Şarkıcı Elzara Batalova: İnsanları davranışlarına göre değerlendiriyorum

Kırım Tatar şarkıcı, oyuncu ve sunucu Elzara Batalova, Ukrayna ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Onur Sanatçısı unvanına sahip. Elzara Batalova, Ukrayna ana karasında Kırım Tatar şarkıları söylemeye başlayan ilk sanatçıydı. 1988 yılında onun söylediği şarkıların eşliğinde Kırım Tatar halkı sürgünden vatan Kırım’a dönüyordu. Başarılı sanat kariyeri dışında Elzara Batalova, Ukrayna Parlamentosunda görev yaparak Kırım yarımadasının kültürü üzerinde çalışmıştı.

Haber Giriş Tarihi: 05.08.2020 09:42
Haber Güncellenme Tarihi: 05.08.2020 09:42
https://www.qha.com.tr/

Röportaj: İgor Zaytsev/ Kırım Haber Ajansı-Kıyiv Çeviri: Elzara İşçen

Kırım Tatar şarkıcı, oyuncu ve sunucu Elzara Batalova, Ukrayna ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Onur Sanatçısı unvanına sahip. Elzara Batalova, Ukrayna ana karasında Kırım Tatar şarkıları söylemeye başlayan ilk sanatçıydı. 1988 yılında onun söylediği şarkıların eşliğinde Kırım Tatar halkı sürgünden vatan Kırım’a dönüyordu. Başarılı sanat kariyeri dışında Elzara Batalova, Ukrayna Parlamentosunda görev yaparak Kırım yarımadasının kültürü üzerinde çalışmıştı.

Elzara Batalova Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği röportajda, sanat ve özel hayatını, geleceğe dair planlarını anlattı.

AİLE VE ÇOCUKLUK HAYATI

Anne babanız sürgünden vatan Kırım’a dönen ilk Kırım Tatarlarının arasındaydı. Ailenizin hikayesini anlatabilir misiniz?

1944 yılında Kırım Tatarları Kırım’dan sürgün edildi. Bahçesaray’dan Ural’a gönderilen ailem çok zor sınavlardan geçti. Annem büyüklerinin sürgün anılarını büyük acıyla hatırlıyor. Büyükannem artık hayatta değil… O bu konuda konuşmak istemiyordu. Sürgünü hatırlamak onun için her zaman çok zordu. Sürgünün ilk yıllarında anne babasını kaybetti. İlk başta soğuk ve açlıktan annesi vefat etmişti. Bir sene sonra eşinin kaybına dayanamayan babası da hayatını kaybetti. Büyükannem ve kardeşi tek başlarına küçük yaşta Ural’daki kötü yaşam şartlarına göğüs germeye zorunda kalmışlardı. İlk yılda insanlar hasattan sonra toprakta kalan patatesleri arıyordu, otları topluyordu ve tahtalardan yapılan kışlalarda yaşıyordu. Herkes orman kesiminde çalışıyordu. Bu şekilde hayatta kalıyorlardı. Daha sonra Özbekistan’daki akrabaların yanına taşındılar. 1965 yılında ise Krasnodar bölgesindeki Krımsk kasabasına yerleştiler. 1968 yılında vatan Kırım’a döndüler. Ancak ilk 7 yıl boyunca ailenin ikamet kaydı yapılmadı. Erkek kardeşlerim ve ben Kırım’da doğduk. Kırım Tatarlarının vatan Kırım’a toplu dönüşü, daha geç dönemde başladı. O zamanlarda Kırım’da düzenlenen etkinliklere, yarışmalara katılıyor ve sahne alıyordum. Sürgünden dönen insanların mutlu ve kararlı yüzlerini hatırlıyorum. Halkın birliğinde çok büyük güç hissediliyordu. Şarkı söylediğim zaman mutluluk ve üzüntü gözyaşları akıyordu. Kırım’daki çocukluğum mutlu geçti. Büyük ailemiz vardı. Annem müzik öğretmeni, babam işçiydi. Çok iyi insanlardı. Evimiz her zaman dost ve misafir doluydu. Misafirler geldiği zaman ben sandalyenin üstüne çıkıp şarkı söylemeye başlıyordum, onların sakince aralarında konuşmalarına izin vermiyordum. Herkesin hoşuna gidiyordu ancak bir süre sonra "Götürün onu buradan bizi konuşturmuyor." diyorlardı.

Aklınızda kalan en mutlu çocukluk anısı nedir?

Gelincik ve lavanta tarlaları... Çocukken çiçekler arasında şarkı söylemeye çok seviyordum. Çiçekler arasında hemen ilham geliyordu. Vatan toprakları her zaman bana ilham veriyordu. Şu an bunun eksikliğini hissediyorum. O zamanlar şarkı kliplerinden haberim yoktu ama hayal gücüm çok iyi çalışıyordu. Her zaman yukarıda birinin beni gözetlediğini ve benim hakkımda film çektiğini düşünüyordum.  

Çocukluğunuzdan kalan olumsuz anılarınız var mı? Etnik kökene dayalı olumsuz olaylar yaşandı mı?

Beynimde bir silgi var; sadece iyi şeyleri hatırlıyorum, olumsuz şeyleri ise bu silgi ile siliyorum. Bence bu iyi bir özellik. Ancak bir süre önce çocukluktan kalan bir anı aklımda canlandı. Buna oğlun Giray Batalov vesile oldu. Bir süre önce internette bir skandal yaşandı; Ukrayna’da düzenlenen üniversite sınavından sonra birkaç öğrenci, Kırım Tatarlarına hakaret etti ve bunu videoya çekerek sosyal medyada yayınladı. Oğlum bunu izledi ve kendi sayfasında paylaştı. Bu olay bana çocukluğumda yaşadığım bir anıyı canlandırdı. 1989 yılında Kırım Tatarları toplu olarak Kırım’a dönmeye başlamıştı. Basında sık sık bizim katil olduğumuzu, insanları öldüreceğimizi ve evlere el koyacağımızı yazıyordu. Yani Kırım Tatarlarına karşı enformasyon savaşı yürütülüyordu. Okuldayken sınıfımda ben tek Kırım Tatarıydım ve bir gün bütün sınıf üzerime yürümeye başlamıştı. Yanımızda büyüklerden kimse yoktu. Tek başımaydım ve anaokulundan beri tanıdığım çocuklar üstüme yürümeye başladı. Onlara baktım ve onları tanımadım; bir anda gözleri nefretle doldu ve bana Kırım Tatarlarının herkesi öldürmek için geri döndüklerini söylemeye başladılar. Onları durdurmaya başardım. Sakince tüm bunların yalan olduğunu anlattım. Hala bunu nasıl başardığımı anlamıyorum. Tabii ki çok üzülmüştüm ve kalbim kırılmıştı. Ama bir süre sonra çocuk olsam da bunun bir propagandanın sonucu olduğunu anlamıştım. Bu tür hayat dersleri beni daha güçlü yaptı ve insanları affetmeye öğretti. İnsanları millete göre ayırmıyorum, onların davranışlarına bakıyorum. Her millette iyi insanlar var. Davranışlarla insan olduğunu ispatlamalısın. Dünyaya yardımseverliği ve yaratıcılığı getirmelisin. Sanatım sayesinde bunları gerçekleştirmeyi başarıyorum.

İlgili haber: Ukrayna eğitim sisteminin Kırım Tatar tarihi konusunda yetersiz kalması, çirkin bir olaya neden oldu

Ukrayna’da düzenlenen üniversite sınavından sonra meydana gelen skandal hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

Bana göre bu eğitim sistemindeki bir eksiklik. Kırım tarihine daha çok ders ayrılması gerekiyor. Videoda yer alan öğrenciler oğluma özür mesajı yazdı. Onların Kırım Tatarlarının kim olduğunu bilmediğini ortaya çıktı. Bunu düşünebiliyor musunuz? Daha önce de benzer olaylarla karşılaşmıştım. Ukrayna anakarasında sahne almaya başlayan ilk Kırım Tatar şarkıcıydım. Çoğu zaman bana herkes şaşkınlıkla bakıyordu.

Ebeveynleriniz meslek seçiminizi destekledi mi?

Geleneksel Kırım Tatar ailesinde büyüdüm. İlk zamanlarda yaşadığım kentte cami yoktu bu yüzden dini bayramlarda evimizde bayram namazları kılınıyordu. Evimizdeki toplanan insanları görünce, evimizde önemli bir şeyin gerçekleştiğini anlıyordum. Dua seslerini dinliyordum, çok güzeldi... Tüm bunlar da beni etkiledi. Bahçemizde pilav pişirilirdi ve bayramlaşmalar yapılırdı. İlk şarkılarımı düğünlerde söylemeye başlamıştım. Ve ilk paramı da orada kazanmıştım. Babam meslek seçimime karşı çıkmıştı. Bu konuda birkaç kez çok sert tartışmıştık. Annem ise beni desteklemişti.

İlk lisans eğitiminizi Kıyiv’deki Sahne ve Sirk Sanatları Akademisinde almıştınız. Kırım’dan sonra Kıyiv’deki hayata alışma süreci nasıl geçiyordu?

Kıyiv’e annemle gelmiştim. Okula giriş sınavı sırasında monolog, şiir, şarkı söylemek gerekiyordu, koreografi performansı ve tabii ki vücut yapısına bakılıyordu. Bikinilerle sahneye çıkmamız gerekiyordu. Annem bunu kabul etmedi, "Biz böyle sahneye çıkamayız adetlerimize aykırı" dedi. Öğretmenlerinin anlayış gösterdiğini söylemek gerekiyor. Sahneye yazlık tulumla çıkmıştım. Dün gibi hatırlıyorum herkes bikinilerle, ben ise tulumla... Benimle birlikte okuyan kızlar hala nasıl oldu da bana bu şekilde çıkmaya izin verdiklerini soruyor.

Sanatçı olacağınızı ne zaman anladınız?

Ben bununla doğdum. Çocukken hep şarkı söylüyordum. Dört yaşımdayken işçiler için popüler şarkıları söylerdim. Kimse beni müzik okuluna gitmeye veya şarkı söylemeye zorlamıyordu. Bu benim doğamdı ve onu zamanında annem fark etti. Meslek seçimi konusunda hiçbir zaman ikilemde kalmamıştım. Bu konuda şanslıyım. Sevdiğin işi yapamamak çok zor.

PROFESYONEL SAHNEDE ATILAN İLK ADIMLAR VE PLANLAR HAKKINDA

İlk verdiğiniz konseri hatırlıyor musunuz?

Evet, ilk konserimi dokuz yaşımda vermiştim. Repertuvarımda yeterince kendi şarkım vardı. Konser vermeye planladığımız kasabaya geldik ve Kültür Merkezinde asılan afişte "Şarkı söyleyen kadın; Elzara Batalova" diye yazıyordu. Kültür Merkezi çalışanı hata yapmıştı. Salon yetişkin insanlarla doluydu ve sahneye 9 yaşımdaki ben çıkıyorum. İzleyiciler ilk başta çok gürültülüydü, aralarında konuşuyorlardı. Küçük olsam da her şeyi anlıyordum. Salonun dörtte biri ben sahneye çıkar çıkmaz salonu terk etti. Kadın değil de kız sahneye çıktı diye. Kalanlar konseri dinledi ve memnun kaldılar. 

Profesyonel sahneye ilk çıkışınız nasıl geçti?

Yevpatoriya-88 ulusal festival çerçevesinde düzenlenen çocuk şarkı yarışmasıydı. Orada birinci olmuştum. Televizyon çekimleri de yapılmıştı. İlk kez televizyona çıkmıştım. Orkestra eşliğinde ilk kez şarkı söylemiştim. O zamanın ünlü şarkıcıları ile aynı sahneye çıkmıştım.

Korktunuz mu?

Hayır, evde şarkı söylüyormuşum gibi söyledim. Hiç heyecanlanmadım. Şu an sahneye çıkarken aslında daha çok heyecanlanıyorum. Bu çocuksu nitelikleri yaşam boyunca sürdürmek çok önemlidir. Ben örneğin hala bazen zor günler geçirdiğim zaman çizgi film izlerim.

O yarışmada sizin zaferinizden sonra her şeyin çok iyi geçmediğini okumuştum. Bu olayı biraz anlatır mısınız?

