Türk tarihinin Selçuklu devrine ilişkin yapmış olduğu akademik çalışmalarıyla tanınan, yerli ve yabancı bütün Selçuklu tarihçileri tarafından konunun en iyi âlimi olduğu hususunda fikir birliğine vardıkları büyük tarihçi Prof. Dr. Osman Ferit Turan, 17 Ocak 1978 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Türk fikir ve siyaset hayatında da önemli çalışmaları bulunan Turan, vefatının 46. yılında unutulmadı.
"PROF. DR. OSMAN TURAN, TÜRKLERİN TARİH, KÜLTÜR VE MEDENİYET DAVALARINA DAİR MEFKÛRE MERKEZLİ DÜŞÜNEN BİR BÜYÜK ZİHİNDİR"
Prof. Dr. Altan Çetin, QHA'ya verdiği bir demecinde Türk tarihçiliği açısından Prof. Dr. Osman Turan'ın önemini şöyle tarif etti:
Prof. Dr. Osman Turan Cumhuriyet döneminde yetişen en önemli mütefekkir tarihçilerimizden birisidir. Bir Türk Milliyetçisi olan Prof. Dr. Osman Turan Türklerin tarih, kültür ve medeniyet davalarına dair mefkûre merkezli düşünen bir büyük zihindir. “Zira biz Türk kültürüne hizmet ederken ciddi neşriyatla sarsılan milli ahlak ve mefkûreyi korumaya yardım edeceğimizi de düşünüyoruz. Maarif ve üniversitenin kifayetsizliği ve bozuk neşriyatın sel halini almasiyle gittikçe derinleşen manevi buhranın tedavisinde yüksek hislerin ilim ve şuura dayanması şarttı.”, sözleri de onun çalışmasındaki ana hattı ortaya koyar niteliktedir. Manevi buhran karşısında mefkure müdafii olan Prof. Dr. Osman Turan'ın eserleri, ilmî ve fikrî çalışmalar olarak tasnif edilebilir. Bu açıdan baktığımızda onun muhtelif ilmi çalışmaları vardır. Prof. Dr. Osman Turan, ilmî araştırmalarını iki ana zeminde yürütmüştür denilebilir. Kaynak yayını ve çeviriler ilk grup iken, makaleler ve araştırma eserleri bu alandaki diğer zemini oluşturur. Gerçekten Selçuklular Tarihi alanında büyük bir boşluğu doldurduğu gibi yıllardır hala bu konudaki önemi ve çalışmalarının orijinalliği devam etmektedir.
"DÜŞÜNCE ALANINA EN BÜYÜK KATKISI ŞÜPHESİZ TÜRK CİHAN HAKİMİYETİ MEFKURESİ TARİHİ ESERİDİR"
Prof. Dr. Çetin, Prof. Dr. Osman Turan'ın tarihçiliğinin yanında fikir adamı ve mefkureci yönünü şu şekilde özetledi:
Prof. Dr. Osman Turan’ın tarihçilik yanında düşünce adamı ve milliyetçi bir mefkureci olarak yaptığı çok büyük hizmetler vardır. Bunlar kitap, makale telifi yanında Türk Ocakları gibi kurumlarda başkanlığa varan düzeydeki çalışmaları olarak zikredilebilir. Hoca düşünce alanında şüphesiz en büyük katkılardan birisini Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi adlı eserini yazarak yapmıştır. Türk tarihinin metafiziği mahiyetinde olan bu kitap nereden gelip nereye gittiğimiz konusunda ülkemizde türüne az rastlanan bir vuzuh ve vukufta hazırlanmıştır. Bu eser Türklerin cihana hak, adâlet, düzen ve sulhu hedefine koyan dinî, millî, insanî çerçevede , belgelere müstenit olarak süreklilik içinden bugünden yarına Türk gençlerinde mülahaza ettiği millî ülkü ve tarih bilinci eksikliğine karşı mefkureyi tahkim için yazmıştır.
PROF. DR. OSMAN TURAN'IN TÜRK TARİH ŞUURUNA İLİŞKİN DEMEÇLERİ
Prof. Dr. Osman Turan bu eseri ve diğer eserlerinde töreli devletli Türkleri, “Tanrının mümtaz bir kavmi olduklarına ve onun kendilerini koruduğuna, kağan ve sultanlar Allah’ın cihan hakimiyetini kendilerine ihsan ettiğine ve bu sebeple de dünya nizamı kurmağa memur bulunduklarına inanıyorlardı” ifadeleriyle tarif etmektedir.
“Bu inkişaf içinde kifayetsiz ve aşağılık duygularına düşmüş küçük bir aydın zümrenin Türkiye’nin kaderi üzerinde gittikçe gelişen menfi tesirleri de başlamıştı. Filhakika memleketin ana meseleleri ve dünyanın gidişi hakkında ciddi bir görüşe sahip bulunmayan bu zümre derhal temelsiz bir rejim davasına ve fanteziye kapılmıştı. “Orhun Kitabeleri nasıl Çin esaretine düşmeyi milletin değil idareci ve aydın sınıfın milli mefkure ve ruhtan uzaklaşması neticesi olduğunu, milli ıstırap ve şeref duyguları ile hareket geçen Türk hakan, halkı ve başbuğları sayesinde kurtulduklarını heyecanlı hitabelerle bildirmiş ise bugün de ahlak ve mefkuresini kaybetmiş, maddenin esiri olmuş münevverler de aynı rolü oynamaktadır.” “Gerçekten Türkiye’de komünizmin bu derece süratle yayılması ve azgınlaşması, başka memleketlerden farklı olarak iktisadi ve içtimai şartlardan ziyade manevi buhranın tabii bir neticesi olmuş, münevverlere aid kültür, ahlak ve mefkure sükutu, sosyalist moda ve propagandanın kısa zamanda marazi bir inkişafına kafi gelmiştir.”
OSMAN TURAN KİMDİR?
Osman Ferit, o dönemlerde Trabzon ili Of ilçesine bağlı olan günümüzde Bayburt’a bağlı Aydıntepe (Çatıksu) köyünde doğdu. Ailesi, Trabzon’un fethinden sonra Van taraflarından bölgeye iskân edilen Kurdoğulları (halk arasında Koronoğulları-Kuranoğulları) aşiretine mensuptur. Babası Hasan Ağa, I. Dünya Savaşı’nda şehit düştü.
Osman Turan ilkokulu Çaykara’da, ortaokulu Bayburt’ta, liseyi Trabzon ve Ankara’da okudu. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Kürsüsünde tamamladı. Türk tarihine ilgisi ve çalışkanlığı dolayısıyla M. Fuad Köprülü’nün dikkatini çekti ve aynı kürsüye burslu doktora öğrencisi seçildi. Köprülü’nün danışmanlığında iki yılda hazırladığı "On İki Hayvanlı Türk Takvimi" adlı çalışmasıyla 1941 yılında doktor unvanını aldı. Bu çalışma Türkiye’de tarih alanında yapılan ilk doktoradır. Köprülü’nün fakülteden ayrılıp siyasete atılması üzerine aynı yıl Ortaçağ Türk-İslâm tarihi derslerini vermekle görevlendirildi. 1942’de aynı kürsüye asistan olarak tayin edildi.
Farsça, Arapça ve Fransızca’sını geliştirip kaynak yayımına ve orijinal araştırmalara başlayan Osman Turan, 1943’te "Orta Zaman Türk Devletlerinde Türkçe Unvanlar" adlı çalışmasıyla doçentliğe yükseltildi. 1944’te Türkçülük-Turancılık davasından yargılanan Nihal Atsız’ı fakültedeki odasında ağırlaması yüzünden Millî Eğitim Bakanı tarafından açığa alındı. Memduh Şevket Esendal ve Hasan Tahsin Banguoğlu’nun müdahalesiyle 30 Kasım 1944’te fakültedeki görevine döndü.
1948-1950 yıllarında Paris ve Londra’da araştırmalarda bulundu; bu arada Milletlerarası Şarkiyat ve Türkiyat kongreleriyle UNESCO konferanslarına bildiriler sundu. 1940’lı yıllarda gerçekleştirdiği yayınlarla bilim dünyasının dikkatini çekti. 1949’da Türk Tarih Kurumuna aslî üye seçildi. 1951’de profesör unvanını aldı.
Osman Turan, 1954 yılında siyasete atıldı ve 1954 ve 1957 yıllarında Trabzon milletvekili seçildi. Tarih araştırmalarına ve memleket meselelerine dair yazılarına ara vermeden devam etti. 1959’da Türk Ocağı Genel Başkanlığına seçildi.
27 Mayıs 1960 İhtilâli’nde tutuklanarak yaklaşık on altı ay hapis yattı ve ihtilâl mahkemesinde yargılandıktan sonra beraat etti. 1962 yılında fakültedeki görevine dönmek istediyse de fakülte yönetimi bu isteğini geri çevirdi. Böylece Osman Turan’la fakülte yönetimi arasında kıyasıya bir hukuk mücadelesi başladı. Her defasında mahkemeyi kazanmasına rağmen fakülte yönetimi hukukun kararlarına direndi. Bunun üzerine bir kere daha siyaset meydanına çıkmak zorunda kaldı. 1965 genel seçimlerinde tekrar Trabzon milletvekili seçildi.
1966’da tekrar Türk Ocağı genel başkanlığına seçildi ve bu görevi 1973 yılına kadar sürdürdü. Bu dönemde Türk Yurdu dergisi Osman Turan’ın gayretleriyle Türk fikir ve kültür hayatına önemli katkılarda bulundu. Osman Turan emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti.
Emeklilik dönemini Selçuklu İktisat Tarihi adlı kitabını yazmakla geçirdi ancak çalışmayı tamamlayamadı. Geçirdiği beyin kanaması sonucunda 17 Ocak 1978’de vefat eden Osman Turan, Osmanlı hânedanından Satıa Hanımefendi ile evliydi.
Prof. Dr. Osman Turan'ın başta Selçuklular Tarihi olmak üzere halen orijinalliğini koruyan eserleri şunlardır:
Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, Selçuklular Zamanında Türkiye(Malazgirt Zaferi’nin 900. yıldönümüne armağan olarak çıkarılan eser, Osman Turan’ın önemli çalışması olup Anadolu Selçuklu Devleti’nin bugüne kadar yazılmış en ayrıntılı tarihidir.) Selçuklular ve İslâmiyet, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi . Kaynak neşirleri olarak ise Aksarâyî, Müsâmeretü’l-ahbâr ve Müsâyeretü’l-ahyâr (Ankara 1944); “Selçuk Devri Vakfiyeleri I, II, III” (TTK Belleten, XI/42 [1947]; XI/43; XII/45 [1948]); İstanbul’un Fethinden Önce Yazılmış Tarihî Takvimler (Ankara 1954, 1984); Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar: Metin, Tercüme ve Araştırmalar (Ankara 1958, 1988); M. F. Grenard “Satuk Buğra Han Menkıbesi ve Tarih” (Ülkü, XIII/74, XIV/79, XIV/80, XIV/82, XIV/83, 1939-1940), Selçuklular ve İslâmiyet içinde de yayımlanmıştır (İstanbul 1980, s. 245-308); E. Cavaignac, Tarihî Kronolojinin Esasları (Ankara 1954) sayılabilir.