Ayyıldız Huri Kaptan/QHA ANKARA
Eserleriyle Kırım Tatarlarının vatan hasretini ve mücadelesini geniş kitlelere ulaştıran, hayatının büyük bir bölümünü vatan hasretiyle geçiren ünlü Kırım Tatar romancı, yazar Cengiz Dağcı'yı konu edinen "Cengiz Dağcı ve Kültür" ile "Kültürel Aktarım Değişim ve Koruma Samsun'un Kavak İlçesi Örneği" adlı kitapların yazarı, halk bilimci İbrahim Boz ile eserleri üzerine röportaj gerçekleştirdik. “Kültürel Aktarım Değişim ve Koruma adlı” kitabının dört yıllık hummalı bir çalışmanın ürünü olduğunu ifade eden yazar Boz, Samsun’un Kavak ilçesine ait efsane, masal, deyim, atasözü, halk inançları, halk mimarisi gibi kültürel değerleri bu kitapta toplamaya çalıştığını belirtti.
Halk bilimsel bir çalışma olarak öne çıkan “Cengiz Dağcı ve Kültür” adlı eserinde ise Cengiz Dağcı’nın romanlarının tarama yöntemi ile ele alındığını kaydeden Boz, söz konusu eserde bulunan türkü, efsane, atasözü, deyim, halk inançları gibi unsurların incelendiğini, bunlarla ilgili yorum ve tahlillerde bulunulduğunu anlattı. Yazar, halk bilimci İbrahim Boz "Cengiz Dağcı’nın özelinde Kırım Tatarlarının vatan hasretini ruhumda duydum" ifadelerine dikkat çekti.
Kırım Haber Ajansının İbrahim Boz ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı şöyle:
"KÜRESELLEŞEN DÜNYADA KÜLTÜREL DEĞERLERİ KORUMAK MİLLETLERİN VAR OLABİLMESİ İÇİN ELZEM BİR DURUM"
"Kültürel Aktarım Değişim ve Koruma” ile "Cengiz Dağcı ve Kültür" kitapları ne tür çalışmalar? Kitaplarınızdan, özelliğinden ve öneminden bahseder misiniz?
Kültürel Aktarım Değişim ve Koruma adlı kitabım dört yıllık hummalı bir çalışmanın ürünüdür. Samsun’un Kavak ilçesine ait efsane, masal, deyim, atasözü, halk inançları, halk mimarisi gibi kültürel değerleri bu kitapta toplamaya çalıştım. Çalışmanın gayesi Kavak ilçesi bağlamında Türk kültür değerlerini kayıt altına almak, bunların gelecek kuşaklara aktarımını sağlayarak korunmasını temin edebilmektir. Küreselleşen dünyada kültürel değerleri korumak milletlerin var olabilmesi için elzem bir durum oluşturmaktadır. Ayrıca bu eserde Kavak ilçesinin köyleri, Kavak merkezi ve Samsun’a göç eden Kavaklılarda yaşanan değişim de ele alınmıştır. Böylelikle hangi kültür unsurlarının nasıl ve neden değiştiği tespit edilmeye çalışılmış, kültürel değerlerin korunması için neler yapılabileceği konusunda önerilerde bulunulmuştur.
TÜRK DEVLETLERİ ARASINDAKİ İŞ BİRLİĞİNE KATKI SUNABİLECEK BİR ESER
Cengiz Dağcı ve Kültür adlı eserim ise halk bilimsel bir çalışma olarak öne çıkmaktadır. Bu eserde Cengiz Dağcı’nın romanları tarama yöntemiyle ele alınmış, eserde bulunan türkü, efsane, atasözü, deyim, halk inançları gibi unsurlar incelenmiş, bunlarla ilgili yorum ve tahlillerde bulunulmuştur. Dağcı’nın romanları bağlamında Türk kültürüyle Kırım-Türk kültürünün benzer özellikleri açığa çıkarılmaya çalışılmıştır. Bugün Anadolu’daki birçok halk inancının Kırım Türk halk inançlarıyla benzerlik taşıdığı bu eser aracılığıyla ortaya konmaya gayret edilmiştir. Bu eserin Kırım Tatarlarına ait kültürel değerlerin bir nebze de olsa ortaya çıkarılması, bunların kayıt altına alınması ve geleceğe taşınması bakımından önemli bir eser olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu eserin Türk topluluklarına ait benzer değerleri öne çıkardığı için Türk devletleri arasındaki iş birliğine katkı sunacağı kanaatindeyim.
