Rusya'nın yeni Deniz Doktrini, dünya için bir tehdit mi? Putin, savaşı denizlere mi taşıyor?

Rusya’nın Japonya, Ukrayna, Türk Cumhuriyetleri ve Akdeniz’deki işgal hareketlerine devam edeceğini belirten yeni doktrinini Kırım Haber Ajansı (QHA) olarak Gazeteci Bahadır Selim Dilek’e sorduk. Dilek Rusya’nın Yeni Deniz Doktrini hakkında çarpıcı açıklamalar da bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 08.08.2022 15:28
Haber Güncellenme Tarihi: 08.08.2022 15:28
https://www.qha.com.tr/

Rusya tüm dünyayı etkileyecek skandal bir doktrin daha yayınlayarak dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Rusya’nın Japonya, Ukrayna, Türk Cumhuriyetleri ve Akdeniz’deki işgal hareketlerine devam edeceğini belirten bu doktrinini Kırım Haber Ajansı (QHA) olarak Gazeteci Bahadır Selim Dilek’e sorduk. Dilek Rusya’nın Yeni Deniz Doktrini hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Rusya'nın Japonya, Ukrayna, Türk Cumhuriyetleri ve Akdeniz’deki işgal hareketlerine devam edeceğini belirten yeni doktrinini, Kremlin'in olası yeni hamlelerine ilişkin sorulara yol açtı. Kırım Haber Ajansı (QHA) olarak Gazeteci Bahadır Selim Dilek’e, söz konusu yeni Rus doktrini ile ilgili yorumunu sorduk. Dilek, Rusya’nın Yeni Deniz Doktrini hakkında çarpıcı açıklamalar da bulundu.

Röportajın tamamını aşağıda okuyabilirsiniz:

"BATI'YA KARŞI BİR MEYDAN OKUMADIR"

QHA: Rusya Cumhurbaşkanı Vladımır Putin (Vladimir Putin) Rus donanmasının temel ilkelerini ve hedeflerini tanımlayan yeni deniz doktrinini kısaca değerlendirebilir misiniz?

Rusya, “Yeni askeri deniz doktrininde” Karadeniz ile Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki sınırların da tekrar netleştirildiğini, korunmaları için de sahip olunan bütün imkânlarla ve elden geldiğince sert biçimde mücadele edileceğini belirtmiştir. Doktrinde bugünkü Rusya'nın hızlı bir filosu olmadan var olamayacağı ve ülke için en büyük tehlikenin Amerika Birleşik Devletleri ve NATO olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca bu doktrinde Batı’ya karşı da bir meydan okuma vardır.

"MONTRÖ MUHTEŞEM BİR SÖZLEŞMEDİR"

QHA: Rusya yeni Deniz Doktrininde Türkiye sularına yer vermemiştir. Türkiye sularından geçişini özel düzenleme olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi düzenlemektedir. Yeni doktrinde Türkiye’nin yer olmamasını Montrö’ye mi borçluyuz?

Montrö muhteşem bir sözleşmedir Montrö’nün ne kadar muhteşem bir sözleşme olduğunu biz Ukrayna Savaşı'nda gördük savaş durumu dedik ve boğazlarımızı kapattık. Yani bu bizim elimizi güçlendirir. Rusya Montrö'nün ortadan kaldırılmasını isteyemez çünkü onun da işine geliyor. Montrö ortadan kalkarsa bütün Batı donanmaları Karadeniz'e çıkar. Rusya'nın başına bela olur. Rusya kendi gemilerinin oradan geçmemesini göze alamaz. Montrö’nün korunmasından, Rusya hiçbir şekilde dünya bu kadar kutuplaşmışken ve Batı karşısında bu kadar zor durumdayken vazgeçip Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamaz. O yüzden de Türkiye ile bir cepheleşmeye gidemez. Amerika'ya sallar, Çin'e destek olur, Tayvan’a saldırmakla tehdit eder ya da esip gürler ama Türkiye’yi karşısına almak istemez. Çünkü Türkiye'de ciddi yatırımları var. Akkuyu Nükleer Santrali var. Ticari ilişkileri çok mesela doğalgaz meselesinde biz Rusya’ya bağımlıyız ama Rusya'da bize bağımlıdır. Batı’ya karşı gaz vermeyi kesti Rusya'da bunu onlara satamayacağının farkında. Dolayısıyla zaman içerisinde Türkiye'yi kolay kolay karşısına alıp da esip gürleyebileceğini düşünmüyorum. Ben Putin'in yaptığı betimlemeler üzerinden yürümeye sıcak bakmıyorum çünkü sahada olana bakmak lazım. Yani artık dünyanın hızla ve güçlü bir şekilde dengelerini bulması gerekiyor. Ama Putin'in kafasıyla bu dengeler kolay kolay kurulmaz. Yani Putin Ukrayna gibi kocaman bir ülkeyi o kadar hırpalayıp o kadar insan öldürüp yerle yeksan edemez. Ben savaştan önce Eylül’de Lviv’deydim. Yani Lviv’i bırak bombalamayı sokağına kazma bile vuramazsın o kadar güzel tek sıkıntısı Ukrayna'nın içinde olması. Eğer Avrupa Birliğinin içinde olsaydı Prag gibi olurdu. Çok güzel bir yer gözünden kıskanırsın.  Böyle bir kente füze atılır mı ya Harkov’a füze atılır mı Odesa’ya füze atılır mı? Kıyiv'e atılır mı? İnsanlık suçudur yapılan. Tamamen kendi rejimini korumak sistemini sürdürmek kaygısıyla dünyayı böyle kaotik bir döneme soktu.

