"Yeni Türkiye Yolunda" programında konuşan Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Rusya, rejim, PKK ve YPG el ele tutuşmuş Türkiye'nin güney sınırında bir terör kuşağı, bir terör yapılanması kurmak istiyor. Türkiye'yi bir terör yapılanmasıyla sınır komşusu haline getirmeye yönelik tüm bu oyunların farkındayız ve buna izin vermeyiz. Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz” dedi.
Başbakan Davutoğlu, Suriye konusunda Türkiye’nin başından beri çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunduğunu kaydederek şöyle konuştu: “Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya'nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır.”
“Terör yapılanması kurmak istiyorlar”
“Rusya, rejim, PKK ve YPG el ele tutuşmuş Türkiye'nin güney sınırında bir terör kuşağı, bir terör yapılanması kurmak istiyor” ifadelerini kullanan Davutoğlu, “Türkiye'yi bir terör yapılanmasıyla sınır komşusu haline getirmeye yönelik tüm bu oyunların farkındayız ve buna izin vermeyiz. Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz. Bu ülkenin ulusal güvenliği tüm çıkarların, dengelerin, ortaklıkların üzerindedir. Bu konuda kimseden izin almaya ihtiyacımız olmadığını da herkes bilmelidir. Güney sınırımızda mevcut bulan her türlü tehdide karşı Türkiye kendini en güçlü şekilde savunmaya, nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir" diye konuştu.
“Rusya'nın, Esed rejiminin sözlerini tutması gerekir”
Şubat ayı içinde 4 ayrı ülkeye dış ziyaret gerçekleştirdiklerini hatırlatan Türkiye Başbakanı şunları kaydetti: “3 Şubat'ta Suriye'ye ve Bölgesine Destek Konferansına katılmak ve ikili temaslarda bulunmak üzere Londra'ya gittik. Ziyaretimiz boyunca İngiltere Başbakanı Cameron, Almanya Başbakanı Merkel, Yunanistan Başbakanı Çipras, Norveç Başbakanı Solberg ve Kuveyt Emiri El-Sabah ile bir araya geldik. Gerek bu görüşmelerde, gerekse Donörler Konferansında Suriye'de yaşananlara ilişkin görüşlerimizi ifade etme imkânı bulduk. Son yıllarda bölgemiz kaos ve istikrarsızlıkla boğuşuyor. Baskıcı rejimlerin utanç verici katliamları, göç krizi ve terörizm başta olmak üzere etkisi uluslararası düzeyde hissedilen gelişmeler maalesef ülkemizi de derinden etkiliyor. Yabancı devletlerin akıl dışı ve sorunları daha da büyüten müdahaleleri akan kanın artmasına ve yeni göç dalgalarının oluşmasına sebep oluyor.”
Davutoğlu, “Suriye'deki çatışmalar beşinci yılını tamamlamak üzere. Ülkemiz başından beri bu çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunuyor. Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya'nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır” diye belirtti.
“Bu zulmü görmezden gelmemiz elbette beklenemez”
Davutoğlu 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyanın gördüğü en büyük insani krizin Türkiye’nin yanı başında yaşandığına dikkat çekerek, “ Türkiye olarak bizim bu zulüm ve haksızlıkları görmezden gelmemiz elbette beklenemez. Bizim, Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırımız var. Burada yaşanan her olay, menfi ya da müspet her gelişme bizi doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bizim ülke olarak oradaki insani krize ve siyasi gelişmelere duyarsız kalmamız beklenemez. Biz çatışmaların başladığı ilk günden beri zulme uğrayan Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduk, bugün de olmaya devam ediyoruz. Türkiye, Mart 2011'den itibaren bölgede din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm mağdurlara kapısını açık tutmuştur. Bugün itibariyle ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 2,7 milyonu bulmuştur. Ülke olarak tüm dünyaya örnek olması gereken bir gönlü genişlik, bir misafirperverlik gösteriyoruz. İnsanlarımız evlerinden, yurtlarından edilmiş bu kardeşlerimize kucak açıyor. Her birine buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Aslında bütün toplumların yapması gereken budur. Bütün dünyayı ilgilendiren böyle bir meselede uluslararası toplum konuyu birçok yönüyle görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye olarak Suriye halkının yaşadığı acılara dikkat çekerek uluslararası toplumun bu meseleye hassasiyetini arttırmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“ABD ve Rusya artık samimi davranmalı”
Konuyla ilgili bu hassasiyetlerini Londra'da katıldıkları Donörler Konferansında yaptığı konuşmada en açık şekilde ifade ettiğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, “Yine bu konferans vesilesiyle bir araya geldiğimiz çeşitli ülke liderleriyle temaslarımızda da Türkiye'nin bu meseleye bakışını ifade ettim. Ayrıca yine Şubat ayı içinde ülkemizi ziyaret eden ve ikinci kez bir araya geldiğimiz Sayın Merkel'le bu konuyu bütün detaylarıyla birlikte konuştuk” dedi.
