Dünya çapında, emekleri ve hakları yok sayılan kadınların; çalışma ve sosyal hayat başta olmak üzere ekonomik ve siyasi alandaki uğradığı haksızlığa, adaletsizliğe, hukuksuzluğa, eşitsizliğe ve kısaca cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 8 Mart 1977’de ilan edilen Dünya Kadınlar Günü bugün tüm dünyada “kutlanmaya” başladı…
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'NÜN DOĞUŞU
İlk olarak 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadın, erkeklerle aynı emeği ve zamanı harcayarak karşılığında düşük ücret almalarını, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için bir araya geldi. Yapılan grevler sırasında çıkan yangında, fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayan çoğu kadın 129 işçi feci şekilde hayatını kaybetti.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ NE ZAMAN İLAN EDİLDİ?
Temeli, işçi hakları hareketlerine; doğuşu, hakları ve emekleri yoksayılan kadınların, erkeklerle eşit haklara sahip olmak için verdikleri zorlu mücadeleye dayanan bu gün, 1977 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "8 Mart Dünya (Emekçi) Kadınlar Günü" olarak ilan edildi.
TÜRKİYE'DE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ İLK KEZ NE ZAMAN KUTLANDI?
Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların çalışma ve sosyal hayattaki yoksayılan temel insanlık haklarına dikkat çekmesi açısından önem taşıyor.
Dünyada ve Türkiye’de bu gelişmeler olurken Karadeniz’in kuzeyindeki Kırım’da Türk kadın hareketi çoktan başlamış, eğitim alanında ve siyasi girişimlerle kadınların haklarına kavuşmasında önemli ilklere imza atılmıştı.
TÜRK KADIN HAREKETİNİN ÖNCÜ İSMİ ŞEFİKA GASPIRALI VE KIRIM TATAR KADINLARI
Kırım Tatar kadınları, 1917 yılında Kırım Tatar Milli Kurultayı’nda, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi erkeklerin gerisinde değil, onlarla aynı saflarda yer aldı, hatta siyasi arenada da bunun hakkını vererek milletvekili seçildi.
Türk dünyasında aydınlanma hareketini başlatan İsmail Bey Gaspıralı, Türk dünyasının kaderine etki eden öncü eğitim modeli “Usûl-ü Cedid” ile kadınların eğitimine ve gelişmesine büyük katkı sağladı.
Kızı Şefika Gaspıralı da babasının hayallerini gerçekleştirerek üstlendiği öncü rol ile sadece 20. yüzyılın değil, 21. yüzyıl insanına da yol göstermeyi başardı.
Şefika Gaspıralı, Çarlık Rusyası’nda siyasi girişimleriyle kadın hareketlerini canlandıran isim oldu.
Şefika Hanım önderliğinde Kırım Tatar kadınları, Türk dünyasının pek çok ülkesinden Avrupa ülkelerine kadar, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinde öncülük etti.
1910-1917 seneleri Kırım’da kadın hareketi meşalesini yakan Şefika Hanım’ın yanı sıra Kırım’daki kadın hareketinin liderleri arasında; İlhamiye Tohtar, Ayşe İshak, Dilâra Bulgakova yer aldı.
1944-1990 yıllarına gelindiğinde Kırım Tatar Sürgününün ardından muhaceretten Kırım’a dönüş mücadelesini göğüsleyen kadınların başında gelen Ayşe Seitmuratova, Zampira Asanova, Münire Halil, Svetlana Ametova, Şefika Konsul, Veciye Kaşka, Fatma Yazıcıyeva, Esma Ulanova, Sıdıqa Abdulâtifova gibi pek çok isim oldu.
1987-1988 Moskova Olaylarında da Sevil Lâtifzade, Sabriye Seutova, Elmira Bayram-Ali, Naciye Filimonova, Zore Ümerova, Milâra Sattarova gibi pek çokları ise Kırım Tatarlarının milli mücadelesinin de sembol isimleri olarak hafızalarda...
Sürgünler, soykırımlar “kaderleri” haline getirilen, Sovyetler zulmü altındaki milletlerinin yok olmaması için hayata tutunma kararlılığından vazgeçmeyen Kırım Tatar kadınları, sürgünlerin en ağır yükünü sırtlandı.
1944 senesinden itibaren milletini yaşatmak için çocuklarını yetiştirme azmine sıkı sıkı tutunan Kırım Tatar kadınları, 1950’lerden sonra başlayan vatana dönüş mücadelesinde, yanlarındaki küçücük çocukları ile aldıkları hapis cezalarına aldırış etmeden, geçmişten bu yana milletinin var olma hakkını savunmak için savaşlarını sürdürdüler.
54 yıl Türkiye’de yaşamış olan Şefika Gaspıralı, mücadele ile dolu yaşamının adeta vesikası olan Kırım’dan getirdiği anı dolu belgelerinde, aynı zamanda “mücadeleleri 100 yıl sonra da ilgi görecek mi?” endişesini taşıyordu…
Bugüne bakıldığında, toprakları savaşın ve işgalin gölgesinde olan Kırım Tatar kadınları, her zorluk ve imkansızlık karşısında mücadelenin yeni bir yöntemini keşfettiklerini, kendilerine güç veren tek şeyin vatanları olduğunu vurguluyor…
ATATÜRK’ÜN KADINLAR HAKKINDA SÖYLEDİĞİ SÖZLER
Bu anlamlı günde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurtarıcısı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, dünya çapında hakim olan kötü ezberleri bozacak, tozlanmış fikirleri dağıtacak kadınlar hakkında söylediği çağının ötesindeki şu sözlerine kulak verelim:
ATATÜRK'ÜN KADINLAR HAKKINDA SÖYLEDİĞİ SÖZLER
Bu anlamlı günde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlar hakkında söylediği sözleri QHA okurları için derledik:
“MİLLETİMİZ GÜÇLÜ BİR MİLLET OLMAYA AZMETMİŞTİR. BUNUN GEREKLERİNDEN BİRİ DE…”
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”
“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”
“KADINLAR İÇTİMAİ HAYATTA ERKEKLERLE BİRLİKTE YÜRÜYEREK…”
“Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!.. Ben bu kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladı”
“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
“Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”
“Milletin kaynağı, toplumsal hayatın temeli olan kadın ancak faziletli olursa görevini yerine getirebilir.”
“Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!”
“KADINLARIMIZ İÇİN ASIL MÜCADELE ALANI…”
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”
“Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.”
“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır! Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
“Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.”
Yakın tarihte de Türkiye'nin kurtuluşu ve aydınlık geleceği için mücadelede ön cephede savaşan Türk kadınları gibi Ukraynalı kadınlar da bir yılı aşkın süredir ülkelerini işgalcilere karşı savunuyor.
Bugün dolayısıyla kadın hareketlerinin öncülüğünü üstlenmiş, kadınların hakları için mücadele veren, haksızlığa uğrayan ve hayatını kaybeden her bir kadının aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz…