Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerilim sürmeye devam ediyor. Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde bulunan Ermenistan ve Rusya tarafından finanse edilen Ermeni ayrılıkçılar, 8 Eylül 2023 tarihinde, sözde cumhurbaşkanlığı seçimleri düzenlemişti.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, 8 Eylül'de yaptığı açıklamada, sözde cumhurbaşkanlığı seçimlerini provokasyon olarak nitelendirdi. Bakanlık, "Bu yasadışı örgütün "başkan" olarak planlanan sözde "seçimleri" son derece provokatif bir adımdır” ifadelerini kullanmıştı.
Azerbaycan’ın Karabağ’da askeri hamleleri ve birlikleri sınıra doğru harekete geçirmesi, Azerbaycan ile Ermenistan arasında olası bir savaş ihtimalini gündeme getirdi. Özellikle, Zengezur Koridoru’nun tekrar tartışıldığı günlerde, İran’ın bu meseledeki konumu göze çarpmaktadır.
Güney Azerbaycan Türkü akademisyen Dr. Mehmet Rıza Heyet, Zengezur Koridoru meselesinde İran’ın pozisyonunu ve Güney Azerbaycan’ın durumunu ve bölgedeki güncel gelişmeleri Kırım Haber Ajansına değerlendirdi.
Zengezur Koridoru için Türkiye ve Azerbaycan çalışmalarını tamamlanmak üzere. Bu hususta Zengezur Koridorunun Türkiye ve Azerbaycan inisiyatifinde kullanılması, Güney Azerbaycan meselemize nasıl etki eder?
Dr. Mehmet Rıza Heyet: İki ülke arasındaki bazı gelişmelerin etkisi, her zaman o iki ülkeyle sınırlı kalmaz. Bazen bu gelişmelerden yarar sağlayan veya zarar gören diğer ülkeler de duruma müdahil olup kendi çıkarları doğrultusunda olumlu ya da olumsuz girişimlerde bulunmak isterler. Söz konusu ülkeler Kafkasya gibi jeopolitik öneme haiz bir bölgede ise, durumun hassasiyeti kat kat artar. İşte bu hassas alanlardan biri de günümüzde Azerbaycan ve Ermenistan dışında Türkiye, Rusya ve İran gibi komşu ülkelerin; Avrupa, Çin ve ABD gibi dünya güçlerinin de bir şekilde ilgi alanına giren Zengezur Koridoru’dur.
Bilindiği üzere Zengezur bölgesi, tarihte Azerbaycan’ın bir parçası olmuş, Birinci Azerbaycan Cumhuriyeti (1918-1920) döneminde de bu durum tescillenmiştir. Fakat Sovyetleri Birliği döneminde Rusların yönetim politikası ve uygulamaları sonucunda bu bölge Ermenistan’a bırakılmış ve sonuç itibarı ile Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ana gövdesiyle Nahçıvan bölgesi, karasal olarak birbirinden ayrı düşmüş ve dolayısı ile de Türkiye ile Kafkasya ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasındaki yol kapatılmıştır. Demir perdenin kurulduğu Sovyetler Birliği döneminde sınırların zaten kapalı olması nedeniyle böyle bir durumun oluşması, belki çok da önemsenmiyordu. Fakat günümüzde Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanması ile doğan siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta askeri iş birliği gereksinimi, Ermenistan’ın kontrolünde bulunan Zengezur’u büyük bir engele ve bir an önce çözülmesi gereken bir meseleye dönüştürmüştür.
Azerbaycan, haklı olarak yakın tarihte ana vatandan ayrılan toprakların iadesini, en azından ise Azerbaycan’ın ana gövdesiyle Nahçıvan’ı birbirine bağlayan bir koridorun açılmasını talep etmektedir. Bu koridorun açılması ile yalnız Azerbaycan’ın sorunu çözülmüş olmuyor. Aynı zamanda Avrupa’dan Çin’e kadar büyük potansiyelli bir ticaret yolu da açılmış, Türkiye ile diğer Türk cumhuriyetleri arasındaki tarihî kara yolu bağı da yeniden kurulmuş olur ve böylelikle hem ticaret yolu olarak hem de insanların güzergahı olarak kullanılan kara yolu konusunda İran’a bağımlılık sona ermiş olur.
Bu projenin birçok uluslararası destekleyicisi olduğu gibi, elbette karşı çıkanları da var. Karşı çıkan ülkelerin arasında ise İran geliyor.
İran hangi gerekçelerle Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı çıkıyor?
Dr. Mehmet Rıza Heyet: İlk olarak, İran’ın şu ana kadarki Kafkasya politikası, “Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı destekleme” şeklinde özetlenebilir. Bu politika çerçevesinde, projenin olası yararları ve zararları gözetilmeksizin her durumda Ermenistan’ı destekleme politikası İran yönetiminin siyasi ilkesi ve kendi ifadesiyle kırmızı çizgisi olarak nitelendirilmiştir.
İkinci neden olarak, İran’ın Türklük ve Azerbaycan karşıtı politikaları, ülke içinde de nüfusun büyük bir kısmını oluşturan Türkleri rahatsız etmektedir. Birinci ve İkinci Karabağ savaşları sırasında Güney Azerbaycan Türklerinin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne verdiği manevi destek, İran üzerinden Ermenistan’a gönderilen silah ve yardım malzemelerinin Güney Azerbaycanlılar tarafından durdurulması, “Biz Azerbaycan’ın yanında değiliz, biz Azerbaycan’ız” anlayışının halk arasında giderek yayılması, başkent Tahran da dahil olmak üzere çeşitli şehirlerde itiraz gösterileri ve İran’ın Azerbaycan’a olası müdahalesi sırasında Güney Azerbaycan Türklerinin Tahran yönetimine karşı Azerbaycan’ın yanında yer alacağı, Zengezur ve Güney Azerbaycan meselesini birbirine bağlamıştır. İran yönetiminin bir yandan Zengezur Koridoru’nu Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün ihlali olarak değerlendirip kırmızı çizgi ilan etmesi, öte yandan ise Güney Azerbaycan Türklerinin kriz döneminde verebileceği tepkinin sonuçları, bu ülkeyi açmaz bir duruma sokmuştur.