Eserlerinizin çıkış tarihi nedir, kaçıncı basımı yapıldı? Bu eserlere ilgiyi nasıl buldunuz?
Her iki kitap da 2022 yılının Kasım ayında yayımlandı. Şimdilik ilk baskıları yapıldı. Kültürel Aktarım Değişim ve Koruma adlı kitabım halk bilimi çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Eser, özellikle kültürel değişimi çok boyutlu ele alışı, sosyolojik kuramlarla bu değişimi yorumlayışı bakımından ilgi çekmiştir. Bunların yanında derneklerin kültürel korumaya yaptığı katkıyı değerlendiren ender eserlerden biri olması da bu ilgiyi daha da artırmıştır.
CENGİZ DAĞCI’NIN KÜLTÜREL DEĞERLERE VERDİĞİ ÖNEMİ GÖSTEREN DİKKAT ÇEKİCİ ESER
Cengiz Dağcı ve Kültür adlı çalışmam ise Cengiz Dağcı’nın kültürel değerlere verdiği önemi göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Yazarın çocukluk yıllarını geçirdiği Kırım’a ait birçok kültürel değere vakıf olduğu görülmektedir. Özellikle Kırım türküleri bu eserde sıklıkla yer bulmuştur. Dağcı, fırsat buldukça Kırım türkülerinden örnekler sunmaya çalışmıştır. Kırım Tatarlarının sürgün dolayısıyla yaşadığı acılar türkülerde sıklıkla yer bulmuştur. Bu bakımdan eser, Cengiz Dağcı ve Kırım Türk kültürünü, Kırım Tatarlarının yaşadıklarını öğrenmek isteyen insanların ilgisine mazhar olmuştur. Tabii, bu kitapların tanıtımı yapıldıkça eserlere olan ilginin daha da artacağını düşünüyorum.
Eserlerinde ata mirası toprağa bağlılığı sık sık konu edinen Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'yı ele aldığınız "Cengiz Dağcı ve Kültür" adlı çalışmanızın çıkış noktası nedir?
Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam adlı romanlarını daha önce okumuştum ve bu eserlerden çok etkilenmiştim. Cengiz Dağcı ve eserlerini araştırmak içimde bir ukde olarak hep kalmıştı. Sonraki yıllarda kıymetli hocam Prof. Dr. Bekir Şişman’ın da teşvikiyle Cengiz Dağcı ve romanlarındaki kültür unsurları üzerinde yoğunlaştım. Dağcı’nın eserlerini okudukça yazarın Kırım’a duyduğu hasreti derinden hissettim. Üç yıl süren çalışmam boyunca Cengiz Dağcı’nın özelinde Kırım Tatarlarının vatan hasretini ruhumda duydum; Gurzuf, Bahçesaray, Akmescit, Yalta gibi Kırım şehirlerini hayalimde yaşattım. İşte hissettiğim bütün bu duygular bu eseri yazmam konusunda itici birer güç oldular. Üç yıllık gayretli bir çalışma sonunda da Cengiz Dağcı ve Kültür adlı çalışma ortaya çıkmış oldu.
Türk dünyası ülkelerinden gelen vatandaşlar, gittikleri yerlerde kültürlerini korumayı nasıl başarabilir?
Evet, günümüzde önemli sorunlardan biri kültürün korunması meselesi ve üzerinde uzunca durulması gerekiyor. Kültürün korunması için çok farklı uygulamalar yapılabilir ancak burada hepsinden bahsetme imkânımız yok. Ben iki faktör üzerinde durmak istiyorum. Birincisi Kırım Tatarları özelinde konuşursak gittikleri yerlerde dernekler gibi sivil toplum kuruluşları kurarlarsa kültürlerini koruma konusunda önemli bir adım atacakalarını düşünüyorum. Zira dernekler ve diğer sivil toplum kuruluşları kültürü korumak için teşvik edici bir rol üstenir. Kırım kültürünü tanıtan yemek programları, Derviza gibi Kırım kültürünü yansıtan şenlikler, düğün, doğum, cenaze gibi geçiş dönemlerini kutlama, güreş yarışmaları, millî dans ve koro grupları düzenlenebilir. Böylece çocuklara ve gençlere kültürel değerler aktarılacak ve onların hafızalarına işlenerek yaşatılmış olacaktır.
