Şerife Beyza Satılmaz / QHA ANKARA
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, New York Times gazetesine verdiği röportajda başkent Tiran'da "Bektaşi Tarikatı Egemen Devleti" olarak adlandırılacak bir oluşum kuracaklarını duyurdu. Ancak Rama, bu yapının planlarını yakın gelecekte açıklayacağını söyledi. Yeni kurulacak devletin ordusunun, sınır muhafızlarının ve mahkemesinin olmayacağı, pasaport renginin ise yeşil olacağı bildirildi. Rama’nın bu açıklamaları oldukça dikkat çekti ve birçok soruyu da beraberinde getirdi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü Doç. Dr. Öğretim Üyesi Galip Çağ, Arnavutluk’ta kurulacak bir “Bektaşi devleti” planını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
"TİRAN MERKEZLİ VE VATİKAN MODELLİ ALEVİ/BEKTAŞİ MİKRO DEVLET PLANI"
Çağ, Arnavutluk’un Katolik Hıristiyan Başbakanı Edi Rama’nın New York’ta 79. BM Genel Kurulunda açıkladığı Tiran merkezli ve Vatikan modelli Alevi/Bektaşi mikro devlet planının gündemi oldukça meşgul ettiğini söyleyerek “Zira bir süredir İran ve Katolik Kilisesinin Alevilik-Bektaşilik üzerindeki faaliyetleri uzmanlar ve yetkililerce takip edildiğinde bu hamlenin yapılması bazılarınca tedirgin edici bulundu. Ancak bu tedirginliğe rağmen özellikle Türkiye Alevi ve Bektaşi önderlerinin tepkileri oldukça ivedi ve sert bir şekilde ortaya kondu. Bu noktada ilk itiraz kurulması planlanan 27 dönümlük devletin başına geçirileceği ilan edilen Baba Mondi'ye (Edmond Brahimaj) geldi.” dedi.
Türkiye’deki Bektaşilerinin konuya tepkisiz kalmadığını ve en üst temsil makamı olan Ali Haydar Ercan Dedebaba’nın talimatıyla bir açıklama yapıldığını dile getiren Çağ, “Bu açıklama ile yüzyıllardır merkezi Anadolu olan Bektaşiliğin Arnavutluk’a taşınma planı reddedildi.” ifadelerini kullandı.
Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu’nun kaleme aldığını açıklama ise şöyle:
Arnavutluk’ta ikâmet eden Baba Mondi’nin kendisini Dedebaba ilan etmesi, Bektaşilik erkânına göre geçersizdir. Çünkü Enver Hoca döneminden sonra Arnavutluk’tan Reşat Bardi Baba’ya, Bektaşi camiasının lideri rahmetli Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba tarafından İzmir’de halifebabalık verilmiş ve kendisi halifebaba olarak Arnavutluk’a gönderilmiştir. O zaman derviş olan Mondi, Reşat Bardi Halifebaba’dan babalık almıştır. Reşat Bardi Halifebaba’nın vefatından sonra kimse halifelik erkânı görmediği için Bektaşi erkânına göre Arnavutluk’ta bırakın dedebabayı, halifebaba bile yoktur. Baba Mondi’nin dedebabalığı bir yana; dedebabalığın bir alt mertebesi olan halifebabalık erkânı dahi kendisine uygulanmamıştır.
ARKA PLANDA NE VAR?
Rama’nın bu kadar spekülatif bir kararı açıklamak için Amerika’yı seçmesi ve bunu New York Times gibi bir gazetede konuşmasının ayrıca manidar olduğunu söyleyen Çağ, arka planı şu şekilde değerlendirdi:
Öte yandan Rama’nın açıklamalarında sıklıkla dillendirilen İslam hoşgörüsünün yeniden bu devlet sayesinde ortaya konacağı, sınırsız bir özgürlük alanı oluşturulacağı ve Tanrı’nın hiçbir şeyi yasaklamadığı söylemleri projenin önemli ölçüde İslam inancının Katolikleştirilmesi planının bir parçası olduğu düşüncesini güçlendirdi. Ayrıca Balkanlar’da bir süredir kendini hissettiren İran’ın Şiileştirme faaliyetlerine karşı bir hamle olarak da düşünülen bu planın Amerika merkezli bir kurgu olması da ihmal edilmemesi gereken bir realite olarak karşımızda duruyor.
Çağ, tüm bu olanlar sonunda devletin ne zaman kurulacağı, tam olarak mevkii ve siyasi, dini, diplomatik sınırlarının muhtevasının belirsiz olduğunu ve Rama’nın bu cüretkar çıkışını, daha bölgesel bir ulusçu kimlik çatışması çabası olarak görmek ve buna göre bir tavır almak gerektiğini vurguladı.
“TÜM BALKANLARIN TÜRK İSLAM KALMASINDA EN ÖNEMLİ ROLÜ OYNAYAN ALEVİ-BEKTAŞİ KİMLİK BU ÖLÜ DOĞMUŞ MENFİ PLAN İLE BİR KEZ DAHA HIRPALANMASIN”
Çağ, Tiran merkezli bir devlet kurma planının Balkanlar’daki Türk İslam nüfusu üzerine etkisine ilişkin ise “Balkanlar’daki Türk İslam nüfusunun bu vesile ile zerre miskal bir yeni tartışmaya çekilmesi, zaten yeteri kadar kaotikleşen mikro kimliklere bir yenisinin eklenmesi en başta Arnavutluk’taki Bektaşi nüfusu etkileyecek gibi duruyor. Durumun salt bir diplomatik hamle olarak değil dini ve sosyal bir gelişme olarak da değerlendirilmesi dış işleri bazında atılacak adımlar için çok değerli. Umulur ki, sadece tüm Balkanların İslamlaşmasında değil, devamında Türk İslam kalmasında da en önemli rolü oynayan Alevi-Bektaşi kimlik bu ölü doğmuş menfi plan ile bir kez daha hırpalanmasın.” ifadelerine yer verdi.