Çin ve Rus emperyalizmini korkutan adam: Alihan Töre Saguni

Türkistan'ın emperyalizm ile mücadelesinde ön safta yer alan ünlü alim ve komutan Alihan Töre Saguni vefatının 48.yıldönümünde rahmetle anılıyor.

Haber Giriş Tarihi: 29.02.2024 19:56
Haber Güncellenme Tarihi: 29.02.2024 19:56
https://www.qha.com.tr/

Selahaddin Kaşgarlı/QHA Ankara

Türkistan’ın en çalkantılı devrinde yaşayan Alihan Töre Saguni, içinde bulunduğu dönemin o zahmetli ve çetrefilli yıllarında şiar edindiği mefkure için yaşayan biriydi. Töre, ömrü boyunca Batı Türkistan’da Ruslara, Doğu Türkistan’da Çinlilere karşı var olma mücadelesi vermişti. Türkistan Müslüman Türklerinin, bu iki rejimin tarafından fikri ve askeri yönden asimile çabalarının altında olduğu dönemde Töre, Türkistan özgürlük mücadelesinde hem asker, hem vaiz, hem doktor hem de alim görevini üstlenmişti. Türkistan halkının özgürlük ve aydınlanma mücadelesinde çok önemli roller üstlenmişti. Saguni vefatının 48.yıldönümünde rahmetle anılıyor.

ALİHAN TÖRE SAGUNİ KİMDİR?

Türkistanlıların esarete ve cehalete mahkum bırakılmasına karşı her cepheden düşmanlara karşı direnen ve mücadele eden Alihan Töre Saguni.

Türkistan tarihinin önemli isimlerinden biri olan Alihan Töre, 21 Mart 1885 tarihinde o zamanlar Türkistan topraklarında bulunan Tokmak şehrinde onurlu Özbek bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Töre, ilk eğitimini Nakşibendi tarikatına mensup molla babasından aldı. Bu temel eğitiminin ardından 1902’de, henüz 17 yaşında iken babası ve abisi ile birlikte hac görevini eda etmek için Mekke’ye gitti. Babası Molla Şakirhan İşan tekrar Türkistan’a dönerken, Alihan Töre ve ağabeyini, İslami ilimleri tahsil edebilmeleri amacıyla Mekke’de bıraktı. Töre, 3 yıl süren tahsil hayatında İslami ilimlerle birlikte Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesini de ileri derecede öğrendi. Aynı zamanda siyasete ve askeri ilimlere duyduğu yakınlık da bu dönemde ortaya çıktı.

HAYATA ZORLUKLARLA BAŞLAMAK

Alihan Töre ve ağabeyi, 1905’te Mekke’deki tahsil süreçlerini sona erdirdi ve babalarının isteği üzerine dönemin önemli ilim beldesi olan Buhara’ya döndü. Buradaki medrese sisteminin eskimiş ve modern ilimlerin verilmesi gerektiği kanaatine varan Töre, bu eksikliği gidermek için tıp, tarih, şiir, coğrafya gibi alanlarda özel dersler aldı. Bununla beraber Türkistan çevresindeki ne olup bittiğini yakından takip etmek için düzenli olarak gazete ve dergi takibini sürdürdü.

İlk eşi Hanayım Hanım ile evlenen Töre’nin bu evlilikten iki çocuğu oldu. Töre, eğitim devam ederken Tokmak’ta bulunan eşi ile çocuklarından ayrı kaldığından onları görebilmek için kış tatillerini beklemesi gerekiyordu. Töre, Buhara’da eğitimi devam ederken Hanayım Hanım’ın rahatsızlandığı haberinin ardından Tokmak’a doğru yola çıkıyor. Ancak Tokmak’a varmadan Hanayım Hanım vefat haberini alan Töre derinden sarsılıyor. Çocukları Hanayım’ın kız kardeşi Tacihan’ın himayesi altında büyüyor. 1913’te medrese eğitimini tamamlamasının ardından Tokmak’a dönen Töre, Hanayım’ın vasiyeti üzerine kız kardeşi Tacihan ile evleniyor. Geçimini baba mesleği olan çiftçilik ve hekimlikle sürdürmeye çalışan Töre bir yandan da Türkistan’ın geleceği için Tokmak’taki genç nesilleri eğitiyordu.