İkincisi ise dijital mecraların kültürü koruma konusunda yapacağı katkıya odaklanmak gerekir. Günümüzde dünya dijital bir çağ yaşamaktadır. Özellikle gençler dijital mecralarda çok fazla zaman geçirmektedir. Bu bakımdan Kırım kültürüne ait türkü, mani, efsane, atasözü gibi değerlerin dijital mecralara aktarılması gerekmektedir. Özellikle sosyal medya ortamlarında yer alacak etkileşimli video ve diğer içeriklerin çocuklar ve gençlerin dikkatini cezb edeceğini düşünüyorum. Ancak kültür ürünleri dijitale aktarılırlen bazen yalan yanlış unusurların da bunlara katıldığı görülmektedir. Bu yüzden içeriklerin yüklenmeden önce alanında uzman bir halk bilimci tarafından incelenmesi ve onaylanması kültürün doğru bir şekilde dijitale aktarılmasını sağlayacaktır.
Sizce Türkiye’de Kırım Tatarlarının ileri gelen tarihî şahsiyetleri ile ilgili yeteri kadar eser kaleme alınıyor mu ve faaliyetler düzenleniyor mu?
Son dönemlerde Kırım Tatarlarına ait tarihî şahsiyetler üzerine çalışmaların arttığını görüyorum. Ancak bunlar yeterli midir? Bence yeterli değil. Özellikle Gaspıralı İsmail Bey’i Türkiye’de tanımayan yok gibidir. Ancak ben Cengiz Dağcı’nın biraz ihmal edildiğini düşünüyorum. Onun Türkiye’de geç fark edilmesi bu durumda etkili olmuş olabilir. Eserlerini Türkiye Türkçesiyle yazan Dağcı’nın vatan hasretiyle yanan kalbinin sesi hem Türkiye’de hem diğer Türk devletlerinde ve dünyada duyurulmalıdır diye düşünüyorum.
Türk Dünyası, iki Cengiz yetiştirdi: birisi Cengiz Aytmatov diğeri Cengiz Dağcı. Bununla ilgili düşüncelerinizi kısaca aktarır mısınız?
Her iki yazar da özellikle romanlarıyla tanınmış mümtaz şahsiyetlerdir. Eserleriyle Türk dünyasının sesi olmuşlardır. Ancak ben Cengiz Dağcı üzerinde durmak istiyorum. Cengiz Dağcı Türk kültür unsurlarına, eserlerinde geniş yer vermiştir. Yazarın çocukluk yıllarını Kırım’da geçirdiğini, Kırım-Türk kültürüyle yoğrulduğunu biliyoruz. Romanlarında Türk kültürünü sıklıkla işlemesi yazarın bu özelliğine bağlı olabilir. Zaten yazar ömrü boyunca çocukluk yıllarını geçirdiği Kırım’a dönmeyi hayal etmiştir. Romanlarını, Kırım’ı hayal dünyasında da olsa tekrar yaşamak amacıyla yazmıştır. Memleketine olan özlemini dindirmek için sık sık kültürel değerlere başvurmuştur. Bu değerler onun bir nebze olsun rahatlamasını sağlamıştır.
Dağcı’nın eserlerinde geçen türküler, Kırım halkının vatanına olan hasretini, acılarını, az da olsa sevinçlerini dile getirerek önemli fonksiyonları icra etmektedir. Türkülerin yanında sanatçı mâni, destan, halk hikâyesi, efsane, ağıt gibi türlere de yer vermiştir. Cengiz Dağcı ve Kültür adlı eserimizde bahsettiğimiz bir halk hikâyesi hayli uzun olmasına rağmen sanatçı bu hikâyeyi hafızasında yıllarca saklamış ve eserinde kullanmıştır. Yazarın kültür hafızasının derinliği bu durumda açıkça görülmektedir. Sanatçı, halk kültürünü, yok edilmek istenen bir milletin acılarını dile getirmek amacıyla eserlerinde işlemiştir. Sözlerimi Dağcı’nın İhtiyar Savaşçı adlı romanında geçen bir türküyle bitirmek istiyorum:
Hani menim tırmandığım tepeler?
Hani menim yıkandığım dereler?
İnle kaval, kalbim gibi inle dur!
İnle kaval dertlerimi sen sustur.