Kırım Vakfı Başkanı Kalkay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı anlattı

Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 80. yılında, o günleri Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı.

Haber Giriş Tarihi: 18.05.2024 19:36
Haber Güncellenme Tarihi: 18.05.2024 19:36
https://www.qha.com.tr/

Kırım Tatar halkı, 18 Mayıs 1944'te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) eli kanlı lideri Josef Stalin'in emriyle vatan topraklarından sürüldü. Hayvan vagonlarında Türkistan, Urallar ve Sibirya bölgelerine sürülen Kırım Tatarlarının yüzde 46'sı ise yolda ve sürgünü takip eden günlerde hayatını kaybetti.

Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay'ın #18Mayıs1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 80. yıl dönümü mesajı pic.twitter.com/VkLzvvPf7v

— QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) May 18, 2024

Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 80. yılında hayatını kaybeden Kırım Tatarlarını andı. Kalkay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgününün, Kırım Tatarlarının hayatında taşıdığı en büyük travmalardan birisi olduğunu ve hiçbir Kırım Tatarının 18 Mayıs 1944 sürgününü unutmasının mümkün olmadığını söyledi.

Kalkay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 80. yılı münasebetiyle QHA'ya verdiği demecinde, “Vatanımız Kırım 2014 yılında işgal altına alındı ve 2014’ten yılından bugüne kadar on yıl geçti ama on yıl olmasına rağmen bugüne kadar Kırım'da böyle çok kitlesel olarak kalabalıklarla andığımız 18 Mayıs anma günlerimize maalesef müsaade etmiyorlar. Bundan dolayı 18 Mayıs 1944 sürgününün dünya genelinde anılması çok önemli. Bu bakımdan Türkiye'de de yoğun bir Kırım Tatar nüfusu olduğu için de Türkiye'de yapılacak faaliyetler çok büyük bir anlam taşıyor.” dedi.

Kalkay, video mesajının devamında şu ifadeleri dile getirdi:

“18 Mayıs 1944 Sürgünü bir realite. Bahsettiğim gibi Kırım Tatarları  için çok büyük bir travma. Maalesef o günün şartlarında belki de bilerek onunla ilgili çok az iz bırakıldı. Bugün ilgili bir fotoğraf bulmak bile mümkün değil. Bununla ilgili arşivleri de istedikleri şekilde hülle yoluyla açıyorlar. Ancak bu sürgünü yaşayan insanlar günümüze kadar ciddi manada bir insan geldi. Ve bu insanlarla ilgili olarak da pek çok kayıtlar alındı, koyuldu. Özellikle Türkiye'de Yurt Dışı Türkler Başkanlığının kaydetmiş olduğu 250’nin üzerindeki sürgün tanığının hatıraları var. Tabii ki, bunlardan bir kısmını dinledik. Bir kısmına sosyal medyada da baktık. Ama benim bire bir sürgün tanığı olan insanlardan dinlediğim pek çok hikayeler de var. Bunlardan birisi Rasim Bekiro. Kırım'da Akmescit’te Kırım Pedagoji Üniversitesinin Rektör Yardımcılığını yapmıştı. Onda tabii ki, bu bahsedilen travmalarda çok değişik şeyler vardı. O beş yaşında olmasına rağmen sürgünü çok iyi hatırlıyor. Sürgünde kendisinin kaybolacağını annesi tarafından bildiği için eğer çocuklar farklı bir yere nakledilirse, farklı bir ıslah evine, çocuk evine gitme şansları olursa çocuklar birbirinden ayrılmasın diye bu çocuklar günlerce anneleri tarafından elleri bağlanmış bir şekilde bırakılmış. Beş yaşındaki bu çocuğun yaşamış olduğu travmalardan en büyüğü buydu. Yani oradaki aileler nasıl kendi kucaklarında çocuklarını kaybettiklerini, anneleri babalarının cenazeleriyle günlerce yolculuk yaptıklarını, nefessiz kaldıklarını,yiyecek temin edemediklerini, açlıkla günlerce mücadele ettiği gibi benzer pek çok hikayeleri dinliyoruz.