Çok acı verici soruları soruyorsunuz (gülüyor). Kafamdaki silgi tüm bunları siliyordu, siz ise yeniden hatırlatıyorsunuz. Kırım’daki televizyon yarışmasıydı Kırım İncisi. Jüri üyeleri beni yarışmacının birincisi ilan etmişti ve reklam arası verilmişti. O sırada jüri üyelerine bir Kırım Tatarının yarışmayı kazanamayacağı anlatılmıştı ve reklamdan sonra birincilik başka bir kıza verilmişti. Bana Kırım İncisi unvanı ve pasta verilmişti. Kararlar verilirken ben soyunma odasında ağlıyordum. O zaman 10 yaşındaydım. Annem bana destek vermek için gerekli kelimeleri her zaman buluyordu. Küskünlük ve kızgınlık çok çabuk geçiyordu. Hiçbir zaman içimde kötü duyguları biriktirmiyordum. Tüm bunların propaganda ürünü olduğunu vurgulamak istiyorum.

Sizi, kariyerinizi en çok etkileyen insan kim?

İlk önce annem o benim için birçok şeyi feda etti. Benim koruyucu meleğim... Beni koruyordu, şarkılarımı, kostümlerimi seçiyordu. Tüm masrafları büyükannem karşılıyordu. Hayatta hep iyi insanlara karşılaşıyordum. Birçok iyi öğretmenim oldu. Hem akademide hem de üniversitede. Öğretmenler konusunda çok şanslıydım. Şu an Sovyetler Birliği'nin eğitim sistemini eleştiriyorlar; ben aynı fikirde değilim. Bana göre çok iyi bir eğitim veriliyordu. Bize çok kaliteli ve iyi eğitim veriliyordu, şu an durum farklı; her şey yüzeysel.

Ben hala yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Çalıştığım her meslektaşımdam yeni bir şeyler kapıyorum. Hayatımda karşılaştığım her insan bir bakıma benim öğretmenim. Yevpatoriya-88 yarışmasından sonra Rus bir yönetmen Elvira İvanova, benim hakkımda “Elzara” isimli film çekmişti. Özellikle Rus olduğunu vurgulamak istiyorum çünkü o zamanlarda benim hakkımda film çekmek bir kahramanlıktı. Ayrıca onun çektiği çocuk programlarında sunuculuk yapmıştım bunun için ona her zaman minnettar olacağım. Bu tür insanlar hayatımda çok vardı. Hepsine minnettarım.

Kırım Tatar halk müziği sizi etkiledi mi?

Kırım Tatar halk müziği benim için çok basit ve anlaşılır. Aslında Kırım Tatar halk müziği hiç de basit değil. Gençken Arkadaşlar Denizi yarışmasına katılmıştım. Yalta’da düzenlenen yarışmanın şartlarına göre, bir şarkı Ukraince ve bir şarkı da anadilinde söylenmeliydi. Ben Ukraince ve Kırım Tatarca şarkı söylemiştim. O zaman Ukraynalı müzisyen, besteci Mıkola Mozgovoy bana: "Elzara, Ukraince de güzel şarkı söylüyorsun fakat Kırım Tatarca söylerken senin tüm vücudun şarkı söylüyor. Düşünmüyorsun bile, sesin kendi kendine akıyor." dedi. O zaman biraz alınmıştım. Gençtim ne demek istediğini anlamamıştım. Şu an onun haklı olduğunu anlıyorum. Evet, Ukraince iyi şarkı söyleyebilirim ama Kırım Tatar kültürü kanımda akıyor.

Şu an bir şey üzerinde çalışıyor musunuz?

Evet, bir süre önce bir şarkı kaydettim. Ayna grubunun solisti Erhan Güleryüz, yazdığı şarkı sözlerini bana hediye etti. Şarkı için klip de çektik. Şu an klibin son halinin bana teslim edilmesini bekliyorum.

Klip Ukrayna’da mı çekildi?

Klip Kıyiv’de çekildi. Çok ilginç çalışma oldu. Aslına şu anki en önemli sorun bütçe yetersizliği. Kırım işgal edilmeden önce Yarımada'daki çalışma hayatım çok yoğundu. Konserler veriyordum, farklı etkinliklerde sahne alıyordum, film çekimleri oluyordu. Ayrıca ATR televizyon kanalında sunuculuk yapıyordum. Fakat işgalden sonra çalışma hayatım durdu. Bu yıllar içinde birikimlerim azaldı. Kırım’da konser veremiyorum. Ukrayna ana kısmında ise geniş kitleye kendini duyurmak için yatırım yapmak gerekiyor. Şu an çektiğimiz klibi bile dolaşıma çıkarmalıyız. Ve bunun kolay iş olmadığını biliyoruz. Ukrayna'nın Kırım Tatar kültürüne destek vereceğini ümit ediyorum. Ukrayna’da çok sayıda profesyonel Kırım Tatar sanatçı var. Onların hepsi devletin desteğine layık. 