RUSYA VE ÇİN'E KARŞI TÜRKİSTAN GENÇLERİNİ BİLİNÇLENDİRİYORDU

Gençlere ve Türkistanlılara verdiği vaazlarında Çarlık Rusya’sına karşı bir tutum sergilemesi ve bu konuda Türkistanlıların bilinçlendirilmesi için çaba harcaması nedeniyle Rusya’nın kara listesindeki isimler arasında yerini almıştı. 1916 yılında, 1. Dünya Savaşı sürerken, Türkistan’da çıkan halk isyanında yaptığı öncülük ile göze batan Alihan Töre, isyanın bastırılmasının ardından hakkında idam kararı alınan 347 kişinin içindeydi. Bu sebepten doğduğu topraklardan bir kez daha ayrılmak zorunda kalan Töre, Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrine göç etti. Burada halkın Çin ve Bolşevik güçlere karşı olan bilinçsizliğinden ötürü çok üzülen Töre, bunu giderebilmek için çalışmalarda bulundu. Doğu Türkistan’da yaptığı çalışmaları Tokmak’a taşımayı hedefleyen Töre tekrar memleketine döndü.

PEŞİNİ BIRAKMAYAN EMPERYALİSTLER

Rusya’da Ekim Devrimi’nin başarıya ulaşması ve Bolşeviklerin başa gelmesi sonrasında Türkistan üzerindeki baskı daha da artmıştı.Bu sebeple ülkesine döndüğünde iki yıl boyunca gizlendi ve bu süreçte Komünizmi detaylı şekilde araştırdı. Ancak açığa çıktığı tarihten itibaren defalarca hapse atıldı ve bir süre sonra bu baskıdan ötürü hiçbir iş yapamaz hale geldi. Bunun üzerine Tokmak’ta kaldığı müddetçe bir fayda sağlayamayacağını düşünerek yine Doğu Türkistan’a göç etmekte karar kıldı. 1 Ocak 1931’de uzun ve çetrefilli bir yolculuğun ardından onu yerinden kımıldayamayacak hale getiren Sovyet rejiminden kurtuldu. Doğu Türkistan’ın Gulca iline ulaştı. Töre’nin buradaki dostları onu çok iyi karşıladı ve gelişi şerefine ziyafetler verildi, pahalı ipeklerden giysiler hediye edildi. Ama Töre bu durumdan hiç memnun değildi zira burada gördüğü imkan bolluğu ona Türkistan’da sefalet süren soydaşlarını hatırlatıyordu.

1937 yılında halk arasında hürriyet düşüncelerini propaganda yaptığı gerekçesiyle Çin memurları tarafından tutuklanarak, ömür boyu hapis cezası verildi. 1940’lara gelindiğinde Doğu Türkistan Valisi Şing Şi Sey, Sovyetlerden uzaklaşarak Çin yanlısı bir politika izledi. Alihan Töre de bu dönemde hapisten çıkarıldı. 

İkinci Dünya Savaşı’nın da baş göstermesiyle hem Çin hem de Sovyet baskısının biraz olsun kırıldığı bu dönemde Alihan Töre, halkı Çin hükumetine karşı bilinçlendirebilmek amacıyla onlara vaazlar verdi. Bunun yanında 9 Nisan günü başkanlığını Alihan Töre’nin yürütecek olduğu “Kurtuluş Cemiyeti” kuruldu. Bunu gören Sovyetler, Çin’e karşı işbirliği yapmak için Alihan Töre’ye teklif götürdü. Savaşın etkisiyle değişen dünyada eline gelmiş bu fırsatı tepmek istemeyen Alihan Töre, her ne kadar Sovyetlere güvenemiyor olsa da etrafındakilerin de baskısıyla teklifi kabul etti.

ALİHAN TÖRE: MÜCADELE İLE GEÇEN BİR ÖMÜR

Türkistanlıların, Çin ordusunun işgaline karşı verdiği direnişinin önderliğini üstlendi. 1941-1944 yılları arasındaki mücadelede Gulca Zaferi ile Çin’i yenilgiye uğrattı. Bu galibiyetin ardından Doğu Türkistan Cumhuriyeti‘ni kurdu ve Doğu Türkistan Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Başkomutan ve Mareşal unvanını aldı. Hakimbek Hoca, Osman Batur (direnişçi lider), Rehimcan Sabır Hacı, Muhammedcan Mahsum, Habib Yöneci, Enver Mosabayov, Abdulkerim Abbas gibi isimler yönetimde yer aldı. Töre, devlet işlerini yürütürken hem idari hem de askeri işlerde daima İslam’ın hükümlerini esas aldı aynı zamanda “Gerekli ölçüde din ilmini öğrenme herkese farz olduğu gibi kendi devletini, vatanını ve dahi dinini korumak için zamanın fen ve ilmini okuyup öğrenme de farzdır” sözleriyle gelecek evlatları için yol göstermişti. 

