Doç. Dr. Yılmaz Özkaya: Amacımız Türk dünyasında yeni ve özgün araştırmaların sunulması

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı şerefine, Türk dünyasında aydınlanmanın büyük öncüsü İsmail Bey Gaspıralı'nın anısına ithaf edilen "Türk Dünyası Modernleşmesi: Türk Dünyası Roman ve Hikaye Sempozyumu", Türk Dünyası ve modernleşme üst başlığı başta olmak üzere bilimsel bir şölene sahne oldu.

Haber Giriş Tarihi: 07.11.2023 17:56
Haber Güncellenme Tarihi: 07.11.2023 17:56
https://www.qha.com.tr/

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı şerefine, Türk dünyasından aydınlanmanın büyük öncüsü Kırım Tatar aydın ve yazar İsmail Bey Gaspıralı'nın anısına ithaf edilen "Türk Dünyası Modernleşmesi: Türk Dünyası Roman ve Hikaye Sempozyumu" 1 Kasım 2023 tarihinde Ege Üniversitesinde başladı. Özbekistan Devlet Sanat ve Kültür Enstitüsü (O'zDMSI), Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY), Emel Kırım Vakfı ve Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen sempozyum, 4 Kasım 2023 tarihinde sona erecek. 

Türklük biliminin önemli konularının sunulduğu ve tartışıldığı bilimsel toplantının Düzenleme Kurulu Başkanı, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yılmaz Özkaya, devam eden sempozyum hakkında Kırım Haber Ajansına değerlendirmelerde bulundu.

Öncelikle sempozyumun devam ettiği süreçte zaman ayırıp röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak sizden sempozyum hakkında genel bilgileri ve sempozyumun hedeflerini öğrenebilir miyiz?

Ben teşekkür ederim, sağ olun. Türk Dünyası Modernleşmesi: Türk Dünyası Roman ve Hikâye Sempozyumu; her sene düzenlemeyi planladığımız bir sempozyum. "Türk Dünyası Modernleşmesi" ana başlığında alt başlığımız “Türk Dünyası Roman ve Hikâye Sempozyumu” şeklinde oldu. Bu sempozyuma yurt içi ve yurt dışından birçok bilim insanı katıldı. Türkiye'den 46, yurt dışından 64 bilim adamı yer aldı. Sempozyumun bir ve ikinci günü yüz yüze, üç ve dördüncü günü çevrim içi olarak süreç ilerleyecek. Yüz yüze sunumlarımızı tamamladık ve kapanış oturumunu da yaptık. 3 Kasım itibariyle de çevrim içi oturumlarımız devam edecek.

Bu yıl ilki yapılan Türk Dünyası Modernleşmesi -kısa adıyla TDM- Sempozyumunun amacı modern Türk topluluklarının dili, edebiyatı, folkloru, siyasi ve sosyal tarihi, sosyal ve kültürel durumlarını alanlarında yeni ve özgün araştırmaların sunulduğu ve tartışıldığı bir ortam oluşturmak. Dolayısıyla sempozyum bildiricileri bütün oturumlarda hazır bulundular. Uzmanlık alanları dışındaki alanların bildirilerine de tartışmacı olarak katılıp katkı sağladılar. Bizim bu bilimsel ortamımız, bilgi şölenimiz, farklı disiplinlerden araştırmacılar arasında doğrudan ve anında bilgi akışını sağlayarak Türklük biliminin problemlerinin çözümüne bakışı genişletmeyi ve derinleşmesi hedeflemektedir.

Sempozyumun ilk gününde Onur Kurulumuzu davet ettiğimiz bir oturum yaptık. Bu oturuma İsmail Gaspıralı adını verdik ve bu oturumda Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Prof. Dr. Şuayip Karakaş, Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder, Prof. Dr. Ali Akar ve Prof. Dr. Ramazan Korkmaz hocalarımız iştirak ettiler. Açılış oturumundan sonra da çeşitli oturumlar yaptık. Bu oturumlarda da Türk dünyasının ceditçilik döneminden günümüze kadarki geçen süreçte birçok ceditçi aydının ve onları takip eden roman ve hikâye yazan aydınların isimlerini kullanarak her bir oturuma da çeşitli adlar vermiş olduk. Çeşitli birbirinden ilginç bildiriler sunuldu. Sadece Türkiye Türkçesi değil Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve diğer Türk şivelerinden de sunumlar yapıldı. Bu açıdan da gerçekten etkili bir şölen olduğu kanısındayım.

Türkiye dışından da katılımcıların tebliğ sunmak için geldiklerini söylediniz. Toplamda kaç ülkeden katılımcı var?

Bağımsız Türk Cumhuriyetleri’nin tamamından katılımcılar var. Ayrıca Güney Azerbaycan'dan Rusya içerisindeki; Tataristan’dan Başkurdistan'dan, Tuva'dan birçok Türk bölgesinden katılım oldu. Her Türk bölgesinden bir, hatta birkaç katılımcı aramızda yer alıyor. Hatta Kanada'dan da katılımcımız var. Zaten sempozyum uluslararası olduğu için yüzde 70 oranında bir yurt dışı katılım oranımız var.

Katılımcılar tarafından gönderilen tebliğlere bakıldığında öne çıkan bazı özel konu başlıkları var mı? Türk bilim camiası, Türk dünyasının hikâye ve roman alanında neleri tartışıyor?

Roman ve hikâye türü aslında bizde yeni türler. 19. yüzyılın sonunda özellikle hem Osmanlı coğrafyasında hem de Türk dünyasında yeni bir edebi tür olarak girdiği için biz ceditçi aydınların; İsmail Gaspıralı ve sonrasında onu takip eden ceditçi aydınların ilk roman ve hikayelerini biliyoruz. Türk dünyasında ilk romanımız Musa Akyiğitzade’nin “Hüsâmeddin Molla” isimli eseridir. Onun sonrasında birçok aydının roman ve hikâye yazdığını biliyoruz. Bu hikâye ve romanların genel özelliklerine dikkat edecek olursak, bunlar kurgu açısından çok iyi değillerdir. Fakat bu yazarlar zaten kurgu ve sanat kaygısı amacı gütmüyorlar. Özellikle toplumun yeniden inşası için ceditçi hareket içerisinde; millî birlik ve beraberliği koruyarak, millî bilinci ortaya koyarak, medenî uyanışı hedef alarak çeşitli eserler yazmışlardır. Bu noktada Osmanlı’da da Ahmet Mithat’ı örnek gösterebiliriz. Dolayısıyla bu açıdan baktığınızda bu ilk cedit hikâye ve romanlarında toplumun yeniden inşasını, ortak bir Türk kimliği, ortak bir edebi yazı dilini, ortak bir edebiyatı ve ortak bir kültürü hedeflediklerini görmek mümkündür. Zaten cedit hareketinin en önemli özelliğinin bu olduğunu da her zaman söylüyoruz. Bu dönem edebiyatı; yani roman ve hikayeleri tartışıldı, bunlar hakkında çeşitli bildiriler sunuldu. 1917 Bolşevik İhtilali'nden sonraki Sovyet döneminin özellikle 1950 yıllara kadar olan kısmında Sovyet siyasi baskı (repressiya) dönemi öncesi ve sonrası, savaş dönemi romanları, hikayeleri; bunlar üzerinde de çeşitli bildirilerin sunulduğunu gördük ve göreceğiz.

Özellikle 1950'li yıllardan sonra Aytmatov gibi, Cengiz Dağcı gibi ve buna benzer birçok yazarın eserlerinin tartışıldığı bir bilgi şöleni oldu. 1990'lı yıllardan sonra birçok Türk bölgesinde bağımsızlık ilan edildiği için modern yakın dönem Türk dünyası edebiyatlarına da değinildi. Mesela TÜRKSOY Genel Sekreteri, Kırgız yazar Sultan Raev’in eserleri hakkında da çeşitli tartışmalar yapıldı. Kazak edebiyatından, Kırgız edebiyatından ve Özbek edebiyatından birçok aydının roman ve hikayeleri değerlendirildi. Dönemin siyasi havası aktarıldı. Bunun dışında sempozyum konularımız gelenek ve modernite tartışması, cedit kadim tartışması, kadın meselesi; ki, kadın meselesi ile ilgili gerçekten çok ciddi bildiriler sunuldu. Yine örgün ve yaygın eğitim, Usul-ü cedid eğitim anlayışı, kimlik meselesi; ki, Türk dünyasındaki en önemli konulardan birisi de kimlik meselesiydi. Burada millî, dinî ve sosyal kimlik ele alınarak tartışıldı. Ayrıca dil, alfabe, imla meseleleri, Doğu-Batı çatışması, Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma, kendi kültürüne yabancılaşma, edebiyat ve ideoloji, siyasi baskı, postkolonyal eleştiri, Batılılaşma açısından Türkiye ve Türk dünyası romanları; ki, bunlar karşılaştırmalı incelemelerdi. Ayrıca Türk dünyası roman ve hikayelerinde İkinci Dünya Savaşı ve tarihi roman, postmodern roman konularıyla ilgili bildiriler sunuldu.

