Kırımoğlu, Giresun Üniversitesinin ders yılı açılışında ilk dersi verdi- TEKRAR

Haber Giriş Tarihi: 18.10.2009 07:40
Haber Güncellenme Tarihi: 18.10.2009 07:40
https://www.qha.com.tr/
     Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kırım Tatarları olarak en büyük zulüm ve cinayeti 1944 yılında yaşadıklarını, öz vatanlarından topluca sürgün edildiklerini, ancak ''yarım asır süren milli hareketleri sırasında hiç kimseyi öldürmediklerini, kimsenin kanını dökmediklerini'' söyledi.     Anadolu Ajansının verdiği habere göre, Giresun Üniversitesinin akademik ders yılının açılışında ilk dersi veren Kırımoğlu, ders vermenin çok zor olduğunu, kendisinin yüksek tahsilinin bulunmadığını belirterek, ''1966 yılında üniversiteden atıldım. Ondan sonra benim hayatım çalışma kamplarında, hapislerde geçti. Fakat birkaç üniversite tarafından bana fahri doktora unvanı verildi'' dedi.     Kırımoğlu, Kırım yarımadasında yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunu Rusların oluşturduğunu, geri kalan bölümün ise Ukrainler ve Kırım Tatarlarından meydana geldiğini ifade ederek, şunları söyledi:     ''19. asrın sonlarında bizim halkımız kurtuluş hareketine başladı. Modern okullar açıldı, yüzlerce derslikler oluşturuldu ve yüzlerce aydın yetişti. Soyvetler Birliği kurulduktan sonra bu hareket durduruldu. 1917 yılında Kırım Tatarları kendi bağımsızlığını ilan etti. Ama birkaç yıl sonra yeniden Sovyetler Birliği tarafından işgal edildik. 1921 yılında Kırım yarımadasında Kırım Muhtar Cumhuriyeti kuruldu. Ama birkaç yıl sonrasında bu hareket de yeniden durduruldu. Binlerce insanımız 'milliyetçi' diye kurşuna dizildi. 1929 ve 1930 yılları arasında 10 bine yakın insanımız öldürüldü.''     Kırımoğlu, ufak bir millet için bu rakamın, bir milleti manevi bakımdan tamamen yok etme anlamına geldiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:     ''Halkımıza karşı yapılan en büyük zulüm ve cinayet 1944 yılında olmuştur. İkinci Dünya Savaşının sonunda Kırım Tatarları topyekun öz vatanından sürgün edildi. Toplam 11 yere gönderildiler. İzlerinin kalmaması için bütün yerleşim yerleri, camiler, mezarlar ve tarihi belge ve kitaplar yok edildi. Sovyetler Birliğinde 1956 yılından sonra bazı milletler, kendi vatanlarına dönme müsaadeleri aldılar, ama Kırım Türklerine müsaade verilmedi. Bundan sonra milli hareketimize başladık.''         -''VATANIMIZA DÖNÜŞ MÜCADELESİNDE HİÇ KAN DÖKMEDİK, KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİK''-         Milli hareketlerinin öz topraklarına dönme mücadelesi olduğunu hatırlatan ve demokratik süreç içinde sürdürdüklerini ifade eden Kırımoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:     ''Hiç zor kullanmadık. Yarım asır süren milli hareket sırasında hiçbir kimse bizim tarafımızdan öldürülmedi. İnsanlarımız hapislere kondu, çalışma kamplarına gönderildi, öldürüldü ama bizim tarafımızdan kan dökülmedi. Ülkenin kanunlarına uygun hareket ettik. İnsan hakları konusunda uluslararası kaidelere uyduk. Sovyetler Birliği Anayasasında da insan hakları konusunda çok şeyler vardı ama bu özgürlüklerin kullanması sadece Sovyet rejiminin kuvvetlendirilmesi içindi.''     Halklarına karşı yapılan bütün cinayetleri, dünyaya duyurmaya çalıştıklarını ifade eden Kırımoğlu, ''Bu Sovyet rejiminin hoşuna gitmiyordu. Bunun sonucunda da insanlarımız hayatlarını kaybetti, hapislere düştü. Ama bu prensiplerimiz bizim hareketimize çok hız kazandırdı. Vatanımıza dönmeye vesile oldu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, birçok yerde çatışmalar oldu, çok kan döküldü, bir çok insan öldü. Kırım yarımadasında da bize 'hoş geldin' diyen olmadı. Tam tersine düşmanlıkla karşılandık. Ama bizim yarımadamızda kan dökülmedi. Çatışmalar olmadı. İnşallah bundan sonrada olmayacak'' dedi.         -''TERÖRLE, SİLAH KULLANMAYLA HİÇBİR MESELE ÇÖZÜLEMEZ''-         Kırımoğlu, kendilerinin milli hareketinin bütün dünyaya örnek olduğuna dikkati çekerek, ''Sadece demokratik unsurları kullandık. Bütün dünyada farklılıklar çok. Adalet olması için yalnız demokratik barış yolları kullanılmalı'' dedi.     Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:     ''Türkiye'de bazı sorunlar var. Kürt sorunu olsun, başka sorunlar olsun. Ama şuna kesinlikle biz inanıyoruz terörle, silah kullanmayla hiçbir mesele çözülemez, çözülmeyecek. Mesele yalnızca çıkmaza girecek. Demokratik usullerle, evrensel insan haklarıyla olumlu sonuçlara ulaşmak mümkündür.'''DOĞU KARADENİZ HAVZASINDA TÜRK DİLİ' PANELİ     Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, 1957 yılı ile Sovyetler Birliği dağılana kadar sadece 55-60 tane kitabın anadillerinde yayınlandığını söyledi.     Kırımoğlu, Giresun Üniversitesi Güre Yerleşkesi'ndeki konferans salonunda düzenlenen, ''Doğu Karadeniz Havzasında Türk Dili'' konulu panelde yaptığı konuşmada, kendisinin bir dil uzmanı olmadığını, ama Kırım'da konuşulan dil hakkında bilgi verebileceğini belirtti.     Kırım Yarımadası'nın Rusların eline geçtikten sonra dillerinde gerileme yaşandığını ifade eden Kırımoğlu, ''Bu süreçten sonra yeni eserler ve kitaplar yayınlanmadı. 19. yüzyılın sonlarına doğru dilimizle ilgili gelişme yeniden yükselmeye başladı. 1928 yılına kadar Arap alfabesi kullanıyorduk. Bu yıldan sonra Latin alfabesi kullanılmaya başlandı. Bu da Kremlin'in emri doğrultusunda oldu. Buradaki amaç bizi dinimizden uzaklaştırmaktı. 10 yıl sonra ise mecburi olarak başka alfabeye geçildi'' dedi.     Kırımoğlu, 1944 yılında sürgün olayı ile birlikte kendi dillerinde yazılan kitap ve belgelerin yakıldığını anlatarak, şunları söyledi:     ''Sürgünde Tatar dili yasaklandı. 1957 yılı ile Sovyetler Birliği dağılana kadar sadece 55-60 tane kitap anadilimizde yayınlandı. Kırım Tatarlarının pek çoğu kendi dillerini bu süreçte kaybetti. Ben, anne ve babamdan duyduğumla anadilimi öğrendim. Babam, evde başka dilde konuşmamızı yasaklamıştı. Benim neslim bile yeterince anadilini bilmiyor. Bizim evlatlarımız da bizden çok daha az anadilimizi biliyor. Vatanımıza döndükten sonra anadilde okullar açılması için büyük gayretler gösterdik. Fakat bu konuda fazla bir başarı elde edemedik.''     Şimdi 15 civarında okulda anadilde eğitim yapılabildiğini vurgulayan Kırımoğlu, ''Bu da 45-50 bin civarındaki çocukların sadece 5-6 binini kapsıyor. Kalanlar hep Rus okullarına gidiyor. Bu bizim için büyük bir trajedi. Böyle giderse bütün mücadelemiz boşa gidecek. Yoksulluk, fakirlik gibi sorunlar aşılabilir, ama eğitim sorunlarını çözemezsek bu insanlar kendi anadillerini, örf ve adetlerini öğrenemeyecek'' diye konuştu. QHA