Üçüncü neden, İran yönetimi ve genellikle Panfarsist düşünceye sahip etkili ve yetkili kişiler; Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Karabağ ve Zengezur sorununu çözdükten sonra Güney Azerbaycan meselesine daha çok yoğunlaşacağını, dolayısıyla Zengezur Koridoru’nun açılmasının doğrudan Güney Azerbaycan Türklerini etkileyeceğini ve bu sürecin nihayetinde İran’ın parçalanması ile sonuçlanabileceğini ileri sürmek suretiyle de bu koridora karşı çıkıyorlar. İran yönetimi açısından, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin daima kendi sorunlarıyla uğraşması ve hatta kendi içinde daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalması en ideal durumdur. Bu amaçla da İran yönetimi ve özellikle de DMO bünyesindeki eğitim kurumları, Azerbaycan’da siyasi şiiciliğin yayılmasını, eğittikleri kişiler arasından terörist gruplar oluşturmayı planlamakta ve böylece Azerbaycan’da yönetime karşı bir akım yaratmayı hedeflemektedir. Azerbaycan’da özellikle son bir yıl içinde İran’la iltisaklı kişilerin gözaltına alınması da İran’ın çirkin planlarının deşifre olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Dördüncü ve son neden, her ne kadar İran yetkilileri Zengezur Koridoru’unun açılması durumunda İran’ın ekonomik açıdan zarar göreceğini, bunun yerine Kuzey-Güney yolunun daha mantıklı olacağını öne sürse de, asıl korkusu, kuzeyinde güçlü bir Türk Dünyasının oluşması ve bu akımın kısa bir süre zarfında İran’ı, özellikle de ülke içindeki 40 milyonluk Türk’ü etkilemesidir. İşte bu nedenle de çoğu zaman Zengezur Koridoru yerine “Turan Koridoru” ifadesini kullanmayı tercih ediyorlar. Meseleye bir de şu açıdan bakmamız gerekir. Doğuda Çin ve Hindistan, iki rakip ülke olarak kendi ticaret yollarını oluşturmaya çalışırken, Çin; Zengezur Koridoru üzerinden doğu-batı hattını desteklemekte, Hindistan ise İran’ın güney limanları üzerinden güney-kuzey hattını savunmaktadır. Bu nedenle de, birçok konuda İran’la işbirliği içinde olan Çin, Zengezur Koridoru meselesinde Azerbaycan’la aynı yönde hareket derken, Hindistan; İran ve Ermenistan’la işbirliği yapıyor.
Olası Azerbaycan-Ermenistan savaşında İran müdahale eder mi?
Dr. Mehmet Rıza Heyet: Hatırlarsanız İkinci Karabağ Savaşı sırasında İran defalarca Aras Nehri kıyısında askeri tatbikat düzenleyerek, Azerbaycan’ı tehdit etmeye çalışmış, başta devrim lideri Ali Hamneyi olmak üzere birçok yetkili Ermenistan sınırlarının İran’ın kırmızıçizgisi olduğunu belirtmişti. Bu açıklamalara bakıldığında olası bir savaşta İran’ın askeri olarak müdahale etme ihtimali yüksektir. Fakat İran’ı bu kararı almakta engelleyen çok önemli etkenler vardır. Onlardan biri, Türkiye-Azerbaycan arasından imzalanan ve savaş sırasında karşılıklı taahhüt içeren Şuşa Beyannamesi; bir diğeri ise Azerbaycan-İsrail arasındaki çok yakın askeri işbirliği ve İsrail’in de doğrudan olmasa bile İran’a karşı olası saldırılarıdır.
Bunun yanı sıra İran birçok açıdan daha dezavantajlı durumdadır. Bunlardan biri, Batı ülkeleri arasında İran’ı destekleyecek bir gücün olmaması; Rusya’nın bulunduğu savaş ortamı nedeniyle İran’a yeterince destek sağlayamaması; Çin’in sessiz kalma ihtimali ve aynı zamanda İran’da rejime karşı biriken nefret ve öfkenin yeniden toplu itiraz gösterilerine dönüşmesidir.
İran’ın karşı karşıya kaldığı bu sorunların başında ise, Güney Azerbaycan meselesi gelmektedir. İran’ın olası müdahalesi durumunda Güney Azerbaycan Türklerinin Azerbaycan ordusuna destek vereceğine, rejime karşı birleşeceğine, Güney Azerbaycan’dan askeri sevkiyatın güvenli olmayacağına kesin gözü ile bakılıyor. Üstelik bu karşı durmanın yalnız Güney Azerbaycan’da değil, Türklerin yoğun olarak yaşadığı başkent Tahran’a, Kaşkay Türklerinin yaşadığı Şiraz ve İsfahan’a kadar sıçrayabileceği ihtimali de çok yüksektir. Dolayısıyla İran’ın olası müdahalesi, siyasi bir intihar olarak değerlendirilebilir. Fakat önceki tecrübelere dayanarak, İran’ın Kasım Süleymani olayında olduğu gibi, kamuoyunu ikna etmek için müdahale ediyormuş veya edecekmiş gibi tavırlar sergilemesi, bazı askeri tatbikatlar düzenlemesi ve en belki de boş alanlara bir iki füze fırlatması da muhtemeldir.