, olan bitene dair net bir cevap vermezken, sadece Haniye’nin, bir grup sabotajcının dağdan fırlattığı bir roketle öldürüldüğü iddiasını öne sürdü. Ancak Batı medyasında, Hamas liderinin odasına önceden yerleştirilmiş patlayıcı cihazlarla öldürüldüğü ve bunun "Mossad" tarafından Ansar el-Mahdi servisindeki yerel ajanların yardımıyla gerçekleştirildiği bildirildi.

Haniye öldürülmeden dört gün önce, İran İstihbarat Bakanı Seyyid İsmail Hatib, yerel medyaya İran'ın "bilim insanlarımızı öldüren ve kritik tesislerde sabotajlar düzenleyen Mossad ajan ağını yıktığını ve yok ettiğini" açıklamıştı. Ancak, son yıllarda İran istihbarat servislerinin benzer açıklamaları dikkate alındığında, İsrail ajan ağının en az üç kez tamamen yok edildiği iddia edilebilir.

Ve dikkat çekicidir ki, bu ağın her "yok edilişinden" sonra, giderek daha cüretkâr ve karmaşık operasyonlar gerçekleştirdiği görülmektedir. Mossad bu süreçte gizli nükleer program belgelerini İran'dan kaçırmak, Tahran'ın ortasında Devrim Muhafızlarının üst düzey istihbarat subaylarını kaçırmak ve sorgulamak gibi eylemlere imza attı.

Haniye’nin öldürülmesinden dört gün önce İstihbarat Bakanı, "Mossad" ajan ağının İran'da yok edildiğini rapor etmişti. Ancak bu, güvenlik sisteminin bir sürü açık olduğunu gösteriyor ve zaman geçtikçe bu açıklar daha da artıyor.

Haniye’ye yönelik suikastın ardından İran’da üst düzey yetkililerin güvenlik protokolleri tamamen gözden geçirildi, tüm elektronik cihazları değiştirildi, "akıllı telefon taşıyorsan, kişisel bir casus taşıyorsun" mantığıyla hareket edildi ve rezidanslarının güvenliği artırıldı. Ancak bunun onları gelecekte ne kadar koruyacağı belirsiz.

Tüm bu cihazlar, kurşun geçirmez camlar, zırhlı araçlar ve hatta hava savunma sistemleri, hepsinin ortak bir zayıf noktası var: Bu sistemleri yöneten ve hizmet veren insan. İran'da olup bitenler, bu konuda büyük sorunlar yaşandığını gösteriyor.

İran Devrim Muhafızlarının Ensar el-Mehdi güvenlik birimine sadece en güvenilir ve en sadık kişiler seçilmekte. Hatta kabul edilen kişiler düzenli olarak poligraf testlerine (yalan testi) tabi tutulmakta.

İRAN’DAKİ İSTİHBARAT ZAAFİYETİ ÖRNEKLERİ

Ancak alınan önlemlerin tam olarak İran’ın güvenlik talebine cevap vermediği ortaya çıkıyor. 2020 yılında, İsrail istihbarat servisi Mossad, İran'ın nükleer programına yönelik bir dizi suikast operasyonu gerçekleştirdi. Bu operasyonlarda, İran'ın nükleer programında kritik roller üstlenen kilit isimler hedef alındı ve öldürüldü.

Bunların başında, 27 Kasım 2020'de Absard, Tahran yakınlarında suikasta uğrayan Mohsen Fakhrizadeh gelmekte. Fakhrizadeh, İran'ın nükleer programının başındaki en önemli isim olarak biliniyordu ve İran Savunma Bakanlığına bağlı araştırma ve inovasyon teşkilatının başkanıydı. Suikast, uzaktan kumanda edilen yapay zeka destekli otomatik bir silahla gerçekleştirildi ve bu olayın İsrail tarafından düzenlendiği düşünülmekte.

2020'nin başlarında Tahran'da öldürülen Merdas Mahdavi-Nejad, İran'ın nükleer ve balistik füze programlarında çalışıyordu. Detaylar hakkında sınırlı bilgi mevcut ancak İsrail'in bu olayda da parmağı olduğu düşünülmekte.

Temmuz 2020'de Tahran'da gizemli bir trafik kazasında hayatını kaybeden Meysam Feizabadi, İran'ın savunma sanayisinde ve özellikle nükleer araştırmalarda kritik bir rol oynayan bilim insanlarından biriydi. Bu olayın bir suikast olup olmadığı net deği ancak ciddi şüpheler mevcut.

Bu suikastların yanı sıra, Mossad'ın daha önceki yıllarda gerçekleştirdiği benzer operasyonlar da bulunmakta. Örneğin, 2010 yılında Tahran'da evinin önünde aracına yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden teorik fizik profesörü Masoud Alimohammadi de İran'ın nükleer programında önemli bir isimdi. Benzer şekilde, 11 Ocak 2012'de Natanz Nükleer Tesisinde çalışan kimya mühendisi Mustafa Ahmedi-Roshan, aracına yerleştirilen manyetik bir bombayla suikasta uğramıştı. 23 Temmuz 2011'de Tahran'da motosikletli saldırganlar tarafından vurularak öldürülen Dariush Rezaeinejad ise İran Savunma Bakanlığına bağlı çalışıyordu ve nükleer silah geliştirme programında önemli bir rol oynuyordu.

Bu suikastların hepsi, İran'ın nükleer programını durdurma veya yavaşlatma amacı taşıyan İsrail'in geniş çaplı bir stratejisinin parçası olarak görülmekte. Mossad'ın bu operasyonları, sofistike teknikler ve ileri teknoloji kullanılarak gerçekleştirilen karmaşık ve hedef odaklı eylemler olarak öne çıkmakta. Bu operasyonların tamamında İran’ın iç istihbarat ağındaki açıklıklar kullanıldı.

ALİ HAMANEY İLE DEVRİM MUHAFIZLARI ARASINDAKİ GÖRÜŞMELER İFŞA EDİLMİŞTİ

İran Devrim Muhafızları Ordusunun istihbarat anlamında bozulması belirli bir sürecin parçasıydı. Mart 2023'te, Ali Hamaney ile İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanları arasındaki gizli bir toplantının tutanaklarının sızdırılmasıyla, İran istihbaratının gerçek durumu ortaya çıkmıştı. İfşa edilen görüşmede, komutanlar tarafından toplanan şikayetler öne çıkarılmıştı. Bahsi geçen şikayetler arasında İsrail’e veri sızdırılmasına ilişkin bilgiler de yer alıyordu.

İran Devrim Muhafızları Ordusunu reforme etmek, devleti baştan aşağıya yeniden düzenlemekle eş değer. İran’ın ekonomik yapısı buna el vermeyeceği için yakın bir tarihte kökten bir değişim beklenmiyor. İran Devrim Muhafızları Ordusunda gerçekleştirilen bu tutuklamalar ise var olan açıkları kapatmayacak gibi gözüküyor.