"BEN JAPONYA VE RUSYA ARASINDA ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMLERDE BİR ŞEY OLMASINI BEKLİYORUM"

QHA: Rusya’nın Yeni Deniz Doktrinine baktığımızda ABD/NATO ve Japonya’dan gelebilecek tehditleri önlemek amacıyla mı oluşturdu?

Tabii tehdit algısı çünkü NATO'yu tehdit olarak görüyor. Zaten Amerika'yı tehdit görüyor. Japonya'da dikkat çekici olan Japonya’nın II. Dünya Savaşı'ndan sonra ordusunun tamamen ortadan kalkmasıdır. Sadece savunma gücü adı altında çok da fazla bir iş yapmayan askerleri vardı. Ama şimdi Japonya tekrar silahlanmaya başladı. Japonlar deli dehşet milliyetçilerdir. Bu anlamda mesela öldürülen Shinzo Abe inanılmaz bir Japon milliyetçisiydi. Eğer Japonların damarlarından tekrar o milliyetçi kan akmaya başlarsa inanılmaz bir hızla silahlanır, inanılmaz güçlü bir ordu kurarlar. Bu da Rusya'nın Doğu kanadının tamamen açıkta kalmasına neden olur. Rusya ile Japonya arasında Kuril Adaları meselesi var şu an. Bununla birlikte batıda Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesi var. NATO'nun orada stratejik bir baskısı var. Japonya bu taraftan baskı unsuruyken Türkiye aşağıdan Rusya'nın gücünü göstermesine arası iyi olduğu için izin vermiyor. Geriye kalıyor bir tek Suriye ve İran, dolayısıyla Japonya'yı tehdit olarak görmesi çok normal. Ben Japonya ve Rusya arasında önümüzdeki dönemlerde bir şey olmasını bekliyorum açıkçası.

QHA: Kuril Adaları'ndan bahsetmişken Rusya’nın yeni doktrininde Pasifik filosunu genişletmek istiyor ve orada stratejik istikrar sağlamak istiyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şimdi Rusya bence Büyük Petro politikası güdüyor. Yani önce vuruyor kırıyor oradaki mevziiye bir cephe yaratıyor,  o cepheye kimseyi sokmuyor. Şimdi Japonya'da da böyle o yüzden biraz önce dedim. Japonya'ya karşı bir hareket bekliyorum. Çünkü Japonya güçlendiği sürece gerek Kuril Adaları meselesi olabilir Kuzey Kore'ye karşı Güney Kore’nin güçlendirilmesi olabilir. Japonya'nın Kuzey Kore'ye karşı etkisini arttırması olabilir, Çine karşı gücünü artırması olabilir ama sonuçta Japonya’nın Pasifikte güçlenmesi buna Avustralya ve Yeni Zelanda’yı da koymak lazım Rusya için stratejik açıdan çok ciddi bir baskı demektir. Bu baskının sonucunda bir sorunun ortaya çıkmaması ya da bu ülkelerin güçlenmemesi için Rusya elinden geleni yapacaktır. Ama çok başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü içeride çok kırılgan ekonomiye ve kırılgan kurumsal yapıya sahiptir. Aynı şekilde Türk Cumhuriyetleri nasıl bakıyor yani Orta Asya Devletleri nasıl bakıyor onu da değerlendirmek gerekiyor. Şimdi Ukrayna Savaşı'nı da görünce Rusya'ya güvenilmez her an pat diye bunları da vurabilir mesela Kazakistan'da çok ciddi bir Rus nüfusu var. Rus nüfusu bahane edip Kazakistan'a müdahale edebilir mi? Rusya Kazakların kafasında büyük bir soru işareti. Bu aynı şekilde Türkmenistan da öyle. Türkmenistan köşede kenarda öyle etkisiz eleman gibi duruyor ama onlar da tedirgin Rusya oraya da el atabilir gıkları çıkmaz askerleri yok çünkü. Kırgızistan öyle Tacikistan öyle.  Dolayısıyla meseleye böyle bakmak lazım. Rusya adım atıyor stratejiler belirliyor kendisine göre bir şeyler yapıyor ama bu karşı taraftaki güvensizliği ve tepkiyi de büyütüyor. O yüzden mesela Hitler ne için İkinci Dünya Savaşı'nda kaybetti. Çünkü iki cephe açtı. Japonya ve Pasifik, Rusya için ikinci cephe demek eğer oraya güçlerini kaydırırsa Ukrayna'da çok ciddi sıkıntıya düşer. Ben başka türlü bir sistem içerisinde yürüyeceğini düşünüyorum. Çin ile ilişkilerini sıkılaştırıp Japonya meselesini ve Pasifik meselesini Çine havale edebilir.  Ama Rusya Çine de fazla güvenemiyor.  Çünkü Çin sadece kendi politikasını güder. O yüzden böyle bir sıkışıklık hali var diye düşünüyorum.