ÇİN VE RUSYA'NIN SİNSİ PLANI

Bununla birlikte devletin kuruluşunun ilk gününden itibaren savaşın devam ediyor olmasına aldırış etmeden halkı eğitmek ve yaşam standartlarını iyileştirmek adına çalışmalara başladı ve kurumlar oluşturdu. Ancak 1945 yılında, 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan gelişmeler ve Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerin iyileşmesi sonucunda Doğu Türkistan’a gelen askeri yardımlar kesildi.

Doğu Türkistan halkının savaş için yeterli imkanlara sahip olmamasından ötürü Ekim 1945’te Çin ile müzakereler başladı. Alihan Töre müzakereler sonucu Doğu Türkistan’ın bağımsız bir devlet olduğunu kabul etme şartını diretiyordu. Çin yönetimi ise bunu kabul etmiyordu. Bu belirsizliğin uzaması halkın direncini zayıflatırken yönetim içindeki kimilerinin de tepkisine yol açıyordu. Nitekim tam bu dönemde Alihan Töre’nin Özbek asıllı olduğu ve Doğu Türkistan halkını, soydaşlarından birinin yönetmesi gerektiği söylentileri dolaşmaya başladı. Bununla birlikte Sovyet Rusya da açıkça Çin yanlısı bir politika izlemeye başlamıştı. Alihan Töre, 13 Haziran 1946’da mevcut durumu görüşmek bahanesiyle Rus Konsolosluğuna çağırıldı. Konsolosluğa giden Töre orada alıkonuldu ve onun ağzından oğluna endişe gerektirecek bir durum olmadığına dair bir mektup yazıldı. Lakin geçen zaman içinde Alihan Töre’nin kaçırıldığı ortaya çıktı ve yeni bir hükumet kuruldu.

DOĞU TÜRKİSTAN'IN İŞGALİ

Töre’nin gidişinin ardından hükumet Çin yanlılarının eline geçti ve Komünist Parti lideri Mao Zedong’un ordusu, 20 Ekim 1949’da Doğu Türkistan’ı hakimiyeti altına aldı.

Kaçırılan Alihan Töre ise bir süre bekletilip halkın tepkisi ölçüldü ve büyük bir kitlesel hareket oluşmayınca Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e götürüldü. Burada yıllarca farklı isimlerle kamufle edildi ve KGB yetkililerince kontrol altında tutuldu. Hayatının geri kalan dönemi siyasetten uzak şekilde Taşkent’teki evinde kitap yazarak, talebe yetiştirerek ve kitap tercüme ederek sürdürdü. Rus ve Çin emperyalizmine karşı mücadele ile sürdürdüğü hayatı, 28 Şubat 1976’da vefatıyla son buldu.

SÜRGÜNDE KALEME ALINAN ESER

Alihan Töre Saguni’nin sürgünde iken yaşadıklarını kendi ifadesiyle “harmandan bir dane, denizden bir damla misali de olsa” sayfa sayfa, gizlice yazdığı, her sayfası ayrı yerlerde saklanan eser, oğlu Aslıhan Alihantöreoğlu tarafından tamamlanmış ve beşinci oğlu Kutlukhan Şakirov tarafından yayına hazırlanmış, Oğuz Doğan ise Türkiye Türkçesine aktarmıştır.

İki bölüme ayrılan eserin ilk bölümü 1969 yılında yazarın kendi kaleminden çıktı. Modern Özbekçe döneminde yazılmış olmasına rağmen eserin dili Çağatayca’dır. İkinci bölümü ise 1969-1980 yıllarında yazarın talimatıyla oğlu Aslıhan Alihantöreoğlu tarafından yazıldı ve iki eser tek bir kitap olarak bir araya getirilerek neşredilmiştir.

Kitabın ilk baskısı aslında Almanca olarak 2006 yılında yapıldı.