Davutoğlu, “Bizim duruşumuz baştan beri belli, bu duruşumuzu sonuna kadar koruyacağız. Biz zorda kalmış, katliama tabi tutulan, tecavüze uğrayan bu kardeşlerimize yönelik açık kapı politikamızı sürdürmeye bundan sonra da devam edeceğiz. Uluslararası toplumun, başta ABD ve Rus yönetimlerinin artık samimi davranması, gerçeklerle yüzleşmesi lazım” diye belirtti.
"Türkiye nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir"
“Son dönemde özellikle Avrupa Birliği'nin mülteci krizinin kendilerini de etkilemesi ile beraber sergilemiş olduğu ortak tavır bizim için sevindirici bir gelişmedir” diyen Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Umuyoruz ki Suriye halkının yaşadığı acılara son verecek hakkaniyetli bir çözüme en kısa zamanda ulaşılır. Beklentimiz bölgede zulmedenle zulme uğrayanın aynı kefeye konmadığı, Suriye halkının iradesine uygun kalıcı bir çözüme bir an önce ulaşılmasıdır. Bu kargaşa halini fırsat bilerek bölgede hâkimiyetini arttırmaya çalışan ve ne yazık ki bazı devletlerin desteğini alan terörist yapıların da bu süreçte önü alınmalıdır. Aksi halde, güney sınırımızda mevcut bulan her türlü tehdide karşı Türkiye kendini en güçlü şekilde savunmaya, nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir.”
Davutoğlu, “Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda yoğun dış temaslarımızı bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz. Biz dünya meselelerine gözünü kapatan, kapısına dayanmış meselelere gözünü yuman ve nihayet karar mekanizmalarının uzağında bir ülke olamayız. Aktif, sorunlarla yüzleşen, insanı ve vicdanı odağına alan ve inisiyatif kullanan cesur dış politika anlayışımızla Türkiye dünyadaki etkinliğini ve ağırlığını arttırmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
"Terörle mücadele azim ve kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz"
Davutoğlu ayrıca Ankara saldırının amacının Türkiye'nin terörle mücadele iradesini zayıflatmak olduğunu ifade ederek, “Buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum ki, terörle mücadele azim ve kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Terör bu ülkenin her karış toprağından temizleninceye kadar bu mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecek. Nitekim saldırının ardından soruşturma büyük titizlikle yürütülerek aydınlığa kavuşturulmuştur. Bu saldırının ardından yaptığımız güvenlik toplantısında ülkemizi hedef alan iç ve dış terörü ve alınacak tedbirleri bütün boyutlarıyla gözden geçirdik. Türkiye genelinde yaptığımız güvenlik değerlendirmelerini bundan böyle her bir ilin özgün durumunu göz önünde bulundurarak il bazında da yapacağız. Terörle mücadele çok boyutlu olarak ele alınması gereken bir mesele” diye konuştu.
“YPG-PKK işbirliği açık bir şekilde ortaya konmuştur”
Türk Emniyet birimlerinin hızlı ve etkin çalışmaları sonrasında Ankara’daki terör olayının bütün bağlantılarıyla açığa çıkarıldığını ve YPG-PKK işbirliğinin açık bir şekilde ortaya konduğunu kaydeden Davutoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bu konuda olağanüstü çaba sarf eden Emniyet birimlerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Suriye'nin kuzeyindeki terör yuvalanmalarına yönelik mücadelemize karşı çıkanlar, herhalde Ankara'daki terör saldırısından sonra gerçeği görmüşlerdir. PKK'dan talimat ve destek alan bu terör örgütünün Türkiye'ye yönelik terör faaliyetleri bu olayla ayan beyan ortaya çıkmıştır. Eylemde kullanılan araba ve eylemi gerçekleştiren terörist üzerine yönelik yapılan araştırmalar, içlerinde PKK ile yoğun ilişkileri de bulunan 21 kişilik bir terör şebekesini ortaya çıkarmış ve bu kişiler yakalanmıştır. Kanıtlar çok açık ve nettir; bu saldırı, PKK-YPG işbirliğiyle planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu örgütleri destekleyen ülkelerin artık gerçeklerle yüzleşmesi ve ikiyüzlü tavırları terk etmesi lazım. Ülkemize yönelen bu güvenlik tehdidine kayıtsız kalacağımızı düşünen her kim olursa olsun büyük yanılgı içindedir. Türkiye yanı başında kendisi aleyhine oluşturulmak istenen şer koalisyonunu ve oynanan kirli oyunları elbette bir seyirci gibi izlemeyecektir. Hükümet olarak görevimizin bilincinde, sorumluluğumuzun farkındayız.”