"AYIDAN POST MOSKOF'TAN DOST OLMAZ"

QHA: Rusya'nın yeni Deniz Doktrini, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs için ne anlama geliyor? Bir tehdit mi?

Hiçbir şey olmaz. Rusya burada Türkiye'nin ağzına bir parmak bal çalıyor bak diyor sen diyor benle yakın ilişkinden taviz verme Kıbrıs’ı tanırım tanır gibi yaparım bak oraya yatırım yaparım falan Rusya’ya bu konuda güven olmaz. Öbür tarafta yani Güney Kıbrıs Rum kesiminde Rusya'nın dehşet yatırımları var. Ben öbür tarafa birkaç defa ziyarette bulundum. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi her taraf Rus yatırımıyla dolu. Dolayısıyla Rusya Türkiye'nin ağzına bir parmak bal çalmaya niyetli.  Ben çok bir sonuç vereceğini zannetmiyorum.  Ben ayıdan post, Moskof'tan dost olmaz görüşündeyim. O da şu durumdan dolayı; Koskoca Balkanlar yani Tuna'dan Batı Trakya'ya kadar olan koca Balkanlar 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde elden çıktı.  Yani Rusya bize Balkanları kaybettirdi, Kıbrıs’ı da kaybettirdi. Ermeni meselesini çözülmeyecek şekilde kucağımıza bıraktı. Dolayısıyla herkes Rusya ile iyi ilişkiler kuralım der ama Rusya ile iyi ilişkiler kurmayalım. Zayıf Rusya Türkiye'nin işine gelir, güçlü Rusya her zaman sıkıntıdır. Yani Rusya Bakın bu çok önemli bana göre Rusya düşman olmadığı bütün ülkelerle asimetrik ilişki kurar düşman olduğu ülkelerle eşit ilişki kurar, pazarlık yapar, askeri güç gösterir, diplomatik güç gösterir, bir takım ahlaksızca işler yapar ama düşman olmadığı bütün ülkelerle asimetrik ilişki kurar. Bu ne demek Rusya ile dost olamazsın elini verirsen kolunu alamazsın.

QHA: Rusya Deniz Doktriniyle ilgili son olarak neleri söylemek istersiniz?

Karadeniz jeopolitiğinin önem kazandığı, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik süreciyle Arktik Bölgesi’nin hareketlendiği, Kuşak-Yol Girişimi’yle Hazar’ın merkezi konuma evrildiği ve ABD’nin Asya-Pasifik’e ağırlık vermesi nedeniyle küresel siyasetin hararetlendiği bu dönemde, mevzubahis doktrinin ilanı vesilesiyle Moskova yönetimi, meseleyi bölgesel rekabetten küresel rekabete taşımaya çalışmaktadır. Bölgesel aktör pozisyonunu reddederek küresel aktör iddiasıyla başat güç olma yönünde stratejik bir vizyon ortaya koymuştur. Rusya bu doktrinle birlikte dünya denizine hâkim olmayı amaçlamakta bunu yaparken de yeni cepheler açmaktan kaçınmamaktadır.