Sempozyumun devamında oturumların çevrim içi şeklinde devam edeceğini söylediniz. Acaba ilgililer nasıl takip edebilirler?

İlgililer, https://tdmodernlesmesi.ege.edu.tr adresine girerek çevrimiçi sunumlara katılabilirler. Fakat siteyi biz yeni yaptığımız için bazen problem yaşayabiliyoruz. Olası problemi aşamadıkları zaman, tekrar tıkladıkları zaman siteye girecekler ve çevrimiçi sunumları görecekler. Zoom kullanıcı adı ve şifresini girerlerse istedikleri sunumlara katılacaklar. Cuma günü 9 oturum var.  Cumartesi günü de yedi oturumumuz var. İsteyen ilgililer, katılabilirler. Sempozyumun programı da orada var. Dolayısıyla, biz herkesi bekliyoruz.

Sempozyumda sunulan bildirilerin tam metinleri kitaplaştırılacak mı? Türk dünyası araştırmacıları bu bildirilere nasıl erişebilir?

Evet, sempozyum bildirileri bu aşamada sunuldu ve tartışmaları yapıldı. Dolayısıyla bazı bildiriler muhtemelen yazarları ve bilim insanları tarafından genişletilecek, düzeltilecek ya da eklemeler yapılacak. Bir ay içerisinde hocalarımızdan biz tam metinlerini isteyeceğiz. Bu metinleri uluslararası bir yayınevi olduğu için Ege Üniversitesinden bir online e-kitap olarak basmak istiyoruz. Bunun akabinde 2024 yılı içerisinde bu sempozyum bildirileri içerisinden seçme bildirileri alıp makale formatında bir kitap bölümü yapmayı da düşünüyoruz.

Bilim insanları ve öğrenciler başta olmak üzere genel katılımcıların sempozyuma olan ilgisi hangi seviyede?

Güzel bir konuya parmak bastınız. Son dönemlerde gençlerin sosyal medya kullanımı, dışarıdaki dünyaya ve bilgi dünyasına bakış açılarını gördüğümüzde, -hele ki üniversite öğrencilerinin- çok da ilgi duymadıklarını görüyoruz. Sosyal medyaya koyduğunuz bir paylaşımın; bir görselin, bir yemek resminin çok fazla beğeni aldığı bir ortamda bölylesine önemli bir bilimsel şölenin, az beğeni alması oldukça üzücü. Maalesef bu bir yara. Özellikle bunun üzerinde durmak lazım. Gençleri bilinçlendirmek lazım. Bu noktada gençlere kendi tarihlerini, kendi kültürlerini öğretmek lazım. Tarihten kopuk olan bir millet geleceğe çok da sağlam adımlar atamaz.

Bu sempozyumda da açılış çok iyiydi. Çok genel bir katılım vardı. Açılıştan sonra da öğrencilerimizden tabii ki ilgi duyan arkadaşlar gelip sunumları izlediler ama genel itibariyle ilgisiz bir genç nesil var. Bu genç nesle bu ilgiyi aşılamak gerekiyor diye düşünüyorum. Biz, seneye de yine üst başlığımız Türk Dünyası Modernleşmesi, alt başlık olarak da Türk Dünyasında Matbuat adlı bir sempozyumu şimdiden planladık. Bir an önce projesini yapıp birçok bilim insanını yine davet edeceğiz. Önümüzdeki sene ekim ayı gibi planlıyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Son olarak şunu ekleyebilirim, bu sempozyumlar gerçekten yoğun çaba gerektiren etkinlikler. Biz bir senedir bununla ilgileniyoruz. Türk dünyasının birçok yerinden konunun uzmanı olan bilim adamlarına ulaşmak, onları davet etmek ve burada bu ortamı hazırlamak gerçekten zor. Bu sempozyumun sadece bir ayağı. Bunun dışında da sempozyum kitapçıklarının yapılmasından tutun da iç işleyişini yürütmeye kadar çok çaba sarf ediliyor. Tabii ki, ekonomik anlamda Türkiye'nin ve dünyanın son zamanlarda kötüye giden ekonomik seyri karşımıza bu noktada da problemler çıkarıyor. Bilimsel törenlerin hem üniversite tarafından hem de çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından maddi anlamda desteklenmesi lazım. Bundan sonraki sempozyumlarda uzaktan eğitim gibi değil de yüz yüze bilim insanlarının bir araya gelebildiği, çalışabildiği, konuşabildiği, fikir alışverişinde bulunabildiği ve yüz yüze tanışabilir bir ortam diliyorum.