Devletten destek almayı denediniz mi? Kendi projelerinizle başvurdunuz mu?

Bunu beceremiyorum. Çoğu insan bunu teklif ediyor ama ben bu konudan hiçbir şey anlamıyorum. Aslında çok üzülüyorum… Son zamanlarda sosyal medyada gördüğüm resim şu şekilde: Kırım Tatar halkı sanki el uzatmış ve sürekli televizyon kanalımıza destek verin, çocuk topluluğumuza yardım edin, kitap yayınlamaya yardım edin diyerek maddi destek istiyor. Bu çok acı verici bir durum. Başka seçeneğinin olmadığını düşünüyorum. Ancak kendim için istemeye alışık değilim. Benim için bu küçük düşürücü bir durum. Para kazanmayı seviyorum. Çok yaratıcı fikrim var ama hepsi için para gerekiyor. Ukrayna Kültür Bakanlığında bizimle ilgilenen bir kurum görmüyorum. Bu beş sene içinde kimse bizimle ilgilenmedi veya bir toplantıya davet ederek: “Kırım Tatar kültürü ne durumda?” diye sormadı. 

ABD’DEKİ EĞİTİM

Çocukken ABD’de bir sanat okulunda eğitim aldınız. Bu deneyimi biraz anlatır mısınız?

Hayatımda şans hep yüzüme gülmüştü. Yarışmalar, festivaller... O dönemde her şey paradan ibaret değildi. O zaman yeteneğe bakılıyordu ve bu yönden şanslıyım. Şu an gençler için durum bir taraftan daha zor, diğer yandan daha kolay çünkü internet diye bir şey var. İlginç bir şey uydurursan, bir günde ünlü olabilirsin.

Bir yarışma vardı, ABD’den bir jüri sanat okulu için çocukları seçiyordu. Sovyetler Birliği zamanındaydı. 12 yaşındaydım o zaman... Jüri üyeleri beni değerlendirmedi bile wonderful diye not aldılar ve beni seçtiler. 6 kız, 6 erkek toplam 12 çocuk seçilmişti. Amerikalılar şaşkınlıkla bize bakarak “Ne yapıyorsunuz? Ülkemizde bu kadar yetenekli çocuklar sayesinde para kazanılıyor.” diyorlardı.

ABD’deki eğitim nasıl geçiyordu?

İlk önce Sovyetlerden gelen çocukları komplekslerden kurtarıyorlardı. Biz çok içe dönüktük. Onlar iki müzikal sahneliyordu, bunlardan biri Batı Yakasının Hikayesi idi. Yaşın ne olursa olsun yapılması gerekenler anlatılıyor, sen de anlatılanları sünger gibi emmelisin. Bir kerede yapamıyorsan rolünü kaybediyorsun. Çok güzel bir deneyimdi. Sadece dil biraz sorun olmuştu. Bana başrolü vermişlerdi. O da daha çok şarkı ve koreografiden oluşuyordu. Partner olarak da 16 yaşındaki çocuğu verdiler. Bana bir kaç kere fazla samimi bir şekilde sarıldı. Sonuçta ben onu dövdüm (gülüyor). O da gidip beni şikayet etti ve beni başrolden aldılar. Hayatta her zaman sadece iyi insanlar karşına çıkmıyor, bazen de senin kabul edemeyeceğin şartlar önüne sürülebilir. Bu tür teklifleri hiçbir zaman kabul etmiyordum.

ABD’deki sanat okulundaki eğitim size ne kazandırdı?

Eğitim 3 ay sürdü. Geri geldiğim zaman annem beni tanımadı. Moskova’ya uçakla gelmiştik. Havalimanında annemi çağırmaya başladım o ise bana baktı ve tanımadı. O kadar değişmiştim. Annem bana: "Sana ne oldu? Michael Jackson gibi olmuşsun." dedi. Orada evlerinde kaldığım aile ve eğitim aldığım okul bana kalmayı teklif etmişti. Ancak ben eve döndüm. ABD’ye Sovyetler Birliği’nden gitmiştim ve Bağımsız Devletler Topluluğu’na dönmüştüm.