Her ne kadar bunlar bize yansıtılmasa da bu sürgün tanıklarıyla ilgili bugüne kadar çok güzel kayıtlar yapıldı ve onlar da gerçeği örtbas edilmesine maalesef müsaade etmek istemeyenler için de güzel bir cevap oluyor. Bugünlerde Türkiye'de bu bahsettiğimiz Sovyetler Birliği'ne veya Rusya'ya karşı sempati duyan insanlar maalesef  sürgünümüzü anacağımız günlerde eş zamanlı olarak sürgünü aklamaya, Kırım Tatarlarını karalamaya yine Rusya'nın ve Sovyetler Birliği'ni katliamlarını aklamaya yönelik bir takım çıkışlarda bulunuyorlar. Bunlar o kadar  kötü bir takım propagandalar ki, biz bu propagandaları Sovyetler Birliği'nde bile duymamıştık. Yani Sovyetler Birliği tabii ki bize çok büyük kötülükler yapmıştı. Ama Sovyetler Birliği bile 1967 yılında devlet olarak yayımladığı kararnamede Kırım Tatarlarının suçsuz olduğunu kararnameden açıklamışken bu insanlar Kırım Tatarlarının bu sürgünü yaşamalarını haklı gösterecek, onların acılarıyla övünecek bir zafer gösterisi haline getirerek o çirkin kalemleriyle bunları yazmaları da bizi bu kadar yaralıyor.”

???? 80 yıldır dinmeyen acı: 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgün ve Soykırımı pic.twitter.com/YcZoYflQPH

— QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) May 16, 2024

18 MAYIS 1944 KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI

Sovyet hükûmeti, Stalin’in emriyle 18 Mayıs 1944’te Kırım’daki tüm Kırım Tatarlarını sürgün etti. Sürgün sırasında Kırım Tatar erkeklerin büyük bir çoğunluğu Kızılordu’da Alman Nazi ordusuna karşı savaşıyordu. Çoğunlukla kadınlar, çocuklar, yaşlılar olmak üzere hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Tatarları; Türkistan, Urallar ve Sibirya’ya sürgün edildi. Kırım’dan sürgün edilen 420 bini aşkın Kırım Tatarının yüzde 46’sı sürgün yolunda veya gittikleri yerlerde açlık, susuzluk ve hastalık gibi çeşitli sebeplerden dolayı hayatını kaybetti.

Sovyet yönetimi, sürgünden sonra Kırım’da, Kırım Tatarlarının varlığına işaret eden her şeyi ortadan kaldırmaya başladı. Adeta bir kültürel soykırım dalgası başladı. Köy, kasaba, ilçe ve şehirler başta olmak üzere Yarımada'daki binden fazla yerleşim yerinin Kırım Tatarca olan adları değiştirildi. 

Sovyet yönetimi, Vatan Kırım’ın demografik yapısını değiştirmeyi amaçladı. Ancak Kırım Tatarları, bağrından koparıldıkları o aziz Vatanı, Kırım’ı hiçbir zaman unutmadı. Sürgünlük yollarında, sürgün edildikleri yerlerde vatana dönmek için çaba gösterdi. Nihayet, yıl 1989’u gösterdiğinde Kırım Tatarları, yavaş yavaş ata topraklarına dönmeye başladı. O tarihten itibaren Kırım Tatarları yaşadıkları yokluklara rağmen vatanda kalma mücadelesini sürdürdü.

Kırım Tatarları, 1989’un sonuna kadar sürgün yerlerinde zorla tutuluyordu. Anavatan Kırım’a geri dönme teşebbüsleri, hapisle ve yeni sürgünle cezalandırılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım Tatarları vatana dönmeye başladı. Ancak yaklaşık 150 bin Kırım Tatarı maddi yetersizlik ve yasal engeller nedeniyle Türkistan'da kaldı.

2015 yılında Ukrayna Parlamentosu, Kırım Tatar Sürgünü’nü soykırım olarak kabul etti ve 18 Mayıs tarihini “Kırım Tatar Soykırım Kurbanlarını Anma Günü” olarak ilan etti.

2019 yılında Letonya ve Litvanya meclisleri, 2022’de ise Kanada parlamentosunun alt kanadı olan avam kamarası 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanıdı.