Haber Giriş Tarihi: 30.04.2011 12:02
Haber Güncellenme Tarihi: 30.04.2011 12:02
AKMESCİT/SİMFEROPİL, 15.04.2011 (QHA) – Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Omsk Davasının 35. yıldönümü dolayısıyla hatıralarını QHA’ya anlattı.Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yargılandığı 4. dava, Sovyetler Birliğinde insan hakları hareketi tarihinin en önemli olaylarından birisini oluşturuyor.Sovyetler Birliğindeki Kırım Tatar halkının sorunlarını dünya kamuoyunda tanıtan bu duruşma, 1976 yılında 14-15 Nisan tarihlerinde Batı Sibirya’nın Omsk şehrinde gerçekleştirildi. Bu dava, en büyük yankıyı yaratan siyasi davalardan biri olarak tarihe geçti.Omsk Davası bilgi kaynaklarında şöyle anlatılıyor: 4 Haziran 1975’te dava açıldı. Zanlı, rejimi karalayan bilgi yaymakla suçlandı. İddianame 19 Kasım 1975’te açıklandı. Dava duruşması 14-15 Nisan 1976’da tapıldı. Karar: Mustafa Cemilev (Mustafa A.Kırımoğlu) suçlu ilan edildi ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Ceza Kanununun madde 190-1 gereğince 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.Ancak arşiv belgeleri o zamanlar yaşanan gerçek duyguları, yaşam ile ölüm arasındaki mücadeleyi, gerçek dostluğu ve belirlenen amaca, halka hizmete sadakati yansıtmıyor.Bu konuda, olayları zihinlerde canlandıracak kitaplar yazılsa da olayların en büyük değerini olay tanıkları ve Mustafa A.Kırımoğlu’nun anıları taşıyor. QHA, o dönemin olaylarını anlatan özel televizyon röportajı hazırladı. Çünkü duruşmanın yapılmasından 35 yıl sonra bu dava ile ilgili olayları bir daha hatırlamak, bir daha anlatmak için birçok sebep var.Kırımoğlu 3. kez Haziran 1974’te tutuklanıp Rusya’nın Omsk bölgesinde bulunan kamplarda 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu hapis cezası süresinin bitimine 3 gün kala Kırımoğlu hakkında mahkûmlar arasında devlete karşı propaganda yapmak, Sovyet rejimini karalayan belgeleri hazırlamak iddiasıyla yeni ceza davası açıldı. Dava, mahkûm Vladimir Dvoryanskiy’nin ifadeleri temel alınarak açıldı. Dvoryanskiy’nin Mustafa A.Kırımoğlu’nun Sovyet rejimini karalayan propaganda yaptığını öne sürdüğü iddia edilmişti. Dava çerçevesinde 5 olay tanığının daha ifadeleri vardı, ancak bu o olay tanıkları 2. derece tanıklardı... Dvoryanskiy, duruşmada yaptığı açıklamada kendisine ve ailesine baskı, şantaj ve tehdit yapıldığını söylemişti.Kırımoğlu, dava açılmasına karşı protesto olarak su bile içmeden açlık grevi ilan etti. Kırımoğlu’na zorla hortumla yemeğin verildiği bu açlık grevi tam 303 gün devam etti. İşte bu dönemde Kırımoğlu’na destek için dünyada başlayan kampanyası sayesinde, Kırımoğlu SSCB’nin dışında da tanındı. Kırımoğlu’nun Omsk hapishanesinde öldüğüne dair haberlerin çıktığı Ocak 1974’ten itibaren Mustafa A.Kırımoğlu ve Kırım Tatar halkının SSCB’deki durumu hakkında çıkan makale ve radyo programlarının sayısı artmıştı. Omsk hapishanesi yönetimi, 7 ay boyunca açlık grevi yapan Kırımoğlu’nun annesine oğlu ile görüşme isteğine oğlunun bu hapishanede olmadığı şeklinde cevap vermesi ve kendisinin nereye gönderildiğine dair bilgi vermek istememesi ölüm haberinin çıkmasına sebep oldu.Bundan önce Kırımoğlu hakkında yayılan bilgiler arasında kendisinin sağlık durumunun ağır olduğunun yer alması Kırımoğlu’nun öldüğü olasılığını doğurmuştu. SSCB yönetiminin ülke dışından Kırımoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediği hakkında sorulan sorulara cevap olarak Kırımoğlu adlı kimsenin olmadığı ve SSCB’de Kırım Tatar sorunu gibi bir meselenin bulunmadığı, bu sorunun batının anti komünist propagandası tarafından uydurulduğu şeklinde cevap vermesi bu olasılığı daha da pekiştirmişti.Bazı radyo ve gazeteler, Kırımoğlu’nun ölümünden bir olasılık olarak bahsederken diğerleri Kırımoğlu’nun kesin bir şekilde öldüğünü bildirmişti ve hatta Kırımoğlu’na adanan şiirleri, anısına yazılan yazıları yayınlamıştı. İstanbul, Ankara ve Bonn’daki SSCB büyükelçilikleri ve başkonsolosluklarının önünde, New York’ta bulunan Birleşmiş Milletler binası karşısında protestolar yapılmıştı. Bazı yerlerde yapılan mitinglerde SSCB bayrakları yakılmış, SSCB’nin diplomatik misyonlarına yumurta atılmıştı. O günlerde Avrupa ülkelerinde Türkiye ve Türk diasporasının tiyatroları, Abdullah Azizoğlu’nun yazdığı 4 bölümden oluşan “Cemiloğlu” oyununu sahnelendirmişti. Bu oyunun senaryosu Kırımoğlu’nun Omsk Hapishanesindeki ölümüyle sonuçlanıyordu.Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa A.Kırımoğlu, QHA’ya verdiği özel demeçte o günlerde gerçekleşen gelişmeleri şöyle anlattı:“O yapay davanın özü itibarıyla adaletsiz olduğu anlaşılırdı. Bunun için ben açlık grevi ilan ettim. Hapishanenin müdürü Yarbay Suvorov grevin 20 – 30’uncu günlerinde yanıma gelerek bana yakında öleceğimi söylemişti. Ben buna cevap olarak başka hücrede bulunan diğer bir mahkûmun bir buçuk aydır açlık grevini yaptığını bildiğimi söyledim. Bir süre sonra Suvorov bana o mahkûmun öldüğünü söyledi”“Bana muayeneler yapıldı. Açlık grevinin başında muayene yapıldı. Psikiyatrist bana çeşitli sorular sordu. Ben buna şaşırmıştım, ben kendimi Napoleon Bonapart olduğumu öne sürmüyorsam, neden psikiyatrist geliyor diye… Büyük ihtimalle onlar beni akıl hastanesine atmak istiyorlardı. Açlık grevinin 7. ayında dahiliye doktoru ve psikiyatrist geldi. Dahiliye doktorunun raporunda bir insanın bu kadar uzun süreli ve bu kadar zorlu açlık grevine dayanmasının mümkün olmadığını, benim ölmememin ihtimalleri arasında olarak benim yoga yaptığımı ya da gizlice yemek yediğimi yazdığını sonradan öğrendim. Bu rapor üzerine bulunduğum hücrenin ancak hapishane müdürü, başhekim ve gardiyan olmak üzere aynı anda 3 kişinin bulunması halinde açılmasına karar verildi. Karara göre ancak üçü bir arada olduğu zaman hücre kapısını açma hakkına sahiptiler”“Açıkçası ben de dayanacağımı düşünmüyordum. Ben gizlice yanımda jilet saklardım. Jilet, gücümü tamamen kaybetmem halinde onlara canlı olarak teslim olmamak için lazımdı. Allah’a şükür ona gerek kalmadı”“Neden beni öldürmediler? Bunun bir kaç ihtimali var. Birincisi, açlık grevinden hiç kimsenin ölmediğini göstererek batı propagandasını yalancı çıkarmak... İkincisi, dünyanın değişik ülkelerinde yapılan protestolar, yazılan mektuplar, tepkiler sonuç verdi”“Sovyet makinesi beni çok rahat öldürebilirdi. Örneğin soğukların -50 dereceye vardığı Yakutistan’da bir mahkûm tek kişilik hücreye yerleştirilip, hücrenin havalandırma penceresi açılıp öldürürlerdi. Sabah ise raporda mahkûmun kalp krizinden öldüğü yazılırdı”.Mustafa A.Kırımoğlu, Omsk duruşmasında şöyle konuşmuştu: “Bu dava, hayatımdaki 4. davadır. Hakkımda yöneltilen iddialara, davaların temellendirildiği kanun maddelerine bakılmaksızın son 10 yıl içinde mahkemelerde ve mahkemeler dışında maruz kaldığım tüm baskıların sebebi benim siyasi görüşlerim, benim halkımın anavatanına dönmesi, halkıma karşı 1944’te işlenen suçla ortadan kaldırılarak hakların iade edilmesi için ortaya çıkan Kırım Tatar milli hareketine katılmamdır” dedi. Mahkeme Kırımoğlu’nu 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırsa da Omsk Davası, 303 gün devam eden açlık greviyle yıpranan Mustafa A.Kırımoğlu’nun zaferiyle sonuçlandı. Mustafa Ağa bu davada sadece yalancı Sovyet yargı sistemine karşı koymakla kalmadı. O, bu davayı mantık, kanıt açısından kazanmıştı. Bu, oğullarının yaşamasını sağlamayan ailenin başarısı idi. Bu dava, bilgi karartmasına rağmen dünya kamuoyuna Omsk’tan bilgi vermeyi başaran ünlü Rus bilim adamı Andrey Saharov, eşi insan hakları savunucusu Yelena Bonner, Ayşe Seyitmuratova, Rıza Ablayev ve diğer birçok insanın zaferiyle sonuçlandı. Bu Kırım Tatar insan hakları hareketinin zaferi idi ve Kırım Tatar sorununu dünya kamuoyunun gündemine taşıdı.Gayana Yüksel - Osman BayramaliyevQHA