Türkiye'den, 10-11 Aralık 2020'de yapılan AB Devlet ve Hükumet Başkanları Zirvesi sonrasında yayımlanan bildiriye sert tepki geldi. Dışişleri Bakanlığının, AB liderler zirvesi sonuç bildirisine tepki içeren açıklamasında, "AB’nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz, ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçlarına konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Brüksel’de yapılan AB Liderler Zirvesi devam ederken sonuç bildirisinin Türkiye ile ilgili bölümü konusunda uzlaşıya varıldığı açıklandı ve bildirinin ilgili kısmı paylaşıldı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı bugün bir yazılı açıklama yayımlayarak 10-11 Aralık 2020 AB Devlet ve Hükumet Başkanları Zirvesi Sonuçlarının son haline tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı, özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, AB’nin büyük kesiminin benimsemediği bilinen ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçları'na konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddettiklerini kaydetti.
"AB'NİN HİÇBİR YARARI OLMAYAN KISITLAYICI ÖNLEM ALMA ARAYIŞI"Açıklamada, 1-2 Ekim 2020 AB Devlet ve Hükumet Başkanları Zirvesi’nden bu yana Türkiye ile diyalog ve temas yönünde çaba gösteren, Dönem Başkanı dahil, birçok AB ülkesi bulunmasına rağmen bir iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündemin yaratılamadığı ve AB'nin hiçbir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamadığı belirtildi.
"VETO HAKLARININ KÖTÜYE KULLANILDIĞI HUKUK DIŞI KARARI REDDEDİYORUZ"Bazı üye ülkelerin üyelik dayanışmasını ve veto haklarını kötüye kullanarak, Türkiye’ye karşı gündeme getirdikleri maksimalist talepleri ve haksız tutumlarının Türkiye ile AB’yi bir kısır döngü içine soktuğu kaydedilen açıklamada, bu durumun Türkiye ve AB’nin ortak çıkarları ile bölgenin barış, güvenlik ve istikrarına zarar verdiğinin altı çizildi. Açıklamada, "Özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, esasen AB’nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi Sonuçları'na konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz." denildi.
"TÜRKİYE VE KKTC YAPICI GİRİŞİMLERİ ÜSTLENEN TARAF OLDU"Türkiye'nin, bölgede istikrarın tesisi için Yunanistan'la kışkırtıcı adımlarına rağmen ön koşulsuz olarak istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğunu her zaman ifade ettiği vurgulanan açıklamada, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 2004’ten bugüne kadar Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil istikrar unsuru haline gelebilmesi için iyi niyetli biçimde çaba gösterdiği, tüm yapıcı ve olumlu girişimleri üstlenen taraf olduğu vurgulandı.
"AB KENDİSİNİ GKRY'NİN DAYATMASINA MAHKUM ETMİŞTİR"Karar ile Kıbrıs Türk halkının ve iradesinin görmezden gelindiği belirtilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
"AB, bu kararında bir kez daha Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında GKRY’nin dayatmasına mahkum etmiştir. AB artık Kıbrıs meselesine Ada’daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir."
"AB İÇİN YÜZ KIZARTICIDIR"Açıklamada Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde bir araya gelerek Doğu Akdeniz’de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları, bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmalarının "en sağlıklı çıkış yolu" olduğu vurgulanarak, Doğu Akdeniz bölgesel konferansının da bu açıdan aslında bir fırsat olduğu belirtildi.
Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin meşru haklarının kararlılıkla korunmaya devam edileceğine işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Yunanistan’ın Ege Denizi'nde göçmenleri geri itmesi ve bu eylemlere Frontex’in dahil olması AB için yüz kızartıcıdır. Ciddi bir insan hakkı ihlali olan ve uluslararası kamuoyu tarafından şiddetle kınanan bu ihlallere ve toplu sınır dışı uygulamalarına son verilmeksizin, göç akımlarının sorumlu bir şekilde yönetiminden bahsedilmesi mümkün değildir. AB, göç yönetimi konusundaki hassasiyetini ülkemize değil sığınmacılara insanlık dışı muameleyi sistematik hale getiren özellikle Yunanistan'a göstermelidir."
"ORTAK SINAMALARIN" AŞILMASINA HİZMET EDECEK ÇALIŞMAAyrıca açıklamada, Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı'nı oluşturan tüm konuların ön koşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın bir an önce başlatılmasının tarafların menfaatine olacağı belirtilerek, bunun Avrupa’da ve ötesinde karşılaşılan "ortak sınamaların" aşılmasına da hizmet edeceğinin altı çizildi. Açıklama, "Her zaman söylediğimiz gibi, AB dürüst ara bulucu rolünü üstlenmeli, ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır." ifadeleriyle sonlandırıldı.